egitimsen

egitimsen

Cansel Buse İntihar Etmedi, Katledildi!

Kayseri merkez Melikgazi ilçesi Demokrasi Mahallesi’nde geçen hafta tabancayla intihar eden 12’nci sınıf öğrencisi 17 yaşındaki Cansel Buse K., matematik öğretmeni tarafından cinsel istismara uğradı. Okul idaresi ve yetkililerin duyarsız kaldığı bu olayda, Cansel aslında okulda tecavüzcüsünü görmeye dayanamadığı için intihar etti.  Bir kez daha gördük ki erk zihniyet okulda, sokakta her yerde… 12’nci sınıf öğrencisi Cansel Buse aslında intihar etmedi, devlet aklının kadına bakış açısıyla sergilediği duyarsızlık ve suskunlukla katledildi.

Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve ölüm istatistikleri her geçen gün daha korkunç bir hal alıyor. 2016 yılının ilk ayında 36 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Türkiye’nin geneline baktığımızda kadın düşmanlığı, Diyanet fetvalarının örnek olmasıyla artıyor. Kadınların çalışma hakkına saldırılar gerçekleşmekte, cinsel saldırılar artarak devam etmektedir. Ayrıca savaş nedeniyle toplumun genelinde şiddetin yükseldiği bir durum yaşanıyor ve tüm bu nedenlerden ötürü kadın cinayetleri artıyor.

Kadınların yaşamları iktidar sahipleri tarafından kuşatılmaktayken, sadece cinsiyetlerinden dolayı en temel hak olan “yaşam hakkı” ellerinden alınmaktadır. Kadına yönelik her türlü şiddetin failleri adalet sistemi içindeki boşluklardan faydalanmakta, mahkemelerde kolayca iyi hal indirimi almaktadır. Şiddetin faillerinin “cezasız” kalması, şiddete uğrayan kadınların ruhsal iyileşmelerinin önünde büyük bir engel olarak durmaktadır. Cinsiyetçiliğin körüklendiği bir ortamda, kadınların kamusal yaşamdan uzaklaştırılması ve kadın cinayetlerine ‘iyi hal indirimi veren’, tecavüzcüleri ‘aklayan’, tacizde ‘kadının beyanını esas almayan’ sistem kadınları tehdit etmeye devam etmektedir. Bu indirimler verilmeye devam ettikçe, kadınlar bu saldırılara uğramaya devam ediyor.

Eğitim Sen olarak, sadece “kadın” oldukları için öldürülen Özgecan Aslan ve yüzlerce kadının katlinden sorumlu olan cinsiyetçi ve cinsel saldırıları körükleyen zihniyetin değişmesi için her alanda mücadele etmeye devam edeceğiz. Öldürülen, saldırıya uğrayan, can güvenliği olmayan, şiddet gören tüm kadınlar için sesimizi yükseltmeyi sürdüreceğiz.

CERATTEPE’YE SES VERELİM!
Karadeniz halkı ve doğası yıllardır sermaye ve devlet işbirliğinin saldırısı altında direniyor. Karadeniz sahil yolu, HES’ler, Termik Santraller, Yeşil Yol ve son olarak madencilik faaliyetleriyle Karadeniz’in yaşam alanları, canlı türleri, geçim kaynakları sürekli tehdit altında. El değmemiş son doğal alanlara göz diken sermaye ve devlet her seferinde gerekli cevabı alsa da saldırmaya devam ediyor. 
Şimdiki gündemleri Artvin’in Cerattepe bölgesindeki, el değmemiş doğal orman alanları. Bu ormanlık alanda başlatılmak istenen madencilik faaliyeti hayata geçerse, sırada bekleyen 358 maden ruhsatının çıkması kolaylaşacak. Yağma ve katliamın önüne geçilemeyecek. 


Hatırlanacağı gibi, gözü dönmüş Cengiz Holding’in altın aramak için sekiz ay önce başlattığı girişim, halk direnişiyle geri çekilmişti. Ama anlaşılan ders almamışlar. Şimdi yine saldırıyorlar. 15 Şubat akşamı, maden yetkilileri, polis ve jandarma ile birlikte iş makinelerini bölgeye yığmaya başladı. Bu girişim halkın direnişiyle karşılaştı. 
Direnişin her geçen saat yayılması ve büyümesi hükümeti oldukça panikletmiş görünüyor. Öyle bir panik ki, altı farklı ilden Artvin’e polis ve jandarma yığınağı yaptılar. İçişleri bakanı kolluk kuvvetlere “vurun geçin” talimatı verdi. 
Vurdular ve geçtiler. Halka gaz bombalarıyla, plastik mermilerle saldırdılar. Direnişçileri gözaltına aldılar. Maden sahasına ulaştılar. Ağaç kesimine başladılar bile. Halkın direnişi şu anda Artvin merkezinde devam ediyor. Herhangi bir yenilgi yok. Direniş sürüyor ve direnişe destek de her geçen gün büyüyor. 


