egitimsen2

egitimsen2

Kamu hizmetlerinin piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda dönüşümünün en önemli basamaklarından biri olan eğitimde yeniden yapılandırma ve muhafazakârlaştırma uygulamaları, hem Hükümet hem de MEB tarafından çıkarılan yasa ve yönetmelikler, eğitimde yaşanan sorunlara yenilerinin eklenmesine neden olmuştur. MEB tarafından son dönemde yapılan bazı değişiklikler ve uygulamalarla yüz binlerce öğrenci ve veli mağdur edilmiştir. Örneğin TEOG sonrasında 40 bin öğrenci zorunlu olarak imam hatiplere, 94 bin öğrenci meslek liselerine kaydedilmiştir. 20 bin öğrencinin ise hiçbir okula kaydı yapılmamıştır. Okulöncesi eğitimde ise tam gün uygulamasına son verilip “ikili eğitime” geçilerek hem öğrenciler hem de veliler zor durumda bırakılmıştır.  

 

Devlet okulları kaynak sorunu yaşarken özel okullara kaynak aktarılması kabul edilemez

Hükümet 2014-2015 eğitim-öğretim yılında öğrencileri özel okullara yönlendirmek amacıyla özel okula gidecek 250 bin öğrenciye, toplamda 800 milyon TL “destek” verileceğini açıklamıştır.  Son 12 yıldır, her fırsatta özel okullara yönelik teşvik politikaları geliştirmek için olmadık yollar denenmiştir. Bugüne kadar özel okullara vergi teşvikleri ve çeşitli kalemlerde indirimler yapılmış, devlet okullarının en temel talepleri dikkate alınmazken, özel okulların istekleri hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından anında yerine getirilmiştir.  

Devlet tarafından herkese eşit koşullarda ve parasız olarak sunulması gereken eğitim aynı zamanda demokratik, bilimsel, laik ve anadilinde olmalıdır. Temel bir insan hakkı ve toplumsal bir talep olan anadilinde eğitimin sadece özel okullar ile sınırlandırılması kabul edilemez.

Halktan toplanan vergiler, yine halk için harcanmalı, kamu kaynakları özel okullara hiçbir şekilde aktarılmamalıdır. Bu anlamda Eğitim Sen’in yıllardır savunduğu ve eğitim hakkının temel ayaklarını oluşturan kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim talebi gerçekleşmediği sürece, ne eğitimin niteliğini yükseltmek ne de eğitimde yaşanan sorunlara kalıcı çözümler üretmek mümkün değildir.

 

Eğitim yöneticilerinin görevlendirilmesi süreci tasfiye ve kadrolaşma hareketine dönüşmüştür

Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmesine İlişkin Yönetmelik’te belirtilen puanlama sistemi, MEB’in eğitim yöneticilerini belirlerken işi şansa bırakmak istemediğini göstermiştir. Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde tamamı siyasal kadrolardan oluşan üst düzey yöneticilere yüzde 60, sınırlı sayıda okul bileşenlerine ise yüzde 40 puanlama imkanı verilerek, eğitim yöneticisi olarak görevlendirileceklerin 75 puan alması şartı getirilmiştir. Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde mülakat ya da “sözlü sınav” yöntemi üzerinden yeni bir siyasal kadrolaşma hareketi başlatılmıştır. Türkiye’de nerede olursa olsun “mülakat” ya da “sözlü sınav” kelimelerinin tek karşılığının “torpil” olduğunu ilkokul çağındaki çocuklar bile bilmektedir.

Daha önce girdikleri sınavlarla müdür olan çok sayıda okul müdürü, MEB’de görev alan ve tamamına yakını “siyasal kadro” olarak atanan üst düzey yöneticilerin verdiği puanlarla değerlendirilmiş, eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde siyasi referans ve sendikal aidiyetler doğrudan belirleyici hale gelmiştir.  

Eğitimin bütün kademelerinde yöneticiler belirlenirken, hiç kimse siyasi görüş, kimlik, mezhep, inanç ya da sendika farklılığı nedeniyle fiilen cezalandırılmamalı, değerlendirme ölçütleri tamamen objektif ve bilimsel kriterlere dayanarak belirlenmelidir. Eğitim yöneticilerinin belirlenmesi sürecinde siyasi ya da sendikal referanslar değil, liyakat ilkesi temel alınmalıdır. Eğitim Sen’in eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde hiçbir baskı ve yönlendirmeye izin verilmemesi, her okulun kendi yöneticisini, o okuldaki eğitim bileşenlerinin katılacağı demokratik seçimlerle kendisinin seçmesi yönündeki önerisinin ne kadar haklı ve doğru olduğu bugün daha iyi görülmektedir.

 

Torba yasa ile getirilen rotasyon ve sözlü sınav kabul edilemez

Öncelikli gündemlerimizden birisi de mecliste görüşmeleri yarım kalan, önümüzdeki günlerde görüşülecek olan öğretmenlere rotasyon getiren torba yasa düzenlemesidir. Torba yasa tasarısının 98. Maddesinde yer alan düzenleme ile bir süredir kamuoyunda tartışılan öğretmenlere il içi ve il dışı rotasyon (zorunlu yer değiştirme) uygulaması eğitimde yeni bir kaosun habercisidir.

Eğitimde rotasyon tartışmaları ve aday öğretmenlerin sözlü sınav ile kadroya geçirilmek istenmesi, MEB’in okul müdürlerinin ardından, öğretmenlere yönelik olarak da büyük ve kapsamlı bir operasyona hazırlandığını göstermektedir. Eğitimde performans uygulaması fiilen başlatılmış, siyasi kadrolaşma girişimleri okul müdürlerinden başlayarak yukarıdan aşağıya doğru adım adım uygulanmaya çalışılmaktadır. Böylece eğitimde tıpkı baskıcı otoriter rejimlerde olduğu gibi, fiilen “hükümet memurluğu”, “hükümet öğretmenliği” uygulamaları hayata geçirilmek istenmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenlere il içi ve il dışı rotasyon uygulaması halinde tarihte Kavimler Göçünden sonra en büyük yer değiştirme hareketinin yaşanması kaçınılmazdır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevi, eğitimde 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, attığı her adımda, eğitim emekçilerini mağdur etmek değil, onların yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretmek, taleplerini dikkate almaktır. 

