egitimsen2

egitimsen2

ADANA MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ CEO’SUNDAN

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN ADANA MİTİNGİ İÇİN SKANDAL KARAR

 

 

Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü Sayın CEO, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 29 Mayıs Adana’da düzenleyeceği mitinge katılımın artırılması için Adana Milli Eğitim Müdürlüğünün resmi web sitesine girişte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafının üzerine, 'Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 29 Mayıs 2015 tarihinde Adana’ya geliyor.' yazısı dikkat çekiyor.

 

Devletleşen AKP, Cumhurbaşkanının koordinasyonu altında devletin tüm kurum ve olanaklarını seçimi kazanmak için seferber etmiş durumda. Bu uğurda her gün, her saat anayasayı ayaklar altına almaktan çekinmedikleri gibi seçim güvenliğini de tehdit etmektedirler.

 

MEB'İN GÖREVİ MİTİNGLERE İNSAN TOPLAMAK MIDIR?

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devletin bütün olanaklarını kullanarak il il gezip toplu açılış adı altında AKP’nin mitingini yaptığını aşikârdır. Adana Milli Eğitim Müdürü (CEO)’nun yapmış olduğu bu reklam 7 Haziran’da yapılacak genel seçimlerin demokratik ve adil olmadığını gösteren en belirgin kanıtıdır.

 

Eğitim emekçileri iktidar partisinin ücretli köleleri değildir. Kamu emekçilerini ve öğrencileri bu mitinglere çağırıp muhalefet partilerine ve muhalif bütün kesimlere hakaretler etmek hangi etik kurallarla ifade edilebilir.

 

Milli Eğitim Müdürlüklerinin görevi iktidar partisinin mitinglerine insan toplamak değil, eğitimin sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlamaktır.25.05.2015

 

 

 

Ahmet KARAGÖZ

 

Şube Başkanı

 

2015 İL İÇİ İSTEĞE BAĞLI YER DEĞİŞİKLİĞİ (İhtiyaç Listesi)

Emperyalistler tarafından işgal edilmiş bir ülkeyi esaretten kurtarmak için Mustafa Kemal Atatürk`ün Samsun`a çıkmasıyla atılan ilk adım olma özelliği olan 19 Mayıs 1919`un üzerinden 96 yıl geçti. 19 Mayıs her ne kadar yıllardır gençlere,  genç kuşaklara övgüler dizilen bir gün olarak kutlansa da, evde, okulda, üniversitede, işyerinde ya da sanayi sitelerinde her türlü otoriter, baskıcı uygulamalarla karşı karşıya kalan gençlerimizin kendilerini özgürce gerçekleştirme imkânını bulduklarını söylemek mümkün değildir. 

 

Gençler, okuldan çalışma yaşamına kadar bugün birçok sorunla karşı karşıyadır. Eğitimin paralı hale gelmesi nedeniyle milyonlarca çocuk ve gencimiz eğitim sisteminin dışına itilirken yüz binlercesi çalışma yaşamında güvencesizlik, taşeron çalışma zorunluluğu üzerinden ağır emek sömürüsü ile karşı karşıya bırakılmaktadır. 

 

Gençliğin geleceğe bakışında ortaya çıkan sorunlar, onların geleceğini karartmakta, gençliğin enerjisini, yaratıcılığını her fırsatta sömürmekte ve onları düzenin temel parçası haline getirmeye çalışmaktadır. 

 

Gençlik, ilkokuldan başlayarak idealist, gerici bir temelde örgütlenmiş, dünyayı gerçekte olduğu gibi değil, onlara gösterilmek istendiği gibi görmelerini sağlayan bir eğitim ile dünyayı tanıyarak hayata atılmaktadır. Bu durum, gençliğin eğitimsiz bırakıldığı, daha çocuk yaşta eğitimden dışlandığı, üniversite kapılarının yoksul-emekçi çocuklarına kapatıldığı gerçeğinin tipik bir sonucudur.  

 

Irkçı-şoven düşüncelerle ve dini istismar uygulamaları ile kuşatılmış, yoğun bir popüler kültür saldırısı altında yaşayan geniş gençlik yığınları, geleceksizliğin ve bilinemezciliğin baskısı altında karamsarlığa itilmekte, gelecekten beklentisi olmayan, sadece içinde yaşadığı anı önemseyen bireyler haline getirilmeye çalışılmaktadır. 

