egitimsen2

egitimsen2

Bilindiği üzere 31 Ağustos 2015 tarihli Resmi Gazete’de tüm kamu kurum ve kuruluşlarında bazı istisnalar haricindeki naklen veya açıktan atamaları durduran Başbakanlık Genelgesi yayımlanmıştır. Genelgenin yayımlanma nedeni çok açıktır. Bugüne kadar yapılan atamalarda temel kriteri “kapı kulu” yaratmak ve dolayısıyla kadrolaşmak olan AKP, seçimlere kadar bürokrasideki kontrolünden taviz vermekten kaçınmak ve her şeyi kendi iradesine bağımlı kılmak istemektedir.

Ancak, “Ben yaptım oldu!” mantığıyla yürürlüğe konulan genelgenin özellikle yükseköğretim alanındaki sonuçları açısından telafisi mümkün olmayacak zararlara neden olacağı hiç düşünülmemiştir. Zaten genelgeyi kaleme alanların böyle bir derdi de bulunmamaktadır.

Özellikle “yurt dışı” görevlendirme kararı bekleyen çok sayıda akademisyenin bu genelge ile mağdur olacağı çok açıktır. Genelgenin yürürlüğe girmesinden önce “görevlendirme kararı” alanlar ile genelgenin yayımlanmasından sonra alınacak kararlar arasında böylesine eşitsiz bir durum yaratılması kabul edilemez.

Başka bir sorun ise araştırma görevlileri, uzmanlar ve yardımcı doçentler için geçerlidir. Genelgede istisnai atamalar arasında sayılmayan bu statülere yapılacak atamalar da durdurulmuştur. Belirtmek isteriz ki özellikle ÖYP atamalarının durdurulmuş olması, kimi adaylar açısından olası mağduriyetleri engelleyebilecek niteliktedir. Ancak mağduriyetleri engelleyebilecek nitelikte olmasının nedeni, genelgenin yazım amacından çok YÖK’ün sorumsuz yaklaşımıyla doğrudan ilgilidir.

Çünkü ÖYP atamaları için getirilen “alan sınavı” uygulamasına dair yargı kararı beklenmeden sınavlar yapılmaktadır. Yargının “alan sınavı” uygulamasını iptal etmesi durumunda bu sınav sonucuna göre yapılacak atamalar hukuksuz olacak ve çok sayıda aday mağdur edilmiş olacaktır.

Yardımcı doçentlik kadrosuna yapılacak atamaların durdurulması ise akıl alır gibi değildir. Çünkü doktorasını bitirmiş ve kadro bekleyen çok sayıda akademisyen bulunmaktadır. Kaldı ki hali hazırda YÖK ve üniversite rektörlükleri de bu kadroları istedikleri kişilere keyfi biçimde dağıtmaktadır. Dolayısıyla yardımcı doçent atamalarının durdurulmuş olmasının da akla ve hukuka uygun hiçbir yanı yoktur.

Eğitim Sen olarak altını çizerek belirtmek isteriz ki “Ben yaptım oldu!” mantığıyla yönetildiğimiz her geçen günün yaşamlarımızı daha büyük çıkmazların içine sürüklediği artık büyük ve yakıcı bir gerçektir. Demokrasi ve barışın toplumsal yaşamımızın her köşesinde hayati bir ihtiyaç haline geldiği bugünlerde, tüm kontrolü kendi elinde tutmak isteyenlere, yaşam hakkımız başta olmak üzere en temel haklarımızı dahi AKP’nin iki dudağının arasına sıkıştıran düzenlemelere karşı başta Meclis’te grubu olan siyasi partiler olmak üzere tüm demokrasi güçlerini sorumluluğa ve göreve davet ediyoruz. Yukarıda ifade ettiğimiz ve çalışma yaşamında yerleşmiş uygulamaların dahi Başbakan’dan “izin alınacak”  konular arasında bulunmasının akla ve hukuka uygun hiçbir gerekçesi olmadığının bilinmesini istiyoruz.

Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu

Örgütlenme Çalışmalarımız Devam Ediyor.
Örgütlenme çalışmalarımız kapsamında Yüreğir Rehberlik ve Araştırma Merkezinde Seda Kılar ve Çağrı Evyapan arkadaşlarımız üye olarak aramıza katılmışlardır. Mücadelemize güç katan arkadaşlarımıza hoşgeldiniz diyoruz.

 

Adana’da Barış yürüyüşüne polis engeli

Adana'da 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yapılmak istenen yürüyüş polis barikatları ile kesildi. Barış Blok'u nun çağrısıyla İnönü Parkı'nda bir araya gelen vatandaşlar polis ablukasına alınarak parktan çıkarılmadı. 

Emniyetle görüşen HDP Adana Milletvekilleri Meral Danış Beştaş ve CHP milletvekili İbrahim Özdiş yürüyüş yapmanın anayasal hak olduğunu belirterek polisin suç işlediğini söyledi. Ancak emniyet yapılmak istenen yürüyüşün 2911e aykırı olduğunu iddia ederek Parkı çevreleyen çevik kuvveti çekmedi. Kitle polisin tavrına sloganlarla cevap verdi. Kitle içerisinden atılan hırsız katil Erdoğan sloganının ardından Adana Emniyetinin yasa dışı slogan atılıyor şeklinde anons yapması dikkat çekti. 

Park içerisinde yapılan eylemden konuşan HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş kendilerinin barışı kendi önlerini kesen polisler için de istediklerini belirterek "bizim tavrımız nettir. Biz ne gerilla ne de polis, asker cenazesi gelsin istiyoruz"dedi. AKP'nin savaş ilanını seçimden önce dolma bahçe mutabakatını bozarak yaptığını dile getiren Beştaş, barışta ısrar edeceklerini söyledi. 

HDP Adana Milletvekili Rıdvan Turan bu savaşta ısrar edenin recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirterek halk barış istiyor. Sizin devrinin artık kapandı barışın hukukun devri açıldı"dedi. Erdoğan'a seslenen Turan bu ülkede bedeli ne olursa olsun barış ve demokrasi egemen olacak dedi.

CHP adana Milletvekili İbrahim Özdişin yaptığı konuşmada: "iktidarın valisi olanların engeline uğradık. Adana valisi halkın devletin valisi ol. İktidarın değil. Mili irade deyip 7 Haziran'da çıkan milli iradelere saygı göstermedi. Barıştan yana olanlar kasımda sarayı yıkacak. 1 Kasımdan sonra barış türküleri söylenecek" dedi. (Adana/EVRENSEL)

 

 

 

 

Barış özleminin, özellikle son yıllarda Ortadoğu merkezli savaşın ve emperyalist işgallerin, Türkiye içinde ve dışında çatışmaların artmasıyla birlikte daha da artığı bir dönemden geçiyoruz. Bu yıl 1 Eylül Dünya Barış Günü, Ortadoğu’da şiddetlenen çatışma ve katliamların, Türkiye’de yeniden kışkırtılan çatışma ortamı sonrasında yaşanan ölümlerin, baskı, şiddet ve fiili sıkıyönetim uygulamalarının yaşandığı bir döneme denk geldi.

1 Eylül Dünya Barış Günü Kutlu Olsun!

Kamu emekçilerinin başta iş güvencesi olmak üzere, mevcut olan birçok kazanılmış hakkının ortadan kaldırılması için gece gündüz demeden çalışanlar, bir taraftan işçi ve emekçilerin sofrasındaki ekmeği daha da küçültmek için peş peşe adımlar atarken, diğer taraftan içeride ve dışarıda benimsediği savaş politikaları ile bizleri ve ülkemizi sonu görünmeyen bir karanlığın içine doğru bütün gücüyle itiyor.

Türkiye’de savaştan, silahlanmadan rant uman kesimler, barışı savunmak yerine sürekli çatışma ve savaş çığırtkanlığı yapıyor. Yıllardır şiddet ve baskı politikalarında ısrar edenlerin, “yurtta barış, dünyada barış” için mücadele etmek yerine, “içeride savaş, dışarıda savaş” politikasının benimsenmesinin bedelini, bu ülkenin gençleri, AKP’nin seçim hesaplarına kurban edilerek, yaşamlarının baharında ölüme gönderilerek ödüyor.

Türkiye’nin belli il ve ilçelerinde fiilen sıkıyönetim ilan edilmiş, toplumsal yaşamın bir bütün olarak güvenlik güçlerince kuşatılmasıyla sivillere yönelik infazlar yaşanmaya başlanmıştır. Son iki ay içinde öldürülen çocukların, hayatının baharında toprağa düşen gençlerin aileleri, yakınları başta olmak üzere, Türkiye’de yaşayan bütün halkların “acil barış” talepleri dikkate alınmalıdır.

Devletin görevi çocukları ve gençleri ölüme göndermek değil, onları her ne pahasına olursa olsun yaşatmaktır. Demokratik, insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir devlet, içeride ve dışarıda barışçıl bir siyaset izleyen Türkiye özlemi ve mücadelesi güncelliğini hala korumaktadır.

Sendikalarımız ve emek mücadelesi yürüten biz eğitim ve bilim emekçileri açısından barış mücadelesini, tüm diğer alanlarda yürütülen mücadelelerden ayrı değerlendirmek mümkün değildir. Barışın, kardeşliğin ve demokrasinin hayat bulmadığı ülkelerde, emekçilerin var olan haklarını koruması ve yeni haklar kazanması söz konusu olamaz.

Savaşların, işgallerin yoğunlaştığı, farklı milliyetlerden ve mezheplerden halkların birbirine karşı kışkırtılmaya çalışıldığı bugünlerde biz eğitim ve bilim emekçilerine düşen görev, bugünümüzü ve geleceğimizi yakından ilgilendiren bu gelişmelere seyirci kalmak değil, emek, barış ve demokrasi mücadelesini güçlendirmek, baskılara ve zorba yönetim anlayışına karşı çıkmak olmalıdır.

Demokrasi, yalnızca siyasi ve ekonomik hak ve çıkarlarımızın gelişmesi değildir. Emek mücadelesinin güçlenmesi, sorunlarımızın kalıcı olarak çözülmesi, kadınlar üzerindeki her türlü baskının engellemesi, çalışma yaşamında, eğitimde, sağlıkta, tüm ekonomik ve sosyal sorunlara yönelik halkçı çözümlerin yaratılması için mücadele, savaş ve şiddet politikalarına karşı yürütülen mücadeleden ayrı değildir.

Eğitim ve bilim emekçileri olarak savaşa karşı demokrasi ve barış için birleşmek dışında bir seçeneğimiz yoktur. Çünkü demokrasiyi kazanmak, Kürt sorununun barışçıl temelde ve eşit haklar temelinde çözüme kavuşması, tüm inançların özgürce yaşanabilmesi, emekçilerin hak arayışlarının önündeki tüm engellerin kaldırılması, “gündüzleri işsiz gezilmeyen, geceleri aç yatılmayan” bir Türkiye yaratılması hedefine bir adım daha yaklaşılması demektir.

Türkiye’nin içine itildiği şiddet sarmalından bir an önce çıkabilmesi için savaş çığırtkanlarına karşı barış mücadelesini güçlendirmenin önemi ortadadır. Çünkü barışı kazanmak, eşitliği ve demokrasiyi kazanmanın ön koşuludur.

Türkiye halklarının yıllardır özlem duyduğu, silahların tamamen susup siyaset konuşulduğu, gerçek anlamıyla halklar arasındaki barış ve kardeşlik duygularının güçlendiği bir ortamın yaratılması gerekmektedir. Bugün silahların susması ve şiddetin sona ermesi, savaştan beklentileri olan barış düşmanları dışında toplumun tüm kesimlerinin ortak beklentisidir.

Silahların ve savaşın konuştuğu yerde ne barış, ne demokrasi, ne ekmek, ne de özgürlükten söz edilebilir. Bu nedenle eğitim ve bilim emekçileri olarak, herkesi savaşa ve ölümlere karşı sesimizi yükseltmeye, demokrasi ve barış için birleşmeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyor, Türkiye ve dünya halklarının 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyoruz.

