egitimsen2

egitimsen2

2016 için 6+5, 2017 için ise 3+4 zam yapıldı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı toplu sözleşmeler sonrasında yaptığı açıklamada yetkili konfederasyon ve sendikalarla mutabakata varıldığını açıkladı.

Çalışma Bakanının yaptığı açıklamalar şu şekildedir:

2016 için 6+5, 2017 için ise 3+4 zam yapıldı

ZAM KARARI

- 2016 yılı için 6+5 oranında, kümülatif yüzde 11,3 oranında zam yapıldı.

- 2017 için ise yüzde 3+4 oranında, kümülatif olarak yüzde 7,1 zam yapıldı.

- Gerçekleşen enflasyon, maaş artışını aşarsa enflasyon farkı ayrıca ödenecek

EMEKLİLERLE İLGİLİ BÖLÜM

Daha önce, 1100 TL'nin altında aylık alan Bağkur ve SSK emeklilerine 100 lira ödeme yapmıştık. Şimdi ise 2015 yılı Eylülden geçerli olmak üzere memur emeklilerin tazminatlarında düzenleme yaparak memur emekli aylıklarında ortalama 100 lira zam yapılacak. Memur emekli aylığı en düşük 2016 yılında yüzde 19,1 oranında artmış olacak...

Yeni emekli olacak memurların emekli aylıkları 2016 yılı başında 3.765 TL artmış olacak. Bildiğiniz üzere geçtiğimiz toplu dönemde 5200 lira artış sağlanmıştı.

 

 

DİĞER HAKLAR

- 2005 yılından sonra göreve başlayan 1 milyon 200 kamu çalışanına 1 derece verilecek

- 850 bin öğretmene; 2016 yılında aylık brüt 98 TL'ye kadar nöbet ücreti, 2017 yılın ise aylık brüt 140 TL'ye kadar nöbet ücreti ödenecek

- Merkezi sınavlarda görevlendiren öğretmenlerin sınav ücretleri 58 TL'den 132 TL'ye çıkarıldı.

- Sağlıkta diğer sağlık personeli için döner sermaye tavan oranı artırıldı. Bir hemşireye 180 TL'ye varan artış sağlandı.

- Fiili hizmet zammı talebini değerlendirmek üzere bilim kurulu oluşturuldu.

- 4/C'liye kadro için yasal çalışma yapılacak. 4/C'liye 150 TL ek ödeme yapılacak

- Yurtdışı teşkilatındaki sözleşmeli personele aile yardımı verilecek.

- Eş durumu tayinlerinde öngörülen 3 yıllık sigortalı olma şartı 1 yıla indirildi.

- Şef, mübaşir, sivil savunma uzmanı ile KİT'lerdeki mühendis, mimar, koruma ve güvenlik görevlilerinintazminatlarında artışlar sağlanmıştır.

- Cuma günleri öğlen tatiline ilişkin olarak ibadet hürriyeti için çalışma yapılacak.

- Tapu, vergi ve SGK'daki personel fazla çalışma verilecek.

Memurlar.Net

Okulların açılmasının Kurban Bayramı sonrasına bırakılmasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı yeni eğitim takvimini açıkladı.

Bakanlığımıza bağlı her derece ve türdeki eğitim ve öğretim kurumlarında 2015 - 2016 Eğitim Öğretim yılının başlangıcı, 14 Eylül 2015 tarihi olarak belirlenmişti.

Ancak öğretmenlerimiz, velilerimiz ve öğrencilerimiz başta olmak üzere, eğitim camiamızın ve turizm sektör temsilcilerinin eğitim ve öğretim yılı başlangıç tarihinin Kurban Bayramı sonrasına ertelenmesine ilişkin yoğun talepleri gündeme alınarak yeni bir çalışma yapılmıştır. 

Yapılan çalışma neticesinde Bakanlığımıza bağlı her derece ve türdeki eğitim öğretim kurumlarında 2015-2016 eğitim öğretim yılının başlangıç tarihi 28 Eylül 2015 olarak değiştirilmiştir. 

Bu kapsamda;

1) Öğretmenlerimiz için 1 Eylül 2015 tarihinde başlayacak olan seminer ve meslekî çalışmalar, öğretmenlerimizin talepleri doğrultusunda istedikleri il ve ilçe müdürlükleri tarafından koordine edilecektir.

2) 14 - 18 Eylül 2015 tarihleri arasında yapılması gereken eğitim öğretim faaliyetleri dolayısıyla oluşacak boşluk, iş takviminde eğitim öğretim yılının sonuna eklenmiş, ders kesim tarihi 17 Haziran 2016 olarak değiştirilmiştir.