Eğitimde, hiçbir gerekçe eğitim emekçilerini öğrencisinden, oturduğu mahallesinden kopararak, zorla başka bir işyerine göndermesini haklı çıkaramaz. Böylesi bir uygulama, özellikle büyükşehirlerin sınırlarının son derece genişlediği bir dönemde açıkça “sürgün” anlamına gelecek ve on binlerce eğitim emekçisinin öğrencileriyle ilişkilerini, aile ve okul yaşantısını alt-üst edecektir. Zorunlu hizmete tabi öğretmenlere yönelik olarak resen atamalarda olduğu gibi, olası bir zorunlu rotasyon düzenlemesinin yaratacağı olumsuzluklar dikkate alınmalıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimde “zorunlu rotasyon” uygulamasını asla gündeme getirmemelidir. MEB, öğretmenleri zorunlu rotasyona tabi tutmak yerine, gönüllülük ve teşvik esasına dayalı çözümler geliştirmelidir. Hiçbir eğitim emekçisi kendi isteği dışında çalıştığı okuldan, çalışma arkadaşlarından ve öğrencilerinden zorla koparılmamalıdır.

 

Öğretmen ve personel açıkları, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu çözülmelidir

Milli Eğitim Bakanlığı, bir taraftan her fırsatta öğretmenlerin niteliklerini ve yeterliliklerini tartışmaya açarken, diğer taraftan ihtiyaç kadar öğretmen ataması yapmaması ve “ücretli öğretmen” istihdamının artması dikkat çekicidir. Benzer bir şekilde okullardaki yardımcı hizmetli ve memur açıkları sürmekte, bu hizmetler İŞKUR tarafından “toplum yararına çalışma” kapsamında geçici olarak istihdam edilen personel ve taşeron işçiler tarafından yapılmaktadır.

Son 12 yılda atanan öğretmen sayısı artmış gibi görünse de, öğrenci sayısı ve emeklilik oranları dikkate alınırsa, atanan öğretmen sayısı öğretmen ihtiyacının geridir. Önümüzdeki birkaç yıl içinde işsiz öğretmen sayısının 500 bine yaklaşması kaçınılmaz görünmektedir. Türkiye bugün işsiz öğretmenler ordusu sorunu ile karşı karşıyadır. Atama bekleyen işsiz öğretmen sayısını her geçen yıl arttıranlar, işsiz öğretmenleri büyük bir strese sokmakta, intiharlara kadar varan olumsuz sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bugüne kadar ataması yapılmadığı için 40’ın üzerinde işsiz öğretmen intihar etmiştir.

Eğitim Sen, yıllardır eğitim sisteminin kanayan yarası olan öğretmen atamaları, yardımcı personel ve memur açıkları konusunda Milli Eğitim Bakanlığı’nı sorunun kalıcı olarak çözümü için adım atmaya çağırmakta, eğitimdeki bütün kadrosuz ve güvencesiz istihdam biçimlerine son verilerek, herkesin kadrolu ve güvenceli olarak çalıştırılmasını talep etmektedir. Bakanlık öğretmen, yardımcı hizmetli ve memur atamaları konusunda derhal bir plan hazırlamalı ve bu sorunu en kısa sürede çözmeyi hedeflemelidir.

Yeni eğitim öğretim yılı öncesinde eğitim sisteminin karşı karşıya olduğu güncel sorunlar kuşkusuz burada saydıklarımızla sınırlı değildir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın sadece son birkaç ay içinde gündeme getirdiği konular, yapılan yasa ve yönetmelik değişiklikleri ve özellikle eğitim yöneticileri ile ilgili olarak hayata geçirilen uygulamalar, 2014-2015 eğitim öğretim yılının çetin mücadelelere gebe olduğunu göstermektedir.

Hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı şunu çok iyi bilmelidir ki, boynumuza geçirilmek istenen zincirin farkındayız. Eğitim Sen olarak hükümet ve MEB’in gerek toplumsal yaşamda, gerekse eğitimde hayata geçirmeye çalıştığı dayatmacı, anti-demokratik ve bilim dışı politika ve uygulamalar karşısında sessiz kalmayacağımız, demokratik tepkimizi her platformda göstermeye devam edeceğimiz bilinmelidir.

 

Ahmet KARAGÖZ

 

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

 

 Öğrenci ve veliler, 25 Ağustos pazartesi günü başlayacak “Nakil süreci’’nde hata yapmaktan, açıkta kalmaktan, en çok da istemedikleri halde imam hatip ya da meslek lisesine yerleştirilmekten korkuyor.


 Uğur Hazırlık Rehberlik Koordinatörü Nazik Kösegil, nakil süreciyle ilgili Cumhuriyet'ten Figen Atalay’ın soruları yanıtladı:...

1-Nakil dönemi ne zaman başlıyor?

25-28 Ağustos 2014 tarihleri arasında saat 17’ye kadar nakil başvuruları alınacak. 29 Ağustos günü saat 19’da nakil yerleştirme işlemleri tamamlanacak. Bundan sonraki süreçte ise nakiller, Eylül ayı sonuna kadar haftalık dönemler halinde devam edecek.

2-Nakil işlemleri nasıl yapılacak?

2014-2015 öğretim yılında hazırlık veya 9’uncu sınıfa kesin kaydı yapılmış olan öğrencilerin, açık kontenjan bulunan başka bir okula nakil talebinde bulunmaları halinde yerleştirme sonrası okullarda oluşan taban puana bakılmaksızın başvuranlar arasında puan üstünlüğü esas alınarak sistem üzerinden otomatik olarak yerleştirme işlemleri gerçekleştirilecek. Yerleştirmeye yönelik nakil talepleri, öğrenci velisi tarafından öğrencinin kesin kaydının olduğu okul müdürlüklerine yapılacak.

3-Nakiller nerden duyurulacak?

Nakil talebi gerçekleşenler ve boş kalan kontenjanlar e-okul sistemi üzerinden görülebilecek. Sonuçlar yine buradan takip edilecek.

4-Özel okula kayıt yaptırmak istiyorum ama MEB tarafından bir okula yerleştirildim. Ne yapabilirim?

Yerleştirme sonucuna göre kaydınızın yapıldığı okul müdürlüğüne, kayıt yaptırmak istediğiniz özel okula geçmek istediğinize dair dilekçe vermelisiniz. Bu dilekçeyle birlikte okul müdürlüğü tarafından internet üzerinden kaydınızı okumak istediğiniz özel okula gönderecektir.

5-Nakil için puan önemli mi?

Puan başvuru sırasında önemli değil fakat başvuru yaptığınız okul kontenjan açığına göre puan üstünlüğüne göre öğrenci alacak. Örneğin okulun 15 kişilik kontenjanı var ise ve 25 kişi nakil başvurusu yaptı ise puanı en yüksek olan 15 kişi bu okula yerleşecek. Bu işlem Eylül ayı sonuna kadar devam edecek. Ekim ayı itibariyle ise nakiller sonrası oluşan taban puanlara göre okullar nakil başvurularını kabul edecek.

6-Başvuru önceliği önemli mi?

Önemli değil. Nakil başvuruları belli bir süre içinde alınacak. Okullara başvuran öğrenciler arasında belirlenen zaman içinde başvuran öğrenciler arasında puan üstünlüğü söz konusu. Puanı daha düşük bir öğrenci daha önce o okula başvurduğu için üstünlük elde etmez. Son gün de başvursa puanı yüksek olanın şansı daha fazla.