 

Türkiye`nin gençliği, ülkeyi yönetenlerden, kendi adlarına kutlanan bir bayramın ötesinde, geleceğe güvenle bakabileceği, insanlığın demokratik, eşitlikçi ve ileri değerlerini özümseyeceği, savaşların olmadığı, halkların özgürlük ve barış duygularıyla bir arada yaşayacağı demokratik bir Türkiye mücadelesinin en önemli dinamiklerinin başında gelmektedir. 

 

Öğrenci ve işçi gençlik liselerde, üniversitelerde, atölyelerde, sanayi siteleri ve fabrikalarda, nerede olursa olsun, örgütlü mücadele içinde yerini alarak hayatına ve geleceğine müdahale etmeye başladığı zaman 19 Mayıs`lar gerçek anlamda gençliğin bayramı olarak kutlanabilecektir. 

 

Bugün gençliği dört bir yandan saran ve giderek ağırlaşan sorunlara karşın, emek sömürüsüne, emperyalizme, her türlü ırkçı kışkırtmaya ve şiddete karşı duruş sergileyen tüm gençlerin 19 Mayıs Atatürk`ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı`nı kutluyoruz.

 

Genel Seçimlerin Demokratik Bir Ortamda Yapılması Sağlanmalı, Saldırıyı Düzenleyenler Ortaya Çıkarılmalı ve Yargılanmalıdır!

 

Genel seçimlere sayılı günler kala, HDP`ye yönelik saldırıların boyutu değişmiş ve bugün sabah erken saatlerde HDP Adana ve Mersin İl Başkanlıklarına bombalı saldırı düzenlenmiştir. Neyse ki yaşanan saldırı sonrasında can kaybı yaşanmamış, 3 kişinin yaralanmasıyla bu nefret saldırısı atlatılmıştır.

 

Seçimler üzerinde şimdiden şaibe yaratacak kimi gelişmeler yaşanırken, Hükümet yetkililerinin bu saldırıları körükleyecek açıklamalarda bulunmaları ve saldırıların ardındaki güçlere dair ikna edici herhangi bir açıklama yapmamaları düşündürücü ve kaygı vericidir. Kaldı ki Türkiye`de son seçimlerde muhalefet partileri tarafından ileri sürülen kimi iddialar ve 12 Eylül`den günümüze miras kalan %10 seçim barajı göz önüne alındığında, seçimin ciddi bir meşruiyet sorunu altında yapılacağı da bir gerçektir. Türkiye demokrasisinin omuzlarında büyük bir utanç olarak duran "baraj" sorunu varlığını sürdürse de hali hazırda yapılacak olan seçimlerin güvenliğini AKP`nin sağlaması gerektiği de başka bir gerçekliktir.

 

Cumhurbaşkanı`nın anayasal sorumluluklarını yok sayarak ve "parti adı kullanmıyorum" diyerek yürüttüğü mitingler, Muhalefet partileri üyelerine dönük dolaşıma sokulan kaset komploları ve son olarak HDP`ye yönelik gerçekleştirilen onca saldırı ve tehdidin ardından gelen bu bombalı saldırı, Türkiye`de demokrasiye ve hukuka olan ihtiyacı bir kez daha ortaya çıkarmıştır.

 

Eğitim Sen olarak belirtmek isteriz ki çalmanın, talanın, yalanın, tehdidin yaşamımızın her alanından sökülüp atılması ne yazık ki uzun bir süreç gerektirecektir. Ancak hayatımızın içine kadar yerleştirilmek istenen bu kötülüklerden kurtulmanın yolu da zalimden, hırsızdan, yalancıdan medet ummak olmamalıdır! 

 

"Kefen giyip yola çıktık" diyenlerin, sahip oldukları iktidarı ancak son nefeslerinde bırakmak istediklerini daha iyi anladığımız bugünlerde, eşitlikten, demokrasiden, özgürlüklerden ve insan haklarından yana olan herkesin, hangi siyasi yaklaşıma yakın olursa olsun, bu saldırı, baskı ve tehditlere karşı tavır alması sadece seçimlere yönelik değil, yaşamın kendisine karşı alınmış olacaktır. Bu nedenle yaklaşan genel seçimlerin olabildiğince demokratik bir ortamda sağlanması için bizlere ciddi sorumluluklar düştüğünü hatırlatır,  saldırıların ardındaki karanlık güçlerin ortaya çıkarılarak yargılanmaları talebimizi tüm kamuoyuyla paylaşırız.  

 

 

 

Şube Yürütme Kurulu

 

Ceyhan ilçemizde görev yapan üyemiz Bülent Ecevit ÖZHAN ve Kadir Can GÖK'e verilen cezayı Ceyhan'da protesto ettik. Eğitim Sen Ceyhan temsilciği önünde toplanan üye ve yöneticilerimiz üçgen parka kadar yürüyüp burada basın açıklaması gerçekleştirmiştir. Basın açıklamasını sendikamız adına Şube Başkanımız Ahmet KARAGÖZ gerçekleştirmiştir.

 

 

Değerli Basın ve Kamuoyuna

Taksim gezi Parkı’nın ranta kurban edilmesine karşı gelişen yurttaş duyarlığını, polis terörü ile bastırmaya kalkışan AKP iktidarı Türkiye halkının vicdanının, hak ve adalet arayışının güçlü duvarına çarpmıştır.

AKP; halkın hak, adalet ve özgürlük talebine; devlet terörüyle karşılık vererek onlarca insanımızın ölümüne, yüzlerce insanımızın sakat kalmasına, binlerce insanımızın yaralanmasına neden olmuştu. Gezinin talepleri; kamu çalışanlarının talepleriyle örtüşmüş olması nedeniyle KESK ve Eğitim Sen 4-5 ve 17 Haziran 2013 de grev kararı alarak Türkiye’de örgütlü olduğu her yerde fiilen Haziran direnişinin bir bileşeni idi.

Milyonların katıldığı ve adına Gezi Direnişi dedikleri büyük halk hareketinden korkan AKP; direnişe katılan ve kimliklerini tespit ettiği her yurttaşı sindirme ve itibarsızlaştırma adına her türlü baskıyı uygulamaya devam etmektedir.

Şiddettin Her türlüsüne karşı olan bir sendikanın üye ve yöneticileriyiz. Üye ve yöneticilerimizin ardı ve arkası kesilmeyen adli ve idari soruşturmalarla sürekli cezalandırılması manidardır. Sokak ve alanları bizlere yasaklamaya çalışan AKP sosyal medya paylaşımları üzerinden de soruşturmalar açıp cezalar vermektedir.

Ceyhan ilçemizde görev yapan Bülent Ecevit ÖZHAN ve Kadir Can GÖK isimli öğretmen arkadaşlarımızın Haziran 2013 tarihinde sosyal paylaşım sitelerinden yayınladıkları resim ve gündeme ilişkin yorumlarından dolayı idari ve adli soruşturmalarla devlet büyüklerine hakaret gerekçesi ile defalarca cezalandırılmalarına anlam vermek mümkün değildir.

 

Gezi şehitlerinin katilleri yargılanmazken, İzmir de İşkenceci polise yalnızca Bin TL para ceza verilirken; Ceyhan 2. Asliye Ceza Mahkemesi Bülent Ecevit ÖZHAN arkadaşımıza Platon’un söylediği ve temsili Platon resminin olduğu “siyasetle uğraşmamanın cezası sizden daha aptal olanlar tarafından yönetilmektir.” resminin paylaşılması nedeniyle; TCK’nın 125/3-a maddesi gereğince 365’er GÜN ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMIŞTIR.

Kadir Can GÖK arkadaşımıza ise, facebook profili üzerinden yaptığı yazışmalarda “millet seçime gidecek, son sözü millet söyleyecek, eğer diktatör görmek istiyorsanız Mısıra gidin” içerikli kendisine ait olmayan twit’i paylaştığı ve yine yazışmalarından “oğlum bak git, sen ne şerefsiz bir şey çıktın ya! Şeklindeki yazışması bizzat dönemin başbakanı Recep Tayip ERDOĞAN’ı hedef alan saygınlığını rencide edebilecek nitelikte küfür olarak görülmesi nedeniyle; Ceyhan 2. Asliye Ceza Mahkemesi TCK’nın 125/3-a maddesi gereğince 365’er GÜN ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMIŞTIR.

Kadir Can GÖK ve Bülent Ecevit ÖZHAN arkadaşlarımız kimseye hakaret etmediklerini, eleştiri sınırları içerisinde davrandıklarını ve yine Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ile teminat altına alınan ifade hürriyeti kapsamında kaldıklarını, kişinin şeref ve haysiyetini rencide edici herhangi bir ifade de bulunmadıklarını ifade etmelerine rağmen; bu cezaların Gezi Eylemlerinin 2. Yıl dönümüne denk gelen bir tarihten verilmiş olmasını manidar görüyoruz.

Kadir Can GÖK ve Bülent Ecevit ÖZHAN arkadaşlarımıza verilen bu cezaları asla kabul etmediğimizi belirtir, bir üst yargı organına taşıyacağımızın bilinmesini istiyoruz.

Ali İsmail’in, Ethem’in, Ahmet’in, Abdocan’ın, Mehmet’in, Medeni’nin, Hasan Ferit’in, Berkin’in bedenleri toprakta çürürken ve katillerinden hesap sorulmazken arkadaşlarımızı, AKP’de aldıkları talimatlarla cezalandıranları uyarıyor ve kınıyoruz. Siyasal iktidarın asıl amacı Eğitim Sen üyelerini toplumun nazarında itibarsızlaştırmak ve terörüze etmektir.

Ancak şu bilinilmeli ki bizler legal zeminde; demokratik haklarımızı AKP’nin polis terörüne rağmen bugüne kadar korkmadan kullandık. Bundan sonrada adli ve idari soruşturmaların içeriğine bakmadan; üyelerimizin ekonomik, özlük, demokratik talepleri için, ülkemizin demokratikleşmesi için, ülkenin kaynaklarının sermayenin değil halkın talepleri doğrultusunda harcanması için sokakları ve alanları kullanmaya devam edeceğiz. Eğer bu suçsa bu suçu her gün işlemeye devam edeceğimizin bilinmesini isteriz.

“Korkunun ecele faydası yoktur.” AKP Geziyle hesaplaşmak istiyorsa, başta Berkin ELVAN olmak üzere gezide katledilen yoldaşlarımızın katillerini yargı önüne çıkarıp hesabı sorulmalıdır. Ancak bugüne kadar yapılan tek şey katillerin ödüllendirilmeye çalışıldığı, şehitlerimizin acılı annelerinin miting alanlarında yuhalatmamaları ne insanlık nede ahlaka sığan bir durumdur.

Eğitim Sen üyeleri, sadece Gezi eylemleri sürecinde değil, mücadeleye atıldığı ilk yıllardan bu yana haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı direnmekte, bu nedenle soruşturma, sürgün ve cezalarla karşı karşıya kalmaktadır. Ne siyasi iktidar temsilcilerinin tehditleri, ne de MEB`in soruşturma ve sürgünleri bizi biz eden ilke ve değerlerimizden asla geri döndüremeyecektir. 15.05.2015

 

Ahmet KARAGÖZ

 

Şube Başkanı

 

Adana'da KESK, DİSK, TMMOB ve TTB'nin çağrısıyla bir araya gelen çeşitli sendika ve meslek odaları temsilcileri Soma'da yaşanan katliamın yıl dönümünde bir anma yürüyüşü gerçekleştirdi.

 

DİSK Çukurova Bölge Temsilciliği önünde toplanan çeşitli sendika ve meslek odaları temsilcileri, bir yıl önce Soma'da yaşanan katliamda yaşamını yitiren madencileri anmak için İnönü Parkı'na kadar bir yürüyüş gerçekleştirdiler.
İnönü Parkı'ndokunan basın açıklamasında, "Soma'da yaşanan kaza değil cinayettir. 301 maden emekçinin ölümü kader değil katliamdır. Bu katliamın sorumluları hesap vermemiştir. Bu kaza mıdır, kader midir? Hayır, bu resmen cinayettir! Emekçileri güvencesizliğe, taşeronlaşmaya, denetimsizliğe teslim edenlerin işlediği cinayet" ifadeleri kullanıldı.

Adana’da Eğitim İş kolunda örgütlü sendikaların şube başkanları ve üyeleri TÜGVA’nın paneliyle ilgili suç duyurusunda bulundu.

Adana adliyesi önünde toplanan kitle “SAYIN MÜDÜR (CEO) TÜGVA’NIN PANELİNE DEĞİL! OKULLARIN SORUNLARINA ÇÖZÜM BUL” pankartı açarak; basın açıklaması gerçekleştirdi.

