egitimsen2
Emekten ve İnsanca Yaşamdan Yana Bir Gelecek İçin; İyi ki KESK Var!..
Bugün, Kamu emekçileri mücadele tarihinin yapı taşı, fiili meşru mücadelenin açık adresi konfederasyonumuz KESK’in 20. Kuruluş yıl dönümü…
20. Kuruluş yıl dönümümüzü çok ağır faşizm koşullarında karşılıyoruz. Darbe koşullarının hüküm sürdüğü yıllarda kurulan Konfederasyonumuz bir kez daha faşizmin sistematik saldırısıyla karşı karşıya… Mezhepçi, cinsiyetçi, milliyetçi, neo-liberal politikaları tüm yoğunluğu ve yaygınlığıyla hayata geçiren AKP faşizmi her alanda olduğu gibi çalışma yaşamında da tek tipçiliği geliştirmektedir. Yandaş Konfederasyon ve bağlı sendikaları üzerinden bir yandan emekçilerin hak ve çıkarlarını sermayeye peşkeş çekerken bir yandan da çalışma yaşamını zapt-u-rapt altına almaktadır.
Saldırılar karalamalarla, soruşturmalarla, mobbingle, ayrımcılıkla, gözaltılarla, tutuklamalarla, faili meçhullerle ve diğer baskı türleri devam, ediyor. Toplu gözaltı ve tutuklamalarla zirveye ulaştı. Ötekileştirme ve krimanilize politikalarıyla marjinalleştirilmek istendik, isteniyoruz. Son yıllarda sokağa çıktığımız neredeyse tüm eylemlerde saldırıya uğruyor, engelleniyoruz. TİS ve grev hakkımızı kullanmamız her tür mekanizma devreye sokularak engellenmek isteniyor. Yandaş konfederasyon ve sendikalar yedek güç olarak devreye sokuluyor. Uluslararası sözleşmeler ve anayasal haklarımız hiçe sayılıyor. Şimdi de kamu emekçilerinin pamuk ipliğine bağlı iş güvencesini 657 saylı yasada yapacakları değişikliklerle ortadan kaldırmak istiyorlar.
AKP’nin saldırıları bununla kalmamakta, hazırladığı zemin üzerinden Konfederasyonumuz üye ve yöneticilerine yönelik katliamlar gerçekleşmesine de göz yumulmaktadır. 10 Ekim Katliamı AKP’nin politika ve muhalefete tahammülsüzlüğünden ayrı ele alınamaz. 10 Ekim katliamında 100 yoldaşımızı, canımızı, kardeşimizi kaybetmemize rağmen AKP’nin saldırıları, yönelimleri bitmedi. Katliamın arka perdesini açığa çıkarmak bir yana daha ilk gün “kokteyl eylem” diyerek muğlaklaştırma çabasına girenler katliamı lanetlemek için gerçekleştirdiğimiz grev ve diğer eylem/etkinlikler nedeniyle yüzlerce arkadaşımız hakkında soruşturmalar açtılar. Katliam üzerinden oy hesabı yapanlara diyoruz ki, zulmünüz artsın ki çabuk zeval bulasınız!
20. Kuruluş yıl dönümümüz de önümüzdeki süreci mücadeleyi ve örgütlülüğümüzü büyütme kararlılığı ve çabası içerisinde olacağımızı ifade ediyoruz. 20. Kuruluş Yıl dönümümüz olan bugün buradan bir kez daha 10 Ekim’de yaşamını yitiren arkadaşlarımızın vasiyeti olan barış ve demokrasiyi gerçekleştirme sözümüzü yineliyoruz.
Bu ülkenin emeği ile geçinen tüm kesimlerinin önünde her zaman zorlu süreçler, çetin mücadeleler olduğunu en iyi bilenler KESK’lilerdir. Çünkü KESK güçlünün hukukuna karşı her zaman ezilen, dışlanan, ötekileştirenlerin yanında saf tutmuştur. Bu nedenle demokrasiye susamış bir halka baskı, zor ve şiddetten başka bir şey vaat etmeyenlerin öncelikli hedefleri arasında KESK’’in yer alması şaşırtıcı değildir.
Ancak mücadeleci kimliği ile her türlü baskı ve sömürünün karşısında yer alan kamu emekçilerinin örgütü KESK önüne çıkarılan tüm engellemelere, baskılara, gözaltı ve tutuklama kuşatmasına inat, mücadele kararlılığıyla hep ayakta kalmıştır. Bundan sonra da dimdik ayakta kalacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır. Çünkü KESK faşizme karşı demokrasi, savaşa karşı barış, baskılara karşı özgürlük, ırkçılığa ve şovenizme karşı emeğin birliği ve halkların kardeşliği mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir.
Ç Ü N K Ü;
KESK, insanca bir yaşam mücadelesinin adıdır.
KESK, emekçilerin iradesine iktidarlarının gölgesinde büyüttükleri yandaş konfederasyonla birlikte ipotek altına alanların satış sözleşmelerine, emeğin adının olmadığı bütçelerine teslim olmayacağını haykıranların örgütüdür.
KESK, Emeğinin hakkını almak isteyen, demokratik ve özgür ülke isteyenlerin önündeki engeller artmaya devam ederken “bugün bizim için sadece bir kutlama günü değil, mücadeleyi yükseleme günüdür” diyenlerin konfederasyonudur.
KESK, bizi kapı kulu olarak görenlere, baskılarla sindirmeye çalışanlara, grevli toplu sözleşme hakkımızı engelleyerek güvencesiz çalışma koşullarına, açlık sınırına yakın sefalet ücretlerine mahkûm etmek isteyenlere karşı mücadeleyi yükseltenlerin evidir.
KESK, EĞİTİM SEN’dir! SES’idir! TÜM BEL SEN’dir! BES’tir! KÜLTÜR SANAT SEN’dir! ESM’dir! TARIM ORKAM SEN’dir! HABER SEN’dir! YAPI YOL SEN’dir! BTS’dir! DİVES’tir!
Bugün başta 10 Ekim Barış Karanfili yoldaşlarımız olmak üzere emekleriyle, ödedikleri bedellerle bu onurlu tarihi yazan arkadaşlarımızı saygıyla anıyor, 20. Kuruluş yıldönümümüzü Barış Karanfillerimize adıyoruz…
Haklılığın, onurun ve kararlılığın mücadelesi ile dolu bu tarihimizin gururunu yaşıyoruz.
Bir kez daha haykırıyoruz:
İYİ Kİ KESK VAR!
KESK’İN 20. MÜCADELE YAŞI TÜM EMEKÇİLERE KUTLU OLSUN!
YAŞASIN EMEK, BARIŞ VE DEMOKRASİ MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN SENDİKAL MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN KESK!
İş Güvencemize Sahip Çıkalım!
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu yasa değişikliği kime hizmet ediyor? Yeni Personel Sistemi Neler Getiriyor?
10 Ekim 2015 tarihinde saat 10:04’de Başkentin göbeğinde barış talep eden 101 yoldaşımızın faillerini yakalamak yerine, siyasal iktidar; katliamın gerçek sorumluları olarak örgütlü bulunduğumuz KESK’i, DİSK’i, TMMOB’u ve TTB’yi suçlu ilan ederek hedef şaşırtmıştır.
Değerli Basın Emekçileri;
Suruç, Diyarbakır, Ankara katliamlarıyla toplumsal muhalefeti sindirmeye çalışanların asıl hedefi 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde tek başına iktidar olmaktı ki öylede oldu. Ama tek başına iktidar olmaları korkularını gidermeye yetmemiş olmalı ki İnsan Hakları Savunucusu, Barış Elçisi ve Diyarbakır Baro Başkanı Tahir ELÇİ yüzlerce kameranın ve onlarca sivil polisin bulunduğu bir ortamda ensesinden vurularak iki polisle birlikte katledilmiştir. Bu katliamlar 1980’ler deki faili meçhul cinayetleri hatırlatıyor.
Yasa, kanun tanımayan, hukuksuzluğu, yolsuzluğu ilke edinmiş olan AKP halkın doğru haber almasını sağlayan az sayıdaki özgür basın mensubunu sindirmek için Can DÜNDAR’ı ve Erdem GÜLÜ’ü tutuklayıp özellikle de Silivri’ye göndermişlerdir. Ama nafile ülkenin aydın ve namuslu insanları bugüne dek diz çökmedi. Bundan sonrada asla diz çökmeyeceklerdir.
6 Ekim 2015 tarihinde DİSK, KESK, TMMOB ve Adana Tabip Odasının Ankara’da yapılacak olan “emek, barış, demokrasi “ mitingini örgütlemek ve kamuoyuna bilgi vermek için İnönü Parkında başlayıp Atatürk Parkında yapacağımız basın açıklamasıyla sona erecek olan yürüyüşümüz kolluk kuvvetleri tarafından kalkanlar, coplar, kimyasal gazlar kullanılarak ve arkadaşlarımız darp edilip gözaltına alınarak engellenmişti. Bu mağduriyeti yaşayanlar 17 Kasım 2015 tarihinde eş zamanlı evlerine yapılan şafak operasyonuyla gözaltına alınarak adliyede serbest bırakılmışlardı.
Değerli Basın Emekçileri;
Yine aynı gerekçelerle Ardı arkası kesilmeyen soruşturmalar devam etmektedir. 2 Aralık 2015 tarihinde TTB Konsey üyesi Dr. İsmail BULCA Adana Emniyet Güvenlik Şube Müdürlüğüne çağrılarak Ankara Katliamı ile ilgili yaptığı konuşmalarda Cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle ifadesi alınmıştır.
Bugün de Adana KESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Ahmet KARAGÖZ, TMMOB İKK Sekreteri Hasan Emir KAVİ, Eğitim Sen Adana Şube Sekreteri Zeynel KETE, Eğitim Sen Şube Özlük Hukuk Sekreteri Mehmet AKARSUBAŞI, Eğitim Sen Şube Kadın Sekreteri Şükran YEŞİL ve TMMOB İKK Basın Yayın Danışmanı Sercan Şahin arkadaşlarımız aynı gerekçeyle ifade vermek üzere saat 13.30’da Emniyet Müdürlüğüne çağrılmışlardır.
10 Ekim Ankara katliamında yetirdiğimiz yoldaşlarımızla ilgili Adana da yaptığımız cenaze törenlerine, anma etkinliklerine katılanlar; her gün farklı bir gerekçeyle Adana Emniyet Müdürlüğüne çağrılarak ifadelerine başvurulmaktadır. Bu uygulama vicdani olmadığı gibi ahlaki de değildir.
Siyasal İktidar, yasal ve anayasal sınırlar içindeki haklarımızı engellemek istemektedir. Birçoğumuz kamu çalışanı olmamıza rağmen günlerimizi adliye ve emniyet müdürlüğünde geçiriyoruz. Bizler emek ve demokrasi örgütleriyiz. Uluslararası sözleşmelerden, anayasadan ve yasalardan kaynaklı düşünce ve ifade belirtme, kamuoyu oluşturma hak ve özgürlüğüne sahibiz.
Yeter artık diyoruz. Gücünüz ancak bedenlerimize yetebilir. İnandığımız değerler uğruna bir kez değil binlerce kez ölmeye hazırız. Korkmadık, Korkmuyoruz, Korkmayacağız.
Bizleri baskı altına almaya çalışan, haklı mücadelemizden döndürmeyi amaçlayan her türlü hukuk dışı ve fiili uygulamaların karşısında geçmişte olduğu gibi, bugün de sesiz kalmayacağız. Adana’da yaşanan soruşturmaların, baskı ve yıldırma amaçlı olduğu ve tıpkı öncekiler gibi asıl amacın gözdağı vermek olduğu açıktır. Baskılara, tehditlere ve zorbalığa asla boyun eğmeyeceğimiz bilinmelidir. Bizleri böylesi yöntemlerle korkutacağını ve sindireceğini sananlar, daha önce olduğu gibi yine hayal kırıklığına uğrayacaklarını bilmelidir!
DİSK – KESK –TMMOB – Adana Tabip Odası
Kurumlar Adına
Ahmet KARAGÖZ
KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü
Seyhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün 5482 personel üzerinden açmış olduğu banka ihalesi 1 Aralık 2015 Tarihinde yapılmıştır. Sendikamız da gözlemci olarak katılmıştır. İhaleye 8 banka girmiş olup yapılan açık arttırmada 5.210.000 TL ile Halk bankası kazanmıştır. Promosyon olarak yaklaşık kişi başı 950 TL Ocak veya Şubat ayında tek seferde hesaplara yatırılacaktır.
Mehmet AKARSUBAŞI
Şube Hukuk Sekreteri
Fransa'nın başkenti Paris'te gerçekleşen Birleşmiş Millletler İklim Değişikliği Konferansı'na karşı gerçekleştirilen"İklimi Değil, Sistemi Değiştir" DİYEN ADANA ÇEVRE PLATFORMU - KESK -TMMOB İKK- İHD -EMEP- HDP-YSGP-HAK PAR-ESP-PİR SULTAN ABDAL KÜL. DER.- ANADOLU DER Adana Abidin Dino parkında ortak basın açıklaması gerçekleştirdi, Basın açıklamasını kurumlar adına KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Ahmet KARAGÖZ yapmıştır.
ADANA'DAN PARİS'E SESLENİYORUZ İKLİMİ DEĞİL, SİSTEMİ DEĞİŞTİRİN!
Muhalif her sesin susturulmak istendiği bir dönemde, her güne yeni skandallarla başlar olduk. Her günümüz hukuk, adalet, yaşam hakkı gibi kavramlara nefes verip; hakkımız olanı ve geleceğe dair umutlarımızı diri tutmakla geçer oldu.
Ömrünü barışa, adalete ve hukuka adamış olan Diyarbakır Baro başkanı Tahir Elçi’nin katledilmesini tüm inancımızla lanetliyoruz! Başta tetiği çeken kişi ya da kişiler olmak üzere Türkiye’yi bu şiddet sarmalına ve çözümsüzlüğe sürükleyenlerden hukuk önünde hesap sorulana kadar bu katliamın peşini bırakmayacağımızın bilinmesini istiyoruz!
Toplumun yalansız, dolansız, sansürsüz bilgiye ulaşma hakkı da Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasıyla büyük bir yara daha aldı. Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasını kınıyoruz! Mesleğine ve onuruna sahip çıkan Can Dündar’ın ve Erdem Gül’ün nezdinde toplumun hakikati öğrenme hakkına sahip çıkan ve bu doğrultuda mesleğini icra eden tüm basın emekçilerinin yanında olduğumuzun bilinmesini isteriz!
Değerli Basın ve Kamuoyuna
Yeryüzü dört bir yanda iklim değişikliğine bağlı sorunlarla, felaketlerle yüz yüze geliyor. İnsanlar bulundukları yerlerde üretemez, yaşamlarını sürdüremez hale geliyor ve mülteci durumuna düşüyorlar. Türkiye'de de ani sellerle, sinsi kuraklıkla, azalan yeraltı suları ve kavurucu orman yangınlarıyla, ekmeğimizden suyumuza hayatımızın her yanına yönelik tehdit altındayız. İklim değişiyor ve sosyal adaletsizliği kat be kat artırıp derinleştiriyor. Toprağın sağlığı ve suyun saflığı, yeryüzü toplumlarının ayakta kalıp kalamayacağını gösterecek olan son ölçüler artık... Gezegen sürekli uyarıyor. Ama gözler kör, kulaklar sağır kalmaya devam ediyor.
Yine de iklim değişikliğini geri dönülmez noktaya gelmeden önce durdurmak hâlâ mümkün. İnsanlığın bunun için gerekli politika ve araçları var.
Ancak, şirketlerin etkisi altındaki hükümetler; aşırı tüketim, fosil yakıtların yakılması ve ormansızlaştırma gibi insan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim değişikliğine karşı etkin ve adil bir biçimde mücadele etmekten kaçarak, sistemin çıkarları için ve kâr uğruna tüm canlı hayatı hiçe sayıyor.
Bugün bir yol ayrımındayız ve şirketlerin ve hükümetlerin sessizliğine ve aymazlığına karşı bütün dünyada harekete geçmemiz gerekiyor.
Bugün, 30 Kasım 2015 günü Paris'te, yeni bir iklim anlaşmasının kabul edilmesi beklenen ve on gün sürecek olan uluslararası müzakereler Birleşmiş Milletler öncülüğünde toplanıyor.
Bu kadar hayati bir sürecin seyircisi olacağımızı kimse bizlerden beklemesin. Kendilerine lider diyenlerin ortaya koyamadıkları değişim gücünün bizde olduğunu göstereceğiz.
Sürdürülebilir bir yaşam ve tüm canlılar için adil bir gelecek talebimizi hep birlikte yükselteceğiz.
Bugün Paris'te toplananlara, hükümetlere sesleniyoruz: Açgözlü şirketleri dizginleyin, kömürden, petrolden vazgeçin, atmosfere karbondioksit salınımını sonlandıracak süreci bu defa başlatın, uyulması zorunlu olan bir anlaşmayı imzalayın. Unutmayın, tüm canlı yaşam adına muhatap olan bizleriz.
Çünkü, değişim gerekli ve mümkün! Çünkü, biz dünya halklarıyız!
İklim daha fazla değişmeden yanlış olan sistemi değiştirelim!
Saygılarımızla. 30 Kasım 2015
ADANA ÇEVRE PLATFORMU - KESK -TMMOB İKK- İHD -EMEP- HDP-YSGP-HAK PAR-ESP-PİR SULTAN ABDAL KÜL. DER.- ANADOLU DER
Kurumlar Adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı
Barışın ve Kardeşliğin “Elçi”sinin Katlini Nefretle Kınıyoruz!
Daha dün, Can Dündar ve Erdem Gül’ün hukuksuz bir şekilde tutuklanmasını “Sıra Kimde? ,Türkiye Nereye?” diye sorarak kınarken bugün Diyarbakır’dan gelen haberle hepimiz derinden sarsıldık.
Türkiye’nin yıllardır kanayan yarası olan ve 40 bini aşkın insanımızın yaşamına mal olan Kürt sorununun barışçı yollarla çözülmesini, halkların kardeşçe bir arada yaşamasını istemeyenler katliamlarına bir yenisini ekledi. Diyarbakır Barosu Başkanı Avukat Tahir Elçi, başından tek kurşunla vurularak öldürüldü.
Bir televizyon programında ifade ettiği görüşler yüzünden bir süredir hem iktidar hem de ırkçı çevreler tarafından tehdit edilen, hakkında dava açılan Elçi, bir kültür varlığı olan Diyarbakır’daki Dört Ayaklı Minare’nin kurşunlanmasına karşı yapılan basın açıklaması sonrasında, ülkeyi kan denizine çevirme kararı alanların hedefi oldu. Elçi’yi hedef alan alçakça suikastta bir polis hayatını kaybederken 3 polis de yaralandı.
Son bir haftada, sokağa çıkma yasakları sonrasındaki devlet saldırılarının dozunun gittikçe artırılması, bir Rusya uçağının Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından düşürülmesi ve hükümetin yasadışı faaliyetlerini ortaya çıkaran Can Dündar ile Erdem Gül’ün tutuklanmasının ardından gerçekleşen bu suikast, ülkeyi yönetenlerin asıl amaçlarının ne olduğunu tüm açıklığı ile göstermektedir.
Irkçı, şoven politikalarını sürdürerek halkların barış içinde bir arada yaşama umudunun önüne set çekmek isteyenler Elçi’nin katli ile pervasızlıklarını bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Ancak bilinmelidir ki demokrasinin, özgürlüklerin tamamen askıya alınması hedefiyle hareket edenler, bu amaçlarına asla ulaşamayacaktır.
Vurulmadan birkaç dakika önce yapılan basın açıklamasında,“Bu tarihi bölgede; birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede; insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun, diyoruz” diyen Tahir Elçi’nin uğruna canını verdiği barışı ve kardeşliği omuzlayacak milyonlarülkemizde kalıcı barışı ve demokrasiyi istemeyen, içerde ve dışarıda savaş çığırtkanlığı yapanlara karşı mücadelesini kararlıkla sürdürecektir.
Bizler emek, barış ve demokrasi mücadelesinin tarafı olarak bu haince tuzaklara karşı, halkların eşitlik, özgürlük ve barış isteyen sesinin yanında olmaya devam edeceğiz.
Kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına yıllardır barışa, kardeşliğe, demokrasiye hasret bırakılan bu ülkenin halklarının yanında olmayı sürdüreceğiz. Farklılıklarımızla bir arada, eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yaşayacağımız, demokratik özgür bir Türkiye'ye doğru uzanan yolda her zaman barıştan, halkların kardeşliğinden yana olmaya devam edeceğiz.
Diğer taraftan Reyhanlı, Roboski, Suruç, 10 Ekim Ankara katliamında olduğu gibi Tahir Elçi suikastının katilleri de bellidir. Bu katliamlarda tetiği çekenler ve çektirenler ortaya çıkarılıp yargılanana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
KESK olarak, barışın ve kardeşliğin “Elçi” sini katledenleri bir kez daha nefretle kınıyoruz. Tahir Elçi’nin ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Elçi’yi hedef alan suikastta hayatını kaybeden polis memurunun ailesine ve yakınlarına başsağlığı, tüm yaralılara acil şifa diliyoruz.Bütün halklarımızın başısağolsun.
Şube Yürütme Kurulu
Özgür Basın Susturulamaz!
Muhalif her sesin susturulmak istendiği bir dönemde, her güne yeni skandallarla başlar olduk. Her günümüz hukuk, adalet, yaşam hakkı gibi kavramlara nefes verip; hakkımız olanı ve geleceğe dair umutlarımızı diri tutmakla geçer oldu. Toplumun yalansız, dolansız, sansürsüz bilgiye ulaşma hakkı da dün itibariyle büyük bir yara daha aldı.
Bilindiği üzere Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, toplumun geniş kesimlerince AKP ile IŞİD arasındaki işbirliğinin tartışıldığı ve Ortadoğu’nun kan gölüne çevrildiği bir dönemde, yayınladıkları “MİT tırları ile eli kanlı cihatçı çetelere ilaç değil, silah taşındığı” içerikli haberle siyasi iktidarın hedefine oturmuştu. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından haklarında açılan dava sonucunda ise Can Dündar ve Erdem Gül, “terör örgütü” ile ilişkilendirilerek “casusluk” iddialarıyla tutuklandı.
Belirtmek isteriz ki söz konusu tutuklama kararı, gazetecilik mesleğine ve halkın gerçekleri öğrenme hakkına tehditkar bir sınır çizmiştir! Bu sınırın açık anlamı, ancak ve ancak AKP’nin arzuları doğrultusunda haber yapılabileceği, AKP’nin bilinmesini istemediği şeylerin toplumla buluşturulmasının “YASAK” olduğu ve bu sınırı geçenlerin cezaevine kapatılacağıdır!
Can Dündar ve Erdem Gül’ün “terör örgütü” ile ilişkilendirilmesi ve “casusluk” iddialarıyla tutuklanması, her geçen gün daha fazla sayıda insanın canice katledildiği bir bölgeye devletin silah taşıdığı gerçeğini değiştirmemektedir! “Terör” ve “casus” arayışında olanlar, öncelikle bu gerçeğin hesabını vermelidir!
Söz konusu “YASAK” politikası ile sadece gazetecilere değil, muhalif tüm kesimlere de bir mesaj verilmek istenmiştir. Türkiye, hükümete muhalif tüm kesimlerin kendisini fiili bir gözaltında hissetmesinin hedeflendiği ve “YASAK” çemberlerinin her geçen gün daha fazla daraltılmak istendiği bir ülke haline getirilmiştir. Bu nedenledir ki söz konusu davanın hukuki değil, siyasi bir dava olarak değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Çünkü sorunu tespit etme biçimimiz çözüme dair kapıyı aralama imkanını da sunmaktadır. Böylesi kararlarla karşılaşmaktan kurtulabilmemizin yolu, yan yana gelerek örgütlü bir toplum yaratmaktan geçmektedir.
Baskıya, zulme, tehditlere boyun eğmeyerek emek mücadelesini kararlılıkla yürüten bir sendika olarak, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasını kınıyoruz! Mesleğine ve onuruna sahip çıkan Can Dündar’ın ve Erdem Gül’ün nezdinde toplumun hakikati öğrenme hakkına sahip çıkan ve bu doğrultuda mesleğini icra eden tüm basın emekçilerinin yanında olduğumuzun bilinmesini isteriz!
Şube Yürütme Kurulu