Değerli Yol ve Mücadele Arkadaşlarım;

15 Temmuz darbe girişiminden sonra haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen, açığa alınan üye ve yöneticilerimizin görevlerine iade edilmeleri için 8 Eylül 2016 tarihinden itibaren, KESK Adana Şubeler Platformunun kararı ile her gün saat 18.00 ile 19.00 arasında Atatürk Parkında sendikalarımızın, emek ve meslek örgütlerimizin, demokratik kitle örgütlerimizin ve siyasi partilerimizin destekleriyle eylem ve etkinlikler gerçekleştirmiştik.

 

27 Eylül 2016 tarihinde “haksızlığa, hukuksuzluğa direnmek haktır.” konulu basın açıklamasıyla “öğretmenime dokunma” eylemine destek veren Disk Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu okuduğu metinden kaynaklı; “Türkiye Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını aşağılama suçunu işlediği gerekçesiyle” TCK’nın 301. maddesine istinaden Adana Emniyet Müdürlüğüne çağırılarak ifadesi alınmıştır.

 Görüntünün olası içeriği: 10 kişi, açık hava

Yaşar Başkan yapmış olduğu basın açıklamasında yaşanan hukuksuzluğun altını çizerek;  “kamuda haksız- hukuksuz biçimde işten atılanların yerine sözlü sınav ile yani herkesin malumu olduğu üzere torpil ile personel alınacak olması liyakatin yerini tam sadakat ve tam biat düzeninin alacağını” vurgulayarak yaşanan hukuksuzluğu ifade etmiştir.

 

Değerli Basın Emekçileri Değerli Yol Ve Mücadele Arkadaşlarım;

Emeğin temsilcisi DİSK Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu elbette emekten ve hukuktan yana taraf olacaktır. Böylesi bir süreçte birlikte olmak, dayanışma içerisinde olmak örgütlü olmanın gereğidir. Dayanışma duygularıyla yanımızda yer alan başkanımızın yalnız olmadığını ifade etmek isteriz.

 

Bu tür uygulamalar siyasal iktidar tarafından; kamu emekçileri ile işçi sınıfı arasındaki dayanışmayı hedef almıştır. Ama nafile başaramayacaklar… KESK, emekçilerin ekonomik, özlük ve demokratik haklarına, DİSK, ise işçinin alın terine her zamankinden daha fazla sahip çıkacaktır. İnadına KESK inadına DİSK diyerek, örgütsel ve hukuksal mücadeleyi sürdüreceğimizin bilinmesini isteriz.

 

Açığa alınan tüm üye ve yöneticilerimiz dost kurum ve kuruluşlarımızla yürüttüğümüz örgütsel, hukuksal, fiili ve meşru mücadele sonucu görevlerine iade edilmelerine rağmen, DİSK Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu’nun bugün yargılanması “KESK’e dokunma, dokunursan yanarsın!” mesajıdır. Kurumlarımızı itibarsızlaştırma girişimlerinize izin vermeyeceğiz ve mücadelemizi artırarak sürdürmeye devam edeceğiz.

 

Suçlu ve suçsuzu ayırt etmeden, savunma hakkı tanımadan OHAL ve KHK’ler ile yaklaşık olarak 115 bin kamu çalışanını ihraç ederek açılığa mahkûm ettiniz. Bu uygulamalarınızla muhalif kamu çalışanlarını ihraç ederek, “at koşturacak” dikensiz bir gül bahçesi yaratmanıza da asla müsaade etmeyeceğiz.

 Görüntünün olası içeriği: 4 kişi, kalabalık ve açık hava

Milli irade dediniz, parti eş genel başkanlarını, milletvekillerini tutukladınız ve seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumları atadınız. Ülkenin aydınlarını, yazarlarını, akademisyenlerini ve gazetecilerini tutukladınız. Bununla yetinmeyip her türlü manipülasyon, zorlama ve baskılarla, 16 Nisan’da yapılan referandumda halkın özgür iradesinin sandıklara yansımasını engellediniz.

 

15 yıllık iktidarı ile İç ve dış politikada çıkmaza giren AKP hükümeti ülkede yaşanan bu olayların sorumlusu değilmiş gibi davranması Havuz Medyası tarafından desteklenirken Avrupa Medyası tarafından magazin konusu olduğunu biliyoruz. Diz çökmedikleri ve biat etmedikleri için açığa alınan ve ihraç edilen sendikamız üyelerinin büyük direnişleriyle ilgili tek söz, tek satır yazıya yer vermeyenler siyasal iktidara yalakalık yapma konusunda büyük bir yarış içerisinde olduklarına tanıklık ediyoruz.

 Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, kalabalık ve açık hava

Değerli Yol Ve Mücadele Arkadaşlarım;

15 Temmuz darbe girişiminin asıl sorumluları; düne kadar çalıp çırpanlardır. Devletin her türlü imkân ve olanaklarını kendi siyasal istikballeri için kullananlardır. Ancak bugüne kadar tüm yapılan işgüzarlıkların bedeli başta öğretmenler olmak üzere tüm emekçilere fatura edilmiştir. Gerçeklerin gizlendiği, hukukun katledildiği tüm çıplaklığıyla ortadayken hala sessiz kalanlar ülkesine ve çocuklarına karşı bir utancı yaşayacaklarını düşünüyoruz.

 

Ülkemizde bir siyasi kaosun yaşandığı bu dönemde, eğitimin genel dokusuyla oynayan AKP’ye Aristoteles’in “Eğitim, refah anında bir süs, felaket sırasında bir sığınaktır.” Sözüyle uyarmak isteriz. 

Bizleri bu zorlu süreçte yalnız bırakmayan ve dayanışma duygularıyla yanımızda yer alan DİSK Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu’ya Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu adına teşekkür ediyor, açılan bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz. 03-05-2017

Yaşasın DİSK, Yaşasın KESK

Yaşasın sınıf dayanışması

 

Ahmet KARAGÖZ

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

15. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali 

27-28 Nisan’da Adana, 29-30 Nisan’da Mersin’de

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı

15. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, Adana Kadın Platformu ortaklığıyla 27-28 Nisan’da Adana Tarihi Kız Lisesi Binası'nda, Mersin Kadın Platformu, Mersin Kent Konseyi "Kadın ve Siyaset Komisyonu" ortaklığıyla 29-30 Nisan’da Mersin Büyükşehir Kongre ve Sergi Sarayı'nda olacak.

15. Filmmor Kadın Filmleri Festivali Adana programında:

Tereddüt - Clair-Obscur / Yeşim Ustaoğlu

Zeytin Ağacı - The Olive Tree / Iciar Bollain

Başkasının Evi - House of Others / Rusudan Glurjidze

]Tam Gözlerimi Açarken - As I Open My Eyes / Leyla Bouzid

Toz Bezi - Dust Cloth / Ahu Öztürk

Çok Uzak Fazla Yakın - Far Away Too Close / Türkan Derya

Ateş - Fire / Deepa Mehta

Feminist Değilim Ama... - I’m Not a Feminist But... / Florence Tissot, Sylvie Tissot

 

 

Söyleşi; Feminist Değilim Ama var.

 

Mersin programında ise:

Tereddüt - Clair-Obscur / Yeşim Ustaoğlu

Zeytin Ağacı - The Olive Tree / Iciar Bollain

Başkasının Evi - House of Others / Rusudan Glurjidze

]Tam Gözlerimi Açarken - As I Open My Eyes / Leyla Bouzid

Toz Bezi - Dust Cloth / Ahu Öztürk

Ana Yurdu - Motherland / Senem Tüzen Ateş - Fire / Deepa Mehta

Feminist Değilim Ama... - I’m Not a Feminist But... / Florence Tissot, Sylvie Tissot

 

Ve Feminist Değilim Ama söyleşisi var.

Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin 7 şehirde 7 hafta süren 15. yolculuğu böylece sona erecek. Yolculuk ki bol buluşmalı, dayanışmalı, Gülten Akın’lı: “Aç avuçlarını sesini yükselt, gel dirilt değiştir”

 

SULTANLIĞA HAYIR, EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, BARIŞ, ADALET ve DEMOKRASİ İÇİN,
HAYDİ, 1 MAYISA!, ŞİMDİ GÜCÜMÜZÜ 1 MAYIS ALANLARINA TAŞIMA ZAMANIDIR!

Değerli Basın ve Kamuoyuna,
Dünyanın dört bir yanında işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler ve yüreği emekten yana atan tüm ezilenler birlik, mücadele ve dayanışma günümüz olan 1 Mayısı karşılıyor.

OHAL/KHK rejimi altında yapılan 16 Nisan referandumunun şaibeli sonuçlarını halkların iradesine ipotek koyarak keyfi, hukuksuz, kuralsız politika ve uygulamalarına dayanak haline getiren AKP, Tek Adam Rejimini sürdürerek çatışma ve kaos ortamını derinleştirmeyi, işçilerin kıdem tazminatı, kamu emekçilerinin iş güvencesi başta olmak üzere sendikal hak ve özgürlükleri tamamen ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.

Görüntünün olası içeriği: 5 kişi, ayakta duran insanlar, kalabalık ve açık hava

Koşullar emekçi sınıflar, ezilen, ötekileştirilen, demokrasiden, özgürlükten, emekten, eşitlikten, barıştan, seküler-laik yaşamdan yana kesimler aleyhine her geçen gün daha da ağırlaşmaktadır. Öte yandan hedefte olan kesimler toplumun en geniş kesimini oluşturmaktadır. 16 Nisan referandum süreci toplumun bu en geniş kesiminin birlik, mücadele ve dayanışmasının ortaklaştırılması konusunda bir enerji açığa çıkarmıştır.