Bilim ve Sanat Merkezlerine Öğretmen Seçme ve Atama Kılavuzu Yayımlandı

     Bakanlığımıza bağlı Bilim ve Sanat Merkezlerinin öğretmen ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak öğretmen alımı yapılacaktır.  Atamalara ilişkin başvurular 1 -7 Eylül 2015 tarihleri arasında bakanlığımızın mebbis.meb.gov.tr adresinden alınacaktır. Belirlenen atama ölçütleri ve mevzuat hükümleri atama kılavuzunda bulunmaktadır. Bilim ve Sanat Merkezlerine Öğretmen Seçme ve Atama e-Kılavuzu’nda belirtilen hususlarda yer alan açıklamalar doğrultusunda iş ve işlemlerin 7 Eylül 2015 Pazartesi günü mesai bitimine kadar yapılması gerekmektedir.

 

      Bilim ve Sanat Merkezlerine Öğretmen Seçme ve Atama Kılavuzu´nu indirmek için tıklayınız.

 

 

Savaşa Hayır

EĞİTİM SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ KONFERANS DİZİSİ

EĞİTİM SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ KONFERANS DİZİSİ

 

Konu: “Dershane ve Eğitim Sorunları”

Konuşmacı: Prof. Dr. Adnan GÜMÜŞ

Tarih: 25 Ağustos 2015 Salı 

Saat: 17.00

Yer: Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi

 

Konu: “Üniversite ve Bilimde Dünyada ki Yerimiz”

Konuşmacı: Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ

Tarih: 26 Ağustos 2015 Çarşamba  

Saat: 17.00

Yer: Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi

 

Konu: “Kreş ve Anasınıfı Eğitiminde Durumumuz”

Konuşmacı: Prof. Dr. Yaşare Aktaş ARNAS

Tarih: 27 Ağustos 2015 Perşembe  

Saat: 17.00

Yer: Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi

 

Konu: “Suriye’li Çocuklar Kayıp Bir Kuşağa Dönüşmemesi İçin

Acil Eğitim Önerileri”

Konuşmacı: Prof. Dr. Adnan GÜMÜŞ

Tarih: 28 Ağustos 2015 Cuma

Saat: 17.00

 

Yer: Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi

2016-2017 yılı TİS görüşmelerinin 6. oturumu 22.08.2015, Cumartesi günü (bugün) yapıldı. Toplantı salonuna girişimizde toplantı düzeninin değiştirilmiş olduğunu, her iki tarafın heyet başkanlarının toplantı masasının baş tarafında, yan yana olacak şekilde sandalye konduğunu görmemiz üzerine MEMUR SEN ile geçici AKP Hükümetinin daha baştan anlaşmış olduğunu öğrenmiş olduk.

Toplantının açılışında ÇSGB Bakanı Faruk ÇELİK, MEMUR SEN ile mutabakata varıldığını, 2016 yılı için ilk altı ay %6, ikinci altı ay için %5 olmak üzere kümülatif %11.3 artış yapılacağını, enflasyonun yüksek çıkması halinde farkın yansıtılacağını, 2017 yılı için ilk altı ay için %3, ikinci altı ay için %4 olmak üzere kümülatif %7.1 artış yapılacağını ve enflasyon farkının yansıtılacağını belirterek mutabakata varılan diğer hususlarla ilgili bilgi vermiştir. Emeklilerle ilgili olarak da Eylül 2015’ten itibaren geçerli olacak şekilde memur emeklilerine SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinde olduğu gibi kısmi bir iyileştirme yapılacağını, emekli ikramiyelerinin hesaplanmasında artış olacağını ifade etmiştir.

Bunun yanısıra yapılan açıklamada;

“Bu toplu sözleşme ile 2005 yılından sonra göreve başlayan çalışanlara ilave bir derece verildiği,

Öğretmenlere 2016 için aylık brüt 98 TL’ye, 2017 yılında ise 140 TL’ye kadar nöbet ücreti ödeneceği,

Hafta sonu sınavda görev yapan öğretmenlerin ücretinin 58 TL’den 132 TL’ye çıkarıldığı,

Sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeline taban oranı artırıldığı,

Eş durumu tayinlerinde öngörülen 3 yıllık sigortalı olma şartının 1 yıla indirileceği,

Başta sağlık personeli olmak üzere fiili hizmet zammı talebi için bir bilim kurulu oluşturulacağı, Bilim kurulu çalışmalarını 2016’da tamamlayacağı,

4C kapmasında çalışan memur gibi çalışan işçilerin sözleşmeli pozisyonuna yasal düzenleme kadro için çalışma yapılacağı, 4/C’lilere 150 TL ek ödeme yapılacağı,

Yurtdışı teşkilatta çalışanlara aile yardımı yapılacağı,

Şef, mübaşir, sivil savunma uzmanı, KİT'lerdeki mühendis ve mimar ile koruma/güvenlik görevlilerinin tazminatlarında ilave artış sağlanacağı,

Tapu dairelerinde yoğun olarak çalışanlara fazla çalışma ücreti verileceği,

Cuma günleri ibadet tatili çalışması yapılacağı” belirtilmiştir.

MEMUR SEN Genel Başkanı Ali YALÇIN, TİS görüşmelerinde ilk defa yüzde yüz mutabakat sağlandığını, bunun tarihi bir anlaşma olduğunu ve önemli kazanımlar elde edildiğini belirterek yapmış olduğu sözleşmeyi öve öve bitirememiştir.

Ardından, ÇSGB Bakanı Faruk ÇELİK, diğer Konfederasyon başkanlarına söz vermeyip basın mensuplarının sorularını alacağını ifade etmiştir. Bunun üzerine Eş Genel Başkanımız Lami ÖZGEN, fiili alarak söz alarak değerlendirme hakkımız olduğunu, Bakanın buna izin vermemesinin anti demokratik ve gayri ahlaki olduğunu belirtmiştir. Eş Genel Başkanımız; genel toplu sözleşme taleplerinin masada müzakere edilmeyip komisyonlarda, kapalı kapılar ardında bağıtlanmasının masayı anlamsızlaştırdığı, müzakereyi KESK’ten gizleyerek bir kez daha MEMUR SEN ile AKP’nin anlaşarak kamu emekçileri ve emeklilerini sefalete mahkûm ettiğini, yüzdelik zammın kabul edilemeyeceğini belirtip Bakanın tutumunu protesto etmiş ve salonu terk etmiştir.

Eş Genel Başkanımız salon dışında basın emekçilerine yapmış olduğu değerlendirmede, “yapılan sözleşmenin satış sözleşmesi olduğunu, 2016 yılı için kümülatif %11.3 artışın ortalamada %8.6, 2017 yılı için kümülatif %7.1’in ortalamada 5.06 artışa denk düştüğünü, bu oranların AKP Hükümeti tarafından hazırlanan Orta Vadeli Mali Plan (OVMP) da bütçedeki personel ödeneğindeki artış oranlarıyla örtüştüğünü, dolaysıyla ortada öngörülenin üzerinde elde edilmiş bir kazanım olmadığını, MEMUR SEN’in kamuoyuna ve TİS masasına açıkladığı taleplerinin yüksekliği karşısında imzaladığı oranların birbiriyle tutarsız olduğunu, dolaysıyla bunun bir satış sözleşmesi olduğunu ifade etmiştir. Eş Genel Başkanımız konuşmasının devamında 2015 yılında dövizdeki (ABD doları) devalüasyon oranının %18’i bulduğunu, 2015 yılında memur ve emeklilerin ciddi kayıpları olduğunu, bu hususun göz ardı edilerek TİS imzalandığını ve böylece bir kez daha sefalete mahkum edildiğini, bunun yanı sıra en önemli taleplerimiz arasında olan vergi dilimleri oranlarının düşürülmesinin, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasının gündeme getirilmediğini, fiili hizmet zammı ile ilgili taleplerin karşılanmadığını, demokratik taleplerin gündeme dahi getirilmediğini, çalışma koşullarının güçlüğünün azaltılmasına dönük taleplerin karşılanmadığını, 4/C’lilerin kadroya alınmalarıyla ilgili talebe ilişkin söylenenlerin suya yazı yazmak olduğunu belirtip tüm kamu emekçilerini konfederasyon ayrımı yapmadan fiili TİS için eylem ve etkinlik yapmaya davet etmiştir. Eş Genel Başkanımız, bu satış sözleşmesinin metal işkolundaki satış sözleşmesine benzediğini, kamu emekçilerinin de metal emekçileri gibi bu satış sözleşmesini yırtıp çöpe atacağını belirtmiştir.

