Artık Yeter! Ölümlere Seyirci Kalmayalım, Barışı ve Yaşamı Savunalım!
AKP’nin 7 Haziran seçimleri sonrasında tek başına iktidarını kaybetmesinin ardından, içeride ve dışarıda savaş politikalarının yeniden devreye girmesinin bedelini ülke olarak en ağır şekilde ödemeye devam ediyoruz. Gerek Başbakan Davutoğlu’nun “Bu vatan için evlatlarımızı feda etmeye hazırız” ifadesi, gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu ülke toprakları şehit kanı ile yoğrulmaya devam edecektir” sözlerinin ardından, savaşın bedelini ülkenin yoksul halk çocukları canlarıyla ödemeyi sürdürmektedir.
Yıllardır şiddet ve baskı politikalarında ısrar ederek, “yurtta barış, dünyada barış” için gereğini yapmak yerine, erken seçimlerde “tek başına iktidar” için gözlerini kan bürüyenlerin “inadına savaş” hırsı yüzünden, gencecik canlar hayatının baharında toprağa düşmeyi sürdürmektedir. Son iki aydır Suruç, Varto, Silopi, Silvan, Cizre ve Yüksekova’da yaşanan çatışmalar sonucunda aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda insan hayatını kaybetmiş, ateş yine düştüğü yeri yakmıştır.
Yarbay Mehmet Alkan’ın kardeşinin cenazesinde söylediği “Düne kadar çözüm diyenler, neden şimdi savaş diyor?” sorusu yanıt beklerken, dün akşam saatlerinde Hakkari-Dağlıca’da yaşanan saldırı sonucunda yine yüreklere ateş düşmüştür. Eğitim Sen olarak hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diliyor, barış ve kardeşliği savunmak yerine, savaşı ve ölümü kutsayanları lanetliyoruz.
Günlerdir yaşanan çatışmalardan “siyasi rant” çıkarmaya çalışanlar “Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz.” sözünü unutmamalıdır. Her gün cenazelerin geldiği, gözyaşlarının sel olup aktığı bir ülkede birilerinin “koltuk hırsı” uğruna, inadına savaş çığırtkanlığı yapmasını ve daha çok ölüm istemesini kabul etmek ya da onaylamak mümkün değildir.
Türkiye’de yaşayan ve halkların kardeşliğine inanan kesimler yıllardır benimsenen çözümsüzlük politikaları nedeniyle ağır bedeller ödemiş, telafisi mümkün olmayan acılar yaşamıştır. Bugün yaşanan ölümlere “Artık yeter!” demenin vakti gelmiştir. Barışa sahip çıkmak, ölümü değil yaşamı savunmak, silahların yerine demokratik siyasetin konuşması için ısrarcı olmadıkça daha büyük acıların yaşanmasının önüne geçilemez. “Artık Yeter! Ölümlere Seyirci Kalmayalım, Barışı ve Yaşamı Savunalım!”
Hepimizin başı sağ olsun…
Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu
Basına ve Kamuoyuna;
Adana Saimbeyli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne skandal atama.
Saimbeyli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne vekâleten yeniden atanan Yusuf Akpolat'ın torpili kimler?
Bu atamayı yapan ve yaptıranların yaklaşımı aslında ülkedeki eğitim sisteminin geldiği acı tablonun sorumlusu zihniyeti de göstermektedir.
Saimbeyli İlçe Milli Eğitim Müdür Vekili Yusuf AKPOLAT'ın yaptığı birçok uygulama ile ilgili geçtiğimiz yıl ön inceleme ve soruşturma açılmış, bir kısmı sonuçlanmış, bir kısmı devam etmektedir. Bu soruşturmalarda belgelere dayalı birden çok görevi kötüye kullanma, devleti zarara uğratma, yüklenicilerle işbirliği yaparak gerçeğe aykırı belge düzenlemek, ihale mevzuatına aykırı iş yapmak suçları tespit edilmiş, Feke Cumhuriyet Başsavcılığı’na yetkililer tarafından suç duyurusunda bulunulmuştu.
Soruşturmayı yürüten müfettişler; bitirdikleri soruşturma sonucu, Yusuf AKPOLAT'a görevden alma teklifi ve çok sayıda disiplin cezası vermişlerdir.
Ayrıca Saimbeyli İlçe Kaymakamı Bedirhan İMAMOĞLU, Adana Valiliği’ne görüş yazısı göndermiş ve adı geçen kişinin İlçe Milli Eğitim Müdür Vekili olarak görevlendirilmemesini istemiştir.
Bu nedenle kaymakam GÖREVDEN ALINMIŞ, 27.07.1015 tarihinde Yusuf AKPOLAT İlçe Milli Eğitim Müdür Vekili olarak görevlendirilmiştir.
Yaptıkları hukuksuz uygulamalar, işledikleri suçlar belgeli olan böyle birinin arkasındaki siyasi güç nedir? Nasıl bir siyasal zihniyetle karşı karşıyayız? Kaymakam görevden alınıyor. Şikâyet ve soruşturma sonuçları, işlenen suçlar yok sayılıyor, bu şahıs korunuyor.
Böyle bir skandal ve hukuksuzluk eğitim tarihinde görülmemiştir.
Ülkede siyasal çevrelerin yolsuzlukları ile ilgili yapılan baskılara, yağdırılan cezalara, siyasileri ve yakınlarını korumak için, başta bağımsız, ilkeli basın ve basın çalışanları olmak üzere tüm duyarlı toplumsal kesimler üzerinde estirilen baskılara bakıldığında bu durumu yadırgamamak gerekiyor. Ancak böyle bir şahsiyetin de eğitim yöneticisi olmasını asla kabul etmiyoruz.
Adana İl Milli Eğitim Müdürü’nü ve Adana Valisi’ni göreve davet ediyor, bu görevlendirmeyi derhal iptal etmelerini ve işlenen suçlarla ilgili işlemlerin derhal yapılmasını istiyoruz. “ALIN BU ADAMI” diyoruz.
Yeni eğitim öğretim yılının başlayacağı bu günlerde onlarca eğitim sorunu varken, yerelde yapılan açıklama ve girişimlerin hem İl Milli Eğitim Müdürlüğü hem de Valilik tarafından değerlendirilmemiş olmasını ve konunun sendikamız genel merkezine kadar taşınmak zorunda kalınmasındaki sorumluların tutumlarını yadırgıyor; bu konuda gerekli çalışmalar yapılmadığı taktirde konuyu Milli Eğitim Bakanlığı’na taşıyacağımızı belirtiyoruz.
Ekler: Konuyla ilgili belgeler ektedir.
Eğitim Sen Genel Merkez Yürütme Kurulu Adına
Ahmet KARAGÖZ
Şube Başkanı
Rojavalı çocuklar eğitim hakkını kullanamıyor
Adana’nın Karataş ilçesine bağlı Tuzla ve Karagöçer köyü civarına yerleşen Rojavalı Kürt mültecilerin çocukları eğitim göremiyor. IŞİD saldırılarından kaçarak Türkiye’ye gelen ailelerin çocukları, hiç okuma yazma bilmiyor. Çoğu Kobanê’nin köylerinden gelen mültecilere geçici koruma kimlik belgesi verilmesine rağmen devlet çocukların eğitimi ile ilgilenmiyor. Bu soruna bir çözüm bulunamazsa tarımda ucuz iş gücü olarak görülen mültecilerin yoksullukları çocuklarına miras kalacak.
SAVAŞ MAĞDURLARININ SON DURAĞI
Ülkemizde içeride ve dışarıda savaş tamtamları çalarken Karagöçer, savaşın emekçilere ölüm, yoksulluk, tutsaklık ve göç getirdiğini gözler önüne seriyor. Karagöçer, savaşın sonuçlarını en ağır şekilde yaşayanların son durağı olmuş durumda. ‘90’lı yıllarda asker baskısı ile köyleri boşaltılan Şırnaklıların yerleştiği Karagöçer’de, 20 yılı aşkın süredir tarım işçiliği yaparak yaşayan vatandaşların birçoğu yaşamlarını sürdürdükleri çadırlarda doğdu, burada büyüdü, evdendi ve çocuk sahibi oldu. Kendi topraklarını terk etmek zorunda kalarak Türkiye’deki savaşın sonuçlarını ağır bir şekilde yaşayan Kürt vatandaşların yaşadığı Karagöçer son yıllarda IŞİD zulmünden kaçan Kobanêli ailelerin de evi oldu. Bir su kanalının iki yakasında kurulan etrafı sazlarla çevrelenerek yapılmış çadırlardan oluşan yerleşim yerinin bir bölümünde Kobanêli aileler var. Çadırların arası çocuklarla dolu. Birçoğu okul çağına gelmiş olan çocuklar oynarken, su taşırken görülüyor. Tarım işçiliği yaparak hayatını kazanan ailelerin çocukları anne babaları işe gittiği zaman kendilerinden küçük kardeşlerine bakıyor. Çocukların tamamı okula gitmek istediklerini söylüyor. Aileler de çocuklarının okula gitmesini istiyor ama bugüne kadar bunun nasıl olacağını hiç düşünmemişler.
ÇOCUKLAR TEMEL HAKLARINDAN MAHRUM
Eğitim Sen Adana Şubesi Eğitim Sekreteri Emine Soncu ve Hukuk Sekreteri Mehmet Akarsubaşı konuyla ilgili köyde Rojavalı ailelerle görüştü. Arap çocukların gittiği okulların sayısının arttırılmasını ve Türkiye’de hiç okula gitmemiş olan Rojavalı çocukların da benzer şekilde Türkiye’de eğitim görebilmeleri için bir ön çalışma yaptıklarını anlatan Eğitim Sen’liler bu çalışmayı derinleştirerek kamuoyuna sunacaklarını ve devletin ilgili kurumlarına ileteceklerini ifade etti.
Yaptıkları gözlemi aktaran Eğitim Sen Adana Şubesi Eğitim Sekreteri Emine Soncu, gördük ki Rojava’dan gelen çocuklar temel insan hakkı ve çocuk hakkı olan eğitimden mahrumlar. Yapılan çalışmada Suriye’de eğitime başlayan çocukların da yetersiz Arapçalarından dolayı ve ana dillerinde eğitim almadıkları için Arapça okuma yazmada sıkıntılı olduklarını tespit ettiklerini aktaran Soncu, Türkiye’de de Kürtçe eğitimin olmadığını ifade etti. Sadece Karagöçer’de eğitim hakkını kullanamayan 30-35 öğrenci ve aileleri ile görüştüklerini, bu sayının Adana’da daha fazla olduğunu dile getiren Soncu, Valilik ve MEB ile raporu paylaşıp çözüm üretilmesi konusunda ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti.
Temel gıda ihtiyaçlarını bile karşılayamayan ailelerin eğitimi hiç düşünmediğinin çalışmalarında da ortaya çıktığını kaydeden Eğitim Sen Adana Şubesi Hukuk Sekreteri Mehmet Akarsubaşı, “Kobanê’den gelen bir annenin ‘Biz hiç eğitimi düşünmedik. Siz bizim gözümüzü açtınız’ demesi bunun ifadesidir” dedi. Ortalama iki yıldır burada kalan ailelerin çocuklarının ne Arapça ne de Türkçe bildiğini aktaran Akarsubaşı, “Burada da Kürtçe eğitim yok. Suriye’de Arapça eğitim dayatılan bu halka kırk katır mı satır mı dayatması yapılıyor” şeklinde konuştu.
