egitimsen2

egitimsen2

Değerli Basın ve Kamuoyuna
Uluslararası emperyalist güçlerin Ortadoğu'ya ilişkin planlarının maşası olarak devreye soktukları IŞİD başta Irak ve Suriye olmak üzere girdiği topraklara ölüm saçmaya devam ediyor. Bugün IŞİD denilen çete Kürt, Türkmen, Ezidi, Arap, Alevi, binlerce insanı katlediyor, yaşam alanlarından koparıyor, insana yakışır bir yaşam hakkını ellerinden alıyor.


 Emperyalizmin hegemonya savaşının parçası olarak gelişen “Yeni Ortadoğu’yu” dizayn etme sürecinde öne çıkan Irak ve Suriye’de bugün iç savaş, emperyalist güdümlü çete IŞİD tarafından kanlı bir katliama dönüşmüştür.
Kobane bugün ateş altındadır. IŞİD çeteleri günlerdir ağır silahlarla saldırdığı, mahallerine kadar girdiği Kobane’de yeni bir soykırıma imza atmaya hazırlanmaktadır. Bugün Kobane’de Kürt halkıyla beraber bütün halklar ve tüm insanlık yaşam ve onur mücadelesiyle karşı karşıyadır.
Kendi ilkel anlayışı dışında kalan herkesi acımasızca katleden IŞİD, insanlığın ortak değerlerine, yaşam hakkına, kadının özgürleşmesine, çoğulcu yaşam hakkına kendi geleceğini belirleme iradesine saldırmaktadır. Kobane halkı bu katliamlara ve bu barbar çeteye tam 25 gündür direnerek, sürdürdüğü bu insanlık direnişine tüm insanlığı çağırmaktadır.


 Türkiye emekçileri, demokrasi güçleri ve halkları bu çağrıya kulak vermiş, tüm illerde insanlık direnişini büyütmek için sokağa çıkmıştır. Kendinden olmayana, iktidarına biat etmeyene her türlü baskı ve şiddeti reva gören AKP’nin ‘ileri demokrasi’ anlayışı; savaşa, ölüm saçan çetelere ve işbirlikçilerine karşı sokağa çıkan halka yönelik devlet şiddetine dönüşmüştür. Olaylarda 23 yurttaşımız devletin militarist güçleri ve devreye soktuğu paramiliter güçlerin saldırıları sonucu yaşamını kaybetmiş, yüzlercesi yaralanmıştır.


 Bir kez daha görülmüştür ki, IŞİD sadece dışsal tehdit değildir. AKP’nin içeride toplumsal muhalefeti sindirmek, korkutmak, baskı altına almak için kullandığı mezhepçi faşist zihniyetin bir aracı ve yansımasıdır. Halkların eşit ve özgür temelde ve barış içinde yaşama taleplerini, polis ve silahlı çetelerin saldırısı ile bastırmaya çalışan, yıllar sonra askeri sokağa taşıyan, bayrak yakma-Atatürk büstü kırma vb provokasyonlardan medet uman, sokağa çıkma yasağını ilan etmekten çekinmeyen AKP’nin tekçi, otoriter, faşizan politikalarının bir ürünüdür. IŞİD, AKP faşizminin kendisidir.
Her geçen gün geriye dönülemez tahribatlar oluşturan, halkları birbirine düşman eden AKP’nin savaş politikalarının, emekçilere, insanlığa ve halklarımıza hiçbir yararı yoktur.


 Emekçiler, savaş politikalarından yana olamaz, Kobane’de ölüm-kalım mücadelesi verenlerin katliamına sessiz kalamaz. Çünkü bugün sadece Kobane değil eşit, özgür, demokratik bir ülkede barış ve kardeşlik içinde yaşamak isteyen herkes abluka altındadır.
Bu tarihi dönemde KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) olarak; “Savaş Tezkeresi Kaldırılsın! Gerici IŞİD çetelerine değil, Kobane’de ilerici insanlığa her tür insani destek verilsin! Yeni Roboskiler, Şengaller, Sivaslar yaşanmasın!” talepleri ve “İNSANLIĞA SES VERİYORUZ! SAVAŞI DURDURALIM” şiarı ile GREVDEYİZ!
AKP içerde ve dışarıda savaş kışkırtıcı politikalarına son vermelidir!