Hükümetin yakın dostu, halka ettiği küfürlerle bilinen Cengiz Holding’in doğa ve insan katliamlarındaki sicili oldukça kabarık. Holdinge ait Eti Bakır işletmelerinin Samsun tesislerinde geçen sene yaşanan kazada beş işçi hayatını kaybetmişti. 2012’de Adana Kozan’daki baraj inşaatında 10 işçi yaşamını yitirmişti. Murgul bakır işletmelerinde tonlarca zehri Murgul’a akıtan şirket, Karadeniz doğasını katleden Karadeniz Sahil yolunun da mimarlarından. Şimdi de gözlerini Artvin’in doğasına ve insanlarının yaşamına dikmiş şimdi de. 
Hâlihazırda iklim değişikliği nedeni ile gezegenimiz, tarihin en büyük yıkımı ile karşı karşıyayken, canlı çeşitliliği hızla azalırken, doğal yaşam alanları tek tek yok olurken, kirlilik ve nükleer tehdit bizleri büyük bir yok oluşa doğru sürüklerken, yüz binlerce ağacı sırf altın aramak için kesmek büyük bir çılgınlıktır. 


Adana Halkı, doğanın katillerini uyarıyor: Pis ellerinizi doğadan ve yaşamdan çekin. Doğayı, sermayenizi katlamak için kullanacağınız bir meta olarak kullanmanıza izin vermeyeceğiz. Artvin halkıyla birlikte direneceğiz. Sizleri yaşamın kaynağından tamamen kovana kadar mücadelemiz sürecek. 
Türkiye halklarına çağrımızdır. Gelin sermayenin yağma ve katliam düzenine karşı, doğanın yaşama hakkını, çeşitliliğini ve sürekliliğini savunalım. Cerattepe halkına destek olalım. Kapitalizm bizi yok etmeden, biz kapitalizmi yok edelim.

17 Şubat Ankara'da yapılan bombalı saldırıyı kınamak için DİSK KESK TMMOB ve TTB "Ankara’da Gerçekleştirilen Saldırıyı ve Arkasındaki Güçleri Lanetliyoruz!" konulu basın açıklaması gerçekleştirilmiş, Kurumlar adına basın açıklamasını DİSK Genel İş 2 Nolu Şube Başkanı Hüseyin Yaşar GÜNDOĞDU yapmıştır.

Ankara’da Gerçekleştirilen Saldırıyı ve Arkasındaki Güçleri Lanetliyoruz!
Türkiye bir kez daha bombalarla sarsıldı. En az 28 kişinin öldüğü, 62 kişinin yaralandığı açıklanan saldırı, daha önce benzeri bir saldırının hedefi olan bizleri derinden üzmüş, acılarımızın üstüne yeni acılar eklenmesine neden olmuştur. Öncelikle Ankara’daki saldırıyı şiddetle kınıyor, ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.


Ancak bizler bu ülkenin yurttaşları olarak, saldırıları kınamak ve lanetlemek ile yetinemeyiz. Ülkemiz topraklarının neden her gün kanla yıkandığını, gözyaşlarının neden dinmediğini bizleri yönetenlere sormak gibi bir yurttaşlık görevimiz bulunmaktadır.
“İstikrar” vaadi ile yönetime gelen bir iktidarın, “istikrar” adına attığı her adımın Türkiye’yi daha da istikrarsızlaştırdığını sorgulamak zorundayız.
Daha önce olduğu gibi, son Ankara saldırısı sonrasında da “jet hızıyla” yayın yasağı getirilmesi dikkat çekicidir. Geçmişte yaşanan benzer saldırı ve katliamlar dikkate alındığında, bu saldırının neden, nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin bilgilerin iktidar tarafından kamuoyundan gizlenmeye çalışıldığı açıktır. Ankara’da yaşanan saldırının üzerindeki sis perdesi henüz net bir şekilde aralanmamışken, iktidarın 10 Ekim Ankara katliamı sonrasında yaptığı gibi asıl failleri koruyan bir tutum benimsemesi, yaşananları iç ve dış politikada yeni saldırı hazırlıklarının gerekçesi yapması şaşırtıcı olmayacaktır. Saldırıyla ilgili gerçekler tüm açıklığıyla ortaya çıkarılmalı, sorumlular, saldırının arkasındaki güçler ve bu saldırıya neden olanlar hesap vermelidir.