Volkan PEKAL
Evrensel
Adana
Bilindiği üzere 31 Ağustos 2015 tarihli Resmi Gazete’de tüm kamu kurum ve kuruluşlarında bazı istisnalar haricindeki naklen veya açıktan atamaları durduran Başbakanlık Genelgesi yayımlanmıştır. Genelgenin yayımlanma nedeni çok açıktır. Bugüne kadar yapılan atamalarda temel kriteri “kapı kulu” yaratmak ve dolayısıyla kadrolaşmak olan AKP, seçimlere kadar bürokrasideki kontrolünden taviz vermekten kaçınmak ve her şeyi kendi iradesine bağımlı kılmak istemektedir.
Ancak, “Ben yaptım oldu!” mantığıyla yürürlüğe konulan genelgenin özellikle yükseköğretim alanındaki sonuçları açısından telafisi mümkün olmayacak zararlara neden olacağı hiç düşünülmemiştir. Zaten genelgeyi kaleme alanların böyle bir derdi de bulunmamaktadır.
Özellikle “yurt dışı” görevlendirme kararı bekleyen çok sayıda akademisyenin bu genelge ile mağdur olacağı çok açıktır. Genelgenin yürürlüğe girmesinden önce “görevlendirme kararı” alanlar ile genelgenin yayımlanmasından sonra alınacak kararlar arasında böylesine eşitsiz bir durum yaratılması kabul edilemez.
Başka bir sorun ise araştırma görevlileri, uzmanlar ve yardımcı doçentler için geçerlidir. Genelgede istisnai atamalar arasında sayılmayan bu statülere yapılacak atamalar da durdurulmuştur. Belirtmek isteriz ki özellikle ÖYP atamalarının durdurulmuş olması, kimi adaylar açısından olası mağduriyetleri engelleyebilecek niteliktedir. Ancak mağduriyetleri engelleyebilecek nitelikte olmasının nedeni, genelgenin yazım amacından çok YÖK’ün sorumsuz yaklaşımıyla doğrudan ilgilidir.
Çünkü ÖYP atamaları için getirilen “alan sınavı” uygulamasına dair yargı kararı beklenmeden sınavlar yapılmaktadır. Yargının “alan sınavı” uygulamasını iptal etmesi durumunda bu sınav sonucuna göre yapılacak atamalar hukuksuz olacak ve çok sayıda aday mağdur edilmiş olacaktır.
Yardımcı doçentlik kadrosuna yapılacak atamaların durdurulması ise akıl alır gibi değildir. Çünkü doktorasını bitirmiş ve kadro bekleyen çok sayıda akademisyen bulunmaktadır. Kaldı ki hali hazırda YÖK ve üniversite rektörlükleri de bu kadroları istedikleri kişilere keyfi biçimde dağıtmaktadır. Dolayısıyla yardımcı doçent atamalarının durdurulmuş olmasının da akla ve hukuka uygun hiçbir yanı yoktur.
Eğitim Sen olarak altını çizerek belirtmek isteriz ki “Ben yaptım oldu!” mantığıyla yönetildiğimiz her geçen günün yaşamlarımızı daha büyük çıkmazların içine sürüklediği artık büyük ve yakıcı bir gerçektir. Demokrasi ve barışın toplumsal yaşamımızın her köşesinde hayati bir ihtiyaç haline geldiği bugünlerde, tüm kontrolü kendi elinde tutmak isteyenlere, yaşam hakkımız başta olmak üzere en temel haklarımızı dahi AKP’nin iki dudağının arasına sıkıştıran düzenlemelere karşı başta Meclis’te grubu olan siyasi partiler olmak üzere tüm demokrasi güçlerini sorumluluğa ve göreve davet ediyoruz. Yukarıda ifade ettiğimiz ve çalışma yaşamında yerleşmiş uygulamaların dahi Başbakan’dan “izin alınacak” konular arasında bulunmasının akla ve hukuka uygun hiçbir gerekçesi olmadığının bilinmesini istiyoruz.
Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu
Örgütlenme Çalışmalarımız Devam Ediyor.
Örgütlenme çalışmalarımız kapsamında Yüreğir Rehberlik ve Araştırma Merkezinde Seda Kılar ve Çağrı Evyapan arkadaşlarımız üye olarak aramıza katılmışlardır. Mücadelemize güç katan arkadaşlarımıza hoşgeldiniz diyoruz.
Adana’da Barış yürüyüşüne polis engeli
Adana'da 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yapılmak istenen yürüyüş polis barikatları ile kesildi. Barış Blok'u nun çağrısıyla İnönü Parkı'nda bir araya gelen vatandaşlar polis ablukasına alınarak parktan çıkarılmadı.
Emniyetle görüşen HDP Adana Milletvekilleri Meral Danış Beştaş ve CHP milletvekili İbrahim Özdiş yürüyüş yapmanın anayasal hak olduğunu belirterek polisin suç işlediğini söyledi. Ancak emniyet yapılmak istenen yürüyüşün 2911e aykırı olduğunu iddia ederek Parkı çevreleyen çevik kuvveti çekmedi. Kitle polisin tavrına sloganlarla cevap verdi. Kitle içerisinden atılan hırsız katil Erdoğan sloganının ardından Adana Emniyetinin yasa dışı slogan atılıyor şeklinde anons yapması dikkat çekti.
Park içerisinde yapılan eylemden konuşan HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş kendilerinin barışı kendi önlerini kesen polisler için de istediklerini belirterek "bizim tavrımız nettir. Biz ne gerilla ne de polis, asker cenazesi gelsin istiyoruz"dedi. AKP'nin savaş ilanını seçimden önce dolma bahçe mutabakatını bozarak yaptığını dile getiren Beştaş, barışta ısrar edeceklerini söyledi.
HDP Adana Milletvekili Rıdvan Turan bu savaşta ısrar edenin recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirterek halk barış istiyor. Sizin devrinin artık kapandı barışın hukukun devri açıldı"dedi. Erdoğan'a seslenen Turan bu ülkede bedeli ne olursa olsun barış ve demokrasi egemen olacak dedi.
CHP adana Milletvekili İbrahim Özdişin yaptığı konuşmada: "iktidarın valisi olanların engeline uğradık. Adana valisi halkın devletin valisi ol. İktidarın değil. Mili irade deyip 7 Haziran'da çıkan milli iradelere saygı göstermedi. Barıştan yana olanlar kasımda sarayı yıkacak. 1 Kasımdan sonra barış türküleri söylenecek" dedi. (Adana/EVRENSEL)
Barış özleminin, özellikle son yıllarda Ortadoğu merkezli savaşın ve emperyalist işgallerin, Türkiye içinde ve dışında çatışmaların artmasıyla birlikte daha da artığı bir dönemden geçiyoruz. Bu yıl 1 Eylül Dünya Barış Günü, Ortadoğu’da şiddetlenen çatışma ve katliamların, Türkiye’de yeniden kışkırtılan çatışma ortamı sonrasında yaşanan ölümlerin, baskı, şiddet ve fiili sıkıyönetim uygulamalarının yaşandığı bir döneme denk geldi.
Kamu emekçilerinin başta iş güvencesi olmak üzere, mevcut olan birçok kazanılmış hakkının ortadan kaldırılması için gece gündüz demeden çalışanlar, bir taraftan işçi ve emekçilerin sofrasındaki ekmeği daha da küçültmek için peş peşe adımlar atarken, diğer taraftan içeride ve dışarıda benimsediği savaş politikaları ile bizleri ve ülkemizi sonu görünmeyen bir karanlığın içine doğru bütün gücüyle itiyor.
Türkiye’de savaştan, silahlanmadan rant uman kesimler, barışı savunmak yerine sürekli çatışma ve savaş çığırtkanlığı yapıyor. Yıllardır şiddet ve baskı politikalarında ısrar edenlerin, “yurtta barış, dünyada barış” için mücadele etmek yerine, “içeride savaş, dışarıda savaş” politikasının benimsenmesinin bedelini, bu ülkenin gençleri, AKP’nin seçim hesaplarına kurban edilerek, yaşamlarının baharında ölüme gönderilerek ödüyor.
Türkiye’nin belli il ve ilçelerinde fiilen sıkıyönetim ilan edilmiş, toplumsal yaşamın bir bütün olarak güvenlik güçlerince kuşatılmasıyla sivillere yönelik infazlar yaşanmaya başlanmıştır. Son iki ay içinde öldürülen çocukların, hayatının baharında toprağa düşen gençlerin aileleri, yakınları başta olmak üzere, Türkiye’de yaşayan bütün halkların “acil barış” talepleri dikkate alınmalıdır.
Devletin görevi çocukları ve gençleri ölüme göndermek değil, onları her ne pahasına olursa olsun yaşatmaktır. Demokratik, insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir devlet, içeride ve dışarıda barışçıl bir siyaset izleyen Türkiye özlemi ve mücadelesi güncelliğini hala korumaktadır.
Sendikalarımız ve emek mücadelesi yürüten biz eğitim ve bilim emekçileri açısından barış mücadelesini, tüm diğer alanlarda yürütülen mücadelelerden ayrı değerlendirmek mümkün değildir. Barışın, kardeşliğin ve demokrasinin hayat bulmadığı ülkelerde, emekçilerin var olan haklarını koruması ve yeni haklar kazanması söz konusu olamaz.
Savaşların, işgallerin yoğunlaştığı, farklı milliyetlerden ve mezheplerden halkların birbirine karşı kışkırtılmaya çalışıldığı bugünlerde biz eğitim ve bilim emekçilerine düşen görev, bugünümüzü ve geleceğimizi yakından ilgilendiren bu gelişmelere seyirci kalmak değil, emek, barış ve demokrasi mücadelesini güçlendirmek, baskılara ve zorba yönetim anlayışına karşı çıkmak olmalıdır.
Demokrasi, yalnızca siyasi ve ekonomik hak ve çıkarlarımızın gelişmesi değildir. Emek mücadelesinin güçlenmesi, sorunlarımızın kalıcı olarak çözülmesi, kadınlar üzerindeki her türlü baskının engellemesi, çalışma yaşamında, eğitimde, sağlıkta, tüm ekonomik ve sosyal sorunlara yönelik halkçı çözümlerin yaratılması için mücadele, savaş ve şiddet politikalarına karşı yürütülen mücadeleden ayrı değildir.
Eğitim ve bilim emekçileri olarak savaşa karşı demokrasi ve barış için birleşmek dışında bir seçeneğimiz yoktur. Çünkü demokrasiyi kazanmak, Kürt sorununun barışçıl temelde ve eşit haklar temelinde çözüme kavuşması, tüm inançların özgürce yaşanabilmesi, emekçilerin hak arayışlarının önündeki tüm engellerin kaldırılması, “gündüzleri işsiz gezilmeyen, geceleri aç yatılmayan” bir Türkiye yaratılması hedefine bir adım daha yaklaşılması demektir.
Türkiye’nin içine itildiği şiddet sarmalından bir an önce çıkabilmesi için savaş çığırtkanlarına karşı barış mücadelesini güçlendirmenin önemi ortadadır. Çünkü barışı kazanmak, eşitliği ve demokrasiyi kazanmanın ön koşuludur.
Türkiye halklarının yıllardır özlem duyduğu, silahların tamamen susup siyaset konuşulduğu, gerçek anlamıyla halklar arasındaki barış ve kardeşlik duygularının güçlendiği bir ortamın yaratılması gerekmektedir. Bugün silahların susması ve şiddetin sona ermesi, savaştan beklentileri olan barış düşmanları dışında toplumun tüm kesimlerinin ortak beklentisidir.
Silahların ve savaşın konuştuğu yerde ne barış, ne demokrasi, ne ekmek, ne de özgürlükten söz edilebilir. Bu nedenle eğitim ve bilim emekçileri olarak, herkesi savaşa ve ölümlere karşı sesimizi yükseltmeye, demokrasi ve barış için birleşmeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyor, Türkiye ve dünya halklarının 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyoruz.
Bilim ve Sanat Merkezlerine Öğretmen Seçme ve Atama Kılavuzu Yayımlandı
Bakanlığımıza bağlı Bilim ve Sanat Merkezlerinin öğretmen ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak öğretmen alımı yapılacaktır. Atamalara ilişkin başvurular 1 -7 Eylül 2015 tarihleri arasında bakanlığımızın mebbis.meb.gov.tr adresinden alınacaktır. Belirlenen atama ölçütleri ve mevzuat hükümleri atama kılavuzunda bulunmaktadır. Bilim ve Sanat Merkezlerine Öğretmen Seçme ve Atama e-Kılavuzu’nda belirtilen hususlarda yer alan açıklamalar doğrultusunda iş ve işlemlerin 7 Eylül 2015 Pazartesi günü mesai bitimine kadar yapılması gerekmektedir.
Bilim ve Sanat Merkezlerine Öğretmen Seçme ve Atama Kılavuzu´nu indirmek için tıklayınız.
EĞİTİM SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ KONFERANS DİZİSİ
EĞİTİM SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ KONFERANS DİZİSİ
Konu: “Dershane ve Eğitim Sorunları”
Konuşmacı: Prof. Dr. Adnan GÜMÜŞ
Tarih: 25 Ağustos 2015 Salı
Saat: 17.00
Yer: Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi
Konu: “Üniversite ve Bilimde Dünyada ki Yerimiz”
Konuşmacı: Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ
Tarih: 26 Ağustos 2015 Çarşamba
Saat: 17.00
Yer: Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi
Konu: “Kreş ve Anasınıfı Eğitiminde Durumumuz”
Konuşmacı: Prof. Dr. Yaşare Aktaş ARNAS
Tarih: 27 Ağustos 2015 Perşembe
Saat: 17.00
Yer: Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi
Konu: “Suriye’li Çocuklar Kayıp Bir Kuşağa Dönüşmemesi İçin
Acil Eğitim Önerileri”
Konuşmacı: Prof. Dr. Adnan GÜMÜŞ
Tarih: 28 Ağustos 2015 Cuma
Saat: 17.00
Yer: Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi
Dahası...
2016-2017 yılı TİS görüşmelerinin 6. oturumu 22.08.2015, Cumartesi günü (bugün) yapıldı. Toplantı salonuna girişimizde toplantı düzeninin değiştirilmiş olduğunu, her iki tarafın heyet başkanlarının toplantı masasının baş tarafında, yan yana olacak şekilde sandalye konduğunu görmemiz üzerine MEMUR SEN ile geçici AKP Hükümetinin daha baştan anlaşmış olduğunu öğrenmiş olduk.
Toplantının açılışında ÇSGB Bakanı Faruk ÇELİK, MEMUR SEN ile mutabakata varıldığını, 2016 yılı için ilk altı ay %6, ikinci altı ay için %5 olmak üzere kümülatif %11.3 artış yapılacağını, enflasyonun yüksek çıkması halinde farkın yansıtılacağını, 2017 yılı için ilk altı ay için %3, ikinci altı ay için %4 olmak üzere kümülatif %7.1 artış yapılacağını ve enflasyon farkının yansıtılacağını belirterek mutabakata varılan diğer hususlarla ilgili bilgi vermiştir. Emeklilerle ilgili olarak da Eylül 2015’ten itibaren geçerli olacak şekilde memur emeklilerine SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinde olduğu gibi kısmi bir iyileştirme yapılacağını, emekli ikramiyelerinin hesaplanmasında artış olacağını ifade etmiştir.
Bunun yanısıra yapılan açıklamada;
“Bu toplu sözleşme ile 2005 yılından sonra göreve başlayan çalışanlara ilave bir derece verildiği,
Öğretmenlere 2016 için aylık brüt 98 TL’ye, 2017 yılında ise 140 TL’ye kadar nöbet ücreti ödeneceği,
Hafta sonu sınavda görev yapan öğretmenlerin ücretinin 58 TL’den 132 TL’ye çıkarıldığı,
Sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeline taban oranı artırıldığı,
Eş durumu tayinlerinde öngörülen 3 yıllık sigortalı olma şartının 1 yıla indirileceği,
Başta sağlık personeli olmak üzere fiili hizmet zammı talebi için bir bilim kurulu oluşturulacağı, Bilim kurulu çalışmalarını 2016’da tamamlayacağı,
4C kapmasında çalışan memur gibi çalışan işçilerin sözleşmeli pozisyonuna yasal düzenleme kadro için çalışma yapılacağı, 4/C’lilere 150 TL ek ödeme yapılacağı,
Yurtdışı teşkilatta çalışanlara aile yardımı yapılacağı,
Şef, mübaşir, sivil savunma uzmanı, KİT'lerdeki mühendis ve mimar ile koruma/güvenlik görevlilerinin tazminatlarında ilave artış sağlanacağı,
Tapu dairelerinde yoğun olarak çalışanlara fazla çalışma ücreti verileceği,
Cuma günleri ibadet tatili çalışması yapılacağı” belirtilmiştir.
MEMUR SEN Genel Başkanı Ali YALÇIN, TİS görüşmelerinde ilk defa yüzde yüz mutabakat sağlandığını, bunun tarihi bir anlaşma olduğunu ve önemli kazanımlar elde edildiğini belirterek yapmış olduğu sözleşmeyi öve öve bitirememiştir.
Ardından, ÇSGB Bakanı Faruk ÇELİK, diğer Konfederasyon başkanlarına söz vermeyip basın mensuplarının sorularını alacağını ifade etmiştir. Bunun üzerine Eş Genel Başkanımız Lami ÖZGEN, fiili alarak söz alarak değerlendirme hakkımız olduğunu, Bakanın buna izin vermemesinin anti demokratik ve gayri ahlaki olduğunu belirtmiştir. Eş Genel Başkanımız; genel toplu sözleşme taleplerinin masada müzakere edilmeyip komisyonlarda, kapalı kapılar ardında bağıtlanmasının masayı anlamsızlaştırdığı, müzakereyi KESK’ten gizleyerek bir kez daha MEMUR SEN ile AKP’nin anlaşarak kamu emekçileri ve emeklilerini sefalete mahkûm ettiğini, yüzdelik zammın kabul edilemeyeceğini belirtip Bakanın tutumunu protesto etmiş ve salonu terk etmiştir.
Eş Genel Başkanımız salon dışında basın emekçilerine yapmış olduğu değerlendirmede, “yapılan sözleşmenin satış sözleşmesi olduğunu, 2016 yılı için kümülatif %11.3 artışın ortalamada %8.6, 2017 yılı için kümülatif %7.1’in ortalamada 5.06 artışa denk düştüğünü, bu oranların AKP Hükümeti tarafından hazırlanan Orta Vadeli Mali Plan (OVMP) da bütçedeki personel ödeneğindeki artış oranlarıyla örtüştüğünü, dolaysıyla ortada öngörülenin üzerinde elde edilmiş bir kazanım olmadığını, MEMUR SEN’in kamuoyuna ve TİS masasına açıkladığı taleplerinin yüksekliği karşısında imzaladığı oranların birbiriyle tutarsız olduğunu, dolaysıyla bunun bir satış sözleşmesi olduğunu ifade etmiştir. Eş Genel Başkanımız konuşmasının devamında 2015 yılında dövizdeki (ABD doları) devalüasyon oranının %18’i bulduğunu, 2015 yılında memur ve emeklilerin ciddi kayıpları olduğunu, bu hususun göz ardı edilerek TİS imzalandığını ve böylece bir kez daha sefalete mahkum edildiğini, bunun yanı sıra en önemli taleplerimiz arasında olan vergi dilimleri oranlarının düşürülmesinin, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasının gündeme getirilmediğini, fiili hizmet zammı ile ilgili taleplerin karşılanmadığını, demokratik taleplerin gündeme dahi getirilmediğini, çalışma koşullarının güçlüğünün azaltılmasına dönük taleplerin karşılanmadığını, 4/C’lilerin kadroya alınmalarıyla ilgili talebe ilişkin söylenenlerin suya yazı yazmak olduğunu belirtip tüm kamu emekçilerini konfederasyon ayrımı yapmadan fiili TİS için eylem ve etkinlik yapmaya davet etmiştir. Eş Genel Başkanımız, bu satış sözleşmesinin metal işkolundaki satış sözleşmesine benzediğini, kamu emekçilerinin de metal emekçileri gibi bu satış sözleşmesini yırtıp çöpe atacağını belirtmiştir.
Mutabakat Metninde;
-TİS masasında satış sözleşmesinden kaynaklı kamu emekçilerinin 2014 yılı kayıpları karşılanmamıştır. Bu açıkça hak gaspıdır.
-Kadın taleplerine ilişkin tek bir madde yoktur. MEMUR SEN-AKP eril, muhafazakâr ve cinsiyetçi politikaları kadın taleplerini görmezden gelmiş, TİS masasında yok saymıştır.
-2016 yılı için net artış toplamda %8.6, 2017 yılı için %5.06’dır. Bu oranlar AKP Hükümetinin OVMP’nında öngördüğü oranlara denk düşmektedir. Kaldı ki, OVMP hazırlandığı sırada dolar kuru 2.600 TL dolayında olup bu denli bir artış sözkonusu değildi. Sadece son bir ayda dolardaki devalüasyon %18 civarındadır. Dolasıyla ortada ne “tarihi bir sözleşme” ne de “tarihi kazanımlar” vardır. MEMUR SEN’in açıklamaları tıpkı 2013 yılında olduğu gibi, satış sözleşmesini gizlemeye yöneliktir.
-Konfederasyonların genel taleplerinin hiçbiri TİS masasında tartışılmamış olup MEMUR SEN ile geçici AKP Hükümetinin komisyon ve gizli toplantılarında satış sözleşmesinin ayrıntıları kararlaştırılmıştır. TİS masası, basına ve kamuoyuna görüntü vermek amacıyla kullanılmaktadır.
-2005 yılından sonra göreve başlayan çalışanlara ilave bir derece verilmesi yıllardır gerek TİS masasında ve gerekse de Kamu Personel Danışma Kurulu (KPDK) toplantılarında kabul edilen bir madde olup AKP tarafından gereği yerine getirilmemiş bir husustur. Yeni bir kazanım gibi sunulması aldatmacadan ibarettir.
-Fiili hizmet zammı konusunun oluşturulacak Bilim Kuruluna havale edilmesi konunun en az birkaç yıl daha sürüncemede bırakılmasından öte bir anlam taşımamaktadır. “Şef, mübaşir, sivil savunma uzmanı, KİT'lerdeki mühendis ve mimar ile koruma/güvenlik görevlilerinin tazminatlarında ilave artış sağlanacağı” söylenmekte, ancak miktarın ne olacağı belirtilmemektedir. TİS mutabakatları kesin ve net olmak zorundadır. Bu maddelerde hükümeti bağlayan herhangi bir içerik yoktur.
-Aynı şekilde “4/C ve sözleşmelilerin kadroya alınması ile ilgili çalışma yapılması” da yıllardır AKP’nin tekrar ettiği bir ifade olup herhangi bir bağlayıcılığı yoktur. Bir kez daha sözleşmelilerin kadroya alınması talebimiz MEMUR SEN-AKP işbirliğiyle reddedilmiştir.
Gerek genel ve gerekse de hizmet kollarına ilişkin mutabakat metinleri hiçbir konfederasyona verilmediğinden ayrıntılı değerlendirmeler daha sonra paylaşılacaktır.
Konfederasyonumuz satış sözleşmesini tanımamakta, buna karşı mücadelesini başta işyerleri olmak üzere her düzeyde ve yaygınlıkta yapmaya devam edecektir. Hangi Konfederasyona üye olduğuna bakmaksızın tüm kamu emekçilerinin bu kirli işbirliğine karşı ortak eylem ve etkinlikler gerçekleştirmesi için çaba gösterecek, çalışma yürütecektir.
2016 için 6+5, 2017 için ise 3+4 zam yapıldı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı toplu sözleşmeler sonrasında yaptığı açıklamada yetkili konfederasyon ve sendikalarla mutabakata varıldığını açıkladı.
Çalışma Bakanının yaptığı açıklamalar şu şekildedir:
ZAM KARARI
- 2016 yılı için 6+5 oranında, kümülatif yüzde 11,3 oranında zam yapıldı.
- 2017 için ise yüzde 3+4 oranında, kümülatif olarak yüzde 7,1 zam yapıldı.
- Gerçekleşen enflasyon, maaş artışını aşarsa enflasyon farkı ayrıca ödenecek
EMEKLİLERLE İLGİLİ BÖLÜM
Daha önce, 1100 TL'nin altında aylık alan Bağkur ve SSK emeklilerine 100 lira ödeme yapmıştık. Şimdi ise 2015 yılı Eylülden geçerli olmak üzere memur emeklilerin tazminatlarında düzenleme yaparak memur emekli aylıklarında ortalama 100 lira zam yapılacak. Memur emekli aylığı en düşük 2016 yılında yüzde 19,1 oranında artmış olacak...
Yeni emekli olacak memurların emekli aylıkları 2016 yılı başında 3.765 TL artmış olacak. Bildiğiniz üzere geçtiğimiz toplu dönemde 5200 lira artış sağlanmıştı.
DİĞER HAKLAR
- 2005 yılından sonra göreve başlayan 1 milyon 200 kamu çalışanına 1 derece verilecek
- 850 bin öğretmene; 2016 yılında aylık brüt 98 TL'ye kadar nöbet ücreti, 2017 yılın ise aylık brüt 140 TL'ye kadar nöbet ücreti ödenecek
- Merkezi sınavlarda görevlendiren öğretmenlerin sınav ücretleri 58 TL'den 132 TL'ye çıkarıldı.
- Sağlıkta diğer sağlık personeli için döner sermaye tavan oranı artırıldı. Bir hemşireye 180 TL'ye varan artış sağlandı.
- Fiili hizmet zammı talebini değerlendirmek üzere bilim kurulu oluşturuldu.
- 4/C'liye kadro için yasal çalışma yapılacak. 4/C'liye 150 TL ek ödeme yapılacak
- Yurtdışı teşkilatındaki sözleşmeli personele aile yardımı verilecek.
- Eş durumu tayinlerinde öngörülen 3 yıllık sigortalı olma şartı 1 yıla indirildi.
- Şef, mübaşir, sivil savunma uzmanı ile KİT'lerdeki mühendis, mimar, koruma ve güvenlik görevlilerinintazminatlarında artışlar sağlanmıştır.
- Cuma günleri öğlen tatiline ilişkin olarak ibadet hürriyeti için çalışma yapılacak.
- Tapu, vergi ve SGK'daki personel fazla çalışma verilecek.
Okulların açılmasının Kurban Bayramı sonrasına bırakılmasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı yeni eğitim takvimini açıkladı.
Bakanlığımıza bağlı her derece ve türdeki eğitim ve öğretim kurumlarında 2015 - 2016 Eğitim Öğretim yılının başlangıcı, 14 Eylül 2015 tarihi olarak belirlenmişti.
Ancak öğretmenlerimiz, velilerimiz ve öğrencilerimiz başta olmak üzere, eğitim camiamızın ve turizm sektör temsilcilerinin eğitim ve öğretim yılı başlangıç tarihinin Kurban Bayramı sonrasına ertelenmesine ilişkin yoğun talepleri gündeme alınarak yeni bir çalışma yapılmıştır.
Yapılan çalışma neticesinde Bakanlığımıza bağlı her derece ve türdeki eğitim öğretim kurumlarında 2015-2016 eğitim öğretim yılının başlangıç tarihi 28 Eylül 2015 olarak değiştirilmiştir.
Bu kapsamda;
1) Öğretmenlerimiz için 1 Eylül 2015 tarihinde başlayacak olan seminer ve meslekî çalışmalar, öğretmenlerimizin talepleri doğrultusunda istedikleri il ve ilçe müdürlükleri tarafından koordine edilecektir.
2) 14 - 18 Eylül 2015 tarihleri arasında yapılması gereken eğitim öğretim faaliyetleri dolayısıyla oluşacak boşluk, iş takviminde eğitim öğretim yılının sonuna eklenmiş, ders kesim tarihi 17 Haziran 2016 olarak değiştirilmiştir.
3) 21 - 22 ve 23 Eylül 2015 tarihlerinde yapılamayacak dersler için yıl içinde yoğunlaştırılmış telâfi programı uygulanacaktır.
4) Okul öncesi, ilkokul birinci sınıf, ortaokul ve imam hatip ortaokullarının beşinci sınıflarındaki öğrencilerin eğitim ve öğretime uyum programları da okulların açıldığı ilk hafta içinde eğitim öğretim süreci ile birlikte gerçekleştirilecektir.
5) Öğretmenlerimizin her eğitim öğretim döneminin başlangıcında aldığı eğitim öğretime hazırlık ödeneğine ilişkin takvimde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Söz konusu ödenek bayram öncesi öğretmenlerimize ödenecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
HUKUK İŞLEYİNCEYE KADAR MÜCADELEYE DEVAM
07 Haziran 2015 Genel seçimleri öncesi AKP’nin seçim bildirgesinde yer alan “Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi”, Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından seçime yönelik yapılan il ve bölge mitinglerinin tamamında işlendiği bir süreçte; 29.04.2015 tarihinde TÜGVA Adana İl Temsilcisi Gürkan ÖZKAYA, Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğüne 5 Mayıs 2015 tarihinde saat 13.00’da Sarıçam İlçesine bağlı Evliya Çelebi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinin Çok Amaçlı salonunda yapacakları “Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi” konulu panel için, Adana merkez ilçelerinde bulunan idareci ve öğretmenlere duyurulmak üzere dilekçe vermiş, İl Milli Eğitim Müdürü bu dilekçeyi hızla Merkez İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine 30.04.2015 tarih ve 4556102 sayılı yazılarıyla; Merkez İlçe Milli Eğitim Müdürleri ise 05.05.2015 tarihinde tüm okullara gönderdikleri yazılarla bu duyurunun idareci ve öğretmenlere yapılmasını istemişlerdi.
Bu duyuruda sendikamızın bilgi sahibi olmasıyla birlikte toplantıya katıldık ve itirazlarımızı salonda şu şekil ifade ettik; “TÜGVA bir sivil toplum örgütüdür. İstediği siyasi partiyi destekleyebileceği gibi istediği paneli de yapabilir. Bizim itirazımız TÜGVA’nın paneline değildir. İtirazımız AKP’nin seçim bildirgesinde yer alan ‘Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi’ konulu panele; okullarımızın, idarecilerimizin, öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin üzerinden AKP’ye siyasi rant sağlamaya yönelik İl Milli Eğitim Müdürünün kendine görev çıkarmasınadır.”
Siyasi içerikli ve AKP’ye siyasi rant sağlayacak bu toplantıya idareci, öğretmen ve öğrencilerin katılmasının doğru olmadığını Eğitim Sen, T. Eğitim Sen ve Eğitim İş sendikalarıyla birlikte yaptığımız basın açıklamasıyla konu kamuoyunun bilgisine sunduk ve Cumhuriyet Savcılığına şube başkanlarıyla birlikte suç duyurusunda bulunduk.
Konuyla ilgili Adana Valiliği “Adana Cumhuriyet Savcılığı 12/05/2015 tarih ve S.2015/29053-46 sayılı fezlekesi üzerine yaptırılan araştırma sonucu düzenlenen rapor ve dosyanın incelemesinde TÜGVA’nın bir siyasi parti olmadığı, panelin akademisyenler tarafından düzenlendiği, konunun siyasi bir yönünün bulunmadığı düşünülerek İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Ömer OFLAZ ve Merkez İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde görevli Şube Müdürleri hakkında isnat edilen iddiaların 4483 sayılı yasanın 4. Maddesi doğrultusunda işleme konulmamasını istemiş” Adana Cumhuriyet Savcılığı Adana Valilik Makamınca soruşturmaya izin verilmediği gerekçesiyle soruşturmayı durdurmuştur.
O Halde Soruşturmaya İzin vermeyen Sayın Valiye soruyoruz;
1-Yüksek Seçim Kurulunun, en son yapılan mahalli idareler seçimi öncesi almış olduğu 30.11.2013 tarih ve 554 nolu kararında “Mabetlerde, okullarda, kışla, karargâh, ordugâh gibi, askeri bina ve tesislerle askeri mahfillerde ve kamu hizmeti görülen diğer yerlerde kapalı yer toplantısı yapılamayacağına (298/51-son)”hükmetmiştir.
Sayın Vali; Yapılan bu uygulama YSK’nın bu kararına aykırı değil midir?
2- Panel konusu bir siyasi partinin seçim beyannamesinde vaat ettiği siyasi bir propagandadır. Böyle bir etkinliğin okulda yapılması, bu etkinliğe idareci öğretmen ve öğrencilerin katılımının mecbur tutulması, kapalı alanda propaganda yasağı kapsamındadır. Bu yasağa aykırı hareket edilmiştir. “Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi” gibi tartışmalı ve soyut bir konunun Ortaöğretim kurumlarında reşit olmayan öğrencilere anlatılması ve aktarılması, pedagojiyle ve bilimsel eğitimle örtüşmez. Ayrıca 18 yaşını doldurmayan öğrencilere böyle bir etkinlik yapılırken velilerin muvafakatinin alınmaması da usul ve yasaya aykırıdır.
Sayın Vali; Öğrencileri o toplantıya katılmaya zorlayanlarla ilgili yasal bir işlem yaptınız mı?
3-İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Merkez İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri ile böyle bir etkinliği organize eden tüm idareci ve yetkililer; görev gereklerine aykırı davranmışlar, bu yolla görevi kötüye kullanma suçunu işlemişler, propaganda yasağını ihlal ederek okulda siyasi faaliyet yürütülmesine aracılık ederek seçim suçu işlemişlerdir.
Sayın Vali; Bu kişilerle ilgili yasal bir işlem başlatılmış mıdır?
Kendini CEO olarak tanımlayan İl Milli Eğitim Müdürü uygulamalarıyla eğitim ve öğretimi Adana’da bitirme noktasına getirmiştir. İddia ettiği gibi; eğitimde kara geçemeyen CEO, Kendisini Adana’ya İl Milli Eğitim Müdürü olarak atayanlara karşı başarısızlıklarını, AKP’nin siyasi etkinliklerine; Öğrenci, Öğretmen ve Okul İdarecilerinin katılımını sağlayarak affettirmeye çalışması liyakattin önemini bir kez ortaya koymaktadır.
Bu Konunun sonuna kadar takipçisi olacağımızın ve yasal süre içerisinde Adana Bölge İdare Mahkemesine başvuracağımızın da bilinmesini isteriz.20.08.2015
Şube Yürütme Kurulu Adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı