Baskı, Şiddet ve Tahammülsüzlüğün Göstergesi!
AKP hükümeti, özellikle 12 Eylül referandumundan aldığı güçle, hak arayan, eşitlik, barış ve özgürlük talep eden toplum kesimlerine karşı otoriter ve baskıcı bir yönelime girmiştir. “12 Eylül ile hesaplaşmak” iddiası ile çıkılan yolda, bugüne kadar yaşanan anti demokratik gelişmeler, ancak darbe dönemlerinde yaşanacak baskı ve şiddet uygulamalarının gün geçtikçe arttığını göstermektedir.
12 Eylül referandumu sonrası yasama, yürütme ve yargıda yaşanan değişiklikler, AKP muhaliflerine yönelik olarak başlatılan “cadı avı” ve sonrasında yaşanan gelişmeler, Türkiye’de eski statüko ve vesayet ilişkilerinin yerine AKP’nin kendi statükosunu ve tek parti vesayetini getirdiğini açıkça göstermektedir.
AKP iktidarında hakları ve talepleri için mücadele eden işçi ve emekçiler; şiddet taciz ve tecavüze karşı alanlara çıkan kadınlar; şifresiz, sınavsız ve parasız eğitim isteyen liseli ve üniversiteli gençler; düşünce ve ifade özgürlüğünü savunanlar; “yandaş” olmayan gazeteci, yazar ve çizerler; iktidarın tüm anti demokratik tutum ve davranışlarını eleştiren herkes tehdit unsuru olarak görülmüş ve talepleri için her alana çıktığında karşısında devletin güvenlik güçlerini ve onların şiddetini görmeye başlamıştır.
Hükümetin anti demokratik uygulamalarına karşı sessiz kalmayan, haklarına sahip çıkanlar, AKP’nin “ileri demokrasi” adını verdiği baskı ve sindirme politikalarından nasibini fazlasıyla almaya başlamıştır. Başbakanın “ileri demokrasi” kavramını kullandığı ilk günden bu yana hak arayanlar, kelimenin tam anlamıyla otoriter ve baskıcı bir düzenin bütün aygıtlarını polisiyle, yargısıyla, “yandaş” medyasıyla karşısında görmüştür. Bu kesimler alanlara çıktıklarında hem polis şiddeti ile karşı karşıya kalmış, hem de hükümet yanlısı basın tarafından “hedef” haline getirilmiştir.
AKP döneminde basılmamış kitaplar için baskınlar yapılmış, iktidarın uygulamalarını eleştiren muhalif gazetecileri içeri atılmıştır. Telefon dinlemeleri, internet yasakları, muhalif gazete ve dergilerin kapatılması, gazetecilerin onlarca yıllık hapis cezalarına çarptırılması vb uygulamalarla AKP tüm toplumu denetim altına almak istemekte, ülkeyi kelimenin tam anlamıyla “açık cezaevi” haline getirmeye çalışmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda hükümet yanlısı sendikaların çalışmaları bizzat siyasallaşmış kamu görevlileri eliyle yürütülürken, mücadeleci sendikaların üye ve yöneticileri çeşitli baskı ve tehditlere maruz kalmış, özellikler KESK ve bağlı sendikalara yönelik yoğun bir sindirme ve yıpratma kampanyaları düzenlenmiştir. AKP’nin desteğiyle hükümet yanlısı sendikalar, geçtiğimiz 9 yılda dünyanın hiçbir yerinde örneğine rastlanmayacak şekilde yüzde binin üzerinde üye artışı gerçekleştirmiştir.
KPSS’deki kopya skandalının üstünü örtmeye çalışan; YGS sınavındaki şifre iddialarını ve diğer skandalları protesto eden öğrencileri tehdit eden; kendisine muhalif bütün sesleri içeri atarak susturmaya çalışan; heykellerin bizzat başbakan tarafından “ucube” ilan edildiği; başbakanı eleştirmenin, protesto etmenin bile suç sayıldığı bir ülkede, gerçek anlamda demokrasiden değil, olsa olsa “ucube” demokrasiden bahsedilebilir.
Genel Seçim Sürecinde Yaşananlar Endişe Vericidir!