10 Ekim’de Ankara’nın orta yerinde göz göre göre gerçekleşen katliam ve sonrasında yaşananlar dikkate alındığında, önce İstanbul Sultanahmet’te, son olarak Ankara’da yaşanan saldırının arkasında yatan nedenlerin ve gerçek faillerin belirlenmesinin ne kadar mümkün olacağı tartışmalıdır.
Bu ve benzeri saldırıların sonuçları kadar, nedenleri de sorgulanmalıdır. Siyasi iktidarın “Ya başkanlık ya kaos” anlayışı doğrultusunda başlatmış olduğu “İçeride savaş, dışarıda savaş” politikası, Türkiye’yi böylesi saldırı ve katliamların hedefi haline getirmiştir.
“Başta Suriye olmak üzere halkların ve insanlığın düşmanı emperyalist güçlerin Ortadoğu’da ki Arap, Kürt, Türk halklarını sürükledikleri etnik-mezhepsel temelli bir savaş, iddiaların aksine bir tarafın zaferiyle bitmemiştir. Sadece kan ve ölüm getiren bu politikaların başarısızlığını kabul etmek bir yana, bu politikaları Türkiye’ye taşımaya çalışmak tüm yurttaşların hayatını ve geleceğini tehdit eden bir çılgınlıktır. Bu çılgınlığa derhal bir son verilmelidir.”
Evet bir kez daha tekrar ediyoruz: Tüm yurttaşların hayatını ve geleceğini tehdit eden bu çılgınlığa derhal son verilmelidir!
Saldırıyı bir kez daha lanetliyor, kana ve gözyaşına doyan bu topraklarda acıların artık son bulmasını diliyoruz.
DİSK – KESK – TMMOB – TTB
Kurumlar Adına
Hüseyin Yaşar GÜNDOĞDU
DİSK Genel İş Adana 2 Nolu Şube Başkanı

17 Şubat 2016 Tarihinde Şube Örgütlenme Komisyonu 3. Toplantısı Gerçekleştirildi.

Toplantıda 23 Kasım 2015 - 17 Şubat 2016 tarihleri arasında 350 İşyerinde 657'de yapılması düşünülen değişiklikler, İş güvencemiz, Performans, Esnek Çalışma, Ödünç memurluk, TİS aldatmacası, nöbet, kılık kıyafet eylemimiz, kadın sorunu v.s. konularında bilgilendirme toplantılarının yapıldığı bilgisi aktırıldı.

Önümüzdeki süreçte işyeri ziyaretlerimizde; iş güvencesine yönelik saldırılar, baskı, sürgün ve soruşturmalar, mesleki ve özlük sorunlar, yükseköğretimin sorunları ve İLKSAN’a yönelik çalışmalar başta olmak üzere eğitim öğretim sorunları ele alınarak değerlendirildi.

17 Şubat 2016 Tarihinde Şube Örgütlenme Komisyonu 3. Toplantısı Gerçekleştirildi.

Toplantıda 23 Kasım 2015 - 17 Şubat 2016 tarihleri arasında 350 İşyerinde 657'de yapılması düşünülen değişiklikler, İş güvencemiz, Performans, Esnek Çalışma, Ödünç memurluk, TİS aldatmacası, nöbet, kılık kıyafet eylemimiz, kadın sorunu v.s. konularında bilgilendirme toplantılarının yapıldığı bilgisi aktırıldı.

Önümüzdeki süreçte işyeri ziyaretlerimizde; iş güvencesine yönelik saldırılar, baskı, sürgün ve soruşturmalar, mesleki ve özlük sorunlar, yükseköğretimin sorunları ve İLKSAN’a yönelik çalışmalar başta olmak üzere eğitim öğretim sorunları ele alınarak değerlendirildi.

Komisyon çalışmaları tüm işyerleri ziyaret edilene kadar artan çaba ve gayretlerle devam edecektir. Katkı sunan komisyon üyelerinin ellerine ve yüreklerine sağlık. 

Komisyon çalışmalarına katılmak isteyen arkadaşlar Örgütlenme Sekreterimiz Erdal KARABULUT ile iletişime geçebilirler.

 

Erdal KARABULUT

Şube Örgütlenme ve Yüksek Öğretim Sekreteri

 

Bilişim Şerhi

Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Sistemleri Kullanım Taahhütnamesini aşağıdaki şerh ile imzalıyoruz.

Şube Yürütme Kurulu

"Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Sistemleri Kullanım Taahhütnamesindeki bilgiler kişi güvenliği ve özel hayatın gizliliğini ihlal kapsamında değerlendirilebileceği ve okulda tarafıma tahsisi edilen şifre veya şifreler yüksek güvenlikli ve erişimi başkaları tarafından ulaşılamaz veri tabanı olmadığından hukuki ve cezai sorumluluk kabul etmiyorum."