3) 21 - 22 ve 23 Eylül 2015 tarihlerinde yapılamayacak dersler için yıl içinde yoğunlaştırılmış telâfi programı uygulanacaktır.

4) Okul öncesi, ilkokul birinci sınıf, ortaokul ve imam hatip ortaokullarının beşinci sınıflarındaki öğrencilerin eğitim ve öğretime uyum programları da okulların açıldığı ilk hafta içinde eğitim öğretim süreci ile birlikte gerçekleştirilecektir.

5) Öğretmenlerimizin her eğitim öğretim döneminin başlangıcında aldığı eğitim öğretime hazırlık ödeneğine ilişkin takvimde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Söz konusu ödenek bayram öncesi öğretmenlerimize ödenecektir.

 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

HUKUK İŞLEYİNCEYE KADAR MÜCADELEYE DEVAM

07 Haziran 2015 Genel seçimleri öncesi AKP’nin seçim bildirgesinde yer alan “Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi”, Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından seçime yönelik yapılan il ve bölge mitinglerinin tamamında işlendiği bir süreçte; 29.04.2015 tarihinde TÜGVA Adana İl Temsilcisi Gürkan ÖZKAYA, Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğüne 5 Mayıs 2015 tarihinde saat 13.00’da Sarıçam İlçesine bağlı Evliya Çelebi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinin Çok Amaçlı salonunda yapacakları “Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi” konulu panel için, Adana merkez ilçelerinde bulunan idareci ve öğretmenlere duyurulmak üzere dilekçe vermiş, İl Milli Eğitim Müdürü bu dilekçeyi hızla Merkez İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine 30.04.2015 tarih ve 4556102 sayılı yazılarıyla; Merkez İlçe Milli Eğitim Müdürleri ise 05.05.2015 tarihinde tüm okullara gönderdikleri yazılarla bu duyurunun idareci ve öğretmenlere yapılmasını istemişlerdi.

 

Bu duyuruda sendikamızın bilgi sahibi olmasıyla birlikte toplantıya katıldık ve itirazlarımızı salonda şu şekil ifade ettik; “TÜGVA bir sivil toplum örgütüdür. İstediği siyasi partiyi destekleyebileceği gibi istediği paneli de yapabilir. Bizim itirazımız TÜGVA’nın paneline değildir. İtirazımız AKP’nin seçim bildirgesinde yer alan ‘Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi’ konulu panele; okullarımızın, idarecilerimizin, öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin üzerinden AKP’ye siyasi rant sağlamaya yönelik İl Milli Eğitim Müdürünün kendine görev çıkarmasınadır.”

Siyasi içerikli ve AKP’ye siyasi rant sağlayacak bu toplantıya idareci, öğretmen ve öğrencilerin katılmasının doğru olmadığını Eğitim Sen, T. Eğitim Sen ve Eğitim İş sendikalarıyla birlikte yaptığımız basın açıklamasıyla konu kamuoyunun bilgisine sunduk ve Cumhuriyet Savcılığına şube başkanlarıyla birlikte suç duyurusunda bulunduk.

Konuyla ilgili Adana Valiliği “Adana Cumhuriyet Savcılığı 12/05/2015 tarih ve S.2015/29053-46 sayılı fezlekesi üzerine yaptırılan araştırma sonucu düzenlenen rapor ve dosyanın incelemesinde TÜGVA’nın bir siyasi parti olmadığı, panelin akademisyenler tarafından düzenlendiği, konunun siyasi bir yönünün bulunmadığı düşünülerek İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Ömer OFLAZ ve Merkez İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde görevli Şube Müdürleri hakkında isnat edilen iddiaların 4483 sayılı yasanın 4. Maddesi doğrultusunda işleme konulmamasını istemiş” Adana Cumhuriyet Savcılığı Adana Valilik Makamınca soruşturmaya izin verilmediği gerekçesiyle soruşturmayı durdurmuştur.

O Halde Soruşturmaya İzin vermeyen Sayın Valiye soruyoruz;

1-Yüksek Seçim Kurulunun, en son yapılan mahalli idareler seçimi öncesi almış olduğu 30.11.2013 tarih ve 554 nolu kararında “Mabetlerde, okullarda, kışla, karargâh, ordugâh gibi, askeri bina ve tesislerle askeri mahfillerde ve  kamu hizmeti görülen diğer yerlerde kapalı yer toplantısı yapılamayacağına (298/51-son)”hükmetmiştir.

Sayın Vali; Yapılan bu uygulama YSK’nın bu kararına aykırı değil midir?

