egitimsen2

egitimsen2

 

(8martafişi).jpg görüntüleniyor

 

Örgütlenme çalışmalarımız kapsamında Orhangazi  Ortaokulunda Mustafa SÜT, Serdar YARAR ve  Esin ŞAHİN BEYAZTAŞ arkadaşlarımız üye olarak aramıza katılmışlardır. Mücadelemize güç katan arkadaşlarımıza hoşgeldiniz diyoruz.

Şube Yürütme Kurulu

KESK İç Güvenlik Paketi'ne karşı sokakta!

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), meclisten geçirilmek istenen İç Güvenlik Paketi'ne karşı eylemdeydi. 
Paketin mecliste kabul edilen maddelerinin faşist yönetimin ve polis devletinin yasaları olduğunu ifade eden KESK, buna karşı mücadele edeceğini ilan etti. KESK, İç Güvenlik Paketi’ne karşı çeşitli illerde eş zamanlı eylemler gerçekleştirdi.

 

21 ŞUBAT DÜNYA ANADİLİ GÜNÜ KUTLU OLSUN!
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu, 1999 yılında aldığı bir kararla 21 Şubat gününü, “Uluslararası Anadili Günü” olarak kabul etmiş ve ilk kez 2000 yılında, dünya çapında kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla “Dünya Anadili Günü” kutlanmaya başlamıştır. 
UNESCO verilerine göre dünya üzerinde 2 bin 500 dil yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayken, Türkiye’de tehlikede olan anadili sayısı 18’i bulmaktadır. UNESCO tarafından yüz yıl içinde bir dili konuşacak çocuk kalmayacak durumda ise o dil tehlikede, bir dili konuşan hiç çocuk kalmamışsa o dil ölü kabul edilmektedir. 


Etnik ve ulus düzeyinde toplulukların bütün ilişki ve etkinliklerinde kullandıkları ve anlaştıkları dil, o topluluğun anadilidir. Daha geniş bir tanımla, bir insanın hiçbir eğitime tabi tutulmaksızın ailesi, çevresi ve toplumu aracılığı ile öğrendiği dil, anadili olarak tanımlanmaktadır. 
Bireylerin anadilleri dışında sonradan öğrenilen ikinci, üçüncü diller o dillerle iletişim kurmayı sağlasa bile, asla insanın kendi anadili gibi olamaz. Bundan dolayı bireyin anadilinde eğitim alması en temel insan haklarından biri olduğu gibi, bireylerin kendi anadillerinde eğitim almasının engellenmesi de en büyük insan hakkı ihlallerinden birisi olarak kabul edilmektedir. 
Tarih boyunca sayısız uygarlığa beşiklik etmiş, diller ve kültürler zengini Anadolu ve Mezopotamya toprakları yıllardır uygulanan ‘tekçi’ politikalar sonucunda resmen bir çöle dönmüş durumdadır. Diller, kültürler, inançlar karşısında yıllardır süregelen yasakçı zihniyet, bugün AKP iktidarı tarafından devam ettirilmektedir. 12 Eylül zihniyetinden gelen “Türk-İslam Sentezci” politikalar, bu topraklarda yaşayan halkların tarihi, kültür, dil ve inanç farklılığını yok saymaktadır.


Tarih boyunca egemen sınıflar, bu anlamda bir toplumsal değişim ve ilerlemeyi engelleyebilmek için dünyanın birçok yerinde öncelikle eğitim konusuna el atmış, kültürel zenginlikleri talan etmiş, “resmi dil”in dışında kalan dillerle eğitimi yasaklayarak, farklı dil ve kültürlere yönelik asimilasyon politikalarını hayata geçirmiştir. Bunun altında yatan amaç ise ekonomik sömürü ve ulusal baskının gizlenmesi ve süreklileştirilmesidir. 
Anadilin kullanımının engellenmesi ilgili toplumun bütün bireylerini değişik boyutta etkilese de, tartışmasız en fazla çevresi ile iletişimini anadili ile sağlayan çocukları etkilemektedir. Bu yıl dünya çapında 12. kez kutlanan Dünya Anadili Gününü, ülkemizde anadili Türkçeden farklı (Kürtçe, Arapça, Lazca, Hemşince, Çerkezce vb) olan milyonlarca çocuğun kendi anadillerinden koparılmadığı bir ortamda öğrenmeleri en temel haklarıdır. 
Eğitim biliminin temel ilkesini oluşturan “Anadilinde eğitim” taleplerinin her dönem ırkçı-şoven duygu ve tepkilerle karşılandığı bir ortamda, Türkçe dışındaki anadillerinin varlığına ve öğrenilmesine karşı çıkmak, bir yönüyle eğitim biliminin en temel ilkesine karşı çıkmak anlamına gelmektedir. Anadilinin önemi ve gerekliliğinin yanı sıra, sosyal, toplumsal, pedagojik ve insanı boyutu yeterince tartışılmadığı ve bilince çıkmadığı sürece Dünya Anadili Günü’nün anlamını ve önemini anlamak mümkün olmayacaktır. 
Türkiye dünyada çocuklarına bayram armağan eden tek ülke olmakla övünürken, milyonlarca çocuğun kendi anadili ile eğitim görmesine “ülke bölünür” paranoyası ile yaklaşacak kadar “çağ dışı” düşünceler ileri sürülebilmekte ve anadilinde eğitim talepleri “suç” olarak kabul edilmektedir. 
Eğitim Sen, eğitim-öğretim alanında örgütlü bir sendika olmanın doğal bir sonucu olarak anadilinde eğitimi savunduğu için 2004 yılında kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Türkiye’yi Eğitim hakkında vermiş olduğu “kapatma kararı” nedeniyle mahkum etmiş ve sendikamızın haklı mücadelesi AİHM tarafından da onaylanmıştır. Eğitim biliminin en temel ilkesi olan anadilinde eğitimi savunmanın bizler açısından soruşturma, sürgün, baskı ve tehdit nedeni sayılmış olması düşündürücüdür. 
Dünya Anadili Gününde milyonlarca çocuk anadilini kullanamadığı, anadilinde eğitim göremediği için mağduriyet yaşamayı sürdürmektedir. Bilimsel, laik ve demokratik eğitimin ayrılmaz bir parçası olan farklı anadiller üzerindeki sınırlamalara son verilmeli, her bireyin kendi anadilini öğrenmesi ve eğitim almasının önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. 
Eğitim Sen olarak, tüm Türkiye halklarının 21 Şubat Dünya Anadili Günü’nü kutluyor, faklı anadili ve kültürlerin özgürce yaşaması ve gelişmesinin önündeki bütün yasal ve fiili engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz. 
Şube Yürütme Kurulu Adına
Ahmet KARAGÖZ
Şube Başkanı

Karma Eğitimi Ortadan Kaldırmayı Hedefleyen Zihniyet Taciz Timi Kurdu!

Antalya Kepez Atatürk Anadolu Lisesi müdür yardımcısı Filiz G. kendisi de bir kadın olmasına rağmen erkek öğrencilerden kız öğrencileri taciz etmeleri için bir tim kurmaya çalışmaktadır. Müdür yardımcısı kız öğrencilerin mini etek ve tayt giymelerini gerekçe göstererek sınıf başkanları ile bir toplantı düzenlemiştir. Toplantıda "Erkek öğrencilerden bir taciz timi oluşturacağını; bu timin önce kız öğrencileri uyaracağını daha sonra ‘kız öğrenciler uyarılara aldırış etmezse` onları taciz ettireceğini" söylemiştir. AKP`nin mecliste sergilediği tavırdan sonra kendi atadığı müdürler aracılığıyla tacizi, şiddeti, tecavüzü örgütlediği bir kez daha ortaya çıkmıştır.

 

Kız öğrencilere yönelik şiddeti haklı çıkaran, meşrulaştıran bu uygulamayı planlayan, daha sonra sınıf başkanları ile bunu konuşan ve gerçekleştirmek isteyen müdür yrd. Filiz G. bu konu okulda görev yapan duyarlı öğretmenler tarafından Öğretmenler Kurulu toplantısında açılınca yaptığını savunmuş ve savunması üyelerimiz tarafından tutanaklara geçirilmiştir. Kendisi daha önce görev yaptığı Kepez Lisesi`nde de aynı şeyi yaptığını söylemiş ve yönteminin etkili olduğunu iddia etmiştir. Yani daha önce de işlediği suçu itiraf eden Filiz G. bu tavrıyla kız öğrencilerin başına gelebilecek tüm eril şiddetin sorumlusudur. Filiz G.’nin bu tavrı suça teşvik etmekten başka bir şey olarak değerlendirilemez. Tacizi, tecavüzü, şiddeti kadınların suçu olarak gören kadınları hem mağdur hem de suçlu haline getiren erkek egemen sisteme lanet okuyor, okullarda bu zihniyetle yöneticilik yapan Filiz G. başta olmak üzere onunla aynı safta yer alan atanmış tüm müdürlere karşı Eğitim Sen`lilerin her yerde demokratik mücadelesini yürüteceğini herkese hatırlatmak istiyoruz. Yaşanan akıl almaz olayı toplumda artan kadın düşmanlığından bağımsız görmüyor; erkek egemen sistemin şimdiye kadar kadınların bedeni, kimliği ve emeği üzerinde kurduğu denetimin son aşaması olarak değerlendiriyoruz. Buradan bir kez daha seslenmek istiyoruz; kadınlar;

* Mini Etek Giydiği İçin Değil,

* Sokağa Çıktığı İçin Değil,

* Okula Gittiği İçin Değil,

* Çalıştığı İçin Değil,

* Bekar Olduğu İçin Değil,

sadece kadın oldukları için erkek egemen sistemin şiddetine maruz kalıyorlar. Egemen erkeklik evde, sokakta, iş yerinde ve nihayet okulda tacizi, şiddeti örgütlediği için geçen ay 26 kadın öldürüldü, yedi kadına tecavüz etti; 24 kadına zorla fuhuş yaptırdı; 36 kadın ve kız çocuğunu yaraladı; 13 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu. Mağdurların tek ortak noktası kadın olmalarıydı!

Kadınları yaşamın hiçbir noktasında eşit ve özgür şekilde görmek istemeyen AKP öncülüğündeki erkek sistem eğitim alanında karma eğitimi ortadan kaldırmayı kafasına koymuştur. Şura tartışmalarından da hatırlanacağı gibi, karma eğitimi istemeyenlerin gerekçelerinden biri de okullarda kız öğrencilere yönelik artan erkek şiddetiydi. Bugün Antalya`da yaşanan olay bu zihniyetin bir sonucudur. Hem tacizi örgütle, tecavüze sessiz kal, cinayete tahrik indirimi ver sonra da kadınlar sokağa çıkmasın, okula gitmesin, otobüse binmesin diye bağır. Bizim bu politikalara artık tahammülümüz yok. suçlu da sendin, suça zemin hazırlayan da…

 

Eğitim Sen`li kadınlar olarak özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelemizi bu dönemde yükseltmeye ne kadar ihtiyacımız olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bugün Atatürk Anadolu Lisesi`nde duyarlı öğretmenler tarafından ortaya çıkarılan gerçekler, okullarımızın hangi zihniyetle yönetilmek istendiğini bir kez daha göstermiştir. Ancak bizler dün de sineye çekip acılarımızla yas tutmadık bugün de tutmayacağız. Bu sabah itibariyle Eğitim Sen Antalya Şube Başkanımız okul müdür yardımcısı Filiz G. hakkında ‘görevden çekilerek soruşturmanın başlatılması` için hukuki süreci başlatmıştır. Bugünden itibaren Eğitim Senli eğitim ve bilim emekçileri konunun takipçisi olacak; olayın geçtiği okul önünde ve alanlarda demokratik mücadele başlatılacaktır. Herkesi taciz, tecavüz ve şiddeti üreten erkek egemen yapıya karşı ses çıkarmaya çağırıyor, okullarımızın cinsiyetçilikten arındırılması için mücadelemize katılmaya davet ediyoruz.

 

Yaşasın Kadın Dayanışması!

Cinsiyetçi Eğitime Son!

Eğitim Sen Adana Şube Kadın Meclisi

Esma KARA

 

Şube Örgütlenme Sekreteri

Yüreğir Çetin Topçuoğlu İlkokulunda örgütlenme çalışmalarımız kapsamında 7 öğretmenimiz emek ve demokrasi mücadelemizi takdir ettiklerini ve kendilerinde bu mücadelenin içinde yer almak istediklerini belirterek sendikamıza üye olmuşlardır.


Değerli Öğretmenlerimize Eğitim Sen Ailesine hoş geldiniz der, süreç içerisinde bize sunacakları destek için Şube Yürütme Kurulu olarak teşekkür ederiz.