egitimsen2

egitimsen2

"Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" bugünkü 16.08.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Buna göre, haklarında adli veya idari bir soruşturma yapılmış ve bu soruşturma sonucunda, o yerde kalmasında sakınca görülmüş olan memurun hizmet bölgelerindeki zorunlu çalışma sürelerini tamamlamadan ve yer değiştirme suretiyle atanma dönemi beklenmeksizin hizmetin gereği olarak yer değiştirme koşuluyla ataması yapılacak.

Hizmet gereği yer değişikliği yapılan memurun ayrıldığı hizmet bölgesindeki eksik hizmetleri, aynı hizmet bölgesindeki başka bir hizmet alanında tamamlattırılacak.

Memurun görev yaptığı hizmet bölgesinde ihtiyaç bulunmaması halinde diğer hizmet bölgelerine de ataması yapılabilecek ve ayrıldığı hizmet bölgesindeki eksik hizmetleri daha sonra tamamlattırılacak.

Hizmet gereği başka bir hizmet alanına veya bölgesine atanan memurlar, kurumların özel yönetmeliklerinde belirlenecek istisnalar dışında ayrıldığı hizmet alanına yeniden atanamayacak.

Mazeret, her yıl ocak ayında belgelendirilecek

Sağlık, aile birliği ve can güvenliği mazeretlerinin belgelendirilmesi halinde, hizmet bölgelerindeki zorunlu çalışma süreleri tamamlanmadan memurun isteği üzerine yer değiştirme suretiyle ataması yapılabilecek.

Sağlık ve aile birliği mazeretlerine dayalı olarak yer değiştirmeye tabi tutulan memur, mazeretinin devam ettiğini her yıl ocak ayında alacağı belgeyle belgelendirmek zorundadır.

Zorunlu çalışma süresini sağlık veya aile birliği mazeretine dayalı olarak tamamlamamış olan memur, mazeretinin sona ermesi durumunda zorunlu hizmet süresinin eksik kalan kısmını tamamlamak zorundadır.

Sağlık ve can güvenliği mazeretlerine dayalı olarak yapılacak yer değiştirme suretiyle atamalar, atanma dönemine tabi değildir.

Sağlık kurulu raporu gerekecek

Memurun sağlık mazeretine dayanarak yer değiştirme talebinde bulunabilmesi için kendisi, eşi, annesi, babası, bakmakla yükümlü olduğu çocukları ve yargı kararı ile vasi tayin edildiği kardeşinin hastalığının; görev yaptığı yerde tedavisinin mümkün olmadığı veya mevcut görev yerinin söz konusu kişilerin sağlık durumunu tehlikeye düşüreceğini eğitim ve araştırma hastanesi veya üniversite hastanesinden alınacak sağlık kurulu raporu ile belgelendirmesi gerekecek.

Sağlık mazeretine dayalı olarak yapılacak yer değişikliğinde memur, aynı hizmet bölgesinde başka bir hizmet alanına, bu şekilde mazeretin karşılanamaması halinde ise başka bir hizmet bölgesinde kurumca ihtiyaç duyulan ve mazeretinin karşılanabileceği bir hizmet alanına atanabilecek.

Son 3 yıl sosyal güvenlik primi ödemek suretiyle

Aile birliği mazeretine dayanarak yer değişikliği memurun; kamu personeli olan eşinin, kurum içi yer değiştirme suretiyle atanma imkanının olmaması veya mevzuatı uyarınca eşin zorunlu yer değiştirmeye tabi tutulan bir görevde bulunması durumunda bu kapsamdaki eşin bulunduğu yere, eşlerin her ikisinin de aynı kurumda çalışıyor olması halinde kurumun daha fazla hizmet ihtiyacı duyduğu yere atanması suretiyle yapılacak.

Öte yandan eşlerin farklı kurumda çalışıyor olması halinde kurumlar arasında gerekli koordinasyon sağlanmak suretiyle her iki kurumun da öncelikli hizmet ihtiyacının bulunduğu yere, kamu personeli olmayan eşinin talep edilen yerde kesintisiz son 3 yıl sosyal güvenlik primi ödemek suretiyle kendi adına veya bir hizmet akdi ile işverene bağlı olarak çalışmış ve halen çalışıyor olması halinde, bu durumda olan eşin bulunduğu yere milletvekili, belediye başkanı, muhtar veya noter olan eşlerinin bulunduğu yere atanması suretiyle yapılabilecek.

Aile birliği mazeretine dayanarak yer değiştirme isteğinde bulunan memur, eşinin kamu kurum ve kuruluşlarında kamu personeli olarak çalıştığına veya atanmayı talep ettiği yerde eşinin kesintisiz son 3 yıl sosyal güvenlik primi ödemek suretiyle kendi adına veya bir hizmet akdi ile işverene bağlı olarak halen çalıştığına ilişkin belgeyi kurumuna bildirmekle yükümlü olacak.

Ayrıca yer değiştirme başvurusuna, evlilik durumunu kanıtlayan belgenin de eklenmesi gerekecek.

Can güvenliği mazereti

Memurun can güvenliği mazeretine dayanarak yer değiştirme talebinde bulunabilmesi için kendisinin, eşinin veya bakmakla yükümlü olduğu çocuklarından birinin bulunduğu yerde kalmasının can güvenliğini tehdit altında bırakacağının adli veya mülki idare makamlarından alınacak belgeyle belgelendirmesi gerekecek.

Can güvenliği mazeretine dayalı olarak yapılacak yer değişikliğinde memur, aynı hizmet bölgesindeki başka bir hizmet alanına, görev yaptığı hizmet bölgesinde ihtiyaç bulunmaması halinde ise diğer hizmet bölgelerine atanabilecek.

Hakkında adli makamlarca işyerinin değiştirilmesine ilişkin koruyucu tedbir karar alınan memur, aynı hizmet bölgesindeki başka bir hizmet alanına, görev yaptığı hizmet bölgesinde ihtiyaç bulunmaması halinde ise diğer hizmet bölgelerine atanabilecek.

Yıllık izinler, izinlerin kullanılışı ve mazeret izni

Memurun kadrosunun bulunduğu yerin bölge hizmetinden sayılacak süreleri şu şekilde değiştirildi:

-657 sayılı Kanunun yıllık izinlerle ilgili 102'inci madde, yıllık izinlerin kullanılışıyla ilgili 103'üncü ve mazeret iznini düzenleyen 104'üncü maddelerde öngörülen izinlerin tamamıyla hastalık ve refakat iznini düzenleyen 105'inci madde gereğince verilen izinlerin toplamının 6 ayı geçmeyen kısmı

-Görevden uzaklaştırılan ve görevleri ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınan memurların 657 sayılı Kanunun, memurun göreve tekrar başlatılmasının zorunlu olan halleriyle ilgili 143'üncü maddesinde sayılan durumların gerçekleşmesi halinde bu sürelerin tamamı

-Yılda toplam 90 günü geçmeyen geçici görev süreleri

-Hizmet içi eğitimde başarılı geçen sürelerin tamamı

-Yılda toplam 90 günü aşan geçici görev süreleri, aynı unvanda aday memur olarak geçen süreler ile başka yerdeki bir görevin 657 sayılı Kanunun 86'ncı maddesinde yer alan vekalet görevi ve aylık verilmesinin şartlarıyla ilgili olarak memura vekaleten gördürülmesi halinde, bu sürelerin tamamı geçirildiği yerin bölge hizmetinden sayılacak. 6 ayı aşan kısmıyla belirtilen süreler ise bölge hizmetinden sayılmayacak.

657 sayılı Kanun veya diğer kanunlar uyarınca "aylıksız izin almak" suretiyle geçirilen süreler, yetiştirilmek amacıyla yurt dışına gönderilen memurların yurt dışında geçirdiği süreler, 657 sayılı Kanunun hastalık ve refakat iznini düzenleyen 105'inci maddesi gereğince verilen izinlerin 6 ayı aşan kısmıyla belirtilen süreler, bölge hizmetinden sayılmayacak.

Aynı yönetmeliğin başvurma şekilleriyle ilgili 26'ncı maddede geçen "özürlerini" ibaresi "mazeretlerini" ve "sicil amirleri kanalı ile" ibaresi "disiplin amirleri kanalı ile" şeklinde değiştirildi.

Yönetmelikte geçen "özür" ibaresi "mazeret"; "(A) Özür Grubu" ibaresi "Sağlık Mazereti" ve "(B) Özür Grubu" ibaresi "Aile Birliği Mazereti" şeklinde değiştirildi. Aynı kısma "Can Güvenliği Mazereti" ibaresi eklendi ve "Not" kısmında yer alan "Özür Grubuna" ibaresi " Mazeretlere" şeklinde değiştirildi.

En az yüzde 40 oranında engelli olduğu belirtilecek

Alınan sağlık kurulu raporunda en az yüzde 40 oranında engelli olduğu belirtilen memurlar ile ağır engelli raporlu eşi veya bakmakla yükümlü olduğu birinci derece kan hısımları bulunan memurlar, engellilik durumundan kaynaklanan gerekçelere dayalı olarak yer değiştirme talebinde bulunabilecek.

Bu kapsamdaki talepler, yönetmelikte yer alan kısıtlayıcı hükümlere tabi olmaksızın kurumların kadro imkanları ve teşkilat yapıları dikkate alınarak karşılanacak ve bu haktan bir defadan fazla yararlanılamayacak.

Memurun kendisinin veya birlikte yaşadığı eşi ve bakmakla yükümlü olduğu çocuklarının engellilik durumunun tedavisi sebebiyle yer değişikliğini talep etmesi halinde, yer değiştirme suretiyle atama yapılacak yerin, memurun ve yakınlarının engellilik durumuna uygun olması esas olacak.

Engellilik durumu devam ettiği sürece kurumlarca isteği dışında memurun yeri değiştirilemeyecek.