 Devlet militarist güçleri ve devreye soktuğu paramiliter güçlerle demokratik haklarını kullanan kendi insanlarını öldürmekten vazgeçmelidir!
“Bir savaşta sadece insanlar ölmez, insanlık da ölür. Sessizlik saf tutmaktır, bizim safımız insanlıktır” ilkesinden hareketle, tüm emek ve meslek örgütlerini, demokrasi güçlerini, emekçileri ve tüm yurttaşlarımızı özgür, demokratik ve barış içinde bir geleceği bugünden kurmak adına mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.09.10.2014



 KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

 

 

Değerli Basın ve Kamuoyuna;
AKP İçte ve Dışta Ülkeyi Savaşa Sürüklüyor!
AKP’nin içe ve dışa karşı sürdürdüğü savaş politikaları “savaş tezkeresi” ile birlikte tehlikeli bir tırmanışa geçti. Her geçen gün geriye dönülemez tahribatlar oluşturmaya başladı. Bu politikaların, emekçilere, insanlığa ve halklarımıza hiçbir yararı yoktur.


 Bilindiği gibi Kobani 24 gündür uluslar arası bir çete örgütü olan IŞİD’in kuşatması altında, IŞİD Çetesinin saldırıları özünde emperyalizmin, Rojava’da halkın kendi kaderini belirleme iradesine yapılan kanlı bir müdahaledir. Rojava kantonlarında kurulan ve insanlığın ortak değerlerine sahip çıkarak, Ortadoğu’nun çözümsüz kalan sorunlarına umut olan devrimi boğma girişimi anlamına gelen bu kuşatma ancak halkların ortak mücadelesi ile kırılabilir,
Emperyalizm halkların bağrına bıçak saplamak istiyorsa, buna karşı halklar da birbirine sahip çıkarak bu hançeri olduğu yerden çıkaracak ve faşizmin göğsüne saplayacaktır. Günlerdir Kobani halkı ile omuz omuza olduğunu göstermek için sınırda, alanlarda olan halka ve emekçilere yönelik AKP hükümetinin saldırıları sınır tanımaz boyutlara varmış, pek çok kentte sokağa çıkma yasakları konulmuş, onlarca insan IŞİD ve AKP polisinin saldırıları sonucu yaralanmış, 14 yurttaşımız hayatını yitirmiştir.
Savaş yok etmektir!


 Kobane’de ilerici insanlığın, kendi yaşam hakkını, kadının özgürleşmesini, kendi geleceğini, kendi toprağını savunmak için IŞİD’e karşı verdiği dişe diş mücadele ve onurlu direniş, karanlığa karşı verilen bir insanlık direnişidir. Ortadoğu’da insanlığa yeni ve ilerici bir ufuk açma, yok etme değil, var etme direnişidir.
Ya barbarlık ya insanlığın geleceği!
AKP’nin IŞİD’le gericilik akrabalığı vardır. AKP, tekçi zihniyetiyle, yaşam biçimimize müdahale ederek, kendinden başka hiç kimseye, hiçbir farklılığa yaşam hakkı tanımamaktadır. Her gün kardeşi, akrabası, komşusu boğazlanan Kürt ve Türk halkının beklediği çözüm süreci, savaş politikalarıyla yok edilmekte, her yer yangın yerine çevrilmekte, halkları, AKP politikalarına biat etmeye zorlamak için savaş kışkırtılmaktadır.


 Emekçilerin savaştan çıkarı yoktur!
Emekçiler, savaş politikalarından yana olamaz, Kobane’de ölüm-kalım mücadelesi veren, ilerici insanlığın katliamına sessiz kalamaz,
İçeride çözüm sürecinin sona erdirilmesi, iç savaş riskinin adım adım büyütülmesi, yeni Roboskiler, Sivaslar yaşanmasına neden olacaktır. Bu savaş kışkırtıcılığı karşısında AKP’nin savaş politikalarına dur demek emekçiler için tarihi bir görevdir.
“Bir savaşta sadece insanlar ölmez, insanlık da ölür. Sessizlik saf tutmaktır, bizim safımız insanlıktır.” AKP, bizi içte ve dışta savaşa sürüklüyor, “SAVAŞI DURDURALIM” şiarıyla, bugün tüm illerde, “ÜRETİMDEN GELEN GÜCÜMÜZÜ KULLANIYORUZ, ALANLARDA İNSANLIĞA SES VERİYORUZ!”
Eğitim Sen olarak bu saldırılar karşısında sessiz kalmayacağız Bugün Eğitim ve Bilim Emekçileri olarak, 9 Ekim’de de KESK bileşenleriyle ile birlikte iki gün süre ile iş bırakacağız. Tüm emek ve demokrasi güçlerini; yasaklara, baskılara ve zulme karşı bugün ve yarın için iş bırakmaya, alanlara çıkmaya çağırıyoruz.08.10.2014
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

 Ortadoğu’da ki savaş yalnız Ortadoğu’da kalmadı Türkiye dahil onlarca ülkeyi de içine alan bir evreye hızla yönelmiş durumda. Başta ABD ve AB’li emperyalist ülkeler olmak üzere yeniden şekillendirme yoluna gittikleri bir bölgede tıpkı Afganistan’da El Kaide’de olduğu gibi halkların başına bela IŞİD terör örgütünü yarattılar. Bu yolla bölge halklarını birbirine kırdırma yolunu izlediler. Irak işgali ile başlayan ve Libya, Mısır gibi ülkelere de yansıyan yeniden şekillendirme de kaybedenler bölge halkları oldu. Türkiye bu politikalarda yeni Osmanlıcılığa soyunmuş bir hat izledi ama emperyalistlerin kendisinden talep ettiği role yeterince uygun davranmadı.
Türkiye AKP iktidarı eliyle bölgede özellikle yeni kan dökülmesinde çok büyük roller üstlendi. Suriye Devlet Başkanı Esat’ı devirme hamleleri, bölgede ki terör örgütleri aracılığıyla Kürt’leri dize getirme girişimleri yeni boğazlaşmalara neden oldu. Ortadoğu’da son dönemde dökülen kanların siyasi sorumluluğu emperyalistlerin olduğu kadar AKP iktidarınındır.

 Yaklaşık bir yıl içerisinde bölgede yeniden yükselen bir terör örgütü olan İŞİD gerçekleştirdiği katliamlar ile halklar üzerinde tam bir korku imparatorluğu yaratmaya çalıştı. Irak içerisinde elini kolunu sallayarak girdiği şehirlerde elde ettiği silah ve mühimmatlar, Türkiye, S.Arabistan, Katar v.b ülkelerin el altından silahlandırdığı bu güçler bölgedeki mazlum halklara kan kusturdu. Ezidiler, Hristyanlar, Türkmenler, Arap Alevileri oradan oraya kaçar hale geldiler. Sözde demokrasi isteyen emperyalistler ve Türkiye gibi bölgeye mezhepçi bakan ülkeler bu katliamlara seyirci kaldılar. Çünkü IŞİD adlı terör örgütü onların beslemesiydi.
Irak ve Suriye’de bir çok bölge bu terör örgütünün eline geçmiş ve sunni bir İslam devleti ve halifelik kurduklarını ilan etmişlerdi. Sıra özellikle bölge ülkeleri için de tehdit oluşturan Rojava’ya ve Kobani’ye gelmişti. AKP iktidarı sınır bölgesinde bir Kürdistan’a tahammülü yoktu. Türkiye’de de yaklaşık iki yıla yayılmış bir barış süreci görüşmeleri devam ediyordu. Aslında barış sürecinin halklar açısından belki de tek kazanımı asker ve gerilla cenazelerinin uzun süredir olmaması idi. Fakat sınır ötesinde Kürt halkının son yıllarda elde ettiği en önemli kazanımlardan biri olan Rojava devrimi özellikle Türkiye’yi oldukça rahatsız ediyordu. Rojava devrimini boğmak, yok etmek ve Kürt silahlı güçlerini tasfiye etmek için bölgedeki tüm terör örgütlerini kullandı, yataklık etti, eğitti, lojistik destek sağladı, TIR’larla askeri malzeme taşıdı. Fakat Kürt halkının onurlu direnişi, devrime sahip çıkması bu gerici kuşatmayı dağıttı.
AKP iktidarı şimdi elinde yeniden palazlandırdığı IŞİD terör örgütü ile bu bölgeyi Kürtsüzleştirmek, kazanımları yok etmek istemektedir. Birçok kenti kan gölüne dönüştüren IŞİD terör örgütü Şengal’de son dönemlerin en büyük katliamını gerçekleştirdi. Sıra Kobani’ye gelmişti. Kobani tüm bölge ülkeleri tarafından yalnızlaştırıldı, sahip çıkılmadı. PYD Eş Genel Başkanı Salih Müslim’in silah talepleri karşılanmadı. Bir biçimde Kobani IŞİD’e teslim edilmek istendi ama Kobani teslim olmadı. 23 gündür Kobani halkı direniyor. Kobani halkıyla birlikte Türkiye dahil bir çok ülkede halklar ayaklandı. Emperyalistlere, Türkiye’ye ve onun Ortadoğudaki politikalarını hayata geçirenlere öfkelerini haykırıyorlar. Ama Türkiye’de tıpkı gezi direnişi sırasında olduğu gibi Polis silah kullanmaktan çekinmedi. Gösteriler sırasında 14 insanımız polis tarafından katledildi. Yüzlerce ise yaralı var.
Gezi direnişinde sokağa çıkan milyonlar “Har Yer Taksim, Har yer Direniş” diye haykırıyorlardı. Bugün ise Türkiye halkları “Her Yer Kobani, Her yer Direniş” diye haykırıyor.
Kobani ve Rojava üzerinden Kürt halkı ile hesaplaşma içerisinde olanlar kaybetmeye mahkümdurlar. Sendikalar ve emek örgütleri geçmişte bir çok konuda grev çağrıları yaptılar. 24 Eylül 2014 tarihinde eğitim sendikaları yüzbinlerin katıldığı bir greve imza attılar.
Bugün sınav günüdür. Grev’ler yalnız ekonomik ve özlük hakların elde edilmesi için bir araç değildir. Aynı zamanda TÖB-DER’İN 1978’de Maraş Katliamını protesto için, yakın zamanda KESK’in gezi eylemleri sırasında yaşanılan polis şiddetini ve ölümlere neden olan müdahaleleri protesto için aldığı kararlarda olduğu gibi siyasalda olabilir.
Son iki gündür AKP eliyle ülke yeniden OHAL dönemlerine dönmüş 14 insanımız gösteriler sırasında katledilmiş, 6 il’de sokağa çıkma yasağı ilan etmiştir. Bir yandan kolluk kuvvetleri ile bir yandan da IŞİD’in Türkiye uzantıları ile başta Kürt halkı olmak üzere gösteri yapanların üzerine saldırılmakta gerçek mermiler kullanılmaktadır.
Böylesi bir dönemde Rojava ve Kobani halkıyla dayanışmak, AKP İktidarının saldırgan, ırkçı, faşist politikalarını protesto etmek için grev’e gidiyoruz.
Bugün Kobani ve Kürt halkıyla dayanışmak her emekçinin asli görevidir. Milliyetçi söylemlere takılmaksızın, halkların kardeşliğini esas alan yerden emekçiler grev çağrıları yaparak alanlara çıkmak, bugünkü siyasal iktidarla hesaplaşmak zorundadır. 08.10.2014

Güven BOĞA
Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu Üyesi.

Bilindiği gibi Kobani 22 gündür uluslar arası bir çete örgütü olan IŞİD*İN kuşatması altında , IŞİD Çetesinin saldırıları özünde  emperyalizmin Rojavada halklın kendi kaderini belirleme iradesine yapılan kanlı bir müdahaledir.

Rojava kantonlarında Kurulan ve insanlığın ortak değerlerine  sahip çıkarak  Ortadoğu‘nun çözümsüz kalan sorunlarına umut olan devrimi  boğma. girişimi  anlamına gelen bu kuşatma  ancak halkların ortak mücadelesi ile kırılabilir, Emperyalizm halkların bağrına bıçak saplanmak istiyorsa buna karşı halklar da birbirine sahip çıkarak bu hançeri olduğu yerden alacak ve faşizmin göğsüne sağlayacaktır, Bugün günlerdir Kobani halkı ile omuz omuza olduğunu göstermek için sınırda alanlarda olan halka ve emekçilere yönelik AKP hükümetinin saldırıları sınır tanımaz boyutlara varmış pek çok kentte sokağa çıkma yasakları konulmuş onlarca insan IŞİD  ve AKP polisinin saldırıları sonucu yaralanmış yedi yurttaşımız hayatını yitirmiştir, Halkın çetelere karşı demokrasiye ve insanlık onuruna sahip çıkmak için gösterdiği tepkilere karşı yapılan bu saldırılar asla kabul edilemez,

Eğitim Sen olarak bu saldırılar karşısında sessiz kalmayacağız 8 Ekim 2014'de Eğitim ve Bilim emekçileri olarak 9 Ekim'de de KESK ile birlikte iki gün süre ile  iş bırakacağız tüm emek ve demokrasi güçlerini yasaklara ,baskılara ve zulme karşı iş bırakmaya alanlara çıkmaya çağırıyoruz.

 

Dünyanın gözleri önünde Kobanê‘de binlerce sivil  IŞİD‘in katliamı ile karşı karşıya gelmiştir. Uluslararası emperyalist güçlerin Ortadoğu‘ya ilişkin planlarının maşası olarak devreye soktukları IŞİD çeteleri Kobane‘de yeni bir soykırım girişimi saldırısı gerçekleştirmektedir. Buna karşı Kobanê halkı hepimizin geleceğini belirleyecek tarihi bir direniş sergilemektedir.

 

Tüm kanıtlar ve gelişmeler AKP‘nin bu saldırılardan medet umduğunu ve teşvik edicilerinden olduğunu düşündürmektedir. Adeta Koalisyon güçleri ve AKP arasında Kürt halkının demokratik kazanımlarının ortadan kaldırılması temelinde bir anlaşma IŞİD üzerinden hayata geçirilmek istenmektedir. AKP‘nin tüm demagojik karşı söylemlerine rağmen bölgede bu kanı giderek yaygınlaşmakta ve ortam tehlikeli bir hal almaktadır. Bu ateşin tüm Türkiye‘yi saracağı kaygısını yaşamaktayız.

 

Bizler bu sessizliği ve seyirci olma halini kınıyor, tüm duyarlı kesimleri demokratik tepkilerini yükseltmeye ve katliamı durdurmaya çağırıyoruz. Başta AKP olmak üzere yaşanacaklardan gelişmeleri seyreden tüm devletler ve çevreler sorumlu olacaktır. 

 

Üyelerimiz bulundukları tüm yerlerde başta diğer emek örgütleri olmak üzere demokratik güçlerle ortak hareket edecek, demokratik direnişi yükseltecektir. Çok geç olmadan demokratik eylem ve etkinliklerle Kobanê‘de gerçekleştirilmek istenen katliamı durdurmalıyız. Aksi halde kazanan gericilik ve faşizm, kaybeden ise insanlık olacaktır.

IŞİD Katliamından Kaçan Kobani Halkına Gönderilmek Üzere KESK Adana Şubeler Platformu Tarafından Toplanan Yardımlar Bugün Eğitim Sen Önünden Kamyona Yüklenirken. Yardımları İle Destek Olan Herkese KESK Olarak Teşekkür Ediyoruz. .

 

KOBANÊ HALKI YALNIZ DEĞİLDİR,
KOBANÊ İÇİN SOKAĞA EYLEME DAYANIŞMAYA!

İŞİD çeteleri,15 Eylül’le birlikte 3. kez yüzünü Kobanê’ye döndü. Kobanê, IŞİD çetelerinin ağır saldırısı altında. Bolge halkları Kobanê’de İŞİD’in askeri ve teknik üstünlüğüne rağmen kahramanca direniyor. 

IŞİD’in yüzünü tekrar Kobanê’ye dönmesi, önce Kobanê'yi düşürmeye ve sonra da Rojava Devrimi’ni boğmaya yönelik bir stratejik planın parçası. 

Ve biliyoruz ki, bu tasfiye hamlesinin birçok hissedarı ve yöneticisi var. Yoksa bölgesel ve uluslararası emperyalist güçlerin desteği ve yönlendirmesi olmaksızın, basit bir katliam çetesinin bu denli hızlıca yayılıp güçlenmesi mümkün mü? 

Gün gibi ortada ki; IŞİD, Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesinde emperyalist güçler tarafından Ortadoğu halklarına karşı kullanılan bir “istikrarsızlaştırma aracı”. 

Kobanê’ye yönelen katliamcı çeteleri protesto etmek için sınıra yürüyenlere gaz bombalarıyla saldıran ve IŞİD'e açtıkları sınır kapılarını savaş mağdurlarına kapalı tutup halkların direnişi sonucu açmak zorunda kalan, IŞİD çetelerinin cephe geriliğini yapan AKP hükümetidir. 

Kurmay desteği veren, sınır geçişlerini sağlayan, trenlerle silah sevkiyatı yapan ve IŞİD çetelerine Türkiye topraklarında sağlık ve tedavi hizmeti sunan AKP hükümetinin, uygulamaya çalıştığı tampon bölge oluşturma planı da, Rojava’yı işgal planının bir parçasıdır. AKP hükümeti, tampon bölge oluşturma planını devreye sokarsa bu savaşın bütün Ortadoğu ve Türkiye’yi Kuzey kapsayacak biçimde yayılmasına davetiye çıkarmak, ateşkes ve müzakere sürecine son vererek kapsamlı savaş hazırlığını devreye sokması demektir. Doğrudan çözüm sürecine yönelik bir tehdittir. 

Halkları birbirine kırdırma politikası güden AKP iktidarı yeni Şengaller yaratmak istemektedir. Direniş ve halkların dayanışması, AKP’nin bu isteğini kursağında bırakacaktır. Uluslararası demokratik güçler, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren bu kıyım politikalarına karşı, “protesto eden” söylemlerini somut bir pratiğe geçirmeli, barışın ve halkların sesini yükseltmelidir. 

BUGÜN, KOBANÊ HALKIYLA DAYANIŞMAK, İNSANLIĞA KARŞI YÜRÜTÜLEN 
VAHŞETE KARŞI ONURLU BİR DURUŞ SERGİLEMEKTİR.

Bizler, KESK Adana Şubeler Platformu (KESK) olarak, emperyalist devletler ve bölge güçlerinin katliamcı ve işgalci politikalarını ve Ortadoğu halklarının tümüne yönelik sistematikleşen bu vahşi saldırıları protesto ediyoruz. Halklarımızı, Şengal’de, Kobanê’de yaşanan vahşete karşı seferber olmaya, Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Pomak, Ermeni, Rum halklarımızı Kobane’de halkların kardeşliği ve Ortadoğu halklarının özgürlüğü için mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Çünkü bu saldırı, sadece Kobanê’ye değil Ortadoğu halklarının birleşik ve ortak geleceğine, hepimizin onurumuza ve özgürlüğümüze yönelik bir saldırıdır. Bilinmelidir ki, Rojava artık başka bir ülkede değil. Sınırlar ortadan kalktı ve direniş ortaklaştı.

AKP iktidarı, IŞİD çetelerine sağladığı askeri ve lojistik desteği derhal geri çekmelidir. 
Rojava devriminde ve Kobanê savunmasında hayatını kaybedenlerin önünde saygı ile eğiliyoruz. 

Kobanê için sokağa, eyleme dayanışmaya!
Yaşasın halkların kardeşliği ve eşitliği!
Yaşasın halkların dayanışması!
 
KESK Adana Şubeler Platformu Adına
Esma KARA
Eğitim Sen Örgütlenme Sekreteri

 

 

13.05.2014 tarihinde Manisa’nın Soma İlçesinde Soma Holding’e ait kömür madeninde yaşanan katliamla ilgili Türkiye halkı, onların anısını yaşatmak, yakınlarına başsağlığı dilemek, Soma’nın acısını paylaşmak ve sorumlulardan hesap sormak adına 15 Mayıs’ta işyerlerinde, sokaklarda, meydanlarda bir araya gelmişlerdi.

301 işçinin ölümünden sorumlu iktidar, sorumluları yargılamak yerine 15 Mayıs’ta iş bırakan Eğitim ve Bilim Emekçilerine bugün okullarında Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından açılan soruşturma kapsamında Petrol Ofisi İlkokulunda iş bırakan üyelerimizin ifadeleri alınarak adeta SOMA katliamının üzerini örtmek ve hedef şaşırtmak istenmektedir. Dayanışma içerisinde olan emekçileri değil, işçilerin ölümünden sorumlu patronları ve onları koruyan siyasiler sorgulanmalıdır.

Soma’da yitirdiğimiz işçilerden bize kalan sadece acı değil, böylesi katliamların yaşanmaması için mücadele görevleridir. “Kader”, “fıtrat” diyerek sorumluluklarını unutturmaya çalışanlara ilan ediyoruz ki unutmayacak, güvenceli iş ve insanca yaşam hakkımız için mücadeleyi büyüteceğiz.

 

Siyasi iktidar sorumluluktan kaçamayacak ve şu taleplerimizi karşılamadığı müddetçe yeni katliamların da sorumluluğunu üstlenecektir:

1.      İş cinayetlerinin artışına neden olan taşeron çalıştırma derhal yasaklamalıdır.

2.      Özelleştirildikten sonra seri cinayetlerle gündeme gelen tüm madenler derhal yeniden kamulaştırmalıdır.

3.      İşçi sağlığı ve iş güvenliğini piyasaya devreden iş güvenliği yasası kaldırılmalı, tüm denetim yetkisi emek ve meslek örgütlerine verilmelidir. 

4.      Bugüne dek istifa etmeyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını bir kez daha istifa etmeye davet ediyoruz.

 

Kaldı ki; sendikamızın bağlı olduğu Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun diğer meslek örgütleri ve sendikalarla birlikte hayata geçirdiği Soma’da üç yüzün üzerinde işçinin kazada hayatını kaybetmesi ile ilgili protesto ve anma eylemlerine anayasal haklarımız doğrultusunda, demokratik tepkilerimizi göstermek amacıyla katıldık. Sendikamızın kararının yanı sıra vicdanımızı yaralayan bu eylemlere katılmak insani bir tepki ve görevdir.

Sendikal etkinlikler kapsamında göreve gitmemek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Danıştay kararları ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı kapsamında yasal ve meşru mazeret olarak kabul edilmektedir. Ayrıca Güney Amerika ülkeleri işçileri de dahil olmak üzere pek çok ülkede dayanışma ve protesto amaçlı eylemler gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, kendi ülkemizde yaşanan bu elim durumu protesto etmenin disiplin hukuku anlamında suç teşkil etmemesi gerekir.

15 Mayısta katıldığımız iş bırakma eylemi mazeretsiz olarak göreve gitmeme olarak değerlendiremezsiniz ve hiçbir üyemize bu iş bırakmadan kaynaklı ceza veremezsiniz. 01.10.2014

 

 

 

Ahmet KARAGÖZ

 

Şube Başkanı