egitimsen2
İLK DEFA VE YENİDEN MÜDÜR GÖREVLENDİRME LİSTESİ
Şube Yürütme Kurulu üyelerimiz ve Karataş ilçe Temsilciliği ile birlikte Bahçe Hamit Buğa ilkokulunda Müdür Yardımcımız Herdem KÖSE'yi ve Yemişli ilkokulunu ziyaret edip örgütlenme çalışması gerçekleştirdik.
Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan komisyon kararlarını değerlendirdi.
ADANA (GÜNAYDIN)- Eğitim-Sen olarak yapılan talep ve önerilerin çoğunun Şuaya katılanların büyük bir bölümünün siyasi iktidara yakın kesim olması nedeniyle reddedildiğini belirten Karagöz, “Kendi talep ve önerilerimizin büyük bir kısmı reddedildi. Her siyasi iktidar kendi ideolojik ihtiyaçlarını karşılamak üzere bu Eğitim Şurası gerçekleştiriyor. Eğitim, halkın ihtiyaçları için değil de sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak üzere, alınıp satılır hale getirilmek isteniyor. Eğitim-Sen'li arkadaşlarımızın itirazı, Şuraya katılanların büyük bir bölümü siyasi iktidara yakın kesim olduğu için reddediliyor. Özellikle hükümete yakınlığı ile bilinen Eğitim Bir Sen’in talep ve önerilerinin kabul edildiğini Şuraya katılan Eğitim-Sen'lilerden öğrendik” dedi.
BU DURUM SKANDAL
Okullarda güvenlik başlığı altında sunulan önerileri skandal olarak değerlendiren Karagöz, “Eğitim Bir Sen'in önerisi üzerine “Okul güvenliği” başlığı altında komisyona şu öneriler sunuldu; okullara kamera ve turnikelerin yerleştirilmesi, detektörle aramaların yapılması, tuvaletlere duman sensörünün takılması, gerekirse güvenlik konusunda polisten destek alınması... Milli Eğitim Şurası’na ilişkin görüşmelerde yaşanan durumu skandal olarak görüyoruz. Okullarda askerin, polisin bulunması, turnikenin konulması okulları okul olmaktan çıkaracak. Eğitim ile ilgili alınacak tedbirler eğitimciler tarafından alınmalıdır. Okullardaki her aşama bir eğitimdir. Güvenlik önlemleri polisiye tedbirlerle değil eğitim bileşenlerinin içerisinde olduğu öğretmen, okul idaresi ve velinin aldığı kararlar doğrultusunda alınmalıdır” diye konuştu.
AHLAK BİLGİSİ ZORUNLU, DİN KISMI SEÇMELİ OLMALI
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflarda okutulması tekliflerinin komisyonda kabul edilmesine değinen Karagöz şu ifadeleri kullandı: “Okul öncesinde ve ilkokul 1,2 ve 3., sınıflara Kuran-ı Kerim dersinin verilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu ülke çok kültürlü çok karma bir ülke... Kimin hangi değerlerle yetiştirileceğine siyasi iktidar karar veremez. Bu ülkede farklı etnik kökene sahip insanlar var. Örneğin Alevi çocukların talepleri nasıl karşılanacak? Alevi çocukların dini eğitimi Alevi öğretisiyle mi yapılacak? Yoksa çocuklar Sünni ideoloji üzerine mi bir eğitim alacak? Dini eğitim ailede verilmelidir. Okuma yazma bilmeyen öğrencilere dini eğitimin dayatılması doğru değil. Eğitim-sen olarak Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin iki bölünmesini istiyoruz. Ahlak bilgisi dersinin zorunlu, din kısmının ise seçmeli hale getirilmesini istiyoruz.”
KAYBEDECEK OLAN BU ÜLKENİN ÇOCUKLARIDIR
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından düzenlenen Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi hakkında da konuşan Başkan Karagöz eğitimcilerin eğitimci kimliği ile değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi. Karagöz , “Adana'da 402 okul müdürü mülakat sonucu farklı okullarda değerlendirildi. Bunlarla ilgili yaptığımız incelemede, eğitimsen kimliğiyle 13, Eğitim-İş Sendikasının 2, net bilgi olmamakla birlikte Eğitim İş Sendikasının da 20 okul müdürü değerlendirildi ve ataması yapıldı. Geri kalan yaklaşık 360 okul müdürünün iktidara yakın olan Eğitim Bir Sen üyesi olması kabul edilebilir bir durum değil. Eğitimcileri eğitimci kimliği üzerinden değerlendirmelisiniz. Siyasal ve sendikal kimlik üzerinden değerlendirmeye tabi tutarsanız kaybedecek olan bu ülkenin çocuklarıdır” ifadelerini kullandı.
20 BİN ÖĞRENCİNİN KAYDI YAPILMADI
TEOG sınavı ile öğrencilerin istedikleri eğitimi alamadıklarını savunan Karagöz şunları söyledi, “TEOG sınavı sonrası 24 bin öğrenci, velinin ve öğrencinin tercihi olmamasına rağmen İmam Hatip Liselerine, 90 bin öğrenci Meslek Liselerine yerleştirildi. 20 bin öğrencinin ise hiçbir okula kaydı yapılmadı. Bu kısmen nakil döneminde telafi edilmeye çalışıldı ama Türkiye'de 80 bin öğrenci istediği akademik eğitimi değil, hükümetin öngördüğü eğitimi almak zorunda bırakıldı. Bu eğitim sistemi ile öğrenciler hükümetin ihtiyaçlarını karşılayabilecek okullara yerleştiriliyor”
TALEPLERİMİZDE ISRARCI OLACAĞIZ
Son olarak yapmak istediklerini dile getiren Karagöz, “Bu şura Türk Milli eğitim sistemine katkıdan daha ziyade eğitime açılan her kapının bir kaosa açıldığının işaretidir. Eğitimcilerin sorunlarının tartışıldığı ve çözümlerin üretildiği bir şura olmasını isterdik. Biz eğitimin kamusal, laik, anadilde olmasını talep ediyoruz. Bundan sonraki süreçte de bu taleplerimizde ısrarcı olacağız” dedi.
PELİN ERKOCU- Özel Haber
27 Kasım 2014 tarihinde Adana'da eğitim sendikaları Eğitim Sen - Türk Eğitim Sen - Eğitim İş ve Eğitim Bir Sen şube başkanları KOZA TV'de yayınlanan Parantez programına konuk oldular Programda sendika başkanları "Eğitim'de Yaşanan Sorunlar" üzerine değerlendirmelerde bulundular.
SAVAŞ,YOKSULLUK, TALAN BÜTÇESİNE HAYIR!
AKP-Memur Sen: Evet “SÖZLEŞTİNİZ”
Emeklilik: SEFALET ÜCRETİ Taşeronlaştırma, Güvencesizleştirme: İŞ CİNAYETİ
Bütçe: KADININ ADI YOK!
Asgari Ücret: KÖLELİK
Vergi Sistemi: ADALETSİZLİK
Silah-Gaz-Toma: YA BİAT
YA ÖLÜM
Anayasa Mahkemesi Sendikasının Türkiye genelinde Grevine Katılan Öğretmene verilen cezayı haksız buldu. Öğretmenin hak ihlaline uğradığına hükmetti. İşte o Flaş Karar
A. Başvurunun, KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, B. Sendika hakkına yapılan müdahale nedeniyle Anayasa’mn 51. maddesinin İHLAL EDİLDİĞİNE, C. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE, D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE, E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına, F. Kararın bir örneğinin ilgili mahkemesine gönderilmesine. 18/9/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: |
İKİNCİ BÖLÜM KARAR |
Başvuru Numarası: 2013/8463 Karar Tarihi : 18/9/2014 |
Başkan : Alparslan ALTAN Üyeler ; Recep KÖMÜRCÜ Engin YILDIRIM Celal Mümtaz AKINCI Muammer TOPAL Raportör : Yunus HEPER Başvurucu : Tayfun CENGİZ Vekili : Av. Mustafa ERDOĞDU Av. Havva AKDOĞAN I. BAŞVURUNUN KONUSU I. Başvurucu, üyesi olduğu sendikanın tüm Türkiye’de yaptığı göreve gelmeme çağrısına katılarak görevine gelmediğini, ancak mazeretsiz olarak göreve gelmediği gerekçesiyle uyarma cezası verildiğini, sendikal faaliyetlere katılması nedeniyle ceza verilmesinin Anayasa’nın 10., 36., 40. ve 90. maddeleri ile toplantı ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin anayasal haklarım ihlal ettiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. II. BAŞVURU SÜRECİ |
2. Başvuru, 19/11/2013 tarihinde Mersin 1. İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir. 3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 19/2/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir. 4. Bölüm tarafından 13/3/2014 tarihinde yapılan toplantıda kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir. 5. Başvuru konusu olay ve olgular 13/3/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı görüşünü 14/4/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur. |
Bununla birlikte grev yapma hakkı ile ilgili olarak her ne kadar AİHS'nin 11. maddesinde bu hak açık bir şekilde ifade edilmemiş ise de; bu hakkın tanınması ve amacına uygun bir şekilde kullanılması hiç kuşkusuz en önemli sendikal haklardan bir tanesini teşkil etmekle birlikte, sendika üyelerinin haklarım korumak için gerçekleştirilen eylem ve bu eylemin sonuçları ile ulaşılmak istenilen amaç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin gözetilmesi, başvurulan yöntemin ulaşılmak istenilen amaç ile orantılı olması gerektiği gibi söz konusu eylemin başka kişi veya kişilerin temel hak ve hürriyetlerine zarar verecek veya engelleyecek nitelikte olmaması gerekmektedir. |
C - Aylıktan kesme: Memurun, brüt aylığından 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır. |
Aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır: |
b) Özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek, |
19. 657 sayılı Kanun’un 135. maddesi şöyledir: “Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir. İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Süresi içinde itiraz edilmeyen disiplin cezaları kesinleşir. İtiraz mercileri, itiraz dilekçesi ile karar ve, eklerinin kendilerim intikalinden itibaren otuz gün içinde kararlarım vermek zorundadır. İtirazın kabulü hâlinde, disiplin amirleri kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilirler. Disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir. ” 20. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 22/5/2013 tarih, 2009/63 Esas ve 2013/1998 Karar sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir: |
Uyuşmazlıkta, davacının, üyesi bulunduğu sendikanın yetkili kurullarınca alman karara uyarak 11/12/2003 tarihinde 1 gün göreve gelmeme eyleminin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-b maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin tespiti önem taşımaktadır. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. maddesinin son fıkrasında; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasayla aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07/05/2004 - 5170 S.K./7.mad) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. ” hükmü yer almıştır. personel meb Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ’nin “Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü’nün düzenlendiği 11. maddesinde; herkesin asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahip olduğu, bu hakların kullanılmasının, demokratik toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlandırılabileceği, bu maddenin, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, |
kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel olmadığı kuralına yer verilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 15/09/2009 tarihli, Kaya ve Seyhan - Türkiye kararında (application no. 30946/04); Eğitim-Sen üyesi öğretmenlere, 11/12/2003 tarihinde KESK’in çağrısına uyarak, parlamentoda tartışılmakta olan kamu yönetimi kanun tasarısını protesto etmek üzere düzenlenen bir günlük ulusal eyleme katılmaları nedeniyle 11/12/2003 tarihinde göreve gelmedikleri için uyarma cezası verilmesinin, her ne kadar bu ceza çok küçük olsa da, sendika üyelerinin çıkarlarını korumak için meşru grev ya da eylem günlerine katılmaktan vazgeçirecek bir nitelik taşıdığı, öğretmenlere verilen disiplin cezasının “acil bir sosyal ihtiyaca" tekâbül etmediği ve bu nedenle “demokratik bir toplumda gerekli” olmadığı sonucuna varmış, bunun sonucu olarak, bu davada, başvuranların AİHS’nin 11. maddesi anlamında gösteri yapma özgürlüğünü etkili bir şekilde kullanma haklarının orantısız olarak çiğnendiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu durumda, davacının, sendikal faaliyet gereği, 11/12/2003 tarihinde göreve gelmeme eyleminin özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek fiili kapsamında değerlendirilemeyeceği ve sendikal faaliyet kapsamında bir gün göreve gelmemek fiilinin mazeret olarak kabulü gerektiğinden, disiplin suçu teşkil etmeyen eylem nedeniyle davacıya 657 sayılı Kanunun 125/C-b maddesi uyarınca aylıktan kesme cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamıştır. |
IV. İNCELEME VE GEREKÇE 21. Mahkemenin 18/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 19/11/2013 tarih ve 2013/8463 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü; A. Başvurucunun İddiaları 22. Başvurucu, üyesi olduğu sendikanın tüm Türkiye’de yaptığı göreve gelmeme çağrısına katılarak görevine gelmediğini, ancak mazeretsiz olarak göreve gelmediği gerekçesiyle hakkında uyarma cezası verildiğini, sendikal faaliyetlere katıldığı gerekçesiyle ceza verilmesi ve Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan hak arama hürriyeti, Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan eşitlik hakkı, Anayasa’nın 40. maddesinde yer alan etkili başvuru hakkı, Avrupa însan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 11. maddesi ve Avrupa Birliği Temel Hakları Şartı’nm 28. maddesine aykırı olarak cezalandırılması nedeniyle Anayasa’nm 90. maddesi ile toplantı ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. B. Değerlendirme 1. Kabul Edilebilirlik Yönünden 23. Başvurucu, Anayasa’nın 10., 36., 40. ve 90. maddeleri ile toplantı ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin anayasal haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. 24. Bakanlık görüşünde başvurucunun dile getirdiği şikayetlerin Anayasa’nm 51., 53. ve 54. maddeleri ile Sözleşme’nin 11. maddesinde tanımlanan, toplantı ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin olduğu belirtilmiştir. |
25. Başvurucunun şikâyet ettiği koşullar ve şikâyetlerini dile getirme biçimi dikkate alınarak bu şikâyetlerin Anayasa’nın 51. maddesi bağlamında incelenmesi gerekmektedir. 26. Başvurucunun, sendikal faaliyete katıldığı gerekçesiyle cezalandırılması nedeniyle Anayasal haklarının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığı için başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. 2. Esas Yönünden 27. Başvurucu, olay tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılmakta olan İlköğretim ve Eğitim Kanunu Tasarısı görüşmelerinin sonlandırılması ve Tasarı’nın geri çekilmesini sağlamak amacıyla, üyesi olduğu EĞİTİM SEN Yönetim Kurulunun 6/3/2012 tarihinde 28/29 Mart 2012 günlerinde tüm Türkiye’de 2 günlük işe gelmeme eylemi yapılmasına karar verdiğini, söz konusu eyleme katılması nedeniyle hakkında disiplin cezası verilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, AİHM’in daha önce benzer başvurularda ihlal kararı verdiğini ayrıca Danıştay’ın da istikrar kazanmış içtihatlarında sendikal faaliyet kapsamında göreve gelinmemesi fiilinin mazeret olarak kabul edildiğini hatırlatmıştır. Bunlardan başka başvurucu, sendikal faaliyet çerçevesinde işe gelmeyen sendika üyeleri hakkında disiplin cezası verilmemesi gerektiğini belirten 1999 tarihli Başbakanlık genelgesi ile Milli Eğitim Bakanlığının 2012 tarihli yazısına da dayanmıştır. 28. Başvurucu, iç hukuk ve uluslararası hukukta tanınan haklara dayanarak, demokratik tepkisini göstermek amacıyla söz konusu etkinliğe katıldığını, kamu görevlilerinin toplu eylem hakkının insan hakları sözleşmeleri, Anayasa ve mahkeme kararları ile kesin biçimde tanındığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca Anayasa’nm 2. maddesinde devletin sosyal bir hukuk devleti olduğunun, 51. maddesinde çalışanların ve işverenlerin, üyelerinin çalışma ilişkilerinde ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendika ve üst kuruluşlar kurma ve bu sendikalara üye olarak bu doğrultuda etkinlik yapma hakkının bulunduğunun, 55. maddesinde çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri için gerekli tedbirlerin alınacağının ve 65. maddesinde de devletin sosyal ve ekonomik alanlardaki görevlerini yerine getireceğinin vurgulandığına işaret etmiştir. 29. Bakanlık görüşünde, AİHM’in içtihatları hatırlatılarak başvuruya konu müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir. 30. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum meydana getirerek bir araya gelme özgürlüğünü ifade etmektedir. “Örgütlenme” kavramının Anayasa çerçevesinde özerk bir anlamı vardır ve bireylerin devamlı olarak ve eşgüdüm içerisinde yürüttükleri faaliyetlerin hukukumuzda örgütlenme olarak tanınmaması Anayasa hükümleri kapsamında örgütlenme özgürlüğünün zorunlu olarak gündeme gelmeyeceği anlamına gelmez. personel meb 31. Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir. Demokrasilerde böyle bir “örgüt”, devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir. İstihdam alanında kendi üyelerinin menfaatlerinin korunmasını amaçlayan örgütler olan |
sendikalar, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kolektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğü olan örgütlenme özgürlüğünün önemli bir parçasıdır. 32. Örgütlenme özgürlüğü, bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar. Sendika hakkı da çalışanların, bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestisini gerektirmekte ve bu niteliğiyle bağımsız bir hak değil, örgütlenme özgürlüğünün bir şekli veya özel bir yönü olarak görülmektedir (Belçika Ulusal Polis Sendikası!Belçika, B. No; 4464/70,27/10/1975 §38). 33. Sendika hakkı ve sendikal faaliyetler Anayasa’nm Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler bölümünde, 51 ila 54. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Sendika kurma veya sendikalara üye olma özgürlüğü hakkı ise Anayasa’nm 51. maddesinde yer almaktadır. 34. Anayasa’nın “Sendika kurma hakkf başlıklı 51. maddesi şöyledir: “Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerim korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz. Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir. Sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir. |
işçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir. Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz. ” 35. Anayasa’nın 51-54. maddelerinde düzenlenen sendikal hak ve özgürlükler, benzer güvenceler getiren başta Örgütlenme Özgürlüğü Sözleşmesi ile Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi olmak üzere ilgili Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmeleri ve Avrupa Sosyal Şartı ile tamamlanmaktadır. Anayasa’mn 51-54. maddelerinde düzenlenen sendikal hak ve özgürlüklerin kapsamı yorumlanırken bu belgelerde yer alan ve ilgili organlar tarafından yorumlanan güvencelerin de göz önüne alınması gerekir. 36. Anayasa’nın 51. maddesi, devlet için hem negatif hem de pozitif yükümlülükler getirmektedir. Devletin, 51. madde çerçevesinde, bireylerin ve sendikanın örgütlenme özgürlüğüne müdahale etmemeye yönelik negatif yükümlülüğü, 51. maddenin ikinci ila altıncı fıkralarında yer alan gerekçelerle müdahaleye izin veren koşullara tabi tutulmuştur. Öte yandan her ne kadar sendika hakkının asıl amacı, “bireyi, korunan hakkın kullanılmasında kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı korumak ise de, bundan |
Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 49; Başkaya ve Okçuoğlu/Türkiye, B. No: 23536/94,24408/94, 8/7/1999, § 61). 51. Nitekim Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca, “Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uynım içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler. ” (AYM, E.2006/142, K.2008/148, K.T. 24/9/2008). Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve özgürlüğün özüne dokunarak, kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa, etkisiz hale getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (B. No: 2013/409,25/6/2014, §94). 52. Genel olarak örgütlenme özgürlüğü ve özel olarak da sendika hakkı Anayasa’da benimsenen temel değerlerden biri olan siyasal demokrasiyi somutlaştıran özgürlükler arasında yer alır ve demokratik toplumun temel değerlerinden birini oluşturur. Demokrasinin esasını meselelerin halka açık olarak tartışılması ve çözümlenmesi yeteneği oluşturur. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında demokrasinin temellerinin çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik olduğunu vurgulamıştır (B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 95). Buna göre sendika hakkını kullanan bireyler, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik gibi, demokratik toplumun temel ilkelerinin korumasından yararlanırlar. Başka bir deyişle şiddete teşvik etme veya demokratik ilkelerin reddi söz konusu olmadığı sürece, sendika hakkı çerçevesinde dile getirilen bazı görüşler veya bunların dile getirilme biçimi yetkili makamların gözünde kabul edilemez olsa dahi, ifade, örgütlenme ve sendikal özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler demokrasiye hizmet edemez ve hatta tehlikeye düşürür. Hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir toplumda, farklı düşüncelerin sendikal özgürlükler veya başka yollarla dile getirilmesine imkan tanınmalıdır (benzer değerlendirmeler için bkz. Oya Ataman/Türkiye, B. No: 74552/01, 5/3/2007, § 36). 53. Hak ve özgürlüklere yapılacak her türlü sınırlamada devreye girecek bir başka güvence de Anayasa’nın 13. maddesinde ifade edilen “ölçülülük ilkesi''ân. Bu ilke, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak dikkate alınması gereken bir güvencedir. Anayasa'nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi amaç ile araç arasında makul bir ilişki ve dengenin bulunup bulunmadığını inceler (B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 96). 54. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir (B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84; B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 97). Bu sebeple sendika hakkına yapılan müdahalelerde, hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir. 55. Bu bağlamda, başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin sendika hakkını kısıtlama bakımından “demokratik bir toplumda gerekli” ve“ölçülülük ilkesFm uygun olduğunun inandırıcı bir şekilde ortaya konulup konulamadığı olacaktır (B. No: 2013/409,25/6/2014, § 98). |
56. AİHM, konuyla ilgili ilk kararlarından itibaren, Sözleşme’nin 10. ve 11, maddelerinin ikinci fıkralarında geçen “gerekir kavramının ne anlama geldiğini açıklamıştır. AİHM’e göre “gerekir kavramı, “zorlayıcı bir toplumsal nederi'i (pressing social need) ima etmektedir (Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 48). O halde örgütlenme özgürlüğüne ve sendika hakkına yargısal veya idari bir müdahalenin, toplumsal bir ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığına bakılması gerekecektir. Bu çerçevede bir müdahale, meşru amaçla orantılı bir müdahale olmalıdır; ikinci olarak müdahalenin haklılığı için kamu makamlarının gösterdikleri gerekçeler konuyla ilgili ve yeterli olmalıdır (Stankov ve ilinden Birleşik MakedonyalIlar Örgütü /Bulgaristan, B. No: 29221/95 29225/95, 2/10/2001, § 87). 57. Dolayısıyla, başvurucunun sendika faaliyetleri çerçevesinde işe gelmemek şeklindeki eylemine verilen disiplin cezası nedeniyle müdahale edilen sendika hakkı ile disiplin cezası ile ulaşılmak istenen kamu yararı arasındaki dengenin ölçülü olduğunun kabulü halinde, disiplin cezası verilmesine ve açılan davanın derece mahkemelerince reddedilmesine ilişkin gerekçelerin inandırıcı, başka bir deyişle ilgili ve yeterli oldukları sonucuna varılabilir (başka bir bağlamda benzer bir yaklaşım için bkz. B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 87). 58. Dava konusu disiplin cezasının, olayların tamamı ışığında incelenmesi gerekir. Olay tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde devam eden İlköğretim ve Eğitim Kanunu Tasarısı görüşmelerinin sonlandırılması ve tasarının geri çekilmesini sağlamak amacıyla, EĞİTİM SEN Yönetim Kurulunun 6/3/2012 tarihli kararı ile 28 ve 29 Mart 2012 tarihlerinde tüm ülke çapında işe gelmeme eylemi yapılmasına karar verilmiştir. Başka bir deyişle dava konusu eylem günü, tüm ülkede, önceden bildirilmiştir. Söz konusu eylemin yapılmasına yetkili merciler tarafından itiraz edildiği de ileri sürülmemiştir. Başvurucu bu eyleme katılarak sendika hakkını kullanmıştır (benzer bir değerlendirme için bkz. Ezelin/Fransa, B. No: 11800/85, 26/4/1991, § 41). 59. Başvurucu, EĞİTİM SEN’in düzenlediği söz konusu işe gelmeme eylemine katılması nedeniyle uyarma cezası ile cezalandırılmıştır. Gerek idarenin olağan uygulamasında ve gerekse de idari yargının yerleşmiş içtihatlarında başvuru konusu olayda olduğu gibi sendikal faaliyet çerçevesinde işe gelinmemesi halinde kişinin mazeret iznini kullandığı kabul edilmekte ve disiplin soruşturması açılmamaktadır. Ne var ki sendika üyelerinin sendikal faaliyet kapsamında işe gelmemeleri halinde mazeret izinli sayılacakları yönündeki yerleşik hale gelen idari yargı içtihatlarına rağmen, idarenin ve yargının bir bütün olarak yeknesak hareket etmesini sağlayacak mevzuat düzenlemeleri bulunmamaktadır. Bu sebeple mevcut başvurudaki gibi durumlarda sendika hakkını kullanan kişilerin disiplin soruşturması tehdidi altında kaldıklarını not etmek gerekir. 60. Öte yandan bir sendikal eylemin tümüyle yasaklanması veya gerçekleştirilmesinin ağır koşullara bağlanması hakkın özüne zarar vermesi muhtemel olmakla birlikte mevcut başvurudaki gibi sendika üyelerinin iş bırakma türü eylemlere katılmasına ilişkin yasal düzenlemeler ve yasal düzenlemelere bağlı olarak genel düzenleyici işlemler yapmak, yasama ve yürütme organlarının takdirindedir. 61. Başvurucunun bir devlet okulunda öğretmen olduğu göz önüne alındığında devlet memurlarının bu haktan bütünüyle mahrum bırakılamayacaklarını da not etmek gerekir. Bununla birlikte, demokratik bir toplumda gerekliliği tartışılmaz olan durumlarda ordu, emniyet veya başka bazı sektörlerde sendikal faaliyetlere sınırlamalar getirilmesi mümkündür. Başvurucunun bu türden sınırlamalara tabi tutulmasını gerektirecek bir görevde bulunduğu da ileri sürülmemiştir. 62. Tüm bunlara karşın verilen ceza hafif olsa da, başvurucu gibi sendikaya üye kişileri, çıkarlarını savunmak amacıyla yapılan meşru grev veya eylem günlerine katılmaktan vazgeçirecek bir niteliğe sahiptir (bkz. Kaya ve Seyhan/Türkiye, B. No: 30946/04, 15/12/2009, § 30; Karaçay/Türkiye, B. No: 6615/03, 27/6/2007, § 37; Ezelin/Fransa, B. No: 11800/85, 26/4/1991, §43). 63. Açıklanan nedenlerle, her ne kadar hafif bir ceza olsa da şikâyet edilen uyarma cezasının “toplumsal bir ihtiyaç baskısına” tekabül etmemesi nedeniyle “demokratik toplumda gerekli olmadığı” sonucuna varılmıştır. Bu sebeple başvurucunun Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. |
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden |
64. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, esas inceleme sonunda ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedileceği belirtilmiş, ancak yerindelik denetimi yapılamayacağı, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. 65. Başvurucu hakkında verilen uyarma cezasının sendika hakkını ihlal ettiği gözetilerek başvurucu hakkında tesis edilen disiplin cezası işleminin iptaline ilişkin davada yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar görülmüştür. Sendika hakkına ilişkin ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir. 66. Başvuruda Anayasa’nın 51. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu, 1.076,00-TL maddi ve 1,000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Başvurucu ayrıca, avukatlık ücretlerini ve ödenen harç ile yapılan diğer masrafların ödenmesini de talep etmiştir. 67. Adalet Bakanlığı, başvurucu tarafından talep edilen tazminat miktarları konusunda herhangi bir beyanda bulunmamıştır. 68. Başvurucu hakkında tesis edilen disiplin cezası işleminin iptaline ilişkin davada yeniden yargılama yapılmasına karar verildiğinden ve başvurucunun derece mahkemelerinde yaptığı muhakeme giderleri ile avukatlık ücretinden ibaret maddi zararını yeniden yargılama sırasında isteyebileceğinden maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir. 69. Başvurucunun sendika hakkına yönelik başvuru açısından ihlal tespitinin yeterli tatmin sağladığı değerlendirildiğinden sendika hakkına yapılan müdahale nedeniyle tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir. 70. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir. V. HÜKÜM Açıklanan nedenlerle; A. Başvurunun, KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, B. Sendika hakkına yapılan müdahale nedeniyle Anayasa’mn 51. maddesinin İHLAL EDİLDİĞİNE, C. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE, D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE, E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına, F. Kararın bir örneğinin ilgili mahkemesine gönderilmesine. |
18/9/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi. |
Başkan Alparslan ALTAN |
Üye Recep KÖMÜRCÜ |
Üye Engin YILDIRIM |
Üye Celal Mümtaz AKINCI |
Üye Muammer TOPAL
|
Kaynak :http://ajanskamu.com/
Düşük Puan Verilerek Görev Süresi Uzatılmayan Okul Müdürleri İçin Açtığımız Davalarda Yürütmenin Durdurulması Kararları Gelmeye Başladı.
Adana ili Seyhan İlçesi Şakirpaşa Halk Eğitim Merkezinde görevli üyemiz Kemal Zeki ARSLAN adına açmış olduğumuz davada Adana 1. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermiştir.
Karar-1‘i görmek için tıklayınız.
Karar-2‘i görmek için tıklayınız.
Karar-3'ü görmek için tıklayınız
Karar-4'ü görmek için tıklayınız
Karar-5'i görmek için tıklayınız
Karar-6'i görmek İçin tıklayınız
Karar-7'i görmek İçin tıklayınız
Karar-8'i görmek için tıklayınız
Karar-9'u görmek içintıklayınız
Karar 10'u görmek için tıklayınız
Karar 11'u Görmek İçin tıklayınız
Karar 12'yi Görmek İçin tıklayınız
Konfederasyonumuz KESK'in 2015 yılı bütçesine ilişkin almış olduğu eylem ve etkinlik kararları ile il gezileri programı kapsamında Eğitim Sen Genel Sekreterimiz Sakine Esen Yılmaz İle birlikte Şube yönetim kurulu üyelerimizle Seyhan Belediyesi İlkokulu, İsmet İnönü İlkokulu, Sabancı Mesleki ve Teknik Meslek Anadolu Lisesi ve 19 Mayıs Anadolu Lisesinde toplantılar yapılmıştır.
27 Kasım Ziraat mühendisleri odasında gerçekleştirilen KESK şubeler platformu toplantısında MYK üyelerimiz katılımcılara bütçe ile ilgili çalışmalar hakkında bilgilendirme ve önümüzdeki eylem etkinlikler hakkında bilgilendirme yapmıştır.