Türkiye’nin bütün devlet kurumları, geçtiğimiz 9 yıl içinde tek parti emrinde toplanmış, demokratik hak ve özgülükler sadece iktidarın çizdiği sınırlar içinde kullanılabilir hale gelmiştir. Öyle ki, sadece genel seçim sürecinde yaşanan anti demokratik gelişmeler bile endişeli olmak için yeterlidir. Söz konusu anti demokratik uygulamalardan Eğitim Sen üye ve yöneticileri de nasibini fazlasıyla almıştır. Üyelerimize yönelik soruşturma, sürgün ve cezalar yetmezmiş gibi, son olarak Diyarbakır’da yaşanan görevden almalar, hukuksuzluğun ve keyfiyetin geldiği noktayı göstermektedir.
Türkiye’de şiddeti tırmandıran baskıcı uygulamalar, genel seçim sürecine girildiği andan itibaren siyasi iktidar tarafından bilinçli olarak tırmandırılmaya başlanmıştır. AKP, emek ve demokrasi karşıtı politikalara destek vermeyen herkesi “susturulması gereken bir düşman” olarak görmektedir. Bu nedenle en demokratik tepkilere bile tahammül edilmemekte, hukuk ve insan hakları ayaklar altına alınmaktadır. İşkence ve kötü muamelenin seçim sürecinde sokaklara kadar inmesi, tamamen siyasi gerekçelerle gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklamalar endişelerimizi daha da arttırmaktadır.
AKP’nin anti demokratik uygulamaları, genel seçimler sürecinde iktidarın çirkin yüzüyle bizleri bir kez daha karşı karşıya getirmiştir. Seçim sürecinde yaşanan yasaklamalar ve keyfi tutuklamaların ardından, Artvin Hopa’da yapılan eylemde Eğitim Sen eski üyesi emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun polisin biber gazlı müdahalesi sonucunda yaşamını yitirmesi, Başbakan’ın seçim meydanlarında benimsediği “şiddet ve nefret dili”nin en acı sonucu olmuştur. Olayın meydana geldiği günden bugüne kadar Hopa’da 12 Eylül’ü aratan ev baskınları ve gözaltılar yaşanmış, Metin Lokumcu’nun ölümüne neden olanları yakalamak için en küçük bir çaba göstermeyenler, onun öldürülmesini çeşitli illerde protesto edenleri döverek gözaltına almış, işkence yapmış ve tutuklamıştır.
Türkiye AKP Zihniyeti İle Yönetilmeyi Hak Etmiyor!
Türkiye, ülkenin en temel sorunlarının çözülmesi için demokrasi, barış ve özgürlük talep eden kesimlerin taleplerine kulaklarını kapatarak, kendisine “yeter” diyen herkesi düşman gören böylesine ilkel bir zihniyet ile yönetilmeyi asla hak etmemektedir.
Eğitim Sen olarak, özgürlükleri sadece kendileri gibi düşünenler söz konusu olduğunda hatırlayan, “ileri demokrasi” kisvesi altında faşizan uygulamaları hayata geçiren AKP ve Başbakanı, kendisi gibi düşünmeyenlere saygı göstermeye ve “kendine demokrat” olmaktan vazgeçmeye çağırıyor, AKP’ye verdiğimiz demokrasi karnesini kamuoyu ile paylaşıyoruz. 10.06.2011
Kamuran KARACA
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı
AKP DÖNEMİNDE HAK İHLALLERİ BİLÂNÇOSU
2002–2007 Çıraklık Dönemi;
2002 yılında;
Ø 75 kişi Faili meçhul cinayetler, 40 kişi yargısız infaz sonucu, 5 kişi gözaltında hayatını kaybetti.
Ø 876 kişi işkence ve kötü muameleye uğradı.
Ø 21 bin 612 kişi gözaltına alındı.
Ø 200’ü gazeteci olmak üzere 1.148 kişi tutuklandı.
Ø 108 radyo ve televizyon toplam 3220 gün kapatma cezası verildi. 2 radyo tamamen kapatıldı.
Ø 10 gazete ve dergi toplam 78 gün kapatıldı.
Ø 1 Enstitü, 1 vakıf ve 5 dernek kapatıldı.
Ø 83 kuruluş (siyasi parti, kitle örgütü, yayın organı)
Ø 169 kitap, dergi ve afiş yasaklandı veya yayını durduruldu.
Ø 228 kişi için toplam 362 yıl 7 ay hapis cezası ve 144 milyar 164 milyon TL para cezası verildi.
Ø 17 öğretmen açığa alındı, 296 öğrenci okuldan uzaklaştırma aldı, 74 öğrenciye tasdikname verilerek okullarla ilişkileri kesildi. 55 öğrenci hakkında dava açıldı.
Ø 5 bin 91 kişi siyasi nedenlerle işten atıldı.
Ø 220 kamu görevlisi hakkında soruşturma açıldı.
Ø 582 kamu emekçisi sürgün, görevden uzaklaştırma ve idari cezalar aldı.
2003 yılında;
Ø Faili meçhul saldırılar sonucu 50 kişi, yargısız infaz sonucu 44 kişi öldürüldü.
Ø 1.849 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.
Ø 9 bin 648 kişi gözaltına alındı, 1.196’sı tutuklandı.
Ø 285 yayın (kitap, dergi, gazete vb) yasaklandı.
Ø 2 derginin yayını durduruldu, 14 dergi ve 8 gazete toplam 192 gün kapatıldı, 2 internet sitesine Türkiye’den giriş engellendi.
Ø 30 gazete ve yayın organı baskına uğradı.
Ø 11 TV ve 10 radyo toplam 480 gün kapatıldı ve 10 kez program durdurma cezası verildi.
Ø Düşüncelerini ifade edenlere karşı açılan 172 davada 882 kişi hakkında 3545 yıl 3 ay hapis cezası istendi.
Ø 52 eylem, basın açıklaması ve mitinge polis tarafından müdahale edildi.
Ø 46 siyasi kuruluşa baskın düzenlendi.
Ø 736 kişi sürgün edildi.
2004 yılında;
Ø Faili meçhul saldırılar sonucu 42 kişi, yargısız infaz sonucu 47 kişi öldürüldü.
Ø 843 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı, toplumsal gösterilerde 213 kişi yaralandı.
Ø 6 bin 391 kişi gözaltına alındı, 774’ü tutuklandı.
Ø 31 yasaklama (7 tiyatro oyunu, 2 konser, 5 afiş, 4 etkinlik, 2 şölen, 2 film, 2 müzik albümü, 3 stand, 1 kampanya, 1 resim sergisi, 1 TV programı, 1 resim, öykü, şiir yarışması) yaşandı.
Ø 4 kitap, 4 dergi ve 1 gazete toplatıldı ve yasaklandı. 2 gazete ve 1 dergi toplam 23 gün, 2 dergi ise sürekli olarak kapatıldı.
Ø Düşüncelerini ifade edenlere karşı toplam 2. 488 kişi hakkında 76 soruşturma açıldı. Yine düşünceyi ifade suçundan dolayı 693 kişi toplam 30 yıl 9 ay hapis ve 784 milyar 757 milyon 402 bin TL para cezasına çarptırıldı.
Ø 124 basın açıklaması, gösteri, eylem ve mitinge polis tarafından müdahale edildi.
Ø 1.181 kişi hakkında toplam 25 soruşturma açıldı. 11 soruşturma sonucunda 146 Eğitim Sen üyesi, 12 KESK üyesi, 7 doktor ve 52 siyasi parti ve dernek üyesi, maaş kesme, kademe durdurma, kınama, uyarı ve para cezasına çarptırıldı.
Ø 580 kişi sürgün edildi.
2005 yılında;
Ø Faili meçhul cinayetlerle 213 kişi, yargısız infaz sonucu 24 kişi yaşamını yitirdi.
Ø 79 kişi işkence ve kötü muamele gördü.
Ø 4.956 kişi gözaltına alındı 515’i tutuklandı.
Ø 4 kişi gözaltında öldürüldü.
Ø Toplam 39 yayın toplatıldı ve yasaklandı.
2006 yılında
Ø 5.560 kişi gözaltına alındı, bunların 1545’i tutuklandı,
Ø 44 kişi yargısız infaz edildi, toplumsal gösterilere müdahalede aşırı güç kullanımı nedeniyle 12 kişi öldü, 869 kişi yaralandı,
Ø Polisin silah kullanma yetkisinin ihlali nedeniyle 32 kişi öldü, 45 kişi yaralandı.
Ø 708 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.
Ø 22 yayın hakkında toplatma kararı verilirken, 25 etkinlik yasaklandı, 3 yayın organı saldırıya uğradı,
Ø 1 internet sitesi engellendi, 5 radyo ve televizyona uyarı cezası verildi, 2 radyo ve televizyon da kapatıldı, 1 radyoya 5 kez uyarı cezası verildi.
Ø 113 dosyadan 430 kişi hakkında soruşturma açıldı.
2007-2011 (Kalfalık Dönemi)
2007 yılında;
Ø Faili meçhul saldırılarda 42 kişi ölürken, 29 kişi yargısız infaz sonucu öldürüldü.
Ø Gözaltında 5 ölüm yaşandı.
Ø Toplam 687 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.
Ø 7.197 kişi gözaltına alındı, 1440 kişi tutuklandı.
Ø 48 yayın toplatıldı ve yasaklandı.
Ø 39 etkinlik yasaklandı.
Ø 18 dergi ve gazete bürosu polis tarafından basılırken, 13 internet sitesi engellendi.
Ø Düşünceye açılan soruşturma sayısı 138 olurken, yargılanan kişi sayısı ise 558 oldu, bin 232 kişi hakkında 190 dava açıldı.
2008 yılında;
Ø Faili meçhul saldırılarda 29 kişi ölürken, 33 kişi yargısız infaz sonucu öldürüldü.
Ø 8 kişi gözaltında öldürüldü.
Ø Toplam 448 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.
Ø 11.002 kişi gözaltına alındı, 2.347 kişi tutuklandı.
Ø 13 gazete, 11 dergi, 8 afiş, 5 kitap, 1 takvim ve 2 bildiri toplatıldı.
Ø 38 gazete, 7 dergi ve 1 televizyonun yayını durduruldu
Ø 9 gazete ve dergi bürosu, 1 televizyon kanalı ve 1 dağıtım şirketi basıldı.
Ø 136 olaydan 2.641 kişiye soruşturma açıldı.
Ø 450 kişi hakkında 140 dava açıldı.
Ø 64 parti temsilciliği, 35 dernek binası ve 4 sendika ve oda şubesi baskına ve saldırıya uğradı.
2009 yılında;
Ø 36 kişi yargısız infaz sonucu öldürüldü.
Ø 1.835 kişi işkence, kötü muameleye maruz kaldı.
Ø 7.718 kişi gözaltına alındı, 1.923 kişi tutuklandı.
Ø 23 etkinlik yasaklanırken, çoğunluğu Kürt orijinli 10 gazete toplam 27 kez, 7 dergi ise toplam 15 kez toplatıldı.
Ø 1 televizyonun yayını 2 kez durduruldu.
Ø 11 kitap, 6 afiş, 5 pankart, 1 kitapçık yasaklandı veya toplatıldı.
Ø 11 gazete bürosu, 3 televizyon kanalı ve 2 radyo binası baskına uğrarken, 2 bin 601 internet sitesi kapatıldı.
2010 yılında;
Ø 15 bin 976 kişi gözaltına alındı.
Ø 23 bin 573 hak ihlali yaşandı. Sadece doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde 3 bin 706 kişi gözaltına alındı, 987 kişi tutuklandı, 741 işkence ve kötü muamele vakası tespit edildi.
Ø 2010 yılında ifade özgürlüğü kapsamında 790 kişiye para cezası kesildi.
Ø Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2010′un ilk 6 ayında basın alanında açılan soruşturma sayısı 5 bini geçerken, bunların 2 bini davaya dönüştü.
2011 yılı başından bu yana ise 5 bin dolayında kişi gözaltına alındı ve yüzlercesi tutuklandı.
Türkiye’de bugün itibariyle halen 68 gazeteci tutuklu olarak yargılanıyor.