Susmadık, Susmayacağız, Alışın Heryerdeyiz!

2016-2017 yıllarını kapsayan 3. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri çerçevesinde dün (12 Ağustos 2015 Çarşamba)  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda yapılan toplantıda Konfederasyonumuzun kadın taleplerini ifade etmek isteyen Kadın Sekreterimiz Gülistan Atasoy, Memur Sen yöneticilerinin saldırgan ve kadına tahammülsüz tutumu ile karşılaşmıştır. 

Konuya ilişkin olarak bugün Konfederasyonumuz ve sendikalarımızın kadın MYK üyelerinin katılımı ile bir basın toplantısı gerçekleştirilirken Eş Genel Başkanımız Şaziye Köse de kısa bir açıklama yaptı.

'Yobaz ve maganda zihniyeti ile karşı karşıyayız'

"Kamusal alanda onlar istese de istemese de bir kadınsal dönüşüm yaşanacak" diyen Eş Genel Başkanımız Şaziye Köse, sendikal hareketin en yobaz, en cahil, en erkek, en maganda zihniyeti ile karşı karşıya olduğuna dikkat çekti. Memur-Sen'in cehaletinin, ifade edilen cümlede kendisini dışa vurduğunu ifade ederek, "Kamusal sendikal mücadeleyi ve bu hareketi hiç tanımadıklarını kurdukları bütün cümlelerden anlamaktayız. Bu erkek zihniyetinin sizi temsil etmesine izin vermemelisiniz" sözleriyle kamuda çalışan kadın emekçilere ve Memur-Sen üyesi kadınlara seslendi: "Yeterliliğin de yetersizliğin de ne olduğunu biz kadınlar olarak sana öğreteceğiz" dedi.

Kadın Sekreterimiz Gülistan Atasoy tarafından yapılan açıklama aşağıdadır

Susmadık, Susmayacağız, Alışın Heryerdeyiz!

Bilindiği üzere milyonlarca emekçinin ve emeklinin, kamuda çalışan 993 bin 975 kamu emekçisi kadının geleceğini belirleyen 2016-2017 TİS görüşmelerinin 2.oturumu 12 ağustos tarihinde gerçekleşmiştir. Yıllardır hükümet ile yandaş sendika arasında orta oyunu oynandığı kamuoyunun malumudur. Konfederasyon olarak satış sözleşmesi diye adlandırdığımız ve son iki dönemdir 4688 sayılı yasaya dayandırılarak oynanmak istenen bu oyunu bozmak için mücadele ediyoruz.

 Bu yasanın gerek kapsam, işlev, tarafların belirlenmesi, imza ve itiraz yetkisi bakımından, gerekse grev hakkını engelleyen, kadın temsiliyetini ve kadın taleplerini görmezden gelen yapısıyla tarihin çöp sepetine atılması gereken bir yasa olduğunu defalarca kez ifade ettik.

Yıllardır erkeklerden oluşan toplu sözleşme masalarında kadın taleplerinin erkekler tarafından üstünkörü dile getirilmesine KESK olarak itiraz ettik. İş yerlerimizde, sokaklarda, alanlarda verdiğimiz mücadele de emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerinde söz söyleyenin biz kadınlar olması gerektiği anlayışından asla taviz vermedik. Eşit temsiliyet ilkesini ve kadınların kendi kararlarını aldığı mekanizmaları hayata geçirmiş bir emek örgütü olarak TİS masasında da bu ilkelerimize uygun bir tutum sergiledik.

3 Ağustos'ta gerçekleşen ilk oturumda Konfederasyonumuzun genel yaklaşımını ve taleplerini ifade eden Eş Genel Başkanımız Sayın Lami Özgen, bu ilkelerimiz çerçevesinde kadın taleplerinin kadın sekreterliği tarafından dile getirileceğini belirtmiştir. Ancak, ilk oturumda Çalışma Bakanı zaman darlığı ve gündem bahane edilerek, gerçekleşecek olan ikinci oturumda iş kolları raporlarına geçilmeden önce kadın taleplerimizin sunulabileceğini söylemiştir. Sayın Bakan, ikinci oturumda, tüm kamuoyu önünde söylediklerini unutmuş olacak ki, masada kadın temsiliyetine tahammülü olmayan MEMUR SEN'İN ''görüşmeleri terk ederiz''  tehdidine boyun eğerek çark etmiştir. Masada bir kadının bulunmasını ve kadın taleplerinin ayrıca dile getirilmesinin masa düzenine ve yönetmeliğe aykırı olduğunu savunan MEMUR SEN başkanı ve Çalışma Bakanı, masada farklı taraflarda oturmuş olsalar da kadın düşmanlığında aynı safta olduklarını bir kez daha ilan etmişlerdir. Erkek-devlet ve sermaye ittifakının TİS masasındaki temsilcileri olan AKP ve MEMUR SEN temsilcileri yıllardır elbirliğiyle kadın emekçilere yönelik sürdürdükleri cinsiyetçiliği bu görüşmeler esnasında doruğa çıkarmışlardır. Sırtını emekçiye değil anti demokratik yasalara ve yönetmeliklere dayayan bu anlayış sadece KESK'li kadınlara karşı değil, tüm kadınlara yönelik açık bir düşmanlık sergilemişlerdir.

Buradan tüm kadın kamu emekçilerine seslenmek istiyoruz. Bizi yok sayan,  kulak tıkayan, varlığımıza tahammül edemeyen bu anlayışa karşı sessiz kalmayalım.Sesimizi kısmaya çalışanlara karşı; kadınlar olarak SUSMAYALIM! Sözümüzü ve sesimizi birleştirelim.

KESK'li kadınlar olarak;

7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan halk iradesini hiçe sayarak, geçici hükümet adına görüşmelere katılan ve milletvekili bile olmayan Çalışma Bakanına, yasa, kasa ve masa düzleminde satış sözleşmeleri imzalamayı kültür haline getirmiş, görüşmelerde tek bir kadının bulunmasına dahi tahammül gösteremeyen MEMUR SEN Başkanına sormak istiyoruz; kadınların konuşmasından neden korkuyorsunuz?

Çalışma yaşamında kadın emekçilerin var olan yığınca sorununa her gün bir yenisi eklenirken, Kadın taleplerinin ve görüşlerinin bu masada kadınlar tarafından dile getirilmesinden niçin rahatsız oluyorsunuz?

Sımsıkı sarıldığınız erkek iktidarlarınızın sarsılmasından mı ürküyorsunuz! Satış düzeninizi bozduğumuz için mi bizi düzen bozmakla suçluyorsunuz?

BİZ KADINLAR ERKEK EGEMEN DÜZENİ BOZMAK İÇİN DÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE, HER ZAMAN VE HER YERDE MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ. BÜTÜN KARAR MEKANİZMALARINDA KENDİ SÖZÜMÜZÜ SÖYLEYECEK, KENDİ KARARLARIMIZI ALACAĞIZ.

Bugüne kadar hak ettiğimiz hiç bir kazanımımızı erkek merhametine sığınarak elde etmedik. Bundan sonra da kadın gücümüze, kadın emeğimize ve örgütlü kadın mücadelemize güvenerek yürüyeceğiz.

ALIŞIN HER YERDEYİZ!

Son Düzenlenme Perşembe, 13 Ağustos 2015 17:24

Eğitimde Özelleştirmeyi Hızlandıran Temel Liseler Kapatılmalı, Veliler Çocuklarını Bu Liselere Göndermemelidir!

Türkiye’de özellikle AKP’nin tek başına iktidar olduğu son 13 yıl içinde, eğitim biliminin en temel ilkelerine açıkça meydan okunmuş, halkın ihtiyaçları göz ardı edilerek eğitimin en temel sorunları çözülmek bir yana daha da artmıştır. Türkiye’de eğitim sisteminin hem içerik, hem de örgütsel işleyiş açıdan “işletmeci” bir mantıkla ele alınması, devlet okullarının kendi kaderine terk edilirken, kamu kaynaklarının bizzat MEB eliyle özel okullara aktarılmasını gündeme getirmiştir.

AKP iktidarı döneminde sayıları iki kat artan dershaneler, “paralel ile mücadele” adı altında kapatılıp özel okula dönüştürülmek istenirken, bu durumu fırsata çevirmek isteyen MEB, “Temel Lise” adı altında yeni tür özel liseler oluşturmaya başlamıştır. Dershanelerin kapatılması ile ilgili kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi de MEB’i durdurmamış ve temel liselerin faaliyetlerine devam edeceği açıklanmıştır.

Çoğu dershaneden dönüşen, ara katlarda, iş hanlarında açılan ve bir okulda olması gereken en temel özelliklerin bile aranmadığı temel liseler, bir taraftan ortaöğretim programını uygularken, diğer taraftan öğrencileri üniversite sınavına hazırlayacak şekilde yapılandırılmıştır. MEB’in bu adımı, lise eğitiminin içinin boşaltılarak hızla özelleşmesi ve tamamen üniversite sınavına endeksli hale getirilmesi anlamına gelmektedir.

Temel Lise adı altında öğrenim verecek ve öğrencileri üniversite sınavına da hazırlayacak olan özel liselerin ücretleri şimdiden dershanelerin üç katını bulmuştur. Bazı temel lise reklamlarında “okul + dershane + test merkezi” gibi ifadeler kullanarak, lise eğitiminin nasıl içinin boşaltılmak istendiğini ipuçlarını vermektedir.

Geçtiğimiz yıldan itibaren devlet liselerinde 11. ve 12 sınıfta okuyan çok sayıda öğrenci sınav kaygısı ile kaydını temel liselere aldırmış, aileler on binlerce lira mali borcun altına girmek zorunda bırakılmıştır. Devlet liselerinden temel liselere kaçısın engellenmesi için devlet liselerinin de dershanecilik faaliyetleri yapmaya başlamış olması düşündürücüdür. Özellikle yüksek puanla öğrenci alan okullar, öğrenci kaçışını önlemek için öğrencilerine yönelik sınavlara hazırlama kursları açmaya ve hatta velilerden para toplayarak özel öğretmen kiralamaya bile başlamışlardır.

Her ne kadar bu kurumların adı “Temel Lise” olsa da, pratikte yine dershanecilik faaliyeti yapılacak, hafta sonları ayrıca mezun öğrencilere yönelik dershane faaliyetleri yürütülecektir. Yapıları itibariyle temel liselerde lise müfredatının büyük ölçüde göstermelik olarak uygulanacağı, asıl amacın öğrencileri sınavlara hazırlamak olduğu açıktır. MEB, bu uygulamada ısrar ederek, zaten sorunlu olan lise eğitiminin niteliğin daha da düşmesine neden olmakta, eğitim sistemini tamamen çökertmek için bütün gücüyle çalışmaktadır.

MEB, 2015-2016 eğitim öğretim yılında aralarında temel liselerin de olduğu özel liselere gidecek her öğrenci başına “3 bin 220 TL” eğitim teşviki verileceğini açıklamıştır. Dershaneden dönüşen temel liseler ile özel okullar arasındaki rekabet öğrencileri ve velileri şimdiden mağdur etmeye başlamış, MEB’in yanlış politikaları sonucunda özellikle 12. sınıf öğrencileri YGS ve LYS’ye daha rahat hazırlanabilmek için temel liselere yönelmiştir. MEB’in anlamsız inadının bedelini yine öğrenci ve veliler ödemek zorunda bırakılmaktadır. 2015-2016 eğitim öğretim yılında lise son sınıflar fiilen üniversite hazırlık sınıfına dönüşürken temel liselerin son sınıfına kayıt fiyatları 15-25 bin TL arasındadır.

Temel lise uygulamasının bir diğer olumsuz sonucu, devlet okullarının öğrencilerin kaçışını önlemek için fiilen dershanecilik faaliyeti yapar hale getirilmesidir. Bazı okullarda okul yöneticileri öğrencilere, temel liselerin yaptığı gibi yasal programı kâğıt üzerinde yapıp, öğrencileri sınava hazırlayan bir eğitim verilmesini bile teklif edebilmiştir. Öğrencilerin özellikle sınava girecekleri yıl kayıtlarını her biri “özel ticari işletme” statüsünde olan temel liselere aldırmaları, devlet okullarındaki öğretmenlerin daha başarısız olduğu algısı yaratmakta, sınav başarısı temel liselere, olası başarısızlıklar ise devlet liselerine fatura edilmek istenmektedir. Öğrencilerin temel liselere yoğun şekilde yöneliminin sürmesi durumunda önümüzdeki eğitim-öğretim yılında çok sayıda branş öğretmeninin norm kadro fazlası haline düşmesi ve bu durumun yeni mağduriyetler yaratması kaçınılmaz görünmektedir.

Eğitim Sen olarak yıllardır kamu kaynaklarının devlet okullarına aktarılması ve okulların ihtiyacı kadar ödenek alması için yürüttüğümüz mücadelede öğrenci ve velilerimizin de bizimle aynı kaygıları taşıdıklarını biliyoruz. Bu noktada velilerimize çağrımız MEB’in “Temel Lise” tuzağına düşmemeleri, lise eğitiminin niteliğini daha da bozacak olan bu kurumlara çocuklarını göndermemeleridir. Eğitimin kamusal niteliğini arttırılmadan, kamu kaynaklarının özel okullar için değil, devlet okulları için kullanılması sağlanmadan, sağlıklı bir eğitim sistemi oluşturmak mümkün değildir.

MEB, eğitimin zaten sorunlu olan kamusal niteliğini tamamen ortadan kaldırmaya çalışmakta, öğrenci ve velileri açıkça özel okullara yönlendirmektedir. Devlet okulları acil ödenek beklerken, halktan toplanan vergilerle oluşan kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması kabul edilemez. İktidarın asıl niyeti öğrencileri dershanelerden kurtarmak değil, bu bahaneyle kamusal eğitimi tasfiye edip, eğitimi tamamen piyasa ilişkileri içine çekmek, kamu kaynaklarını özel okullara aktarmak ve kamusal eğitimi tasfiye etmektir. Bu nedenle kamusal eğitimin önündeki en büyük engellerden birisi olan temel liseler derhal kapatılmalı, kamusal eğitimi güçlendiren adımlar atılmalıdır.

Eğitim Sen, temel lise ya da özel okul tartışmalarını, yıllardır uygulandığı gibi, kamusal kaynakların eğitimin ticarileştirilmesi ve her geçen gün daha fazla oranda piyasalaştırılması olarak görmekte ve değerlendirmektedir. Yapılması gereken, halkın ödediği vergilerden oluşan kamu kaynaklarının devlet okullarına aktarılması, eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmasıdır. Bu konudaki öğrenci ve velilerimizle birlikte her platformda birlikte mücadele etmeye hazır olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.

Nitelikli bir eğitim sistemi oluşturmak için, tek başına eğitim sisteminin kamusal nitelikli olması ve kamu kaynakları tarafından finanse edilmesi elbette yeterli değildir. Kamu tarafından herkese eşit ve parasız olarak sunulması gereken eğitimin laik, bilimsel ve demokratik bir içerikte olması, kamusal, nitelikli bir eğitim sisteminin oluşturulması açısından zorunludur. Bu anlamda Eğitim Sen’in yıllardır savunduğu ve eğitim hakkının temel ayaklarını oluşturan kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim talebimiz deki ısrarımız ve mücadelemiz kararlılıkla sürecektir.

SENDİKAMIZIN MÜCADELESİ SONUÇ VERDİ ADAY ÖĞRETMENLİKTE SÖZLÜ SINAV UYGULAMASI KALDIRILDI.

SENDİKAMIZIN MÜCADELESİ SONUÇ VERDİ ADAY ÖĞRETMENLİKTE SÖZLÜ SINAV UYGULAMASI KALDIRILDI.

Öğretmen yetiştirme ve geliştirme genel müdürlüğü yazılı sınav klavuzu hükümlerine göre bu yıl aday öğretmenlere sözlü sınav şartı kaldırılmış bu konuda öğretmenlerin ve sendikamızın mücadelesi sonuç vermiştir.

Eğitim sen olarak sözlü sınavlardaki subjektifliği defalarca yargıya taşıdık bakanlık nezninde pek çok girişimde bulunduk bu girişimlerimiz aday öğretmenliğe geçiş için sonuç verdi.

Bu sene için öğretmenliğe geçişte uygulanmayacak olan mülakatın tümden kaldırılması için hızla gerekli düzenleme yapılmalıdır.

Klavuzu Görmek İçin Tıklayınız

Öğretmenlerin 2015 yılı yaz tatili aile birliği, sağlık, can güvenliği mazeretleri ve engellilik durumu ile diğer nedenlere bağlı yer değiştirme duyurusu yayımlandı. Milli Eğitim Bakanlığı`nın her yıl özür grubu atamalarında yaşanan mağduriyetlere karşı kayıtsız tutum alması yine çok sayıda öğretmeni mağdur etmiştir. 

Özür grubu atamalarında temel amaç, öğretmenlerin eş durumu, sağlık, eğitim vb gibi nedenlerle ortaya çıkmış ve çözülmesi zorunlu alan sorunlarını mağduriyet yaratmadan çözmektir. Eş durumu tayinlerde yaşanan sorunlar ve parçalanmış aileler sorunu ilk gündeme geldiği andan itibaren, eşi özel sektörde çalışan öğretmenler için kesintisiz 3 (üç) yıl sigortalı olma şartının ilan edildiği ilk günden itibaren sendikamızın sayısız girişimi olmuştur. Bu konuda sendikamıza gelen yoğun şikâyetler bakanlık ile yapılan her görüşmede gündeme getirilmiş ve eşi özel sektörde çalışanların mağduriyetinin giderilmesi yönünde yoğun girişimlerimiz olmuştur. 

MEB`in sendikamızın sayısız başvurusu ve bu yöndeki taleplerini ısrarla görmezden gelmesinin ardından, Memur-Sen yüzbinlerce eğitim emekçisinin mücadelesini yok saymakta "eşi özel sektörde çalışan öğretmenlerin eşlerinin sigortalı olma süresinin 360 güne indirilmesi"ni kendi başarısı gibi göstermeye çalışmaktadır. 

Yıllarca işbirliği halinde attıkları her adımda öğretmenleri mağdur eden, ailelerin parçalanmasına seyirci kalanların, eşi özel sektörde çalışanları önce mağdur edip arkasından sigortalılık süresini aşağıya indirmeleri tam bir şark kurnazlığıdır ve eğitim emekçilerinin hafızasıyla açıkça "dalga geçmek" anlamına gelmektedir. 

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan duyuruda öğrenim özrüne bu yıl da yer verilmemiş olması başlı başına bir skandaldır. Öğrenim özrünün olmaması, MEB`in kendi bünyesinde çalışan öğretmenlerin kendilerini geliştirmesini istemediğini hatta buna karşı olduğunu göstermektedir. Geçmişte öğrenim özrü konusunda açılmış ve kazanılmış sayısız daha bulunmasına rağmen, MEB`in öğrenim özrüne ilişkin herhangi bir duyuru yapmamış olması akıl alır gibi değildir. 

Öğretmenlerin yer değiştirmesi ile ilgili bir diğer dikkat çekici nokta 14 Ağustos`ta açıklanacak TEOG sonrasında çocukları başka ilde bir okulu kazanan öğretmen anne babalarına yer değiştirme hakkı tanınmamış olmasıdır. Bu durum, MEB`in dilinden düşürmediği "aile bütünlüğü" konusunda ne kadar samimi olduğunun göstergesidir.  

Öğretmenlerin 2015 yılı yaz tatili aile birliği, sağlık, can güvenliği mazeretleri ve engellilik durumu ile diğer nedenlere bağlı yer değiştirme duyurusunda dikkat çeken başlıca noktalar şu şekildedir;

 

. Hizmet puanının hesabında başvuruların son günü, hizmet süresinin hesabında 30 Eylül tarihi esas alınacaktır,

 

. Sağlık, can güvenliği ve engellilik durumu ve diğer nedenlere bağlı olarak yer değiştirme isteğinden bulunan ve başvurusu uygun görülen öğretmenlerin talebi halinde eşleri de yer değiştirme başvurusunda bulunabilecektir,

 

. Görevli oldukları il/ilçe dışında bulunan öğretmenler belgeleri e-posta, telefon, faks gibi iletişim araçlarıyla kadrolarının bulunduğu eğitim kurumlarına ulaştırabilecektir,

 

. Yurt dışında görevli olanlar ile aylıksız izinli olanlar öğretmenler, yurtdışı görev sürelerinin veya izinlerinin 30 Eylül 2015 tarihine kadar sona ereceğini belgelendirenler yer değiştirme başvurusunda bulunabilecektir, 30 Eylül 2015 tarihine kadar görevine başlamayanların atamaları iptal edilecektir,

 

. İlk aşamada başvurular alınacak, ikinci aşamada tercihler yapılacaktır,

 

. Kendisi, eşi veya çocuklarının, anne, baba veya yargı kararıyla vasi tayin edildiği kardeşlerinden birisinin hastalığının öğretmenin görev yaptığı yerde tedavisinin mümkün olmadığı veya mevcut görev yerinin söz konusu kişilerin sağlık durumunu tehlikeye düşüreceğini eğitim ve araştırma hastanesi veya üniversite hastanelerinden alacakları sağlık kurulu raporuyla belgeleyenler, tedavi olmak istediği il-ilçedeki eğitim kurumlarına atanmak üzere yer değiştirme isteğinde bulunabilecektir. Dolayısıyla özel sağlık kuruluşlarından alınan raporlar tek başına kabul edilmeyecektir.

 

. Birinci aşama başvurularının son günü itibarıyla son iki yıllık süre zarfında en az 360 gün sigortalı olanların öğretmen olan eşleri aile birliği mazeretine bağlı yer değiştirme başvurusunda bulunabilecektir,

 

. Kendisinin en az % 40 oranında engelli olduğunu, eşi, bakmakla yükümlü olduğu çocuğu, annesi veya babasının ağır engelli olduğunu sağlık raporuyla belgelendirenler engellilik durumuna bağlı yer değiştirme isteğinde bulunabilecektir,

 

. Eşi veya çocuğu ölenler, eş veya çocuklarının ölüm tarihinden itibaren bir yıl içinde istedikleri yere, eşi emekli olanlar eşinin emekliye ayrılış tarihinden itibaren bir yıl içinde eşlerinin ikamet ettikleri yere, şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan ya da malul olup da çalışabilir durumda olan kamu görevlileri ile er ve erbaşların öğretmen olarak görev yapan eş ve çocukları ile anne, baba ve kardeşleri başka şart aranmaksızın istedikleri yere, özel eğitime muhtaç çocukları ve kardeşleri olanlar özel eğitim değerlendirme kurulu raporu doğrultusunda bu kurumların olduğu yere yer değiştirme isteğinde bulunabilecektir,

 

. Duyuruda öğrenim özrüne hiçbir şekilde yer verilmemiştir,

 

. Duyuruda çocukları merkezi sınav sonuçlarına göre bir eğitim kurumunu kazanan/kayıt yaptıran öğrencilerin öğretmen olan anne veya babalarına da yer değiştirme hakkı tanınmamıştır.

 

Duyuruyu görmek için tıklayınız.

Son Düzenlenme Salı, 11 Ağustos 2015 22:56

Soma’da yaşanan katliama ‘doğal afet’ diyerek bayrak töreninde okuduğu Fatiha’yı “Bahçede bulunan tüm Müslümanlar” için okuduğunu söyleyen din kültürü öğretmenini eleştirmesi sebebiyle sürgün edilen öğretmen Mine Sarı, İdare Mahkemesi tarafından görevine iade edildi.

Din kültürü öğretmenini eleştirdiği için geçtiğimiz yıl görev yaptığı okuldan sürgün edilen Mine Sarı, üyesi olduğu Eğitim Sen’in açtığı dava sonucu bir yıl sonra karar iptal edilerek okuluna geri döndü. Adana 2. İdare Mahkemesi hakkında kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilen Sarı’nın mükerrer cezalandırılamayacağı gerekçesi ile görev yerinin değiştirilmesini iptal etti.

ŞİKAYET ETMEDİK YER BIRAKMAMIŞLAR

Soma'da yaşanan iş cinayeti nedeni ile grev yaptıkları gerekçesi ile eğitimcilere soruşturmalar açıldığı dönemde Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından soruşturmaya tabi tutulan Mine Sarı, Bahçedeki Müslümanlar diyerek öğretmenin sözlerinin ayrıştırıcı olduğunu ve Soma’da ihmal sonucu yaşanan bir katliam olduğunu söylemişti. Sarı’nın bu sözlerinin ardından AKP ve onun kadrolarının her türlü saldırısına maruz kaldığını söyleyen Eğitim Sen Adana Şubesi Hukuk Sekreteri Mehmet Akarsubaşı, öğrencilerin Sarı’ya karşı kışkırtıldığını, BİM, Alo147 aranarak; Bület Arınç’a Kanal 7’ye, TRT 1’e, Numan Kurtulmuş’a, tweetler atılarak şikayet edildiğini ifade etti.

‘HUKUKSUZLUKTAN VAZGEÇİN’

Alınan kararı değerlendiren Akarsubaşı, Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğünün almış olduğu hukuksuz ve keyfi sürgünlerin hukuk duvarlarına çarpmaya devam ettiğini belirterek, “Şu anlaşılmalıdır ki Eğitim Sen’i hiçbir baskı, soruşturma ve cezalandırma yıldıramaz. Bilimsel, demokratik, laik, anadilde eğitim taleplerimizi kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz” dedi. Akarsubaşı Adana Milli Eğitim Müdürlüğünü hukuka uygun davranmaya çağırdı.

 

Volkan PEKAL
www.evrensel.net
Adana
Son Düzenlenme Salı, 11 Ağustos 2015 22:52

 

 

Son Düzenlenme Pazartesi, 10 Ağustos 2015 15:50

Öğretmenleri tasfiye ve sürgün etmenin aracı olarak yürürlüğe koyulan rotasyon uygulamasında Bakanlık geri adım attı! Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, rotasyon uygulamasından vazgeçtiklerini açıkladı. 

Bu karar, tüm eğitim emekçilerinin ve eğitim hizmetinin geleceği için oldukça önemli bir karar olmuştur. Bu nedenle başta üyelerimiz olmak üzere tasfiye, sürgün ve kadrolaşmanın cisimleşmiş hali olan rotasyon uygulamasına karşı direnen, tepkisini gösteren herkesin bu kararın alınmasında emeği olduğunun bilinmesini isteriz.

Ayrıca unutulmamalıdır ki rotasyon uygulamasının ataması yapılmayan, işsiz öğretmenlere "iş fırsatı" yaratacağı iddiası da gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan bir iddiadır.  Bu iddiaları öne sürenlerin tek amacı, öğretmenlerin karşı karşıya gelmesini sağlayarak yaşanan yoğun işsizliğin ardındaki sorumluluklarını gizlemektir. Aksi halde sürekli yeni eğitim fakültesi açarak işsizliği büyütenler, KPSS`nin güvenilirliğini dahi sağlayamayanlar, kendi söyledikleri öğretmen açığını kapatacak iradeden yoksun olanlar ve en fazla kadroyu din dersleri için açarak farklı alanlardaki öğretmenleri mağdur edenlerin politikaları sorgulanacak ve bu mağduriyetin faili ortaya çıkmış olacaktır!

Eğitim Sen olarak bir kez daha vurgulamak isteriz ki eğitimde yaşanan köklü sorunların kalıcı biçimde çözülebilmesi mümkündür! Ancak bunun yolu emekçileri birbirine düşürmekten, emekçileri tasfiye ve sürgün etmekten, gençlerin geleceğini belirsizliğe mahkum etmekten geçmemektedir. Çözüm, eğitim hizmetini kamusal, parasız ve nitelikli biçimde yeniden örgütlemekten, "kar zarar" hesabı güden işletmeci anlayışı terk etmekten geçmektedir! Unutulmamalıdır ki sendikamız, bir an olsun geri adım atmadan ve mücadelesini her defasında daha fazla büyüterek yoluna devam edecek, emekçilerin yarınlarını birilerinin iki dudağı arasına bırakmayacaktır!

Son Düzenlenme Salı, 04 Ağustos 2015 13:10

MEB Rotasyonu İptal etti!

Bakan Nabi Avcı, "Yapılan müracaatları değerlendirdik. Rotasyona tabi olan veya herhangi bir gerekçeyle rotasyon dışında olacak bütün öğretmenleri değerlendiren bir simülasyon yaptık. Burda gördük ki, bu simülasyondan istediğimiz sonuç çıkmıyor. Dolayısıyla dün akşam başbakanın telkinleri ve bakanlığımızda da yaptığımız istişare sonucunda rotasyonun uygulanmamasına karar verdik" dedi.

MEB, rotasyonu iptal etti

Yani 15 yılını dolduran öğretmenler herhangi bir şekilde zorunlu olarak başka bir okula atanmayacak.

Son Düzenlenme Salı, 04 Ağustos 2015 11:15

Yeni Bir Satış Sözleşmesi İstemiyoruz Dedik Karşılığı Gaz, Cop, Gözaltı Oldu!

 

Bugün milyonlarca kamu emekçisini yakından ilgilendiren toplu sözleşme görüşmeleri başladı. Bizler de konfederasyonumuz KESK`in çağrısıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı`nın önünde taleplerimizi ifade etmek ve yeni bir "satış sözleşmesini" asla kabul etmeyeceğimizi belirtmek istedik. Ancak yürüyüşümüz, polisin sert saldırısıyla engellenmek istendi! 

Polisin emekçilere yönelik orantısız ve sert müdahalesi sonrasında KESK MYK üyesi İlhan Yiğit ve BES üyesi Sinan Ok gözaltına alınmış ve aralarında MYK üyemiz İsmail Sağdıç`ın da bulunduğu çok sayıda üye ve yöneticimiz biber gazına maruz kalarak fenalaşmıştır. 

Bugüne kadar işçilerin grev kararlarını "milli güvenlik" engeliyle durduranlar, işçilerin ve emekçilerin değil patronların hakkını korumayı ilke edinenler, bugün de kamu emekçilerinin toplu sözleşme masasını adeta "özel güvenlik bölgesi" ilan etmişler ve en demokratik hakkımızı kullanmamıza izin vermemişlerdir. Ancak mücadele kararlılığımızla üye ve yöneticilerimiz bu ablukayı kırarak Bakanlık önüne ulaşmışlardır.