2- Panel konusu bir siyasi partinin seçim beyannamesinde vaat ettiği siyasi bir propagandadır. Böyle bir etkinliğin okulda yapılması, bu etkinliğe idareci öğretmen ve öğrencilerin katılımının mecbur tutulması, kapalı alanda propaganda yasağı kapsamındadır. Bu yasağa aykırı hareket edilmiştir. “Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi” gibi tartışmalı ve soyut bir konunun Ortaöğretim kurumlarında reşit olmayan öğrencilere anlatılması ve aktarılması, pedagojiyle ve bilimsel eğitimle örtüşmez. Ayrıca 18 yaşını doldurmayan öğrencilere böyle bir etkinlik yapılırken velilerin muvafakatinin alınmaması da usul ve yasaya aykırıdır.

Sayın Vali; Öğrencileri o toplantıya katılmaya zorlayanlarla ilgili yasal bir işlem yaptınız mı?

3-İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Merkez İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri ile böyle bir etkinliği organize eden tüm idareci ve yetkililer; görev gereklerine aykırı davranmışlar, bu yolla görevi kötüye kullanma suçunu işlemişler, propaganda yasağını ihlal ederek okulda siyasi faaliyet yürütülmesine aracılık ederek seçim suçu işlemişlerdir.

Sayın Vali; Bu kişilerle ilgili yasal bir işlem başlatılmış mıdır?  

Kendini CEO olarak tanımlayan İl Milli Eğitim Müdürü uygulamalarıyla eğitim ve öğretimi Adana’da bitirme noktasına getirmiştir. İddia ettiği gibi; eğitimde kara geçemeyen CEO,  Kendisini Adana’ya İl Milli Eğitim Müdürü olarak atayanlara karşı başarısızlıklarını, AKP’nin siyasi etkinliklerine; Öğrenci, Öğretmen ve Okul İdarecilerinin katılımını sağlayarak affettirmeye çalışması liyakattin önemini bir kez ortaya koymaktadır.

 Bu Konunun sonuna kadar takipçisi olacağımızın ve yasal süre içerisinde Adana Bölge İdare Mahkemesine başvuracağımızın da bilinmesini isteriz.20.08.2015

 

Şube Yürütme Kurulu Adına

Ahmet KARAGÖZ

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

 

 

Susmadık, Susmayacağız, Alışın Heryerdeyiz!

2016-2017 yıllarını kapsayan 3. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri çerçevesinde dün (12 Ağustos 2015 Çarşamba)  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda yapılan toplantıda Konfederasyonumuzun kadın taleplerini ifade etmek isteyen Kadın Sekreterimiz Gülistan Atasoy, Memur Sen yöneticilerinin saldırgan ve kadına tahammülsüz tutumu ile karşılaşmıştır. 

Konuya ilişkin olarak bugün Konfederasyonumuz ve sendikalarımızın kadın MYK üyelerinin katılımı ile bir basın toplantısı gerçekleştirilirken Eş Genel Başkanımız Şaziye Köse de kısa bir açıklama yaptı.

'Yobaz ve maganda zihniyeti ile karşı karşıyayız'

"Kamusal alanda onlar istese de istemese de bir kadınsal dönüşüm yaşanacak" diyen Eş Genel Başkanımız Şaziye Köse, sendikal hareketin en yobaz, en cahil, en erkek, en maganda zihniyeti ile karşı karşıya olduğuna dikkat çekti. Memur-Sen'in cehaletinin, ifade edilen cümlede kendisini dışa vurduğunu ifade ederek, "Kamusal sendikal mücadeleyi ve bu hareketi hiç tanımadıklarını kurdukları bütün cümlelerden anlamaktayız. Bu erkek zihniyetinin sizi temsil etmesine izin vermemelisiniz" sözleriyle kamuda çalışan kadın emekçilere ve Memur-Sen üyesi kadınlara seslendi: "Yeterliliğin de yetersizliğin de ne olduğunu biz kadınlar olarak sana öğreteceğiz" dedi.

Kadın Sekreterimiz Gülistan Atasoy tarafından yapılan açıklama aşağıdadır

Susmadık, Susmayacağız, Alışın Heryerdeyiz!

Bilindiği üzere milyonlarca emekçinin ve emeklinin, kamuda çalışan 993 bin 975 kamu emekçisi kadının geleceğini belirleyen 2016-2017 TİS görüşmelerinin 2.oturumu 12 ağustos tarihinde gerçekleşmiştir. Yıllardır hükümet ile yandaş sendika arasında orta oyunu oynandığı kamuoyunun malumudur. Konfederasyon olarak satış sözleşmesi diye adlandırdığımız ve son iki dönemdir 4688 sayılı yasaya dayandırılarak oynanmak istenen bu oyunu bozmak için mücadele ediyoruz.

 Bu yasanın gerek kapsam, işlev, tarafların belirlenmesi, imza ve itiraz yetkisi bakımından, gerekse grev hakkını engelleyen, kadın temsiliyetini ve kadın taleplerini görmezden gelen yapısıyla tarihin çöp sepetine atılması gereken bir yasa olduğunu defalarca kez ifade ettik.

Yıllardır erkeklerden oluşan toplu sözleşme masalarında kadın taleplerinin erkekler tarafından üstünkörü dile getirilmesine KESK olarak itiraz ettik. İş yerlerimizde, sokaklarda, alanlarda verdiğimiz mücadele de emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerinde söz söyleyenin biz kadınlar olması gerektiği anlayışından asla taviz vermedik. Eşit temsiliyet ilkesini ve kadınların kendi kararlarını aldığı mekanizmaları hayata geçirmiş bir emek örgütü olarak TİS masasında da bu ilkelerimize uygun bir tutum sergiledik.

3 Ağustos'ta gerçekleşen ilk oturumda Konfederasyonumuzun genel yaklaşımını ve taleplerini ifade eden Eş Genel Başkanımız Sayın Lami Özgen, bu ilkelerimiz çerçevesinde kadın taleplerinin kadın sekreterliği tarafından dile getirileceğini belirtmiştir. Ancak, ilk oturumda Çalışma Bakanı zaman darlığı ve gündem bahane edilerek, gerçekleşecek olan ikinci oturumda iş kolları raporlarına geçilmeden önce kadın taleplerimizin sunulabileceğini söylemiştir. Sayın Bakan, ikinci oturumda, tüm kamuoyu önünde söylediklerini unutmuş olacak ki, masada kadın temsiliyetine tahammülü olmayan MEMUR SEN'İN ''görüşmeleri terk ederiz''  tehdidine boyun eğerek çark etmiştir. Masada bir kadının bulunmasını ve kadın taleplerinin ayrıca dile getirilmesinin masa düzenine ve yönetmeliğe aykırı olduğunu savunan MEMUR SEN başkanı ve Çalışma Bakanı, masada farklı taraflarda oturmuş olsalar da kadın düşmanlığında aynı safta olduklarını bir kez daha ilan etmişlerdir. Erkek-devlet ve sermaye ittifakının TİS masasındaki temsilcileri olan AKP ve MEMUR SEN temsilcileri yıllardır elbirliğiyle kadın emekçilere yönelik sürdürdükleri cinsiyetçiliği bu görüşmeler esnasında doruğa çıkarmışlardır. Sırtını emekçiye değil anti demokratik yasalara ve yönetmeliklere dayayan bu anlayış sadece KESK'li kadınlara karşı değil, tüm kadınlara yönelik açık bir düşmanlık sergilemişlerdir.

Buradan tüm kadın kamu emekçilerine seslenmek istiyoruz. Bizi yok sayan,  kulak tıkayan, varlığımıza tahammül edemeyen bu anlayışa karşı sessiz kalmayalım.Sesimizi kısmaya çalışanlara karşı; kadınlar olarak SUSMAYALIM! Sözümüzü ve sesimizi birleştirelim.

KESK'li kadınlar olarak;

7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan halk iradesini hiçe sayarak, geçici hükümet adına görüşmelere katılan ve milletvekili bile olmayan Çalışma Bakanına, yasa, kasa ve masa düzleminde satış sözleşmeleri imzalamayı kültür haline getirmiş, görüşmelerde tek bir kadının bulunmasına dahi tahammül gösteremeyen MEMUR SEN Başkanına sormak istiyoruz; kadınların konuşmasından neden korkuyorsunuz?

Çalışma yaşamında kadın emekçilerin var olan yığınca sorununa her gün bir yenisi eklenirken, Kadın taleplerinin ve görüşlerinin bu masada kadınlar tarafından dile getirilmesinden niçin rahatsız oluyorsunuz?

Sımsıkı sarıldığınız erkek iktidarlarınızın sarsılmasından mı ürküyorsunuz! Satış düzeninizi bozduğumuz için mi bizi düzen bozmakla suçluyorsunuz?

BİZ KADINLAR ERKEK EGEMEN DÜZENİ BOZMAK İÇİN DÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE, HER ZAMAN VE HER YERDE MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ. BÜTÜN KARAR MEKANİZMALARINDA KENDİ SÖZÜMÜZÜ SÖYLEYECEK, KENDİ KARARLARIMIZI ALACAĞIZ.

Bugüne kadar hak ettiğimiz hiç bir kazanımımızı erkek merhametine sığınarak elde etmedik. Bundan sonra da kadın gücümüze, kadın emeğimize ve örgütlü kadın mücadelemize güvenerek yürüyeceğiz.

ALIŞIN HER YERDEYİZ!

Eğitimde Özelleştirmeyi Hızlandıran Temel Liseler Kapatılmalı, Veliler Çocuklarını Bu Liselere Göndermemelidir!

Türkiye’de özellikle AKP’nin tek başına iktidar olduğu son 13 yıl içinde, eğitim biliminin en temel ilkelerine açıkça meydan okunmuş, halkın ihtiyaçları göz ardı edilerek eğitimin en temel sorunları çözülmek bir yana daha da artmıştır. Türkiye’de eğitim sisteminin hem içerik, hem de örgütsel işleyiş açıdan “işletmeci” bir mantıkla ele alınması, devlet okullarının kendi kaderine terk edilirken, kamu kaynaklarının bizzat MEB eliyle özel okullara aktarılmasını gündeme getirmiştir.

AKP iktidarı döneminde sayıları iki kat artan dershaneler, “paralel ile mücadele” adı altında kapatılıp özel okula dönüştürülmek istenirken, bu durumu fırsata çevirmek isteyen MEB, “Temel Lise” adı altında yeni tür özel liseler oluşturmaya başlamıştır. Dershanelerin kapatılması ile ilgili kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi de MEB’i durdurmamış ve temel liselerin faaliyetlerine devam edeceği açıklanmıştır.

Çoğu dershaneden dönüşen, ara katlarda, iş hanlarında açılan ve bir okulda olması gereken en temel özelliklerin bile aranmadığı temel liseler, bir taraftan ortaöğretim programını uygularken, diğer taraftan öğrencileri üniversite sınavına hazırlayacak şekilde yapılandırılmıştır. MEB’in bu adımı, lise eğitiminin içinin boşaltılarak hızla özelleşmesi ve tamamen üniversite sınavına endeksli hale getirilmesi anlamına gelmektedir.

Temel Lise adı altında öğrenim verecek ve öğrencileri üniversite sınavına da hazırlayacak olan özel liselerin ücretleri şimdiden dershanelerin üç katını bulmuştur. Bazı temel lise reklamlarında “okul + dershane + test merkezi” gibi ifadeler kullanarak, lise eğitiminin nasıl içinin boşaltılmak istendiğini ipuçlarını vermektedir.

Geçtiğimiz yıldan itibaren devlet liselerinde 11. ve 12 sınıfta okuyan çok sayıda öğrenci sınav kaygısı ile kaydını temel liselere aldırmış, aileler on binlerce lira mali borcun altına girmek zorunda bırakılmıştır. Devlet liselerinden temel liselere kaçısın engellenmesi için devlet liselerinin de dershanecilik faaliyetleri yapmaya başlamış olması düşündürücüdür. Özellikle yüksek puanla öğrenci alan okullar, öğrenci kaçışını önlemek için öğrencilerine yönelik sınavlara hazırlama kursları açmaya ve hatta velilerden para toplayarak özel öğretmen kiralamaya bile başlamışlardır.

Her ne kadar bu kurumların adı “Temel Lise” olsa da, pratikte yine dershanecilik faaliyeti yapılacak, hafta sonları ayrıca mezun öğrencilere yönelik dershane faaliyetleri yürütülecektir. Yapıları itibariyle temel liselerde lise müfredatının büyük ölçüde göstermelik olarak uygulanacağı, asıl amacın öğrencileri sınavlara hazırlamak olduğu açıktır. MEB, bu uygulamada ısrar ederek, zaten sorunlu olan lise eğitiminin niteliğin daha da düşmesine neden olmakta, eğitim sistemini tamamen çökertmek için bütün gücüyle çalışmaktadır.

MEB, 2015-2016 eğitim öğretim yılında aralarında temel liselerin de olduğu özel liselere gidecek her öğrenci başına “3 bin 220 TL” eğitim teşviki verileceğini açıklamıştır. Dershaneden dönüşen temel liseler ile özel okullar arasındaki rekabet öğrencileri ve velileri şimdiden mağdur etmeye başlamış, MEB’in yanlış politikaları sonucunda özellikle 12. sınıf öğrencileri YGS ve LYS’ye daha rahat hazırlanabilmek için temel liselere yönelmiştir. MEB’in anlamsız inadının bedelini yine öğrenci ve veliler ödemek zorunda bırakılmaktadır. 2015-2016 eğitim öğretim yılında lise son sınıflar fiilen üniversite hazırlık sınıfına dönüşürken temel liselerin son sınıfına kayıt fiyatları 15-25 bin TL arasındadır.

