egitimsen2

egitimsen2

 

Adana KESK kadın komisyonu, 8 Mart kadınların uluslar arası birlik mücadele ve dayanışma günü kapsamında Beyazevler Çamlık kafede bir araya geldi. Düzenlenen kadın şenliğine KESK şubeler platformuna bağlı sendikaların kadın sekreterleri ve kadın üyeleri dışında SES MYK üyesi Aslıhan Han Özden,   İsmet paşa ve barış mahallesinde Kentsel dönüşüme karşı barınma hakkı için mücadele eden mahalleli kadınlar, Halkevci kadınlar, Kadın emeği kolektifi ve Radyo dünyadan kadınlar da şenlikte yer aldı. Yaklaşık 250 kişinin katıldığı , “keskli tutuklu kadınların fotoğraflarının ve siddet, güvencesizlik üzerine yazılı pankartların asıldığı etkinlik 8 Mart tarihinin ve kadınların mücadeledeki yerini anlatan bir sinevizyon gösterimiyle başladı. SES denetleme kurulu üyesi Gülşen TOPAL, Sincan cezaevinde tutuklu bulunan KESK kadın sekreteri Canan ÇALAĞAN’ın  KESK’li kadınlara gönderdiği mektubu okudu.

ETKİNLİK RESİMLERİ İÇİN TIKLATIN

Şenliğinin açılış konuşmasını yapan KESK şubeler platformu BES yönetim kurulu üyesi Sabahat Mutluer  8 Mart ın tarihsel öneminin bugünkü örgütlü kadın mücadelesini  büyütmede  daha da anlam kazandığınıı ve sistemin dayatmış olduğu baskı  ve kadına yönelik saldırı  politikalarının  topyekün bir mücadele dinamiğiyle geri püskürtülebileceğini vurguladı. Sabahat Mutluer’in konuşmasının ardından söz alan SES MYK  üyesi Aslıhan HAN  kadınların  bir cins olarak yaşadığı sömürünün, savaş,  güvencesizlik, gözaltı ve tutuklamalar, kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, Kürt sorunun çözümsüzlüğünde hükümetin ısrarı   gibi  başlıklar altında kat be kat derinleştiğini ve kadınların buna karşı isyanlarını büyütmeleri gerektiğini dile getirdi ve Keskli kadın tutukluların 8 Martın hemen arefesinde gözaltına alınarak tutuklanmasının  kadının yaratmış olduğu iradeden korktukları anlamına geldiğini ve arkadaşlarımızın bir an önce serbest bırakılması gerektiğini ifade etti.


 

Şenlik, serbest kürsü bölümünde ev emekçisi kadınların, şiddet ve mobbing mağduru kamu çalışanlarının konuşmalarıyla devam ederken, kesk kadın komisyonu üyelerinin hazırlamış olduğu kadınlar korosunun hazırlamış olduğu müzik dinletisi ve “Adım kadın; çığlıklarım var” adlı skeçle kadınların coşkusu görülmeye değerdi. Müzik eşliğinde çekilen halaylarla Keskli kadınlar kadın dayanışmasını ve mücadeleyi büyütme çağrısını atılan sloganlarla yineleyerek etkinliği sonlandırdılar.

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, Türkiye'nin insan hakları karnesinin giderek kötüleştiğini savundu. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, Türkiye'nin insan hakları karnesinin giderek kötüleştiğini savundu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) Türkiye aleyhine açılan 16 bin dava olduğuna işaret eden Gök, bu davaların önemli bir bölümünün ise 'adil yargılanma' ile ilgili olduğunu vurguladı.

 Bir dizi ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Adana'ya gelen Gök, CHP İl Binası'nda düzenlenen toplantıda Türkiye'deki insan hakları ihlalleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Partililerin yoğun ilgi gösterdiği oturumda Eğitim Sen Şube Başkanı Kamuran KARACA, Şube Örgütlenme Sekreteri Ahmet KARAGÖZ, Şube Mali Sekreteri Abdullah YALÇIN ve Eski Disiplin Kurulu Üyesi Seçil ONAN katılmıştır. Toplantıda konuşan Gök, Türkiye'nin insan hakları alanındaki karnesinin giderek kötüleştiği yorumunda bulundu. Gök, bu konuda gerek Uluslararası İnsan Hakları Örgütü, gerekse dünyanın saygın kuruluşlarınca yapılan incelemelerde Türkiye'deki insan hakları ihlallerinin giderek arttığının ortaya konulduğunu belirtti.

Türkiye'nin insan hakları konusundaki sicilinin bozuk olduğunu kaydeden Gök, "Türkiye'de insanlar, hak ihlallerine uğramadan geçirmedikleri gün neredeyse yok. İnsan hakları ihlalleri, gündelik hayatımızda olduğu gibi toplumsal hayatımızın da hemen hemen her anında yaşanıyor. Yaşam hakları ihlalleri, kadına yönelik şiddet ve taciz, eğitim hakkı ihlalleri, adil yargılanma ihlalleri bu konuda örnekleri çoğaltmak mümkün. Ne yazık ki, tüm bu konularda Türkiye'nin sabıkası giderek kabarıyor.

Bugün Adana’mızın Semerkant İlköğretim okulunda geçtiğimiz yıl iki bayan arkadaşımız Okul müdürü ve bir hizmetli tarafından tacize uğradıkları iddiasıyla bir dayanışma örneği vererek konuyu idari boyuta taşıdılar. Konuyla ilgili bir takibat yapılması için dilekçeyle başvuruda bulundular, elbette kadınların bu başvuruyu yaparken aldıkları medeni cesaretlerini kutlamak gerek çünkü evli bu arkadaşlarımız, bunların sadece kendi iç dünyasında değil, ailede yarattığı tahribata da bakmak gerekir. Peki bu medeni cesaretten sonra olması gereken nedir, Devletin ve toplumun bu arkadaşlara sahip çıkması gerek peki öyle olmuşmudur.

Bu arkadaşlarımız kendilerini taciz eden müdür ve hizmet hakkında şikayette bulunduktan sonra neler yaşamışlardır. 

Değerli arkadaşlarım değerli basın mensupları bu arkadaşlar kısa bir süre sonra çalıştıkları okuldan başka bir okula sürgüne gönderilmişlerdir. Şimdi siz çok haklı bir konuda hem fiziki hem psikolojik dünyanıza yönelik ağır bir saldırıyı cezalandırmak için mücadele edeceksiniz ve bunun sonunda bulunduğunuz okuldan alınıp başka bir okula sürgüne gönderileceksiniz. Kadını korumayla izah edilecek bir yanı varmıdır.  Kadına adeta cezalandırılıyor sen tacize uğradın, şiddete uğradın ama sen bu okuldan uzaklaş diyorsun böyle bir mantığı AKP iktidarının güdümünde bulunan milli eğitim müdürleri sağlıyor. Kadına bakış açısı ve insanlığa bakış açısı böyle olduğu sürece bu iktidar döneminde kadınlarımız bu uygulamaları gördükten sonra kendilerinin haklarını aramaktan dahi vazgeçer olurlar.  dedi

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi olarak konuyla ilgili arkadaşımızın meclise verdiği dilekçeyi komisyona götüreceğini belirtti ve öğretmen arkadaşlarımızın yanında olacağız dedi. Örneğin Türkiye'de adil yargılanma konusunda çok ciddi hak ihlalleri var. Bu durum gerek Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nda, gerekse de uluslararası kurumlar tarafından yayımlanan raporlarda yer alıyor" dedi. 

"AİHM'DE TÜRKİYE LEHİNE AÇILAN 16 BİN DAVA VAR" Bugün AİHM'de Türkiye aleyhine açılan 16 bin dava olduğunu kaydeden Levent Gök, bunun önemli bir bölümünüyse 'adil yargılanma hakkının ihlali' konusunda açılan davaların oluşturduğunu ifade etti. AİHM'nin 2010 yılında söz konusu davalar nedeniyle Türkiye'yi 24 bin euro tazminat ödemeye mahkum ettiğini hatırlatan Gök, "Türkiye, insan hakları konusunda Afrika ülkelerinin bile gerisinde kaldığımız acı bir gerçek. Genel tablo son derece umutsuz. Türkiye'nin bu konuda dış dünyaya olan utancı giderek artıyor ve artık buna bir son verilmesi lazım. Özellikle bu konuda yaşanan hak ihlalleri, son 10 yıllık dönemde ciddi oranda arttı. Ne yazık ki Türkiye, insan haklarında sınıfta kalan bir ülke olarak dünyadaki yerini aldı. Bu durumdan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak büyük bir üzüntü duyuyorum" diye konuştu.

 

Toplantıda Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Kamuran KARACA konuyla ilgili arkadaşlarımızın taciz olayıyla ilgili gerekli duyarlığı gösteren TBMM) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi CHP Ankara Milletvekili Levent Gök ve CHP İl ve İlçe yöneticilerine teşekkür etti,

İnsan hakları ihlalleri her alanda artarak devam ediyor, sendikal çalışmalarımız için davalar açılıyor, cezalar veriliyor. dedi

Öte yandan; burada bulunan pek çok kamu çalışanı, emekli arkadaşımızı da yakından ilgilendiren bir durumu yaşıyoruz. 3 aydan beri kamu çalışanları zam alamamıştır Nisan ve Mayıs aylarında da 2012 yılı zamları alınacak gibi görünmüyor. Bu Türkiye’de ilk defa yaşanıyor. Meclis alt komisyonlarında bekletilen “Toplu Sözleşme Yasası” adının böyle olmasına karşılık toplu sözleşme hakkı içermiyor. dedi

Sürgün edilen öğretmenlerle ilgili olarak; Milli Eğitim Müdürlüğü ile daha önce görüşme yapıldığını ve sürgün kararlarının durdurulduğunu ancak yeni Milli Eğitim Müdürünün gelmesiyle tacize uğrayan öğretmenlerin sürgün edilerek adeta cezalandırıldığını söyledi.

İl Milli Eğitim Müdürü ile yapılacak görüşmede bu konuyla ilgili açıklama isteyeceklerini ve hukuki mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı.

15 Ocak Eğitim Sen Adana Şube Adana öğretmenevinde yapılan eğitim çalışmalarında;Kamuda Emek Sürecinin Dönüşümü Esneklik ve Güvencesizlik konularını merkez eğitimcimiz Erhan TURGUTToplumsal Cinsiyet ve Kadın Emeği merkez kadın eğitimcimiz Elif AKGÜLİşyeri Örgütlenmesi ve Örgütsel İşleyişimiz konusunda merkez eğitimci Dengiz SÖNMEZ eğitimler verdiler.

 

 

 

KESK Adana Şubeler Platformu temsilcileri KESK’in kuruluş yıldönümünü kutladı.

8 Aralık 1995 tarihinde kurulan Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonunun kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında Adana Şubesi platformu temsilcileri Adana Tabip Odasında Kokteyl düzenleyerek KESK’in kuruluş yıldönümünü kutladı.

KESK Adana Şubeler Platformu Dönem sözcüsü Muzaffer TEKİN kokteylde yaptığı açıklamada, 8 Aralık 1995 tarihinde mücadeleci miras ruhu ile kurulduklarını belirtti.


Tekin, “Konfederasyonumuz KESK 8 aralık 1995 tarihinde Encümen-i Muallim’den, TÖS’den TÖB-Der’den aldığı mücadeleci miras ruhu ile kuruldu. Siyasi iktidarlara göre mücadele tarzını asla ve asla değiştirmedi. Kamu emekçilerinin hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek en büyük hedefi oldu. Olmaya da devam edecek. Baskılara, sürgünlere ve cezalara rağmen 16 yıldır geri adım atmadı. Kuruluş günümüz kutlu olsun. Elini vicdanına koyan her insan, KESK’in siyasi iktidarın kim olduğundan bağımsız olarak, kamu emekçilerinin hak ve özgürlüklerini temel alan bir mücadele yürüttüğünü kabul eder. 17-18 Haziran 1995 tarihinde Kızılay’da 150 bin üyesi ile iki gün geceleyerek yaptığı eylemler ve direniş sonrasında sendika kurma hakkını alanın KESK olduğunu bilir. Şu çok iyi bilinmelidir ki, KESK tüm baskı ve sindirme politikalarına rağmen bugüne kadar kimsenin gönüllü kulluğunu yapmamıştır, bugünden sonrada yapmayacaktır. KESK’in sorumlu olduğu tek kesim hakları ve özgürlükleri için mücadele ettiği kamu emekçileridir. Hükümete gönüllü kulluğu kabul edenlerin taleplerine göre yapılacak yasanın da toplu sözleşmenin de kamu emekçilerinin hak ve çıkarlarını koruması mümkün değildir. Bu ülkenin kamu emekçilerinin, mücadelemizi karalamaya çalışarak ahkâm kesenlere hak ettiği dersi er ya da geç vereceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Buradan onurlu tüm kamu emekçilerine tekrar çağrıda bulunuyoruz. Gelin bizleri yok sayan, yandaş konfederasyonu ile el ele vererek irademize ipotek koymaya çalışan bu iktidarın emek düşmanı politikalarına sesiz kalmadığımızı hep birlikte gösterelim. En uzun gecede, en kısa gündüzde 21 Aralık’ta karanlığı yırtarak aydınlığa giden yolu açmak için hep birlikte grevde olalım” dedi.

Tekin’in açılış konuşmasından sonra KESK tarihi konulu sine vizyon gösterimi gerçekleştirildi.

 

 

 

KAMUDA DÖNÜŞÜMÜN EĞİTİME YANSIMALARI

Şubemiz 26 Kasım 2011 tarihinde “Kamuda Dönüşümün Eğitime Yansımaları” konulu bir panel düzenlendi. Paneli yöneten Şube Başkanı Kamuran KARACA’nın açılış konuşmasının ardından, 18-20 Kasım tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen “Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı” na Eğitim Sen adına şube üyemiz Ç.Ü. Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Adnan GÜMÜŞ katılmıştırPanelimize katılan Adanan Gümüş Çalıştay'da "Hizmet öncesi öğretmen yetiştirme", "Öğretmen atama kaynakları, seçme süreci ve yerleştirme", "Uyum ve adaylık süreci, sürekli mesleki gelişim", "Öğretmenlik Mesleği Kariyer Basamakları" başlıkları altında çalışmalar yapıldığını bu çalışmalarla ilgili panele katılan üyelerimize bilgilendirme yapmıştır.  

 

 

Etkinliğe panelist olarak katılan Eğitim Sen Eski Uluslararası İlişkiler Uzmanı Ordu Üniversitesi İİBF Öğretim Görevlisi Yard. Doç. Dr. Deniz YILDIRIM’ın Kamuda Dönüşümün Eğitime Yansımalarısunumunda“Kamunun Dönüşümü ve 657 DMK Değişiklikleri, Kamu Hizmeti ve Kamu Hizmetlerinin Ticarileştirilmesi Süreci, Kamu İstihdamı, Bazı Avrupa Ülkelerinde Personel Sisteminin Dönüşümü,Kamuda Esnek Çalışma ve Sonuçları, Mevcut Personel Sistemi Nasıl Değişecek, Ne Yapılmalı, Nasıl Mücadele Edilmeli.” Konuları işlenmiş panele katılan üyelerimizin sorularına yanıt verilmiştir.

Etkinlik Şube Eğitim Sekreteri Halil KARA’nın Kamunun Dönüşümünde yapılan bu saldırılara karşı kamu çalışanlarının "Ne Yapılmalı, Nasıl Mücadele Edilmeli" konulu bilgilendirmesiyle panelimiz tamamlanmıştır. Panele katılan tüm üye arkadaşlarımıza teşekkür ederiz.

Şube Yönetim Kurulu

 

Fotoğraf Fotoğraf
Fotoğraf Fotoğraf
Fotoğraf Fotoğraf

Kadınlar kardeşlik sesini yükseltti

Van’da yaşanan deprem sonrasından Van halkı ile dayanışma büyüyor. Adana Kadın Platformu yaptığı basın açıklaması ile Van halkının yanında olduklarını ifade etti.

İnönü parkında bir ataya gelen Adana Kadın Platformu üyeleri adına basın açıklamasını okuyan Serpil Arslan, insan merkezli olmayan kar hırsı ile donanmış sistem nedeniyle yüzlerce insanın öldüğünü dile getirdi. Yıllardan beri toplanan deprem vergisinin nerede olduğunun anlaşılamadığını ifade eden Aslan, mağdur olan binlerce insana yardımların ulaşmadığını belirtti. Hak arama eylemlerine binlerce polisi ile devletin yığınak yaptığını vurgulayan Aslan, arama kurtarma çalışmalarında ise devletin ortada olmadığını söyledi. Deprem sonrasında yapılan ırkçı açıklamalara da değinen Aslan, bu açıklamaları yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunduklarını aktardı. Irkçı, faşist söylemler karşı Türkiye halklarının sağduyu ile Van halkına yardıma koştuğunu ifade eden Aslan, halkların barışı ve kardeşliği istediğini gösterdiğini dile getirdi.

Adana Kadın Platformu olarak bu sesi daha da yükseltmeye çalıştıklarını söyleyen Aslan, aksayan yardım ve sağlık hizmetlerinin düzeltilmesini ve devletin asli görevini yapmasını istediklerini belirtti.

 

Baskı, Şiddet ve Tahammülsüzlüğün Göstergesi! 

AKP hükümeti, özellikle 12 Eylül referandumundan aldığı güçle, hak arayan, eşitlik, barış ve özgürlük talep eden toplum kesimlerine karşı otoriter ve baskıcı bir yönelime girmiştir. “12 Eylül ile hesaplaşmak” iddiası ile çıkılan yolda, bugüne kadar yaşanan anti demokratik gelişmeler, ancak darbe dönemlerinde yaşanacak baskı ve şiddet uygulamalarının gün geçtikçe arttığını göstermektedir.

12 Eylül referandumu sonrası yasama, yürütme ve yargıda yaşanan değişiklikler, AKP muhaliflerine yönelik olarak başlatılan “cadı avı” ve sonrasında yaşanan gelişmeler, Türkiye’de eski statüko ve vesayet ilişkilerinin yerine AKP’nin kendi statükosunu ve tek parti vesayetini getirdiğini açıkça göstermektedir. 

AKP iktidarında hakları ve talepleri için mücadele eden işçi ve emekçiler; şiddet taciz ve tecavüze karşı alanlara çıkan kadınlar; şifresiz, sınavsız ve parasız eğitim isteyen liseli ve üniversiteli gençler; düşünce ve ifade özgürlüğünü savunanlar; “yandaş” olmayan gazeteci, yazar ve çizerler; iktidarın tüm anti demokratik tutum ve davranışlarını eleştiren herkes tehdit unsuru olarak görülmüş ve talepleri için her alana çıktığında karşısında devletin güvenlik güçlerini ve onların şiddetini görmeye başlamıştır.  

 

 
  AKP’nin “İleri” Demokrasisi, “Ucube” Demokrasidir! 

Hükümetin anti demokratik uygulamalarına karşı sessiz kalmayan, haklarına sahip çıkanlar, AKP’nin “ileri demokrasi” adını verdiği baskı ve sindirme politikalarından nasibini fazlasıyla almaya başlamıştır. Başbakanın “ileri demokrasi” kavramını kullandığı ilk günden bu yana hak arayanlar, kelimenin tam anlamıyla otoriter ve baskıcı bir düzenin bütün aygıtlarını polisiyle, yargısıyla, “yandaş” medyasıyla karşısında görmüştür. Bu kesimler alanlara çıktıklarında hem polis şiddeti ile karşı karşıya kalmış, hem de hükümet yanlısı basın tarafından “hedef” haline getirilmiştir.

 

AKP döneminde basılmamış kitaplar için baskınlar yapılmış, iktidarın uygulamalarını eleştiren muhalif gazetecileri içeri atılmıştır. Telefon dinlemeleri, internet yasakları, muhalif gazete ve dergilerin kapatılması, gazetecilerin onlarca yıllık hapis cezalarına çarptırılması vb uygulamalarla AKP tüm toplumu denetim altına almak istemekte, ülkeyi kelimenin tam anlamıyla “açık cezaevi” haline getirmeye çalışmaktadır. 

 

Geçtiğimiz yıllarda hükümet yanlısı sendikaların çalışmaları bizzat siyasallaşmış kamu görevlileri eliyle yürütülürken, mücadeleci sendikaların üye ve yöneticileri çeşitli baskı ve tehditlere maruz kalmış, özellikler KESK ve bağlı sendikalara yönelik yoğun bir sindirme ve yıpratma kampanyaları düzenlenmiştir. AKP’nin desteğiyle hükümet yanlısı sendikalar, geçtiğimiz 9 yılda dünyanın hiçbir yerinde örneğine rastlanmayacak şekilde yüzde binin üzerinde üye artışı gerçekleştirmiştir. 

KPSS’deki kopya skandalının üstünü örtmeye çalışan; YGS sınavındaki şifre iddialarını ve diğer skandalları protesto eden öğrencileri tehdit eden; kendisine muhalif bütün sesleri içeri atarak susturmaya çalışan; heykellerin bizzat başbakan tarafından “ucube” ilan edildiği; başbakanı eleştirmenin, protesto etmenin bile suç sayıldığı bir ülkede, gerçek anlamda demokrasiden değil, olsa olsa “ucube” demokrasiden bahsedilebilir. 

Genel Seçim Sürecinde Yaşananlar Endişe Vericidir! 

Türkiye’nin bütün devlet kurumları, geçtiğimiz 9 yıl içinde tek parti emrinde toplanmış, demokratik hak ve özgülükler sadece iktidarın çizdiği sınırlar içinde kullanılabilir hale gelmiştir. Öyle ki, sadece genel seçim sürecinde yaşanan anti demokratik gelişmeler bile endişeli olmak için yeterlidir. Söz konusu anti demokratik uygulamalardan Eğitim Sen üye ve yöneticileri de nasibini fazlasıyla almıştır. Üyelerimize yönelik soruşturma, sürgün ve cezalar yetmezmiş gibi, son olarak Diyarbakır’da yaşanan görevden almalar, hukuksuzluğun ve keyfiyetin geldiği noktayı göstermektedir.

 

Türkiye’de şiddeti tırmandıran baskıcı uygulamalar, genel seçim sürecine girildiği andan itibaren siyasi iktidar tarafından bilinçli olarak tırmandırılmaya başlanmıştır. AKP, emek ve demokrasi karşıtı politikalara destek vermeyen herkesi “susturulması gereken bir düşman” olarak görmektedir. Bu nedenle en demokratik tepkilere bile tahammül edilmemekte, hukuk ve insan hakları ayaklar altına alınmaktadır. İşkence ve kötü muamelenin seçim sürecinde sokaklara kadar inmesi, tamamen siyasi gerekçelerle gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklamalar endişelerimizi daha da arttırmaktadır.

 

AKP’nin anti demokratik uygulamaları, genel seçimler sürecinde iktidarın çirkin yüzüyle bizleri bir kez daha karşı karşıya getirmiştir. Seçim sürecinde yaşanan yasaklamalar ve keyfi tutuklamaların ardından, Artvin Hopa’da yapılan eylemde Eğitim Sen eski üyesi emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun polisin biber gazlı müdahalesi sonucunda yaşamını yitirmesi, Başbakan’ın seçim meydanlarında benimsediği “şiddet ve nefret dili”nin en acı sonucu olmuştur. Olayın meydana geldiği günden bugüne kadar Hopa’da 12 Eylül’ü aratan ev baskınları ve gözaltılar yaşanmış, Metin Lokumcu’nun ölümüne neden olanları yakalamak için en küçük bir çaba göstermeyenler, onun öldürülmesini çeşitli illerde protesto edenleri döverek gözaltına almış, işkence yapmış ve tutuklamıştır.  

Türkiye AKP Zihniyeti İle Yönetilmeyi Hak Etmiyor!

Türkiye, ülkenin en temel sorunlarının çözülmesi için demokrasi, barış ve özgürlük talep eden kesimlerin taleplerine kulaklarını kapatarak, kendisine “yeter” diyen herkesi düşman gören böylesine ilkel bir zihniyet ile yönetilmeyi asla hak etmemektedir.

Eğitim Sen olarak, özgürlükleri sadece kendileri gibi düşünenler söz konusu olduğunda hatırlayan, “ileri demokrasi” kisvesi altında faşizan uygulamaları hayata geçiren AKP ve Başbakanı, kendisi gibi düşünmeyenlere saygı göstermeye ve “kendine demokrat” olmaktan vazgeçmeye çağırıyor, AKP’ye verdiğimiz demokrasi karnesini kamuoyu ile paylaşıyoruz. 10.06.2011

Kamuran KARACA

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

 

AKP DÖNEMİNDE HAK İHLALLERİ BİLÂNÇOSU

2002–2007 Çıraklık Dönemi;

2002 yılında; 

Ø  75 kişi Faili meçhul cinayetler, 40 kişi yargısız infaz sonucu, 5 kişi gözaltında hayatını kaybetti.

Ø  876 kişi işkence ve kötü muameleye uğradı.

Ø  21 bin 612 kişi gözaltına alındı.

Ø  200’ü gazeteci olmak üzere 1.148 kişi tutuklandı.

Ø  108 radyo ve televizyon toplam 3220 gün kapatma cezası verildi. 2 radyo tamamen kapatıldı.

Ø  10 gazete ve dergi toplam 78 gün kapatıldı.

Ø  1 Enstitü, 1 vakıf ve 5 dernek kapatıldı.

Ø  83 kuruluş (siyasi parti, kitle örgütü, yayın organı)

Ø  169 kitap, dergi ve afiş yasaklandı veya yayını durduruldu.

Ø  228 kişi için toplam 362 yıl 7 ay hapis cezası ve 144 milyar 164 milyon TL para cezası verildi.

Ø  17 öğretmen açığa alındı, 296 öğrenci okuldan uzaklaştırma aldı, 74 öğrenciye tasdikname verilerek okullarla ilişkileri kesildi. 55 öğrenci hakkında dava açıldı.

Ø  5 bin 91 kişi siyasi nedenlerle işten atıldı.

Ø  220 kamu görevlisi hakkında soruşturma açıldı.

Ø  582 kamu emekçisi sürgün, görevden uzaklaştırma ve idari cezalar aldı. 

2003 yılında;

Ø  Faili meçhul saldırılar sonucu 50 kişi, yargısız infaz sonucu 44 kişi öldürüldü.

Ø  1.849 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.

Ø  9 bin 648 kişi gözaltına alındı, 1.196’sı tutuklandı.

Ø  285 yayın (kitap, dergi, gazete vb) yasaklandı.

Ø  2 derginin yayını durduruldu, 14 dergi ve 8 gazete toplam 192 gün kapatıldı, 2 internet sitesine Türkiye’den giriş engellendi.

Ø  30 gazete ve yayın organı baskına uğradı.

Ø  11 TV ve 10 radyo toplam 480 gün kapatıldı ve 10 kez program durdurma cezası verildi.

Ø  Düşüncelerini ifade edenlere karşı açılan 172 davada 882 kişi hakkında 3545 yıl 3 ay hapis cezası istendi.

Ø  52 eylem, basın açıklaması ve mitinge polis tarafından müdahale edildi.

Ø  46 siyasi kuruluşa baskın düzenlendi.

Ø  736 kişi sürgün edildi. 

2004 yılında;

Ø  Faili meçhul saldırılar sonucu 42 kişi, yargısız infaz sonucu 47 kişi öldürüldü.

Ø  843 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı, toplumsal gösterilerde 213 kişi yaralandı.

Ø  6 bin 391 kişi gözaltına alındı, 774’ü tutuklandı.

Ø  31 yasaklama (7 tiyatro oyunu, 2 konser, 5 afiş, 4 etkinlik, 2 şölen, 2 film, 2 müzik albümü, 3 stand, 1 kampanya, 1 resim sergisi, 1 TV programı, 1 resim, öykü, şiir yarışması) yaşandı.

Ø  4 kitap, 4 dergi ve 1 gazete toplatıldı ve yasaklandı. 2 gazete ve 1 dergi toplam 23 gün, 2 dergi ise sürekli olarak kapatıldı.

Ø  Düşüncelerini ifade edenlere karşı toplam 2. 488 kişi hakkında 76 soruşturma açıldı. Yine düşünceyi ifade suçundan dolayı 693 kişi toplam 30 yıl 9 ay hapis ve 784 milyar 757 milyon 402 bin TL para cezasına çarptırıldı.

Ø  124 basın açıklaması, gösteri, eylem ve mitinge polis tarafından müdahale edildi.

Ø  1.181 kişi hakkında toplam 25 soruşturma açıldı. 11 soruşturma sonucunda 146 Eğitim Sen üyesi, 12 KESK üyesi, 7 doktor ve 52 siyasi parti ve dernek üyesi, maaş kesme, kademe durdurma, kınama, uyarı ve para cezasına çarptırıldı.

Ø  580 kişi sürgün edildi. 

2005 yılında;

Ø  Faili meçhul cinayetlerle 213 kişi, yargısız infaz sonucu 24 kişi yaşamını yitirdi.

Ø  79 kişi işkence ve kötü muamele gördü.

Ø  4.956 kişi gözaltına alındı 515’i tutuklandı.

Ø  4 kişi gözaltında öldürüldü.

Ø  Toplam 39 yayın toplatıldı ve yasaklandı.   

2006 yılında

Ø  5.560 kişi gözaltına alındı, bunların 1545’i tutuklandı,

Ø  44 kişi yargısız infaz edildi, toplumsal gösterilere müdahalede aşırı güç kullanımı nedeniyle 12 kişi öldü, 869 kişi yaralandı,

Ø  Polisin silah kullanma yetkisinin ihlali nedeniyle 32 kişi öldü, 45 kişi yaralandı.

Ø  708 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.

Ø  22 yayın hakkında toplatma kararı verilirken, 25 etkinlik yasaklandı, 3 yayın organı saldırıya uğradı,

Ø  1 internet sitesi engellendi, 5 radyo ve televizyona uyarı cezası verildi, 2 radyo ve televizyon da kapatıldı, 1 radyoya 5 kez uyarı cezası verildi.

Ø  113 dosyadan 430 kişi hakkında soruşturma açıldı.

 2007-2011 (Kalfalık Dönemi) 

2007 yılında;

Ø  Faili meçhul saldırılarda 42 kişi ölürken, 29 kişi yargısız infaz sonucu öldürüldü.

Ø  Gözaltında 5 ölüm yaşandı.

Ø  Toplam 687 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.

Ø  7.197 kişi gözaltına alındı, 1440 kişi tutuklandı.

Ø  48 yayın toplatıldı ve yasaklandı.

Ø  39 etkinlik yasaklandı.

Ø  18 dergi ve gazete bürosu polis tarafından basılırken, 13 internet sitesi engellendi.

Ø  Düşünceye açılan soruşturma sayısı 138 olurken, yargılanan kişi sayısı ise 558 oldu, bin 232 kişi hakkında 190 dava açıldı. 

2008 yılında;

Ø  Faili meçhul saldırılarda 29 kişi ölürken, 33 kişi yargısız infaz sonucu öldürüldü.

Ø  8 kişi gözaltında öldürüldü. 

Ø  Toplam 448 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.

Ø  11.002 kişi gözaltına alındı, 2.347 kişi tutuklandı.

Ø  13 gazete, 11 dergi, 8 afiş, 5 kitap, 1 takvim ve 2 bildiri toplatıldı.

Ø  38 gazete, 7 dergi ve 1 televizyonun yayını durduruldu

Ø  9 gazete ve dergi bürosu, 1 televizyon kanalı ve 1 dağıtım şirketi basıldı.

Ø  136 olaydan 2.641 kişiye soruşturma açıldı.

Ø  450 kişi hakkında 140 dava açıldı.

Ø  64 parti temsilciliği, 35 dernek binası ve 4 sendika ve oda şubesi baskına ve saldırıya uğradı.  

2009 yılında;

Ø  36 kişi yargısız infaz sonucu öldürüldü.  

Ø  1.835 kişi işkence, kötü muameleye maruz kaldı.

Ø  7.718 kişi gözaltına alındı, 1.923 kişi tutuklandı.

Ø  23 etkinlik yasaklanırken, çoğunluğu Kürt orijinli 10 gazete toplam 27 kez, 7 dergi ise toplam 15 kez toplatıldı.

Ø  1 televizyonun yayını 2 kez durduruldu.

Ø  11 kitap, 6 afiş, 5 pankart, 1 kitapçık yasaklandı veya toplatıldı.

Ø  11 gazete bürosu, 3 televizyon kanalı ve 2 radyo binası baskına uğrarken, 2 bin 601 internet sitesi kapatıldı. 

2010 yılında; 

 Ø  15 bin 976 kişi gözaltına alındı.

Ø  23 bin 573 hak ihlali yaşandı. Sadece doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde 3 bin 706 kişi gözaltına alındı, 987 kişi tutuklandı, 741 işkence ve kötü muamele vakası tespit edildi.

Ø  2010 yılında ifade özgürlüğü kapsamında 790 kişiye para cezası kesildi.

Ø  Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2010′un ilk 6 ayında basın alanında açılan soruşturma sayısı 5 bini geçerken, bunların 2 bini davaya dönüştü.

 

2011 yılı başından bu yana ise 5 bin dolayında kişi gözaltına alındı ve yüzlercesi tutuklandı.

Türkiye’de bugün itibariyle halen 68 gazeteci tutuklu olarak yargılanıyor.

ÇOK OLDUK KADINLARLA, YAŞAMAK İÇİN DÜNYAYI DOYA DOYA… 
 

 7 Mayıs 2011 cumartesi eski öğretmenevinde gerçekleştirdiğimiz alternatif kadın şenliğimiz dolu dolu ve coşkuyla geçti.

Kapitalizmin tüketim hırsının en popüler günlerinden biri olan anneler gününde kadınlara sosyal adaletsizliklerle, güvencesiz yaşamın olduğu , “annelik “kutsallaştırılması adı altında, şiddetle  ölümle, cinsiyetçi işbölümüyle baskılandığı bir dünyanın sunulduğunu  ifade  eden   şube kadın sekreteri Esra ARSLAN ın  açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik, sendikal kimliğiyle kadını işleyen sinevizyon gösterimiyle devam etti.

 

Ardından sergilenen kısa oyunla tiyatro ekibindeki arkadaşlarımızın  az zamanda  güzel bir iş çıkardığına şahit olduk. Sendikamızdaki resim öğretmeni kadınlarımızın hazırlamış olduğu resim ve fotoğraf  sergisi  de büyük beğeni topladı. Şenliğimiz kadın komisyonu üyemizin okuduğu şiir   ve canlı müzik eşliğinde çekilen halaylarla son buldu.