egitimsen2
Değerli Basın Emekçileri,
Biz emek ve meslek örgütleri olarak, sadece üyelerimize değil, halkımıza karşı da duyduğumuz sorumluluk ve vicdanlarımız gereği, bugün burada bir kez daha ülkemizin yüz yüze kaldığı bu trajediyi dile getirmek, sizin aracılığınızla kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
Doğu ve Güneydoğu’da uygulanan sokağa çıkma yasakları, “savaş hali”ni andıran askeri yığınaklar, okulların, hastanelerin ve devlet dairelerinin karargâhlara dönüştürülerek çatışmaların bütün bölgeye yayılmasıyla birlikte ilçeler, şehirler abluka altına alınıp boşaltılmakta, yüzlerce insan evlerinden alınarak kapalı spor salonlarına hapsedilmekte, çocuklar ve kadınlar hedef alınarak katledilmektedirler. İnsan cesetleri günlerce sokaklarda bırakılmakta, almaya çalışan yakınlarına ateş açılmaktadır.
Devlet, yaklaşık 3 bin 800 öğretmeni savaş boyutundaki operasyon öncesi hizmet içi eğitim adı altında ilçelerden çıkarırken 40 bin öğrenciyi kaderlerine terk etmekle ve sağlık emekçilerini hastanelere hapsetmekle çok tehlikeli bir mesaj vermiştir. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri savaş düzenine göre yeniden dizayn edilmektedir.
Siyasi iktidar, Türkiye’nin saygın emek ve meslek örgütlerinin tüm bu endişelerine, taleplerine ve çözüm önerilerine gözünü kulağını kapatarak tam aksini yapmakta yani savaş ve baskı politikalarını artırmakta, barış yanlılarına operasyonlar düzenlenmektedir. AKP iktidarının gözünü kan bürüyerek içeride ve dışarıda yaptığı tüm bu akıldışı politikaları sonucunda, dışarıda neredeyse kriz yaşamadığımız komşu kalmadı, içeride ise muhalif görülen her kesim baskı ve operasyonlarla sindirilmeye çalışıldı, düşman ilan edildi.
Egemenlerin bizlere yaşattıkları bu dram ülkemizle sınırlı da değildir. Sadece bölgemiz değil tüm dünya halkları barbarlık tehdidi altındadır. Emperyalist çıkarlar doğrultusunda etnik-mezhepsel temelde bölünen ve birbirine düşürülen, yerlerinden yurtlarından edilen, yoksullaştırılan halkların oluşturduğu Ortadoğu coğrafyasında yaşananlar bugün artık tüm dünyayı etkiler hale gelmiştir.
Biz emek ve meslek örgütleri olarak, duyduğumuz sorumluluk gereği, gidilen yolun, kan ve gözyaşlarının sel olup akacağı bir yol olduğunu; bu kirli savaşta çocukların, kadınların, yoksulların, işçilerin, emekçi halk kitlelerinin en ağır bedeller ödeyeceğini bir kez daha yineliyoruz.
Daha kaç kez söylememiz gerekecekse, bıkmadan, usanmadan tekrar tekrar söyleyeceğiz:
Ø Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir!
Ø Savaş, cinayet demektir!
Ø Savaş, baskı, şiddet ve sömürünün katmerlenerek artması demektir!
Ø Savaş, emekçilerin ekmeğinin küçülürken zenginlerin kasalarının dolması demektir!
Ø Savaş, emeğin haklarının tamamen ortadan kaldırılması demektir!
Ø Savaş, demokrasi ve özgürlüklerin bitirilmesi demektir!
Ø Savaş, insan haklarının, hukuk ve adaletin hiçe sayılmasıdır!
Ø Savaş, çevrenin, doğanın tahrip edilmesi demektir!
Ø Savaş, savaş kararı alanların çocuklarının değil, emekçi halk çocuklarının gönderildiği bir cehennem demektir!
Ø Savaş sürdükçe halk konuşamayacak!
Ø Savaş sürdükçe kan ve gözyaşı akmaya devam edecek!
Ø Savaş sürdükçe onlar kasalarını dolduracak, halk yoksulluğa mahkûm olacak!
AKAN KAN VE GÖZYAŞLARINI DURDURMANIN TEK ÇARESİ, HALKLARA KARŞI AÇILAN BU SAVAŞI DERHAL DURDURMAKTIR!
Bu çağrımıza AKP hükümetinin olumlu karşılık vereceğini beklemiyoruz. Zira onlar SAVAŞ İSTİYOR! Karşılık vermesi gerekenler, iktidarın, sermayenin, ırkçı milliyetçilerin çıkar sağladığı bu savaşa evlatlarını feda etmek zorunda bırakılacak olanlardır.
Duymayan kulaklara, görmeyen gözlere de sesleniyoruz: Bu topraklarda KİMSENİN ÖLMESİNİ İSTEMİYORUZ! Sendikalar olarak, meslek örgütleri olarak, demokratik kitle örgütleri olarak biz BARIŞIN TARAFINDAYIZ! Görevimiz, insanlarımızın öldürülmesine seyirci kalmak değil, insanları yaşatmaktır!
Bu iktidarın demokrasiye tahammülü yoktur. Yok ederek, yok sayarak, kırarak, ezerek, dökerek sorunları bitirmek, muhalefeti sindirmek istemektedir. Oysa çözümün ne olduğunu herkes biliyor. Çözüm, evrensel bir hak olan insan haklarının tanınması, temel sorunlarda demokratik çözüm için acil adımlar atılmasıdır. Çözüm, herkesin diline, kültürüne, doğasına özgürce sahip olmasıdır. Bunun bahşedilen bir lütuf değil bir ülkenin zenginliğinin açığa çıkması olduğunun herkesçe anlaşılmasıdır çözüm. Kısaca çözüm, Türkiye’nin gerçek bir demokrasiye kavuşmasıdır.
Onlarca ilçede başlatılıp tüm ülkeye yaymaya çalıştıkları savaş politikalarına karşı emek ve demokrasi güçlerinin daha etkin ve yaygın eylem ve etkinlikler gerçekleştirmesi ortak geleceğimiz ve bir arada yaşam zemininin ortadan kalkmaması için oldukça önemlidir.
Biz umudun, insanı insan yapan gücünü de biliyoruz. Bir gün insanlık umudun bilinmeyen gücünü ortaya çıkaracak; adaletsizlikleri kökünden söküp atacak; insanlık açlıktan, yoksulluktan, ağılanmaktan kurtulacaktır.
Savaş isteyenler, katliam ve cinayetleri yaygınlaştıranlar şunu çok iyi bilsinler ki, bizler KARDEŞLERİMİZİN ELİNİ SIMSIKI TUTACAK, her koşulda birlikte olacak, birlikte mücadele edeceğiz. İki halkın birlikte yaşama umudunu yok etmeye çalışanlara inat, ortak geleceğimizi kurmak için daha da birbirimize kenetleneceğiz. Son kişi kalana kadar barış ve demokrasi mücadelesini sürdürmekten geri kalmayacağız.
Gün, yaşananları seyretme günü değil, “içeride ve dışarıda savaş!” çığlıkları atanlara karşı yüksek sesle ve cesaretle “ÖLDÜRÜLENLER BİZİM ÇOCUKLARIMIZ!.. YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ!..” diye haykırma günüdür.
Gün, SAVAŞI DURDURMA, BARIŞI İNŞA ETME Günüdür.
Bu nedenle diyoruz ki: YAŞATMAK İÇİN BARIŞA SES VER!
Bugün “barış” demek, savaş çığırtkanlarının politikalarına engel olmak demektir!
Bugün “barış” demek, iktidarlarını ve zenginliklerini korumak isteyenlerin çocukları, kadınları, gençleri, yoksulları savaş ateşine sürüklemesine karşı çıkmak demektir!
Bugün “barış” demek, işsizliğe, açlığa, sermaye köleliğine “hayır” demektir!
Bugün “barış” demek, yolsuzluklara, adaletsizliklere, hukuksuzluklara isyan etmek demektir!
Bütün bu nedenlerle bizler alanlardayız.
Bütün emek ve demokrasi güçlerini savaşa karşı kardeşliği ve barışı inşa etmek için alanlarda yan yana olmaya devam edeceğiz.29.12.2015
DİSK-KESK-TMMOB-TTB
Kurumlar Adına
Ramazan GÜRBÜZ
KESK MYK Üyesi
Eğitim Sen Genel Merkez Eğitim Sekreteri Elif Çuhadar ve Eğitim Sen Eğitim uzmanı Dr. Ekran Aydoğanoğlu'nun katılımıyla "Kamu Personel Rejiminde Dönüşümü" Konulu Panel gerçekleştirildi.
Örgütlenme Çalışmalarımız Devam Ediyor!
TOKİ Şehit Ozan Onur Anadolu Lisesinde Hatice Aysun Gül ve Çakabey Ortaokulunda Jinda Karakaş emek ve demokrasi mücadelemizi takdir ettikleri ve bu mücadelenin içinde yer almak istediklerini belirterek sendikamıza üye olmuşlardır.
TOKİ Şehit Ozan Onur Anadolu Lisesinde Hatice Aysun Gül
Çakabey Ortaokulunda Jinda Karakaş
Örgütlenme Çalışmalarımız Devam Ediyor!
TOKİ Şehit Ozan Onur Anadolu Lisesinde Hatice Aysun Gül ve Çakabey Ortaokulunda Jinda Karakaş emek ve demokrasi mücadelemizi takdir ettikleri ve bu mücadelenin içinde yer almak istediklerini belirterek sendikamıza üye olmuşlardır.
TOKİ Şehit Ozan Onur Anadolu Lisesinde Hatice Aysun Gül
Çakabey Ortaokulunda Jinda Karakaş
LİYAKATTAN YOKSUN, YÖNETİM VE PEDAGOJİ BECERİSİ OLMAYAN
OKUL MÜDÜRÜ İSTEMİYORUZ
Değerli Basın ve Kamuoyuna
AKP kendi siyasal, ideolojik ihtiyaçlarını karşılayacak bir eğitim modeli yaratmak için 13 yıllık iktidarları sürece 5 ayrı Milli Eğitim Bakanı ile her seferinde eğitimi dinselleştirilmiş ve eğitimde sorunları derinleştirerek, özelleştirme hamleleriyle yazboz tahtasına dönüştürmüşlerdir.
Son dönemlerde okullara atanan okul müdürlerinin yasa ve yönetmelikleri bilmedikleri gibi resmi yazışma kurallarını da bilmediklerini, Farabi Anadolu Lisesinin okul müdürü olan Süleyman KOÇ’un okuldaki keyfi uygulamalarında görüyoruz. Görev ve yetkileri yönetmelikle düzenlenen Koç; okuldaki iş barışını bozma konusunda bir hayli tecrübeli olduğunu, saçmalıklarla dolu olan disiplin anlayışından anlıyoruz.
İyi bir eğitim yöneticisi; eğitim bileşenleriyle almış oldukları kararları birlikte hayata geçirme konusunda çaba harcar. Ancak Farabi Anadolu Lisesi Müdürü Süleyman KOÇ; Adeta yasama, yürütme ve yargı gücünü kendisinde toplayarak her şeyi ben bilirim, ben yaparım anlayışıyla okulda eğitimi bitirme noktasını getirdiğini görüyoruz.
Okul Müdürü Süleyman KOÇ, sigara kullanan öğrencileri tespit etmek için “Değerli Öğretmen Arkadaşlarım; okulda sigara içtiğini bildiğiniz, öğrencilerin ismini bütün samimiyetinize inanarak yazınız. Hepisini velisini okula çağırarak okuldan atacağım.” Şeklindeki imla ve anlatım hatalarıyla dolu bir yazıyı öğretmenleri bilgilendirmek üzere imza karşılığı öğretmenlere duyurusunu yapıyor. Ve yine aynı okul müdürü öğrencilerin kullandıkları tuvaletlerde sigara içen öğrencileri musluğa bağlı hortumla ıslatma girişimleri ise hepimizi şaşırtıyor.
Eğitimde ve pedagojide yeri olmayan bu uygulamalarıyla yöneticilik vasfını yitirdiğini ortadadır. Eğitim yöneticisi madde bağımlısı ve davranış bozukluğu gösteren öğrenciyi topluma kazandırmak için iyi bir rehberlik hizmetiyle okula devamını sağlamak iken, “getirin ben okuldan atayım” diyen birinin okul müdürü olmasını kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz.
Farabi Anadolu Lisesinin okul müdürü olan Süleyman KOÇ’un okuldaki bazı uygulamalarını öğrenci velilerinin de bilmeleri açısından kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
ü Personelini üyeleri oldukları sendikalar üzerinde ayrıştırmak ve cezalandırmak
ü Okul bahçesinde kız arkadaşıyla merhabalaşan öğrencilerin velilerini okula çağırarak “ Kızınızı uygunsuz yakaladık”
ü Okulda sigara içmeyi önlemek amacıyla tüm öğrenci tuvaletlerini kapatarak öğrencileri cezalandırması
ü Öğretmen annesini, ziyarete gelen öğrenciyi azarlayıp içeri almaması.
ü Ders programını ve ders yükünü öğretmenlerin sendikalarına göre düzenlemesi,
gibi yukarıda saydığımız konulara benzer onlarca örnek elimizde mevcut. Yönetim kabiliyetini yitirmiş, personeliyle iletişime kapalı okul müdürü; okulda bulunduğu her saniye için öğrenciye zarar verdiği kanısındayız. Basın aracılığıyla İl Milli Eğitim Müdürüne çağrıda bulunuyoruz. Amacınız eğitim ise; adı geçen bu okul müdürünü derhal görevde alın.
Bizler biliyoruz ki Süleyman KOÇ isimli okul müdürü bu okulda kaldığı sürece sorunlar artarak devam edecektir. Her sorunu öğretmenleri ve öğrencileri cezalandırarak çözmeye çalışan müdür, aslında sorunları çözme becerisinden yoksun olmasından kaynaklıdır.
Değerli Basın
Bu okulda öğretmen ve öğrencilere yönelik baskı ve mobbing uygulamalarını doğru bulmadığımızı ifade ediyor ve bu konunun sonuna kadar takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz.25.12.2015
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı
Örgütlenme Çalışmalarımız Devam Ediyor!
Hasan Adalı Anadolu Lisesinde Mina ACAR ve Adana Genç İşadamları Derneği Ortaokulunda Orhan SÖNMEZ emek ve demokrasi mücadelemizi takdir ettikleri ve bu mücadelenin içinde yer almak istediklerini belirterek sendikamıza üye olmuşlardır.
Örgütlenme Çalışmalarımız Devam Ediyor!
Hasan Adalı Anadolu Lisesinde Mina ACAR ve Adana Genç İşadamları Derneği Ortaokulunda Orhan SÖNMEZ emek ve demokrasi mücadelemizi takdir ettikleri ve bu mücadelenin içinde yer almak istediklerini belirterek sendikamıza üye olmuşlardır.
Bilindiği gibi 6331 sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu” 01.07.2016 tarihinden itibaren bütün kamu kurum ve kuruluşlarında uygulamaya başlanacaktır. İşyerlerinde çalışanlara yönelik olarak, bütün sorumluluğu emekçilere yükleyen nitelikte “İş sağlığı ve güvenliği taahhütnamesi” imzalatılmak istendiğine dair çok sayıda şikâyet gelmektedir. Sendikamız bu konu ile ilgili olarak bir karar almış ve “İş Sağlığı ve Güvenliği Taahhütnamelerini İşyerlerinde Bütün Sorumluluğu Sadece Emekçilere Yüklediği İçin İmzalamıyoruz!”şeklinde bir açıklama metni hazırlamıştır.
Sendikamız tarafından ekte gönderilen açıklamanın indirilip okul ve kurumlara ulaştırılması gerekmektedir.
Şube Yürütme Kurulu
Metni İndirmek İçin Tıklayınız
İmzalatılmak istenen talimat ve taahhütname örneği için tıklayınız.