egitimsen2

egitimsen2

“Kadrolu İş, Örgütlü Yaşam,Tekel İşçilerinin Talepleri Kabul Edilsin”

Beşocak Meydanında Toplanan TÜRK-İŞ, DİSK, KESK, T. KAMU SEN, TMMOB ve TTB  üyeleri, yaklaşık 600 kişi“Kadrolu İş, Örgütlü Yaşam,Tekel İşçilerinin Talepleri Kabul Edilsin” pankartıyla Beşocak meydanından İnönü parkına kadar meşaleli yürüyüş yaptıktan sonra grup adına basın açıklamasını  KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Sinan TUNÇ’un yapmıştır.

 

Bu akşam bir kez daha bir arada, sokaklardayız. Ellerimizde tuttuğumuz meşaleler bundan iki ay önce Ankara’da başlayan TEKEL direnişin kıvılcımıyla yakılmıştır. Ankara’nın soğuk ayazına rağmen, Hükümetin  başvurduğu polis şiddetine rağmen, Başbakanın tehditlerine rağmen, Maliye Bakanının iftiralarına rağmen direnişlerini sürdürerek emekçilerin kararlılığını dosta düşmana bir kez daha gösteren TEKEL işçilerine buradan selam olsun. Mücadeleleri mücadelemizdir.

 

 

Buradan vicdanının sesine kulak vermekten vazgeçmemiş, alınterinin değerini bilen, göz nuruna saygı gösteren Türkiye’nin aydınlık ve namuslu insanları olarak bir kez daha sesleniyoruz. Dünyanın neresinde ücreti bir anda yüzde elliye varan oranlarda düşürülerek emeklilik hakları tırpanlanan emekçiler vardır? Kim evinin nafakasına, çocuklarının geleceğine yönelik açık bir saldırı karşısında sessiz kalabilir?

 

Dünyanın neresinde alınların teri için, ekmeklerinin onuru için direnen emekçilere iftira atmak, onları suçlu gibi göstermek vardır? Dünyanın hangi demokratik ülkesinde hak arayanlara, bunun için kitlesel olarak halkın vicdanına seslenen emekçilere tahammül edemeyen bir Başbakan vardır?

 

Değerli Basın Emekçileri

 

Hükümetin TEKEL direnişi karşısında sergilediği kibirli ve düşmanca tutumun nedenini bizler biliyoruz. Çünkü TEKEL işçileri 2 aydır sürdürdükleri direnişle siyasi iktidarı can evinden vurmuştur. AKP Hükümeti iktidarı süresince küresel sermayenin direktifleri doğrultusunda emeği mevcut güvencelerinden koparmak için sayısız adım atmıştır.4/C ile 4/B ile kamuda istihdamı güvencesizleştirme yolunda önemli hamleler yapmıştır. Taşeronlaşmayı savunarak aynı işi yapan fakat aldıkları ücretler arasında uçurum olan emekçiler yaratarak “eşit işe eşit ücret” ilkesini ayaklar altına almıştır.

 

 

 

Kamu personel reformu adı altında, performansa dayalı ücretlendirme adı altında emekçileri bölmeyi marifet saymıştır. TEKEL direnişi AKP iktidarını can evinden vurmuştur. Çünkü AKP iş güvencesine inanmaz, küresel sermayeye inanır; ucuz emek cennetine inanır. TEKEL direnişi AKP iktidarını can evinden vurmuştur. Çünkü AKP emekçilerin aldığı ücretin sosyal niteliğini görmez, o ücretin arkasındaki insanı görmez, o sadece işgücü maliyetini görür.

 

İşte bütün bu nedenlerle TEKEL direnişi siyasi iktidarı can evinden vurmuştur. Tekel işçilerine karşı Hükümetin sergilediği tahammülsüz, hasmane tutumun arkasında bu vardır; TEKEL işçilerine yönelik sayısız karalama, yalan ve iftira üretmesinin arkasında bu vardır. Başbakan TEKEL işçilerinin direnişi için son olarak “ideolojik” demiş. Buradan Başbakana soruyoruz: velev ki ideolojik sayın Başbakan, velev ki ideolojik?

 

Buradan siyasi iktidara sesleniyoruz. Yıllardır ülkenin başına bela ettiğiniz neo-liberal politikalar iflas etmiştir. Ülke bu politikalar nedeniyle defalarca krize girmiştir. Son olarak yüzünüzü döndüğünüz küresel sermaye büyük bir çöküş ve çaresizlik içindedir. Deniz bitmiştir. Gidecek yolunuz kalmamıştır.

 

Sayın Başbakan TEKEL direnişi ile ivme kazanan mücadele burada kalmayacaktır. Daha birçok direnişle, gösteriyle, grevlerle bu mücadele yükselecek, gelişecek. Çünkü emekçiler mevcut kazanımlarından geri adım atmamaya kararlıdır. İş güvencesi, insanca yaşanacak bir ücret ve parasız sağlık ve eğitim hakkı emekçilerin vazgeçmeyeceği taleplerdir.  Bunu görün, yüzünüzü sizi defalarca yarı yolda bırakmış sermayeye değil emekçilere dönün.

 Çünkü bu ülkenin emekçileri olarak herkese iş güvencesi ve insanca yaşanacak bir ücret sağlanana kadar, nitelikli, parasız ve erişilebilir eğitim ve sağlık hizmetleri hakkını gerçekleştirene kadar, insanın insanı sömürmediği, demokrasi ve barışı temel alan bir ülke özlemimiz gerçekleşene kadar mücadeleye devam edeceğiz.

Çünkü ülkenin gerçek sahipleri bizleriz… Saygılarımızla. 11.02.2010

  

Sinan TUNÇ

 

BES Adana Şube Başkanı

 

KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü

   TÜRK-İŞ, DİSK, KESK, T. KAMU SEN, TMMOB, TTB

Bugün 19 Ocak
Tam 3 yil once yuregimiz kanamaya baslamisti ve bugun hala kaniyor. Hrant DiNK'in katledilişinin 3. yilinda dostlari Adana'da o'nu andı.
Adana Barış Meclisi, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülüşünün 3. Yıldönümü sebebiyle basın açıklaması yaptı. basın açıklamasını okuyan Avukat Tuğay Bek, Hrant Dink’in insan hakları, barış ve demokrasi savunucusu olduğunu dile getirerek, ülkedeki barış ortamından rahatsız olan karanlık güçlerin Hrant Dink’i öldürdüğünü savundu.

Hrant Dink’in öldürüleceğinden Trabzon ve İstanbul Emniyet Müdürlüklerinin ve İstihbarat birimlerinin haberdar olmasına rağmen bir önlem alınmadığını dile getiren Bek, “Cinayetten sonra tetikçiler yakalanmış ancak olaydan haberdar oldukları halde engel olmayanlar hakkında soruşturulma başlatılmamış ve bu cinayetin arkasındaki çeteler ortaya çıkartılmamıştır.”dedi.

Adana Barış Meclisi olarak gazeteci cinayetleri ile provokasyonların olmaması için çağrıda bulunduklarını belirten Bek, cinayetlerin ardındaki Ergenekon ve benzeri çetelerin açığa çıkartılıp cezalandırılmalarını istedi. 

Eğit Der Adana Şube Yönetim Kurulu üyeleri sendikamızı ziyaret etti,

Eğitim emekçileri yüz yılı aşan bir Örgütlenme süreci içinde çok sayıda Örgüt kurarak mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Eğitim emekçilerinin kurdukları örgütler12 Mart ve 12 Eylül süreçlerinde devlet tarafından kapatılmıştır. Buna rağmen eğitim emekçileri tarihin her döneminde kendi iradeleriyle örgütlü olmayı, örgütlü kalmayı ve örgütlü mücadeleyi başarmışlardır.

12 Eylül 1980 askeri darbesi sonunda TOB-DER kapatılarak yöneticileri ve pek çok üyesi tutuklanmış, tüm malvarlığına devlet tarafından el konulmustur. Demokrat insanlar baskı altına alınmış ve derneklere bile memurların üye olmaları yasaklanarak, demokratik kitle Örgütleri Yoğun baskı uygulamaları ile Karşı Karşıya kalmıştır.
Demokrat Eğitimciler 1986 yılında çıkan ABC dergisi çevresinde toplanarak Eğit-DER'i kurmuşlar ve sendikalaşma çalışmaları, Çalışanların üye olamadığı, emekli Eğitimciler tarafından kurulan bu dernek bünyesinde yürütülmüştür.

Eğit DER bünyesinde yürütülen sendikalaşma çalışmalarla 1990 yılında Eğitim İş ve Eğit Sen adıyla iki ayrı sendika Kurulması sonucunu doğurmuştur. Uzun süre devlet tarafından yasal olmadığı ileri sürülerek muhatap kabul edilmeyen çalışmaları engellenen, yönetici ve üyeleri adli davalara muhatap alan sendikaların Gerçekliği Anayasal bir hak olarak kabul edilmiş ancak, uzun yıllar yasal düzenleme yapılmamıştır.