7-Yüksek puanlı bir okula yerleşebilir miyim?

Eğer başvurduğunuz okuldaki kontenjan açığı için başvuran öğrenciler içinde sizin puanınız yüksek ise siz yüksek puanla öğrenci almış bu okula yerleşebilirsiniz. Örneğin başvurmak istediğiniz okula son yerleşen öğrenci puanı ile sizin puanınız arasında 100 puan farklılık olduğunu ve bu okulun 20 kişilik kontenjan boşluğu olduğunu varsayalım. Eğer siz bu 20 kişilik kontenjana başvuru yapıp puana göre de 20 kişilik boşluğun içinde yer alıyorsanız o okula yerleşirsiniz. Geçmişte “ben bu okula yerleşemem zaten” diye tercih yapmayan öğrencilerin yerine daha düşük puanlı öğrencilerin tercih yapıp yerleştiği durumlar olmuştur.

8-Kaç okula başvuru yapabilirim?

Nakil süreci, Eylül sonuna kadar haftalık dönemler halinde devam edecek. Her dönemde bir okula başvuru yapabilirsiniz.

9-Nakil dönemi ne zaman bitiyor?

Nakil süreci lise eğitimi bitimine kadar devam ediyor ama yerleştirmeye yönelik nakil işlemleri lise dönemindeki nakillere göre farklı. Eylül ayı sonuna kadar devam edecek olan bu süreçte Ekim ayından sonraki nakil sürecinden farklı olarak nakil başvurusunda puan kriteri aranmayacak. Ekim ayında okulların taban puanları o okula yerleşen son öğrenciye göre belirlenecek. Ekim ayı itibariyle yapılacak nakillerde Eylül ayı sonuna kadar yapılan nakiller sonucu oluşan taban puan esas alınacak. Ekim ayından sonra taban puanı, puanınıza eşit ya da puanınızın altında olan okullara MEB’nın

belirlediği tarihlerde nakil başvurusu yapabilirsiniz.

10-Okulda tanıdık olması gerekli mi?

Nakil başvurusunda bulunmak istediğiniz okula, kesin kayıt yaptırdığınız okuldan başvuru yapacaksınız. Başvurular ise internet aracılığıyla olacak. Dolayısıyla okullarda tanıdığınızın olması, nakil sürecinizi etkilemeyecek. Nakillerde tek kriter puan üstünlüğü.

1 Eylül Dünya Barış Günü öncesi, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’li kadınlar tarafından; Irak Şengal bölgesinde IŞİD çetelerinin saldırılarında binlerce Ezidi kadın ve çocuğun öldürülmesi ya da savaş ganimeti olarak pazarlarda köle olarak satılmasına ilişkin olarak basın toplantısı düzenlendi.

 

TTB Merkez Konseyi’nde 22 Ağustos 2014 tarihinde düzenlenen basın toplantısına; TTB Merkez Konseyi Üyesi Deniz Erdoğdu, KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, DİSK Kadın Komisyonu’ndan Nevin Kızılöz ve TMMOB’den Gölay Şakiroğulları katıldı.

Kurumlar adına açıklamayı TTB Merkez Konseyi Üyesi Deniz Erdoğdu okudu.

Açıklamada; tüm savaşlarda olduğu gibi Irak ve Suriye’de de en çok kadınlar ve çocukların zarar gördüğüne dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi: “Kadın bedeni ve ruhuna yapılan saldırıların en iğrenç biçimlerini uygulayanlar, IŞİD çeteleri ve göz yuman malum devletlerdir. Türkiye Devleti de, masum değildir. Çünkü; AKP hükümetinin IŞİD çetelerine destek verdiği bilinmekte, zaten aksini de iddia etmemektedir. Sınırlardan ülkeye geçmeye çalışanların bir kısmına izin verilmemekte, hatta katledilmesine seyirci kalınmaktadır.  Kamplarda ve dışında yaşayanlara yeterli sağlık, barınma gibi planı olmadığı gibi, istismar engellenmemektedir. Metropollerde artan ırkçılığa sessiz kalınmaktadır”.


 

Bu ülkede yaşayan, farklı halklar, inançlar, diller ve kültürlerden gelen kadınların gözyaşları, ağıtlar ama her şeyden önemlisi isyanla savaşa karşı çıktığının vurgulandığı açıklamada “Bu savaşta payı olan başta AKP iktidarı olmak üzere tüm devletlere sesleniyoruz. Birleşmiş Milletler’in de aralarında olduğu uluslararası kurumlara çağrıda bulunuyor, katliamları durdurun, savaşı bitirin diyoruz” denildi.

Açıklamanın tam metni:

Ortadoğu’da Savaşı ve Kadın Kırımını Durduralım!

Şengal bölgesinde IŞİD çeteleri tarafından yapılan saldırılar yaklaşık bir aydır sürmektedir. Binlerce Ezidi kadın ve çocuk katledildi, göç yollarında açlık ve susuzluktan dolayı öldü. Ele geçirilenler savaş ganimeti olarak pazarlarda çarşafların içine sokulup, zincirlere bağlanıp cariye/ köle olarak satıldı. Şengal Dağı’na sığınanlar ise açlık ve susuzlukla terbiye etmeye çalışılmaktadır.

Çocuklar hep oyun ister, şarkılar öğrenir. Oysa yaşadıkları topraklarda mermiler, toplar, mayınlar ve tanklar dolaşıyor ve karanlığın haritası çiziliyor.

Soykırım, zorla din değiştirme, katliam ve zulmün adı IŞİD denilen paravan çete olmuştur. Ortadoğu’nun kadim halklarından ve inançlarından olan Ezidilik, İslam’cılık adına cani çetelerce kırıma uğratılmaktadır. Çetecilerden kaçarak Şengal Dağı’na sığınan Ezidi kadınlar bir ağaç gölgesi dahi bulamamakta, Rojava’ya, Silopi’ye canlarını atmak için 100 km’lik yolu yalın ayak kat etmek zorunda kalmaktadır.

Türkiye’ye ulaşabilen Ezidi kadınları bekleyen kader ise küçük yaşta evlendirilmek, kuma gitmek, istemediği evliliklere zorlanmak ya da kadın tacirlerinin eline düşmek, taciz, tecavüz olabilmektedir ne yazık ki. Ya da ucuz iş gücü olarak kullanılmaktadır.

Kadın bedeni ve ruhuna yapılan saldırıların en iğrenç biçimlerini uygulayanlar IŞİD çeteleri ve göz yuman malum devletlerdir. Türkiye Devleti de, masum değildir. Çünkü:

  • AKP hükümetinin IŞİD çetelerine destek verdiği bilinmekte, zaten aksini de iddia etmemektedir.
  • Sınırlardan ülkeye geçmeye çalışanların bir kısmına izin verilmemekte, hatta katledilmesine seyirci kalınmaktadır.
  • Kamplarda ve dışında yaşayanlara yeterli sağlık, barınma gibi planı olmadığı gibi, istismar engellenmemektedir.
  • Metropollerde artan ırkçılığa sessiz kalınmaktadır.

