egitimsen2
"KESK'E DOKUNMA"
Değerli Basın Emekçileri,
Öncelikle dün Hakkari Çukurca'da yaşanan çatışma sonucu 24 askerimizin yaşamını yitirmesi, onlarcasının yaralanması bizleri derinden üzmüştür. Yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı ve sabır diliyor, acılarını paylaşıyoruz. Bir damla kanın akmasına, bir insanımızın canının acımasına, yeni ocaklara ateş düşmesine tahammülümüz kalmadı. Artık yeter! Kimse Ölmesin! diyoruz.
Değerli Basın Emekçileri,
Son Dönemlerde Konfederasyonumuza yönelik baskı ve hukuk dışı uygulamalar kaygı verici boyuta ulaşmıştır. Şu anda 21 KESK yöneticisi ve üyesi tutuklu bulunmaktadır. Bu sayı sürekli değişmektedir. Her gün yeni bir gözaltı veya tutuklanma haberi almaktayız. Sadece son 10 günlük tablo bile durumun vahametini gözler önüne sermektedir.
27 Eylül 2011 tarihinde Urfa'da sendika şube binalarımız basılarak çoğunluğu üyemiz olmak üzere 19 kişi gözaltına alınmış ve içlerinde şube başkanlarımızın da bulunduğu beş arkadaşımız tutuklanmıştır. Aradan 10 gün geçmeden serbest bırakılan arkadaşlarımızdan beş kişi açığa alınmıştır. 17 Ekim 2011 tarihinde, İstanbul'da görev yapan Tunceli EĞİTİM SEN eski şube başkanımız Mardin eski EĞİTİM SEN şube başkanımız, EĞİTİM SEN Mardin şube üyesi bir arkadaşımız ve Kızıltepe SES eski şube yöneticisi bir arkadaşımız gözaltına alınmıştır.
Değerli Basın Emekçileri,
Konfederasyonumuza yönelik en kapsamlı gözaltı olayı 28 Mayıs 2009 tarihinde İzmir ili merkezli başlatılan operasyondur. Konfederasyonumuz Genel Merkezi varlığı resmi yetkililerce henüz kabul edilmemiş JİTEM elemanları tarafından basılarak yaklaşık altı saat arandı. Tüm bu aramalarda en ufak bir suç unsuruna rastlanmamıştır. Bu yapılanlar ile kamuoyunda konfederasyonumuza yönelik olumsuz bir imaj ve kuşku yaratma hedeflenmiştir.
Tamamı KESK yöneticisi ve üyesi 35 kişi gözaltına alındı ve bunlardan 22'si tutuklandı. Tutuklananlar arasında şu anki Genel Başkanımız, o dönemdeki KESK Kadın Sekreterimiz, Eğitim Sen Kadın Sekreterimiz, KESK eski Genel Sekreterimiz, Eğitim Sen eski kadın sekreterimiz de bulunmaktaydı. Tutuklanan 22 arkadaşımız altı aylık bir mağduriyetten sonra 19–20 Kasım 2009 tarihinde ilk duruşmada tahliye oldular. Dava devam etmekte olup içlerinde Genel Başkanımız Lami ÖZGEN ve EĞİTİM SEN Kadın Sekreterimiz Sakine Esen YILMAZ'ın da bulunduğu 31 arkadaşımız hakkında "örgüt üyeliği" iddiasıyla ceza istenmektedir.
Karar duruşması yarın saat 10.00'da İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecektir.Değerli Basın Emekçileri,AKP ile birlikte sendikal faaliyetler örgüt faaliyetleri, barış talebi ise örgütsel propaganda olarak görülmeye başlandı.
İzmir'deki yargılama da bu kapsamdadır. Bu açıdan İzmir'de yapılacak duruşmada yargılanan sendikal mücadelemizdir. Hak aramaya ilişkin eylem, etkinlik ve faaliyetlerimizdir. Yargılanan yöneticilerimiz şahsında KESK'tir. Yargılanan emek ve demokrasi mücadelemizdir.
Yargılanan bizleriz...İzmir yargılaması bir ayıptır ve arkadaşlarımızın tümünün beraatıyla bu ayıp temizlenmelidir. Ayrıca Tutuklu tüm KESK'liler derhal serbest bırakılmalıdır. Tutuklu arkadaşlarımıza her şart altında sahip çıkacağımızın bilinmesini istiyoruz.
KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü
TONGUÇ ÖZKAN
BTS Adana Şube Başkanı
Basına ve Kamuoyuna
Ankara’da patlatılan bombayla 3 yurttaşımız, Siirt’te yapılan saldırıda 4 yurttaşımızı kaybettik.
Yaşamı, insanlığı, kardeşliği hedef alan bu saldırıları kınıyoruz. Dünyada ve bölgemizde tırmandırılan emperyalist müdahale ve çatışma ortamı da, ülkemizde de her gün değişik yerlerde çatışmalarla dolu günler geçiriyoruz.
Bizler Emek ve Demokrasi mücadelesi ile haklarımız koruma ve geliştirme mücadelesi yürütürken, ülkemizde barış ve kardeşliğin bozulmasının yaratacağı tabloyu hayal bile etmek istemiyoruz. Daha fazla ölümle gidilebilecek tek yer toplumsal çatışma felaketidir. Öte yandan böylesi ortamda; Ülkede emek ve demokrasi mücadelesi sürecinde işsizlik, yoksulluk, açlık sorunları yükselirken bunlara karşı haklı ve meşru talep görmezden geliniyor.
Tüm alanlarda anti demokratik baskılama süreci ile ifade ve düşünce özgürlüğüne müdahaleler yaşanıyor.Tüm bunlara karşı; Biz ülkede şiddetin son bulmasını, barış, kardeşlik ortamında tüm sorunların tartışılmasını savunuyoruz.
Bir kez da yaşamını kaydedenlerin ailelerine başsağlığı, yaralananlara şifalar diliyoruz.23.09.2011
Ahmet AVŞAR
BTS Adana Şube Sekreteri
KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü
Değerli Basın Emekçileri,
AKP, 2001 yılında çıkarılan kamu emekçilerinin var olan haklarını gasp eden 4688 sayılı yasanın arkasına saklanmaya devam ediyor.
Bilindiği gibi 4688 sayılı yasa, emekçilerin kazanılmış haklarına ve uluslararası sözleşmelere aykırı olarak; örgütlenme özgürlüğünü ciddi biçimde kısıtlamayı, toplu görüşme denilen ucube bir yöntemle kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarını tırpanlamayı hedefleyerek çıkarılmıştı. KESK, önce bu yasanın çıkmaması için, ardından yasanın geri çekilmesi ve yeni bir yasanın çıkarılması için ısrarlı bir mücadeleyi on senedir yürütmüştür.
AKP hükümeti, 12 Eylül 2010 referandumuna sunulan anayasa değişikliği tartışmalarında kamu emekçilerine toplu sözleşme düzeni getireceğini, çalışma yaşamının demokratikleşeceğini, uluslararası standartların geleceğini söyledi, meydanlarda bunun propagandasını yaparak oy toplamaya çalıştı.
Dün itibarıyla referandumun üzerinden tam bir yıl geçti. Anayasanın 53. maddesine yerleştirilen “toplu sözleşme” düzenlemesinin kamu emekçilerinin beklentilerini karşılamadığını, aslında bunun on yıldır sürdürülen toplu görüşme düzenini devam ettirmek için göz boyamaya yönelik bir değişiklik olduğunu o dönemde de ifade etmiştik. Geçen bir yıllık süreç de göstermiştir ki, AKP’ nin kamu emekçilerini oyalamaktan başka bir düşüncesi yoktur. Hala özgür bir toplu sözleşme düzeni için gereken yasayı çıkartmamıştır. 4688 sayılı yasanın esasına dokunmaksızın kısmi değişikliklerle kamu emekçilerini oyalamaya devam etmeyi hedeflediği bugünlerde yaşadığımız girişimlerden açıkça görülmektedir.
KESK olarak kamu emekçilerinin talep ve beklentilerini ifade etmek için Üçlü Danışma Kurulu toplantılarına ve diğer teknik komisyon toplantılarına katılarak yasanın özüne ilişkin görüş, öneri ve değerlendirmelerimizi iletmemize rağmen bunların birçoğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan taslağa yansıtılmamıştır.
Bakanlık tarafından Konfederasyonlara gönderilen yasa taslağı incelendiğinde 4688 sayılı yasanın öz olarak korunduğu hatta daha geri düzenlemeler getirilmeye çalışıldığı görülmektedir.
Çünkü;
ü Örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller aynen korunmaktadır. Sendikal hak ve güvenceleri sınırlayan maddelerde bir değişikliğe gidilmemiştir.
ü Grev hakkımız ısrarla yok sayılmaya çalışılmaktadır. Grev hakkımızla ilgili yasal bir düzenleme yapmak yerine Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun kararlarına kesinlik kazandırılarak greve zımnen yasak getirilmektedir.
ü Toplu Sözleşmenin kapsamı mali ve sosyal haklarla sınırlandırılmaktadır. Kamu emekçilerinin kapı kulu olarak görülmesi geleneğinden vazgeçilmemektedir.
ü 4688 sayılı yasanın sendikaların tüzüklerine yasakçı bir anlayışla müdahale edilmesine olanak sağlayan içeriği korunmaktadır.
ü Mevcut durumun da gerisine götüren bir anlayışla “isimsiz” ihbarlar bile yeterli bulunarak siyasi iktidarın sendikalara müdahalesine olanak sağlanmaya çalışılmaktadır. Bununla sendikaların kontrol altına alınması, baskılanması ve yandaş hale getirilmesi amaçlanmaktadır.
ü Dayanışma aidatı, tek düzey toplu sözleşme vb. gibi düzenlemelerle yandaş örgütlenmeler daha da büyütülmek istenmektedir. Örgütlenmenin önünde bu kadar engel varken dayanışma aidatı ile örgütlenmenin teşvik edilmek istenmediği açıktır. Siyasi iktidarın niyeti söylediği gibi olsaydı, önce örgütlenmenin önündeki var olan engelleri kaldırmaya yanaşırdı.
ü Siyasi iktidar, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun bileşiminin çoğunluğunun kendisi tarafından atanmasını öngörmekte, böylece kendisine bağlı bir kurul/noter oluşturmak istemektedir.
AKP, temel amacı emekçilerin hak ve çıkarlarını budamak olan 12 Eylül darbesinin ruhunu devam ettirmektir. KESK olarak böyle bir yasayı ve yaklaşımı kabul etmeyeceğimizi, Grevsiz Toplu Sözleşme, Toplu Sözleşmesiz Sendika olmayacağını yapılan tüm görüşmelerde ifade ettik.
Değerli Basın Emekçileri,
Emekçilerle alay etmek anlamına gelen böylesi bir taslağı ve yasal düzenlemeyi kabul etmiyoruz. Kazanılmış haklarımızdan, demokratik taleplerimizden vazgeçecek ya da hükümetin insafına bırakacak değiliz.
Ø Uluslararası sözleşmelere uygun, emekçilerin özgür örgütlenmesine ve mücadele yürütmesine olanak sağlayacak demokratik bir düzenleme istiyoruz. Örgütlenmenin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Ø Toplu Sözleşmenin kapsamı daraltılmamalı, eşit taraflar ilkesiyle hareket edilmeli, toplu sözleşme masasında kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki tüm hak ve çıkarları belirlenmelidir.
Ø Toplu sözleşme masasında uzlaşma sağlanmaması durumunda grev hakkı teminat altına alınmalıdır.
Ø Sendikaların tüzüklerine müdahale edilmesinden vazgeçilmelidir. Tüzükler sendikaların anayasalarıdır ve üyeleri tarafından belirlenir. Hükümet üyelerin iradesine müdahale anlamına gelen bu tutumundan vazgeçmelidir.
Ø Sendikaların denetimi üyeleri ve kurulları tarafından yapılır. Şeffaflık konusunda KESK onurlu bir tarihe ve duruşa sahiptir. Tüm kurum ve organlara müdahale ederek benzeştirme, kontrol altına alma ve baskılama hevesinde olan AKP sendikaların iç işlerine karışmaktan vazgeçmelidir.
Değerli Basın Emekçileri;
Buradan Hükümete Sesleniyoruz:
Gelin kamu emekçilerinin hak ve özgürlüklerini boyası akan makyajlarla daha da daraltan düzenlemeler yapmaktan vazgeçin. 10 yıldır kamu emekçilerini kendinizin çalıp yine kendinizin oynadığı toplu görüşme oyunu sonucunda yoksulluğa ve sefalete mahkum ettiniz. Hazırlığını yaptığınız yeni oyunlarla bunun devamını sağlamaya çalışıyorsunuz. Artık bu aldatmacadan vazgeçin.
Eğer, her fırsatta iç ve dış kamuoyuna yönelik olarak yinelediğiniz “demokratikleşme”, “ileri demokrasi” gibi kavramların hakkını vermek istiyorsanız, samimi iseniz işte size fırsat.
Gerçekten demokrasiden, hak ve özgürlüklerin genişletilmesinden yana mısınız, değil misiniz? Size bir turnusol kâğıdı uzatıyoruz.“Demokratik hak ve özgürlüklerin önünde engel olan baskıcı rejimlerin devri geçti” söylemine inanıyorsanız, bunun gereklerini öncelikle kendi ülkenizde yerine getirecek adımlar atın. Demokrasinin hâkim olduğu ülkelerdeki gibi siz de kendi kamu emekçinize özgür toplu pazarlık ortamı yaratacak olan düzenlemelerin önünü açın.
Uluslararası sözleşmeler, AİHM’in içtihat niteliğindeki Demir-Baykara, Enerji Yapı Yol Sen gibi kararları, ulusal yargı kararları ve Anayasanın 90. maddesiyle güvence altına alınan Grev hakkımızı engellemeye yönelik yaklaşımdan vazgeçin!
Çağrımız Diğer Konfederasyonlara!
Sizin de önünüzde bir fırsat var: 2001 yılında 4688 sayılı yasanın çıkması için Meclis’te kulis yaparak hükümetin toplu görüşmelerle kamu emekçilerini on yıl oyalamasına katkı sunma hatasını bir daha tekrarlamayın! Gelin bu düzenlemeye ve yaklaşıma karşı ortak tutum alalım! Kamu emekçilerinin bir on yıl daha hak ve çıkarlarının gasp edilmesine ortak olmayın! Kamu emekçileri bu gün konfederasyonlardan hak ve çıkarlarının korunmasını ve geliştirilmesini talep ediyor, bekliyor. Gelin bu talebi karşılıksız bırakmayın.
Asıl çağrımız kamu emekçilerinedir:
Sevgili kamu emekçileri, haklı ve meşru taleplerimiz için fiili ve meşru mücadeleyi yürütelim. Toplu görüşme ucubesini çöpe atan kamu emekçileri, yeni oyunlara, gasplara boyun eğmeyecektir. Gücümüzü örgütlülükten, sizlerden alıyoruz, gelin mücadeleyi yükseltelim.
Değerli Basın Emekçileri,
KESK olarak, burada ifade ettiğimiz düşüncelerimizi, önerilerimizi ve taleplerimizi çok daha ayrıntılı olarak her düzeyde Hükümete ilettik, ifade ettik. Bundan sonra da, kamu emekçileri hareketine karşı sorumluluğumuzun gereği olarak görüşlerimizi paylaşacağız.
Ancak, 4688’in özünü koruyarak revize edilmesini, örgütlenme özgürlüğü, TİS ve grev hakkımız önündeki engellerin korunarak devam ettirilmesini hedefleyen sahte sendika yasasını kabul etmedik, etmeyeceğiz.
Hükümetin tutumundan vazgeçmeyerek “ben yaparım ve olur” anlayışıyla devam etmesi halinde sonuç almaya yönelik kararlı bir mücadele yürüteceğiz. 17–18 Eylül tarihlerinde Türkiye’nin her yanından gelen yöneticilerimizle bu gelişmeleri değerlendirerek eylem ve etkinlik programımızı belirleyeceğiz. Umarız ki, hükümet çağrımızı dikkate alarak özgür, demokratik ve kamu emekçilerinin beklentilerine uygun bir yasal düzenleme için bir an önce çalışma başlatır.
Unutulmamalıdır ki, KESK baskılara, aldatmacalara ve oyalamalara karşı fiili ve meşru mücadelenin adıdır. Her koşulda kamu emekçilerinin hak ve özgürlüklerinin esas alınmasının adıdır. Hükümet, kararlılığımızı sınamak yerine mücadele tarihimize bakmalıdır. Kazanılmış haklarımızın gasp edilmesine ve geleceğimizle oynanmasına müsaade etmedik, etmeyeceğiz.
KESK Adana Şubeler Platformu Adına
TONGUÇ ÖZKAN
BTS Adana Şube Başkanı
AKP, 2003 yılında iktidara gelişi ile birlikte, Dünya Bankası programı olan SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI'nı uygulamanın yasal zeminini oluşturmaya başladı. Aradan geçen on yıla yakın sürede sağlıkta dönüşüm adına önemli ilerlemeler de kaydedildi: Sağlık büyük ölçüde özelleştirildi, Sosyal Hizmeti tasfiye çalışmaları başlatıldı, Sosyal Güvenlik; hak olması bir yana, emekliliğe ulaşma hayal haline getirildi, başta Sağlık ve Sosyal Hizmet alanı olmak üzere, kamu alanında güvencesiz-taşeron çalıştırma genel kural haline getirildi. Hükümet şimdi de Mayısta aldığı Kanun Hükmünde Kararname yetkisini kullanarak önemli yapısal değişiklikleri yapma hazırlığı içindedir. Bu yetki kullanılarak,
"KHK ile SHÇEK kapatıldı, taşra teşkilatı tasfiye edildi, SHÇEK'e bağlı kuruluşlar İl Özel İdarelerine devredildi, siyasi kadrolaşmanın koşulları oluşturuldu, Sosyal Hizmetin Dernek ve Vakıfların eline terk edilmesi için yasal zemin hazırlandı. Kadından Sorumlu Bakanlık kaldırılarak yerine Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruldu. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Özürlüler İdaresi lağvedildi.
"Adalet Bakanlığı ile ilgili bir düzenlemeyi içeren KHK içine, sözde TAM GÜN düzenlemesi, ama hekim emeğini piyasalaştıracak, Hekim işgücünü ucuzlatacak, özel hekimlik alanındaki kaynağı özel sağlık kuruluşlarına aktaracak bir düzenleme yapıldı.
"Taşeron Çalıştırılanlara KIDEM TAZMİNATI adı altında bir düzenleme hazırlığı dillendiriliyor. Aslında işçilerin iş güvencesi anlamına gelen kıdem tazminatını kaldıran, kesintileri bir fona aktaran bu düzenleme, kıdem tazminatının kaldırılmasına karşı oluşan tepkileri söndürmek amacıyla, taşerona kıdem tazminatı cümlesinin arkasına gizlenerek yapılmaya çalışılmaktadır. Bu aynı zamanda taşeron eliyle çalıştırılmanın tescili anlamına da gelmektedir.
"Sağlık Bakanlığı Teşkilat kanununda değişiklik ve işleyiş ilkeleri ile ilgili olarak hazırlanmış KHK ile de Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmeti üretme ve hak sahiplerine sunma görevinden çıkarılarak, düzenleyici, denetleyici, koordinatör bakanlık haline getirilmek isteniyor. Bu KHK içine de Kamu-Özel Ortaklığı ve Kamu Hastane Birlikleri yasası yerleştirilmiştir. Sağlıkta özelleştirmenin tamamlanması, mülkiyet devri ve tüm çalışanları güvencesizleştirilmesi anlamına gelen bu düzenleme kabul edilemez. Sağlık çalışanlarının güvencesini ortadan kaldıracak bu KHK ye karşı ne yazık ki, sendikamız SES dışında hiçbir sendikanın yürüttüğü bir mücadele de yoktur.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak başından beri; Halkın sağlık hakkını ortadan kaldıran, sağlığı özelleştirerek "Paran Kadar Sağlık" dönemini başlatan, çalışanların iş güvencesini yok eden, taşeron çalıştırmayı kural haline getiren bu programa karşı mücadelemiz devam etmektedir, edecektir. Sendikamız bu mücadeleyi yürütürken, başta savaş ve şiddet ortamı ve bundan beslenen milliyetçi hezeyanlara karşı, emek alanının demokratikleştirilmesi, grev ve toplu sözleşme hakkının kullanılması, sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması için de mücadele vermektedir.
AKP, Sağlıkta Dönüşüm Programının yürütülmesi amacıyla, her alanda olduğu gibi, Sağlık ve Sosyal Hizmet alanında da alabildiğine kadrolaşmış, bu programa karşı mücadele eden Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçilerini hedefine almıştır. Tüm hükümetlerin her zaman hedefinde olan Konfederasyonumuz KESK ve ona bağlı sendikalar ile sendikamız SES'e karşı saldırılar AKP döneminde daha da artmıştır. Başından beri sendikamız üye ve kadrolarına yönelik baskı, sürgün, soruşturma ve gözaltılar belirgin bir biçimde artmıştır. Üye ve yöneticilerimiz işyerlerinde MOBBİNG'e varan baskılar, geçici görevlendirmeler, ek ödemelerimizden kesintiler, görev tanımında yer almayan görevleri yapmaya zorlamalar, sürgünler, soruşturma ve cezalarla karşı karşıya kalmaktadır. Demokrasi mücadelesi içinde olmaktan kaynaklı olarak da gözaltılar, hatta tutuklamalar yaşanmaktadır. Halen bir şube başkanımız, bir eski MYK üyemiz, bir şube yöneticimiz, bir eski şube yöneticimiz ve bir üyemiz uydurma gerekçelerle tutukludur.
Adana Ç.Ü. Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesinde, “İnsan ihale ile çalıştırılamaz” diyerek yasa dışı ihalelere karşı direnen Dev Sağlık İş Sendikası Merkez Yöneticisi, Çukurova Bölge Başkanı ile birlikte 25 sağlık işçisi gözaltına alınmış, sonuçta tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmışlardır. Bu olaylarda 6 kişi yaralanmış onlarca kişi darp edilmiş ve sağlık birimlerinin olduğu bir alanda gaz kullanılmıştır. Bunun yanı sıra SES üyelerinden de eyleme destek verdikleri için Merkez Disiplin Kurulu üyemiz Yüksel KARAKOYAK, Yönetim Kurulu üyemiz, iki (2) iş yeri temsilcimiz ve birçok üyemizin görev yerleri değiştirilmiştir.
Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde dört aylık mücadelemiz sonucunda işine dönen taşeron işçisi Muhsin ASİLKAN’ ın, sendikal faaliyetlerde bulunduğu için, küçük bir tartışma neticesinde, disiplin suçu işlediği kabul edilerek işine son verilmiştir. Bu olayları bir defa daha kınıyor, haklarımızın takipçisi olacağımızı söylüyoruz.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçilerini yıldırmaya, mücadelelerinden alıkoymaya yönelik bu baskı, sürgün, soruşturma, ceza ve tutuklamalar bizi yıldırmadı, bundan sonra da yıldıramaz. Hükümetin bu politikaları sürdükçe, kadrolaşmasını yaygınlaştırdıkça mücadelemiz daha da büyük bir ivme ile sürecektir. Hükümeti, kadrolaşmaya son vermesi, bizi yıldırmak için uyguladığı baskı, sürgün, soruşturma ve cezalardan vazgeçmesi için uyarıyor, tutuklu üye ve yöneticilerimizin derhal serbest bırakılması için çağrıda bulunuyoruz. Bilinmelidir ki, mücadelemiz her şeye rağmen devam edecek ve baskılar bizi yıldıramayacaktır.
Basın Açıklaması SES Şube Başk.
Muzaffer YÜKSEL
tarafından okunmuştur.
DEV SAĞLIK İŞ
SES ADANA ŞUBESİ
ADANA TABİP ODASI
25.06.2011 tarihinde Saat:18.00'de İller Bankası kavşağında gerçekleştirilen basın açıklaması; Üyemiz Bayram CAN'ın oğlunun trafik kazasında ölümünün üzerinden 40 gün geçmesine rağmen, trafik kazasına karışan sürücünün bulunamaması protesto edildi. Basına ve kamuoyuna
14 MAYIS 2011 Tarihinde gece yarısı bu kavşakta bir trafik terörü yaşandı. 27 yaşında yaşamın baharında Mehmet CAN katledilmiş ve ortada bırakılmıştır.
Bugün 24 Haziran 2011 onca olanak ve imkâna rağmen yaşanılan bu trafik terörüyle ilgili 40 gündür her hangi bir somut gelişme olmamış ve yapılan başvurular sonuçsuz kalmıştır. Katliama maruz kalan Mehmet CAN’ın ailesiyle yetkililer hiçbir şey paylaşmamış ve görüşmekten kaçınmışlardır. Yetkililere sorarsanız iz üstündeyiz, failin yakalanmasına ramak kaldı, açıklama yapamayız çok az kaldı. Gibi sözlerle süreci uzatmakta ve oyalamaya çalışmaktadırlar. Buradan yetkililere soruyoruz; Gerçekten bu olayın akıbetiyle ilgili somut bir çalışma yapmakta mıdırlar? Ne aşamadadırlar? Ya da bir aşama var mıdır?
Avukata sorulduğunda dosyanın ikiye bölündüğünü; birisinin paylaşılabilir dosya, diğerinin de paylaşılmayan bilgiler içeren dosya olduğu söylenmektedirler. Gerekçe nedir? Failin tespiti için bilgilerin gizli tutulması ve ailenin bu olayın üzerine çok fazla gitmesidir. Şeklinde yetkililer yorumlar yapmaktadırlar. Aileye aktarılan somut bir bilgi bulunmamaktadır.
Bu olay bir trafik terörüdür. Ancak bu olayın bu kadar ötelenerek, gevşetilmeye ve zamana yayılarak unutturulmaya çalışılması altında aslında hangi niyet yatmaktadır? Bu olayın bu kadar çözülemez olması durumu şehrin en yoğun noktası olan iller bankası kavşağında mümkün müdür?
Emniyet birimleri ve Adana Valiliğini bu olayın aydınlatılması için göreve çağırıyoruz ve diyoruz ki; korunmak istenilen birileri varsa bundan derhal vazgeçilmeli, Genel geçer şeyler söylemekten ziyade ayakları yere basan daha ciddi bilgilere ulaşılmalı ve aile bilgilendirmeli. Kamu güvenliği ve güvenini korumakla görevli olan yetkililerin neden üretmek yerine çaba göstererek, delil bulmaya yönelik bir çaba içerisinde olmalarını bekliyoruz.
Yine tekrar ediyoruz; Olayın hızla aydınlatılması için yetkililerle görüşmelerimiz, kamuoyuyla paylaşımımız ve olayla ilgili takibimiz devam edecektir.
Yalçın ALÇİÇEK
Eğitim Sen Adana Şube Sekreteri
Çukurova İlçesinde 14 Mayıs Cumartesi akşamı İller Bankası Kavşağı'nda bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybeden Üyemiz Bayram CAN'ın oğlu Mehmet Can'ın (27), yakınları, Eğitim Sen Adana Şube Yönetim Kurulu ve üyelerimiz kazanın olduğu yerde toplanıp. Aradan 3 hafta geçmesine karşın kaçan sürücünün bulunmamasını protesto ettik.
Basına ve kamuoyuna
Bugün, bu kavşakta yaşanan bir olayda hayatını kaybeden Mehmet CAN’ın ölümünün nedeni ve failinin bulunması için buradayız.
Öğretmen arkadaşımız ve üyemiz Bayram CAN’ın biricik oğlu 27 yaşındaki Mehmet CAN üniversiteyi bitirdikten sonra geçtiğimiz Mart ayı içerisinde Gümrük Muhafaza memuru olarak işe başlamanın mutluluğunu yaşayamadan, 2 aylık memur iken 14.05.2011 tarihinde yakındaki arkadaşının evine yaptığı ziyaret sonrası saat 24.00-00.30 arası oradan ayrılıp, evine gitmek için yaya olarak bu kavşağa geliyor ve yolu geçmek istiyor.
Bu kavşağa süratle girdiği belirtilen bir aracın, süratle çarptığı ve kaçtığı söylenmektedir. Burada ağır yaralanan Mehmet CAN Adana Numune Hastanesine kaldırılıyor. 9 gün sonunda yaşama mücadelesini kaybederek olayla ilgili hiçbir bilgi veremeyerek, hiç konuşamayarak yaşama gözlerini kapatmıştır.
Bu acıyla sarsılan annenin, babanın, ailenin ve biz arkadaşlarının yüreği yaralıyken, hızla olayın aydınlatılması, fail ya da faillerin bulunmasını beklerken, geride kalan 3 haftalık sürede hiçbir gelişme yaşanmamıştır ve hala olayla ilgili somut bir çaba olmadığı görülmektedir. Bu durum yetkililere güvensizlik duygusuyla beraber, öfkemizi de artırmaktadır.
Buradan soruyoruz;
Korunmak istenen kişi ya da kurumlar mı vardır?
Yetkililer neden olayı savsaklar bir tutum içerisindedirler?
Şehrin göbeğinde onlarca kavşakta ve işyerlerinde onlarca kamera varken olay neden bugüne kadar aydınlatılamamıştır?
Emniyet birimleri ve Adana Valiliğini bu olayın aydınlatılması için konuya hızla müdahaleye çağırıyoruz. Fail ya da faillerin bir an önce bulunmasını istiyoruz. Bir an önce sonuç alınmasını bekliyoruz.
Olayın hızla aydınlatılması için yetkililerle görüşmelerimiz ve kamuoyuyla paylaşımımız sürecektir.
Acılı anne, baba ve aileye bir kez daha başsağlığı diliyoruz.07.06.2011
Kamuran KARACA
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı
04.06.2011 tarihinde KESK Adana Şubeler Platformu Kadın Üyelerinin İnönü parkında gerçekleştirdiği Basın açıklaması ve bildir dağıtımı gerçekleştirilmiştir. Açıklamayı KESK'li Kadınlar Adına Eğitim Sen Adana Şube Kadın Sekreteri ESRA ARSLAN Gerçekleştirmiştir.
Değerli Basın ve Kamuoyuna;
Başbakan;
“erkek ve kadınlar olarak eşit değiliz” dedikçe her gün üçkadın öldürülüyor,
“üç çocuk doğurun” dedikçe kadınlarçalışma yaşamından uzaklaştırılıyor, hakları gasp ediliyor, işten atılıyor,
“savaş yok” dedikçe, savaşın hertürlü bedelini daha fazla kadınlar ödüyor,
“demokrasi var“ dedikçe, demokratikçözüm için mücadele yürüten kadınlar devlet şiddetine uğruyor, gözaltınaalınıyor, tutuklanıyor.
Biz kadınlar, çalışma yaşamında, toplumsal yaşamın her kademesinde ve ev içi aile yaşamında eşitsizliği tüm boyutlarıyla yaşıyoruz, emeğimiz görünmüyor ve değersizleşiyor.
Güvencesiz ve esnek çalışma en çok biz kadınları vuruyor. Kadınların %60 ı erkeklerin ise %38 i kayıt dışı istihdamediliyor.
Savaşlarda dili, emeği, kimliği ve bedeniylebaskılanan yine biz kadınlarız.
İşyerlerinde sadece kadın olduğumuz için "kıyafetimiz dahi gerekçe sayılarakidareciler ya da diğer erkek çalışanlar tarafından ayrımcılığa maruzkalabiliyoruz. Kadınlar kamusalalanlardan dışlanmaya devam ediliyor.
Yaklaşan seçimler öncesi siyasi partiler , kadınları yine oy kapısı olarak görme anlayışlarını devam ettiriyorlar.
Her seçim öncesi olduğu gibi seçimlerin kaderini kadınlar kadınların kaderini de erkek egemen düzen partileri belirlemeye çalışıyor kadın katliamlarını, mecliste eşit olmayan temsiliyeti, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarına ve kadına yönelik şiddetedair çözüm üretmekte kalıcı adımlar atmamaya devam ediyorlar.
Binbir türlü hezimeti barındıran ve bu haliyle meclisten geçen torba yasadaki maddeler, kadınların değil ailenin vepatronların çıkarlarını gözetiyor. Ev eksenli çalışmanın iş yasasında tanımlanması ve ücretsiz doğum izni süresininuzatılması gibi, kısa vadede kadınların hayatında kimi kolaylıklara yol açandüzenlemelere gelince, bunlar uzun vadede kadınların ücretli/ücretsiz emek kıskacında daha çok sıkışmalarının yolunu döşüyor.
8 yıllık AKP hükümetinin biz kadınlara son hediyesi de Kadın ve aileden sorumlu devletbakanlığının yerine kadın aile ve engelliler hakkındaki konular ile sosyalyardımların tek çatı altında toplandığı “Aile ve sosyal politikalarbakanlığının kurulması oldu.
Erkek egemen iktidarın bu düzen içerisindeki siyasi temsilcilerinin kadınları birey kimliğinin ötesinde mağdur ve korunmaya muhtaç varlıklar olarak tanımlaması hiç de yabancı olduğumuz bir durum değil.
Biz içinde bulunduğumuz konfederasyonun yarısını oluşturan KESK’li kadınlar olarak yaşamın yarısını kadınların oluşturacağı bir dünya için mücadele ediyoruz.
Kapitalist erkek egemen sistemin bize biçtiği gerici geleneksel kadın rolünü kabul etmiyoruz ve tüm kadınları siyasetin merkezine yürüyerek bu role savaş açmaya çağırıyoruz. Kadınlara iş ve sosyal güvence değil boş vaat dağıtan, aile ücreti adı altında sadakaya mahkum eden, ataerkil yapıları reddediyoruz. Her gün içimizden 5 kişi erkek şiddeti sonucu ölürken kadınları korumayan, katillere teşvik gibi cezalar veren bu düzenin siyasetini reddediyoruz. 2011 genel seçiminde de kadınlardan oy isteyen ama aday listelerinde kadınları temsil edecek oran ve niteliği yerlerde süründüren erkek düzen partilerine oy vermeyeceğimizi ilan ediyoruz.
VE DİYORUZKİ;
* Hayatın her alanında uygulanan eşitsizliğin ortadan kalkmasını siyasal yaşamda eşit temsiliyetin sağlanmasıve bu bünyede eşitlik politikalarını yürütecek kadın ve eşitlik bakanlığının kurulmasını istiyoruz
* Kadına yönelik şiddeti önleyici yasalar ve can güvenliğimizin güvence altına alınmasını,şiddetle mücadelede kadın kurumlarının ve kadın aktivistlerin de muhatapalınmasını istiyoruz!
* Ezberci,ırkçı-şoven, cinsiyetçi paralı eğitim sistemine son verilmesini,anadilde eğitimhakkının anayasal güvence altına alınarak tanınmasını istiyoruz
* Cinsel yönelimi sebebiyle öldürülen, yok sayılan bireylerin yaşam haklarının güvencealtına alınmasını, “Nefret Suçlarının yasalarda tanımlanmasını istiyoruz!"
* Kadınlara çalışma yaşamında güvenceli istihdam olanağı ve önceliği tanınmasını istiyoruz.
* Seçim barajının düşürülmesi, Siyasi Partiler ve Seçim Kanununun değişmesini, ülkede yaşanan savaşın son bulmasını daha özgür ve demokratik bir ülkede yasamayı istiyoruz.
Yaşasın kadın dayanışması
Yaşasın kadınların özgürlük mücadelesi
KESK’li Kadınlar Adına
Eğitim Sen Adana Şube Kadın Sekreteri
Esra ARSLAN
ARTVİN'in Hopa İlçesi'nde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı mitingde emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun ölümüyle sonuçlanan olayları protesto için Adana'da da yürüyüş yapıldı
İnönü Parkı'nda toplanan yaklaşık 300 kişilik grup, ellerinde Metin Lokumcu'nun fotoğraflarıyla, Ziyapaşa Mahallesi'ndeki Ak Parti il binasına doğru yürüyüşe geçti.
Ak Parti binasının önünde Adana emek güçleri adına Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Kamuran Karaca bir açıklama yaptı. Açıklamasında Lokumcu'nun ölümüne neden olanların adalet önünde hesap vermesi gerektiğini söyleyen Karaca, emek ve özgürlük mücadelesinin süreceğini söyledi.
Değerli Basın ve Kamuoyuna
Türkiye “İleri Faşizmin” Gölgesinde…
Tüm demokratik hak ve özgürlük taleplerinin polis şiddetiyle bastırılmaya çalışıldığı günlerden geçiyoruz. Seçim sürecinde bu saldırılar gözü kara biçimde yaygınlaştırılıyor. AKP’nin seçim sürecindeki saldırıları ve Başbakan’ın kışkırtıcı söylemleri her geçen gün saldırıları daha da artırmaktadır.
AKP’nin Hopa’da gerçekleştirdiği miting öncesinde, iktidarın politikalarına, özellikle bölgede kurulması planlanan HES’lere yönelik tepkilerini dile getiren Hopa halkına gazla, tazyikli su ve copla acımasızca müdahale edilmiştir. Polisin saldırısı sonucu onlarca vatandaşımız yaralanırken, gazın etkisinin yanı sıra polisin darp etmesi sonucu Eğitim Sen eski üyesi, emekli öğretmen Metin Lokumcu kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmiştir.
Hopa’dan Sonra Ankara, İstanbul, İzmir, Giresun ve Bursa’da da saldırılar devam etti. Emekli Öğretmen Metin Lokumcu’nun polis şiddeti sonucu hayatını kaybetmesini protesto edenlere sert müdahalelerde bulunulmuştur. İzmir’de İşçi emeklisi TKP Üyesi Turgut Eraslan yoğun gazdan kaynaklı kalp krizi geçirerek yoğun bakıma alınmıştır.
(Açılan sayfada Bu web sitesine devam et (önerilmez) tıklarsanız resimlere ulaşabilirsiniz)
Ankara’da AKP İl Başkanlığı önünde basın açıklaması yapmak isteyenlere biber gazı ve coplarla saldıran polis, aralarında çoğu şube yöneticimiz ve üyemiz olan 54 kişiyi gözaltına almıştır. Yaralıların yanına giden 3 avukat da darp edilerek gözaltına alınmıştır. Olayları görüntüleyen Birgün Ankara muhabiri de polisler tarafından dövülerek gözaltına alınmıştır. Polis saldırısı sonucu Halkevleri MYK üyesi Dilşat Aktaş'ın kalçası kırılmıştır. Bir üniversite öğrencisinin yüzü yarılmıştır. Polisin orantısız güç kullandığı, sert müdahalesi sonucu pek çok arkadaşımız yaralanmıştır. Gözaltına alma sırasında uygulanan şiddet polis araçlarında ve emniyette de sürdürülmüştür. İçlerinde ciddi şekilde yaralananların olduğu arkadaşlarımız hâlâ gözaltında tutulmaktadır.
12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak genel seçimlere sayılı günler kaldı. Başbakan’ın üslubundan da anlaşılacağı üzere iktidar partisi devlet olanaklarını kullanarak, tek başına iktidar olma hevesiyle anti demokratik uygulamalarda sınır tanımıyor.
En demokratik hakları için basın açıklaması yapanlara dahi gaz bombaları ile saldırmayı alışkanlık haline getiren polis, toplumsal olaylara müdahalede sınır tanımaz hale gelmiştir. Polisin, hak arama mücadelesi yürüten tüm kesimlere yönelik bu pervasız tavrının arkasında, AKP iktidarının, başta Başbakan’ın kışkırtıcı söylemi ve cesaret veren tutumu olduğu bilinmektedir.
Emek, demokrasi ve özgürlük mücadelemizi sürdüreceğiz
Tüm yaşananlara rağmen, Başbakan, halkın farklı kesimlerini karşı karşıya getirmeye hizmet edebilecek kışkırtıcı söyleminin dozajını artırmaktan çekinmemektedir. Hopa'da polisin yoğun gaz bombası nedeniyle bir kişinin yaşamını yitirmesine ve onlarca kişinin yaralanmasına karşın, Başbakan’ın hakları için alanlara çıkan halka “eşkıya şehre inmiş” diyerek hakaret etmesi, kendinden olmayana duyulan öfkenin yansımasıdır.
“İleri demokrasi” nutuklarının atıldığı bir dönmede, her fırsatta şiddeti meşrulaştırmaya çalışanların maskesi son yaşanan şiddet dalgası ile bir kez daha düşmüştür.
Adana’da emek güçleri olarak, öncelikle Eğitim Sen emekli üyesi öğretmenimiz Metin Lokumcu’nun ailesine ve tüm yakınlarına baş sağlığı diliyoruz. Başbakan yarın Adana’ya geliyor. Bizler bu kentin emek güçleri olarak uyarıyoruz. Bu cinayetin ve arkasından yaşanan saldırıların sorumlularının hak ettiği cezayı alması için gerekli mücadelenin sürdürüleceğini kamuoyuna ilan ediyoruz. Kendine demokrat AKP İktidarının faşizan tutumu karşısındaki net tutumumuz sürdürülecektir.
Ancak faşizmin egemen olduğu ülkelerde yaşananlarla kıyaslanabilecek bu saldırıları kınıyor, hukuk dışı gözaltına alınan arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz.
Emek, demokrasi ve özgürlük mücadelemizi, dün olduğu gibi bugün de daha çok büyüterek sürdüreceğiz.
Zulme boyun eğmeyeceğiz, susmayacağız, direneceğiz.
DİSK, KESK, TMMOB, ADANA TABİP ODASI, HALKEVLERİ, PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEGİ, TUNCELİLER DERNEĞİ, GENÇLİK MUHALEFETİ, ÖĞRENCİ KOLEKTİFLERİ, LİSELİ GENÇ UMUT, DHF, EDP, EMEP, ESP, ÖDP, TKP
Katılımcı Kurumlar Adına
Kamuran KARACA
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı
KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü