IŞİD Katliamından Kaçan Kobani Halkına Gönderilmek Üzere KESK Adana Şubeler Platformu Tarafından Toplanan Yardımlar Bugün Eğitim Sen Önünden Kamyona Yüklenirken. Yardımları İle Destek Olan Herkese KESK Olarak Teşekkür Ediyoruz. .
KOBANÊ İÇİN SOKAĞA EYLEME DAYANIŞMAYA!
İŞİD çeteleri,15 Eylül’le birlikte 3. kez yüzünü Kobanê’ye döndü. Kobanê, IŞİD çetelerinin ağır saldırısı altında. Bolge halkları Kobanê’de İŞİD’in askeri ve teknik üstünlüğüne rağmen kahramanca direniyor.
IŞİD’in yüzünü tekrar Kobanê’ye dönmesi, önce Kobanê'yi düşürmeye ve sonra da Rojava Devrimi’ni boğmaya yönelik bir stratejik planın parçası.
Ve biliyoruz ki, bu tasfiye hamlesinin birçok hissedarı ve yöneticisi var. Yoksa bölgesel ve uluslararası emperyalist güçlerin desteği ve yönlendirmesi olmaksızın, basit bir katliam çetesinin bu denli hızlıca yayılıp güçlenmesi mümkün mü?
Gün gibi ortada ki; IŞİD, Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesinde emperyalist güçler tarafından Ortadoğu halklarına karşı kullanılan bir “istikrarsızlaştırma aracı”.
Kobanê’ye yönelen katliamcı çeteleri protesto etmek için sınıra yürüyenlere gaz bombalarıyla saldıran ve IŞİD'e açtıkları sınır kapılarını savaş mağdurlarına kapalı tutup halkların direnişi sonucu açmak zorunda kalan, IŞİD çetelerinin cephe geriliğini yapan AKP hükümetidir.
Kurmay desteği veren, sınır geçişlerini sağlayan, trenlerle silah sevkiyatı yapan ve IŞİD çetelerine Türkiye topraklarında sağlık ve tedavi hizmeti sunan AKP hükümetinin, uygulamaya çalıştığı tampon bölge oluşturma planı da, Rojava’yı işgal planının bir parçasıdır. AKP hükümeti, tampon bölge oluşturma planını devreye sokarsa bu savaşın bütün Ortadoğu ve Türkiye’yi Kuzey kapsayacak biçimde yayılmasına davetiye çıkarmak, ateşkes ve müzakere sürecine son vererek kapsamlı savaş hazırlığını devreye sokması demektir. Doğrudan çözüm sürecine yönelik bir tehdittir.
Halkları birbirine kırdırma politikası güden AKP iktidarı yeni Şengaller yaratmak istemektedir. Direniş ve halkların dayanışması, AKP’nin bu isteğini kursağında bırakacaktır. Uluslararası demokratik güçler, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren bu kıyım politikalarına karşı, “protesto eden” söylemlerini somut bir pratiğe geçirmeli, barışın ve halkların sesini yükseltmelidir.
BUGÜN, KOBANÊ HALKIYLA DAYANIŞMAK, İNSANLIĞA KARŞI YÜRÜTÜLEN
VAHŞETE KARŞI ONURLU BİR DURUŞ SERGİLEMEKTİR.
Bizler, KESK Adana Şubeler Platformu (KESK) olarak, emperyalist devletler ve bölge güçlerinin katliamcı ve işgalci politikalarını ve Ortadoğu halklarının tümüne yönelik sistematikleşen bu vahşi saldırıları protesto ediyoruz. Halklarımızı, Şengal’de, Kobanê’de yaşanan vahşete karşı seferber olmaya, Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Pomak, Ermeni, Rum halklarımızı Kobane’de halkların kardeşliği ve Ortadoğu halklarının özgürlüğü için mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Çünkü bu saldırı, sadece Kobanê’ye değil Ortadoğu halklarının birleşik ve ortak geleceğine, hepimizin onurumuza ve özgürlüğümüze yönelik bir saldırıdır. Bilinmelidir ki, Rojava artık başka bir ülkede değil. Sınırlar ortadan kalktı ve direniş ortaklaştı.
AKP iktidarı, IŞİD çetelerine sağladığı askeri ve lojistik desteği derhal geri çekmelidir.
Rojava devriminde ve Kobanê savunmasında hayatını kaybedenlerin önünde saygı ile eğiliyoruz.
Kobanê için sokağa, eyleme dayanışmaya!
Yaşasın halkların kardeşliği ve eşitliği!
Yaşasın halkların dayanışması!
Esma KARA
Eğitim Sen Örgütlenme Sekreteri
13.05.2014 tarihinde Manisa’nın Soma İlçesinde Soma Holding’e ait kömür madeninde yaşanan katliamla ilgili Türkiye halkı, onların anısını yaşatmak, yakınlarına başsağlığı dilemek, Soma’nın acısını paylaşmak ve sorumlulardan hesap sormak adına 15 Mayıs’ta işyerlerinde, sokaklarda, meydanlarda bir araya gelmişlerdi.
301 işçinin ölümünden sorumlu iktidar, sorumluları yargılamak yerine 15 Mayıs’ta iş bırakan Eğitim ve Bilim Emekçilerine bugün okullarında Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından açılan soruşturma kapsamında Petrol Ofisi İlkokulunda iş bırakan üyelerimizin ifadeleri alınarak adeta SOMA katliamının üzerini örtmek ve hedef şaşırtmak istenmektedir. Dayanışma içerisinde olan emekçileri değil, işçilerin ölümünden sorumlu patronları ve onları koruyan siyasiler sorgulanmalıdır.
Soma’da yitirdiğimiz işçilerden bize kalan sadece acı değil, böylesi katliamların yaşanmaması için mücadele görevleridir. “Kader”, “fıtrat” diyerek sorumluluklarını unutturmaya çalışanlara ilan ediyoruz ki unutmayacak, güvenceli iş ve insanca yaşam hakkımız için mücadeleyi büyüteceğiz.
Siyasi iktidar sorumluluktan kaçamayacak ve şu taleplerimizi karşılamadığı müddetçe yeni katliamların da sorumluluğunu üstlenecektir:
1. İş cinayetlerinin artışına neden olan taşeron çalıştırma derhal yasaklamalıdır.
2. Özelleştirildikten sonra seri cinayetlerle gündeme gelen tüm madenler derhal yeniden kamulaştırmalıdır.
3. İşçi sağlığı ve iş güvenliğini piyasaya devreden iş güvenliği yasası kaldırılmalı, tüm denetim yetkisi emek ve meslek örgütlerine verilmelidir.
4. Bugüne dek istifa etmeyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını bir kez daha istifa etmeye davet ediyoruz.
Kaldı ki; sendikamızın bağlı olduğu Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun diğer meslek örgütleri ve sendikalarla birlikte hayata geçirdiği Soma’da üç yüzün üzerinde işçinin kazada hayatını kaybetmesi ile ilgili protesto ve anma eylemlerine anayasal haklarımız doğrultusunda, demokratik tepkilerimizi göstermek amacıyla katıldık. Sendikamızın kararının yanı sıra vicdanımızı yaralayan bu eylemlere katılmak insani bir tepki ve görevdir.
Sendikal etkinlikler kapsamında göreve gitmemek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Danıştay kararları ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı kapsamında yasal ve meşru mazeret olarak kabul edilmektedir. Ayrıca Güney Amerika ülkeleri işçileri de dahil olmak üzere pek çok ülkede dayanışma ve protesto amaçlı eylemler gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, kendi ülkemizde yaşanan bu elim durumu protesto etmenin disiplin hukuku anlamında suç teşkil etmemesi gerekir.
15 Mayısta katıldığımız iş bırakma eylemi mazeretsiz olarak göreve gitmeme olarak değerlendiremezsiniz ve hiçbir üyemize bu iş bırakmadan kaynaklı ceza veremezsiniz. 01.10.2014
Ahmet KARAGÖZ
Şube Başkanı
15.05.2014 Tarihinde “Kaza ve Kader Değil Katliam! Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz!” Konulu 1 günlük iş bırakma eylemine ait ifade ve karar örnekleri ekte sunulmuştur.
Eğitim Sen Karar Örneği için Tıklatın
2011 SINAVINA VE EK-2 PUANINA GÖRE İLK DEFA VE YENİDEN MÜDÜRLÜK BAŞVURU SIRALAMASI
27 Eylül 2014 gün ve 29132 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik`in 1. maddesinin öncelikle yürütmesinin durdurulması, daha sonra iptaline karar verilmesi istemiyle dava açtık.