Bugün, referandum sürecinde açığa çıkan bu enerjinin tüm baskıları bertaraf edebilecek, insanca yaşamın kapısını aralayacak bir güce dönüştürülmesi görevi ile karşı karşıyayız. Bu çerçevede 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma gününü “OHAL/KHK Rejiminde Referandumdan 1 Mayıs’a; Sömürüye, Yoksulluğa, Güvencesizleştirmeye, Savaşa, Faşizme HAYIR” şiarıyla ilimizde kitlesel ve coşkulu bir biçimde kutlama çalışmalarımız ve hayırlarımız devam etmektedir.

Görüntünün olası içeriği: 14 kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava

Cumhuriyet düşmanlığına HAYIR,
Asgari ücretin açlık sınırının altında tutulmasına HAYIR, 
Milli iradeyi sadece AKP ve yandaşlarıyla sınırlayanlara bir kez daha HAYIR, 
Kamu emekçilerinin iş güvencelerini KHK’lar ile ortadan kaldıran uygulamalara HAYIR,
Halk iradesi ile seçilmişlerin yerine kayyumların atanmasına HAYIR, 
Emeğin kazanılmış haklarına yönelik saldırılara HAYIR,
Yoksulluğa, kuralsız, güvencesiz, esnek çalışma biçimlerine HAYIR,
Taşeron çalışmaya HAYIR, 
Taşeronlaştırmaya ve adalet duygusunun yok edilmesine HAYIR,
STK ve Sendikal hak ihlallerine HAYIR, 
Düşünme ifade özgürlüğüne yönelik saldırılara HAYIR,
Hukukun en temel ilkelerinin ayaklar altına alınmasına HAYIR,
Doğal çevrenin katledilmesine HAYIR,
OHAL uygulamalarıyla şiddetlenen savaş ortamına HAYIR,
Kadın katliamlarına, taciz ve tecavüze HAYIR demek için, 1 MAYIS Alanlarında Olacağız!

Ülkede eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve sosyal bir anayasaya ihtiyacı vardır. Böyle bir anayasa ise ancak toplumsal mutabakatla yapılabilir. Şimdi yapılacak en doğru şey geniş mutabakata dayalı, parlamenter rejimi güçlendirmeyi esas alan yeni bir anayasanın hazırlanması olacaktır. Vakit varken başkanlık dayatmasından vazgeçilmesi en doğru tutum olacaktır. Memleketin ve İşçilerin Geleceği İçin “Hayır” Demeye Devam Ediyoruz,

EMEK, BARIŞ VE DEMOKRASİ İÇİN 1 MAYIS’TA ALANLARDAYIZ! 
İşsizliğin önlenmesi, kıdem tazminatı hakkımızın korunması, esnek, kuralsız ve güvencesiz çalıştırma biçimlerinden vazgeçilmesi için,
Taşeronlaştırma ve kayıt dışı ekonominin engellenmesi, özelleştirilmelerin durdurulması için,
657 de yapılmak istenen değişiklikle iş güvencemizin ortadan kaldırılmasına hayır demek için,
İş cinayetlerinin önlenmesini, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması için, 
Toplu sözleşme ve grev hakkı önündeki engellerin kaldırılması için,
Sendikalara, emek ve demokrasi güçlerine karşı saldırılara, gözaltı ve tutuklamalara hayır demek için,
Diyarbakır, Suruç, Ankara katliamlarının hesabını sormak için, 
Kürt sorununun demokratik ve barışçıl bir şekilde çözümü, düşünce özgürlüğünün hakim kılınması için,
Ülkemizde ve Ortadoğu’da emperyalist saldırganlığa son vermek için,
Kadına yönelik şiddetin engellenmesi, istihdamda kadın emeğine daha çok yer verilmesi için,
Kadına yüklenen çocuk, hasta, yaşlı bakımı ve ev işleri gibi cinsiyetçi iş bölümünün ortadan kalkması, kadının görünmeyen ev içi emeğinin görünür kılınması için,
Zorunlu din dersi dayatmasına; farklı inanç ve kültürlerin dışlanmasına, eğitimde her türlü ırkçı, gerici, cinsiyetçi ve ayrımcı uygulamaya son verilmesi için,
Parasız Sağlık ve Parasız Eğitim Hakkı için,
Bilimsel, Laik, Demokratik ve Anadilinde eğitim hakkı için,
Çocuk istismarının yaşandığı ve yasadışı olarak açılan vakıf evlerinin kapısına kilit vurulması, evleri açan vakıf ve derneklerin kapatılması, Ensar Vakfı davasının takipçisi olmak için,
Doğal yaşamın korunması, dağıma, suyuma, ağacıma, ormanıma dokunma demek için,
Özgür ve demokratik bir ülkede eşit ve kardeşçe yaşayacağımız, geleceği bugünden kuralım, barış mücadelemizi yükseltelim!
,
Şimdi eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye için bize reva görülen açlığa, işsizliğe, güvencesizliğe, savaşa ve sömürüye karşı, geleceğimize sahip çıkmaya;

Sömürüye, Yoksulluğa, Faşizme, Gericiliğe, Emperyalizme Karşı Birlikte Mücadeleyi Büyütmek için; Tüm Halkımızı, 1 Mayıs 2017 Pazartesi Günü - Saat: 15.00’de Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosu ASKİ Şantiyesi Önünden Başlayacak Yürüyüşlü Mitinge Davet Ediyoruz.