Milyonlarca kamu emekçisinin sesi olan konfederasyonumuz KESK`e yönelik takınılan bu tutumum ardında, görüşmelerin Ekim ayında yapılması talebimizin kamu emekçileri nezdinde karşılık bulması yatmaktadır. Çok sayıda kamu emekçisinin izinli olduğu Ağustos ayında, yetkisiz geçici bir hükümetle alelacele yürütülen bu sürecin ikinci bir satış sözleşmesiyle noktalanmaması için yürüttüğümüz mücadele, "oldu bitti mantığı" içersinde savuşturulmak istenmektedir.

Üstelik 2012 yılında TİS görüşmelerinin Eylül ayında yapılmasına dair her üç konfederasyonun ortak talebi de tutanak altına alınmışken, alelacele yürütülen "pazarlıkla" noktalanmak istenmektedir. Söz konusu pazarlıktan kamu emekçilerinin sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesini beklemek en naif tabirle hayalperestliktir. Gündemin ve ekonomik verilerin hızla değiştiği, bir hafta sonra olacakların dahi kestirilemediği, savaş borazanlarının her gün daha gür çalındığı bir dönemde, emekçilere sunulandan çok daha fazlasını kaybetme ihtimali hiç de hafife alınmamalıdır!

Eğitim Sen olarak altını çizerek bir kez daha ifade etmemiz gerekirse, ne halinden "Memnun Sen"in ne de geçici savaş hükümetinin, emekçilerin sorunlarını ve hak kayıplarını gözetmeyen bir uzlaşmaya imza atmasını meşru ve hukuki görmeyeceğimiz bilinmelidir.  Kendisi dışındaki diğer konfederasyonların masaya oturmasını meşru görmeyenler bu gerçeği asla unutmamalıdır. Ve yine unutulmamalıdır ki emekçilerin birliği her türlü satış sözleşmesini yırtıp atacak kudrete sahiptir!   İşte o gün "Gazınız, TOMA`nız bize vız gelir vız"! 

Son Düzenlenme Pazartesi, 03 Ağustos 2015 16:42

Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulumuzun `Rotasyon Uygulamasında İlk Perde: Deneyimli Öğretmenler Emekliliğe Zorlanıyor!` başlıklı açıklama metnidir. 


 

 

Eğitim hizmetinde tasfiye ve sürgün politikalarının vücut bulmuş hali olan rotasyon uygulaması için tercihler bugün başladı. Yaklaşık 13 bin öğretmenin tercihine sunulan okul sayılarındaki yetersizliğin ilk sonucu ise deneyimli öğretmenleri emekliliğe zorlamak oldu!   

Öğretmenlerin haklarını ve rotasyon uygulamasının eğitim hizmetinde yaratacağı olumsuz sonuçları gözetmeyen MEB, tasfiye ve sürgün politikasındaki bu ısrarıyla eğitim hizmetine büyük bir darbe indirmektedir. Üzülerek belirtmek gerekir ki sendikamızın ısrarcı çağrılarına kulak tıkayan, rotasyona karşı yürüttüğümüz mücadelede sendikamızı yalnız bırakan ve emekçilerin haklarını değil, siyasi çıkar ilişkilerini korumayı amaç edinen sendika yönetimleri de en az Milli Eğitim Bakanlığı kadar bu yıkımın sorumluluğunu taşımaktadır.

Eğitim yöneticilerini tasfiye eden, kadrolaşmayı öncelikli amaç olarak gören ve rotasyon uygulamasıyla öğretmenleri tasfiye ve sürgün kıskacına alan MEB`e karşı eğitim emekçilerinin ortak mücadelesi yükseltilemediği takdirde, yarının ne getirip ne götüreceğini görmek için kahin olmaya gerek yoktur! 

Bugün hem öğretmenlerin aile yaşantısını hem de okullardaki çalışma ortamını alt-üst edenler, bu politikalara sessiz kalanlar ve göstermelik muhalefet edenler bilmelidir ki, sendikamız Eğitim Sen örgütlü gücüyle emekçilerin haklarını ve çıkarlarını korumaktan bir an olsun vazgeçmeyecek ve bu gidişata izin vermemek için tüm gücünü seferber etmekten asla imtina etmeyecektir! Yargı kararlarını yok sayanlar ve hukuksuz uygulamalarda ısrarcı olanlar bu gerçeği asla unutmamalıdır! Eğitim Sen olarak sorunlarımızın kalıcı çözümü için tüm eğitim emekçilerini bugünü ve yarınına sahip çıkabilmek adına örgütlü mücadeleye davet ediyoruz.