Biz bu ülkede yaşayan, farklı halklar, inançlar, diller ve kültürlerden gelen kadınlar, olanların farkındayız ve erkek egemen düzene karşı mücadele içindeyiz. Gözyaşları, ağıtlar ama her şeyden önemlisi isyanımızla savaşa karşı çıkıyoruz.

Bizler binlerce yıldır hüküm süren erkek egemen şiddetin sadece tanıkları ya da kurbanları değil, aynı zamanda yeni bir tarihin yaratıcıların olarak Ezidi kadınların yanında olduğumuzu söylüyoruz.

Bizler; Ezidi Kürt, Hıristiyan, Şii Arap ve Türkmen, Ermeni, Keldani, binlerce yıldır kültürleri, inançları ile bu coğrafyada varolan kadim halklara saygı duyuyoruz. Son dönemde İslam’cılık adına terör estiren çetelerin yok etmek istediği tüm değerlere sahip çıkıyoruz.

Buradan Ortadoğu’yu yeniden dizayn edenlere boyun eğmeyeceğimizi ilan ediyoruz. Şimdi IŞİD çetelerini gizliden destekleyen AKP iktidarından, fırsatçı, sinsi devletlerden hesap soruyoruz.

Bu savaşta payı olan başta AKP iktidarı olmak üzere tüm devletlere sesleniyoruz. Birleşmiş Milletler’in de aralarında olduğu uluslararası kurumlara çağrıda bulunuyor, katliamları durdurun, savaşı bitirin diyoruz.

Demokratik, özgür ve eşit bir toplum yaratmak için her dilden, kültürden, inançtan ve halktan kadınlar olarak birlikte direneceğiz ve mücadele edeceğiz.

Ortadoğu’da savaşlara ve kadın kırımlarına izin vermeyeceğiz. 

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’li Kadınlar

Kamunun piyasa ilişkileri doğrultusunda dönüşümün en önemli basamaklarından biri olan eğitimde yaşanan dönüşüm ve muhafazakârlaştırma uygulamaları hem Hükümet hem de MEB tarafından çıkarılan yasa ve yönetmeliklerle devam ettiriliyor. MEB'in yaptığı her uygulama, çıkarılan her yasa ve yönetmelik eğitimcilerin ve eğitimin sorunlarına yeni sorunlar ekliyor.

Eğitimdeki Yağmaya, Talana, Özelleştirmeye ve Gericileştirmeye HAYIR konulu düzenleyeceğimiz basın açıklamasına katılımınızı bekliyoruz.

 

Şube Yürütme Kurulu

TARİH           :25 Ağustos Pazartesi

SAAT            :17.30

YER                :İNÖNÜ PARKI

 

TÜBİTAK 2014 Mart dönemi 1001, 1005 ve 3501 projelerinin sonuçları ARDEB tarafından yapılan değerlendirmenin ardından açıklandı: 

2014 yılı panel değerlendirme süreci olumlu sonuçlanan projelerin yürütücüleri ve bağlı bulundukları kurumlar aşağıda liste olarak verilmiştir: Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı (1001) Değerlendirme Sonuçları.

 (http://www.tubitak.gov.tr/sites/default/files/2014_1_1001.pdf)   .

 TÜBİTAK tarafından yukarıdaki web ortamında açıklanan panel sonucu geçer puan alan toplam proje sayısı 484’dür. Bunlardan 10 âdeti Çukurova Üniversitesinden. Çukurova Üniversitesindeki projelerin 7 tanesi Ziraat Fakültesi (Bahçe bitkileri 3, Tarla bitkileri (Kozan Meslek Yüksek Okulu) 1, Tarımsal Yapılar ve Sulama 1, Hayvan Yetiştirme 1 ve Toprak Bilimi ve Bitki Besleme 1), 2 tanesi Fen Edebiyat Fakültesi (Kimya bölümü) ve 1 tanesi Mühendislik Fakültesinden (Makine Mühendisliği) başarılı bulunmuştur. Kurumun ismi ve sahip olduğu olanaklar kadar kişilerin bireysel çaba ve istekleri de projelerin başarılı bulunmasında etkilidir. Bu bağlamda proje yöneticilerini candan kutluyorum. Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinin ağırlıklı olarak proje almış olması belki fakültenin yeniden eski konumuna gelmesi için bir motivasyon sağlayabilir. Bu arada TÜBİTAK 2014 yılı Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi 2014 Sıralamasını açıkladı (   http://www.tubitak.gov.tr/sites/default/files/2014_gyue_siralama.pdf  ). Çukurova Üniversitesi 18. Sırada yer alıyor. Daha önce bu konunun önemini belirtmiştim. TÜBİTAK değerlendirmesi ve kriterlerine göre ilk on sıralamasına giren üniversiteler bir milyon dolar teşvik almaktadırlar. Bu konu üniversitenin temel bir sıçrama yapması bakımından önemli. Üniversite Teknoparkının ve ilgili merkezlerin yeniden konu üzerinde çalışması ve çaba harcamasında yarar var. Çukurova üniversitesinin ilk 10 girme potansiyeli olduğuna inanıyorum.

TÜBİTAK Kaliteden Taviz Vermeden Daha Fazla Projeye Destek Sağlayabilir

Türkiye’deki toplam 176 üniversite içinde Çukurova Üniversitesinin ortalamanın üzerinde 10 adet proje almış olması önemli bir başarı olarak görülebilir ancak Türkiye’deki ilk 17. sıradaki bir üniversite için daha fazla proje alınabilirdi. Toplam 484 projenin desteklendiği bu dönemde 1001 programına başvurulan projelerin destek oranı %27,9 olarak gerçekleşmiştir (Ç.Ü toplam başvuru sayısı bilmekte yarar var). Bu sayı oransal açıdan bakıldığında az görünüyor. Türkiye’de 2012 yılı itibarı ile tam zamanlı öğretim üyesi sayısı 42124 (YÖK). Şimdilerde 45 bin civarında olan geniş bir camia için 400 projenin desteklenmesi yetersiz kalabilir. Her projenin maksimum destek tutarı 360 000 TL ve toplam projelerin bütçesi yaklaşık 174 milyon TL eder ki çok büyük bir para değil. Araştırma projesi sayısı birkaç katına kadar artabilir. Türkiye’nin GSMH’den araştırmaya ayrılan payı halen % 0.94-0.96 bandında değişiyor. Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunun öngördüğü gibi, % 2 düzeyine çıkmadıkça geniş sayıda araştırıcı daha fazla projeden yararlanamayacaktır. Dileğimiz Türkiye’nin, ağırlığına yakışır ölçüde daha çok bilimsel araştırmaya destek çıkmasıdır. Tabii kaliteden de taviz verilmemeli ve hesap sorulabilirlikte sağlanmalıdır.


 Üniversitenin Projeleri Teşvik İçin Farklı Modeller Geliştirmesi Gerekir

Proje hazırlama sürecine destek verilebilir. En azından kırtasiye ve yazılım desteği sağlanacağı gibi araştırıcının kullanacağı maddi destek sağlanarak araştırıcılar proje yazmaya teşvik edilebilir. Birçok gelişmiş üniversite, kurum dışında proje alan araştırıcılara üniversitenin araştırma fonundan daha çok proje ve bütçe desteği, lisansüstü öğrenci (yüksek lisans ve doktora öğrenci) desteği, burs imkânı sağlamaktadır. Bu şekilde araştırıcılara hem kolaylık sağlanmış olur hem de yeni projeler için isteklendirilmiş olur. AB ve bazı ülkelerde projenin sunulmasına maddi destek yapılarak araştırıcılar teşvik edilmektedir.

Bir önceki yönetim döneminde Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, TÜBİTAK, AB ve diğer yurtdışı projelere hazırlamış ve başvuruyu yapma ön koşuluna bağlı olarak belirli bir puan üzerinden araştırıcıya yurtdışı yayın desteği gibi maddi destek sağlamıştı. Süleyman Demirel Üniversitesi bir anda TÜBİTAK’a proje başvuru sayısı bakımında Türkiye’de ilk sıraya yerleşmişti ve en çok proje alan üniversite olmuştu. Pratik olarak önemli bir teşvik sayılır. Ülkemizde böyle bir gelenek pek yok, ancak bizim de bazı önlemler alarak araştırıcıları motive etmemiz gerekir diye düşünüyorum.


 Proje ve Patent Ofisi Önemli

Adana Üniversite Sanayi Ortak Araştırma Merkezi ÜSAM, Adana Sanayi Odası 2013 yılında benimde içinde bulunduğum Üniversitede en fazla proje yapan 7 araştırıcıya teşekkür belgesi vermiştir. Yetkililere, “projelerin alınması yanında daha fazla araştırıcıyı teşvik etmek, projelerin sonuçlarını hayata nasıl kazandırabiliriz” konusu üzerinde düşünmek ve üniversite ile işbirliğini daha da geliştirmek için nelerin yapılabileceğinin sorgulanmasını önermiştim. Projelerin sorun çözmeye yönelik olması ve yaşama katkıda bulunması konusu ayrıca tartışılması gerekir. Bu konuda işbirlikleri ve beyin fırtınası ortamı yaratılmasını önermiştim. Bu da üniversitenin ve birimlerin bilim politikaları ve misyonları ile ilişkilidir. Üniversitenin bu konuda temel bir yaklaşım oluşturması gerekir. Birçok gelişmiş üniversitenin proje yazma ofisleri ve mevcut olup, ofislerin ulusal ve uluslararası alanda proje alınmasında ciddi katkıları bulunuyor. Ayrıca patent ofisleri de bu süreçlerle birlikte değerlendirilmektedir.

 

Panel Yönetimi Önemli, Ancak Adayların Savunma Yapmasına Olanak Verilmesi Yararlı Olur

TÜBİTAK, projelerini panel esasına göre değerlendiriyor. Prensipte paneli benimsemesine rağmen kritik düzeyde olan projeler için, proje liderlerinin son bir kez projelerini savunması, panelistlerin kafasındaki soruların giderilmesi bakımından çok yararlı olacaktır (SANTEZ projelerinde olduğu gibi). Birçok proje küçük bir iki sorun tam anlaşılmadığı için veya proje başarılı görülmediği için mağduriyete uğruyor. Buna rağmen çalışmak istediğimiz alanda hipotezlerimizi gerçekleştirmek için ısrarcı olmak ve her dönem proje sunmak gerekir. Diğer taraftan araştırıcıların ve üniversitelerin TÜBİTAK kaynaklarından etkin yararlanması konusunda da daha fazla çaba gösterilmesinde yarar vardır. Şahsen ben her dönem TÜBİTAK’a proje başvurusunda bulunarak Laboratuvarların çalışması için kaynak yaratmaya çalışıyorum. Tabii üniversitenin bu konuda temel bir politikasının olması ve araştırıcısının arkasında olması, TÜBİTAK kaynaklarından faydalanma oranını arttıracağını düşünüyorum.

TÜBİTAK Stratejik Ve Güdümlü Proje Teklifi Yapmalıdır


TÜBİTAK son yıllarda belirli konulara proje teklifi açtı, kurum projelerini destekliyor. Ancak TÜBİTAK’ın dinamik ve güncel konuları dikkate alması da yine panel ve bilimsel başarıya uygun olarak projelere destek sağlayabilir.

Dünyada son yıllarda gelişen araştırma alanları ve yeni eğilimlerin yakından izlenmesi, üniversitenin bu konuda temel bir felsefesinin ve hedefinin olması önemli. Üniversitenin önümüzdeki on yıl için bir hedefinin ve stratejisinin olması ve ona uygun projeksiyonlar çizmesi gerekir. Merkezler ve ana bilim dalları, bölümler ve fakültelerde şekillenecek bilimsel araştırma alanları birleşerek üniversitenin çalışma alanlarını oluşturabilir. Son yıllarda bizim alanlarda bitki-atmosfer ilişkileri, toprak-bitki-insan beslenme zinciri, enerji bitkileri, genotip çalışmaları, nanoteknoloji, bitki ve toprak biyokimyası, toprak organizmalarının etkinliğini artırmak gibi konular, görebildiğim en dinamik konulardır.

Bu hedeflere ulaşması için her üniversitenin elinin altında uluslararası nitelikte belirli sayıda araştırıcı bulundurması önemlidir. Üniversitenin, sürekli yeni araştırıcı fidanlıkları oluşturması, başarılı gençleri ödüllendirmesi, üniversitenin ileriye taşınmasına katkıda bulunması için TÜBİTAK ve benzeri kuruluşların bütçe desteğini alması şarttır. Türkiye’nin ekonomik büyüklüğüne uygun bilimsel gelişme sağlaması için TÜBİTAK benzeri araştırma projelerine destek veren kuruluşların bütçesinin artırılması, daha çok projenin ve araştırıcının desteklenmesi kaçınılmazdır.

Bilimsel Çalışmalar Artık Çok Daha İleri Teknoloji ve Yetişmiş İnsan Gücü Gerektiren Laboratuvar ve Araştırma Kuruluşlarında Gerçekleşmektedir.