DİSK - KESK - TMMOB - ADANA TABİP ODASI - ADANA BAROSU

 

1 Mayıs Tertip Komitesi Adına
Ahmet KARAGÖZ

23 Nisan Sadece Törensel Kutlamalarla Geçiştirilmemeli, Çocukların Yaşadığı Ağır Sorunlara Kalıcı Çözümler Üretilmelidir!

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 97. yılı kutlanıyor. Emperyalizme karşı ağır bedeller ödenerek kazanılan bağımsızlığın ardından kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı gün olan 23 Nisan, geleceğin teminatı olarak görülen çocuklara armağan edilmiş olmasına rağmen, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda çocuklar için kutlanacak bir “bayram” ortamından bahsetmek mümkün değildir.

Görüntünün olası içeriği: yazı
Türkiye, yıllardır dünyanın tek çocuk bayramını kutlamakla övünürken, ülkemizde çocukların yaşadığı ağır sorunlar, evde, okulda ve sokakta karşı karşıya kaldığı tehdit ve tehlikeler her geçen gün artmaktadır. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 30’unu çocuklar oluşturmaktadır. Çocukların fiziksel, zihinsel, eğitsel, sosyal, kültürel ve duygusal gelişimlerine zarar veren uygulamaların her geçen yıl artmaktadır. Ülkemizde çocuklara yönelik şiddet ve istismar son 15 yıl içinde katlanarak artmıştır. En dikkat çekici artışın “Çocuğa yönelik cinsel istismar” vakalarında yaşanmış olması dikkat çekicidir. Hedefinde çocukların olduğu şiddet ve istismar vakalarının belirgin bir şekilde arttığı, çocuklarımıza her açıdan karanlık bir geleceğin vaat edildiği koşullarda 23 Nisan’ın “Çocuk bayramı” olarak kutlanmasının ne kadar mümkün olduğu tartışmalıdır.


OECD’nin PISA 2015’e katılan öğrenciler arasında yaptığı “yaşam memnuniyeti” araştırmasına göre, 28 OECD ülkesi içinde ‘yaşam memnuniyeti’ sıralamasında 10 üzerinden 6.12 puanla son sırada yer almıştır. Türkiye’deki öğrenciler, yaşam memnuniyeti dışında, eğitim sisteminin merkezinde yer alan sınavlara yönelik ‘sınav kaygısı’nda da son sıralarda yer almıştır.
Siyasi iktidar çocuklarımıza, nüfusun büyük bölümünün yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı ve geleceksizlik kıskacına alındığı, eğitimde dinselleştirme ve ticarileştirme uygulamalarının arttığı, kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkının yok sayıldığı, çocuk işçiliğinin ve çocuklara yönelik istismar vakalarının sürekli arttığı bir ülke vaat etmektedir.
Bugünkü Türkiye tablosunun çocuklarımıza vaat ettiği geleceğin ne kadar tehlikeli ve karanlık olduğunu son dönemde çocuklarımıza yönelik olarak işlenen suçlara ve bu suçlar karşısında siyasi iktidarın ve arkasındaki güçlerin utanç verici tutumlarına bakarak görmek mümkündür. Siyasi iktidar, çocuklarımızı eğitim biliminin evrensel ilkeleri üzerinden değil, dini kural ve referanslara göre yetiştirildiği; düşünen, eleştiren, sorgulayan değil; düşünmeden, sorgulamadan tamamen “itaat” kültürü ile yetişen bir nesil ve gelecek vaat etmektedir.
Türkiye’de çocuk işgücü sürekli artmakta, eğitim çağındaki çocuklarımız okumak yerine tarlada, sanayi sitelerinde son derece sağlıksız, ilkel koşullarda çalışmaya ve yaşamaya zorlanmaktadır. Çocuk işçiliğinin her geçen yıl artması, mülteci çocuklara yönelik ayrımcı uygulamalar, çocukların en temel yaşam ve eğitim hakkının tehdit altında olmasının hiçbir insani açıklaması yoktur. Türkiye’de yaşayan çocukların bugünü ve geleceği için en büyük tehdit, yaşamlarının henüz başlarında olmalarına rağmen, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle, bu kadar çok acı ve sorunla yaşamak zorunda bırakılmış olmalarıdır.


Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne 22 yıl önce taraf olan Türkiye, sözleşmenin çocuğun yüksek yararı, yaşama ve gelişme hakkı, katılım hakkı, ayrım gözetmeme, güvenli bir ortamda büyüme hakkı şeklinde temel ilkeler üzerinden belirlenen yükümlüklerinin büyük bölümünü yerine getirmemekte ısrar etmektedir. Oysa sözleşme, devletlere, çocuk haklarına saygı duymaya davet etmekte, bu hakların korunmasına yönelik pozitif ve bu hakların ihlal edilmemesi için de negatif yükümlülük getirmektedir. Çocukların yaşam hakkını savunmak ve çocuklara yönelik hak ihlalleri ile mücadele etmek, en temel ve insani sorumluluktur.


Türkiye’de çocuklarımızın karşı karşıya kaldığı vahim tablonun değişmesi, bütün yetkilerin tek bir kişide toplandığı otoriter bir ülkede değil, kutuplaşmanın olmadığı, inanç, kimlik ve mezhep ayrımcılığına dayanmayan, gerçekten laik ve demokratik bir ülke mücadelesinin güçlenmesiyle mümkündür.
Başta çocuklarımız olmak üzere, herkes için eşitliğin, özgürlüğün, barışın ve kardeşliğin hâkim olduğu, tüm çocukların eğitim ve sağlık hakkından eşit koşullarda yararlandığı, çocukların hiçbir tehlike ve tehdide maruz kalmadan, gelecek kaygısı duymadan sağlıklı ve güvenli bir ortamda çocukluğunu yaşayabildiği bir Türkiye hepimizin ortak özlemidir.
Eğitim Sen olarak, çocukların karşı karşıya olduğu tüm tehditler ve yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, çocuklarımızın ve öğrencilerimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyoruz…

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi

Bireysel Değil, Kamusal Emeklilik!

Zorunlu Bireysel Emeklik’ten çıkma dilekçisi 
………………………………………………… EMEKLİLİK ANONİM ŞİRKETİNE
…….........…..
6740 Sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’nun Ek 2. Maddesi uyarınca zorunlu olarak bireysel emeklilik sistemine dahil edildiğim bilgisi .… /.… / 2017 tarihinde tarafıma iletilmiştir
Aynı kanun maddesine göre sahip olduğum cayma hakkımı kullanarak otomatik bireysel emeklilik siteminden çıkmak istiyorum.
Bu kapsamda adıma düzenlenen sözleşmenin feshedilerek, yapılan kesintiler ve varsa yatırım gelirlerinin yasal süresi içerisinde tarafıma iadesini talep ediyorum.
Gereğini bilgilerinize arz ederim.
…. /…. / 2017
Adı Soyadı
İmza

T.C. Kimlik No :
Çalıştığı Kurum: 
IBAN :
Adres :
e-posta :
Telefon :

Otomatik alternatif metin yok.

Otomatik alternatif metin yok.

Otomatik alternatif metin yok.

Otomatik alternatif metin yok.

 Üyelerimizin Sandık Kurulu Görevlerine Müdahaleyi Kabul Etmiyoruz 

Değerli basın, değerli kamuoyuna
Referanduma sayılı günler kala seçimlerin şeffaflığına ve güvenirliğine dair tartışmalar ve kaygılar yoğunlaşmaktadır. OHAL koşullarında anayasa değişikliğine gitmek başlı başına bir kaygı yaratmakla birlikte yaşanan kimi gelişmeler de bu kaygıların tuzu ve biberi olmaktadır.
Son olarak ilimizde yaşanan bir gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyoruz. Ve edindiğimiz bilgilere göre benzer gelişmeler diğer illerde de olmaktadır. Seyhan, Çukurova, Yüreğir gibi Adana ili Merkez ilçelerinde görev yapan 44 sandık kurulu başkanının görevi, AKP Seçim İşleri Başkanlığının şikayeti sonucu iptal edilmiştir. Bu 44 kişinin çoğunluğunu KESK üye ve yöneticileri oluşturmaktadır.
Her şeyden önce belirtmeliyiz ki arkadaşlarımızın, sandık kurulu başkanı olamayacaklarına yönelik ithamı kabul etmeleri mümkün değildir ve arkadaşlarımız görevlerinin iptal edilmesine karşı îl Seçim Kuruluna itiraz etmişlerdir.

Görüntünün olası içeriği: 9 kişi, oturan insanlar, masa ve iç mekan
Değerli basın, bizler adaleti ve hukuku salt kendimiz için değil herkes için talep edecek şekilde demokrasiyi özümsemiş bir geleneğin savunucularıyız. Referandum kampanyalarına, referandum vaatlerine ciddi itirazlarımız olmakla birlikte bizler aynı zamanda sandıktan çıkacak iradenin mutlak savunucularıyız. Kendileri söz konusu olduğunda seçilmişligin kutsallığına sığınırken başka seçilmişleri görevlerinden "bal gibi de alırım" diyen bir yaklaşımın uzaktan yakından bizimle bağdaşırlıgj yoktur.
Bizler gerek oy kullanma süresinde gerek sandıktan çıkan sonucu tutanağa geçirmek esnasında demokrasinin öngördüğü ve yasaların emrettiği şekilde davranmakla mükellef kamu görevlileriyiz ve birçok kereler bu görevi ifa etmiş insanlarız. Eğer AKP il örgütü, kendinden menkul niyet okumasıyla seçim görevinde taraflı davranacağımızı, usulsüzlük yapacağımızı iddia ediyorsa boş yere kaygılanmaktadır. Çünkü AKP iktidarı, her sandıkta yedeğiyle beraber partili üye görevlendirmesi yapmıştır. Ve bu görevlendirmeler üzerinden denetimlerini rahatlıkla yapabilecektir. Ankara katliamı sonrasında canlı bombaların bilindiğini ancak eyleme geçmeden yakalanmalarının yasal olmadığını açıklayan AKP iktidarın, söz konusu KESK üyelerinin seçim görevi olunca her ne hikmetse daha onlar suç işlemeden görevden alınmasını sağlamıştır
İradesini ^Hayır" diye açıklamak bir suç ya da taraflı davranmanın göstergesi ise "Evet" diye açıklamak da ayını şekilde bir taraf ya da suç göstergesi olmalıdır. Kaldı ki anayasa değişikliği gibi toplumun her bireyini ilgilendiren bir konuda herkesin irade beyan etmesi demokrasinin bir gereğidir. Tüm toplum olarak tanışıp konuşacağız ki sonuca en sağlıklı şekilde varalım.

Görüntünün olası içeriği: 11 kişi, oturan insanlar, masa ve iç mekan
Şimdi huzurlarınızda soruyoruz: AKP il ve ilçe örgütlerinin sandık kurullarına önerdiği kamu görevlilerinin tamamı Memur Sen üye ve yöneticisi değil midir? Ve yandaşlığıyla bugünlere gelen Memur Sen, iradesini "evet" diye açıklamamış mıdır? Hal böyleyken kaç tane Memur Sen üyesinin görevi iptal edilmiştir? Yoksa usulsüzlük yapmak ya da taraflı davranmak sadece "Hayır" diyenlerin mi fıtratında vardır?
AKP, kendi çalıp kendi oynayacağı bir seçim atmosferi arzulamaktadır. Kendisi gibi düşünmeyen, iradesini "Evet" diye açıklamayan her kesimi terörist diye ilan etmesinin ve KESK üyelerini kamusal alandan uzaklaştırmak istemesinin altında yatan temel niyet budur.
KESK gücünü fiili ve meşru mücadelesinden almaktadır. KESK, kamuda yaratılmak istenen parti memurluğuna karşı mücadele etmektedir KESK, ülkemizin KHK rejimiyle yönetilmek istenmesine, güçler ayrılığı gibi demokrasinin olmazsa olmaz ilkesinin tek bir kişinin iradesine hapsedilmek istenmesine karşı 16 Nisan tarihinde de her bir üyesi, yöneticisiyle sandığa ve demokrasiye sahip çıkacaktır. Yaşasın demokrasi mücadelemizi
KESK Adana Şubeler Platformu Adına
Cemil ÖZEN
Eğitim Sen Adana Şube Sekreteri

Son Düzenlenme Çarşamba, 12 Nisan 2017 09:35

Görüntünün olası içeriği: 4 kişi

Son Düzenlenme Çarşamba, 12 Nisan 2017 09:32

KESK ADANA ŞUBELER PLATFORMU OLARAK 5 NİSAN AVUKATLAR GÜNÜ NEDENİYLE ADANA BAROMUZU ZİYARET EDEREK BARO BAŞKANIMIZ SAYIN VELİ KÜÇÜK ȘAHSINDA AVUKATLARIMIZIN GÜNÜNÜ KUTLAYARAK GÜNCEL KONULARLA İLGİLİ FİKİR ALIŞVERİNDE BULUNDUK.

Görüntünün olası içeriği: 10 kişi, ayakta duran insanlar, takım elbise ve iç mekan

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL ve peş peşe çıkarılan KHK’larla birlikte hukukun en temel ilkeleri ayaklar altına alınmıştır. Örgütlü mücadelemize yönelik olarak başlatılan hukuk dışı uygulamalar, yüksek yargı ve AİHM kararları ile uluslararası sözleşmelere rağmen en temel sendikal faaliyetlerin zorlama yorumlarla suç kapsamına alınmaya çalışıldığı bir süreci yaşıyoruz.

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin organize ettiği ve örgütlediği 10 Ekim Ankara emek, barış, demokrasi mitingine katılan yüzbinler, taleplerini haykırdığı esnada Ankara Garı önünde saat 10.04 ‘te beşer saniye arayla patlatılan bombalarla 101 yoldaşımızı, kardeşimizi, arkadaşımızı aramızdan aldılar.   

