Kısaca “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 20 Mart 2021 tarihinde gece yarısı Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedildi.
Bir süredir hakkında karalama kampanyaları yürütülen sözleşme ile ilgili olarak aslında aylardır teyakkuz halindeydik ve sözleşmeyi savunmaya yönelik eylemler, etkinlikler gerçekleştiriyorduk. Sözleşmenin kaldırılacağının iktidar sözcüleri tarafından gündeme getirildiği Temmuz ve Ağustos aylarında eylemliliklerimizle hükümete geri adım attırmıştık.
Türkiye toplumunun yüzde 64’ünün iptaline alenen karşı çıktığı araştırmalara da yansıyan sözleşmeyi feshetmek, milyonlarca kadının hayatının ve milyonların ortak iradesinin tek adamın bekasına kurban edilebileceğinin ilanıdır. On yıl önce İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülke olmakla övünen iktidar, bugün sözleşmeden çıkarak kadınlara vermiş olduğu şiddeti önleme, şiddete maruz kalanları koruma, failleri gerektiği şekilde cezalandırma sözünü yerine getirmekten vazgeçtiğini tüm dünyaya ilan etmiş oldu.
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararıyla çekilmesinin hemen ardından Sözleşme’yi savunmak ve kararı protesto etmek üzere sokaklara döküldük, Türkiye’nin hemen her ilinde basın açıklamaları, yürüyüşler gerçekleştirdik. Bir yandan da sendikalardan, odalardan, demokratik kitle örgütlerinden Sözleşme’den çıkılmasını protesto eden açıklamalar geldi.
Kadınlar karara karşı eylemlerini sürdürürken Türkiye’nin Sözleşme’den çıkması Dünya çapında da ses getirdi. Uluslararası kadın örgütleri, farklı ülkelerden kadınlar, sanatçılar, ünlüler de Türkiye kadınlarına dayanışma mesajları gönderdiler.
Sözleşmeden çıkıldığının ilanının ardından kadına yönelik şiddet vakalarında ve kadın cinayetlerinde gözle görülür bir artış da yaşandı. Öyle ki aynı gün içinde 6 kadın cinayeti birden gerçekleşti.
Yine Sözleşmeden çıkılmasının ardından kadınlardan, avukatlardan, kadın derneklerinden karakolların şiddet vakalarında şikayet kabul etmediğine, yargıçların 6284 sayılı kanuna göre verecekleri tedbir kararlarında yasaya aykırı şekilde delil aradıklarına, önleyici ve koruyucu tedbir talepleri reddettiklerine dair bilgiler gelmeye başladı.
Her ne kadar Emniyet Genel Müdürlüğü karakollarda kadınların geri çevrilmesine, koruma kararlarının uygulanmamasına yönelik ortaya çıkan haberlere “gerçek dışı” dese de bu iddiaların bizzat yaşanan gerçekler olduğu yapılan somut haberlerle de desteklendi: Örneğin;
• Adana’ da Savcılıktan alınan “Şikayetçinin uzaklaştırma taleplerinin karşılanmasına” ve “Şikayetçinin can güvenliğinin sağlanması için gerekli önlemlerin alınması” kararına karşı bir kadının uzaklaştırma talebi, kolluk tarafından “yapabilecekleri hiçbir şey olmadığını, devletin her kadının başına bir polis dikemeyeceğini” söylenerek uygulanmadı. Hatta ifadeyi alan polis memuru ‘Savcının talimatı beni bağlamaz. Nereye istersen oraya şikayet et’ dedi.
• Adana ve İstanbul Pendik’te şiddet ve tehdit nedeniyle karakola başvuru yapan kadınlar, “Artık o işlere biz bakmıyoruz, savcılığa ya da aile mahkemesine gidin, kanıt getirin” yanıtları aldılar.
• Adana’da mülteci bir kadın şiddet gördüğü erkekten uzaklaşmak için sığınma evine yerleşme talebinde bulundu, kadının talebi “Öncesinde şikayet yok” denilerek reddedildi.
• Dersim’de hakim, korucunun şiddetine ve tehdidine maruz kalan aile için “Delil yok” diyerek koruma kararı vermedi.
• İzmir’de zorla evlendirilmeye çalışılan bir mülteci kadının Mersin’deki sığınmaevi başvurusu aile mahkemesi tarafından “Suçun gerçekleştiği yerin kendi mıntıkalarına ya da görev alanlarına girmemesi.” gerekçesi ile reddedildi.
• Ankara’da N.Y. adlı kadın E.T adlı erkek hakkında 2 ay süreli uzaklaştırma kararı çıkarttı. Daha önceki eylemleri nedeniyle tehdit oluşturan erkek hakkında uzaklaştırma kararının uzatılması ve elektronik kelepçe talep eden kadının isteği mahkeme tarafından “Kadına şiddet uygulandığına yönelik herhangi bir emarenin olmadığı” gerekçesiyle reddedildi.
Anayasa’ya ve uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Sözleşme’den çekilme kararı verildikten sonra; kadına yönelik şiddet, taciz ve istismarın en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu, çalışmaların şiddetle mücadelede sıfır tolerans ilkesi çerçevesinde yapılandırıldığını, iç hukuktaki düzenlemelerin yeterli olduğunu ve 6284’ün önemle uygulanacağını söyleyen hükümet yetkililerinin gerçekleri söylemedikleri, yaşanan bu tablodan da anlaşılmaktadır.
Bizler canımız pahasına da olsa bu hukuksuzluklara ve inşa etmek istediğiniz faşizme geçit vermeyeceğiz. Haklarımızı korumak için korkmadan, çekinmeden ve bıkmadan mücadele edeceğiz. Adana’da her Perşembe başka bir yerde eylemdeyiz. Kararınızı tanımıyor, sözleşmeye sahip çıkıyoruz.