Milli Eğitim Bakanlığı`nın 26 Kasım 2012 gün ve 183435 sayılı yazıları üzerine, 2012/3959 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, Milli Eğitim Bakanlığı`na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik 27.11.2012 gün ve 28480 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmişti.
Milli Eğitim Bakanlığı, yapılan yönetmelik değişikliğiyle, yönetmeliğin 3/1. maddesinin altını çizerek, ilkokul, ortaokul ve liselerde kılık kıyafet özgürlüğü getirildiğini savunmuştu. Ancak yönetmelik değişikliğiyle özel öğretim kurumları ve resmi kurumlar arasında ayrımcılık yapılmış, kız öğrencilerin imam-hatip ortaokul ve liseleri ile çok programlı liselerin imam-hatip programlarında tüm derslerde, ortaokul ve liselerde ise seçmeli Kur‘an-ı Kerim derslerinde başlarını örtmeleri, dolayısıyla henüz 9 yaşında olan çocuklar da içerisinde olmak üzere, genel amaçlı ortaokul ve liselerde öğrencilerin okula başlarını örterek gelmeleri sağlanmış, yürürlüğe konuluş amacı ve genel hukuk ilkelerine aykırı olarak bir dizi yasaklamaya yer verilmişti.
Yönetmelik değişikliğiyle, yalnız imam-hatip ortaokul ve liseleri ile çok programlı liselerin imam-hatip programlarında değil, ortaokul ve liselerin tamamında kız çocuklarının başlarını örterek okula gelmeleri sağlanmıştır. Özgürlük getirdiğini iddia eden Bakanlar Kurulu ve Milli Eğitim Bakanlığı, hazır değiştirmişken yasakların kapsamını da genişletmeyi unutmamış, öğrencilerin saçlarını boyamalarını, vücutlarının herhangi bir bölümüne dövme veya makyaj yapmalarını, pirsing takmalarını da yasaklamıştır.
Dava dilekçesini görmek için tıklayınız.
Kararı görmek için tıklayınız.
Üyelerimiz için hazırladığımız ifade örneklerini görmek için tıklayınız.
Üyemiz olmayanlar için hazırladığımız ifade örneklerini görmek için tıklayınız.
Eğitimdeki Kaosa Son Vermek İçin Bugün Grevdeyiz!
Değerli Basın ve Kamuoyuna;
Ortadoğu’nun IŞİD gibi çetelerce gerçekleştirilen katliamlarla kan gölüne çevrildiği, Türkiye’yi yönetenlerin iç ve dış politikadaki tutumlarından dolayı sorunların ağırlaştığı, eğitim alanında çok yönlü saldırıların ve dayatmaların arttığı bir dönemde sesimizi duyurmak ve sorunlarımıza kalıcı çözümler üretilmesi için bir kez daha alanlardayız.
Toplumun farklı kesimlerinin giderek artan ve acil çözüm bekleyen sorunları sürekli geri plana itilirken, eğitim sistemi üzeriden tüm toplum iktidarın siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirilmek istenmektedir. Eğitimde ve yükseköğretim alanında bugüne kadar yapılan bütün yasal düzenlemeler, hayata geçirilen fiili uygulamalar sadece eğitim sistemini değil, çocuklarımızın, velilerimizin ve bütün toplumun geleceğini ipotek altına almaktadır.
Yıllardır eğitim sistemine yönelik olarak atılan her adım, yapılan her yasal düzenleme ve fiili uygulama, okulöncesinden yükseköğretime kadar eğitimin bütün kademelerinde piyasalaştırma ve ticarileştirme uygulamalarını arttırmış, kamu kaynakları özel okullara aktarılırken, devlet okulları kendi kaderine terk edilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı eğitimde yıllardır acil çözüm bekleyen sorunları bir tarafa bırakıp, eğitim sistemi üzerinden toplum içinde yeni ayrışmalar ve kutuplaşmalar yaratacak uygulamaları hayata geçirmeyi sürdürmektedir. Özellikle eğitimde 4+4+4 dayatması sonrasında, eğitime yönelik doğrudan siyasi müdahaleler artmıştır. Eğitim müfredatının içeriğine dini söylem ve ifadelerin yerleştirilmiş, okul dönüşümleri sürecinde imam hatiplere ayrıcalık tanınmış, öğrenciler öğretmen yokluğu gerekçe gösterilerek dini içerikli dersleri seçmeye yönlendirilmiştir.
Türkiye’nin her yerinde imam hatip okullarına yeterli talep olmamasına rağmen normal ortaokullar içinde imam hatip sınıfları açılmış, bazı okullar tel örgü ve duvarlarla bölünerek öğrenciler mağdur edilmiştir. Doğrudan inanç istismarı şeklinde gündeme getirilen her lisede ibadethane (mescit) açılmasının zorunlu hale getirilmesi ve son olarak kılık kıyafet yönetmeliğinde yapılan değişiklikle bütün okullarda başörtüsünün serbest bırakılması, okullarda velileri ve öğrencileri karşı karşıya getirecek uygulamalar olarak dikkat çekmektedir. İktidarın bir sonraki hedefi, karma eğitimi tamamen ortadan kaldırmaktır. Yıllardır toplumda yaratılan kutuplaşmanın bir benzeri okullarda, hatta sınıflarda yaratılmaya çalışılmaktadır. AKP iktidarı, her alanda olduğu gibi, eğitim alanındaki siyasal hedeflerine ulaşmak için halkın dini duygularını istismar etmekten çekinmemektedir.
Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, bu yıl da anadilinde eğitim hakkı talepleri yok sayılmış, anadilinde eğitim almak isteyen çocuklar ve aileleri yine karşılarında devletin güvenlik güçlerini bulmuşlardır. Eğitimde ayrımcı ve dayatmacı olmayan, farklı kimliklerin, dillerin ve inançların yok sayılmadığı bir eğitim sistemi için herkesin anadilinde eğitim alma hakkına saygı gösterilmesi gerektiği açıktır. Türkiye laik eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusunda da geleneksel reflekslerini sürdürmektedir. Eğitim Sen, laik eğitim ve anadilinde eğitim hakkı mücadelesini sürdürme konusunda kararlıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı, var olan sorunları derinleştiren ve her yıl yeni sorunlar yaratan politika ve uygulamalarıyla attığı her adımda başta eğitim emekçileri olmak üzere, öğrenci ve velileri mağdur etmeyi sürdürmektedir. Öğrencilerin özel liselere, meslek liselerine, imam hatip liselerine ve açık liselere yönlendirilme süreci TEOG ile resmen bir zorunluluğa dönüşmüştür. 134 bin öğrenci meslek liselerine ve imam hatiplere zorla kaydedilirken, bugüne kadar açıklanan boş kontenjan sayısı sadece 52 bin 167’dir. Bugünkü verilere göre 82 bin öğrenci zorunlu olarak meslek lisesine ve imam hatibe devam edecektir.
Okullarda siyasi iktidar çizgisinde olmayan tek bir yöneticinin bile görev almaması için düğmeye basılmış ve bütün okullarda tarihin en kapsamlı sendikal-siyasal kadrolaşma ve tasfiye operasyonu gerçekleştirilmiştir. MEB, eğitimde yıllardır farklı kimlik, dil ve kültürleri yok sayan, din ve inanç istismarına dayanan, doğrudan dayatmacı politikalarının okullarda istediği gibi uygulanması için okul müdürlerinin tamamına yakınını kendi siyasal kadroları arasından belirlemiş, Eğitim Sen üyesi okul müdürlerinin yaklaşık yüzde 96’sı tasfiye edilmiştir.
Bugüne kadar kamu emekçilerinin hakları çıkarılan torba yasalarla sürekli tırpanlanmıştır. Angarya çalışma, performans değerlendirme, mülakat ya da sözlü sınav uygulamaları ile iş güvencemiz elimizden alınmak istenmektedir.
Eğitimde bir taraftan yoğun bir siyasal kadrolaşma yaşanırken, son çıkan torba yasa ile öğretmenlere sürgün anlamına gelen zorunlu rotasyon uygulaması yasal hale getirilmiştir. Türkiye çapında görev yapan yüz binlerce öğretmen kendi istekleri dışında zorla rotasyona tabi tutulacak, tarihin en büyük ve en kitlesel sürgünü hayata geçirilecektir. Zorunlu rotasyon dayatmasıyla birlikte aday öğretmenlere sözlü sınav getirilmesi iş güvencemizin aday öğretmenlik sürecinden başlayarak adım adım kaldırılmak istendiğini göstermektedir.
Öğretmen atamalarında, özür grubu, il içi ve il dışı tayinlerde yaşanan sorunlar sürmektedir. Öğretmen açığının 140 bin olduğu bir dönemde sadece 40 bin öğretmenin atanması yapılmış, yıllardır atama bekleyen işsiz öğretmenler bir kez daha hayal kırıklığına uğratılmıştır. Okullarda yardımcı hizmetli ve memur açıkları ile angarya çalıştırma uygulamaları sürmektedir. Öğretmen açıkları her yıl olduğu gibi bu yıl da ücretli öğretmenlerle kapatılacak, okul öncesinde ikili eğitime geçildiği için eğitimde güvencesiz istihdam uygulamaları artarak devam edecektir.
Eğitimin bütün alanlarında olduğu gibi üniversitelerde yaşanan sorunlar da katlanarak artmaktadır. Üniversitelerde üyelerimize yönelik baskılar, mobbing uygulamaları, soruşturma, sürgün ve görevden almalar devam etmektedir. Üniversite yönetimlerinin anti-demokratik ve baskıcı uygulamaları artarken, haksız gerekçelerle hakkında soruşturma açılan, akademik faaliyetleri engellenen, hatta işten atılan Eğitim Sen üyeleri ancak yargı kararları ile görevlerine geri dönebilmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın sadece son birkaç ay içinde gündeme getirdiği konular, siyasal kadrolaşma girişimleri, yapılan yasa ve yönetmelik değişiklikleri ile attığı tehlikeli adımlar, 2014-2015 eğitim öğretim yılının eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler açısından son derece zorlu ve çetin mücadelelere gebe olduğunu göstermektedir. Bu anlamıyla bugün yaptığımız grev, önümüzdeki dönem eğitim alanında yürüteceğimiz mücadele açısından önemli bir başlangıç olarak değerlendirilmelidir.
Siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı şunu çok iyi bilmelidir ki, eğitim ve bilim emekçileri eğitim üzerinden oynanmak istenen oyunun ve boyunlarına geçirilmek istenen zincirin farkındadır. Eğitim ve bilim emekçileri ne kendilerinin ne de çocuklarımızın, siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerine kurban edilmesine asla izin vermeyecek, siyasi iktidarın eğitimi ve toplumu kendi çıkarları doğrultusunda “tek tip”leştirme yönündeki girişim ve uygulamalarına bütün gücümüzle karşı duracağız.
Eğitim Sen olarak, attığı her adımda tekçi, baskıcı ve dayatmacı uygulamaları ile eğitim ve bilim emekçilerini, öğrencileri ve velileri mağdur eden Milli Eğitim Bakanlığı’nı bir kez daha uyarıyor, taleplerimize kulak verilmesini, eğitimde yaşanan sorunların kalıcı olarak çözülmesini istiyoruz.
TALEPLERİMİZ:
Kamusal, demokratik, bilimsel, laik ve anadilinde eğitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.
Eğitimin bütün kademelerinde dini kurallara göre değil, bilimsel kurallara göre eğitim yapılmalı, kendi siyasal-ideolojik çıkarları için okullarda din ve inanç istismarı anlamına gelen uygulamalardan derhal vazgeçmelidir. Laik eğitim gerçek anlamıyla yaşama geçirilmelidir.
MEB, öğrencileri özel okullara, meslek lisesi, imam hatip ya da açık liseye yönlendirmekten vazgeçmeli, TEOG yerleştirmeleri sürecinde yaşanan sorunlar en kısa sürede çözülmelidir.
Eğitimde siyasi kadrolaşmaya, zorunlu rotasyon girişimlerine, angarya çalışma ve performans uygulamalarına derhal son verilmelidir.
Öğretmen ve yardımcı hizmeti açıkları kapatılmalı, okullarda ve üniversitelerde angarya çalışma uygulamalarına, Eğitim Sen üyelerine yönelik soruşturma, sürgün ve görevden almalara son verilmelidir.
Memur Sen’in imzaladığı ihanet sözleşmesi nedeniyle oluşan enflasyon kayıplarımız karşılanmalı, maaşlarımıza 2014 enflasyon farkı kadar “ek zam” yapılmalıdır.
Kamu kaynakları özel okullara değil, devlet okullarına aktarılmalı, eğitime yeterli bütçe, okullarımıza ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.
Yıllardır sesimizi duymayanlara, taleplerimizi görmezden gelenlere inat, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğimiz bilinmelidir. Siyasi iktidarın ve MEB’in gerek toplumsal yaşamda gerekse eğitim sisteminde hayata geçirmeye çalıştığı politika ve uygulamalar karşısında bütün eğitim ve bilim emekçilerini, velilerimizi ve öğrencilerimizi örgütlenmeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.24.09.2014
Şube Yürütme Kurulu Adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı
24 Eylül Eğitimcilerin Grevine Yönelik Adana'da Eğitim Sen ve Türk Eğitim Sen İşyerlerini Birlikte Gezerek Ortak Mücadeleye Çağrı Yapıyorlar.
Dahası...
İlk Defa ve Yeniden Atanacak Müdürler Duyurusu ve Münhal Bulunan Eğitim Kurumların başvuru tarihleri 18.09.2014 ve 22.09.2014 tarihleri arasında alınacak olup İl Milli Eğitim Müdürlüğü yazısı ekte sunulmuştur.
Adaylar Ek-2 Değerlendirme formunda istenilen bilgilerin girişini ADABİS mödülü üzerinden 18/09/2014 - 22/09/2014 tarihleri arasında yapacaklar ve formda belirttikleri belgeleri görev yaptıkları kuruma elektronik ortamda ve çıktı üzerinden onaylatarak ilçe milli eğitim müdürlüğüne teslim edeceklerdir.
İlk Defa ve Yeniden Atanacak Müdürler Duyurusu ve Münhal Bulunan Eğitim Kurumları İçin Tıklayınız.
Eğitim Sen Karataş İlçe Temsilciği olarak senenin ilk üye toplantısını gerçekleştirdik. Toplantıda 24 Eylül Grevine yönelik bilgilendirme, önümüzdeki süreç, iş yeri örgütlenmesi ve çalışma programı üyelerle paylaşıldı.
Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreterimiz İsmail Sağdıç ile 24 Eylül Grevine Yönelik Adana Kozan Güneri İlkokulu/Ortaokulunda Eğitimcilerle Toplantı Gerçekleştirildi.
Adana'da Eğitim Sen Merkez Yöneticimiz İsmail Sağdıç ile 24 Eylül Grev Gezisi için Adana Kozan Sis Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesindeyiz.
Adana İmamoğlu İlçesinde Hürriyet İlkokulunda Merkez Yöneticimizle Eğitimcilerle Yapılan Grev Toplantısı.
Siyasi İktidarın Eğitimde Yaşanan Sorunları ve Çelişkileri Derinleştiren Uygulamalarına Karşı
24 Eylül’de GREVDEYİZ!
Eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır birikerek artan sorunları sürekli artmakta, her eğitim-öğretim yılı giderek ağırlaşan sorunlar ve çelişkiler eşliğinde açılmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı ise, her yıl çözüm üretmekten çok, yeni sorunlar yaratan politika ve uygulamalarıyla başta eğitim emekçileri olmak üzere, öğrenci ve velileri sürekli mağdur etmiştir. Yaşanan mağduriyetlerin son bulması ve sorunlarımıza kalıcı çözümler üretilmesi için 24 Eylül’de GREV’deyiz.
Bugüne kadar çalışma yaşamına yönelik olarak da çok sayıda yasal düzenleme yapılmış, haklarımız torba yasalarla tırpanlanmış, esnek çalışma, angarya, performans değerlendirme, mülakat ve sözlü sınav uygulamaları ile iş güvencemiz doğrudan hedef haline getirilmiştir. Siyasi iktidar, iş güvencesi çalışırken göstereceği bireysel performansa bağlı olan, angarya çalışmaya yatkın, çok yönlü olarak çalıştırılabilecek, kendisine verilen her görevi itiraz etmeden yerine getirecek, sadece kendileri gibi düşünenlerden oluşan bir kamu istihdamı ve buna uygun bir yönetim anlayışı oluşturmak istemektedir. Siyasi iktidarın “emir eri” olmadığımızı göstermek ve haklarımıza sahip çıkmak için 24 Eylül’de GREV’deyiz.
Kamu emekçilerinin haklarını ellerinden almak için bugüne kadar önemli adımlar atılmıştır. Erken emeklilik, yeni personel almama, taşeronlaştırma, geçici süreli sözleşmeli personel çalıştırma, ücretli öğretmenlik, 4-b, 4-c, 50-d, sözleşmeli çalışma vb gibi uygulamalarla kamu istihdamında büyük bir alt üst oluş yaşanmış, güvencesiz istihdamda tam bir patlama yaşanmıştır. Eğitimde ve yükseköğretimde güvencesiz çalışmaya son verilmesi ve herkesin kadrolu ve güvenceli çalışması için 24 Eylül’de GREV’deyiz.
Eğitimde 4+4+4 dayatmasının üzerinden henüz iki yıl geçmesine rağmen, okul dönüşümleri sonucunda ortaya çıkan norm fazlası sorunu hala çözülememiştir. Öğretmen atamalarında, özür grubu tayinlerinde, il içi ve il dışı tayinlerde de ciddi mağduriyetler yaşanmakta, üniversitelerde üyelerimize yönelik baskılar, mobbing uygulamaları, soruşturmalar ve görevden almalar sürmektedir. Okul dönüşümleri sonucu ortaya çıkan sorunlara, atama ve tayinlerde yaşanan olumsuzluklara, baskı, soruşturma ve sürgünlere seyirci kalmayacağımızı göstermek için 24 Eylül’de GREV’deyiz.
Eğitimde siyasal kadrolaşmaya son verilmeli, eğitim yöneticileri belirlenirken
liyakate dayalı ve objektif değerlendirmeler yapılmalıdır
Büyük ölçüde üst düzey eğitim yöneticilerinin değerlendirmelerine dayanan, eğitim kurumları yönetici değerlendirme sonuçları açıklanmış ve 7 bin okul müdürünün büyük bölümü siyasi gerekçelerle resmen tasfiye edilmiştir. MEB, okul müdürlerin değerlendirilmesi ve belirlenmesi sürecinde çok sayıda okulda “adrese teslim” görevlendirmeler yaparak, bir kez daha siyasi iktidarın en stratejik kurumu olduğunu göstermiştir. Türkiye’nin pek çok ilinde AKP’nin il ve ilçe başkanlıklarından gelen listeler okul müdürlerinin belirlenmesinde belirleyici olmuştur.
Yeni atanan okul müdürlerinin sendikalara göre dağılımına bakıldığında itirazlarımızın ne kadar haklı olduğunu görmek mümkündür. Yeni müdür görevlendirmelerinde Eğitim Bir Sen üyesi müdürlerin oranı yüzde 81, Türk Eğitim Sen’li müdürlerin oranı yüzde 9, Eğitim Sen’li müdürlerin oranı yüzde 4, diğerleri yüzde 6’dır. Başından sonuna siyasal kadrolaşma operasyonu olarak gerçekleştirilen eğitim yöneticilerinin değerlendirilmesi ve görevlendirilmesi uygulamaları, hukuktan, adaletten ve objektiflikten yoksundur.
Eğitim yöneticilerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi sürecinde siyasi referanslar değil, liyakat ilkesi temel alınması, eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde hiçbir baskı ve yönlendirmeye izin verilmemesi ve her okul kendi yöneticisini, o okuldaki eğitim bileşenlerinin katılacağı demokratik seçimlerle belirlenmesi talebiyle 24 Eylül’de GREV’deyiz.
Eğitimde zorunlu rotasyon asla olmamalı, aday öğretmenlere sözlü sınav uygulanmamalıdır
Geçtiğimiz günlerde TBMM’de kabul edilen torba yasa ile öğretmenlere zorunlu rotasyon ve aday öğretmenlerin asli kadrolara geçirilirken sözlü sınav uygulamasının önü açılmıştır. Eğitim Bakanlığı, pek çok konuda olduğu gibi zorunlu rotasyon ve aday öğretmenlere sözlü sınav konusunda dayatmacı tutumunu sürdürmekte, öğretmenlerin ve sendikaların bu konudaki eleştiri ve önerilerini dikkate almamaktadır. Özellikle aday öğretmenlere sözlü sınav uygulaması, iş güvencemizin elimizden nasıl adım adım alınmaya çalışıldığının görülmesi açısından önemlidir.
Eğitimde zorunlu rotasyon uygulamasının önce il içinde başlatılması beklenmektedir. Büyükşehirlerin sınırlarının son derece genişlediği bir dönemde açıkça “il içi sürgün” anlamına gelmektedir. On binlerce eğitim emekçisinin aile ve okul yaşantısını alt-üst edecek olan zorunlu rotasyon uygulaması kabul edilemez. Eğitimde, hiçbir gerekçe eğitim emekçilerini okuttuğu öğrencisinden, ailesinden, oturduğu mahallesinden kopararak zorla başka bir işyerine sürgün göndermesini haklı çıkaramaz.
Öğretmenlere zorunlu rotasyon uygulaması halinde eğitim sisteminin yeni bir kaos ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. Öğretmenler açısından açıkça “sürgün” anlamına gelen ve pek çok yönden istismar edilebilecek “zorunlu rotasyon” uygulamasının gündeme gelmemesi, MEB’in öğretmenleri kendi istekleri dışında zorunlu rotasyona tabi tutmak yerine, gönüllülük ve teşvik esasına dayalı çözümler üretmesi için 24 Eylül’de GREV’deyiz.
Sorunlarımızın farkındayız ve kalıcı çözüm üretilene kadar mücadele etmeye kararlıyız!
Milli Eğitim Bakanlığı’nın sadece son birkaç ay içinde gündeme getirdiği konular, yapılan yasa ve yönetmelik değişiklikleri ve özellikle eğitim yöneticileri ile ilgili olarak hayata geçirilen siyasal kadrolaşma uygulamaları, 2014-2015 eğitim öğretim yılının hepimiz açısından zorlu ve çetin mücadelelere gebe olduğunu göstermektedir.
Burada belirtmiş olduğumuz sorunların yanı sıra, yıllardır eğitim sisteminin kanayan yarası olan öğretmen atamaları, yardımcı personel ve memur açıkları konusunda Milli Eğitim Bakanlığı’nı sorunun kalıcı olarak çözümü için adım atmaya çağırıyoruz. Eğitimdeki bütün kadrosuz ve güvencesiz istihdam biçimlerine son verilerek, herkesin kadrolu ve güvenceli olarak çalıştırılmasını talep ediyoruz.
Hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı şunu çok iyi bilmelidir ki, eğitim-öğretim işkolunda çalışan herkes boyunlarına geçirilmek istenen zincirin farkındadır. 24 Eylül Çarşamba günü Türkiye çapında yapılacak olan grev, eğitimde yaşanan sorunların kalıcı olarak çözülmesi için atılan önemli bir adım olacaktır. Bizler, Türkiye’nin dört bir yanında yıllardır büyük zorluklara katlanarak çalışan eğitim ve bilim emekçileri olarak;
• Siyasi kadrolaşma, zorunlu rotasyon ve sürgünlere son verilmesi için,
• Performans uygulamasına, esnek, kuralsız ve angarya çalışma uygulamalarının durdurulması için,
• Öğrencilerin özel okullara, imam hatiplere ve meslek liselerine mahkum edilmemesi için,
• Kamu kaynaklarının özel okullara destek için değil, devlet okullarına aktarılması için,
• Eğitimde ve yükseköğretimde yaşanan sorunların kalıcı olarak çözülmesi için,
• Kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkına sahip çıktığımızı göstermek için,
Eğitim Sen olarak, attığı her adımda dayatmacı uygulamaları ile eğitim ve bilim emekçilerini, öğrencileri ve velileri mağdur eden Milli Eğitim Bakanlığı’nı uyarıyor, taleplerimize kulak verilmesini, sorunlarımızın kalıcı olarak çözülmesini istiyoruz.
24 Eylül Çarşamba günü ülke genelinde GREV’deyiz. Sesimizi duymayanlara, taleplerimizi görmezden gelenlere inat, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Siyasi iktidarın ve MEB’in gerek toplumsal yaşamda, gerekse eğitim sisteminde hayata geçirmeye çalıştığı her türlü dayatmacı ve anti-demokratik politika ve uygulamalar karşısında bütün eğitim ve bilim emekçilerinin 24 Eylül’de yapacağımız greve katılmaya çağırıyoruz.16.09.2014
Şube Yürütme Kurulu Adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı