egitimsen2

egitimsen2

KADINA YÖNELİK ŞİDDET  SON BULUNCAYA DEK MÜCADELEDEYİZ

Kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan,  fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır (DSÖ, 1993)

Tarihin her döneminde ve hemen hemen bütün toplumlarda kadına yönelik şiddet geleneksel yapı, aile ,medya ,hukuk din gibi iktidar mekanizmaları üzerinden normalleştirilen bir olgu haline gelmiştir.  ve  tüm dünyada 21. yüzyıla taşınan en önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Toplumsal yaşamın her aşamasında rastlanan kadına yönelik şiddet olgusu; kadının maddi ve manevi bütünlüğüne ağır zarar vermesi nedeniyle ciddi bir halk sağlığı sorunu olmasının yanı sıra, kadının yaşama aktif ve üretken katılımının önüne geçerek sosyal ve ekonomik kalkınma önünde bir engel oluşturmakta, kadın erkek eşitsizliğinin devamına neden olmaktadır.

Biz de Adana Eğitim Sen kadın çalışma birimi  olarak 25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele haftası kapsamında okullarda uygulamak üzere hazırladığımız bir anket çalışmasıyla Adana ilinde MEB e bağlı eğitim kurumlarında çalışan 173 kadın çalışanın şiddet algıları ve şiddete uğrama sıklıklarına dair veri oluşturmayı hedefledik.

Çalışmanın analizi sonrası vurgulanması gereken en önemli nokta aslında kadın çalışanların hayatlarında birkaç kez şiddete maruz kalmalarına rağmen birçok kadının bunun gerçek bir şiddet durumu içermediğini düşünmesi , kadınların şiddeti tanımlama biçimi ve bunu diğer insanlarla paylaşma noktasında bir takım zorluklar yaşamış olmalarıdır.

Anket çalışmasının sonuçlarını paylaşmak için yaptığımız okul gezilerinde kadın eğitimcilerle birlikte çalışmanın sonuçları , şiddetin yaşamımızda nasıl yer aldığı ve kendi deneyimlerimiz üzerinden hareket ederek kadınların şiddete uğradıklarınını bir farkındalik ve sorgulama sürecinden  sonra tanımladıklarını  gördük

    Bu çalışma 2012 yılı Kasım ayında toplam 173 kadın eğitimci üzerinde gerçekleşmiştir. Kadın eğitimciler “şiddete maruz kaldınız mı?” sorusuna  % 61,30 oranında “hayır” cevabını vermiştir. % 26 ı ise uğradığını ve bunun psikolojik bir şiddet olduğunu belirtmiştir. % 6, 90’ı  istismar biçiminde şiddete uğradığını, % 4,6 sı  ise fiziksel şiddete maruz kaldığını  belirtmiştir.

Kadın eğitimcilerin deneyimleri doğrultusunda % 61,30 oranında şiddettin hiçbir türüyle karşı karşıya gelmediğini belirtmesi  “şiddet” kavramını farklı boyutlarda ele aldıklarını gösterir niteliktedir.

Şiddete uğrayan kadın eğitimciler kendilerine uygulanan bu şiddetin kaynağında kimi gördüklerini şu şekilde belirtmiştir,kadın eğitimcilere uygulanan şiddetin kaynağında erkek öğretmen, idareci ya da erkek öğrenci olduğu gözlenmektedir. Kadın eğitimciler şiddeti %50 oranında idareciden; % 19,70 oranında öğrenciden%16,70 oranında iş arkadaşından  % 13,60’ı başka kaynaklardan gördüklerini belirtmişlerdir

 

 

Şiddete uğradığını kabul etmenin zorlukları bir yana şiddete maruz kalmış kadınların bu durum karşısında ortaya koydukları tutum, şiddetin önlenmesi noktasında önemli bir noktadır. Şiddet gören kadınların % 52.9 u   yaptığımız anket sonuçlarına göre sessiz kaldığını,%31,4 ü destek aldığını ,% 15,7 si  yasal yollara başvurduğunu belirtmiştir.

 

Kadın eğitimciler ders kitaplarında bulunan toplumsal cinsiyet öğelerinin- kadınların daha çok ev sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiği ya da zayıf ve yardıma muhtaç oldukları yargısı- öğrencilerde şiddet davranışları oluşturduğu görüşüne % 64, 20 oranında katılmıştır. % 19, 70’lik bir oran ise az katıldığını belirtirken, % 13, 90’lık bir kitle bu görüşe hiç katılmamıştır.

Öğretmen tutumlarının öğrencilerde şiddet davranışı oluşturduğu görüşüne katılımcıların % 42. 80’i katıldığını belirtirken, katılımcıların % 32. 90’u az katıldığını, % 24. 30’ u de hiç katılmadığını belirtmiştir. Bu sonuç aslında eğitim ortamında kadın eğitimcilerin bir önceki tabloyla birleştirdiğimizde şiddetin birçok iktidar değişkeniyle beslendiğini kabul edip söz konusu şiddetin yapısal bir şiddet olduğunu betimlerken, kendilerini bu yapının dışında tuttukları gerçeğini bunun da yine şiddet algısına bağlı olarak değiştiğini ortaya çıkarıyor.

 Sivil toplum örgütlerinin bilinç kazandırma amacıyla mücadele yürütmesi gerektiği görüşüne % 94, 80’lik bir oran ile kadın eğitimciler katıldıklarını belirtmişlerdir. % 2, 90’lık bir kısım katılmadığını, % 1,70’lik bir oran ise hiç katılmadığını belirtmiştir.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde sendikaların yaptığı ya da yapacağı çalışmalara kadın eğitimciler % 51,40 oranında katılmak istediklerini, % 45,70 oranında ise katılmak istemediğini belirtmiştir.

Katılımcıların yüzde 51’inin sendikal çalışmalara katılmak istediğini belirtmesine rağmen sendikalardaki çalışmalara kadın eğitimcilerin katılımlarının ve sendikal birimlerde temsillerinin eksik ve zayıf olması kadın çalışanların aktif katılımlarının önünde çeşitli engellerin olduğunu bir kez daha göstermiştir.  

Kadınların toplum içindeki ötekileştirilmesinin sistematik bir şekilde yürütüldüğü ve şiddetin böylelikle artarak devam ettiği görüşüne  ise kadın eğitimciler %78 oranında katıldığını belirtmiştir. % 15’lik bir oran az katıldığını, % 6, 40’lık bir oran ise hiç katılmadığını belirtmiştir.

Hazırladığımız  bu çalışma sonucunda  ankete katılan kadın çalışanlar üzerinde yapılan çalışmaların şiddete dair bir farkındalık yaratması şiddetin yeryüzünden silinene dek mücadeleyi büyütme iradesini   artırmıştır .Bizler  de  bu iradenin öznesi olan  eğitimsenli kadınlar olarak mücadelemizi alanlarda ve yaşamın her karesinde devam ettireceğiz.

 Şiddet son bulsun ,Kadınlar konuşsun!

Eğitim Sen Adana Şube

Kadın çalışma birimi adına

Esra Arslan Kösele

Şube Kadın Sekreteri 

 

 

 

 

 

 Sonuç olarak;

  • Kadın eğitimcilerin % 61, 30’u şiddete uğramadığını belirtirken;
  • Kadın eğitimcilerin %26’sı psikolojik şiddete maruz kaldığını,
  • % 6, 90’ı istismara,
  • % 4, 60’ı iş yerinde fiziksel şiddete uğradığını belirtmiştir.
  • Anket sorularına cevap veren % 1, 20’lik kısım ise sorulara eksik veya birden fazla cevap verdiği için değerlendirmeye alınamamıştır.
  • Şiddet gören kadın eğitimcilerin % 52,90’ı sessiz kalmışken;
  • % 31,40’ı destek aldığını
  • % 15,70’i yasal yollara başvurduğunu belirtmiştir.
  • Kadın eğitimcilerin uğradığı şiddetin kaynağı;
  • %50 oranında idareciden;
  • % 19,70 oranında öğrenciden
  • %16,70 oranında iş arkadaşından
  • % 13,60’ı başka kaynaktandır.
  •  Şiddete uğradığını söyleyen kadın eğitimciler;
  •  Fiziksel şiddeti öğrenciden,
  •  Psikolojik şiddeti idareciden, 
  •  İstismarı arkadaşından gördüğünü belirtmiştir.

4+4+4 İLE BU AYDAN İTİBAREN YÜZLERCE ÖĞRETMEN YENİDEN NORM SÜRGÜNÜ OLACAK

Eğitimde 4+4+4 uygulaması bir çok yönden tartışılmaya devam ederken, öğretmenler de bu kış günlerinde norm fazlası atama denilen yeni sürgünlerle karşı karşıyalar.

Yeni yasaya göre ayrıştırılan ilkokul ve ortaokullarda öğrencilerin kademeli geçiş ile ayrıştırılma süreci eğitim-öğretim yılı başında başlatılmıştır. Eylül ayında, bu durum üzerinden okulların öğretmen sayılarında normlar tespit edildi. Sorunlar da bu uygulamayla başladı.

Eylül de okullar açılmadan başlayan bu tespit ile yüzlerce öğretmen norm fazlası diye başka okula gönderildi ya da resen atama ile uzak ilçelere ve köylere gönderildi. Ancak hesap yanlıştı.

Kadrolu öğretmenler köylere, farklı okullara sürülürken onların yerine çoğu merkez ilçelerde olmak üzere 1400 civarında ücretli öğretmen şuan da görevlendirilmiş durumdadır.

Bunlara itirazlarımız sürmüş, özellikle resen atanan öğretmen arkadaşlarımız adına sendikalarımız onlarca dava açmış ve birçoğu öğretmenler lehine kararlara dönüşmektedir.

Süreç böyle devam ederken şimdi de çeşitli şekillerde görevlendirilen ancak norm fazlası görünen öğretmenler, 2. Kere atama adı altında yeni sürgünlerle karşı karşıyalar.

16 Ocak, yani bugün bitecek başvuruları üzerinden  yeniden farklı okullara gönderilecekler, zorla dayatılan tercihleri yapmadıklarında ise resen yeniden sürgün edilecekler.

Bu uygulama ile anaokulu, anasınıfı, sınıf öğretmeni, ortaokul ve lise öğretmeni yüzlerce öğretmen kış günlerinde okullarından edilecekler.

Bununla da kalmayacak önümüzdeki 3 yıl tayin isteme hakları da ellerinden alınmış olacak.

Sendikalar olarak bu uygulamanın öğretim yılı sonuna, yani Haziran ayına sarkıtılmasını istedik. Çünkü Haziranda okullarda ayrışma ile belki bugün norm fazlası görüldükleri okullarında kalabilecekleri gibi, aynı okullara yeni boş kadrolar da çıkabilecek.  Öğrenciler yıl ortasında öğretmenlerinden ayrılmamış olacaklar, dahası bu haksız uygulamadan onlarca yeni dava açılmamış olacak.

Ancak önerilerimiz Milli Eğitim Müdürlüğünce kabul edilmemiş, sadece okulunda ek sınıf oluşturulan çok az sayıdaki sınıf öğretmeni görevlerine devam edebilecekleri şeklinde kararı okul müdürlerinin değerlendirmesi üzerinden kullanabilecekler.

Anasınıfı öğretmenleri, sınıf öğretmenleri, ortaokul, lise ve meslek lisesi öğretmenleri ise farklı okullarda geçici görevlendirilen yüzlerce öğretmen için norm atamaları yapılacaktır denmektedir.

Önerilerimiz dikkate alınmadan yapılan Milli Eğitim Müdürlüğünün uygulamaları farklı karmaşalar da yaratmaktadır.

16 Ocak, yani bugün elektronik ortamda tercih başvurusu bitecekken, daha dün bile başvurusunu elektronik ortamda yapmak isteyenlerin bazılarının bilgileri girilmediğinden tercihlerini yapamadıkları durumla karşılaştık.

Atama puanını birer gün arayla 5-10 puan yukarı yada aşağı çekilen öğretmenlerle karşılaştık.

Tüm bu olumsuzluklar ortadayken buradan bir kez daha sesleniyoruz; Öğretim yılının ortasında öğrencileri ve öğretmenleri mağdur etmeyin, öğretmenlerin iradesini ve talebini görmezden gelmeyin.

Bu uygulamayı öğretim yılı sonuna kadar durdurun diyoruz.

Mağduriyetlerin önlenmesinde ve giderilmesinde, öğrencilerin ve öğretmen arkadaşlarımızın yanında olduğumuzu bir kez daha belirtiyoruz.

 

 

 

Kamuran KARACA                                                                      Kamil KÖSE

Eğitim Sen Adana                                                             Türk Eğitim Sen 2 Nolu

Şube Başkanı                                                                     Şube Başkanı

 

 

İsa KAYADAN                                                                   İbrahim SEZER

Eğitim İş Adana                                                                Türk Eğitim Sen 1 Nolu

Şube Başkanı                                                                    Şube Başkanı

İncirlik Üssü Önünde Patriot Eylemi

 

Adana'da İncirlik Üssü önünde Gaziantep, Maraş ve Adana'ya yerleştirilecek olan Patriot füzeleri protesto edildi. Aralarında KESK, DİSK, TMMOB, TTB, ÖDP, Halkevleri, TKP, ESP ve EMEP'in de bulunduğu çok sayıda siyasi parti ve emek örgütü Merkez Park önünde bir araya gelerek buradan araçlarla İncirlik Üssü'ne geçtiler. Üs yakınlarında araçlardan inen kitle sloganlarla yürüyüş gerçekleştirerek üssün giriş kapısının önüne geldi.

 

 

 
Üssün önünde polisin barikat kurduğu gözlenirken, basın açıklaması burada gerçekleştirildi. Kurumlar adına KESK Dönem Sözcüsü Muzaffer Yüksel'in okuduğu basın açıklamasında, "ABD emperyalizminin taşeronu olmayacağız" denilerek şunlar dile getirildi: "Başbakan düğüne gidecek diye miting yasaklandı" "Bugün, 'Bitmedi Kavga Devam Ediyor' demeye, 6. Filo'yu denize dökenlerin, Commer'in arabasını ateşe verenlerin anti-emperyalist kavgası devam ediyor demeye geldik. NATO askerlerini ülkemizde ağırlamaktan onur duyanlar, 'NATO'ya ve Patriot füzelerine hayır' diyenlerin sesinin duyulmaması için elinden geleni yaptı. Gaziantep'te gerçekleşecek bölgesel miting, Başbakan'ın düğün ziyareti bahanesiyle valilik tarafından yasaklandı. Onlar kendilerine yakışanı yaptı. Bizler de elbette yasağa ve baskılara rağmen bugün kendimize yakışanı yapıyoruz. Gaziantep'te ve ülkenin bütün sokaklarından bugün 'Emperyalizmin Taşeronluğuna ve Patriot Füzelerine Hayır!' sesi yükseliyor. Bu sese kulak verin yoksa ülkemizi içine sürüklediğiniz bu bataklıkta önce siz boğulacaksınız." "AKP'nin kendine biçtiği misyon daha fazla işbirlikçiliktir" "ABD hegemonyasında gelişen müdahale nasıl ki önce 'demokrasi yerleştirme' yalanlarıyla geldiyse, AKP'nin işbirlikçiliği de 'Suriye'de baskıcı ve otoriter düzene karşı Suriye halklarının yanında olduğu' yalanlarıyla örülmüştür.

 

 

 
Bu yalanların arkasındaki gerçek ise ABD'nin emperyalist politikalarının son halkası Suriye'de yaşanan yıkımdır. Suriye'nin kaderinin Suriye halklarının elinden alınmaya çalışıldığı, Suriye'nin geleceğinin iç savaşla karartıldığı bu dönemde bizler biliyoruz ki AKP'nin kendine biçtiği misyon 'bölgesel aktörlük' adı altında daha fazla işbirlikçiliktir. " "Ülkemiz ölüm füzeleriyle dolduruluyor" "Ülkemizde Gaziantep, Adana ve Maraş'a yerleştirilmek üzere patriot füzeleri konuşlandırılmaktadır. Sözde güvenlik kaygılarıyla Ortadoğu halklarının üzerine yağacak bombalara kucak açan AKP, memleketin dört bir yanını üslerle, NATO askerleriyle, ölüm füzeleriyle doldurmaktadır. İşbirlikçilere, emperyalizmin taşeronlarına, bu ülke topraklarını NATO toprakları sananlara; emperyalizmin kalkanı olmayı görev sayanlara karşı mücadeleyi hep birlikte yükseltelim. Kahrolsun emperyalizm, yaşasın halkların kardeşliği." Basın açıklaması "İncirlik Üssünü Kapatacağız!", "Yankee Go Home!" sloganlarıyla sona erdi.

 

`Katledilişinin 20. yılında Uğur Mumcu’yu Saygıyla Anıyoruz!`  

24 Ocak 1993`te, karanlık güçler tarafından arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu katledilen gazeteci yazar Uğur Mumcu`nun ölümünün üzerinden 20 yıl geçti. Türkiye`de uzunca bir süredir ülkesini ve halkını aydınlatmaktan başka bir kaygısı olmayan ve bu uğurda siyasi cinayetler, işkenceler ve suikastlar sonucunda hayatını kaybetmiş olan bütün basın şehitlerini anıyoruz.

20 yıl önce Türkiye`nin gazetecilerini, yazarlarını, aydınları tehdit olarak görüp öldürenler, bugün onları çeşitli adlar altında gerçekleştirdikleri operasyonlarla tutuklamakta, uzun tutukluluk süreleri ile fiilen cezalandırmakta, yazdıkları yazıları sansürleyerek susturacaklarını sanmaktadırlar. Türkiye`nin Musa Anter, Uğur Mumcu, Metin Göktepe ve Hrant Dink gibi gazetecilerin öldürüldüğü bir ülke olma utancı yıllardır sürüyorken, bu utanca son yıllarda dünyada en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ülke olma ayıbı eklenmiş olması son derece düşündürücüdür.

Dün cinayetlerle susturulmaya çalışılan gazetecilerin bugün cezaevlerine doldurulması aradan geçen sürede, halkın gerçek ve doğru haberleri alma özgürlüğü üzerindeki yasakçı ve tahammülsüz zihniyetin değişmediğini göstermektedir.

Karanlık güçlere karşı çağdaş, özgür, demokratik bir Türkiye için mücadele eden, bu yolda canını veren Uğur Mumcu`yu ve ilkelerinden taviz vermedikleri için öldürülen bütün gazeteci ve aydınlarımızı bir kez daha saygıyla anıyoruz.

 

 

"EĞİTİMDE PERFORMANS TUZAĞINA DÜŞMEYELİM" Konulu söyleşi gerçekleştirildi.

 

Eğitim Sen Genel Merkez eğitim uzmanı Dr. Erkan AYDOĞANOĞLU'nun katılımıyla gerçekleştirilen söyleşi Şube Başkanımız Kamuran KARACA'nın açılış konuşmasıyla başladı ve Erkan AYDOĞANOĞLU'nun sunumuyla devam etti söyleşide Erkan AYDOĞANOĞLU söyleşiye katılan üyelerimizi, Kamu emekçilerini bekleyen yeni uygulamalar hakkında bilgilendirdi.

KAMU İSTİHDAMINDA DÖNÜŞÜM PERFORMANS, KARİYER BASAMAKLARI VE İŞ GÜVENCESİNİN GELECEĞİ

Kamu istihdamının, sermayenin önceden belirlenmiş hedefleri ve ihtiyaçları doğrultusunda, “serbest piyasa” koşullarına uygun olarak esnek, kuralsız ve güvencesiz bir içerikle yeniden düzenlenmesi hedefi,

Dönüşümün Tarihsel Evreleri,

6111 Sayılı Torba Yasada Yapılan 657 DMK Değişiklikler ve hak kayıplarımız,

Dönüşümün Önündeki Engeller,

Hak Aramak ve Grev önündeki engeller,

657 Sayılı DMK’da Esnek Çalışma Ve Performans Değerlendirme,

“Yeni” Personel Rejimi Nasıl Olacak?,

Ödünç Memurluk!,

Eğitimde Kariyer Basamakları,

Güvencesizlik,

Psikolojik Yıldırma (Mobbing),

Ne İstiyoruz?,

❖ Kamuda Güvenceli Ve Kadrolu İstihdam Esas Alınmalı, Taşeron Ve Sözleşmeli Çalıştırma Yasaklanmalıdır.

❖ Herkesin Kamu Hizmetlerinden Eşit Ve Parasız Olarak Yararlanması Sağlanmalıdır.

❖ Kamu Hizmetleri Piyasa Koşullarında Değil, Toplumsal Fayda Ve Kamu Yararı Gözetilerek Sunulmalıdır.

❖ ‘Müşteri’ Bilinci Değil, Yurttaşlık Bilinci Geliştirilmeli...

❖ Kamu Hizmetlerinin Sunumunda Stratejik Değil, Demokratik Planlama Yapılmalıdır.

❖ Performans Denetiminden Vazgeçilmeli, Hizmet Sunumunun Değerlendirilmesinde Bilimsel Ölçütler Kullanılmalıdır.

❖ Ücretler Performansa Göre Değil, Sendikalarla Yapılacak Toplu Sözleşme İle Belirlenmelidir.

Söyleşide işlenilen konuların tamamına buradan ulaşabilirsiniz

ADANA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜNÜN RESEN ATAMA ZULMÜ DEVAM EDİYOR!

Norm Kadro Mağduriyeti Yaşayan Öğretmenlerin Sorunları Derhal Çözülmelidir!

Değerli basın mensupları bilindiği üzere, Norm kadro fazlası öğretmenlerle ilgili işlemler, Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin “Norm fazlası öğretmenlerin yer değiştirmeleri” başlıklı 41. maddesine göre yapılmaktadır.

Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 41. maddesi bir bütün olarak değerlendirilip Norm Kadro Fazlası/İstihdam Fazlası Öğretmenler; Özür durumları ve tercihleri de dikkate alınmak suretiyle öncelikle görevli oldukları yerleşim yerindeki ya da ilçedeki eğitim kurumlarına tercihleri ve hizmet puanı üstünlüğüne göre atanacaklardır.

Ancak Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğünce yapılan resen atamalar mağduriyetlere sebebiyet verdiği gibi Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine de açıkça aykırı bir uygulamadır.

Diğer illerde bu öğretim yılının başında uygulamaya başlanan 5. Sınıfların kademeli olarak ortaokullara alınması uygulaması ve okul dönüşümlerinin Adana’da öğretim yılı başında uygulanmamış olması okullarda norm kadro sayılarının zamanında ve sağlıklı olarak yapılamasını doğurmuştur. Bakanlığın yaptığı söylenen baskılamalar nedeniyle norm kadro tespitleri, okuların eğitim öğretime başlamasından sonra yapılmıştır. Ve bu tespitler üzerinden yüzlerce öğretmen sene ortası olan ocak ve şubat aylarında yani bu günlerde yapılan atamalarla zorla okullarından ayrılmak durumunda bırakılmaktadırlar.

Bu kapsamda;

İlk resen atama eylül ayında yapılmış,76’ sı sınıf öğretmeni  olan 93 öğretmen özür gruplarına bağlı olarak il içinde olmaları gerekirken,  resen şehir dışı ilçelere ve köylere gönderilmişlerdir. Bu kadrolu öğretmenler köylere adeta sürülürken, yaklaşık yarısı il merkezi olan ilçelerde görevlendirilen 1400 civarında ücretli öğretmen, eylül-ocak ayları arsında görevlendirilmiştir. Bu nasıl bir plansızlık ve haksızlıktır.

İkinci  norm kadro fazlası öğretmen ataması isteğe bağlı olarak Ocak 2013 içinde yapılmış, yaklaşık 550 öğretmen isteğe bağlı atama olarak  görülse de, uzak ilçeler ve köyler dahil bir çok yerde okul seçmeye zorlanmış ve buralara atanarak bir çoğu sene ortasında mağdur edilmişlerdir.

Üçüncü  norm kadro fazlası atanma ise dün resen atama olarak gerçekleştirilmiştir. Bu atamayla yaklaşık 190 öğretmen şehir merkezi dışındaki ilçelere ve köylere gönderilerek mağdur edilmişlerdir.Bu atamaların yapıldığı bu günlerde, ailelerinden  ve öğrencilerinden koparılan bu öğretmenlerin bir çoğu, şimdiki okullarında, gönderildikleri yerden daha fazla derse giriyor olacakları gerçeğini ve milli eğitim bakanlığınca  bu tür mağduriyetlerin önlenmesi için,  il içi özür grubu atmalarına başvuruların kabul edildiği bu günlerde yapılamasının yanlış olduğunu ,bu atamaların yaz aylarında yapılması halinde bir çoğunun yeni norm tespiti ile zaten okullarında kalabileceğini, Milli Eğitim Müdürlüğüne belirtmemize ve talep etmemize rağmen,  dikkate alınmadan bu atamalar yapılmıştır. Üstelik Milli Eğitim Müdürlüğü ile sendikalar olarak yaptığımız görüşme sonucunda, mağduriyetlerin önlenmesi ve  bu durumun düzeltilmesi konusunda öğretmenlerden dilekçeler de alınmıştır.  Ancak dün yapılan atamalarda gördük ki, bu dilekçeler okunmadan ve değerlendirilerek cevap  verilme gereği duyulmadan, aslında 10 gün önce kararnameler çıkarılmış ve atmalar yapılmıştır.

Yapılan resen atamalarla yüzlerce öğretmen mağdur edilmiştir. Bu mağduriyetlerin asgari şartlarda önlenmesi için sendikalar olarak yaptığımız  hiçbir öneri  il milli eğitim müdürlüğünce dikkate alınmamaktadır.

Soruyoruz! Mademki 10 gün önce kararnameler çıkarılmıştı da,  neden öğretmenlerden bir iki gün önce,  durumlarının düzeltilmesi talepli dilekçeler alınarak âdete alay ediliyor?

Binlerce öğretmen  adına, sendikaların talepleri neden  dikkate alınmıyor?

Yapılan yanlış hesapların ve plansızlığın  bedeli, neden öğrencilere ve öğretmenlere ödetiliyor?

Bu gün olmuş hala, Milli Eğitim Bakanlığı olarak, 2013-2014 eğitim öğretim yılı için öğrenci ve okulların ayrıştırılması durumu, kademeli mi olacak doğrudan mı olacak? Açıklanmamıştır. Yani öğrenci  ve öğretmenlerin okulları da, hayalleri de, ihtiyaçları da birilerinin iki dudağı arasında.

Öğrenci ve öğretmenlerin binlercesinin yer değiştirmek zorunda kalmasını, sadece sayıların yer değiştirmesi olarak   gören, duyguları, gelecekleri, pedegojik gerçeklikleri dikkate almayan bir zihniyetle eğitim nereye gidecek? Bu bizi çok düşündürmekte  ve üzmektedir.

Mağdur edilen öğretmen arkadaşlarımızdan çoğu, zaten milli eğitim yetkililerinden umudu kesmiş ve haksızlıkların önlenmesi  için davalar açmıştır. Sendikalar olarak her türlü mücadelede yanlarında olduğumuzu  bir kere daha bilmelerini istiyoruz.20.02.2013

 

Kurumlar Adına

Kamuran KARACA

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

 

Eğitim Sen Adana Şube              Türk Eğitim Sen Adana 1-2-3 Nolu Şubeleri

 

 

Eğitim İş Adana Şube                  Eğitim Bir Sen Adana Şube

KESK ‘Lİ KADINLAR 8 MART İÇİN DAYANIŞMA KAHVALTISINDA BULUŞTU

Adana KESK kadın komisyonu üyesi kadınlar 2 Mart cumartesi Çamlık Kefe’de “güvencesizliğe, savaşa, şiddete cins ayrımcılığına karşı 8 Mart’ta hizmet üretmiyoruz, alanlardayız!”şiarıyla kadın dayanışma kahvaltısı düzenlediler. Yaklaşık 250 kadın emekçinin ve çocukların olduğu kahvaltı teknik aksaklıkların oluşmasına rağmen oldukça coşkulu ve verimli geçti .Açılış konuşmasını yapan Eğitimsen Kadın sekreteri Esra ARSLAN “ Bizler bugün emek ve meslek örgütlerinden kadınlar olarak, 8 Mart mücadelesinin haklılığından aldığımız cesaret ve güç ile kapitalizmin ve onun erkek egemen zihniyetinin yarattığı ekonomik, siyasal ve sosyal kuşatılmışlığı kırmak, umut ve güven dolu onurlu bir geleceği kurmak, kaybettiklerimizi kazanımlara dönüştürmenin güçlü adımlarını örgütlemek için bir araya geldik. Kadınların yüzyıllar önce başlayan ezilme öyküsüne isyanımızı büyütme kararlılığında olan biz KESK’li kadınlar, bugün 8 Mart’ın resmi tatil ilan edilmesi için bir kez daha alanlardayız.

Kadınların;

v  Sistem tarafından ucuz işgücü olarak görülüp; güvencesiz, kayıt dışı, düşük ücretlerle, 18 saate kadar çalıştırılmasına,

v  Performans adı altında çok çalıştırılıp, rekabete itilmesine,

v  İşyerlerinde kreş, çocuk bakımevleri olmadığı için çalışma yaşamından dışlanmasına,

v  Ev işleri, çocuk, yaşlı ve hasta bakımının sadece kadınların göreviymiş gibi gösterilerek bir kez daha sömürülmesine,

v  Her gün 5 kadının vahşice öldürülmesine ve faillerin çeşitli adlar altında ceza indimi alması ya da serbest bırakılmasına,

v  Namus kavramının kadın cinselliğiyle özdeş görüldüğü sistemde, töre-namus adı altında baskıya, işkenceye uğramasına, öldürülmesine,

v  İşyerinde, sokakta, evde; taciz, tecavüz ve saldırıya maruz kalmasına,

v  Yasaların, toplumsal yaşamın kadınları ikincilleştiren yapısına,

 

Daha yoksul olduğu için eğitim, sağlık gibi temel haklardan her geçen gün mahrum edilmesine, başkaldırıyoruz ve Kadınlar olarak eşitlik ve özgürlük mücadelesinde tüm taleplerimizi haykırmak için 8 MART ta alanlarda olacağız “diye belirtti. Konuşmanın ardından Eğitim Sen kadın komisyonunun hazırladığı “Ben Kadın” adlı tiyatro gösterisi tüm kadınlar ve çocuklar tarafın ilgiyle izlendi. Etkinlik çekilen halaylar ve 8 Mart haftasını coşkuyla kutlama sözüyle sonlandırıldı.

ETKİNLİĞİMİZE KATILARAK KESK’e GÜÇ VEREN TÜM KADINLARA TEŞEKKÜR EDERİZ.