Eğitim Sen, Eğit Sen ve Eğitim İş'in birleşerek kurulduğu 1995 yılından bu yana ortaya koyduğu ilkeler çerçevesinde meşru ve fiili mücadelesini yürütmüş üyelerinin ekonomik, sosyal, kültürel haklarını geliştirme yanında, ülkede demokratik esasların gelişmesine yönelik çalışmalarını kararlılıkla sürdürmeye devam etmektedir.

Dini inanç, siyasi görüş ve etnik kimliği ne olursa olsun tüm eğitim ve bilim emekçilerinin gerçek adresi Eğitim Sen'dir. Eğitim Sen bütün eğitim ve bilim emekçilerinin Dayanışma ve Mücadele örgütüdür. Çünkü Eğitim Sen farklılıkları yok sayan, kendisi gibi düşünmeyenleri suçlayan bir sendika değildir. Eğitim Sen, farklı değerlere, inançlara, kimliklere ve siyasi görüşlere saygılı, ırkçı-şoven ve gerici politikaların karşısında demokratik, bilimsel ve laik eğitimi yıllardır kararlılıkla savunan bir sendikadır.

OLAĞAN BİR İLDE, OLAĞAN ÜSTÜ UYGULAMALARADANA’DA İŞSİZLİK GÜNDEM OLACAĞINA,VALİLİĞİN UYGULAMALARI GÜNDEM OLMAYA DEVAM EDİYOR

Türkiye’de bir dönem sanayinin can damarı olan ilimiz AKP iktidarı döneminde Şırnak’tan sonra % 20’lik işsizlik oranıyla ikinci sırada. Ayrıca Adana, ülke kamuoyunda işsizliğin dışında Adana Valisinin ilginç uygulamalarıyla da gündemde ki yerini koruyor.         

 Kasım 2009 tarihinde Adana valisinin yayımladığı bir genelgenin ardından sesini çıkaran herkese, Kabahatler Kanunu’na dayanarak 140 TL’den başlayan para cezaları veriliyor. İşçi eylemlerinden, öğrenci eylemlerine, kitle örgütlerinin açıklamalarından, futbol maçında açılan pankarta, afiş asmaktan, bildiri dağıtmaya Adanalılar ne yapsa Valiliğe göre kabahat sayılıyor. Belirlenen yerler dışında basın açıklaması düzenleyenler ve basın açıklaması adı altında bir yerde toplanarak basın açıklaması yapılacak yere gitme ve basın açıklaması sonrası dağılım esnasında pankart, döviz açarak, slogan atarak yürüyüş yapanlar hakkında, Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesi ve genel hükümler doğrultusunda adli ve idari işlem yapılacağı belirtiliyor.  2911 sayılı yasasın “Toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergahı” başlıklı 6 maddesi ise “ Toplantı ve gösteri yürüyüşleri, tüm il veya ilçe sınırları içerisinde aşağıdaki hükümlere uyulmak şartıyla her yerde yapılabilir demektedir.Yasa maddeleri birlikte incelendiğinde; anılan maddelerle valiliğe verilen yetkilerin Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleriyle sınırlı olduğu “Basın Açıklamalarını” kapsamadığı görülecektir.2911 sayılı yasanın tanımlar başlıklı maddesindeki toplantı ve gösteri yürüyüşü tanımı ile İçişleri Bakanlığı'nın 11.06.2004 tarih ve 2004/100 sayılı genelgesinde; “ basın açıklamalarının Anayasanın 25 ve 26. maddelerinde düzenlenen düşünce ve kanaat hürriyeti ve düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanımı olarak değerlendirilerek, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri yasasının dışında kabul edileceği” yönündeki talimatı karşısında basın açıklamaları yapılacak yerler veya yasak olduğu yerler konusunda valiliklere herhangi bir yetki verilmediği açıktır.  Bu nedenle Valiliğin emri, yetki ve hukuki sebep yönünden, hukuka uyarlı değildir. Yasa  “ kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla” böyle bir emrin verilebileceğini ve buna aykırı davranışın cezalandırılacağını öngörmüştür. Ortada böyle bir emrin ve cezanın verilmesini gerektirecek bir durum da söz konusu değildir.  

Kamu kurum ve kuruluşlarına ait binaların önünde yapılan; basın açıklamalarının, kamu güvenliği ve genel sağlığı etkilemediği, Sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının, değişik grupların ve özellikle kamu emekçilerinin kamu kurum ve kuruluşlarının binaları önünde bugüne kadar yapmış oldukları yüzlerce hatta binlerce toplantı, gösteri ve basın açıklaması ile sabittir. Bu nedenle; “kamu güvenliği ve genel sağlığın korunması amacıyla” alındığı belirtilen emrin maddi sebebi de yoktur.İşlem hem hukuki hem de maddi sebep yönünden hukuk uyarlı değildir.                                               

 İşlem amaç yönünden de sakattır. İdari işlemler son tahlilde kamu yararını amaçlamak zorundadır. Emir incelendiğinde koruduğunu söylediği kamu yararının     “  kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması? Etkinliklerin demokratik bir ölçüde yapılabilmesi ve etkinliğe katılanların can güvenliğini sağlamak  “ olduğu görülmektedir. Ancak yukarda anılan yasa maddeleri incelendiğinde valiliğin genel emirle düzenleme yapacağı ve ceza uygulayacağı alan Kabahatler Kanununda sınırlı olarak sayılmıştır. Yasa koyucunun bunu sınırlı saymasının amacı; temel hak ve özgürlüklerin kullanımı sırasında sınırlama yapılacaksa bu sınırlamanın; Toplantı ve Gösteri Yapma hakkının, Düşünce ve ifade özgürlüğü hakkının, Örgütlenme hakkının, Dilekçe hakkının süresiz bir şekilde, sınırlanmasını önlemek ve hatta ortadan kaldırılmasını sağlamaya yönelik keyfi emirlerin alınmasını ve uygulanmasını engellemektir. Emir tamda bu özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik kamu yararı taşımayan bir emirdir.    

Bunun yanında emir açıkça 2911 sayılı yasaya da aykırıdır. Yasada açıkça  “.. kamu hizmeti görülen bina ve tesislerde ve bunların eklentilerinde  “ Toplantı gösteri yürüyüşleri yapılamayacağı yasaklanmışken Valiliğin emirde “ Kamu Kurum ve Kuruluşları,.. önünde, yanında “ açıklama yapılması da yasaklanarak kanunun belirlediği sınır, temel hak ve özgürlükler aleyhine keyfi olarak genişletilmiştir.Kamu hizmetlerinin halka ulaştırmakla görevli kamu kurum ve kuruluşlarının bu görevlerini olması gerektiği gibi yerine getirmemesi nedeniyle, bunun sağlanması amacıyla gerçekleştirilebilecek barışçıl ve demokratik tepkilerini, yine bu kurum ve kuruluşlarda görev yapan çalışanların ekonomik, sosyal ve demokratik taleplerinin en etkili sonuç vereceği alanlardan uzaklaştırılmasını ve etkisiz hale getirmesini sağlayan ve ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarının binalarını birer kutsal mekan olarak kabul eden anlayışın ve bu anlayış doğrultusunda verilen emrin demokratik hukuk devleti ile bağdaşmadığı açıktır.Valiliğin emri yasal sınırları da aşan ve bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine (AİHS) de aykırı bir düzenlemedir.

Adana valiliğini bu uygulamayı bir an önce geri çekmeye, demokratik sınırlar içerisinde gerçekleştirdiğimiz basın açıklamalarını para cezalarıyla engelleyemeyeceğini bir kez daha ilan ediyoruz. Saygılarımızla. 23 Aralık 2009                 

SON DÖNEMDE 140 TL CEZA ALAN KURUM TEMSİLCİLERİ 

ADI SOYADI KURUM
EDİP GÜLNAR TÜRK İŞ 4. BÖLGE BAŞKANI
GÜVEN BOĞA                      (İKİ AYRI PARA CEZASI) EĞİTİM SEN ADANA ŞUBE BAŞKANI
ABDULLAH YALÇIN EĞİTİM SEN ADANA ŞUBE SEKRETERİ
MEHMET AKARSUBAŞI     (İKİ AYRI PARA CEZASI) EĞİTİM SEN ADANA ŞUBE YÖNETİCİSİ
MEHMET GÖK BTS ADANA ŞUBE BAŞKANI
SİNAN TUNÇ BES ADANA ŞUBE BAŞKANI
CEM EREN ESM ADANA ŞUBE BAŞKANI
ŞAHİN YALÇINKAYA HABER SEN ADANA ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ
HALİL ÇEKİN TÜMTİS ADANA ŞUBE BAŞKANI
MUSTAFA HOTLAR DISK- Dev Sağlık İş Çukurova Bölge Başkanı
KEMAL ASLAN DISK ADANA BÖLGE TEMSİLCİSİ
SEDAT ÇETİN DISK TEKSTİL BOSSA ŞUBE SEKRTERİ
METİN ÇELİK PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ ESKİ BAŞKANI
KAFİ DOĞDU TUNCELİLER DERNEĞİ BAŞKANI
KAMİL KÖSE  TÜRK KAMU SEN İL TEMSİLCİSİ/ TÜRK EĞİTİM SEN 2 NO’LU ŞB. BAŞKANI
İBRAHİM SEZER  TÜRK EĞİTİM SEN 1 NO’LU ŞUBE BAŞKANI
RİFAT ÇELİK  TÜRK EĞİTİM SEN 3 NO’LU ŞUBE BAŞKANI
TURAN TOPALAN  TÜRK BÜRO SEN ŞUBE BAŞKANI
ZEYNEL ABİDİN BÜYÜKASLAN  TÜRK YEREL HİZMET SEN ŞUBE BAŞKANI
ALİ AKINCI AVUKAT

 

    TÜRK İŞ 4. BÖLGE - DISK ADANA BÖLGE- DISK TEKSTİL BOSSA ŞUBE – DİSK DEV SAĞLIK İŞ - EĞİTİM SEN ADANA ŞUBE - BTS ADANA ŞUBE - BES ADANA ŞUBE- ESM ADANA ŞUBE- HABER SEN ADANA ŞUBE - TÜMTİS ADANA ŞUBE - TÜRK KAMU SEN- TÜRK EĞİTİM SEN 1 NO’LU ŞUBE – TÜRK EĞİTİM SEN 3 NO’LU ŞUBE - TÜRK BÜRO SEN - TÜRK YEREL HİZMET SEN – PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ -TUNCELİLER DERNEĞİ

İnsan Hakları Derneği Şube Sekreteri Ethem Açıkalın, gerçekleştirdiği demokratik eylemlerinden dolayı bugün hakim karşısına çıktı.   Değerli Basın Mensupları; Hakkari’de 23 Nisan Çocuk Bayramı'nda polisin dipçikli saldırısına maruz kalan 14 yaşındaki S. T görüntülerini hepimiz televizyon ekranlarından seyretmiştik. 14 yaşında ki S.T’nin Özel Tim polisinin dipçikli vahşetini protesto etmek için 25 Nisan 2009 günü İnsan Hakları Derneği ve diğer demokratik kitle örgütleri Beşocak Meydanından başlayan ve İnönü parkında son bulan bir protesto eylemi düzenlemiş, ardından okunan basın açıklamasıyla eylem olaysız bir şekilde sona ermişti. Adana’da bir çok demokratik eylemin yargı kıskacına alındığı gibi bu eylemden dolayı da  İHD Şube Sekreteri Ethem Açıkalın hakkında başlatılan soruşturma sonucu, “Gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet”, “gösteriyi yönetmek” ve “Gösteriye katılmak” iddiasıyla dava açıldı. Adana 8. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşması bugün gerçekleşti. 

 

 Değerli Basın;   Geçtiğimiz hafta ise Adana 1. Asliye Ceza Mahkemesinde, eylemlere katılan çocukların tutuklanıp ağır cezalara mahkum edilmelerini Roj TV'ye değerlendiren ve yine Adana Valisi İlhan Atışın eylemlere katılan çocukların ailelerinin yeşil kartlarının iptal edilmesine yönelik konuşmasına tepki gösterdiği için İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şube sekreteri Ethem Açıkalın'ı daha ilk duruşmada, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla üç yıl hapse mahkum etmiş, mahkeme cezayı erteleme gereği duymadığı gibi medeni haklarını kullanmaktan da arkadaşımızı men etmiştir. Daha öncede gerçekleştirilen basın açıklamalarından dolayı birinden 10 ay, birinden 2 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. . Hakkında açılan onca dava ise halen devam etmektedir.  Gerçekleştirilen üç basın açıklamasından dolayı Ethem Açıkalın’a toplam 6 yıl 4 ay hapis cezası verildi. Yargıtay bu dosyaları onaması halinde Arkadaşımız demokratik eylemlerinden dolayı yıllarca ceza evinde kalacaktır.   İnsan hakları savunucularının önemi, değeri ve işlevleri pek çok ulusal üstü insan hakları belgesinde, örneğin AGİT Moskova Belgesi’nde (1991), Birleşmiş Milletler Dünya İnsan Hakları Konferansı Viyana Belgesi’nde (1993), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’nde (1998) vurgulanmıştır. Belgeler, insan hakları kavramını tanıtmadaki çabaları, insan haklarının korunması ve geliştirilmesindeki rolleri nedeniyle, insan hakları savunucularının çalışmalarının kolaylaştırılması, tehdit altında tutulmaması ve benzeri güvenceleri içerir. Türkiye de bu sözleşmelere imza atarak kabul etmiştir.  

Türkiye imzalayıp kabul ettiği birçok sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi İnsan hakları savunucularının korunması bildirgesindeki yükümlülüklerini de yerine getirmemektedir. İnsan hakları savunucularının eleştirel tutum içersinde olması, hak savunuculuğunun doğasında vardır.  Bu eleştirel tutumlarından dolayı da polis ve yargı baskısına maruz kalmaktadır. İnsan Hakları savunucularını, sendika yöneticilerini ve bazı siyasi parti yöneticilerini özellikle susturmak, sindirmek için Adana’da son yıllarda yasal ve demokratik eylemlerinden dolayı haklarında hemen hemen her eylemden dolayı dava açmak artık adet haline getirilmiştir. Bunun en somut örneği ise İHD ve KESK yöneticileri hakkında açılan davalardır.

Adana Emniyeti ve mahkemeleri kitle eylemlerinde öne çıkan unsurları tasfiye etmeye yönelmişlerdir.  Gerçekleştirilen yürüyüş ve basın açıklamaları (31 Ağustos 2008 Barış Mitingi, 25 Nisan 2009 1 Mayıs Çağrısı, 28-29 Mayıs 2009 ve 1-4-6 Haziran 2009 ) ile ilgili olarak Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Güven BOĞA hakkında 7 dava, Eğitim Sen Şube Sekreteri Abdullah YALÇIN hakkında 5 dava, Şube Yöneticisi Mehmet AKARSUBAŞI ve Haber Sen Adana Şube Başkanı Kahraman OĞUZ hakkında 4 dava, Haber Sen Şube Yöneticisi Şahin YALÇINKAYA ve BTS Şube Başkanı Mehmet GÖK hakkında iki dava, Eğitim Sen Yönetim Kurulu Üyesi M. Rüştü ŞATIR hakkında bir dava 2911’i ihlal etmekten açılmıştır.  31.08.2008 tarihinde ise “Barış Demokrasi ve Kardeşlik İçin El Ele” konulu gerçekleştirilen miting ile ilgili 2911 sayılı yasanın 28/3. Maddesine dayanılarak Miting Tertip Komitesinde yer alan; Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Güven BOĞA, SES Adana Şube Başkanı Mehmet ANTMEN, Adana Tabip Odası Yönetim kurulu Üyesi Dr. İsmail BULCA, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Metin ÇELİK, TÜMTİS Adana Şube Başkanı Halil ÇEKİN, İHD Yönetim kurulu Üyesi Mustafa BAĞÇİÇEK, ÖDP Adana Şube Yöneticisi Ergün TÜRKYILMAZ EMEP Adana Şube Üyesi A. Suat AYTİMUR ve DTP Adana Şube Yönetiminden Ahmet KILIÇ hakkında da dava açılmış davalar devam etmektedir.  


Demokratik hak ve özgürlüklerin kullanımı hiçbir dönem bu kadar baskı altına alınmamıştır. Bir taraftan demokratik hak ve özgürlükler ülkesi olduğunu söyleyeceksiniz, diğer taraftan da demokratik kitle örgütü yöneticilerini demokratik eylemlerinden dolayı haklarında yüzlerce dava açıp, cezalar verip onları dört duvar ortasına koyup susturmaya çalışacaksınız. Bu ülkede düşünce ve ifade özgürlüğünün üzerinde hiçbir baskının olmadığını söylemek sadece kandırmaca dan ve aldatmaktan ibarettir.

Türkiye’de insan hakları savunucularının risk altında olduğunun en net göstergelerinden biri kitle örgütü temsilcilerine açılan davalardır. Bu davalar birçok şeyi yeterince anlatmaktadır.

 İsmail BULCA

Adana Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi

 İHD, KESK, DISK, TÜMTİS, TMMOB, Adana Tabipler Odası, DTP, EMEP, ÖDP,  Pir Sultan Abdal, ESP, SDP, Halkevleri, DİP, Alınteri, Atak Dergisi

T.C. Adana 6. Sulh Ceza Mahkesinin 08/04/2013 tarih ve değişik iş no 2013/993 kararına istinaden

18.03.2013 tarihinde sitemizde yayınlanan Okullarda 'İnanç sömürüsü yapılıyor' haberin tekzibidir.

Mehmet Seyit Deniz Vekili Av. Hasan Hüseyin ERDOĞAN'ın talebinin kabülü ile Adana 7. Noterliğinin 29 Mart 2013 tarih ve 6911 yevmiye nolu cevap ve düzeltme metni başlıklı yazısının kararı kesinleşmesinden itibaren

"Şubenize ait This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.  adlı sitede 18 Mart 2013 tarihinden itibaren "Okullarda İnanç sömürüsü yapılıyor" başlıklı basına ve kamuoyuna yönelik bir haber ve yorum yayımlanmıştır.

Haber yorumda müvekkilin adı, soyadı ve çalıştığı okul açık olarak zikredilmiştir.

Müvekkil, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenidir. Bir öğretmen olarak ve branşı ile ilgili öğrenci sorularına cevaplar vermiştir. Hakkında ileri sürülen iddianın aksine Atatürk ile ilgili derslerinde olumlu örnekler vermiş, ülkenin birlik ve bütünlüğünün önemini her fırsatta dile getirmiş bir öğretmendir. Her türlü inanca saygılı olma gereğini branşının gereği olarak, Kuran-ı Kerim, Hadis ve din bilginlerinin görüşlerinden örnekler vererek öğrencilerine anlatmaya çalışmıştır.

Müvekkilin görev yaptığı okul, ilkokuldur. İlkokul öğrencilerine web siteleri önermek ve yönlendirmek hayatın olağan koşullarına aykırıdır. Müvekkilin de böyle bir eylem yada söylemi söz konusu olmamıştır."

 

dana'da “Güvencesizlik kıskacında kadın emeği” konulu panel düzenlendi. 


11 Mayıs Cumartesi Eğitim Sen Adana Şubesi tarafından "Güvencesizlik kıskacında kadın emeği" konulu panel düzenlendi. Ziraat Mühendisleri Odası'nda gerçekleştirilen panel saat 14.00'te başladı. Muğla Üniversitesi'nden Doç. Dr. Saniye Dedeoğlu ve yazar Çiğdem Çidamlı'nın panelist olduğu etkinlikte, moderatörlüğü Eğitim Sen Adana Şubesi Kadın Sekreteri Esra Arslan Kösele yaptı.



Doç. Dr. Saniye Dedeoğlu, Avrupa'da ve Türkiye'de toplumsal cinsiyet rejimlerine değinerek, aile modellerinin üretim biçimlerine göre değiştiğini belirtti. Devletin kadın istihdamını artırma politikalarının yok denecek kadar az olduğunu söyleyen Dedeoğlu, 2006 yılında TİSK'in kadın istihdamına ilişkin toplantısına uygun şekilde hükümetin kadına yönelik istihdam politikaları geliştirdiğine vurgu yaptı. Esnek çalışma modellerinin kadın emeğini kullanmaya uygun zeminler yarattığına dikkat çekerek, güvencesizlik ve kayıt dışı çalışmanın en çok kadınları etkilediğini söyledi. Konuşmasında Türkiye' nin OECD ülkeleri içinde en düşük kadın istihdamına sahip ülke olduğuna da değindi.



Çiğdem Çidamlı ise konuşmasına, Bangladeş' te 1000 tekstil işçisinin ölümüne değinerek başladı. Dünyanın bu katliama sessiz kaldığını belirten Çidamlı, üretim ve yeniden üretim alanlarında köklü değişimler olduğunu, esnekleştirme ve güvencesizliğin yaygınlaştığını söyledi. Neo-liberal politikaların kadın düşmanı bir sermaye siyaseti olduğunu vurgulayan Çidamlı, neoliberal politikaların neden olduğu özelleştirmeler eliyle sosyal hizmetler de boşalan yerin kadın emeği ile doldurulduğunu ve İstihdam Yasası, SSGSS vb. yasalarla kadınların güvencesizliğe itildiğini ifade etti.



Yaklaşık 60 kişinin katıldığı panel, tartışmaların ardından sona erdi

ŞİMDİ GÜCÜMÜZÜ 1 MAYIS ALANLARINA TAŞIMANIN ZAMANIDIR!
EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, BARIŞ, DEMOKRASİ VE GERÇEK BİR LAİKLİK İÇİN ALANLARDAYIZ!

Dünyanın dört bir yanında işçiler, emekçiler, yüreği emekten yana atan tüm ezilenler birlik, mücadele ve dayanışma günümüz olan 1 Mayıs’ı karşılıyor.

Egemenlerin işsizlik, uzun çalışma saatleri ve düşük ücretler üzerine kurduğu sömürü düzenine boyun eğilmeyeceği, mücadele ve dayanışma ruhu üzerine kurulu tarihinden gelen güçleriyle işçilerin, emekçilerin, yoksul köylülerin, tüm emekçi sınıfların sesleriyle haykırılıyor. 

Bugün tüm dünya emekçileri tek ses olup, haksızlığa, sömürüye, baskıya, emperyalizme ve faşizme bir kez daha meydan okuyor…

Neoliberal Saldırılara, İşsizliğe, Yoksulluğa, Taşeronluğa Karşı Mücadelemizi Büyütelim!

Hayatın her alanının ticarileştirildiği, halkın giderek yoksulluğun derinlerine itildiği, herkesin artık bir dilim ekmeğe, tedavi edecek bir ilaca muhtaç hale getirildiği;

Emekçilerin alın teriyle yarattığı değerlerin hızla yok edildiği, ağır vergilerin toplandığı fakat sadece bir avuç sermayeye arz edildiği;

Daha pahalı ve kalitesiz hizmetle emekçilere her geçen gün artan biçimde eşitsizliğin dayatıldığı, kentsel yağma ve talanla yaşam alanlarının yıkıldığı,

“Daha ucuz emek, sermaye için daha fazla kar” hırsını dizginlemeden saldırıya dönüştürerek güvencesizliği, bugüne kadar on binlerce işçinin hayatına mal olan taşeron düzenini ve her geçen gün artan sömürüyü dayatanbir avuç sömürücü zorbanın siyasi iktidarı AKP düzenine, muhalefet eden herkese daha fazla baskı ve halka sömürüden başka bir şey sunmayan politikalarına karşı mücadelemizi büyütelim!

Kadınların şiddetten arındığı, kadın erkek eşitliğinin anayasal güvence altına alındığı, sömürüsüz, savaşsız, barış içinde bir Türkiye’yi birlikte kuralım!

AKP hükümeti, açlık sınırına hapsettiği ücretlerle işçileri, emekçileri ve emeklileri, toplumun ezilen tüm kesimlerini açlıkla terbiye etme ve biat edecek bir toplumu yaratmanın politikalarını hayata geçirmektedir. Cemaat-tarikat yapılarıyla toplum gerici muhafazakarlıkla kuşatılmakta, yoksullaşan halkın yaşadığı çaresizlik tevekkülcülükle bastırılmaya çalışılmaktadır.

Baskıcı, otoriter yönetim anlayışına karşı; adalet, özgürlük, demokrasi!

Bir yandan emeğin kazanılmış haklarına yönelik saldırıların arttığı, çalışma yaşamının tahrip edildiği, sendikal hak ihlallerinin sürdüğü, bağımsız sendikal hareketin yok edilmek istendiği, diğer yandan ise başta ifade ve düşünce özgürlüğü olmak üzere hak ve özgürlükler alanının giderek daraltıldığı bu korku imparatorluğuna;

Kendilerini bu imparatorluğun padişahı yerine koyarak ülkenin kaderini emperyalizmin kalemiyle çizmek isteyenlere;

Özgürlük, eşitlik ve adaletten yana olanların seslerini faşist baskılarla, her türlü zorbalıkla susturulmaya çalışıldığı bu düzene yanıtı,

Emekçilerin birliği, halkların kardeşliği üzerinde yükselen mücadelemiz verecektir!

Bağımsız ve Özgür Bir Türkiye için, Emperyalizmi ve İşbirlikçilerini Ülkemizden Kovalım, ABD Emperyalizminin Taşeronu Olmayalım!
Ortadoğu’ya Emperyalist Müdahale’ye Hayır!

Ülkemizde, Ortadoğu’da ve tüm dünyada eşitlik ve özgürlük temelinde barışın, kardeşliğin ancak emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı büyütülecek bir mücadeleyle kurulacağı bilinci ve kararlılığıyla;

 

ABD ve NATO üsleriyle kuşatılmış, emperyalizmin güdümünde komşularıyla savaşın eşiğine gelmiş bu işbirlikçiliğe HAYIR diyoruz!

 

Ülkemizde de Kürt sorununu çözümü; halkların eşitlik ve özgürlük mücadelelerinin de önünü açabilecek böylesi bir iklim, kuşkusuz birarada gönüllü yaşam esasına dayanan çözüm taleplerini benimseyen herkesin ortak mücadelesiyle yaratılacaktır.

Özgür ve Demokratik Bir Ülkede Eşit ve Kardeşçe yaşayacağımız geleceği bugünden kuralım, barış mücadelemizi yükseltelim!

Şimdi eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye için,
Bize reva görülen açlığa, işsizliğe, güvencesizliğe, savaşa ve sömürüye karşı, geleceğimize sahip çıkmaya;
1 Mayıs’ta alanlarda olmaya çağırıyoruz!
1 Mayıs 2013 Çarşamba günü Saat:13.00’de Mimar Sinan Önünden başlayacak mitinge tüm halkımızı davet ediyoruz.
Sömürüye, yoksulluğa, faşizme, gericiliğe, emperyalizme karşı birlikte mücadeleyi büyütelim! 

GÜN, BİRLİKTE MÜCADELE GÜNÜDÜR!

YAŞASIN BİRLİK, MÜCADELE ve DAYANIŞMA GÜNÜMÜZ!

YAŞASIN 1 MAYIS!

ÇAĞRICI KURUMLAR

TÜRK İŞ – DİSK- KESK- TMMOB- ADANA TABİP ODASI

 

 

Kamuran KARACA

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

1 Mayıs Tertip Komitesi Başkanı