Bilimsel çalışmalar artık bodrum katlarında küçük bir iki aletle değil, ileri teknoloji ürünleri ve milyon dolarlık bütçeler ile yapılıyor. Tek tek insanlar yerine büyük ekip çalışmaları ve araştırma merkezleri tarafından yürütülüyor. Bizde halen tek tek bireyler kendi çabaları ile bir şeyler yapmaya çabalıyorlar.

Dünyada ileri bilimsel çalışmalar ve buluşlar artık 40-50 kişilik nitelikli araştırıcıların çalıştığı laboratuvar ve merkezlerde üretiliyor. ABD’de ve Avrupa’nın ileri üniversitelerinde milyon dolarlık projeler alınırken, ülkemizde projeler çok küçük bütçelerle ve sınırlı insan kaynakları ile yürütülmektedir. Bazen analiz yapacak teknik personel bulmakta zorlanmaktayız.

Bilim ve Araştırma Kurumları Özerk Kalmalıdır

TÜBİTAK, son yıllarda ciddi eleştirilere uğradı. Geçmişte de TÜBİTAK, TÜBA; YÖK, Üniversiteler ve diğer bilimsel kuruluşların siyaset dışı özerk kuramlar olarak kalması hep tarafımızdan savunuldu. Bilimde özerk olmamız ve objektif ölçülere göre hareket etmemiz gerekmektedir. Bu bağlamda TÜBİTAK’ın ülkemiz bilimi için önemi çok büyüktür. Çok sayıda bilim insanının yetişmesine katkıda bulunmuştur. Türkiye’nin bilim kuruluşları ne kadar özerk olursa, Türkiye’nin aydınlık geleceği ve 2023 hedefleri de o kadar gerçekleşme şansı bulacaktır.


 

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ,

Çukurova üniversitesi öğretim üyesi,

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.  ,   https://www.facebook.com/iortas ,

 

 

Milli Eğitim Bakanlığı Eğitimde Tarihin En Büyük Tasfiye ve Siyasal Kadrolaşma Operasyonunu “Başarıyla” Hayata Geçirmiştir!

 

10 Haziran 2014 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren “Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmesine İlişkin Yönetmelik” sonrasında Türkiye çapında bütün eğitim kurumlarında 4 yılı dolduran eğitim yöneticilerinin yöneticilerin görevlerinin, puanlamaya dayalı olarak yapılacak değerlendirme sonucuna göre yerlerine yenilerinin atanması ile birlikte sona ereceği açıklanmıştır.

 

Milli Eğitim Bakanlığı, tamamen üst düzey eğitim yöneticilerinin değerlendirmelerine dayanan, eğitim kurumları yönetici değerlendirme sonuçlarını dün açıklamıştır. Açıklanan sonuçlara baktığımızda sendikamızın bugüne kadar yapmış olduğu değerlendirmelerin ne kadar haklı olduğu görülmüştür.

 

Yönetici atama ve yer değiştirmede liyakat ve kamu yararı göz önünde bulundurulmamıştır. Somut,şeffaf kriterlere göre bir değerlendirme yapılmamıştır. Mevcut okul müdürlerimizle ilgili değerlendirme Eğitim Bir-Sen ve AKP’nin İl ve İlçe örgütlerinin talimatlarıyla; AKP militanı diyebileceğimiz İlçe Milli Eğitim Müdürleri ve Şube Müdürleri tarafından yapıldığı aşikârdır. IŞİD’in Ortadoğu da yaptığı katliamlar ne kadar haklı ve meşru ise yönetici atamadaki değerlendirmede bir o kadar tarafsız ve adildir. Hukuk katledilmiştir. Fiili meşru mücadeleye devam edeceğiz.

 

Eğitim yöneticileri değerlendirme formuna göre, ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri 100 üzerinden toplamda en az 60 puan vererek tek belirleyen olmuştur. Öğrenci meclisi bulunmayan veya bulunmakla birlikte öğrenci meclisi başkanı değerlendirme yapabilme ehliyetine sahip olmayan öğrencilerin eğitim gördüğü eğitim kurumu (anaokulu, ilkokul ve zihin engelliler özel eğitim kurumu) müdürlerinin değerlendirmesinde ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri 100 üzerinden toplamda 65 puan; okul aile birliği ile öğrenci meclisi bulunmayan eğitim kurumu müdürlerinin değerlendirmesinde, ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri 100 üzerinden toplamda 70 puan; öğretmeni, okul aile birliği ve öğrencisi bulunmayan eğitim kurumu müdürlerinin değerlendirmesinde, ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri 100 üzerinden toplamda 100 puan verecektir. Bu durum ilçe milli eğitim ve şube müdürlerinin okul müdürlerini tek belirleyen haline getirmiştir.

 

Söz konusu değerlendirme puanları, eğitim kurumu müdürleri ile neredeyse tek bir gün çalışmamış, eğitim kurumu müdürünü hiç tanımayan, büyük bölümü geçtiğimiz eğitim öğretim yılı sonunda “siyaseten” atanmış ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri tarafından da verilebilmiştir.  Yönetmelikte, en kıdemli ve en kıdemsiz öğretmenin okul müdürü ile en az altı ay çalışmış olması gerektiğine ilişkin bağlayıcı bir kural olmasına rağmen ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri için böyle bir süre koşulu konulmamış olması, eğitim yöneticileri değerlendirme formunun göstermelik olarak uygulandığının kanıtıdır.

 

Eğitim yöneticileri değerlendirme sonuçları sonucunda görevden alınan, görev süresi uzatılan ve yeni atanan okul müdürlerine baktığımızda, bugüne kadar görülmemiş yaygınlıkta, tarihin en büyük tasfiye operasyonu ve siyasal kadrolaşma girişimi ile karşı karşıya olduğumuz açıktır. Türkiye çapında başta Eğitim Sen üyesi okul müdürleri olmak üzere, yandaş sendika üyesi olmayan okul müdürlerinin çok büyük bir bölümü görevden alınmış, beklenildiği gibi yandaş sendikanın üyelerine alan açılmıştır. 

 

Eğitim Sen üyelerinin önemli bir bölümüne 75’in altında puanlar verilerek bulundukları eğitim kurumlarında görev yapmaları engellenmiştir. Bazı üyelerimize dalga geçer gibi 74 puan verilirken, yandaş sendika üyelerine yüksek puanlar verilmiştir. İller genelinde yapılan değerlendirme sonuçlarına bakıldığında özellikle Eğitim Sen üyesi okul müdürlerinin tek tek belirlenerek görevlerine son verilmiş olması ve çok az sayıda üyemizin müdürlüğe devam edecek olması, eğitim yöneticilerine yönelik olarak yapılan değerlendirmenin ne kadar “objektif” olduğunu gözler önüne sermektedir.

 

Eğitim yönetimi ve denetimi mezunu, bu alanda yüksek lisans ve doktora yapan müdürlerin yapılan “değerlendirmede” siyasi referansları olmadığı için “yetersiz” görülmüş olması dikkat çekicidir.  Okul müdürlerine formatörlük yapan, ülkenin çeşitli illerinde okul müdürlerine kurs ve seminer veren üyelerimiz bu evlere şenlik değerlendirme ile okul müdürlüğü görevlerine son verilmiştir. Büyük bölümü girdiği sınav sonucunda yönetici olarak atananların görevine son verilirken, yerlerine siyasi iktidardan torpilli yandaş sendika üyeleri atanarak eğitim kurumları siyasi iktidarın “arka bahçesi” haline getirilmek istenmekte ve bu bahçede farklı renklere asla yer verilmemektedir.

 

Değerlendirme sürecinde üyelerimize ve yandaş olmayan diğer sendika üyelerine yönelik“sendika değiştirme” yönünde tekliflerde hatta şantajlarda bulunarak baskı uygulanmıştır. Kimi eğitim kurumu müdürleri bu baskılara boyun eğmek durumunda kalmıştır. Baskıyla üyelerimizi sendika değiştirmeye zorlayan ve yandaş sendika üyesi olan kimi eğitim kurumu müdürlerinin yüksek puanlar aldıklarını sendikamız tarafından tespit edilmiştir.

 

Başından sonuna siyasal kadrolaşma operasyonu olarak gerçekleştirilen eğitim yöneticilerinin değerlendirilmesi ve görevlendirilmesi uygulamaları, hukuktan, adaletten ve objektiflikten tamamen uzak, adrese teslim görevlendirmeler yapılarak hayata geçirilmiştir. Siyasi iktidarın en temel hukuk kurallarını çiğneyerek uyguladığı yönetici atama girişimleri birer birer yargıdan dönmektedir. Örneğin Bursa İdare mahkemesi, verdiği bir kararla “şube müdürlüklerinde görevlendirilen 22 personelin tamamının aynı sendikanın üyesi olmaları dışında bir kriter gözetilmediği”iddiası ile yapılan şube müdürlüğü atamalarının tamamını iptal etmiştir. Bu durum Türkiye genelinde yapılan ve dün açıklanan müdür atamalarında da benzer bir şekilde gerçekleşmiştir. Şube müdürlerinin atamaları üzerindeki şaibe bulutları daha dağılmadan, eğitim kurumu müdürlerinin atanmasında tek belirleyen olan MEB’in söz konusu tasfiye operasyonuna karşı sendikamız gerekli hukuksal girişimleri başlatmıştır.

 

Eğitim müdürlerinin değerlendirilmesi ile ilgili şaibelerin ve adaletsizliklerin ortaya çıkması için eğitim kurumu müdürlerinin tamamının aldıkları puanlar şeffaf bir şekilde yayınlanmayarak gizlenme yoluna gidilmiştir. Sisteme giren her eğitim yöneticisi yalnızca kendisine verilen toplam puanı görmektedir. İlçe milli eğitim müdürü ve şube müdürlerinin verdiği puanları görememektedir.

 

Milli Eğitim Bakanlığı ve milli eğitim müdürlükleri, yaptıklarının ve verdikleri puanların arkasında iseler, adil ve hakkaniyete uygun davrandıklarını düşünüyorsa, bütün illerin değerlendirme ve puanlama sonuçlarını şeffaf bir şekilde açıklamalıdır.  Açıklanacak sonuçlar, eğitim yöneticilerine yöneticilik başarılarına göre ya da siyasi tercihlere göre değerlendirme yapılıp yapılmadığını gösterecektir.   

 

Eğitim Sen, kurulduğu günden bugüne eğitim yöneticilerinin Bakanlık tarafından yukarıda açıkladığımız gibi siyasi tercihlere göre belirlenmesi ve atanmasına karşı çıkmış, eğitim yöneticilerinin bütün eğitim bileşenlerin katılımıyla yapılacak seçimlerde kendi yöneticilerini kendilerinin seçmesini savunmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim yöneticilerinin siyasi iradenin belirlediği idari makamlar tarafından belirlenmesi konusunda neden bu kadar ısrarcı olduğu, dün açıklanan değerlendirme sonuçları ile bir kez daha görülmüştür.

 

Sendikamız objektiflikten ve hakkaniyetten uzak bir şekilde yapılan değerlendirmeler sonucunda görevleri sona erdirilen Eğitim Sen üyesi okul müdürlerine verilen puanların iptaline karar verilmesi istemiyle dava hazırlıklarına başlamıştır. Eğitim Sen olarak, somut hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan, tamamen soyut ve politik değerlendirmelerle düşük puanlar verilerek üyelerimizin yöneticilik görevine son verilmesine asla seyirci kalmayacak, bu konuda her tür hukuksal ve örgütsel mücadeleyi yürütecektir. 

 

 

 

Adana’da Kimliklerine, Kamusal, Laik, Bilimsel, Demokratik, Parasız ve Anadilinde eğitimi sahip çıktıkları için görevine son verilen üyelerimiz;

 

 

 

CEYHAN Ceyhan Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Denizcilik Anadolu Meslek Lisesi ABDULKADİR ÖZTÜRK

 

CEYHAN Cumhuriyet İlkokulu NUH AYDIN KILIÇ

 

CEYHAN Hamidiye Anaokulu MEDİHA TİLAV

 

CEYHAN Mithatpaşa ilkokulu MEHMET İNCE KORKMAZ

 

ÇUKUROVA Öğretmen Zeynep Erdoğdu Ortaokulu OSMAN KÜLTÜROĞLU

 

ÇUKUROVA TOKI Şehit Bahattin Kalaycı ilkokulu SERPİL YAYVAN

 

ÇUKUROVA Toros AnaOkulu YASEMİN ASLAN

 

KOZAN Gaziköyü ilkokulu MUSTAFA ÖZCAN

 

KOZAN Güneri ilkokulu GAFUR TEKİN

 

KOZAN Şehit Öğretmen Ali Yıldırım Ortaokulu MUSTAFA ERKOÇ

 

SEYHAN Anafartalar Anadolu Lisesi VAHAP KAPLAN

 

SEYHAN Cafer Recai Gizer İlkokulu SEÇİL SÖNMEZ

 

SEYHAN Küçükdikili Mekan Ortaokulu ATAMAN ÖZDEMİR

 

SEYHAN Orhan Çobanoğlu Anadolu Lisesi OSMAN SERT

 

SEYHAN Plevne ilkokulu SEZAYİ AYDIN

 

SEYHAN Şakirpaşa Halk Eğitim Merkezi KEMAL ZEKİ ARSLAN

 

SEYHAN Zübeyde Hanım AnaOkulu LÜTFİYE KILAVUZ

 

SEYHAN Fatih Terim Anadolu Lisesi ŞADİ KADAM

 

YUMURTALIK Yumurtalık Çok Programlı Anadolu Lisesi AHMET KABAN

 

YÜREĞİR Cumhuriyet ilkokulu ALAATTİN ÖZİLİCE

 

YÜREĞİR Karşıyaka Orhan Çobanoğlu Kız Teknik ve Meslek Lisesi HABİBE DUMAN

 

CEYHAN Sarısakal İlkokulu FETİ GEYİK

 

 

 

 

 

Ahmet KARAGÖZ

 

Şube Başkanı

 

 

 

MEB Eğitim Kurumları Yöneticileri Değerlendirme Sonuçları Açıklandı




 

10 Haziran 2014 gün ve 29026 sayılı Resmi Gazetede Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik yayınlanmıştı. Yeni yönetmeliğe göre dört yıllık görev süresi dolan eğitim yöneticilerinin, bulundukları eğitim kurumu veya bir başka eğitim kurumunda görev sürelerinin uzatılabilmesi için, Yönetmeliğin ekinde yayımlanan EK-1 GÖREV SÜRESİ UZATILACAK EĞİTİM KURUMU MÜDÜRLERİ İÇİN DEĞERLENDİRME FORMU üzerinden 100 üzerinden en az 75 puan almaları gerektiği kurala bağlanmıştı.

 

Yönetmelik yayımlandığında; ilçe milli eğitim müdürü, insan kaynaklarından sorumlu ilçe milli eğitim şube müdürü, değerlendirilecek eğitim kurumundan sorumlu ilçe milli eğitim şube müdürünün verecekleri puanı gösteren ‘Puan Değeri` bölümü uyarınca, ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürlerinin istemediği hiçbir eğitim kurumu müdürünün görevine devam edemeyeceğini söylemiştik. 

Değerlendirme formuna göre, ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri 100 üzerinden toplamda en az 60 puan vererek tek belirleyen olmuştur. Öğrenci meclisi bulunmayan veya bulunmakla birlikte öğrenci meclisi başkanı değerlendirme yapabilme ehliyetine sahip olmayan öğrencilerin eğitim gördüğü eğitim kurumu (anaokulu, ilkokul ve zihin engelliler özel eğitim kurumu) müdürlerinin değerlendirmesinde ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri 100 üzerinden toplamda 65 puan; okul aile birliği ile öğrenci meclisi bulunmayan eğitim kurumu müdürlerinin değerlendirmesinde, ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri 100 üzerinden toplamda 70 puan; öğretmeni, okul aile birliği ve öğrencisi bulunmayan eğitim kurumu müdürlerinin değerlendirmesinde, ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri 100 üzerinden toplamda 100 puan verecektir. Üstelik bu puanları, eğitim kurumu müdürleri ile neredeyse tek bir gün çalışmamış, eğitim kurumu müdürünü hiç tanımayan ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri de verebilmiştir. Çünkü Yönetmelikte, en kıdemli ve en kıdemsiz öğretmenin okul müdürü ile en az altı ay çalışmış olması gerektiğine ilişkin bir kurala yer verildiği halde, ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri için böyle bir süre koşulu konulmamıştır.

Bugün eğitim kurumları yönetici değerlendirme sonuçları açıklandı. Açıklanan sonuçlar ve genel merkezimize gelen bilgiler, yönetmelik yayımlandığında yaptığımız değerlendirmeler ile açtığımız davaların ne kadar haklı olduğunu ortaya koymuştur. Üyelerimizin önemli bir bölümüne 75`in altında puanlar verilerek bulundukları eğitim kurumlarında görev yapmaları engellenmiştir.

Bu durumda olan yöneticilerimiz, yapılan değerlendirme ve verilen puanların iptaline karar verilmesi istemiyle dava açabilecektir. 

EĞİTİM SEN, somut hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan, tamamen soyut ve politik değerlendirmelerle düşük puanlar verilerek üyelerimizin yöneticilik görevine son verilmesine seyirci kalmayacaktır. Her tür hukuksal ve örgütsel mücadeleyi yürütecektir. 

Sisteme giren her eğitim yöneticisi yalnızca kendisine verilen toplam puanı görmektedir. İlçe milli eğitim müdürü ve şube müdürlerinin verdiği puanları görememektedir. Milli Eğitim Bakanlığı ve milli eğitim müdürlükleri, yaptıklarının ve verdikleri puanların arkasında iseler, adil ve hakkaniyete uygun davrandıklarını düşünüyor iseler, çekinmeden sonuçları açıklamalıdırlar. Açıklanacak sonuçlar, eğitim yöneticilerine başarılarına göre mi siyasi tercihlere göre mi puan verildiğini de gösterecektir.   

EĞİTİM SEN, düşük puanlar verilerek elenen üyelerimize gerekli hukuk yardımını yapacak, davalarını açacaktır. Ancak üyelerimizin de bu konuda bir dizi hazırlık yapması ve bütün bunlarla birlikte hukuk yardımı istemesi yararlı olacaktır.

1.Öncelikle üyelerimiz ilçe milli eğitim müdürlüğüne başvurarak, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Yasası uyarınca EK-1 GÖREV SÜRESİ UZATILACAK EĞİTİM KURUMU MÜDÜRLERİ İÇİN DEĞERLENDİRME FORMU`nun bir örneğini istemelidirler (Başvuru dilekçesi ektedir).

2.İkinci olarak, yöneticilikleri boyunca elde ettikleri başarıları gösteren belgeleri, katıldıkları hizmet içi eğitime ilişkin belgeleri, okulun elde ettiği başarılara ilişkin belgeleri; bu süre içerisinde aldıkları bir ceza veya geçirdikleri bir soruşturma var ise sonuçlarını gösteren belgeleri toplamalıdır.

3.Yöneticilikleri boyunca okul için elde edilen kazanımlar da mutlaka bildirilmelidir. (Spor salonu, kütüphane, bilgisayar, dil veya müzik laboratuarları, çevre düzenlemesi gibi) 

4.Ayrıca puan veren milli eğitim müdürü ve şube müdürleri ile ne kadar süredir çalıştıklarını da bildirmelidirler.

Üyelerimiz dava açma süresinin 60 gün olduğunu unutmamalı, hazırlıklarını da buna göre yapmalıdır.

Bilgi edinme dilekçesini görmek için tıklayınız.

Öğretmenlerin 2014 Yaz Dönemi İl İçi ve İller Arası Özür Durumuna Bağlı Yer Değiştirme Kontenjanları

 

Öğretmenlerin 2014 Yaz Dönemi İl İçi ve İller Arası Özür Durumuna Bağlı Yer Değiştirme Kontenjanları

Öğretmenlerin 2014 Yaz Dönemi İl İçi ve İller Arası Özür Durumuna Bağlı Yer Değiştirme Kontenjanları 

 

 

 

 

Tüm alanlar için tıklayınız

Alan adı A-H arası için tıklayınız

Alan adı I-R arası için tıklayınız

Alan adı S-Y arası için tıklayınız