egitimsen2
İran: İsmail Abdi’yi derhal serbest bırakın
İran devletinin örgütlenme ve ifade özgürlüğü haklarına yönelik saldırıları artarak devam etmektedir. daha önce defalarca insan hakkı ihlallerine imza atan İran Devleti bu sefer sendikacılara yönelik baskı ve şiddet politikasını arttırmaktadır.
Eğitim Sen`in kardeş örgütü olan İranlı Öğretmenler Sendikası (ITTA) Genel Sekreteri İsmail Abdi geçen hafta Eğitim Enternasyonali Dünya Kongresi`ne katılmak için yaptığı vize başvurusunun hemen ardından tutuklanmıştır. Dünya Kongresi`ne delege olarak katılacak olan bir diğer sendika temsilcisi Peyman Nodian`ın ise pasaportuna geçen ay el konulmuştur. Tüm bu yaşanan hukuksuzluklar İran devletinin demokrasi ve insan haklarını hiçe saydığının kanıtıdır.
171 ülkeden 396 eğitim sendikası ve örgütünün bağlı olduğu Eğitim Enternasyonali`nin 7. Dünya Kongresi`ne katılmaları devlet zoruyla engellenen İran`lı sendikacıların sesini her yerde duyurmak bizlerin görevidir. Eğitim Sen olarak İran devletinin bir an önce Sayın Abdi`yi serbest bırakması ve Sayın Nodian`ın seyahat hakkını engellememesi için İran Devleti`ne taleplerimizi içeren uyarıcı bir mektup gönderdik. Ayrıca üyelerimizin İran`lı sendikacılarla dayanışması için başlatılan imza kampanyasına destek vermesi için çağrıda bulunuyoruz.
İran devleti bir an önce Genel Sekreter İsmail Abdi`yi serbest bırakmalı, sendika temsilcisi Peyman Nodian`ın pasaportunu iade etmelidir. Dünyanın her yerinde parasız, anadilinde, demokratik ve laik eğitim için örgütlenen eğitim sendikaları olarak yoldaşlarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Herkesi İranlı sendikacılara destek vermek için imza kampanyasına destek vermeye çağırıyoruz.
İmza Kampanyasına destek vermek için linki tıklayınız.
Sendikamızın İran Devleti`ne gönderdiği mektubun İngilizce‘sini okumak için tıklayınız.
Sendikamızın İran Devleti`ne gönderdiği mektubun Türkçe‘sini okumak için tıklayınız.
AKP 7 Haziran seçimlerinin üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen, hükümet kurmada ipe un seren, bütün bakanlıklar ve kamu kurumlarında olduğu gibi, Milli Eğitim Bakanlığı`nda da hukuksuz ve keyfi adımların atılmasında ise yangından mal kaçırırcasına aceleci davranıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı`nın eğitim yöneticilerinin görevlerine iadesi ile ilgili yüksek yargı kararlarını fiilen uygulamaması, okul müdürlerini değiştirmek için telaşlı bir acelecilik içinde olması, eğitim ile ilgili yönetmeliklerde yapılan tartışmalı değişikliklerin son bir ay içinde peş peşe gerçekleşmesi dikkat çekicidir.
Henüz koalisyon hükümeti kurulmamış olmasına rağmen MEB`in sanki AKP tek başına iktidarmış gibi davranmaya devam etmesi, yargı kararlarını yok sayması tam bir keyfilik örneğidir. Eğitim Sen`in zorunlu rotasyon uygulamasının kaldırılması, en azından hükümet kurulana kadar bu konuda herhangi bir işlem yapılmaması yönündeki talebine rağmen bakanlık, 4 Temmuz`da MEB Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde yaptığı değişiklik ile rotasyon süresini 15 yıla çıkarmıştır. Hafta başından itibaren aynı eğitim kurumunda 15 yılı dolduran öğretmenlere okul yönetimleri tarafından, cep mesajı (SMS) gönderilerek "gerekli iş ve işlemler için okul idarelerine başvurmaları" istenmiştir. Okullara bugün gönderilen yönerge ile bu durumdaki öğretmenlerin tespitinin 13 Temmuz 2015 saat 17:00‘ye kadar tamamlanması ve onaylanması gerektiği belirtilmiştir.
Öğretmenlerin tatilde olduğu dönemde bakanlığın aceleci bir şekilde zorunlu rotasyon uygulamasını hayata geçirmesi demek, ilk etapta 13 bin deneyimli öğretmenin kendi isteği ve iradesi dışında zorla sürgün edilmesi anlamına gelmektedir ve böylesi bir dayatmanın kabul edilmesi mümkün değildir.
MEB, hükümetin bir aydır kurulamamış olmasını fırsat bilerek ve açıkça "şark kurnazlığı" yaparak eğitim alanında attığı adımların tamamı hukuksuzdur. Önce eğitim yöneticilerini tasfiye eden ve AKP`nin siyasal kadrolarını eğitim yöneticisi yapan bakanlık, şimdi de deneyimli öğretmenleri çalıştıkları okullardan resmen sürgün etmektedir. Hiç kimsenin hem öğretmenlerin aile yaşantısını hem de okullardaki çalışma ortamını alt-üst etmeye hakkı yoktur.
Bugüne kadar attığı her adımda, aldığı her kararda hayal kırıklığı yaratan, tüm eğitim bileşenlerini öğretmenleri, öğrencileri ve velileri sürekli mağdur etmeyi adeta görev edinen MEB`in sorumsuz tavrına ve uygulamalarına bir an önce son vermesini istiyor ve bakanlığı ciddiyete davet ediyoruz.
Yeni hükümet kurulana kadar yönetici atamaları ve zorunlu rotasyon uygulaması başta olmak üzere mağduriyet yaratacak bütün adımlar derhal durdurulmalıdır. Bu dönemde alınan tüm yargı kararları derhal yerine getirilmeli, hukuksuz uygulamalara son verilmelidir. Aksi takdirde yaşanan haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşı demokratik tepkimizi göstermekten çekinmeyeceğimiz bilinmelidir.
ADANA (DİHA) - Evrensel Gazetesi ve Hayat TV çalışanlarına dönük saldırı ve tehdit ile Ankara'da EMEP yöneticisi Kadir Örnek'in başına çuval geçirilerek kaçırılması Adana'da demokratik kitle örgütleri tarafından kınandı.
Adana Gazeteciler Cemiyeti'nde bir araya gelen KESK, Adana Barosu, Adana Tabip Odası, TMMOB, DİSK, TTB, İHD, Anadolu-DER ve Adana Pir Sultan Abdal Derneği'nin aralarında bulunduğu demokratik kitle örgütleri, Evrensel Gazetesi ve Hayat Televizyonu çalışanları ile Ankara'da başına çuval geçirilerek kaçırılması sonrası serbest bırakılan EMEP yöneticisi Kadir Örnek'e yönelik gelişen olayı düzenledikleri yaptıkları basın toplantısı ile kınadı. Kurumlar adına ortak açıklama yapan KESK Dönem Sözcüsü Tonguç Özkan, Evrensel Gazetesi ve Hayat Televizyonu muhabirlerine dönük saldırı ve tehditlerin basın özgürlüğüne yapıldığını belirtti.
Saldırılara dair 'derin bağlantı' kuşkusu Tonguç, Evrensel ve Hayat TV'nin gönüllü muhabirlerinin saldırıya uğramaları, tehdit edilmeleri, güpegündüz kaçırılmaları olayları ile birlikte faillerin şu ana kadar yakalanmamış olmasının akla derin bağlantılar getirdiğini de kaydetti. Adana Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık ise saldırı ve tehditlerin özgür basını susturmayı amaçladığını dile getirerek, hukuksal olarak sürecin takipçisi olacaklarını söyledi.
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz de, söz konusu sermaye güçleri olduğunda devreye giren güvenlik önlemlerinin emekçiler ve emekçi yandaşları için söz konusu olmadığını dile getirdi.
2015 ÖSYM Tercih Döneminde Lisans - Önlisans
Excel Formatında İndirmek İçin Tıklatın
Tercihlerinizi yapmadan önce mutlaka tercih kılavuzunu inceleyiniz.
2 Temmuz 1993`te Sivas`ta yaşanan ve "insanlık suçu" olarak tarihe geçen devlet destekli katliamın üzerinden tam 22 yıl geçti. 22 yıldır yüreğimizi yakan Sivas katliamını yapanları, onları kışkırtanları, devletiyle, hükümetiyle, yargısıyla ve çarpık demokrasi anlayışı ile 22 yıldır katilleri koruyup kollayanları lanetliyoruz.
Sivas katliamı, Türkiye`de yaşayan çeşitli inanç ve mezheplerden halklarımızın umudu ve aydınlık geleceği olan aydın, yazar ve... sanatçıların da içinde olduğu 35 insanın ırkçı-gerici güçler tarafından katledilmesiyle insanlık tarihe "kara bir leke" ve büyük bir utanç olarak geçmiştir.
Sivas katliamı, tıpkı 1 Mayıs 77 katliamı, Malatya, Maraş, Çorum, Gazi Mahallesi katliamları gibi bilinçli bir şekilde karanlıkta bırakılarak unutturulmak istenmiş, önceki katliamlar gibi, arkasındaki karanlık güçler bilinçli olarak açığa çıkarılmamış, katilleri korunarak yaşanan katliamlar unutturulmak istenmiştir.
Geçmişte Maraş`ta, Çorum`da ve ülkenin çeşitli yerlerinde yaşanan katliamları tertip eden ve faillerini koruyan zihniyet aradan geçen 22 yıla rağmen bugün de varlığını sürdürmektedir. Gezi eylemleri sırasında polis kurşunuyla öldürüldüğü açıkça belli olan Ethem Sarısülük`ün katilini koruyanlar, Lice`de karakol yapımına karşı demokratik tepkisini gösterirken asker kurşunuyla öldürülen 18 yaşındaki Medeni Yıldırım`ın katilini koruyanlar, IŞİD çetelerine "yabancı savaşçı" diyerek övenler, onlara tırlar dolusu silah gönderenler, IŞİD çetelerinin sınırdan geçişine izin verenler, Kobani’de yaşanan katliamlar ile Sivas katliamını yaptıran ve katillerini koruyan zihniyet aynıdır.
AKP iktidarının, geçtiğimiz yıllarda Sivas`ta katliam anması yapmayı yasaklayacak kadar ileri gitmesi, katliamı açıkça sahiplendiğini göstermiştir. 22 yıl önce Sivas katliamı sanıklarının avukatlığını yaparak katliamı açıkça sahiplendiğini gösteren bazı şahısların, bugün iktidar partisi saflarında milletvekili, hatta bakan olarak görev yapıyor olması, başka bir söze gerek bırakmamaktadır.
Türkiye`de geçmişte halkları birbirine düşürerek katliamlara zemin hazırlayanlar, bugün hala ayrımcı, ırkçı-gerici politikalarını sürdürerek halkların kardeşliğini ve emekçilerin birliğini engellemek için ellerinden geleni yapmaktadır. RTE Gezi eylemleri sırasında halkın masum dini duygularını kullanarak "Camide içki içildi" şeklinde yalan beyanlarda bulunması, halkın demokratik başkaldırısının K.Maraş, Çorum, Sivas katliamı gibi kitlesel katliam kışkırtıcılığı ile bastırılmak istendiğini göstermektedir.
Toplumsal yaşamı hükümeti ve onun bir numaralı şiddet aracı polis şiddeti ile tehdit eden, doğrudan iktidar destekli tüm saldırı ve katliamlar, Anadolu`nun farklı renklerinin, kimliklerinin ve kültürlerinin barış içinde bir arada yaşama isteğini kırmayı asla başaramayacaktır.
İnsanlık, kendisine karşı işlenmiş suçları asla unutmamıştır ve unutmayacaktır. Eğitim Sen olarak, 2 Temmuz Sivas katliamının 22. yılı vesilesiyle yaşamını yitiren canlarımızı bir kez daha saygıyla anıyor, katliamı gerçekleştirenleri ve destekçilerini büyük bir öfke ile lanetliyoruz! 30.06.2015
Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu Adına
Ahmet KARAGÖZ
Şube Başkanı
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun İdareciler İçin Vermiş Olduğu Karar İçin Dilekçe Örneği
Dilekçe Örneğini İndirmek için tıklayınız
12 Haziran 2015 tarihi itibari ile 4 yılını dolduran Müdür Başyardımcısı ve Müdür Yardımcıları tercih yapmadan önce idareye verecekleri dilekçe örneği ekte sunulmuştur.