Görüntünün olası içeriği: 9 kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava

Gülen yüzlerimizin parçalanmış bedenlerini yani Dilan’ı, Gülhan’ı, Şebnemi, Yılmazı, Rıdvan’ı ve diğer yedi yoldaşımızı toprağa emanet ettiğimiz günlerde yapılan anma etkinliklerinde atılan  “ hırsız, katil Erdoğan” vb. sloganlardan dolayı Eğitim Sen eski Şube Sekreterimiz Zeynel Kete bugün Adana Adliyesi 2. Asliye ceza mahkemesinde görülen karar duruşmasında 1 yıl 2ay hapis cezası ile cezalandırılmıştır.  

Adana da bugün görülen bu ve buna benzer davalarda verilen cezalar, ifade ve düşüncesini beyan etme ve yayma özgürlüğü önünde bir engel teşkil etmektedir. Aynı zamanda verilen bu cezalar ile demokratik kitle örgütü üye ve yöneticilerinin yaşanabilecek her türlü siyasal ve toplumsal olaylardaki bakış açısına da ipotek koymaya yönelik kararlardır.

 Uluslararası sözleşmeler AHİM kararlarında bu tür beyanlar hakaret olarak kabul edilmeyip, devlet yöneticilerine yönelik ağır eleştiri olarak kabul edilerek suç olmaktan çıkarılmış, düşünce ve ifade kapsamında değerlendirilmektedir.

Demokratik toplumlarda tolere edilebilecek sözlerin karşılığı ülkemizde de hapis cezası olmamalıdır diyerek Zeynel Kete yalnız değildir diyoruz.

Ayrıca sabahın erken saatlerinde aşağıda isimleri bulunan Demokratik Kitle Örgütlerinin yönetici ve üyeleri düşüncelerini ifade ettikleri sosyal medya hesapları ve yürüttükleri Hayır çalışması nedeniyle gözaltına alınmışlardır. Demokratik Hukuk Devletiyle bağdaşmayan bu tutumu kınıyor;

Anılcan HACIBONCUK,

Seda TONAK,

Cengiz AYHAN,

Derya ÇINAR,

Remziye DEVECİ,

Serkan NAR,

Kayhan NAR,

Gülşah BALKIR,

Aylin YILDIZ,

Mazlum AYDIN,

Ekin Baran TAŞTAN,

Mehmet ATEŞ ‘in serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

 Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta, kalabalık ve açık hava

Kamu emekçileri olarak 16 Nisan Referandumunda HAYIR Diyoruz.

Neden Hayır Diyoruz!

Ø  Demokrasiyi Güçlendirmek Yerine, Bütün Yetkilerin Tek Elde Toplanmasına HAYIR

Ø  Anayasa Ve Uluslararası Sözleşmelere Aykırı Bir Şekilde, En Temel Sendikal Faaliyetlerimizin Suç Kapsamına Alınmasına HAYIR

Ø  İşimize, Ekmeğimize Ve Geleceğimize Göz Koyanlara HAYIR

Ø  Askeri Ve Sivil Darbelere, OHAL’e Ve KHK’lara Ve Hukuksuz İhraçlara HAYIR

Ø  Eğitim Sisteminin İktidarın Dünya Görüşüne Göre Düzenlenmesine, Çocuklarımızın Ve Ülkemizin Geleceğinin İpotek Altına Alınmasına HAYIR

Ø  Okullarımızın Siyasi İktidarın Arka Bahçesi Haline Getirilmesine HAYIR

Ø  Eğitimin Tamamen Paralı Hale Getirilmesine Ve Eğitimi Piyasa İlişikleri İçine Çeken Ticarileştirme Uygulamalarına HAYIR

Ø  Eğitimde Her Türlü Tekçi, Irkçı, Mezhepçi Ve Cins Ayrımcı Politikaya HAYIR

Ø  Devlet Okulları Yerine Özel Okullara Ödenek Ayrılmasına HAYIR

Ø  MEB’in Çeşitli Dini Vakıf Ve Derneklerle İmzaladığı Protokollere HAYIR

Ø  Eğitim Sisteminin ”Tek Din, Tek Mezhep” Anlayışıyla Düzenlenmesine HAYIR

Ø  Kamusal, Bilimsel, Demokratik, Laik Ve Anadilinde Eğitim Karşıtlarına HAYIR

Ø  Eğitim Müfredatının Ve Ders Kitaplarının Bilimsel Ve Pedagojik Olmaktan Uzak, İktidarın Siyasi Ve İdeolojik Hedeflerine Uygun Bir Şekilde Oluşturulmasına HAYIR

Ø  Kamuda Her Türlü Sözleşmeli Ve Güvencesiz İstihdam Biçimlerine, Öğretmen Atamalarının Torpil Çağrıştıran “Mülakat Sınavı” İle Yapılmasına HAYIR

