egitimsen2
Adana Emek ve Demokrasi Platformu 13 Şubat'ta tüm ülke genelinde yapılan "Laik, Bilimsel, Anadilinde Eğitim ve Demokratik Yaşam Mücadelemizi Sonuç Alıncaya Kadar Kesintisiz Sürdüreceğiz!" şiarıyla yapılan eylemde Adana'da Eğitim Sen Önünde toplanan platform üyeleri yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Yürüyüş sonrası İnönü parkında toplanan grup adına basın açıklamasını Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet KARAGÖZ yapmıştır.
LAİK, BİLİMSEL, ANADİLİNDE EĞİTİM VE DEMOKRATİK YAŞAM MÜCADELEMİZİ SONUÇ ALINCAYA KADAR KESİNTİSİZ SÜRDÜRECEĞİZ!
Değerli Basın ve Kamuoyuna;
12 Eylül darbeci zihniyetinin günümüzdeki temsilcisi olan AKP iktidarı, başta eğitim sistemi olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarını kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda, tekçi, baskıcı ve otoriter uygulamalar üzerinden tüm topluma dayatmaktadır.
Yıllardır özellikle eğitim sistemi üzerinden hayata geçirilen ve pedagoji bilimine tamamen aykırı olan bilim düşmanı politika ve uygulamalar geçtiğimiz 12 yıl içinde tarihte hiç olmadığı kadar artmıştır. Okulöncesi eğitimden üniversitelere kadar eğitim sistemi, bilimin en temel evrensel gerçekleri yok sayılarak, iktidar tarafından sürekli istismar edilen dini kural ve referanslara göre düzenlenmektedir.
Siyasi iktidar, eğitimde bilimsel, laik ve demokratik ilke ve değerleri temel almak yerine, farklı din, mezhep ve kimlikleri yok sayan ayrımcı, ötekileştirici politikaları hayata geçirmektedir. Çok inançlı, çok dilli, çok kültürlü Türkiye halkları, iktidar tarafından okulda, işyerinde, mahallede ve sokakta inanç ve kimlik farklılıkları üzerinden kutuplaştırıp karşı karşıya getirilerek bölünmeye çalışılmaktadır.
Eğitimde 4+4+4 dayatması sonrasında gündeme getirilen karma eğitimi kaldırma girişimleri, öğrencileri imam hatiplere yönlendirme, normal ortaokullar içinde imam hatip sınıflarının açılması, reşit olmayan kız çocuklarının zorla başının kapatılması, okullara zorunlu mescit uygulaması, ders kitapları ve müfredatta dini söylemlerin kullanılması ve son olarak içeriği itibariyle din şurası şeklinde gerçekleşen 19. Milli Eğitim Şurasında alınan kararlar, bizler için bardağı taşıran son damla olmuştur.
12 Eylül askeri darbesi sonrasında uygulanmaya başlanan zorunlu din dersi, yıllardır din ve vicdan özgürlüğü açıkça ihlal edilerek uygulanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi zorunlu din dersinin, din ve vicdan özgürlüğünün ihlali olduğuna karar vermiş, ancak yargı kararlarına rağmen bugüne kadar gerekli adımlar atılmamıştır. Türkiye’de yıllardır okullarda zorunlu din derslerinde okutulan İslam’ın Sünni-Hanefi mezhebinin kurallarıdır. Bu nedenle bütün din ve inanışlar öğrencilere eşit mesafede tanıtılmamakta, bu durum okullarda özellikle Alevi ve gayri Müslim öğrencilere yönelik ayrımcı, dışlayıcı uygulamaların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
AKP’nin geçmiş iktidarlardan miras alarak sürdürdüğü “tekçi” bakış açısı, toplumun farklı inanç ve kimliklerine yönelik ayrımcı uygulamaları arttıran, onları ötekileştirmeye aşağılamaya hatta yok saymaya dayanan uygulamalar ile eğitimin ve ülkenin Ortaçağ zihniyetine göre düzenlenmek istendiği görülmektedir.
Türkiye’de okullar ve üniversiteler başta olmak üzere, bütün eğitim kurumları, iktidarın ırkçı, mezhepçi, ayrımcı ve otoriter uygulamaları ile eliyle gerçek işlevlerinden hızla uzaklaştırılmıştır. Son olarak “iç güvenlik paketi” gibi örneklerini ancak faşist, totaliter rejimlerde göreceğimiz düzenlemelerle laik, bilimsel eğitim anlayışının yanı sıra eşit, özgür ve demokratik yaşam anlayışına karşı iktidar tarafından açık bir savaş ilanı söz konusudur.
Laik olmayan bir eğitim sisteminin demokratik ve bilimsel olması, demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesine hizmet etmesi, bireylerin inançlarını hiçbir baskı altında kalmadan özgürce yaşaması mümkün değildir. Gerçek anlamda eşit, özgür ve laik bir eğitim ancak demokrasinin, eşitliğin, temel hak ve özgürlükler alanının genişlemesi, bütün yurttaşların eşit haklar temelinde, barış içinde bir arada yaşaması ile mümkündür.
Hiçbir toplum birbirinin aynı ve tamamen aynı düşünen, aynı inancı paylaşan, aynı değerleri benimsemiş insanlardan oluşmamaktadır. Devletin bütün inanç, kimlik ve dünya görüşleri karşısında eşit mesafede ve tarafsız olması gerekirken, sadece belli bir inanç sisteminin kural ve ibadetini okullarda bütün öğrencilere dayatması kabul edilemez. Devlet, kişisel bir alan olan inanç alanından elini tamamen çekmeli, inanç alanını kendi çıkarları için istismar etmekten derhal vazgeçmelidir.
Toplumun eşit, özgür ve demokratik yaşamdan yana olan bütün ilerici emek ve demokrasi güçleri ile birlikte iktidarın dayatmalarına, asimilasyoncu politikalarına karşı sonuç alıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir.
Eğitimin gerçek anlamda demokratik, bilimsel ve laik bir içerikte örgütlenmesi, herkesin kendi anadilinde eğitim almasının sağlanabilmesi için Eğitim Sen, Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Alevi Vakıflar Federasyonu ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği olarak tüm halkımızı çocuklarının ve ülkenin geleceğinden endişe eden veliler, eğitim ve bilim emekçileri olarak bir günlük uyarı boykotu ve iş bırakma eylemi gerçekleştiriyor, çocuklarımızın ve öğrencilerimizin geleceğimize sahip çıkmayı sürdüreceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.
Eğitim sistemi ve okulların tamamen siyasi tamamen iktidarın denetimine girmesine ve egemen ideolojiye teslim edilmesine asla izin vermeyeceğiz. Bugün ülke çapında gerçekleşen hem okul boykotu ve iş bırakma eylemimiz siyasi iktidara yönelik toplumun vicdanının sesini yansıtmaktadır. Siyasi iktidarı, toplumu din, dil, mezhep ve kimlik farklılıkları üzerinden kutuplaştırma politikalarına son vermeye, kamusal, bilimsel, laik ve anadilinde eğitim karşıtı uygulamalarını derhal durdurmaya çağırıyoruz.
Değerli Basın ve Kamuoyuna;
KESK’in toplumsal muhalefetinden korkan AKP iktidarı ve iktidar olmaya çalışan tüm güçler; üye ve yöneticilerimize yönelik baskı, soruşturma, sürgün ve görevden alma gibi cezalarla korkutmaya ve yıldırmaya çalışıyorlar. Ama nafile korkmuyoruz, korkmayacağız.
10 Şubat 2015 Pazartesi günü Adana Büyükşehir belediyesine bağlı ASKİ genel müdürlüğü bünyesinde çalışan Tüm Bel Sen Adana Şube Başkanımız Mehmet ÇELİK arkadaşımız Ceyhan İlçesine sürgün edilmiştir. Sayın Sözlüye sesleniyoruz; göreviniz yerel yönetici olarak çalışanları sürgün etmek değil, Adana halkının ihtiyaç duyduğu hizmetleri üretmektir. Sendikal ve siyasal kimlik üzerinden yapılan bu sürgünden derhal vazgeçilmelidir.
Mehmet ÇELİK başkanımızın yalnız olmadığını ASKİ Genel Müdürlüğüne ve Büyükşehir Belediye Başkanı Sözlüye hatırlatmak isteriz. Bu konuya ilişkin 16 Şubat Pazartesi günü KESK Adana Şubeler Platformu ve Tüm Bel Sen Genel Merkez yönetim kurulu üyeleriyle birlikte ASKİ Genel Müdürlüğü önünde kitlesel basın açıklaması yapacağımızı basın ve kamuoyuna duyuruyoruz. 13.02.2014
ADANA EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı
13 Şubat İş Bırakma - Boykot Eylemine İlişkin İfade Örnekleri
Üye olanlar için ifade örneği tıklatınız
Üye olmayanlar için ifade örneği tıklatınız
Kararı görmek için tıklayınız.
13 Şubat Boykotuna çağrı amaçlı ADANA EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ ortak basın açıklaması gerçekleştirdi.
Laik - Bilimsel - Anadilinde Eğitim ve Demokratik Bir Yaşam İçin
13 Şubat’ta İş Bırakıyoruz!
Değerli Basın ve Kamuoyuna;
AKP`nin eğitimi ve toplumsal yaşamı dini kurallara göre biçimlendirme, "tek din, tek mezhep" dayatması ile farklı inanç ve kimlikleri yok sayma politikaları hızla artmaktadır.
4+4+4 düzenlemesi, zorunlu/seçmeli din dersleri dayatması, TEOG, YGS ve LYS`de din dersleri içeriğinden öğrencilere sorular sorulması, öğrencileri imam hatiplere yönlendirme uygulamaları, normal ortaokullar içinde imam hatip sınıflarının açılması, reşit olmayan kız çocuklarının başının kapatılması, öğretmen atamalarındaki branş dağılımı, okullara ibadethane (mescit) açılmasının zorunlu tutulması; karma eğitimin kaldırılması girişimleri, eğitim kurumları yöneticilerinin tek tipleştirilmesi, kadrolaşma, eğitim programının oluşturulması ve son olarak 19. Milli Eğitim Şurasında alınan kararlar gibi saymakla bitmeyecek birçok konu başlığında, AKP’nin siyasal ideolojik ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirilmesine tanık oluyoruz.
Atılan bu adımlarla bir taraftan "dindar nesil" hedefine doğru ilerlenirken, diğer taraftan toplumun tüm kesimlerine "muhafazakâr yaşam tarzı" uygulamaları dayatılarak "Tek Din, Tek Dil, Tek Mezhep" projesiyle yeni bir toplum inşa edilmeye çalışılıyor. Üstelik bu dinselleştirme politikaları ve söylemleri her türlü adaletsizliğe, zulme ve zorbalığa ortak koşuluyor!
v Soma, Ermenek, inşaat şantiyeleri katliam alanlarına dönüşüyor, hükümet "kader" açıklaması yapıyor,
v İşçi patrondan hakkını istiyor, patronsa "hepimiz din kardeşiyiz" diyor,
v Meslek lisesi öğrencileri Anadolu sermayesine adeta köle olarak sunuluyor, bu emek sömürüsünün üzeri "dindar nesiller" yetiştireceğiz denilerek örtülüyor,
v Üniversitelerde özgür bilim, özgür düşünce ortadan kaldırılıyor, IŞİD`çi çetelere kol kanat geriliyor,
v Kadınlar tacize, tecavüze uğruyor ve hatta öldürülüyor, "cumhurun başkanı" çıkıp "fıtratlarımız farklı" diyor, "beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkıları söylüyor,
v Hırsızlık, yağma, talan, yalan, vurgun diz boyu gidiyor, Cumhurbaşkanı "sarayın bahçesine halka açık cami yaptırıyoruz" diyerek kendini savunuyor,
v Aleviler devletin karşısında eşit haklar talep ediyor, "Hz. Ali`yi sevmek Alevilikse ben en sağlam Aleviyim" açılımı yapılıyor,
v En temel insan hakkı olan anadilinde eğitim talep ediliyor, "isteseniz de istemeseniz de Osmanlıcayı öğreneceksiniz" dayatması geliyor,
v Bu ülkenin yurttaşı Ermeniler eşitlik talep ediyor, devletin en tepesinden "Affedersiniz Ermeni…" ırkçılığı etrafa saçılıyor,
v Bir iftar menüsünü en lüks otellerde, asgari ücretin yarı tutarına satın alıp oruçlarını açıyorlar, "yoksulun halinden anladık", "çok şükür" diyorlar!
Kısacası egemenler işçinin, emekçinin kanı üzerine, emeğimizin sömürülmesiyle yükselen bu zulüm sistemini, yıllardır inşa ettikleri bir dinle güçlendirerek zenginliklerini ve kudretlerini sürdürüyorlar!
Türkiye`de devlet ve hükümetler tarafından Türk-İslam sentezi doğrultusunda inşa edilen hakim din kavrayışı ile eşit yurttaşlık ilkesi daha ilk elden ortadan kaldırılıyor. Din, dil, inanç ve etnik bakımdan farklı toplumsal öğelere sahip ülkemizde eşit yurttaşlık ilkesinin yerleşmemesi, söz konusu farklılıkların kendiliğinden bir değer olarak görülmemesine neden oluyor. Dolayısıyla siyasi iktidar, başta Aleviler ve Kürtler olmak üzere toplumdaki farklı mezhep ve kimliklere, laik ve demokratik yaşamdan yana olan kesimlere karşı nefret kusuyor ve bu kesimlerin acil çözüm bekleyen sorunlarını sürekli geri plana itiyor!
Eğitim Sen olarak belirtmek isteriz ki AKP hükümetinin eğitimden sağlığa, hukuktan toplumsal yaşama kadar izlediği siyasal İslamcı politikalar, yıllardır adım adım hayata geçirilen parti-devlet bütünleşmesi uygulamalarıyla tehlikeli bir aşamaya gelmiştir.
Bu nedenle Eğitim ve Bilim Emekçileri olarak; Adana’daki emek ve demokrasi güçleri ile 13 Şubat tarihinde laik, bilimsel, anadilinde eğitim ve demokratik bir yaşam talebimizle gerçekleştirilecek olan boykota destek veriyor, taleplerimizdeki kararlılığımızın ifadesi olarak 13 Şubat Cuma günü bir günlük iş bırakacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.11.02.2015
ADANA EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ Adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı
Nöbet Şerhi
Üyesi olduğum sendikanın yetkili kurullarınca alınan karara uyarak, nöbet nedeniyle yaşadığımız sıkıntıların düzeltilmesi ve kamuoyunca bilinen bu sıkıntıları yine kamuoyuna anlatarak desteğinin sağlanması amacıyla nöbet tutmayacağım; uluslararası sözleşmelerle ve iç hukuk kurallarıyla güvence altına alınan sendikal hakkımı kullanacağım. Danıştay ve idare mahkemeleri, göreve gelmeme biçiminde gerçekleştirilen sendikal eylemleri yerleşik hale gelen kararlarıyla haklı bir özür olarak görmektedir. Sendikanın yetkili kurullarında alınan karar uyarınca gerçekleştirilen nöbet tutmama eyleminin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği şerhiyle yazıyı imzalıyorum.
Bilişim Şerhi
Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Sistemleri Kullanım Taahhütnamesindeki bilgiler kişi güvenliği ve özel hayatın gizliliğini ihlal kapsamında değerlendirilebileceği ve okulda tarafıma tahsisi edilen şifre veya şifreler yüksek güvenlikli ve erişimi başkaları tarafından ulaşılamaz veri tabanı olmadığından hukuki ve cezai sorumluluk kabul etmiyorum.
Adana Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri 8 Şubat’ta Kadıköy mitingine çağrı amaçlı Adana Beşocak meydanından inönü parkına kadar yürüyüp İnönü parkında basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı grup adına Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet KARAGÖZ yaptı.
Laik - Bilimsel - Anadilinde Eğitim ve Demokratik Bir Yaşam İçin
8 Şubat’ta Kadıköy’de Mitingde - 13 Şubat’ta Boykottayız!
Kamu Düzeni ve Kamu Güvenliği adı altında, emek ve demokrasi güçlerinin eylem ve etkinliklerinin polis şiddeti ve polis direnci ile karşılanması 12 yıllık AKP iktidarının ileri demokrasi adı altında, toplum mühendisliği ile toplumu baskılamakta ve korku pompalamaktadır.
Üniversitelerde özgür bilim ve parasız eğitimi talep eden öğrenciler cezaevlerine konulmakta,
Kamu emekçilerinin; ekonomik, özlük, demokratik taleplerine ilişkin yapılan her eylem ve etkinlik sonrasında açılan adli ve idari soruşturmalarla; muhalif örgütlü kesim cezalandırılmakta,
Grev kararı alan işçi sınıfının grevleri Bakanlar Kurulu Kararıyla ertelenerek yasaklanmakta,
Deresine, toprağına, suyuna sahip çıkan köylülerimizin arazileri kanunsuzca kamulaştırılmakta ve onarılması güç tahribatlar oluşturmaktadır. Tıpkı Manisa Yırca’da kesilen 6000 zeytin ağaçları gibi,
AKP; zorunlu din dersleri kaldırılsın, AHİM kararları uygulansın diyen Alevilerin çocuklarını alevi öğretisi ile değil, kendi siyasal ideolojik ihtiyaçlarını karşılayacak gerici bir eğitim modelini dayatması,
Berkin Elvan, Ceylan Önkol gibi oyun cağındaki yüzlerce çocuğumuz Kamu Düzeni ve Kamu Güvenliğini tehlikeye soktuğu gerekçesiyle devletin kolluk kuvvetleri tarafından öldürülmesi,
19. MEB Şurası başından sonuna kadar; laik, bilimsel eğitim anlayışına ve pedagoji bilimine meydan okuma şeklinde yaşanmış, eğitimin her aşamasında dini eğitimi ve dini değerleri temel alan, bir eğitim şurasından çok, karma eğitimin tartışıldığı ve zorunlu din derslerinin yoğun olarak gündemleştirildiği, dini ve manevi değerler eğitiminin öne çıktığı bir “din eğitimi şurası” olarak gerçekleşmiştir.
Cemevlerine ibadethane statüsünün tanıması, Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılması, Madımak Otelinin utanç müzesi olması, ülkemizde gerçek laiklik ve demokrasi ile eşit yurttaşlık haklarının tanınması,
Biz emekçiler ve ötekileştirilenler yıllardır; emek düşmanı politikalara ve yaşamımızın dini kurallara göre biçimlendirilmesine tek din, tek dil, tek mezhep dayatmalarına ve asimilasyona karşı birlik olunması,
Fıtratında gericilik, piyasacılık ve işbirlikçilik olan ve 12 yıldır süren AKP diktatörlüğü döneminde güvencesizlik ve taşeronlaşmayla artan iş cinayetlerinin son bulması,
HES’ler ağaçların kesilmesi ve su kaynaklarımızın yok edilmesi ile gördüğümüz doğa katliamlarının durdurulması,
Toplumsal yaşamda kadınlara uygulanan ayrımcılık ve şiddetinin son bulması,
Anadilinde eğitim talaplerinin karşılanması,
19.MEB Şurası ve 5. Din Şurası kararlarıyla eğitim ve toplumsal yaşamın dinselleştirilmesine hayır,
Ülkemizde inançlar ve halklar arasında toplumsal barış ve halkları kardeşliğinin, komşularımıza da yönelik savaş kışkırtıcılığıyla zedelenmesi bir dizi sorunu da toplumun tüm kesimleri gibi yaşamaktayız.
Bu nedenlerle 7 Şubat 2015 Cumartesi günü saat:18.00’de Uğur Mumcu Meydanında hareket edecek olan araçlarımızla 8 Şubat 2015 Pazar günü saat 13:00 de İstanbul Kadıköy’deki mitingde, 13 Şubat 2015 Cuma günü ise Eğitim ve Bilim Emekçileri olarak yukarıdaki taleplerimiz doğrultusunda işyerine gitmeyerek boykot da olacağımızı basın ve kamuoyu ile paylaşır Adana halkının desteklerini desteklerini bekliyoruz.
ADANA EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı
Nöbet Sorumluluğu Fazla Mesai Olarak Tanımlanarak Ücretlendirilmeli ve Her Türlü Ek Ödeme Temel Ücrete Yansıtılmalıdır! Taleplerimiz Yerine Getirilinceye Dek Nöbet Tutmuyoruz!
İfade Örnekleri
NÖBET EYLEMİ Üye olanlar için ifade örneği
NÖBET EYLEMİ Üye olmayanlar için ifade örneği
Nöbet Şerhi
Üyesi olduğum sendikanın yetkili kurullarınca alınan karara uyarak, nöbet nedeniyle yaşadığımız sıkıntıların düzeltilmesi ve kamuoyunca bilinen bu sıkıntıları yine kamuoyuna anlatarak desteğinin sağlanması amacıyla nöbet tutmayacağım; uluslararası sözleşmelerle ve iç hukuk kurallarıyla güvence altına alınan sendikal hakkımı kullanacağım. Danıştay ve idare mahkemeleri, göreve gelmeme biçiminde gerçekleştirilen sendikal eylemleri yerleşik hale gelen kararlarıyla haklı bir özür olarak görmektedir. Sendikanın yetkili kurullarında alınan karar uyarınca gerçekleştirilen nöbet tutmama eyleminin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği şerhiyle yazıyı imzalıyorum.
Bilindiği üzere yönetici ve öğretmenlere verilen nöbet görevi fazla mesai kapsamında değerlendirilmemekte, nöbetlerde uyulması gereken esaslar fiilen okul idarecilerinin inisiyatifine bırakılarak öğretmenler mağdur edilmektedir.
Her ne kadar nöbet görevi nedeniyle eğitim emekçileri ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakılsa da söz konusu görevin eğitim-öğretimin bir parçası olması ve öğretmenler tarafından yerine getirilmesi oldukça önemlidir. Bu durumun en önemli nedeni ise öğretmenin, öğrencisini sadece ders sürecinde değil, okulda geçirdiği süre zarfında ruhsal ve bedensel olarak izleyebilmesi, öğrencinin ayrımcı, şiddet içeren, ötekileştirici, baskıcı kimi davranışlarına karşı yol gösterici olabilmesinde yatmaktadır.
İkinci bir neden ise öğretmenlerin nöbet görevinden çekilmesi halinde okulların polis, "koruma memuru" ya da taşeronlaştırma politikaları kapsamında taşeron işçilere ya da güvenlik görevlilerine açılacak olmasıdır. Bu nedenledir ki "okullarda yaşanan şiddete şiddetle karşı çıkmak" gibi bir yaklaşım kimi sorunların çözümünü değil, derinleşmesini beraberinde getirecektir.
Ancak altını çizerek belirtmek gerekir ki hali hazırdaki uygulama, öğretmene ciddi sorumluluklar yükleyen nöbet görevi karşısında öğretmenin haklarını yok saymaktadır! Nöbet görevi, her ne kadar Milli Eğitim ile ilgili yasalarda tanımlanmasa da çıkarılan yönetmeliklere eklenen birer madde ile yönetici ve öğretmene bu sorumluluk yüklenmektedir. Dolayısıyla nöbetlerde uyulması gereken esaslar, öğretmenler kurulunda görüşülmekte; ancak fiilen okul yönetiminin inisiyatifine devredilmektedir. Sonuç olarak, öğretmenleri cezai ve disiplin işlemleriyle karşı karşıya bırakabilen bir alanda, öğretmenlerin haklarının ve sorumluluklarının net olarak tanımlanmaması en başta öğretmenleri ciddi bir baskı altında bırakmaktadır.
MEB ise öğretmene böylesine ciddi bir sorumluluk yükleyen görev süresince öğretmenlerin haklarını ve sorumluluklarını tanımlamamakta ve bu görevi "fazla mesai" kapsamında değerlendirmemekteki ısrarını sürdürmektedir. Dolayısıyla eğitim emekçilerine yüklenen bu sorumluluğun maddi bir karşılığı da bulunmamakta ve angaryaya dönüştürülmektedir.
08.12.2014 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı`na resmi bir yazı ileterek bu konulardaki görüşlerimizi ve taleplerimizi iletmemize rağmen, Bakanlığın konuyla ilgili sorunları çözecek bir adım atmaması, öğretmenlerin Bakanlık nezdindeki değerini de göstermektedir. Kaldı ki fiilen yerine getirilen nöbet görevi karşılığında, nöbet tutulan her gün için 4 saat ek ders ücreti ödenmesi ve bu görevler dahil öğretmenlere birim ders saat içinde ödenen ek ders ücretlerinin artırılması, Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) Toplantısında görüşülmüşse de henüz bir sonuç doğurmamıştır.
Konuyla ilgili olarak üç maymunu oynayan MEB`e ve sorunun çözümüne değil de sendikamızı karalamaya yönelenlere karşı, sendikamız Eğitim Sen`in konuya ilişkin taleplerinin bir kez daha altını çizmek istiyoruz:
· Öncelikle nöbet hizmetinin ortak-yasal bir zemine dayandırılması ve uygulamadaki farklılıklara son verilmesi gerekmektedir. Bu sayede öğretmenlerimiz her türden eğitim kademesinde sadece bir uygulamayı esas alarak nöbet hizmeti verecek ve yöneticilerin kişisel inisiyatif kullanmalarından kaynaklı farklı uygulamalar sona erecektir.
· Nöbet görevleri en fazla haftada bir gün olmak üzere, Yönetmeliklere koşulları belirlenmiş bütün öğretmenlere eşit olarak dağıtılmalıdır.
· Öğretmenlerin nöbetçi oldukları günlerde ders ve diğer görevleri azaltılmalı, öğretmenin nöbeti sırasında dinlenecek zaman ve mekan yaratılmalıdır.
· Ek ders ücretleri günün koşullarına göre uyarlanmalı, her türlü ek ödeme temel ücrete yansıtılmalıdır.
· Diğer meslek gruplarında nöbet hizmeti "Fazla Mesai" olarak kabul görmekte ve bunun için ek bir ücret ödemesi yapılmaktadır. Öğretmenlere nöbet hizmetleri için herhangi bir ek ücret ödemesinin yapılmaması Anayasa`nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı olduğundan; nöbet hizmeti angarya olmaktan çıkarılıp "fazla mesai" olarak kabul edilmeli ve 4 saat ek ders ücreti ödenmelidir. Ayrıca ek ders ücretleri iki katına çıkarılmalıdır.
Taleplerimiz karşılanmadığı sürece nöbet görevi nedeniyle karşılaşılan sorunlara kalıcı çözüm üretilemeyecek ve yeni, daha yakıcı sorunlarla eğitim emekçileri karşı karşıya bırakılacaktır. Bu nedenlerle 9 Şubat 2015 tarihinde tüm iş yerlerinde nöbetlerin fazla mesai olarak kabul edilmesini ve ücretlendirilmesini talep eden dilekçelerimiz okul / kurum müdürlüklerine verilecek, öğretmenler kurulu toplantılarında konuya bakışımızı anlatan bildiriler okunacak ve taleplerimiz yerine gelinceye dek nöbet tutulmayacaktır.
DİSK, KESK, TMMOB ve Adana Tabip Odası’nın çağrısıyla yapılan yürüyüşe katılan Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu Eski Üyemiz Güven BOĞA hakkında açılan davayı protesto etmek için Adana Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan grup Atatürk Caddesinden İnönü parkına kadar yürüyüş gerçekleştirmiş, grup adına açıklamayı Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet KARAGÖZ yapmıştır.
17-25 Aralık 2013 tarihleri arasında ülke kaynaklarının iktidar sahipleri tarafından çalındığını emniyet birimlerince evlerinde yapılan aramalarda; ayakkabı kutularında çıkan milyar dolarlardan, yatak odalarındaki çelik kasalardan, para sayma makinelerinden ve o tarihlerde ortaya çıkan tapelerde ki “oğlum sıfırladın mı?” şeklindeki ses kayıtlarından anlıyoruz.
Gezi direnişi ile doruğa çıkan milyonların eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi taleplerinden sonra hırsızlık ve yolsuzluğa hayır diyenler AKP iktidarı tarafından, ancak otoriter ve faşizan rejimlerde görülebilecek yöntemlerle ezilmeye, ülke her geçen gün "ileri demokrasi" adı altında sıkıyönetim koşullarına sürüklenmeye çalışılıyor. Yaşamın her alanına müdahale eden AKP iktidarı kendisine karşı Haziran 2013’den bu yana kararlı bir iradeyle sürdürülen direnişe karşı, içinde bulunduğu çaresizliği daha fazla korku, daha fazla şiddet, daha fazla baskıyla aşmaya çalışıyor.
DİSK KESK TMMOB ve Adana Tabip Odasının çağrısıyla 26 Aralık 2013 tarihinde “Hırsızlığa, Yolsuzluğa Hayır, Hükümet İstifa” talepleriyle yürüyüş ve basın açıklaması yapılmak istenmiş fakat polisin terörüne maruz kalınmıştı. Bu saldırılar sırasında yüzlerce insan Tomalardan sıkılan kimyasal içerikli suya, polis copuna ve gaz bombalarına maruz kalmıştı.
DİSK, KESK, TMMOB ve Adana Tabip Odası’nın çağrısıyla yapılan yürüyüşe katılan Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu Eski Üyemiz Güven BOĞA polisin müdahalesi sonucu yaralanmış olup hastaneden almış olduğu rapor sonucu Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmuştu.
Daha sonra Emniyet tarafından, DİSK, KESK, TMMOB ve Adana Tabipler Odasının çağrısıyla yapılan yürüyüşe katılan Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu Eski Üyemiz Güven BOĞA yürüyüş ile ilgili ifadeye çağrılmıştır. Arkadaşımız Güven BOĞA verdiği ifadede “Yürüyüşü kendisinin organize etmediği, DİSK, KESK, TMMOB ve Adana Tabipler Odasının organize ettiği, yürüyüşün barışçıl amaçlı olduğunu, yürüyüşe katılanların ise polis şiddetine maruz kaldığını” belirtmesine rağmen Güven BOĞA arkadaşımıza 29.01.2015 tarihinde Adana 10. Asliye Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır.
Güven BOĞA arkadaşımız Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmamış olsaydı, inanıyoruz ki bu dava açılmamış olacaktı. İntikamcı duygularla KESK üye ve yöneticilerini cezalandırmak için açılan bu davaları kınıyoruz.
Polisin hazırlamış olduğu fezlekede; basın açıklaması için toplanan gruptan polise çöp kovası ve taş atıldığına dair iddialarını doğrulamak için; Cumhuriyet Savcılığı tarafından Jandarma Kriminal Başkanlığına yazı yazıldığı ve Jandarmanın düzenlediği 06.01.2015 tarih ve 2014/811 sayılı uzmanlık raporunda görüntülerin tamamı üzerinde yapılan incelemede “böyle bir görüntünün olmadığı yönünde” rapor düzenlenmiştir.
Jandarma Kriminal Raporuna rağmen Cumhuriyet Savcılığı Emniyetin hazırlamış olduğu raporu referans alarak Güven BOĞA arkadaşımıza dava açmıştır. Dava 10.Asliye Ceza Mahkemesinde, 30 Nisan 2015 tarihinde, Saat: 09.05’de görülecektir.
Yaptıkları hırsızlıklarla, yolsuzluklarla batağa saplananların aklandığı, teşhir edenlerin ise cezalandırılmaya çalışıldığı bir süreci birlikte yaşıyoruz.
Bizler şiddete, yağmaya, talana, yolsuzluğa dün olduğu gibi bu gün de karşı çıkacağız. Adalet, özgürlük, insanca yaşam, kardeşlik, barış için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Polis baskısıyla halkın yolsuzluğa, hırsızlığa karşı bağımsız yargı, demokratik Türkiye, eşitlik, özgürlük ve demokrasi taleplerinin ezilmesinin mümkün olmadığını, bu baskıları uygulayanların halkın karşısında hesap vereceğini unutmamaları gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Saygılarımızla. 04.02.2015
DİSK – KESK – TMMOB - ADANA TABİPLER ODASI
Kurumlar Adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı
KESK - DİSK - TMMOB - ADANA TABİP ODASI Birleşik Metal İş grevine yapılan yasak ile ilgili Adana İnönü parkında ortak basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı Kurumlar adına Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet KARAGÖZ yapmıştır.
Birleşik Metal-İş Sendikası ve Metal İşçileri Yalnız Değildir!
Değerli Basın ve Kamuoyuna
Varlığı sermayenin ve sanayicinin varlığına bağlı olan AKP iktidarı, tavrını işçi ve emekçiden yana koymasını beklemek hayalcilikten öte başka bir şey değildir. Bizler bunu Soma’da ve Ermenek’te işçiler katledildiğinde iktidarın ve bakanlar kurulunun sergilediği tutumdan gördük. Yaşanan her olaydan sonra; 13 yıllık AKP iktidarının egemenden ve sermayeden yana tercihini ortaya koyduğu hepimizin belleğindedir.
Bakanlar Kurulu 15 bin metal işçisinin başlattığı grevi aynı gün yasaklamıştır. Daha önce havacılık ve cam işçilerinin grevlerini yasaklayan kararlardan sonra metal işçilerinin grevinin yasaklandığı bu karar AKP Hükümeti’nin emekçilere olan düşmanlığının sistematik hale geldiğini bir kez daha göstermiştir.
Bakanlar Kurulu’nun grevin başladığı gün aldığı karardaki “Birleşik Metal İşçileri Sendikası tarafından uygulanmakta olan grevin millî güvenliği bozucu nitelikte olduğu görüldüğünden’ ifadesi bile başlı başına skandal niteliğindedir.
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun “Grev ve lokavtın ertelenmesi” başlıklı 63. maddesine dayandırılan erteleme kararı fiilen yasaklama anlamına gelmektedir.
Emekçilerin bir talebi söz konusu olduğunda hemen gerici yasaları dayanak alan AKP’nin bu kararı hükümetin hakkını arayanı değil verilene razı olanı baş tacı eden emek aleyhtarı niteliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Bu keyfi karar yasalardaki grevlerle ilgili hükümlerin bütünüyle değişmesi gerektiğini de göstermektedir. Bakanlar Kurulu’nun elinde böylesi yetkilerin bulunması, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en önemli engellerin başında gelmektedir.
Adana Emek ve demokrasi güçleri olarak metal işçilerine yönelmiş bu keyfiliğin, anti demokratik uygulamanın bütün emekçileri ilgilendirdiğinin bilincindeyiz. Bu karar, AKP’nin demokrasi anlayışının da sınırlarının göstermesi bakımından önemlidir.
Anayasal bir hakkın kullanılmasının böylesine pervasızca engellenmesine karşı Birleşik Metal-İş Sendikası’nın ve metal işçilerinin yanında olacağımızı duyuruyoruz. AKP hükümetini hemen her alanda kendisini gösteren yasakçı ve baskıcı anlayışından vazgeçmeye, işçilerin-emekçilerin en temel haklarına yönelik saldırılarına derhal son vermeye davet ediyoruz.02.02.2015
KESK - DİSK - TMMOB - ADANA TABİP ODASI
Kurumlar Adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı