Suruç, Diyarbakır, Ankara ve Paris Katliamlarının Failleri Aynıdır!
Paris'te Yaşanan Katliamı Lanetliyoruz!
Paris katliamını gerçekleştirenler, tıpkı 10 Ekim Ankara katliamında olduğu gibi, insanlığın ortak evrensel değerlerini hedef almış, yüzlerce insanı acımasızca katletmiştir.
Suriye'de iç savaşı körükleyip, yıllarca cihatçı çetelere lojistik destek sunanlar, istihbarat örgütleri üzerinden Suriye'ye tırlar dolusu silah gönderenlerin hem 10 Ekim Ankara, hem de Paris katliamında oynadığı rol göz ardı edilemez.
Yıllardır Suriye'de iç savaşı kışkırtan ve destekleyen tüm emperyalist ülkeler, bugüne kadar bölgede yaşanan katliamlara sessiz kalarak, yeterince tepki göstermeyerek açıkça suç işlemişlerdir.
Yarın Antalya’da G20 zirvesini toplayan emperyalistler, şimdi neyin zirvesini yapacaklar? IŞİD'e ve cihatçı çetelere geçmişte "öfkeyle bir araya gelmiş kalabalık gruplar" diyenlerin, Suruç ve Ankara katliamı sonrasında IŞİD'in adını anmayan siyasilerin Paris katliamı sonrasında benzer bir tutum sergileyerek taziye mesajları yayınlaması büyük bir çelişkidir.
Değerli Basın;
Başkentlerin göbeğinde IŞİD ve cihatçı çetelerin barbarca toplu katliamları gerçekleştirmeleri IŞİD terör örgütünün imtiyazlı olduğunun göstergesidir. Dünyanın birçok emperyalist ülkesi tarafından bu güne dek IŞİD’in desteklenmiş olması da bu terör örgütünün Suruç, Ankara, Paris katliamlarına benzer vahim katliamları dünyanın başka ülkelerinde de gerçekleştireceğinin göstergesidir.
Doğu ve Güneydoğu illerinde bu gün yaşananlar; 1980’lerde bölge illerinde köyler boşaltılırken, bu gün ise şehirlerin boşaltılır hale gelmiş olması ülkemizi faşizmin nasıl sarmaladığının göstergesidir. Sınırlarımızda IŞİD gibi cihatçı çetelerin elini kolunu sallayarak katliamlar gerçekleştirmelerine iktidarın sesiz kalması vicdanlarımızı bir kez daha yaralamıştır.
Vatandaşın mal ve can güvenliğinde sorumlu olan siyasi iktidar söz konusu Aleviler olunca “dikkatli olun güvenliğinizi sağlayın” demiştir. Kendi iktidarının güvenliğini sağlayan AKP söz konusu muhalifler olunca kendi başınızın çaresine bakın denilmesi anlaşılır gibi değildir.
Bilinmelidir ki bugün Paris’te yaşananlar; Ortadoğu’daki enerji kaynaklarında pay ve hisse almak adına Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenler ve göz yumanlardır.
Değerli Basın;
Adana KESK Şubeler platformu olarak Paris'te yaşanan vahşi katliamı büyük bir öfke ile lanetliyor, katliamda hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, benzer duyguları yaşamış olmanın üzüntüsüyle Fransa halkının acılarını yürekten paylaşıyoruz.14.11.2015
Ahmet KARAGÖZ
KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü
Örgütlenme Çalışmalarımız Devam Ediyor.
Örgütlenme çalışmalarımız kapsamında Yunusoğlu Ortaokulunda Erkan KILIÇ emek ve demokrasi mücadelemizi takdir ettiğini ve kendisinin de bu mücadelenin içinde yer almak istediğini belirterek sendikamıza üye olmuştur.
Şube Yürütme Kurulu
Mengüşoğlu - Nutku Anısına
TÜRKİYE’DE FELSEFİ ANTROPOLOJİ ÇALIŞMALARI SEMPOZYUMU
12-13 Kasım 2015, Çukurova Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Felsefe Grubu Eğitimi
Mengüşoğlu-Nutku-Anğ-Eserpek Kütüphanesinin Açılışı
12 Kasım, Saat: 9:30, Yer: Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Eğitimi Anabilim Dalı
Prof. Dr. Mustafa Kibar (Çukurova Üniversitesi Rektörü)
Zeydan Karalar (Seyhan Belediye Başkanı)
Prof. Dr. Mithat Özsan (Çukurova Üniversitesi Eski Rektörü),
Prof. Dr. Ferit Koçoğlu (Cumhuriyet Üniversitesi Eski Rektörü),
Prof. Dr. Mustafa Gündüz (Adıyaman Üniversitesi Eski Rektörü)
Prof. Dr. İbrahim Genç (Çukurova Üniversitesi Eski Rektör Yardımcısı)
Prof. Dr. Betül Çotuksöken (Maltepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı)
Prof. Dr. Turan Akbaş (Eğitim Fakültesi Dekanı)
Yusuf Mengüşoğlu, Dr. Ferhat Nutku, Hülya Can Nutku, Dr. Tüten Ayla Anğ ve aile üyelerinin katılımı ile kütüphanenin açılışı
1. Mengüşoğlu ve Türkiye’de Felsefi Antropoloji Çalışmaları Oturumu
12 Kasım, Saat 10:45-12:30, Yer: Mithat Özsan Amfisi
Oturum Başkanı: Prof. Dr. Yasin Ceylan
Yrd. Doç. Dr. Tüten Ang
Prof. Dr. İoanna Kuçuradi
Prof. Dr. Betül Çotuksöken
Prof. Dr. Taylan Altuğ
2. Uluğ Nutku, Fenomenoloji ve Felsefi Antropoloji Oturumu
12 Kasım 2015, Saat 14:00-17:00, Yer: Mithat Özsan Amfisi
Oturum Başkanı: Yrd.Doç.Dr.Tüten Ayla Anğ
Öğr. Gör. Hülya Can Nutku
Prof. Dr. Bedia Akarsu
Prof. Dr. Ahmet İnam
Prof. Dr. Doğan Özlem
Öğr. Gör. Celal Gürbüz
Doç. Dr. Yavuz Adugit
Yrd. Doç. Dr. Engin Delice
Öğr. Gör. Didem Delice
Yrd. Doç. Dr. Özlem Duva
Öğr. Gör. Derya Bayrı
3. Tüten Anğ Oturumu: Felsefe, İnsan, Toplum, Doğa İlişkileri
13 Kasım 2015, Saat 10:00-12:30, Yer: Mithat Özsan Amfisi
Oturum Başkanı: Prof. Dr. Betül Çotuksöken
Prof. Dr. Yasin Ceylan
Doç. Dr. Doğan Göçmen
Gazeteci Hıncal Uluç
Gazeteci Çetin Remzi Yüreğir
Gazeteci Gülçin Gülan
Yazar Merdan Aslan
Yrd. Doç. Dr. Güçlü Ateşoğlu
Prof. Dr. Adnan Gümüş
Öğr. Gör. Semir Temiz
Öğr. Gör. Ahmet Alkayış
4. Uluğ Nutku Oturumu: Şiirler Eşliğinde Felsefe Edebiyat İlişkileri
13 Kasım 2015, Saat 15:30-17:30, Yer: Seyhan Belediyesi Kültür Merkezi
Oturum Başkanı: Prof. Dr. Mustafa Gündüz
Prof. Dr. Taylan Altuğ
Doç. Dr. Yavuz Adugit
Öğr. Gör. Yusuf Çotuksöken
Öğr.Gör. Hülya Can Nutku
Şair Yücel Kayıran
Şair Dr. Ersun Çıplak
Destekleyen Kurumlar: Çukurova Üniversitesi BAP, Seyhan Belediyesi, Çukurova Öğretim Elemanları Derneği, Karahan Kitapevi
Türkiye Cumhuriyeti`nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk`ün ölümünün üzerinden 77 yıl geçti. Atatürk`ün 10 Kasım 1938`de hayata gözlerini yumduğu günden bu yana dünya üzerinde yaşanan gerginlik ve savaşlar durmaksızın devam ediyor.
AKP İktidarı; savaş kışkırtıcılığına soyunurken, Mustafa Kemal Atatürk`ün "Yurtta Barış, Dünyada Barış!" anlayışını yok saymakta; her fırsatta "Yurtta Savaş, Dünyada Savaş!" politikası doğrultusunda hareket etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ü Ölümünün 77. Yılında Saygıyla Anıyoruz!
AKP iktidarı, 7 Haziran seçimleri sonrasında bazı il ve ilçelerde fiili OHAL uygulamalarının hayata geçirilmesiyle başlayan çatışmalı sürecin, 1 Kasım seçimleri sonrasında da ısrarla sürdürülmesi bölge halkını,
özellikle kadınları ve çocukları mağdur etmektedir.
10 Ekim Barış Şehitlerimizi Unutmayacağız! Unutturmayacağız!
Değerli Basın Emekçileri,
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük katliamı üzerinden tam bir ay geçti. Bu bir ay da bizim için “en uzun ay” olarak tarihteki yerini aldı.. Her saniyesini, her dakikasını, her gününü yasımızla, isyanımızla, öfkemizle ve yaşamını yitiren yoldaşlarımızı anarak geçirdik. Yoldaşlarımızın miraslarına, emek, demokrasi ve barış mücadelelerine layık olmak için birbirimize sarıldık. Dayanışma bir nebze olsun acılarımızı hafifletti, kararlılığımızı biledi, geleceğe dair umudumuzu büyüttü.
Değerli Basın Emekçileri,
Bizler 10 Ekim Emek, Barış ve Demokrasi mitingiyle ülkemizin içine sürüklendiği çatışmalı ortama dur demek istedik. Ülkemizdeki savaş iklimini ve ortamını dağıtmak, kendi var oluş ortamımızı korumak, emeğin haklarıyla barış ve demokrasi arasındaki dolaysız irtibatı kurmak istedik. Çatışmalardan en çok etkilenen, bedel ödeyenler olarak iktidarın ve Cumhurbaşkanının gerilimi artırıcı, kutuplaşmayı derinleştirici ve çatışmaları yaygınlaştıran politikalarına karşı halklarımızın ve emekçilerin özlemi ve talebi olan barış sesini yükseltmek, beyaz güvercinlerimizi ve balonlarımızı gökyüzüne uçurmak istedik.
Kendi hayallerini gerçekleştirmek için savaştan, kutuplaşmadan, gerginlikten, halklar arası düşmanlık tohumları ekmekten her kim, hangi güç odakları beslenmek istiyorsa, 10 Ekim 2015 Cumartesi günü, saat 10.04’te barış irademize bomba koyanlar onlardır…
Saldırıda 100'ü aşkın arkadaşımızı, kardeşimizi, canımızı, dostumuzu, sevdiklerimizi yitirdik. Son olarak saldırıda yaralanan ve Edirne’de kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren TÜM BEL-SEN şube başkanı Esfet Duran arkadaşımızı da maalesef kaybettik.
400'ün üzerinde arkadaşımız hastanelerde tedavi gördü, ağır yaralı arkadaşlarımız tedavi görmeye devam ediyor.
Terör saldırısında yaralanan ve bütün tedavileri yasal olarak devlet tarafından karşılanması gereken bu arkadaşlarımızdan halen tetkik tedavi ücretleri isteniyor. İlgili makamlara yazdığımız uyarı yazıları görmezden geliniyor; telefonlarımız açılmıyor. Başbakan'a çağrıda bulunuyoruz. Bu ayıbı derhal düzeltin. Koruyamadıklarınızı daha fazla mağdur etmeyin.
Değerli Basın Emekçileri,
AKP iktidarı izlediği ırkçı/ayrımcı/tekçi/mezhepçi bir siyaset ekseniyle başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da da sorunların derinleşmesine, halklar arasında çatışmalı ortamların sürekli kendisini üretmesine neden olmuştur. IŞİD, El Nusra, El Kaide, Şam Cephesi ve daha birçok çeteci, paramiliter güçlere direk/dolaylı destek ve yardım nedeniyle ülkeler kan gölüne çevrildi.
Değerli Basın Emekçileri,
10 Ekim Katliamı emek, demokrasi ve barış mücadelemizde artık bir dönüm noktasıdır. Geleceğimizi belirleyecek bir nitelik taşımaktadır. Katliamın gerçek faillerinin açığa çıkarılıp cezalandırılmaması durumunda yeni katliamlar, yeni saldırılar kaçınılmaz olacaktır.
Halkı beyaz toroslorla korkutmak isteyenlerin, faili meçhulleri açığa çıkarmak için en ufak çaba harcamak bir yana açılan davaları da kapatanların, polise sınırsız yetki verenlerin, günlerce sokağa çıkma yasakları ilan edenlerin, buralarda çocuk, kadın onlarca sivilin yaşamını yitirmesine neden olanların, ülkemizi IŞİD’in ve çetelerin arka bahçesi haline getirenlerin bu katliamı açığa çıkartmayacağı açıktır.
Katliamdan hemen sonra iktidar ve Saray’ın ısrarla bir algı operasyonu yürütmeleri, daha arkadaşlarımızın cansız bedenlerini toprağa gömmeden soruşturmanın seyrini değiştirmeye ve etkilemeye yönelik açıklama ve politikalarının nedeni 1 Kasım’da daha da iyi anlaşılmıştır. İktidar sözcüleri “her kim ki bu saldırıdan nemalanmak istiyorsa arkasında da onlar vardır” diyorlardı. Söyledikleri tek doğru söz bu olsa gerek. Kısa süre sonra “Ankara saldırısından sonra oylarımız arttı” dediler ve oluşturdukları büyük korku dalgası üzerinden 1 Kasım’da tek başlarına iktidar oldular. Kimin nemalandığı da böylece ortaya çıktı.
Değerli Basın Emekçileri,
10 Ekim katliamında hedef, emektir, barıştır, demokrasi talebidir. Bizler, savaşın tam ortasında emek, barış, demokrasi dediğimiz için bize bir bedel ödetildi.
Fail mi arıyoruz? Fail bellidir. Bu ülkede barış sesinin daha gür, daha yankılanan bir biçimde çıkmasından KİM/KİMLER rahatsız oluyorsa failler onlardır. Kimler hak arama mücadelesinden korkuyorsa, kimler sokakları emekçilere kapatmak istiyorsa failler onlardır.
Açıkça ifade ediyoruz, Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç saldırılarının aydınlatılmaması, dosyalara gizlilik kararı koyarak karartılması 10 Ekim katliamına davetiye çıkartmıştır.
Dolayısıyla bir taraftan 10 Ekim katliamına ilişkin tarihi nitelikte bir hukuki ve siyasi mücadele yürütecek bir yandan da diğer saldırılara ilişkin davaların takipçisi olacağız. Yaşamını yitiren ve yaralanan arkadaşlarımız adına ve kurumsal olarak suç duyurularında bulunduk. Gerçekler açığa çıkarılıp katiller hesap verinceye kadar bu davanın peşini bırakmayacağız. Yüzün üzerinde yoldaşımızı yitirdiğimiz bu davanın yüzyılın davası olması için ne gerekiyorsa, nasıl bir mücadele yürütmek gerekiyorsa bundan kaçınmayacağımızın da bilinmesini isteriz.
Değerli Basın Emekçileri,
10 Ekim Katliamı sonrasında Ankara Gar Meydanı ve çevresinin mevcut mekânsal biçimi ile; sıradan bir mekan, trafik kavşağı şeklinde kullanılmaması gerekmektedir. 100’ün üzerinde yurttaşımızın hayatını kaybettiği, yüzlercesinin yaralandığı, binlercesinin bu acıya tanık olduğu ve milyonlarcasının derinden etkilendiği bu alçak saldırı sonrasında Ankara, Gar meydanı ve çevresi Türkiye halkları için bundan böyle farklı bir anlam ifade edecektir.
Bu “anlam”ın katliamın yaşandığı mekânda karşılık bulması ve meydanın “anıt mekan” haline getirilerek yeniden düzenlenmesi bizim sorumluluğumuzdadır.
Bu meydanın adı bundan böyle “emek barış demokrasi meydanı”dır.
Katliamın gerçekleştiği Gar Meydanı ve çevresinin, ulusal ve uluslararası kamuoyunun dikkatini çekebilecek, toplumun farklı kesimleri tarafından benimsenebilecek geniş katılımlı uluslararası bir yarışma aracılığıyla yeniden düzenlenmesi için her türlü girişimde bulunacağımızı da bugün duyuruyoruz.
Emek barış demokrasi meydanının 10 Ekim Ankara katliamında yitirdiklerimizi anacağımız, günümüz siyasi ortamını ve toplumsal mücadele pratiklerini hatırlayacağımız bir anıt mekân olarak düzenlenmesi, en azından hem kaybettiğimiz canlarımızın umutlarını geleceğe taşımamızı sağlayacak hem de yaşadığımız bu toplumsal travmayı aşmamızda bize yardımcı olacaktır.
Değerli Basın Emekçileri,
Biliyoruz ki, yolumuz uzun, işimiz çok. Ancak bizi büyütecek olan da bedenlerini siper eden yoldaşlarımızın bıraktığı yerden devam etmek, birlikte ve ortak mücadeleyi geliştirmek, faşizmden hesap sormaktır. Bizleri kanla, bombalarla susturmak, korkutmak, uslandırmak ve terbiye etmek isteyenlerden hesap soruncaya, bu katliamın arkasındaki bütün karanlık ilişkiler açığa çıkarılıncaya kadar bir an olsun durmayacağımızı buradan bir kez daha haykırıyoruz. Barış Karanfili yoldaşlarımıza vereceğimiz söz halklarımızın özlemini çektiği barışı sağlamak ve iktidar uğruna her şeyi yapabilecek kadar gözü kararanları, katliamı gerçekleştirenleri açığa çıkarıp hesap sormak olacaktır…10.11.2015
Yılmayacağız, sinmeyeceğiz, geri çekilmeyeceğiz.
10 Ekim’de olduğu gibi bugün de “Savaşa İnat, Barış Hemen Şimdi!” diyoruz.
Emek, Barış ve Demokrasi için mücadeleye devam!
KESK - DİSK - TMMOB - ADANA TABİP ODASI
Kurumlar Adına
Ahmet KARAGÖZ
KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü
Mustafa Kemal Atatürk’ü Ölümünün 77. Yılında Saygıyla Anıyoruz!
Türkiye Cumhuriyeti`nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk`ün ölümünün üzerinden 77 yıl geçti. Atatürk`ün 10 Kasım 1938`de hayata gözlerini yumduğu günden bu yana dünya üzerinde yaşanan gerginlik ve savaşlar durmaksızın devam ediyor.
Kurtuluş Savaşı‘nda yan yana, omuz omuza mücadele eden, emperyalistlerin Türkiye`den kovulması için canını veren farklı etnik kimliklerden Türkiye halklarının birbirine karşı kışkırtılmaya, çatışma içine sokulmaya çalışıldığı tehlikeli bir dönemden geçiyoruz.
AKP iktidarı, yıllardır benimsemiş olduğu saldırgan politikalarının bir sonucu olarak Suriye üzerinden yeni bir savaş kışkırtıcılığına soyunurken, Mustafa Kemal Atatürk`ün "Yurtta Barış, Dünyada Barış!" anlayışını yok saymakta; her fırsatta "Yurtta Savaş, Dünyada Savaş!" politikası doğrultusunda hareket etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk`ün hem yurtta hem de dünyada barış savunusu, dün olduğu gibi bugün de güncelliğini korumaktadır.
Eğitimde ve bilimde ırkçı-gerici girişim ve uygulamaların etkisini arttırdığı, eğitim sisteminin pek çok yönden kuşatma altına alındığı günümüz koşullarında, hayatı boyunca aydınlanmadan ve bilimden yana tutumuyla öncü rol oynamış olan Mustafa Kemal Atatürk`ü ölümünün 77. yılında saygıyla anıyoruz.
Şube Yürütme Kurulu
Üniversitelerde Her Gün 6 Kasım, Her An Mücadele!
Bilindiği üzere YÖK, 6 Kasım 1981 tarihinde 2547 Sayılı Yasa’nın Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından yükseköğretim yaşamımızdaki yerini aldı. O günden bugüne üniversitelerimiz, emperyalist güçlerin güdümünde, Kenan Evren ve diğer darbeci generallerin kafa kafaya vererek hazırladığı bu yasa metni ve dolayısıyla YÖK düzeniyle yönetiliyor!
34 yıllık bu süreçte değişmeyen en önemli amaç, iktidarı ellerinde tutanlar tarafından “makbul görülmeyen” her ne varsa bunların kontrol altına alınması, yasaklanması ya da toplumda karşılık bulmasının engellenmesidir. Ayrıca bu güç sayesinde, yükseköğretim hizmeti de hızla alınır satılır bir meta haline getirilmiş, toplumun değil patronların ihtiyaçlarını karşılamaya endeksli bir sistem inşa edilmiştir. Bu nedenledir ki böylesi muazzam bir kudreti ellerinde tutanlar, “YÖK’ü kaldırma” vaatlerinden her daim çark etmişler, YÖK’ün kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarına hizmet etmesinden istifade etmekte bir beis görmemişlerdir.
Bu tablo içerisinde yer alan üniversitelerimize yakından baktığımızda, üniversiteler arasındaki nitelik farkı, bilim emekçiklerine dayatılan güvencesiz bir çalışma ortamı, piyasa koşullarına teslim olmuş bir eğitim ve araştırma faaliyeti düzeni ile rektörler ve etraflarındakilerin diktatör özentisi hal ve tavırları karşımıza çıkmaktadır.
- Sermaye çevrelerine kar getirisi olan, hükümetin siyasi çıkarlarına hizmet eden bilimsel çalışmalar dışında kalan akademik faaliyetlere ambargo konulurken,
- Araştırma görevlileri işten atılma tehditleriyle karşı karşıyayken,
- Taşeronlaşma hızla yaygınlaşırken,
- İdari ve teknik personelin en temel talepleri yok sayılırken,
- Aklın ve mantığın sınırlarını zorlayan hukuksuz, haksız, keyfi disiplin soruşturmaları, cezalar, sürgünler “olağanlaştırılmışken”,
- Eleştirel düşünce ve ifade özgürlüğü can çekişirken,
Üniversitenin üniversite olmaktan çıkarıldığı, öğrencilerine sadece diploma veren kurumlara indirgendiğini görmek zor değildir!
Artık, tek başına YÖK’ün kaldırılması yetersizdir. Onun bugüne kadar yerleştirdiği bu düzenin köklerinden sökülüp atılması gerekmektedir. Ancak, üniversitelerin yeniden özgürlüğüne kavuşabilmelerinin ve insan, toplum, doğa yararına faaliyet gösterebilmelerinin yolu, tam da bugüne kadar uygulanan politikaların terk edilmesiyle mümkün olabilecektir. Kamusal finansman, kurumsal özerklik, iş güvencesi, akademik özgürlükler ve üniversite bileşenlerinin yönetim ve denetim mekanizmalarında yer aldığı eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik özyönetim ilkeleri garanti altına alınmadan böylesi bir kopuşun sağlanamayacağı da unutulmamalıdır.
Eğitim Sen olarak özellikle belirtmek isteriz ki bizim için her gün bu rantçı, eşitlikkten uzak, ayrımcı, baskıcı ve yasakçı düzene karşı mücadele günüdür. Bu düzeni yılın bir gününde, onu da tarihselliğinden kopararak ve gerçekliğinden uzaklaştırarak hatırlayanlara en güzel cevabı kamusal, parasız ve nitelikli öğrenim hakkını, akademik özgürlükleri, iş güvencesini, eleştirel ve özgür bilim üretmeyi bir an olsun savunmaktan vazgeçmeyenler vermektedir.
Bizler de bu bilinçle, idari ve teknik personelden öğretim elemanlarına, öğrencilerden taşeron işçilerine kadar tüm üniversite bileşenlerinin sorunlarına çözüm üretmek, üniversitelerimizi her türlü ayrımcılığın ve eşitsizliğin ortadan kalktığı, insan, toplum ve doğa yararına faaliyet yürüten kurumlara dönüştürmek için tüm gücümüzü seferber etmeye devam edeceğiz.
12-13 EKİM GREV BİLGİLENDİRME
10 Ekim’de Ankara’da kaybettiğimiz Barış Şehitlerimiz için 12-13 Ekim’de yaptığımız GREVE istinaden Valilik tarafından başlatılan ön incelemede, hiçbir üyeden ifade alınmayacak olup, sadece okul müdürlerinden greve katılanların sendika üyesi olup olmadığı yönünde bir bilgi ve araştırma yapılmaktadır.
Bilgilerinize sunarız.
Şube Yürütme Kurulu
SEYHAN BELEDİYESİ KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜNÜN
KASIM-2015 ETKİNLİK TAKVİMİ
6 Kasım 2015 Cuma /
Çocuk Tiyatrosu
Oyunun Adı: Süt Kardeşim
Saat: 13.00
Düzenleyen: Derin Sahne- Seyhan Belediyesi
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
6 Kasım 2015 Cuma /
Yetişkin Tiyatrosu
Oyunun Adı: Yağmur Yağıyor
Saat: 20.00
Düzenleyen: Derin Sahne- Seyhan Belediyesi
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
7 Kasım 2015 Cumartesi / Organ Nakli Haftası- Thalessemi
Panel / Belgesel
Saat: 16.00
Düzenleyen: Seyhan Belediyesi
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
8 Kasım 2015 Pazar
Çocuk Tiyatrosu
Oyunun Adı: Ah Şu Mikroplar
Saat: 13.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
10 Kasım 2015 Salı / Atatürk’ün Ölüm Yıldönümü Anması
Saat: 8.30
Düzenleyen: Seyhan Belediyesi
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
11 Kasım 2015 Çarşamba / Tiyatro
Oyunun Adı: Toros Canavarı
Saat: 20.00
Düzenleyen: Seyhan Belediyesi
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
12 Kasım 2015 Perşembe /
Çocuk Tiyatrosu
Oyunun Adı: Ah Şu Mikroplar
Saat: 10.30
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
Çocuk Tiyatrosu
Oyunun Adı: Ah Şu Mikroplar
Saat: 14.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
12 Kasım 2015 Perşembe /
Çocuk Tiyatrosu
Oyunun Adı: Ah Şu Mikroplar
Saat: 10.30
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
12 Kasım 2015 Perşembe /
Çocuk Tiyatrosu
Oyunun Adı: Ah Şu Mikroplar
Saat: 14.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
Yetişkin Tiyatrosu
Oyunun Adı: ÇÖP
Saat: 20.00
Düzenleyen: Seyhan Belediyesi Gençlik Merkezi (SEGEM)
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
13 Kasım 2015 Cuma / Türkiye’de Felsefi Antropoloji Çalışmaları Sempozyumu
Konu: Felsefe, İnsan, Toplum, Doğa İlişkileri
Saat: 10.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
Konu: Şiirler Eşliğinde Felsefe Edebiyat İlişkileri
Saat: 14.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
Düzenleyen: Çukurova Üniversitesi, Felsefe Grubu Eğitimi
(Destekleyen Kurum ve Kişiler: Seyhan Belediyesi, Karahan Kitapevi)
13 Kasım 2015 Cuma / Tiyatro
Oyunun Adı: Yolcu
Saat: 20.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
14 Kasım 2015 Cumartesi / Panel
Konu: Adana’da Ulaşım
Düzenleyen: TMMOB-İMO
Saat: 14.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
14 Kasım 2015 Cumartesi / Tiyatro
Oyunun Adı: Herkes Herşeyi Hatırlamalı (Gürsel Fırat)
Saat: 20.00
Düzenleyen: Seyhan Belediyesi
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
15 Kasım 2015 Pazar
Oyunun Adı: Ah Şu Mikroplar
Saat: 13.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
18 Kasım 2015 Çarşamba / Tiyatro
Oyunun Adı: Toros Canavarı
Saat: 20.00
Düzenleyen: Seyhan Belediyesi
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
19 Kasım 2015 Perşembe /
Çocuk Tiyatrosu
Oyunun Adı: Ah Şu Mikroplar
Saat: 10.30
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
Çocuk Tiyatrosu
Oyunun Adı: Ah Şu Mikroplar
Saat: 14.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
19 Kasım 2015 Perşembe / Tiyatro
Oyunun Adı: ÇÖP
Saat: 20.00
Düzenleyen: Seyhan Belediyesi Gençlik Merkezi (SEGEM)
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
22 Kasım 2015 Pazar
Çocuk Tiyatrosu
Oyunun Adı: Ah Şu Mikroplar
Saat: 13.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
25 Kasım 2015 Çarşamba / Tiyatro
Oyunun Adı: Toros Canavarı
Saat: 20.00
Düzenleyen: Seyhan Belediyesi
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
26 Kasım 2015 Perşembe /
Çocuk Tiyatrosu
Oyunun Adı: Ah Şu Mikroplar
Saat: 10.30
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
Çocuk Tiyatrosu
Oyunun Adı: Ah Şu Mikroplar
Saat: 14.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
27 Kasım 2015 Cuma / Tiyatro
Oyunun Adı: Yolcu
Saat: 20.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
28 Kasım 2015 /
Öğretmenler Günü Konseri
Konuklar: Berlin Senfoni Orkestrası-Erdal Akkaya
Saat: 19.00
Düzenleyen: Seyhan Belediyesi
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
29 Kasım 2015 Pazar / Çocuk Tiyatrosu
Oyunun Adı: Ah Şu Mikroplar
Saat: 13.00
Yer: Yaşar Kemal Kültür Merkezi
Dahası...
YENİ HUKUK ZAFERİMİZ: “KILIK/KIYAFET YÖNETMELİĞİNE AYKIRI DAVRANIŞ”
Turgutlu’dan Salihli’ye; “kılık-kıyafet yönetmeliğine aykırı davranış” nedeniyle sürgün edilen ve yazın sürgün kararına karşı açtığımız davada mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı verdiği Tolga ÖZAK arkadaşımızın davası sonuçlandı. Arkadaşımız zaten görevine dönmüştü; ama bu kararla Milli Eğitim Müdürlüğü’nün hukuka aykırı davrandığı bir kez daha görüldü.
Cumhuriyet’in 92. Yılı Kutlu Olsun!
Türkiye’de yaşayan halkların emperyalist işgale karşı omuz omuza verdikleri mücadelenin ürünü olarak Cumhuriyetin ilan edilişinin üzerinden 92 yıl geçti.
Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde doğrudan yer alan kimlik, dil, inanç farklılıklarına rağmen, ortak düşmana karşı birlikte mücadele eden halklar, yıllardır çeşitli kışkırtmalar, fiili saldırılar ve linç girişimleri ile birbirine düşman edilmeye ve karşı karşıya getirilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye’de yaşayan halkların özlemi ve talebi, ayrım gözetmeksizin tüm yurttaşların tam hak eşitliğine sahip olmaları, emperyalizmin taşeronu olmayan, farklı kimlik ve inançların baskı ve ayrımcılığa tabi tutulmadığı, her dilden, inançtan ve kültürden insanların gerçekten eşit ve özgür olarak yaşadıkları; işsizliğin, açlığın, sefaletin, baskı ve şiddetin değil; barışın, kardeşliğin ve özgürlüğün kol gezdiği demokratik bir ülkede yaşamaktır.
Türkiye halklarının ihtiyaç duyduğu, takvimde yeri geldiği için törensel ve sembolik kutlamalara sıkıştırılmayan, eşitlikçi, özgürlükçü, hak ve özgürlükleri güvence altına alan ve emekçilerin haklarının korunduğu ve geliştirildiği gerçekten laik ve demokratik bir cumhuriyettir.
Emek mücadelesi ile demokrasi ve barış mücadelesi bir bütündür ve birbiriyle iç içe geçmiştir. Bu anlamda gerçek anlamda eşit, özgür ve demokratik bir ülkenin ancak emekçilerin ve ezilen halkların birleşik ve ortak mücadelesiyle kurulacağı açıktır.
Eğitim Sen olarak, halkın göstermelik ya da temsili olarak değil, gerçek anlamda egemen olduğu, insan hak ve özgürlüklerinin eksiksiz bir şekilde hayata geçirildiği, tüm bireylerin eşit haklar temelinde, özgür ve demokratik bir ülkede barış içinde bir arada yaşaması dileğiyle, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyoruz.
Adana ve Türkiye'de Seçim Atmosferine Dönük Şube Başkanımız Ahmet KARAGÖZ'un İMC TV'ye Verdiği Demeç
KİN VE NEFRET DUYGULARIYLA DAVRANAN, TOPLUMU AYRIŞTIRAN VE KUTUPLAŞTIRAN
EĞİTİM YÖNETİCİSİ İSTEMİYORUZ.
Değerli Basın ve Kamuoyuna;
10 Ekim 2015 tarihinde saat 10:04’de Başkentin göbeğinde bizler barışı haykırırken bombalarını patlatarak kalleşçe ve haince parçaladılar bedenlerimizi. Bedenleri parçalananlar bu ülkenin öğretmenleriydi, avukatlarıydı, mühendisleriydi, öğrencileriydi, emeklileriydi, kadınlarıydı, çocuklarıydı. Yani bu ülkenin yurttaşlarıydı. Tek suçları barışa ses vermekti. Bu yüzden öldürüldük, bu yüzden katledildik.
Katillerimizin de kimler olduğunu biliyoruz, tanıyoruz. Kızgınız, öfkeliyiz, yastayız, isyandayız. Asla af etmeyeceğiz ve mutlaka hesabını soracağız.
Değerli Basın Emekçileri;
Katledildiğimiz gün itibariyle üç gün ulusal yas ilan edilmişti. Ve bir gün sonrada KESK, DİSK, TMMOB ve TTB 12-13 Ekim 2015 tarihleri için grev kararı almışlardı. Yitirdiğimiz yoldaşlarımızı kitlesel katılımlı törenlerle sonsuzluğa uğurlarken; Ankara Mamak’ta bulunan Ali Kuşçu İlkokulu’nda Eğitim Sen Üyesi Fadime Kaplan öğretmenimiz Genel Merkezimiz tarafından hazırlanan ve tüm şubelere gönderilen bildiriden rahatsız olan bir velinin “Cumhurbaşkanına hakaret içeren konuşma yapıldı” şikayeti üzerine, grevin ilk günü ifadesi alınarak jet hızıyla açığa alındı.
Adana’da Barış şehidi olan öğretmen Gülhan ELMASCAN’ı toprağa verdiğimiz gün Seyhan İlçe Milli Eğitim Müdürü 12 Ekim Pazartesi günü okulları gezerek greve katılmayanları kutlayarak, sorumlu davrandıklarını hatırlatmış. Diyoruz ki bu ne saygısızlık bu ne cüret bu ne sorumsuzluk. Eğitim Sen üyelerini iş yerlerinde yalnızlaştırmayı ve itibarsızlaştırmayı görev edinmiş olan bu zat derhal görevden alınmalıdır.
Görev mahallindeki okullara sokak serserileri tarafından ateşli silahlarla saldırılar yapılırken ve yine Seyhan’ın güneyindeki okulların büyük bir bölümünde hizmetli- memur yokken, sorunlara ilişkin çözüm üretemezken, üyelerimizi ve sendikamızı itibarsızlaştırmak haddine değildir. Bu güne kadar liyakatten yoksun Eğitim Sen karşıtlığı üzerinden yürüttüğün bu görevi derhal bırak çağrısını yineliyoruz.
Acıları ayrıştırdığını, acılar üzerinde çıkar sağlama gayreti içerisine girdiğini, birilerine şirin görünme ve bu şirinlik üzerine iş bilmezliğine sünger çekmeye çalıştığını gayet iyi biliyoruz. Kardeşlerimizin, yoldaşlarımızın katledildiği bir günden bu tavırları sergileyenlerin ruh halini anlamaktan zorlanmadığımızın bilinmesini isteriz. İlçe Milli Eğitim Müdürü ve İlçe Müdürü gibi davranan pek çok yandaş Okul Müdürü; kendilerine tebliğ edilen bu görevleri ifa ettikleri gayet açık ve nettir.
Değerli basın Emekçileri;
Empati kuramayan, işleyişte yasa ve yönetmelikleri değil, dikta edilen talimatları referans alan eğitim yöneticileri için; sosyologları ve psikologları göreve çağırıyoruz. Eğer tedavi yardımı almayı ret ediyorlarsa da bu tür eğitim yöneticilerin eğitim kurumlarında görev yapmasının tehlikeli ve sakıncalı olduğunu kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Sayın İlçe Milli Eğitim Müdürü; Görev Mahallinde ki okullarda görev yapan öğretmenlerin katledildi, öğrencileriniz katledildi, velileriniz katledildi. Azıcık vicdan diyoruz. Sana ise; hepsini muhalif ve düşman olarak gör, görevi verildiği için böyle davranıyorsun. Müdür Bey uyan artık tiyatro sahnesinde değilsin. Öğretmenler ve öğrenciler katlediliyor.
Sayın Vali’yi ve İl Milli Eğitim Müdürünü göreve davet ediyoruz. Toplumda kin ve nefret duygularıyla davranan, toplumu ayrıştıran ve kutuplaştıran eğitim yöneticilerinin derhal görevden alınmasını talep ediyoruz. 23.10.2015
Ahmet KARAGÖZ
Şube Başkanı