Temel lise uygulamasının bir diğer olumsuz sonucu, devlet okullarının öğrencilerin kaçışını önlemek için fiilen dershanecilik faaliyeti yapar hale getirilmesidir. Bazı okullarda okul yöneticileri öğrencilere, temel liselerin yaptığı gibi yasal programı kâğıt üzerinde yapıp, öğrencileri sınava hazırlayan bir eğitim verilmesini bile teklif edebilmiştir. Öğrencilerin özellikle sınava girecekleri yıl kayıtlarını her biri “özel ticari işletme” statüsünde olan temel liselere aldırmaları, devlet okullarındaki öğretmenlerin daha başarısız olduğu algısı yaratmakta, sınav başarısı temel liselere, olası başarısızlıklar ise devlet liselerine fatura edilmek istenmektedir. Öğrencilerin temel liselere yoğun şekilde yöneliminin sürmesi durumunda önümüzdeki eğitim-öğretim yılında çok sayıda branş öğretmeninin norm kadro fazlası haline düşmesi ve bu durumun yeni mağduriyetler yaratması kaçınılmaz görünmektedir.

Eğitim Sen olarak yıllardır kamu kaynaklarının devlet okullarına aktarılması ve okulların ihtiyacı kadar ödenek alması için yürüttüğümüz mücadelede öğrenci ve velilerimizin de bizimle aynı kaygıları taşıdıklarını biliyoruz. Bu noktada velilerimize çağrımız MEB’in “Temel Lise” tuzağına düşmemeleri, lise eğitiminin niteliğini daha da bozacak olan bu kurumlara çocuklarını göndermemeleridir. Eğitimin kamusal niteliğini arttırılmadan, kamu kaynaklarının özel okullar için değil, devlet okulları için kullanılması sağlanmadan, sağlıklı bir eğitim sistemi oluşturmak mümkün değildir.

MEB, eğitimin zaten sorunlu olan kamusal niteliğini tamamen ortadan kaldırmaya çalışmakta, öğrenci ve velileri açıkça özel okullara yönlendirmektedir. Devlet okulları acil ödenek beklerken, halktan toplanan vergilerle oluşan kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması kabul edilemez. İktidarın asıl niyeti öğrencileri dershanelerden kurtarmak değil, bu bahaneyle kamusal eğitimi tasfiye edip, eğitimi tamamen piyasa ilişkileri içine çekmek, kamu kaynaklarını özel okullara aktarmak ve kamusal eğitimi tasfiye etmektir. Bu nedenle kamusal eğitimin önündeki en büyük engellerden birisi olan temel liseler derhal kapatılmalı, kamusal eğitimi güçlendiren adımlar atılmalıdır.

Eğitim Sen, temel lise ya da özel okul tartışmalarını, yıllardır uygulandığı gibi, kamusal kaynakların eğitimin ticarileştirilmesi ve her geçen gün daha fazla oranda piyasalaştırılması olarak görmekte ve değerlendirmektedir. Yapılması gereken, halkın ödediği vergilerden oluşan kamu kaynaklarının devlet okullarına aktarılması, eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmasıdır. Bu konudaki öğrenci ve velilerimizle birlikte her platformda birlikte mücadele etmeye hazır olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.

Nitelikli bir eğitim sistemi oluşturmak için, tek başına eğitim sisteminin kamusal nitelikli olması ve kamu kaynakları tarafından finanse edilmesi elbette yeterli değildir. Kamu tarafından herkese eşit ve parasız olarak sunulması gereken eğitimin laik, bilimsel ve demokratik bir içerikte olması, kamusal, nitelikli bir eğitim sisteminin oluşturulması açısından zorunludur. Bu anlamda Eğitim Sen’in yıllardır savunduğu ve eğitim hakkının temel ayaklarını oluşturan kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim talebimiz deki ısrarımız ve mücadelemiz kararlılıkla sürecektir.

SENDİKAMIZIN MÜCADELESİ SONUÇ VERDİ ADAY ÖĞRETMENLİKTE SÖZLÜ SINAV UYGULAMASI KALDIRILDI.

SENDİKAMIZIN MÜCADELESİ SONUÇ VERDİ ADAY ÖĞRETMENLİKTE SÖZLÜ SINAV UYGULAMASI KALDIRILDI.

Öğretmen yetiştirme ve geliştirme genel müdürlüğü yazılı sınav klavuzu hükümlerine göre bu yıl aday öğretmenlere sözlü sınav şartı kaldırılmış bu konuda öğretmenlerin ve sendikamızın mücadelesi sonuç vermiştir.

Eğitim sen olarak sözlü sınavlardaki subjektifliği defalarca yargıya taşıdık bakanlık nezninde pek çok girişimde bulunduk bu girişimlerimiz aday öğretmenliğe geçiş için sonuç verdi.

Bu sene için öğretmenliğe geçişte uygulanmayacak olan mülakatın tümden kaldırılması için hızla gerekli düzenleme yapılmalıdır.

Klavuzu Görmek İçin Tıklayınız

Öğretmenlerin 2015 yılı yaz tatili aile birliği, sağlık, can güvenliği mazeretleri ve engellilik durumu ile diğer nedenlere bağlı yer değiştirme duyurusu yayımlandı. Milli Eğitim Bakanlığı`nın her yıl özür grubu atamalarında yaşanan mağduriyetlere karşı kayıtsız tutum alması yine çok sayıda öğretmeni mağdur etmiştir. 

Özür grubu atamalarında temel amaç, öğretmenlerin eş durumu, sağlık, eğitim vb gibi nedenlerle ortaya çıkmış ve çözülmesi zorunlu alan sorunlarını mağduriyet yaratmadan çözmektir. Eş durumu tayinlerde yaşanan sorunlar ve parçalanmış aileler sorunu ilk gündeme geldiği andan itibaren, eşi özel sektörde çalışan öğretmenler için kesintisiz 3 (üç) yıl sigortalı olma şartının ilan edildiği ilk günden itibaren sendikamızın sayısız girişimi olmuştur. Bu konuda sendikamıza gelen yoğun şikâyetler bakanlık ile yapılan her görüşmede gündeme getirilmiş ve eşi özel sektörde çalışanların mağduriyetinin giderilmesi yönünde yoğun girişimlerimiz olmuştur. 

MEB`in sendikamızın sayısız başvurusu ve bu yöndeki taleplerini ısrarla görmezden gelmesinin ardından, Memur-Sen yüzbinlerce eğitim emekçisinin mücadelesini yok saymakta "eşi özel sektörde çalışan öğretmenlerin eşlerinin sigortalı olma süresinin 360 güne indirilmesi"ni kendi başarısı gibi göstermeye çalışmaktadır. 

Yıllarca işbirliği halinde attıkları her adımda öğretmenleri mağdur eden, ailelerin parçalanmasına seyirci kalanların, eşi özel sektörde çalışanları önce mağdur edip arkasından sigortalılık süresini aşağıya indirmeleri tam bir şark kurnazlığıdır ve eğitim emekçilerinin hafızasıyla açıkça "dalga geçmek" anlamına gelmektedir. 

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan duyuruda öğrenim özrüne bu yıl da yer verilmemiş olması başlı başına bir skandaldır. Öğrenim özrünün olmaması, MEB`in kendi bünyesinde çalışan öğretmenlerin kendilerini geliştirmesini istemediğini hatta buna karşı olduğunu göstermektedir. Geçmişte öğrenim özrü konusunda açılmış ve kazanılmış sayısız daha bulunmasına rağmen, MEB`in öğrenim özrüne ilişkin herhangi bir duyuru yapmamış olması akıl alır gibi değildir. 

Öğretmenlerin yer değiştirmesi ile ilgili bir diğer dikkat çekici nokta 14 Ağustos`ta açıklanacak TEOG sonrasında çocukları başka ilde bir okulu kazanan öğretmen anne babalarına yer değiştirme hakkı tanınmamış olmasıdır. Bu durum, MEB`in dilinden düşürmediği "aile bütünlüğü" konusunda ne kadar samimi olduğunun göstergesidir.  

Öğretmenlerin 2015 yılı yaz tatili aile birliği, sağlık, can güvenliği mazeretleri ve engellilik durumu ile diğer nedenlere bağlı yer değiştirme duyurusunda dikkat çeken başlıca noktalar şu şekildedir;

 

. Hizmet puanının hesabında başvuruların son günü, hizmet süresinin hesabında 30 Eylül tarihi esas alınacaktır,

 

. Sağlık, can güvenliği ve engellilik durumu ve diğer nedenlere bağlı olarak yer değiştirme isteğinden bulunan ve başvurusu uygun görülen öğretmenlerin talebi halinde eşleri de yer değiştirme başvurusunda bulunabilecektir,

 

. Görevli oldukları il/ilçe dışında bulunan öğretmenler belgeleri e-posta, telefon, faks gibi iletişim araçlarıyla kadrolarının bulunduğu eğitim kurumlarına ulaştırabilecektir,

 

. Yurt dışında görevli olanlar ile aylıksız izinli olanlar öğretmenler, yurtdışı görev sürelerinin veya izinlerinin 30 Eylül 2015 tarihine kadar sona ereceğini belgelendirenler yer değiştirme başvurusunda bulunabilecektir, 30 Eylül 2015 tarihine kadar görevine başlamayanların atamaları iptal edilecektir,

 

. İlk aşamada başvurular alınacak, ikinci aşamada tercihler yapılacaktır,

 

. Kendisi, eşi veya çocuklarının, anne, baba veya yargı kararıyla vasi tayin edildiği kardeşlerinden birisinin hastalığının öğretmenin görev yaptığı yerde tedavisinin mümkün olmadığı veya mevcut görev yerinin söz konusu kişilerin sağlık durumunu tehlikeye düşüreceğini eğitim ve araştırma hastanesi veya üniversite hastanelerinden alacakları sağlık kurulu raporuyla belgeleyenler, tedavi olmak istediği il-ilçedeki eğitim kurumlarına atanmak üzere yer değiştirme isteğinde bulunabilecektir. Dolayısıyla özel sağlık kuruluşlarından alınan raporlar tek başına kabul edilmeyecektir.

 

. Birinci aşama başvurularının son günü itibarıyla son iki yıllık süre zarfında en az 360 gün sigortalı olanların öğretmen olan eşleri aile birliği mazeretine bağlı yer değiştirme başvurusunda bulunabilecektir,

 

. Kendisinin en az % 40 oranında engelli olduğunu, eşi, bakmakla yükümlü olduğu çocuğu, annesi veya babasının ağır engelli olduğunu sağlık raporuyla belgelendirenler engellilik durumuna bağlı yer değiştirme isteğinde bulunabilecektir,

 

. Eşi veya çocuğu ölenler, eş veya çocuklarının ölüm tarihinden itibaren bir yıl içinde istedikleri yere, eşi emekli olanlar eşinin emekliye ayrılış tarihinden itibaren bir yıl içinde eşlerinin ikamet ettikleri yere, şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan ya da malul olup da çalışabilir durumda olan kamu görevlileri ile er ve erbaşların öğretmen olarak görev yapan eş ve çocukları ile anne, baba ve kardeşleri başka şart aranmaksızın istedikleri yere, özel eğitime muhtaç çocukları ve kardeşleri olanlar özel eğitim değerlendirme kurulu raporu doğrultusunda bu kurumların olduğu yere yer değiştirme isteğinde bulunabilecektir,

 

. Duyuruda öğrenim özrüne hiçbir şekilde yer verilmemiştir,

 

. Duyuruda çocukları merkezi sınav sonuçlarına göre bir eğitim kurumunu kazanan/kayıt yaptıran öğrencilerin öğretmen olan anne veya babalarına da yer değiştirme hakkı tanınmamıştır.

 

Duyuruyu görmek için tıklayınız.

Soma’da yaşanan katliama ‘doğal afet’ diyerek bayrak töreninde okuduğu Fatiha’yı “Bahçede bulunan tüm Müslümanlar” için okuduğunu söyleyen din kültürü öğretmenini eleştirmesi sebebiyle sürgün edilen öğretmen Mine Sarı, İdare Mahkemesi tarafından görevine iade edildi.

Din kültürü öğretmenini eleştirdiği için geçtiğimiz yıl görev yaptığı okuldan sürgün edilen Mine Sarı, üyesi olduğu Eğitim Sen’in açtığı dava sonucu bir yıl sonra karar iptal edilerek okuluna geri döndü. Adana 2. İdare Mahkemesi hakkında kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilen Sarı’nın mükerrer cezalandırılamayacağı gerekçesi ile görev yerinin değiştirilmesini iptal etti.

ŞİKAYET ETMEDİK YER BIRAKMAMIŞLAR

Soma'da yaşanan iş cinayeti nedeni ile grev yaptıkları gerekçesi ile eğitimcilere soruşturmalar açıldığı dönemde Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından soruşturmaya tabi tutulan Mine Sarı, Bahçedeki Müslümanlar diyerek öğretmenin sözlerinin ayrıştırıcı olduğunu ve Soma’da ihmal sonucu yaşanan bir katliam olduğunu söylemişti. Sarı’nın bu sözlerinin ardından AKP ve onun kadrolarının her türlü saldırısına maruz kaldığını söyleyen Eğitim Sen Adana Şubesi Hukuk Sekreteri Mehmet Akarsubaşı, öğrencilerin Sarı’ya karşı kışkırtıldığını, BİM, Alo147 aranarak; Bület Arınç’a Kanal 7’ye, TRT 1’e, Numan Kurtulmuş’a, tweetler atılarak şikayet edildiğini ifade etti.

‘HUKUKSUZLUKTAN VAZGEÇİN’

Alınan kararı değerlendiren Akarsubaşı, Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğünün almış olduğu hukuksuz ve keyfi sürgünlerin hukuk duvarlarına çarpmaya devam ettiğini belirterek, “Şu anlaşılmalıdır ki Eğitim Sen’i hiçbir baskı, soruşturma ve cezalandırma yıldıramaz. Bilimsel, demokratik, laik, anadilde eğitim taleplerimizi kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz” dedi. Akarsubaşı Adana Milli Eğitim Müdürlüğünü hukuka uygun davranmaya çağırdı.

 

Volkan PEKAL
www.evrensel.net
Adana