Açıklamada Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet KARAGÖZ “Kendini CEO olarak tanımlayan İl Milli Eğitim Müdürü uygulamalarıyla Eğitim ve Öğretimi Adana da bitirme noktasına getirmiştir. İddia ettiği gibi; eğitimde kara geçemeyen CEO, Kendisini Adana’ya İl Milli Eğitim Müdürü olarak atayanlara karşı başarısızlıklarını AKP’nin siyasi etkinliklerine; Öğrenci, Öğretmen ve Okul İdarecilerinin katılımını sağlayarak af ettirmeye çalışması liyakattin önemini bir kez ortaya koymaktadır.


 23 Aralık 2014 tarihinde Eğitim Sen, Türk Eğitim Sen ve Eğitim İş sendikaların şube başkanları ve sendikalarımızın avukatlarıyla Adana İl Milli Eğitim Müdürüne yargı kararlarının uygulanmasına ilişkin ziyarette bulunarak taleplerimizi iletmiştik. Ancak İl Milli Eğitim Müdürü “Adana’da yargıçların yönetici atama yönetmeliğini okumadan karar verdiklerini, hukuku katlettiklerini”, Milli Eğitimi özel bir işletmeye benzeterek “bizler kar etmek istiyoruz dolayısıyla çalışma arkadaşlarımızı biz belirleriz. Sizlerle nikâh kıymak, evlenmek istemiyoruz. Neden ısrarla bizimle çalışmak istiyorsunuz”. Bu cümleleri sarf eden sanki Adana gibi büyük metropolün İl Milli Eğitim Müdürü değil de, zarar eden ve işte atılma korkusu yaşayan bir işletme müdürünün davranışı gibidir.

Milli Eğitim Bakanına sesleniyoruz; İşletme Müdürü; Adana da Eğitim ve Öğretimi bitirme noktasına getirmiştir. Adanalı İşletme Müdürü değil, Milli Eğitim Müdürü istiyor.

Yaklaşık olarak 26 bin eğitim çalışanın İl Milli Eğitim Müdürü tarafsızlığını yitirmiş, siyaseten iktidara “Taraf olmayan bertaraf olur.” dercesine geçmiş dönemlerle hesaplaşma, intikam alma duygusuyla davranıyor olması aslında son 13 yıldır toplumun muhalif kesimlerine uygulanan linç girişiminden başka bir şey değildir.

Hukuktan, pedagojiden, liyakatten yoksun, taraflı ve sığ değerlendirmeleriyle eğitimi de vicdanları yaralayan uygulamalara imza atmaktadır. Bu uygulamalardan kaynaklı yaşanan mağduriyetlerin sorumlusu; kanunsuz uygulamalarda imzası olan herkese aittir.


 Kanun, yasa ve yönetmeliklere göre işlem yapması gereken Milli Eğitim Müdürü; İşletme Müdürlüğünden başarısız olunca AKP’nin İl Başkanı gibi davranması bizleri şaşırtmamıştır.

29.04.2015 tarihinde TÜGVA Adana İl Temsilcisi Gürkan ÖZKAYA’nın Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğüne 5 Mayıs 2015 tarihinde saat 13:00’da Sarıçam ilçesine bağlı Evliya Çelebi Mesleki Endüstri Anadolu Lisesinin Çok Amaçlı salonunda yapacakları ‘Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi’ konulu panel için Adana merkez ilçelerimizde bulunan idareci ve öğretmenlere duyurulmak üzere verilen dilekçeye İl Milli Eğitim Müdürü hızla Merkez İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine 30.04.2015 tarih ve 4556102 yazılarıyla; Merkez İlçe Milli Eğitim Müdürleri ise 05.05.2015 tarihinde tüm okullara gönderdikleri yazılarla bu duyurunun idareci ve öğretmenlere yapılmasını istenmişlerdir.

TÜGVA bir sivil toplum örgütüdür. Elbette istediği siyasi partiyi destekleyebilir. İstediği paneli de yapabilir. Bizim itirazımız TÜGVA’nın paneline değildir. AKP’nin seçim bildirgesinde yer alan ‘Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi’ konulu panele okullarımızın, idarecilerimizin, öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin üzerinden AKP’ye siyasi rant sağlamaya yönelik İl Milli Eğitim Müdürünün kendine görev çıkarmasınadır. Üç gün önce; Eğitim Sen, Türk Eğitim Sen ve Eğitim İş sendikaları olarak panele katılarak ihtirazlarımızı dile getirdik. İki gün öncede Çukurova Gazeteciler Cemiyetinden yaptığımız Basın Açıklamasından Adana İl Milli Eğitim Müdürüne sorduğumuz iki soruyu bugün yine soruyoruz.
 
 
 


• Hangi yetkiye dayanarak bir siyasi partiye siyasi rant sağlamak için öğretmen ve idarecileri bu panele çağırdınız?

• Ve yine hangi yetkiye dayanarak veli bilgisi ve izni olmadan ders saatleri içerisinde adı geçen okulun tüm öğrencilerini bu salona topladınız?

Yüksek Seçim Kurulunun, en son yapılan mahalli idareler seçimi öncesi almış olduğu 30.11.2013 tarih ve 554 nolu kararında “Mabetlerde, okullarda, kışla, karargâh, ordugâh gibi, askeri bina ve tesislerle askeri mahfillerde ve kamu hizmeti görülen diğer yerlerde kapalı yer toplantısı yapılamayacağına (298/51-son)” hükmetmiştir.

Bu gerekçeyle, Adana’da Eğitim İş kolunda örgütlü sendikaların şube başkanları olarak bugün burada ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunacağız.

Bu konunun sonuna kadar takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz.” Dedi grup daha sonra suç duyurusunda bulunmak için adliye binasına girdi.



Eğitim Sen Adana Şb    T. Eğitim Sen Adana 1 Nolu Şb T. Eğitim Sen Adana 2 Nolu Şb Eğitim İş Adana Şb

Ahmet KARAGÖZ         Selahattin DOLGUN                  Kamil KÖSE                            Reha ERTEKİN

6 Mayıs 1972’de İdam Edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı Saygıyla Anıyoruz!

Bugün 6 Mayıs. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan`ın idam edilerek katledilişlerinin üzerinden 43 yıl geçti. 6 Mayıs 1972`de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan`ı idam ederek onları yok edeceklerini sananlar, geçtiğimiz 43 yıl içinde nasıl bir yanılgı içine düştüklerini görmüşlerdir. 

 

İdamlarının üzerinden 43 yıl geçmiş olmasına rağmen, ne Denizlerin mücadelesi ne de uğruna canlarını verdikleri değerler yok olmuştur. Aksine, Denizlerin devrimci mücadelesi ve savundukları değerler, büyüyerek, güçlenerek, Denizler gibi çoğalarak yarınlara akmayı sürdürmektedir. 

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan`ın idamlarına "onay" verenlerin tümünü tarih silip bir kenara atmış; ancak Deniz, Yusuf ve Hüseyin bütün gençlikleriyle, düşünceleriyle, idealleriyle yaşamayı sürdürmüşlerdir. 

Yoldaşlarımızı kaybettiğimiz 1972 yılından bu yana Türkiye`de yaşayan halklar, Denizlerin yolunda kararlılıkla yürüyen gençler, her 6 Mayıs`ta daha güçlü, daha kitlesel ve daha büyük bir cesaretle Denizleri anarken, tıpkı onlar gibi sömürünün ve zulmün üzerine kararlılıkla yürüyorlar. 

Denizler egemenlerin baskı ve zulmü karşısında hiçbir zaman diz çökmemiş, son anlarında bile sömürünün, zulmün olmadığı, aydınlık ve güzel günlere olan inançlarını asla kaybetmeyerek, kendilerinden sonra yetişecek olan kuşaklara önemli sorumluluklar yüklemişledir. 

6 Mayıs, bizler için asla bir yas günü değildir. 6 Mayıs, emperyalizmin ve faşizmin saldırılarına karşı, taleplerimizi yok sayanlara karşı yürüttüğümüz mücadele gününün adıdır.  Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan`ın 6 Mayıs 1972`de bizlere bıraktığı mücadele bayrağını taşımanın onurunu yaşıyoruz. 

Eğitim Sen olarak, Denizlerin şahsında, dünyada ve ülkemizde, sömürüye ve baskıya boyun eğmeyerek yaşamını yitirmiş bütün devrimcileri saygıyla ve özlemle anıyoruz.