Mutabakat Metninde;

-TİS masasında satış sözleşmesinden kaynaklı kamu emekçilerinin 2014 yılı kayıpları karşılanmamıştır. Bu açıkça hak gaspıdır.

-Kadın taleplerine ilişkin tek bir madde yoktur. MEMUR SEN-AKP eril, muhafazakâr ve cinsiyetçi politikaları kadın taleplerini görmezden gelmiş, TİS masasında yok saymıştır.

-2016 yılı için net artış toplamda %8.6, 2017 yılı için %5.06’dır. Bu oranlar AKP Hükümetinin OVMP’nında öngördüğü oranlara denk düşmektedir. Kaldı ki, OVMP hazırlandığı sırada dolar kuru 2.600 TL dolayında olup bu denli bir artış sözkonusu değildi. Sadece son bir ayda dolardaki devalüasyon %18 civarındadır. Dolasıyla ortada ne “tarihi bir sözleşme” ne de “tarihi kazanımlar” vardır. MEMUR SEN’in açıklamaları tıpkı 2013 yılında olduğu gibi, satış sözleşmesini gizlemeye yöneliktir.

-Konfederasyonların genel taleplerinin hiçbiri TİS masasında tartışılmamış olup MEMUR SEN ile geçici AKP Hükümetinin komisyon ve gizli toplantılarında satış sözleşmesinin ayrıntıları kararlaştırılmıştır. TİS masası, basına ve kamuoyuna görüntü vermek amacıyla kullanılmaktadır.

-2005 yılından sonra göreve başlayan çalışanlara ilave bir derece verilmesi yıllardır gerek TİS masasında ve gerekse de Kamu Personel Danışma Kurulu (KPDK) toplantılarında kabul edilen bir madde olup AKP tarafından gereği yerine getirilmemiş bir husustur. Yeni bir kazanım gibi sunulması aldatmacadan ibarettir.

-Fiili hizmet zammı konusunun oluşturulacak Bilim Kuruluna havale edilmesi konunun en az birkaç yıl daha sürüncemede bırakılmasından öte bir anlam taşımamaktadır. “Şef, mübaşir, sivil savunma uzmanı, KİT'lerdeki mühendis ve mimar ile koruma/güvenlik görevlilerinin tazminatlarında ilave artış sağlanacağı” söylenmekte, ancak miktarın ne olacağı belirtilmemektedir. TİS mutabakatları kesin ve net olmak zorundadır. Bu maddelerde hükümeti bağlayan herhangi bir içerik yoktur.

-Aynı şekilde “4/C ve sözleşmelilerin kadroya alınması ile ilgili çalışma yapılması” da yıllardır AKP’nin tekrar ettiği bir ifade olup herhangi bir bağlayıcılığı yoktur. Bir kez daha sözleşmelilerin kadroya alınması talebimiz MEMUR SEN-AKP işbirliğiyle reddedilmiştir.

Gerek genel ve gerekse de hizmet kollarına ilişkin mutabakat metinleri hiçbir konfederasyona verilmediğinden ayrıntılı değerlendirmeler daha sonra paylaşılacaktır.

Konfederasyonumuz satış sözleşmesini tanımamakta, buna karşı mücadelesini başta işyerleri olmak üzere her düzeyde ve yaygınlıkta yapmaya devam edecektir. Hangi Konfederasyona üye olduğuna bakmaksızın tüm kamu emekçilerinin bu kirli işbirliğine karşı ortak eylem ve etkinlikler gerçekleştirmesi için çaba gösterecek, çalışma yürütecektir.