 

 

10 Ekim 2015 Ankara katliamının üzerinden 4 ay geçti. KESK, DİSK, TMMOB ve Adana Tabip Odası öncülüğündeki Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi'ne yönelik Ankara katliamının 4'üncü ayında Adana Gar Önünde yaşamlarını yitiren Barış Karanfillerimizin aileleri, KESK -DİSK-TMMOB-Adana Tabipler Odası ile siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinin de katılımıyla anma etkinliği gerçekleştirildi.
"Katilleri tanıyoruz! Unutturmayacağız" pankartı açılırken, katliamda hayatını kaybedenlerin fotoğrafları taşındı, "Yaşasın halkların kardeşliği" sloganları atıldı.

AKP’nin eğitimi dinselleştirme politikaları hız kesmeden devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’de İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Ali Pehlivan, gönderdiği bir yazı ile müdürlerden, ilkokul 4. sınıf öğrencilerinin seçmeli derslerini belirlemeleri aşamasında 2. dönem öğretmenler kurulunda ivedilikle konuyu gündeme almasını, sınıf öğretmenlerinden de öğrencilerin ortaokullarda okutulacak Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Din Bilgileri gibi seçmeli derslere teşvik edilmesini istemişti.

Başka bir örnek ise Kilis’ten geldi. Kilis’te İl Milli Eğitim Müdürlüğü hazırlattığı afişlerde ortaokul ve lise öğrencilerinin seçmeli dersler olarak din derslerini seçmesini istemektedir. Bu da  sosyal medya mesajları ile paylaşılmaktadır. Bu durumun açık ifadesi, seçmeli adı altındaki din derslerinin fiilen zorunlu hale getirilmesi, idarenin tüm gücünü bu doğrultuda seferber etmesidir. Buradan soruyoruz; İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve okul müdürlerinin öncelikli görevi öğrencilerin bu dersleri almasını sağlamak mıdır? Diğer dersleri seçecek öğrenci ve veliler Milli Eğitim nezdinde değersiz mi görülmektedir? Diğer derslere gerek yok mudur? Yapılan suç değil midir? Milli Eğitim Bakanlığı bu zorlamalar karşısında ne yapmaktadır?

IMG_1377

Son olarak ise Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğü, gönderdiği bir yazı ile 3 günlük seminere katılım çağrısı yaptı. Seminerin 5 Şubat Cuma günü yapılacak olan oturumunun başlığı “İnsan Yetiştirme Modelimiz”, semineri verecek kişi ise Aydın İl Müfütüsü Ömer Kocaoğlu, seminere katılacak kişiler ise Aydın ili genelindeki İlçe Milli Eğitim Müdürleri, şube müdürleri ve okul müdürleri olarak duyuruldu.

IMG_1376

Yürütülen bu uygulamalar, Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitimin dinselleştirilmesi yönünde dört koldan yoğun bir gayret içerisinde olduğunu göstermektedir. AKP, eğitimin temel ilkelerini, laikliği, dolayısıyla Türkiye’deki farklı inanç gruplarını, eşit yurttaşlık ilkesini yok sayarak üstlendiği toplum mühendisliğinin gereklerini hızla yerine getirmektedir. Belirtmek isteriz ki bu politikaların ardındaki temel arzu, tek tip toplum yaratma arzusudur. Bu arzu doğrultusunda devletin tüm imkanları seferber edilmekte; çocuklarımız, “işçiler güzel öldü” diyen, “grev yapmak caiz değildir” düşüncesiyle harmanlanan, farklı inanç gruplarını yok sayan ya da farklılıklar arasında eşitsiz bir ilişki kuran, cinsiyet ayrımcılığını derinleştiren, kısaca AKP’nin 2023 vizyonu doğrultusunda şekillendirilen bir “maneviyat” dünyasının içine çekilmek istenmektedir.

Eğitim Sen olarak belirtmek isteriz ki, bunun adı tek başına inanç sömürüsü değildir! Bunun adı, Milli Eğitim Bakanlığı eliyle 2023 vizyonlu bir “dindar profili” yaratma projesidir! Dolayısıyla eğitimin bilimsel ilkelerden uzaklaştırılarak dinsel referanslarla örgütlenmesinin en önemli nedenlerinden birisi budur! Ancak bilinmelidir ki, siyasi iktidarın tek tip toplum arzusunun önünde engel olduğu düşünülen insanlara yaşattığı zulüm ve ayrımcılık,  bu arzunun önüne geçecek bir gücü de büyütmektedir. Bu topraklarda, tüm farklılıkların eşitçe  ve yan yana yaşayabileceği, demokrasinin ve hukukun herkes için işleyeceği, çağın gerekleri üzerinden tüm çocukların eğitim hakkından eşitçe yararlanabileceği güne ve çocuklarımızı AKP’nin dayatmalarından kurtarana kadar mücadeleye ve doğruları söylemeye devam edeceğiz.