egitimsen2

egitimsen2

Eğitim Sen Kozan İlçe Temsilcisi Sacit Öztürk'ün “HES yapılır sesin çıkmaz” başlıklı basın açıklaması.

Basına ve Kamuoyuna

Çocuğunu istediğin okula gönderemezsin senin yerine onlar karar verir, sesin çıkmaz,

Okul müdürün görevden alınarak perişan edilir, sesin çıkmaz,

Görevden alınan okul müdürün idari mahkemeyi kazanır; mahkeme kararı uygulanmaz sesin çıkmaz,

Okul müdürü olmak için mülakat yapılır yandaşlar kazandırılır sesin çıkmaz,

Okul müdürü olarak paraşütle indirilen yandaş müdürler, paraşütle yandaş müdür yardımcısı atarlar sesin çıkmaz,

Okulundaki öğretmenler baskı altına alınır yandaş sendika üyesi yapılır sesin çıkmaz,

Yandaş sendika üyesi olmayan öğretmenler baskı altına alınır sesin çıkmaz,

Okul müdürü yaptırdığı makam odasını istediği okula taşıyamadığı için ‘’OKULU’’ Okul müdürünün istediği yere taşırlar, yüzlerce öğrenci, onlarca öğretmen perişan olur sesin çıkmaz,

Okulunu kaparlar yerini satarlar öğrencileri başka okula taşınır, sesin çıkmaz,

Okulunda araç -gereç yoktur sesin çıkmaz,

Özel okullara kaynak aktarılır sesin çıkmaz,

Ormanın yanar sesin çıkmaz,

HES yapılır sesin çıkmaz,

NATO işgalindesin sesin çıkmaz,

Atatürk Orman Çiftliği’ne kaçak saray yapılır sesin çıkmaz,

Zamlar birbirini izler sesin çıkmaz,

Dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanırsın sesin çıkmaz,

Vahşi Kapitalizm'in esiri haline gelmişsin sesin çıkmaz,

Ülkende çok sayıda mülteci güç koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalışır, sesin çıkmaz,

Ülkende iş kazalarında ölenlerin sayısı Trafik kazasında ölenlerin sayısından çok olur sesin çıkmaz,

Somada 301 kişi diri-diri yanar sesin çıkmaz,

Soma'nın üstünü kaparlar sesin çıkmaz,

Asansör düşer 10 kişi feci şekilde ölür sesin çıkmaz,

Ermenek’te kömür madenini su basar 18 işçi ölür sesin çıkmaz,

Taşeron'u yaygınlaştırırlar sesin çıkmaz,

Devletin mallarını sakız fiyatına verirler sesin çıkmaz,

Kredi Kartlarıyla seni boğarlar sesin çıkmaz,

Emekli yaşam savaşı verir sesin çıkmaz,

Çiftçi borcunu ödeyemez sesin çıkmaz,

Ah be kardeşim! Hayatında bir kere faydalı bir iş yapıp Gezi'de bir araya geldin.

Türk -Kürt, Alevi-Sünni, kardeştir demeyi başardın!

Ah be kardeşim! Sesin çıkmadığı için suç sende diyemiyorum ama çoğu sende.

Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur                                                                                                

 

Sacit ÖZTÜRK

Eğitim-Sen Kozan Temsilcisi

 

Şube Eğitim Komisyonumuzun düzenlediği "Kişisel Gelişim" konulu söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşide Kişisel Gelişim Uzmanı Songül İGİDUK "Bilinçaltı" ve Eğitim Uzmanı Elif AKAR "İzinler" konusunda katılımcıları bilgilendirdiler.

 

Değerli Basın Emekçileri,
Bugün dört Bakanın yanı sıra iktidara yakın pek çok kişinin adının karıştığı 17 Aralık operasyonun üzerinden tam bir yıl geçti. Daha ilk günden itibaren AKP iktidarı kamu kaynaklarının kimlere ve nasıl talan ettirildiğini tüm çıplaklığı ile ortaya çıktığı operasyonların üzerini kapatmak için elinden geleni yaptı. Yolsuzlukların üzerinin örtülmesi için devlet kurumları, kadroları ve yasalar adeta hallaç pamuğuna çevrildi. Kısa süre önce “kargalar güler” diyerek reddettikleri Cemaat yapılanmasının tasfiyesi adı altında on binlerce polis, yargıç, savcı ve bürokratın yerleri değiştirildi. Yeni atananlar bile birkaç gün sonra görevlerinden alınıp başka yerlere sürüldüler. Suç ve iktidar ortağı Cemaat bir günde darbeci, “ne olur daha fazla kendini özletme, ülkene dön” dedikleri kişi de darbenin şefi ilan edildi. 


İddia ettikleri gibi görev yerleri değiştirilen on binlerce kişi darbeci ve illegal örgüt üyesi iseler kendilerinin de bu örgütün yardım yatakçısı olduğu gerçeğini gizlemek için uydurmadıkları yalan kalmadı. Adı geçenlerin tümü AKP tarafından atandı ve en üst görevlere getirildiler. AKP bu kişilerle birlikte demokratları, sendikacıları, muhalif siyasetçileri, avukatları, gazetecileri, öğrencileri cezaevlerine doldurmak için temel hukuk ilkelerini ayaklar altına aldı, basın üzerinden peşinen suçlu ilan etti. Dönemin başbakanı, şimdinin cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunların avukatı ve kefili olduğunu, emrin bizzat kendisi tarafından verildiğini defalarca açıkladı. Özel Yetkili Mahkemeler darbe döneminin askeri mahkemelerini bile geride bırakan uygulamalara imza atarken AKP yeni tutuklama listeleri hazırlamakla meşguldü. Dönemin Ali kıran baş kesen savcıları ve hâkimleri kahramanlar olarak el üzerinde tutuldu. İtalya’da temiz eller operasyonunu yürüten savcılara benzetildiler.


Değerli Basın Emekçileri,
Ancak ne zamanki çıkarlar çatıştı, ne zamanki iktidar paylaşımında kavga başladı Cemaat yolsuzlukları, AKP ise Cemaatin darbeci olduğunu hatırladı! Kahramanlar bir günde hain ve darbeci, temiz eller savcıları ise kirli işler savcıları oldu! Oysa ne yolsuzluklar yeni başlamıştı ne de Cemaatin kirli yapılanması yeniydi. Cemaat ve AKP’yi bir araya getiren ise emekçilerin ve muhaliflerin bastırılması, devletin ele geçirilmesi ve toplumsal yaşamın siyasal İslam doğrultusunda yeniden dizayn edilmesiydi. Kaynakların menfaatler için çar çur edilmesiydi. Parklarımızda AVM, ormanlarımızda villa, derelerimizde HES yapılmasıydı. Gezi’de ağacına sahip çıkan, özgürlük ve demokrasi isteyenlere gazla, copla, tomayla, kurşunla saldırıydı. Kürt sorununun imha ve inkar temelinde çözümsüzlüğe terk edilmesi, savaştan rant elde edilmesi ve Sri Lanka modeli üzerinden binlerce insanın katledilmesiydi. Tek tip basın, tek tip üniversite, tek tip sendika, tek tip yargı ve sonuç olarak tek tip toplumsal yaşamdı.


Değerli Basın Emekçileri,
Bu düzen yolsuzluk ve çürümüşlük üretiyor. Çünkü AKP’nin ekonomi programı ve arkasındaki zihniyet yolsuzluğu, rüşveti ve rant bölüşümünü bir anlayış olarak benimsemiş, içselleştirmiştir. Nitekim bütçe ve kaynakların nerelere aktarıldığına kısaca bir göz atmak bile bu gerçeği göstermektedir. 

Özelleştirmelerin, taşeronlaşmanın, kadrolaşmanın bu kadar pervasızca uygulanmasının altında yolsuzluk ve rant düzeni yatmaktadır. İhale yasalarını buna uygun hale getirmelerinin, yargı kararlarını takmamaları, Sayıştay denetiminden kaçmaları ve sayacağımız onlarca usulsüz işlem bu düzen çarkının dönmesi içindir. Düzenin efendileri yolsuzluklarını kapatmak için bin dereden su getirseler de bu gerçeği gizleyemezler. 17 Aralık operasyonunun yıl dönümünde karşı operasyonlarla bu gerçeği değiştiremezler. Meclis Komisyonundaki görüşmelere karşı basın yasağı koysalar da Bakanlarının itiraf niteliğindeki savunmalarını gizleyemezler. Alay edercesine tam da 17 Aralık’tan bir gün önce dosyayı tümüyle kapatsalar da halklarımızın vicdanlarında çoktan mahkûm olmuşlardır. Mücadelemiz ile er ya da geç yargı önüne çıkacaklarından da kuşkumuz yoktur.


Değerli Basın Emekçileri,
AKP çürüyen düzeninin ömrünü bir gün daha fazla uzatmak için her türlü akıl dışı, anti demokratik, baskıcı ve faşizan uygulamaları hayata geçiriyor. Asıl çılgın projeler yolsuzlukların üzerinin örtülmesi için üretiliyor. Hukuk ayaklar altına alınıyor, yargı kuşatılıyor, basın teslim alınmak isteniyor, muhalefete cezaevi yolu gösteriliyor. 


Kirlenmiş siyasetin bu çırpınışlarına yabancı değiliz ve bu baskılar demokrasi, şeffaflık ve temiz siyaset mücadelemizden alıkoyamayacaktır. Bizler biliyoruz ki, özelleştirmeler, taşeronlaşma, kadrolaşma, güvencesizlik, yoksulluk, adaletsiz gelir paylaşımı, vergi adaletsizliği, savaş ve polis devleti uygulamaları yolsuzluk ve rüşvet düzeni üretir. AKP’nin yaptığı tam da budur. 

 


Gündem değiştirmelerle, algı operasyonlarıyla, tehdit ve baskılarla, anti demokratik yasalar ve 12 Eylül anayasasına sığınmakla AKP kendisini kurtaramayacaktır. AKP halklarımıza, emekçilere, barış ve demokrasi mücadelesi verenlere karşı işlediği suçların hesabını verecektir. 
Ayakkabı ve çikolata kutularında para çalanlardan, 
Evlerine para sayma makinesi koyup maaşlarımızdan çaldıklarını sayanlardan, 
Ülkenin arazilerini, tarihi değerlerini haraç mezat satanlardan, 
Emekçilere üç kuruş zammı çok görüp bütçeden milyonları Kaçak Saray’a aktaranlardan,
Kentsel dönüşüm adı altında yandaşa rant dağıtanlardan,
Eğitimi ve sağlığı paralı hale getirenlerden,
Milyonlarca yurttaş açlık sınırı altında yaşarken bir avuç sermayeye ülkenin kaynaklarını peşkeş çekenlerden,
Gözü doymaz, vicdanı kör, nefsi bozuklardan HESAP SORDUK, SORACAĞIZ. 



Adana Emek ve Demokrasi Güçleri

KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

Paranın, yolsuzluğun ve adaletsizliğin saltanatına karşı "Saraylar değil, ekmeğimiz büyüsün" diyen binlerce emekçi yurdun dört bir yanından gelerek Ankara`da buluştu.

2015 yılı bütçe görüşmeleri Meclis Genel Kurulu‘nda devam ederken Türkiye‘nin dört bir yanından gelen emekçiler, emekten yana halkçı bütçe talebiyle bugün Ankara‘da buluştu. KESK ve DİSK‘in çağrısıyla bir araya gelen binlerce emekçi yoksulluk ve yolsuzluğa karşı sesini birleştirdi. 

 

Sabah saatlerinden itibaren Hipodrom‘da toplanmaya başlayan emekçiler sloganlarla mitingin yapılacağı Sıhhiye Meydanı`na yürüdü. TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği‘nin yanı sıra çok sayıda demokratik kitle örgütünün de destek verdiği yürüyüşün ardından KESK Eş Başkanı Lami Özgen ve DİSK Genel Başkanı Kani Beko birer konuşma yaptı.

"Diyanete ve savaşa diğer bakanlıklar bütçesi kadar para ayrıldı"

 

KESK Eş Başkanı Lami Özgen, mitingde yaptığı konuşmaya, 12 darbesi sırasında yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren‘i anarak başladı. AKP‘nin halktan topladığı ağır vergilerle "baskıcı ve sömürücü yeni bir rejim" inşa ettiğini belirten Özgen, hükümetin devleti şirketleştirip kamusal hizmetleri piyasalaştırdığını söyledi. 

Özgen, "Kaç-Ak Saray`ın maliyeti bile devlet sırrı. Cumhurbaşkanlığı ödeneği yüzde 100 artırıldı. TOMA‘lara, gaz bombalarına milyonları ayırdılar. Saltanatlarını korumak için. Asgari ücrete günlük 1 TL, diyanete ve savaş harcamalarına neredeyse diğer tüm bakanlıkların harcamasına denk bir pay ayrıldı. İmamlar cüzdan ve vicdan arasına sıkışmış durumda vaazlar veriyor. Savaşa karşı, barış ve kardeşlik vaazı verenler suçlu ilan edilip, görevden alınıyor. Yine de utanmadan bütçeden en çok harcamanın personel giderlerine ayrıldığını söylüyorlar" diye konuştu. Bütçe görüşmelerini sessizlikle izleyen Türk-İş ve Hak-İş`e "Neredesiniz?" dedi.

"Batsın o itibarınız!"

 

DİSK Genel Başkanı Kani Beko ise Erdoğan`ın Ak Sarayı itibar olarak savunmasına tepki göstererek,   "Bu ülkede altın kadehten tasarruf olmuyor ama işçi ücretlerinden tasarruf oluyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinden tasarruf ediliyor" sözlerini kullandı. Bu nedenle Türkiye`de 11 ayda 1723 işçinin iş cinayetlerine kurban gittiğini ifade eden Beko,   işçilerin yaşamından, ekmeğinden, haklarından tasarruf edilirken saraylardan edilmediğini belirterek, "Batsın o itibarınız!" dedi. 

Miting Grup Kibele`nin verdiği konserle sona erdi. 

Fotoğrafları görmek için tıklayınız.

Kişisel Gelişim Uzmanı Songül İGİDUK "Bilinçaltı" konusunda ve Eğitim Uzmanı Elif AKAR ise "İzinler" konusunu ele alacağı söyleşiye katılımınızı bekliyoruz.

26 Aralık 2014 Cuma Saat:20.00'de Adana Devlet Tiyatrolarından SEVGİLİ DOKTOR oyununu izliyoruz. Oyunu izlemek isteyen üyelerimiz sendikadan 5 TL'ye oyun biletini temin edebilirler.

Şube Yürütme Kurulu

 

Süre : 2 saat
Perde :2 perde
Yazan: ANTON ÇEHOV
Çeviren : SEVGİ SANLI
Oyunlaştıran : NEİL SİMON
Yöneten : ZEYNEP SU KASAPOĞLU
Yaş Sınırı: 8 yaş ve üstü seyircilerimizin izlemesi tavsiye edilir.
"Sevgili Doktor" birbirinden bağımsız 8 kısa oyundan oluşan iki perdelik bir eser. Hassas ve akıllı insanların yaşamlarını nasıl güzelleştirebileceği konusunda çözümler tutamı sunan, insanların güçlerini ve güçsüzlüklerini soruşturan, sınıfsal ayırımları ele alan, sömüreni ve sömürüleni anlatan traji komik bir oyun. Neil Simon’un sahneye uyarladığı Çehov’un öyküleri "İnsanlık Hallerini" hem sevgiyle hem de güldürerek sunuyor bize. Yoksa biz zaten "Hep Gülmüyormuyuz Ağlanacak Halimize !!!!!"
 

26 Aralık 2014 Cuma Saat : 20.00 Yer : Adana Sabancı Kültür Merkezi

Fragman

 

Örgütlenme Çalışması Akşemsettin Ortaokulu

13 Aralık Ankara mitingine çağrı amaçlı yaptığımız basın açıklamaları devam ediyor. Bugün Belediye evleri ortaokulu önünde ve dün kurumlarla ortak düzenlediğimiz açıklamalar halkı bütçe mitingine davet ettik.

Tüm halkımızı,
13 Aralık'ta Ankara'da yapacağımız Bütçe Mitingi'ne Çağırıyoruz!
2015 yılı bütçe kanun tasarısı TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilerek Genel Kurul'a sevk edildi.
Bugüne dek, tasarının antidemokratik hazırlanış biçiminden, içeriğine kadar itirazlarımıza, taleplerimize tamamen kulağını tıkayan hükümet, tıpkı diğer bütçelerde olduğu gibi 2015 yılı bütçesiyle de kaynakların nasıl toplanacağına, nasıl bölüştürüleceğine ve kimin payına ne kadar düştüğüne tek başına karar vermiştir.


AKP hükümetinin 2015 yılı bütçesi ile de halktan topladığı ağır vergilerle kendi otoriter, baskıcı ve sömürücü düzenini inşa ettiği; işçilerin, emekçilerin kazanımlarına, halkın birikimlerine ve de yaşam alanlarına göz diktiği açık ve net bir şekilde görülmektedir.
Ülkemizin, her geçen gün daha derin bir karanlığın içine sürüklendiği yaşamın her alanında açıkça görülmektedir.
Bizlere işçilerin artık her gün toplu iş katliamlarında can verdikleri, kamu emekçilerinin köleleştirildiği, kadınların aşağılandığı, gençlerin geleceksizleştirildikleri bir ülke dayatılmak istenmektedir.


Haklarımıza göz diken torba yasalar, piyasalaşmayı kutsayan dönüşüm politikaları, çalışma yaşamımızı cehenneme çeviren uygulamalar her geçen gün hızlanmaktadır. AKP hükümetinin kapalı kapılar ardında hazırladığı bütçe de bu saldırıların bir devamıdır.
2015 yılı bütçesi de önceki bütçeler gibi;
• Emekçi halkı yoksullaştıran, sermayeyi kayıran bütçedir!
• Sermayeye teşvikler, vergi afları gibi uygulamalarla kaynak aktarma bütçesidir!
• Yağma ve talan bütçesidir!
• Piyasalaştırmayı, özelleştirmeyi, taşeronlaştırmayı ve iş cinayetlerini daha da arttıran bir bütçedir!
• Vergi yükünü doğrudan ya da dolaylı olarak emekçi sınıf ve halkların omuzlarına yükleyen bir bütçedir!
• Elektrik, su, doğalgaz gibi zorunlu ihtiyaçların fiyatlarını yüksek tutarak bütçe gelirlerinin yükünü halka ödeten bir bütçedir!
• Kaynakların içeride ve dışarıda savaşa ayrıldığı bir savaş bütçesidir!
• Giderek otoriterleşen bir devletin bütçesidir!
• Toplumu muhafazakarlaştıran, siyasal-İslam bütçesidir!
• Kadınları yok sayan, cinsiyetçi bir bütçedir!
• Daha fazla kâr elde etmek için doğayı azgınca talan eden bir bütçedir!
En son Ermenek'te yaşanan iş cinayeti sonucu kaybettiğimiz işçi kardeşimizin babası Recep amcanın delikli ayakkabısı hepimizin gerçekliğidir. İşçi sağlığı ve güvenliğini maliyet olarak gören, taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırmayla işçileri ölüme terk eden bu düzen işçilerin yoksulluğundan, işlerin kanından beslenmektedir.
Yıllardır halkın ödediği her kuruş vergi bir yandan sermayenin, rantçıların, yandaşların cebine aktarılırken, diğer bir yandan demokratik hakları ve özgürlükleri için mücadele edenler, kendilerinden alınan vergilerin tazyikli su, TOMA, biber gazı, cop, gözaltı, tutuklama ve zam olarak kendilerine geri döndüğüne şahit olmaktadır.


Savunma ve güvenlik bütçesindeki artışın yarısından fazlasının tek başına Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinde yapılmış olması, Türkiye'nin bir süredir gerek yasal düzenlemelerle, gerekse pratik olarak "polis devleti” olma yolunda hızla ilerlediğinin kanıtıdır.
Öte yandan Ortadoğu'da emperyalist müdahalelerin taşeronluğunu yürüten AKP hükümetinin savaşçı politikalarında göstermiş olduğu ısrarcı tavır savaş maliyetlerinin de artacağını ortaya koymaktadır. Kuşkusuz bu durum son bütçe planlamasına da yansımaktadır.
En son Kobanê'de iyice açığa çıkan mezhepçi, etnik politikalar ve bunun bir parçası olarak küresel güçlerin son taşeron örgütü IŞİD'e aktarılan kaynaklardan da açıkça görülmektedir ki, savaşın en büyük finansmanı yine halkın vergilerinden oluşan örtülü ödenektir. Ve bu gizli olan ödenek, AKP döneminde 20 kat artmıştır.
Kürt sorununda gelinen aşamada yaşanan süreçle birlikte savaş harcamaları küçüleceği yerde büyümüştür. 
Toplumsal bir barış sürecinin hayata geçirilebilmesinin zorunlu bir parçası olarak, savaşa ayrılan kaynakların azaltılması, bütçeden bu kurumlara ayrılan ödeneklerin gözle görülebilir bir şekilde küçültülmesi gerekir.
Bir kez daha altını çiziyoruz, bütçeler savaş için değil, eşit-özgür, demokratik bir yaşama yönelik hazırlanmalıdır!
Öte yandan hem toplumsal yaşamda hem de çalışma yaşamında neoliberal ve muhafazakâr politikalarıyla kadını yok sayan, kadın cinayetlerinin önünü açan, kadınları esnek güvencesiz çalışmaya mahkum eden iktidar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ”Eşitlik fıtrata ters” söyleminin izinden bütçede de gitmektedir.


Eğitim ve sağlık başta olmak üzere enerji, ulaşım, haberleşme, yerel hizmetler gibi kamusal üretimle gerçekleşmesi gereken hizmetlerin sermayeye peşkeş çekilmesine, ancak parası olanın bu hizmetlere erişebilmesine neden olan uygulamalar 2015 yılı bütçesinde de mevcuttur.
Bizler, dayatılan bu soyguna, gasplara ve sefalete boyun eğmeyeceğiz!
Eşitsizliği, adaletsizliği, sömürüyü arttıran bu saldırılara karşı emeğimizin gerçek değerini alana kadar mücadele edeceğiz.
Bizler, savaşın, rantın, sermayenin, muhafazakârlığın bütçesine hayır diyor, bütçeden hakkımızı almak için mücadelemizi yükseltiyoruz.
Bu kapsamda "Emekten Yana Halk İçin Bir Bütçe!” talebimizi en geniş emekçi kesimlerle, toplumun tüm ezilen kesimleriyle ortaklaştırarak 13 Aralık'ta Ankara'da merkezi bir miting gerçekleştireceğiz.
Tüm işçileri, kamu emekçilerini, insanca yaşam hakkı hızla elinden alınan tüm yurttaşlarımızı adil bir gelecek için mücadelemize güç vermeye çağırıyoruz



Taleplerimizi burada bir kez daha tekrar ediyoruz;
• Bütçe, gelir dağılımını daha da bozucu değil, gelir dağılımındaki adaletsizliği giderici bir işleve sahip olmalıdır.
• Bütçenin hazırlanmasına toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele esas alınmalı, kadınların ekonomik kaynaklara, kamusal hizmetlere, eğitime, sağlığa ve sosyal koruma haklarına adil ve eşit bir şekilde erişimi sağlanmalıdır.
• Silahlanma, şiddet ve savaş politikalarına dayanan bütçe anlayışından vazgeçilmelidir.
• Kamu harcamaları işsizliği, yoksulluğu, gelir dağılımı adaletsizliklerini giderici olmalıdır, bütçe bu yönde şekillendirilmelidir.
• Kamu hizmetlerinin eşit, ücretsiz, nitelikli ve herkese ulaşılabilir olması sağlanmalıdır.
• Kamu emekçilerinin AKP-Memur Sen Satış Sözleşmesinden kaynaklanan maaşlarındaki kayıplar derhal telafi edilmelidir
• Emeklilikteki sefalet ücretine son verilmeli, ek ödemeler emekliliğe yansıtılmalıdır.
• Asgari ücret, işçinin ailesi ile birlikte tüm zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde, insan onuruna yakışan bir düzeyde ve demokratik yöntemlerle tespit edilmelidir.
• KESK ile derhal yeniden toplusözleşme masasına oturmalıdır.
• Eğitime ve sağlığa ayrılan pay toplumsal ihtiyaçlar çerçevesinde yeniden belirlenerek artırılmalıdır.
• Kamuda istihdam eksikliği; kadrolu, iş güvenceli çalışma üzerinden ihtiyaç çerçevesinde derhal giderilmelidir.
• Kamuda reform adı altında gündeme getirilen emek karşıtı yasalar geri çekilmeli, sosyal devleti ve demokratikleşmeyi güçlendiren, emekçilerin haklarını geliştirici yeni bir reform için, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla çalışmalar başlatılmalıdır.
Kendilerine saray, han, hamam, milyonlarca emekçiye günlük 1 lira zammı reva görenlere; ekmeklerimizi küçültürken saraylarını büyütenlere; yağmacılara, talancılara, halka hizmet etmeyi değil sermayeye uşak olmayı tercih edenlere karşı, paranın, yolsuzluk ve adaletsizliğin saltanatına karşı çıkan tüm halkımızı 13 Aralık'ta Ankara'da yapacağımız mitinge davet ediyoruz.11.12.2014

Şube Yürütme Kurulu
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı