Anti Demokratik Açılımlardan Adana Manzarası

İnsan Hakları Derneği Şube Sekreteri Ethem Açıkalın, gerçekleştirdiği demokratik eylemlerinden dolayı bugün hakim karşısına çıktı.   Değerli Basın Mensupları; Hakkari’de 23 Nisan Çocuk Bayramı'nda polisin dipçikli saldırısına maruz kalan 14 yaşındaki S. T görüntülerini hepimiz televizyon ekranlarından seyretmiştik. 14 yaşında ki S.T’nin Özel Tim polisinin dipçikli vahşetini protesto etmek için 25 Nisan 2009 günü İnsan Hakları Derneği ve diğer demokratik kitle örgütleri Beşocak Meydanından başlayan ve İnönü parkında son bulan bir protesto eylemi düzenlemiş, ardından okunan basın açıklamasıyla eylem olaysız bir şekilde sona ermişti. Adana’da bir çok demokratik eylemin yargı kıskacına alındığı gibi bu eylemden dolayı da  İHD Şube Sekreteri Ethem Açıkalın hakkında başlatılan soruşturma sonucu, “Gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet”, “gösteriyi yönetmek” ve “Gösteriye katılmak” iddiasıyla dava açıldı. Adana 8. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşması bugün gerçekleşti. 

 

 Değerli Basın;   Geçtiğimiz hafta ise Adana 1. Asliye Ceza Mahkemesinde, eylemlere katılan çocukların tutuklanıp ağır cezalara mahkum edilmelerini Roj TV'ye değerlendiren ve yine Adana Valisi İlhan Atışın eylemlere katılan çocukların ailelerinin yeşil kartlarının iptal edilmesine yönelik konuşmasına tepki gösterdiği için İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şube sekreteri Ethem Açıkalın'ı daha ilk duruşmada, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla üç yıl hapse mahkum etmiş, mahkeme cezayı erteleme gereği duymadığı gibi medeni haklarını kullanmaktan da arkadaşımızı men etmiştir. Daha öncede gerçekleştirilen basın açıklamalarından dolayı birinden 10 ay, birinden 2 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. . Hakkında açılan onca dava ise halen devam etmektedir.  Gerçekleştirilen üç basın açıklamasından dolayı Ethem Açıkalın’a toplam 6 yıl 4 ay hapis cezası verildi. Yargıtay bu dosyaları onaması halinde Arkadaşımız demokratik eylemlerinden dolayı yıllarca ceza evinde kalacaktır.   İnsan hakları savunucularının önemi, değeri ve işlevleri pek çok ulusal üstü insan hakları belgesinde, örneğin AGİT Moskova Belgesi’nde (1991), Birleşmiş Milletler Dünya İnsan Hakları Konferansı Viyana Belgesi’nde (1993), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’nde (1998) vurgulanmıştır. Belgeler, insan hakları kavramını tanıtmadaki çabaları, insan haklarının korunması ve geliştirilmesindeki rolleri nedeniyle, insan hakları savunucularının çalışmalarının kolaylaştırılması, tehdit altında tutulmaması ve benzeri güvenceleri içerir. Türkiye de bu sözleşmelere imza atarak kabul etmiştir.  

Türkiye imzalayıp kabul ettiği birçok sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi İnsan hakları savunucularının korunması bildirgesindeki yükümlülüklerini de yerine getirmemektedir. İnsan hakları savunucularının eleştirel tutum içersinde olması, hak savunuculuğunun doğasında vardır.  Bu eleştirel tutumlarından dolayı da polis ve yargı baskısına maruz kalmaktadır. İnsan Hakları savunucularını, sendika yöneticilerini ve bazı siyasi parti yöneticilerini özellikle susturmak, sindirmek için Adana’da son yıllarda yasal ve demokratik eylemlerinden dolayı haklarında hemen hemen her eylemden dolayı dava açmak artık adet haline getirilmiştir. Bunun en somut örneği ise İHD ve KESK yöneticileri hakkında açılan davalardır.

Adana Emniyeti ve mahkemeleri kitle eylemlerinde öne çıkan unsurları tasfiye etmeye yönelmişlerdir.  Gerçekleştirilen yürüyüş ve basın açıklamaları (31 Ağustos 2008 Barış Mitingi, 25 Nisan 2009 1 Mayıs Çağrısı, 28-29 Mayıs 2009 ve 1-4-6 Haziran 2009 ) ile ilgili olarak Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Güven BOĞA hakkında 7 dava, Eğitim Sen Şube Sekreteri Abdullah YALÇIN hakkında 5 dava, Şube Yöneticisi Mehmet AKARSUBAŞI ve Haber Sen Adana Şube Başkanı Kahraman OĞUZ hakkında 4 dava, Haber Sen Şube Yöneticisi Şahin YALÇINKAYA ve BTS Şube Başkanı Mehmet GÖK hakkında iki dava, Eğitim Sen Yönetim Kurulu Üyesi M. Rüştü ŞATIR hakkında bir dava 2911’i ihlal etmekten açılmıştır.  31.08.2008 tarihinde ise “Barış Demokrasi ve Kardeşlik İçin El Ele” konulu gerçekleştirilen miting ile ilgili 2911 sayılı yasanın 28/3. Maddesine dayanılarak Miting Tertip Komitesinde yer alan; Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Güven BOĞA, SES Adana Şube Başkanı Mehmet ANTMEN, Adana Tabip Odası Yönetim kurulu Üyesi Dr. İsmail BULCA, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Metin ÇELİK, TÜMTİS Adana Şube Başkanı Halil ÇEKİN, İHD Yönetim kurulu Üyesi Mustafa BAĞÇİÇEK, ÖDP Adana Şube Yöneticisi Ergün TÜRKYILMAZ EMEP Adana Şube Üyesi A. Suat AYTİMUR ve DTP Adana Şube Yönetiminden Ahmet KILIÇ hakkında da dava açılmış davalar devam etmektedir.  


Demokratik hak ve özgürlüklerin kullanımı hiçbir dönem bu kadar baskı altına alınmamıştır. Bir taraftan demokratik hak ve özgürlükler ülkesi olduğunu söyleyeceksiniz, diğer taraftan da demokratik kitle örgütü yöneticilerini demokratik eylemlerinden dolayı haklarında yüzlerce dava açıp, cezalar verip onları dört duvar ortasına koyup susturmaya çalışacaksınız. Bu ülkede düşünce ve ifade özgürlüğünün üzerinde hiçbir baskının olmadığını söylemek sadece kandırmaca dan ve aldatmaktan ibarettir.

Türkiye’de insan hakları savunucularının risk altında olduğunun en net göstergelerinden biri kitle örgütü temsilcilerine açılan davalardır. Bu davalar birçok şeyi yeterince anlatmaktadır.

 İsmail BULCA

Adana Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi

 İHD, KESK, DISK, TÜMTİS, TMMOB, Adana Tabipler Odası, DTP, EMEP, ÖDP,  Pir Sultan Abdal, ESP, SDP, Halkevleri, DİP, Alınteri, Atak Dergisi

Okunma 2605 defa