Kurumların yönetmelikleri 6 ayda uygun hale getirilecek

Kamu kurum ve kuruluşları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde yönetmeliklerini, bu yönetmeliğe uygun hale getirecek. Bu sürede kamu kurum ve kuruluşlarının yönetmeliklerinin yönetmeliğe aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam edilecek.

Yönetmeliğin yer değiştirme suretiyle atanma dönemlerini düzenleyen
8'inci maddesinin, Sağlık Bakanlığında sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfındaki personelin yer değiştirme suretiyle atanmasını her yılın ocak ayı ile haziran-eylül döneminde yapılacağını hükme bağlayan ikinci fıkrası yürürlükten kaldırıldı.

Aynı veya farklı kurumlarda çalışan eşlerin durumlarıyla ilgili bazı düzenlemeler ise yeni yönetmelikte yer almadı.

Buna ilişkin kaldırılan hükümler şöyle:

"Aynı kurumda çalışıp da her ikisi de yer değiştirmeye tabi olan eşlerden ast durumunda olanın görev yeri üst durumda olana bağlı olarak değiştirilir.

Farklı kurumlarda çalışıp da her ikisi de yer değiştirmeye tabi olan eşlerden unvan, kadro ve görev bakımından daha aşağıda bulunanın görev yeri yukarıda bulunana bağlı olarak değiştirilir.

Aynı veya farklı kurumlarda çalışıp da eşlerden birinin yer değiştirmeye veya bu yönetmelik hükümlerine göre yer değiştirmeye tabi olmaması hallerinde, yer değiştirmeye tabi olmayan veya özel yönetmeliklerine göre yer değiştirmeye tabi olan eşin görev ve unvanı ile hizmetin özelliği dikkate alınır."

imoTMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şubesi, Marmara Depremi’nin 15. yılı dolayısıyla şube binasında depreme duyarlılık sergisi açtı. Serginin gezilmesinin ardından katılımcılara bilgilendirici deprem broşürü dağıtıldı, basın açıklaması okundu.

İMO Adana Şube Başkanı Nazım Biçer, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 15 yıl geçtiğini, 15 yıl önce başta Gölcük olmak üzere neredeyse tüm Marmara bölgesinin depremin yıkıcı etkisini yaşadığını hatırlattı.

Onbinlerce insanın hayatını kaybettiğini, yüzbinlerce insanın yaralandığını vurgulayan Biçer, “İnsanlar evsiz, hastanesiz, okulsuz kaldı; ülke ekonomisi telafi edilmesi mümkün olmayacak ölçüde ağır bir darbe aldı. Ülkemizde yapı stokunun güvenli ve sağlıklı olmaktan uzak olduğu, pek çok yapının kaçak olduğu ve mühendislik hizmeti almadan inşa edildiği bir kez daha açıkça görüldü. İlgili mevzuat yetersizdi, yapı üretim süreci denetlenmiyordu, yapı malzemeleri nitelikli değildi. Toplumda deprem bilinci yoktu, afet anına ve afet sonrasına ilişkin merkezi koordinasyon ve planlama mevcut değildi” dedi.

nazimbicer

 

“DURUM FARKLI DEĞİL”

Tarih boyunca Anadolu coğrafyasının sayısız depremle sarsılmış olmasına rağmen 1999 yılında depreme hazırlıksız yakalanmanın başlı başına tuhaflığa işaret ettiğini kaydeden Biçer, “Defalarca kendini hatırlatan önlemler ne yazıktır ki ihmal edilmişti. Üzülerek söylüyoruz ki bugün de mevcut durum farklı değildir. Depremler olmadan önce önlemlerin alınması gerekliliğini sık sık vurguladık.  Marmara Depremi’nin 15. yıldönümünde bir kez daha tekrarlamak istiyoruz: Doğa olayı olan depremin ülkemizde doğal afete dönüşmesi ve bir türlü önlem alınmaması sorunun kaynağını oluşturmaktadır” dedi.

Depremin bir doğa olayı olduğunun kabul edilmesi gerektiğini ancak denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları “kader” gibi değerlendiren yaklaşımın terk edilmesini isteyen Biçer, şunları söyledi:

“Yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretmenin depremi tehlike olmaktan çıkartacağı gerçeği görülmelidir.  İnşaat mühendisliği, her zeminde ve her şart altında güvenli ve sağlıklı yapı üretebilen ve bunu örnek uygulamalarla kanıtlayan bir bilim dalıdır. Ülkemizi, kentlerimizi, yapılarımızı depreme karşı hazırlamanın iki temel yolu bulunmaktadır. İlki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, güçlendirilmesidir. İkincisi ise yapı üretim sürecinin denetlenmesidir. İlki, mevcut olumsuzluğu azaltmayı amaçlamaktadır. İkincisi ise geleceği kazanmakla ilgilidir.

Ne yazık ki ülkemizde ayrıntılı yapı envanteri olmadığı için yapılarımızın olası bir depremde ne tür tepki vereceği bilinmemektedir. Ancak 1999 Marmara ve 2011 Van depremlerinde yapı stokumuzun iyi bir sınav vermediği açıktır. Yapı stokumuzun yüzde 60’ının 20 yaş ve üzeri yapılardan oluştuğu, bunların büyük bölümünün ise ruhsatsız olduğu ve mühendislik hizmeti almadan üretildiği bilinmektedir.

Bu gerçeklik, “kentsel dönüşüm”, “riskli yapı”, “riskli alan” gibi kavramları, bunlarla ilgili yasal düzenleme ve uygulamaları gündeme taşımış, uzun yıllar deprem tehlikesine karşı önlem almayan, adeta insanları deprem tehlikesi ile karşı karşıya bırakan siyasi iktidar, tek çare olarak gördüğü kentsel dönüşüm projelerini başlatmıştır. Ancak uygulama süreçlerinde görülen adaletsizlik, keyfilik, hukuksuzluk, yol açtığı mağduriyetler,  kentsel dönüşüm projelerinin kentlerimizi depreme hazırlamak yerine kentsel değerlerin sermaye gruplarının kullanımına uygun hale getirmeye hizmet ettiğini göstermektedir.

“MESLEK ODALARI ETKİSİZLEŞTİRİLİYOR”

Yine siyasi iktidar, son dönemde gerçekleştirdiği değişikliklerle Meslek Odalarını etkisizleştirmiş, devre dışı bırakmış, Meslek Odası-üye ilişkisini kesmiş, yapı denetim sistemini başıboşluğa teslim etmiştir.  Oysa Meslek Odaları; toplumsal sorumluluğu gereği mesleki uygulamaları denetlemekte, mesleki niteliği yükseltmek amacıyla çalışmalar gerçekleştirmekte, üyelerinin sicilini tutmakta, üyeler tarafından gerçekleştirilen mesleki faaliyetleri kayıt altında bulundurmakta, yapı üretim sürecinin kanayan yarası olarak kabul edilen “imzacılığın” önüne geçmeye, üyelerinin ayıplı, kusurlu iş yapmasını önlemeye çalışmaktadır. Anlaşılan o ki siyasi erk, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu unutmakta, deprem önlemlerinin başında işlevsel, uygulanabilir bir denetim mekanizması geldiği gerçeğini yok saymaktadır.  Üzülerek ifade ediyoruz ki siyasi iktidara yön veren Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği değildir. Siyasi iktidar, kamu adına denetim yapmakla sorumlu Meslek Odalarını devre dışı bırakıp, projelerin denetlenmesinin önüne geçmek, yapı üretimi ve denetimini ticarileştirmek, kentsel değerleri sermaye gruplarının kullanımına sunmak istemektedir.

“SORUNLAR DEVAM EDİYOR”

Ancak unutulmamalıdır ki insanımızın canı, emek vererek sahip olduğu değerleri, sermaye gruplarının kâr hırsına kurban verilmeyecek önemdedir. 16 yıl önce bölgemizde de depremin tahribatını, acısını yaşadık. 27 Haziran 1998 tarihinde Adana- Ceyhan depremiyle bölgemiz depremin yıkıcı etkisine maruz kaldı. Adana- Ceyhan depremi, bölgemizdeki yapı üretim sürecinin sağlıksızlığını acı sonuçlarıyla birlikte gözler önüne serdi.  Biz İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi olarak depremin yıkıcı etkisinin ancak yapı üretimi ve yapı denetiminin nitelikli hale getirilmesi ile azaltılabileceğini savunmaktayız.  Ülkemizde, bölgemizde güvenli ve sağlıklı yapı üretimi sağlanana kadar da depremleri unutmamaya, unutturmamaya, susmamaya; merkezi ve yerel yöneticilere görev ve sorumluluğunu hatırlatmaya kararlıyız.”

Biçer, Marmara depreminin 15. yılı nedeniyle İMO’nun tüm Şube ve temsilciliklerinde fotoğraf sergisi açıldığını, bilgilendirici broşürler dağıtıldığını sözlerine ekledi.

Kaynak: Gündemadana

Gelecek kuşakları yetiştirme görevi üstlenen eğitimin en önemli yardımcılarından biri kuşkusuz teknoloji. Ancak her işte olduğu gibi burada da doğru yöntemlerin ve bu konu özelinde doğru cihazların kullanılması gerekiyor. Peki uygulanan teknikler ve tercihler konusunda neredeyiz?

Eğitimin tarihi ile başlayalım. Aslında bir bilenin, daha az bilene bir şeyler öğretmesini dâhi bu sınıfta değerlendirebiliriz. Ancak müfredat, ders içeriği gibi konular devreye girdiğinde bunu yazının kullanılmaya başladığı dönemlerle irtibatlandırmak çok daha uygun olacak.
Eğitim teknolojiyle gerçekten buluştu mu?
 
Türkiye’nin ve dünyanın en önemli Sümerolog’larından biri olan Muazzez İlmiye Çığ, yazdığı kitaplarda Sümerlerde eğitimin güneşin doğumuyla başladığını ve güneş batana kadar devam ettiğini belirtir. Sümerler, teknoloji olarak bugünkü mantıktan çok da farklı olmayan bir şekilde ‘tablet’ kullanmıştır. Her öğrenciye bir tablet düşüp düşmediğini bilemiyoruz, ancak o günün teknolojisinden faydalanarak bu alanda bir ilke imza attıklarını belirtmek gerekiyor. 
 
Eğitim ve teknoloji buluşmasını elbette yalnızca tablet, akıllı tahta vb. cihazların daha fazla kullanımı olarak ele almamak gerekiyor. Bilgi Çağı’nın bu sayısında Bilgi Üniversitesi’ndeki Facebook üzerinden sınav yapma, Twitter’da not tutma gibi yeniliklere imza atan Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ercüment Büyükşener’le gerçekleştirdiğimiz özel röportaj, bu alanda neler yapılabileceği konusunda ilginç ve çarpıcı bir örnek. Benzer bir örnek ise Euronews’te yayınlanan Learning World programında karşımıza çıkıyor. Fransa’da öğretmenler çocuklara harfleri öğretmek için Twitter’dan faydalanırken, Güney Kore’de İngilizcelerini geliştirmek isteyen öğrenciler Skype’tan, Güney Amerika’da eski edebiyat eserlerini öğrenmek isteyenler Vine ve Instagram’dan faydalanıyor.
 
 
 
Doğru bir eğitim teknolojisi uygulaması için nelere dikkat edilmeli?
Eğitimin gelecek kuşakları doğrudan etkileyen hayati derecedeki önemi, teknolojinin uygulanmasında dikkat edilecekler listesini de etkiliyor. Gelecekhane’nin Kurucusu ve Başkanı Halil Aksu, bu noktada birkaç eğitim teknolojisinden bahsetmek gerektiğini ifade ediyor. “Eğitim işlerinin yönetimi ve kayıtların oluşturulması için, okulların, kaynakların, dersin, sınavların, notların ve benzerlerinin yönetilmesi için kurumsal kaynak planlamasına benzer sistemler gerek.” diyen Aksu, bunun merkezi, dağıtık ya da bulut tabanlı olabileceğini belirtiyor. Eğitim faaliyetlerinin yalın ve verimli bir şekilde icra edilmesinin kritik olduğunun altını çizen Aksu, teknoloji destekli yapılacak iyileştirmelerin eğitimin kalitesini de iyileştireceğini ifade ediyor.
 
Blackboard Türkiye Genel Müdürü Emrah Dilsizoğlu ise eğitimin teknolojiyi yönetebiliyor olması gerektiğine dikkat çekiyor. “Eğitimin 3 aktörünün, yani öğrenci, öğreten ve yöneticinin; hem teknolojinin kullanım kolaylığı hem de pedagojik yaklaşımları o eğitim kurumunun tarzını yansıtabilmeli.” diyen Dilsizoğlu, bunun sağlanması için gereken koşulları; bir e-learning sisteminin açık, yani her türlü belge ve bilginin öğretenin istediği şekilde paylaşılmasına izin vermesi, etkileşimin yüksek olması, değerleme araçlarının gelişmiş olması başlıklarıyla sıralıyor.
 
Elmasepeti.com Satış ve Pazarlama Koordinatörü Ömer Can Bozkurt ise teknolojinin birçok eğitim kurumunda planlanmadan ya da konunun merkezinde olan kişiler eğitilmeden uygulanmaya çalışıldığına dikkat çekiyor. Öğretmenlerin eğitim içindeki payının teknoloji ile azalmayacağı, aksine artacağının farkına varmak gerektiğini belirten Bozkurt, teknolojinin eğitimde amaç değil bir araç olarak kullanılması konusunda eğitimcilerin bilinçlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor.
 
Enocta CEO’su Ahmet Hançer ise öğrenmenin, iletişim araçlarının niteliğine bağlı olarak değişim gösterdiğini ifade ederken, bu sürecin yazılı kaynaklar, radyo, televizyon gibi araçlarla beslendiği günlerin geride kaldığına dikkat çekiyor. Dikkat edilmesi gereken noktaları teknik ve içerik olarak iki farklı başlık altında toplayan Hançer, teknik detayları eğitim teknolojileri uygulamalarının farklı mobil cihazlarla uyumlu olması, kolay ve hızlı kullanılması ile eğitimin yarım bırakılması durumunda aynı cihazla ya da farklı bir cihaz üzerinden kesildiği yerden devam etmesi olarak değerlendiriyor. İçeriğe dair detayları, içeriğin uzman bir ekip tarafından hazırlanması, animasyon ve video filmler ile desteklenmesi yani eğlendirici olması ile sosyal paylaşıma uygun olması şeklinde sıralıyor. Hançer ayrıca eğitim sonuçlarının ölçümünün ileriye yönelik planlarda önemli olduğuna da dikkat çekiyor.
 
Son 30 yıldır teknolojinin her alanda radikal dönüşümlere yol açtığına dikkat çeken Sebit Eğitim ve Bilgi Teknolojileri Genel Müdürü Ahmet Eti, bu dönüşümün eğitim alanında henüz kendine yer bulamadığını kaydediyor. “Teknolojiyi bankalardan, hastanelerden ya da havalimanlarından kaldırdığınızı düşünün, hayat bir anda felç olurdu. Peki, teknolojiyi sınıftan çekip aldığınızda durum değişir mi? Hayır, sınıftaki yaşam devam eder. Kağıt kalem, kitap ve tahta öğrenme sürecinin hâlâ en güçlü ve vazgeçilmez teknolojileri.” yorumunu yapan Eti, şu an hızlı bir dönüşümün yaşandığını, dizüstünden tablete ve akıllı telefonlara geçiş, bu cihazların kolay erişilebilir ve kullanılabilir olması, bulut tabanlı hizmetlerin kullanımını sağlayan geniş bant maliyetlerindeki ucuzlama gibi gelişmelerin, önümüzdeki 4-5 yıl içinde eğitimde teknolojik dönüşüm hızlnacağının habercisi olduğunu kaydediyor. 
 
Ahmet Eti, bununla birlikte iki noktaya dikkat çekiyor: “Eğitimin dönüşümündeki başarının kolay ve kısa zamanda elde edilemeyeceği gerçeğinin kabullenilip, bunun uzun vadeli bir plan olduğunun tüm paydaşlar tarafından anlaşılması gerekiyor. İkinci olaraksa altyapı, erişim, tabletler gibi unsurların elde edilmesinde ve yaygınlaştırılmasında bir sıkıntı olmadığı konusunda artık herkes hemfikir. Esas konu, kaliteli içeriklerin sağlanması ve öğretmenlerin bu dönüşümü sahiplenmesi. İçerik sağlanıp yaygınlaşsa bile hâlâ 50 bin okuldaki 1 milyon öğretmenin projeyi sahiplenmesi en kritik ve belki de çözümlenmesi en zor olan konu olarak karşımızda duruyor.”
 
Zyxel Türkiye Ürün ve İş Geliştirme Müdürü Ömer Faruk Erünsal ise dünyada belirli bir standardın bulunmadığını, farklı örnek ve yaklaşımlarla karşılaşıldığını kaydediyor. “Teknoloji ve iletişim artık hayatımızın vazgeçilmezi oldular ve eğitim dünyası bundan geri kalamaz. Öğrenciler çok daha interaktif bir dünyada yetişiyorlar.” diyen  Erünsal; eğitim dünyasının teknolojinin sunduğu bu geniş iletişim beceresinin farklı cihazlar ile öğrencilerin hızına ayak uydurması ve onlara yeni bir dünyanın kapısını açmak durumunda olduğuna dikkat çekiyor. Erünsal ayrıca akıllı ve internete bağlı sınıflar, birbirleri ile iletişim içerisinde olan kablosuz cihazlar ve interaktif eğitim müfredatını bu işin vazgeçilmezleri olarak tanımlıyor.
Kaynak: Bilgiçağı

Gezi direnişinin yıl dönümü dolayısı ile 31 Mayıs 2014 günü, sendika ve kitle örgütlerinin çağrısı ile Adana Atatürk Parkı’nda yapılan eylem sonrasında soruşturma ablukası sürüyor.

Baskıların sürdüğü eylemle ilgili, çoğu yirmi yaşın altında 20 kişiye daha 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet gerekçesiyle kamu davası açıldı.

Adana’da yeni Gezi davası

Atatürk Parkı’nda toplanan grup içerisindeki bazı eylemcilerin yüzlerinin kapalı olduğu, eylemcilerin arasında ‘marjinal’ gurupların olduğu ve Gezi direnişinde yaşamını yitirenlerin fotoğrafı olan tişörtlerin giyilmesi, daha önceki eylemlerde polise taş atanların olduğu belirtilen iddianamede Gezi, Soma, Berkin Elvan, Lice için atılan sloganlar da suç delili sayılıyor. 
Eylem esnasında polisin uyarılarına rağmen eylemcilerin dağılmadığı, yürüyüş yapmak istemelerinin Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa aykırı olduğu dile getirilen iddianame kapsamında, 20 kişi hakkında ceza isteniyor. Konu ile ilgili dava, Adana 10. Asliye Ceza Mahkemesinde 10 Aralık 2014’te görülecek.(Adana/EVRENSEL)

IŞİD saldırılarından kaçan Şengalli Ezidi Kürtlerin sığındığı Şırnak’ın Silopi ilçesinde KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’den oluşan heyet incelemelerde bulundu. Heyet, kamp alanını ziyaret ederek, katliamdan kaçanların ihtiyaçlarını tespit edip, gözlemlerini kamuoyuyla paylaştı.

Ziyarete Konfederasyonumuz Eş Genel Başkanımız Lami Özgen, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Kani Beko, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Genel Başkanı Mehmet Soğancı, Türkiye Tabipler Birliği Merkez Konsey üyesi Şeyhmus Gökalp katıldı.

Konfederasyonumuz Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, SES Genel Sekreteri Birsen Seyhan, SES Basın Yayın Sekreteri Fikret Çalağan, Eğitim Sen Basın Yayın Sekreteri Mesut Fırat ile Diyarbakır, Mardin ve Şırnak şube yöneticilerimizin de katıldığı ziyarette heyet adına konuşan Eş Genel Başkanımız Lami Özgen, uzun zamandır Ortadoğu'da yürüyen ve yürütülen bir savaş olduğunu belirterek, Gazze ne ise Rojava ve Şengal’in de o olduğunu vurguladı. Özgen, şunları söyledi:

EZİLENLERİN YANINDAYIZ


"Bu savaşın bütün acımasızlıklarının Suriye'de, Rojava'da, Kürtlere, Irak halkına ve diğer halklara yönelik nasıl yürütüldüğünü gördük. Şimdi dünyanın dört bir tarafından Ortadoğu'ya getirilen bu uluslararası çeteci güçler, Ortadoğu'da savaşı özellikle dinsel ve inançsal mezhepler üzerinden yaymak sureti ile kitlesel katliamlara dönüştürmüş durumdadır. Bu kitlesel katliamın son örneği Şengal'dir. Şengal'de Ezidi halkına yönelik yapılan bu katliam Ortadoğu'da yürütülen savaşın parçasıdır. Biz bu ülkenin emek ve demokrasi güçleri olarak öncelikle bu katliamı kınıyoruz. Bu katliamlara destek veren ya da göz yuman Avrupa'nın değişik ülkelerini, Amerika ve İsrail gibi ülkeleri ve onların taşeronu AKP Hükümetini kınıyoruz.

21'inci yüzyılda Ortadoğu'nun göbeğinde, insanlık uygarlığına beşiklik yapan Mezopotamya topraklarında, Ezidi halkı şahsında bütün dünya halklarına reva görülen bu katliam politikalarını lanetliyoruz. Bunu kabul etmediğimizi, bu savaşa karşı duracağımızı, bu savaşı durduracağımızı ve katliama uğrayıp yüzbinlercesi göç etmek zorunda kalan, kısmen buraya gelen, kısmen de şu anda Kürdistan Federal Bölgesi ve Rojava sınırına geçmekte olan Ezidi halkının yanında destek ve dayanışmamızı sürdüreceğiz.

Öncelikle sağlık, gıda benzeri yardım kampanyalarını hayata geçireceğimizi belirtiyor, iletişim içinde olduğumuz bir çok uluslararası kuruluşun, Birleşmiş Milletlerin bu katliama karşı duyarlı olmasını ve müdahalede bulunup bu insanlık dramının, insanlık trajedisinin önüne geçilmesi konusunda sorumluluk almaları çağrısında bulunuyoruz. Ortadoğu'da yürütülen savaşta Gazze ne ise Rojava ve Şengal odur diyor, bu nedenle bu ülkenin halklarının Ortadoğu'daki tüm halklarla eşit ve özgür bir şekilde yaşamaları için onların yanında bulunacağımızı, onlarla beraber mücadele edeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz" dedi.

Heyet açıklamanın ardından, Silopi Kaymakamı, Silopi Belediye Başkanları, bölge milletvekilleri ve koordinasyon yöneticileri ile temaslarda bulunarak  kamp alanının bulunduğu bölgeden ayrıldı.

Zorunlu Hizmet Yükümlüsü Öğretmenlere İlişkin Ek Atama

Zorunlu Hizmet Yükümlüsü Öğretmenlere İlişkin Ek Atama

Zorunlu Hizmet Yükümlüsü Öğretmenlere İlişkin Ek Atama Sonuçları İçin Tıklayınız

Bugün ( 13.08.2014) Saat 16.30'da nezaket çerçevesinde sendikamızı ziyaret eden İl Milli Eğitim Müdürü Turhan AKPINAR’a okullarımızda eğitim emekçilerinin, öğrencilerin, velilerin yaşadığı sorunlarla ilgili sorular sorularak sendikamızın konuya ilişkin görüşleri aktarılmıştır. İlimizde eğitim kurumlarında eğitim çalışanlarının ve öğrencilerin yaşadığı veya yaşayabileceği mağduriyetleri bitirmek, minimize etmek için eğitimle, eğitimciyle ilgili yapılacak çalışmalarda, değerlendirmelerde eğitim çalışanlarının örgütlü oldukları tüm sendikalarımızın görüş ve önerilerinin alınmasına, karar süreçlerinde sendika temsilcilerinin bulunması, katılması önerilmiştir. Bunlarla birlikte toplantıya katılan üye ve yöneticilerimiz tarafından İl Milli Eğitim müdürüne aşağıdaki sorular sorulmuştur.

 

• Alo 147 ihbar hattı
• Eğitim çalışanlarının çocukları için ücretsiz kreşlerin yapılması,
• Okullarımızın temizlik ve güvenlik sorunu için okullara kaynak aktarılması veya kadrolu personel istihdam edilmesi,
• Yönetici atama ve yer değiştirmede liyakat ve kamu yararı göz önünde bulundurulmalı; somut, şeffaf kriterlere göre bir değerlendirme yapılmalı,
• Mahkeme kararları uygulanırken domino etkisiyle mağdur olan okul yöneticilerinin mağduriyetlerinin nasıl giderilebileceği,
• Okul yönetim kadrolarının oluşturulması sırasında kadına pozitif ayrımcılık tanınmasına,
• Eğitimde performansa dayalı değerlendirmelerde bulunulmaması gerektiğine,
• Öğretmenlere; öğretmen görev ve tanımı dışındaki konularda görevlendirilmemesi,
• 4+4+4 eğitim sisteminin sonucu olarak norm fazlası duruma düşen ve mağdur olan öğretmenlere pozitif ayrımcılık tanınması, 
• İlimizin güneyinde çalışan öğretmenlere bölgenin zorluğu nedeniyle, özendirici bir takım tedbirlerin alınması (ulaşım ödeneği veya servis imkanı sağlanması) gibi birçok soru soruldu.

Sorulan sorularımızı önemseyip notlar alarak, yaklaşımı, nezaketi ve eğitimci kimliğiyle samimi bir şekilde yanıtlayan İl Milli Eğim Müdürü Turhan AKPINAR’a Şube Yürütme Kurulu adına teşekkür ediyorum.

Ahmet KARAGÖZ

Şube Başkanı

 

 

Açık lise kayıtları TEOG'un ardından nakille yapılacak

Eğitimlerini açık liselerde sürdürmek isteyen ortaokul mezunu öğrencilerin, bu yıldan itibaren TEOG sınavı yerleştirme sonuçlarına göre bir liseye kaydolduktan sonra açık liselere nakil yaptırması gerekecek.

SELMA KASAP - Eğitimlerini açık liselerde sürdürmek isteyen ortaokul mezunu öğrencilerin, bu yıldan itibaren Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavı yerleştirme sonuçlarına göre bir liseye kaydolduktan sonra açık liselere nakil yaptırması gerekecek.

AA muhabirinin Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yetkililerinden aldığı bilgiye göre, MEB bu yıl ilk kez düzenlediği TEOG sınavı sonuçlarına göre tüm liselere merkezi sınavla öğrenci yerleştirecek. Bu kapsamda bu yıl ilk kez ortaokuldan mezun olarak eğitimini açık liseler ya da mesleki açık öğretim liselerinde devam ettirmek isteyenler için farklı bir uygulama yapılacak.

Ortaokulu bu yıl tamamlayan öğrenciler, TEOG sınavı sonucunda aldıkları puana göre ortaöğretim, mesleki teknik eğitim ve din öğretimi genel müdürlüğüne bağlı ortaöğretim kurumlarına yerleştirilecekler.

Zorunlu eğitimlerini örgün eğitim kurumları dışında açık öğretim okullarında sürdürmek isteyen öğrenciler de kendilerine en uygun bir ortaöğretim kurumunu tercih ederek kaydolduktan sonra gerekli belgelerini alarak ülke çapında açık öğretim okullarının irtibat bürosu görevini yürüten halk eğitimi ve mesleki eğitim merkezleri ile meslek liselerine başvurarak açık öğretim okullarına süresi içinde kayıt yaptırıp öğrenimlerini sürdürebilecekler.

Açık öğretim liselerine 2014-2015 eğitim öğretim yılı birinci dönem kayıtları, 1-26 Eylül tarihleri arasında yapılacak.

-Sınav merkezi sayısı 710'a çıktı

Öte yandan MEB, açık öğretim liselerinde kayıtlı 1 milyonun üzerindeki öğrenci için 81 il merkezinde yapılan sınavları ilçelere de yayarak 710 merkeze çıkardı.

Açık öğretim lisesinde aktif öğrenci sayısı 901 bin 487, mesleki açık öğretim lisesinde ise 301 bin 499. Açık öğretim lisesi, kuruluşundan bu yana 650 binden fazla öğrenci mezun etti. Mesleki açık öğretim lisesinden ise 188 bin 500 öğrenci mezun oldu.

Açık öğretim liselerine ilköğretim mezunu, ortaokul mezunu veya liseyi terk edenlerle, yurt dışında okuyup denklik belgesi alanlar kayıt yaptırabiliyor.

Açık Öğretim Lisesi iş ve işlemleri halk eğitim merkezleri ve mesleki eğitim merkezlerinde oluşturulan irtibat büroları aracılığıyla yürütülüyor. Açık öğretim lisesi, Avrupa ve Orta Doğu'da eğitim faaliyeti yürütüyor ve 18 merkezde sınavlar yapılıyor. Mesleki Açık Öğretim Lisesinin ise Belçika Brüksel'de imam hatip alanında yurt dışı programı uygulanıyor.

Anadolu Ajansı