Ø  Artan Oranlı Vergi Dilimi Uygulamasıyla, Yılın İkinci Yarısında Maaşlarımızın Erimesine Neden Olanlara HAYIR

Ø  Kamuda Yöneticilerin Liyakate Göre Değil, Doğrudan Sendikal Ve Siyasal Torpil İle Belirlenmesine HAYIR

Ø  Üniversitelerin Yasaklar, Tasfiyeler Ve Siyasal Kadrolaşma İle Anılmasına HAYIR

Ø  Akademik Özgürlükler, Özerk, Demokratik Üniversite Düşmanlığına HAYIR

Ø  4+4+4 Gerici Piyasacı Ve Cinsiyetçi Eğitim Sistemine HAYIR

Ø  Basın Ve İfade Özgürlüğü Üzerindeki Anti Demokratik Uygulamalara HAYIR

Ø  Cumhuriyet Ve Demokrasi Düşmanlığına HAYIR

Ø  Milli İradeyi Sadece AKP Ve Yandaşlarıyla Sınırlayanlara HAYIR

Ø  Asgari Ücretin Açlık Sınırının Altında Tutulmasına HAYIR

Ø  Güvencesiz, Sözleşmeli, Esnek Ve Taşeron Çalıştırmaya HAYIR

Ø  Kamu Kaynaklarının Yoksul Emekçi Halka Değil, Sermayeye Aktarılmasına HAYIR

Ø  Gizli Tanık İfadelerine Ve İftira Hukukuna HAYIR

Ø  Çocuk İstismarına, Taciz Ve Tecavüzlere HAYIR

Ø  Çocuk Evliliklerini Meşrulaştıran Anlayışa HAYIR

Ø  Hakikat Peşinde Koşan Gazetecileri Hapse Atanlara HAYIR

Ø  Bilim, Sanat Ve Kültür Düşmanlığına HAYIR

Ø  Ekolojik Yaşamı Tehdit Eden Nükleer Santrallere HAYIR

Ø  Etnik Ve Mezhepsel Ayrımcılığa HAYIR

Ø  Türkiye’yi Bir Şirket, Yurttaşları Müşteri Gibi Gören Anlayışa HAYIR

Ø  Haksız Ve Hukuksuz Disiplin Cezalarına, Sürgünlere Ve İhraçlara HAYIR!

Ø  Kamu Emekçilerinin İş Güvencelerini KHK’lar İle Ortadan Kaldıran Uygulamalara HAYIR

Ø  Evrensel Hukuk İlkelerini Askıya Alan Keyfi Uygulamalara HAYIR

Ø  Kamu Emekçilerinin Ekonomik, Demokratik Ve Özlük Haklarının Grevli Ve Toplu Sözleşmeli Sendikal Hakla Belirlenmesi Engellendiği İçin HAYIR

Ø  Kamusal, Bilimsel, Laik, Anadilinde Ve Parasız Eğitim Hakkını Ortadan Kaldıran Uygulamalara HAYIR

Ø  Parlamenter Sistem Yerine, Tek Adam Diktatörlüğünün Dayatılmasına HAYIR

Ø  Derelerin, Ormanların, Kıyıların Yani Doğal Ve Ekolojik Yaşam Alanlarının Sermayeye Peşkeş Çekilmesine HAYIR

Ø  Türkiye Halklarının Eşitlik Ve Özgürlük İçinde Birlikte Yaşamalarına İmkân Bırakmayan Uygulamalara HAYIR

Ø  Halk İradesi İle Seçilmişlerin Yerine Kayyumların Atanmasına HAYIR

Ø  Demokratik Halk Egemenliğinin Tek Adamda Toplanmasına HAYIR

Ø  Yasama, Yürütme Ve Yargı Güçler Ayrılığının Ortada Kaldırılmasına HAYIR

Ø  Halkın sağlığı için tek adam sistemine  HAYIR

Ø  Ranta dayalı şehir hastanelerine HAYIR

Ø  Piyasalaşan sağlık sistemine HAYIR

Ø  Vergide soyguna HAYIR

 

Görüntünün olası içeriği: 7 kişi, ayakta duran insanlar, kalabalık ve açık hava

Referandum yolu ile tüm vatandaşlarımıza, emekçilere dayatılan “Biat et Rahat Et” anlayışıdır. Bizde biat etmeyeceğiz, direnmeye devam edeceğiz.
Sadece üyelerimizi değil tüm emekçileri, kula kulluk etmeyi kabul etmeyenleri, farklılıklarımızla birlikte eşit, özgür, demokratik ve barışçıl bir ortamda birlikte yaşamı savunan herkesi, her bir bireyi referandumda mevcut Değişikliği Reddetmeye Ve Tercihini Hayır’dan Yana Kullanmaya Çağırıyoruz.

 

KESK Adana Şubeler Platformu Adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı