Hayır, Deyip İşimize Geri Döneceğiz,
Hayır, Deyip Yaşanabilir Bir Türkiye’yi Kuracağız!
OHAL koşullarında referanduma gidilmesi yetmezmiş gibi, siyasi iktidar OHAL’i de aşan her türlü baskı araçlarını kullanarak “HAYIR” diyenleri sindirmeye, susturmaya, korkutmaya, sokaklara çıkamaz hale getirmeye çalışmaktadır.
En son, 22 Mart 2017 Çarşamba günü TMMOB önünde örgütlendirilmiş ve yönlendirilmiş bir grubun gerçekleştirdiği provokasyonun tamamen bu politikaların ürünü olarak geliştirildiğini düşünmekteyiz.
Bu tür provokasyonların artık kurumlarımızın kapısına kadar dayandırılmış olması 16 Nisan’a yaklaştıkça daha tehlikeli girişimlerin de habercisidir. Bu benzer provakasyonların bizzat kurum idare amirleri tarafından teşvik edildiği bilgisi ve duyumları vahimdir.
Devletin olanaklarının referandumda AKP lehine sonuna kadar kullanılması açıkça anayasal bir suçtur. Bu suçu işleyenler hakkında derhal gerekli işlemler başlatılmalıdır.
TMMOB’a yönelik provokasyonu kınıyor, dayanışma içerisinde olduğumuzu belirtiyoruz.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL ve peş peşe çıkarılan KHK’larla birlikte hukukun en temel ilkeleri ayaklar altına alınmıştır. Örgütlü mücadelemize yönelik olarak başlatılan hukuk dışı uygulamalar, yüksek yargı ve AİHM kararları ile uluslararası sözleşmelere rağmen en temel sendikal faaliyetlerin zorlama yorumlarla suç kapsamına alınmaya çalışıldığı bir süreci yaşıyoruz.
Çerçevesi Anayasa, yasalar ve uluslararası sözleşmelerle çizilmiş bulunan sendikal eylem ve faaliyetler ile sosyal medya paylaşımları, sırf hükümet politikalarına ters düştüğü için soruşturma konusu yapılamaz. Sendikal eylemlerin siyasi baskı ve yönlendirmelerle suç kapsamına alınmak istenmesi, gücünü yasalardan alması gerekenlerin hukuku ayaklar altına alarak göz göre göre suç işlemesi anlamına gelmektedir. Bu kapsamda ilimizde de 64 üyemiz ihraç, 20 üyemiz açıkta, 66 üyemiz sürgün, yüzlerce üye ve yöneticimiz ise en ağır disiplin cezalarıyla cezalandırıldıkları bir süreci yaşıyoruz.
Siyasal iktidar, Türkiye’nin altına imza attığı ILO sözleşmelerine uymak, adımlarını hukuk ilkeleri çerçevesinde atmak zorundadır. Ancak özellikle 15 Temmuz sonrasında yaşanan ihraçlar, açığa almalar, soruşturma ve sürgünler konusunda hukukun en temel ilkelerini çiğneyerek hareket etmenizi doğru bulmadığımızı ifade ediyor, sizleri bir kez daha hukuka ve yargı kararlarına saygılı olmaya davet ediyoruz.
AKP, OHAL-KHK uygulamaları ile temel hak ve özgürlükleri rafa kaldırmış olup, ülkeyi neredeyse yarı açık cezaevine dönüştürmüştür. Bu süreçte yüz binin üstünde kamu emekçisi işinden atılmıştır. Binlerce dava açılmış, aydınlar, gazeteciler tutuklanmış olup, yandaş/havuz medyası dışında neredeyse bütün medya susturulmuştur.
Kamuya ait olan ne varsa el konularak varlık fonuna devredilmiştir. Çıkarılan KHK’ler ile hem sendika yöneticileri hem akademinin pek çok hocası görevden alınmıştır. Öğrencilerin eğitim hakkı ve geleceğimiz gasp edilmiştir. Tüm bu yönelimlerin ana nedeninin referanduma götürülecek anayasa değişikliğinin hayata geçirilmesi olduğu bugün tartışma götürmez biçimde netleşmiştir. Adım adım bugünlerin alt yapısı örülmüştür. Şimdi bu anayasa paketi ve referandum dayatmasıyla karşı karşıyayız.
Ama bizler diyoruz ki, Anayasalar toplumun değişmez taleplerine, ülkenin birikmiş ve yakıcı sorunlarına cevap ürettikleri mümkün olan en geniş rıza ve mutabakata dayandırıldığı ölçüde ‘Toplumsal sözleşme’ karakteri taşıyabilirler. Bugün karşı karşıya kaldığımız durum ise tam bir toplumsal ayrıştırma halidir. Mevcut değişiklik paketi toplumun hiçbir kesiminin taleplerini içermeyen, tam tersine bir tek adam sultası yaratma ve cumhuriyet tarihinde ilk kez usul ve esas yönünden bir Anayasasızlaşma, bir diktatörlük dayatmasıdır. Bu dayatmalara razı olmayıp, hep birlikte ülkemizin geleceği için ‘Hayır’ diyelim. Herkes kazansın.
Demokratik bir tartışma ortamının bulunmadığı, her türlü muhalefetin ağır bir baskı altına alındığı, ifade ve toplanma özgürlüğünün yok edildiği, sendikal hakların, örgütlenme özgürlüğünün ortadan kaldırıldığı ve yandaş olmayan medyanın büyük ölçüde susturulduğu bir iklimde anayasa yapım koşullarından söz edilemez.
Bu teklif, halkın serbest ve özgür bir tartışma ortamında kanaat ve tercihte bulunma hakkının gasp edilmesidir. Anayasa değişiklik paketi, temel hak ve özgürlüklerimizin KHK’ler ile ortadan kaldırılmasının önünü açma, kim olursak olalım, hangi partiye oy verirsek verelim, süreklileştirilecek bir OHAL ve KHK’ler rejimini onaylatma paketidir.
Temel hak ve özgürlüklerimizden tek bir kişinin bekası için vazgeçemeyiz. Hayır diyelim. Herkes kazansın. Yıllardır ülkeyi yönetenlerin bu ülkenin her alanında toplumu kutuplaştırarak kavgaya, çatışmalara neden oldukları, kendi iktidarlarını kalıcı kılmak istedikleri, yoksunluk ve yoksulluğu artırdıkları gün gibi ortadadır. Geldiğimiz noktada toplumsal uzlaşma kaygısı baştan güdülmediği için toplumun bilgisinden uzak tutulmuş, mecliste tartışılması engellenmiş bir anayasa değişikliği ile karşı karşıyayız.
Anayasa değişikliği teklifinin kabul edilmesiyle, evrensel hukukun ve demokratik ilkelerin temel yaklaşımı olan kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kaldırılıp yerine kuvvetler birliği geçirilecek, tüm yetkiler elde, tek partide, tek siyasal görüşte toplanacak. Denetlenmeyen, eleştirilemeyen tekçi bir sistem oluşturulacak.
Herkese sesleniyoruz. Mevcut paket iç tüzük ihlal edilerek, gizli oylama kuralı alenen çiğnenerek parlamentodan geçirildi. “Size mi soracağız” denildi Sınırsız yetkilerle donatılmış, denetim mekanizmaları yok denecek kadar az olan bir gücün, tek bir kişide toplanmasını sağlayacak bir tekliftir önümüze getirilen. Onayımıza sunulacak olan süreklileştirilmiş OHAL/KHK’ler rejimidir.
Bizler bu ülkede yılın 365 günü alın teri dökenleriz, üretenleriz. Biliyoruz ki hayır dersek, bu referandum kendi yaşamımızı ve ülkemizin geleceğini yeniden kurma yönünde karar hakkımızı kullandığımız önemli bir fırsat olacaktır. Kamu emekçileri, kadınlar, gençler ve tüm ötekiler için bir cehenneme dönüştürülmesine, tek bir kişiye, tek bir imzayla sendikaları kapatma, grevleri yasaklama, kıdem tazminatı kaldırma, toplu iş sözleşmelerini askıya alma, gerektiğinde ücretleri dondurma yetkisi veren anayasa değişiklik teklifine hep beraber ‘Hayır’ diyelim.
Şimdi işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, bütün ötekiler olarak önümüzde bir fırsat var. Referandum son yüz yıllık tarihimizde yapılan sayısı anayasal değişikliğin çok ötesinde, ülkemizi ve geleceğimizi çağdışına itecek bir rejim değişikliğinin onaylanıp onaylanmaması olarak geçecek. Toplum olarak bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. Bunun için geleceğimiz hakkında kararı biz veririz, ‘Hayır’ diyoruz. Herkesi ‘Hayır’da birleşmeye çağırıyoruz. ‘Hayır’ de herkes kazansın.
KESK Adana Şubeler Platformu Adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı