TÜBİTAK Projeleri ve Araştırma Stratejilerinde Paradigma Değişimi

TÜBİTAK 2014 Mart dönemi 1001, 1005 ve 3501 projelerinin sonuçları ARDEB tarafından yapılan değerlendirmenin ardından açıklandı: 

2014 yılı panel değerlendirme süreci olumlu sonuçlanan projelerin yürütücüleri ve bağlı bulundukları kurumlar aşağıda liste olarak verilmiştir: Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı (1001) Değerlendirme Sonuçları.

 (http://www.tubitak.gov.tr/sites/default/files/2014_1_1001.pdf)   .

 TÜBİTAK tarafından yukarıdaki web ortamında açıklanan panel sonucu geçer puan alan toplam proje sayısı 484’dür. Bunlardan 10 âdeti Çukurova Üniversitesinden. Çukurova Üniversitesindeki projelerin 7 tanesi Ziraat Fakültesi (Bahçe bitkileri 3, Tarla bitkileri (Kozan Meslek Yüksek Okulu) 1, Tarımsal Yapılar ve Sulama 1, Hayvan Yetiştirme 1 ve Toprak Bilimi ve Bitki Besleme 1), 2 tanesi Fen Edebiyat Fakültesi (Kimya bölümü) ve 1 tanesi Mühendislik Fakültesinden (Makine Mühendisliği) başarılı bulunmuştur. Kurumun ismi ve sahip olduğu olanaklar kadar kişilerin bireysel çaba ve istekleri de projelerin başarılı bulunmasında etkilidir. Bu bağlamda proje yöneticilerini candan kutluyorum. Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinin ağırlıklı olarak proje almış olması belki fakültenin yeniden eski konumuna gelmesi için bir motivasyon sağlayabilir. Bu arada TÜBİTAK 2014 yılı Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi 2014 Sıralamasını açıkladı (   http://www.tubitak.gov.tr/sites/default/files/2014_gyue_siralama.pdf  ). Çukurova Üniversitesi 18. Sırada yer alıyor. Daha önce bu konunun önemini belirtmiştim. TÜBİTAK değerlendirmesi ve kriterlerine göre ilk on sıralamasına giren üniversiteler bir milyon dolar teşvik almaktadırlar. Bu konu üniversitenin temel bir sıçrama yapması bakımından önemli. Üniversite Teknoparkının ve ilgili merkezlerin yeniden konu üzerinde çalışması ve çaba harcamasında yarar var. Çukurova üniversitesinin ilk 10 girme potansiyeli olduğuna inanıyorum.

TÜBİTAK Kaliteden Taviz Vermeden Daha Fazla Projeye Destek Sağlayabilir

Türkiye’deki toplam 176 üniversite içinde Çukurova Üniversitesinin ortalamanın üzerinde 10 adet proje almış olması önemli bir başarı olarak görülebilir ancak Türkiye’deki ilk 17. sıradaki bir üniversite için daha fazla proje alınabilirdi. Toplam 484 projenin desteklendiği bu dönemde 1001 programına başvurulan projelerin destek oranı %27,9 olarak gerçekleşmiştir (Ç.Ü toplam başvuru sayısı bilmekte yarar var). Bu sayı oransal açıdan bakıldığında az görünüyor. Türkiye’de 2012 yılı itibarı ile tam zamanlı öğretim üyesi sayısı 42124 (YÖK). Şimdilerde 45 bin civarında olan geniş bir camia için 400 projenin desteklenmesi yetersiz kalabilir. Her projenin maksimum destek tutarı 360 000 TL ve toplam projelerin bütçesi yaklaşık 174 milyon TL eder ki çok büyük bir para değil. Araştırma projesi sayısı birkaç katına kadar artabilir. Türkiye’nin GSMH’den araştırmaya ayrılan payı halen % 0.94-0.96 bandında değişiyor. Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunun öngördüğü gibi, % 2 düzeyine çıkmadıkça geniş sayıda araştırıcı daha fazla projeden yararlanamayacaktır. Dileğimiz Türkiye’nin, ağırlığına yakışır ölçüde daha çok bilimsel araştırmaya destek çıkmasıdır. Tabii kaliteden de taviz verilmemeli ve hesap sorulabilirlikte sağlanmalıdır.


 Üniversitenin Projeleri Teşvik İçin Farklı Modeller Geliştirmesi Gerekir

Proje hazırlama sürecine destek verilebilir. En azından kırtasiye ve yazılım desteği sağlanacağı gibi araştırıcının kullanacağı maddi destek sağlanarak araştırıcılar proje yazmaya teşvik edilebilir. Birçok gelişmiş üniversite, kurum dışında proje alan araştırıcılara üniversitenin araştırma fonundan daha çok proje ve bütçe desteği, lisansüstü öğrenci (yüksek lisans ve doktora öğrenci) desteği, burs imkânı sağlamaktadır. Bu şekilde araştırıcılara hem kolaylık sağlanmış olur hem de yeni projeler için isteklendirilmiş olur. AB ve bazı ülkelerde projenin sunulmasına maddi destek yapılarak araştırıcılar teşvik edilmektedir.

Bir önceki yönetim döneminde Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, TÜBİTAK, AB ve diğer yurtdışı projelere hazırlamış ve başvuruyu yapma ön koşuluna bağlı olarak belirli bir puan üzerinden araştırıcıya yurtdışı yayın desteği gibi maddi destek sağlamıştı. Süleyman Demirel Üniversitesi bir anda TÜBİTAK’a proje başvuru sayısı bakımında Türkiye’de ilk sıraya yerleşmişti ve en çok proje alan üniversite olmuştu. Pratik olarak önemli bir teşvik sayılır. Ülkemizde böyle bir gelenek pek yok, ancak bizim de bazı önlemler alarak araştırıcıları motive etmemiz gerekir diye düşünüyorum.


 Proje ve Patent Ofisi Önemli

Adana Üniversite Sanayi Ortak Araştırma Merkezi ÜSAM, Adana Sanayi Odası 2013 yılında benimde içinde bulunduğum Üniversitede en fazla proje yapan 7 araştırıcıya teşekkür belgesi vermiştir. Yetkililere, “projelerin alınması yanında daha fazla araştırıcıyı teşvik etmek, projelerin sonuçlarını hayata nasıl kazandırabiliriz” konusu üzerinde düşünmek ve üniversite ile işbirliğini daha da geliştirmek için nelerin yapılabileceğinin sorgulanmasını önermiştim. Projelerin sorun çözmeye yönelik olması ve yaşama katkıda bulunması konusu ayrıca tartışılması gerekir. Bu konuda işbirlikleri ve beyin fırtınası ortamı yaratılmasını önermiştim. Bu da üniversitenin ve birimlerin bilim politikaları ve misyonları ile ilişkilidir. Üniversitenin bu konuda temel bir yaklaşım oluşturması gerekir. Birçok gelişmiş üniversitenin proje yazma ofisleri ve mevcut olup, ofislerin ulusal ve uluslararası alanda proje alınmasında ciddi katkıları bulunuyor. Ayrıca patent ofisleri de bu süreçlerle birlikte değerlendirilmektedir.

 

Panel Yönetimi Önemli, Ancak Adayların Savunma Yapmasına Olanak Verilmesi Yararlı Olur

TÜBİTAK, projelerini panel esasına göre değerlendiriyor. Prensipte paneli benimsemesine rağmen kritik düzeyde olan projeler için, proje liderlerinin son bir kez projelerini savunması, panelistlerin kafasındaki soruların giderilmesi bakımından çok yararlı olacaktır (SANTEZ projelerinde olduğu gibi). Birçok proje küçük bir iki sorun tam anlaşılmadığı için veya proje başarılı görülmediği için mağduriyete uğruyor. Buna rağmen çalışmak istediğimiz alanda hipotezlerimizi gerçekleştirmek için ısrarcı olmak ve her dönem proje sunmak gerekir. Diğer taraftan araştırıcıların ve üniversitelerin TÜBİTAK kaynaklarından etkin yararlanması konusunda da daha fazla çaba gösterilmesinde yarar vardır. Şahsen ben her dönem TÜBİTAK’a proje başvurusunda bulunarak Laboratuvarların çalışması için kaynak yaratmaya çalışıyorum. Tabii üniversitenin bu konuda temel bir politikasının olması ve araştırıcısının arkasında olması, TÜBİTAK kaynaklarından faydalanma oranını arttıracağını düşünüyorum.

TÜBİTAK Stratejik Ve Güdümlü Proje Teklifi Yapmalıdır


TÜBİTAK son yıllarda belirli konulara proje teklifi açtı, kurum projelerini destekliyor. Ancak TÜBİTAK’ın dinamik ve güncel konuları dikkate alması da yine panel ve bilimsel başarıya uygun olarak projelere destek sağlayabilir.

Dünyada son yıllarda gelişen araştırma alanları ve yeni eğilimlerin yakından izlenmesi, üniversitenin bu konuda temel bir felsefesinin ve hedefinin olması önemli. Üniversitenin önümüzdeki on yıl için bir hedefinin ve stratejisinin olması ve ona uygun projeksiyonlar çizmesi gerekir. Merkezler ve ana bilim dalları, bölümler ve fakültelerde şekillenecek bilimsel araştırma alanları birleşerek üniversitenin çalışma alanlarını oluşturabilir. Son yıllarda bizim alanlarda bitki-atmosfer ilişkileri, toprak-bitki-insan beslenme zinciri, enerji bitkileri, genotip çalışmaları, nanoteknoloji, bitki ve toprak biyokimyası, toprak organizmalarının etkinliğini artırmak gibi konular, görebildiğim en dinamik konulardır.

Bu hedeflere ulaşması için her üniversitenin elinin altında uluslararası nitelikte belirli sayıda araştırıcı bulundurması önemlidir. Üniversitenin, sürekli yeni araştırıcı fidanlıkları oluşturması, başarılı gençleri ödüllendirmesi, üniversitenin ileriye taşınmasına katkıda bulunması için TÜBİTAK ve benzeri kuruluşların bütçe desteğini alması şarttır. Türkiye’nin ekonomik büyüklüğüne uygun bilimsel gelişme sağlaması için TÜBİTAK benzeri araştırma projelerine destek veren kuruluşların bütçesinin artırılması, daha çok projenin ve araştırıcının desteklenmesi kaçınılmazdır.

Bilimsel Çalışmalar Artık Çok Daha İleri Teknoloji ve Yetişmiş İnsan Gücü Gerektiren Laboratuvar ve Araştırma Kuruluşlarında Gerçekleşmektedir.

Bilimsel çalışmalar artık bodrum katlarında küçük bir iki aletle değil, ileri teknoloji ürünleri ve milyon dolarlık bütçeler ile yapılıyor. Tek tek insanlar yerine büyük ekip çalışmaları ve araştırma merkezleri tarafından yürütülüyor. Bizde halen tek tek bireyler kendi çabaları ile bir şeyler yapmaya çabalıyorlar.

Dünyada ileri bilimsel çalışmalar ve buluşlar artık 40-50 kişilik nitelikli araştırıcıların çalıştığı laboratuvar ve merkezlerde üretiliyor. ABD’de ve Avrupa’nın ileri üniversitelerinde milyon dolarlık projeler alınırken, ülkemizde projeler çok küçük bütçelerle ve sınırlı insan kaynakları ile yürütülmektedir. Bazen analiz yapacak teknik personel bulmakta zorlanmaktayız.

Bilim ve Araştırma Kurumları Özerk Kalmalıdır

TÜBİTAK, son yıllarda ciddi eleştirilere uğradı. Geçmişte de TÜBİTAK, TÜBA; YÖK, Üniversiteler ve diğer bilimsel kuruluşların siyaset dışı özerk kuramlar olarak kalması hep tarafımızdan savunuldu. Bilimde özerk olmamız ve objektif ölçülere göre hareket etmemiz gerekmektedir. Bu bağlamda TÜBİTAK’ın ülkemiz bilimi için önemi çok büyüktür. Çok sayıda bilim insanının yetişmesine katkıda bulunmuştur. Türkiye’nin bilim kuruluşları ne kadar özerk olursa, Türkiye’nin aydınlık geleceği ve 2023 hedefleri de o kadar gerçekleşme şansı bulacaktır.


 

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ,

Çukurova üniversitesi öğretim üyesi,

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.  ,   https://www.facebook.com/iortas ,

 

 

Okunma 4887 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 23 Ağustos 2014 11:38