AKP’nin eğitimi dinselleştirme politikaları hız kesmeden devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’de İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Ali Pehlivan, gönderdiği bir yazı ile müdürlerden, ilkokul 4. sınıf öğrencilerinin seçmeli derslerini belirlemeleri aşamasında 2. dönem öğretmenler kurulunda ivedilikle konuyu gündeme almasını, sınıf öğretmenlerinden de öğrencilerin ortaokullarda okutulacak Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Din Bilgileri gibi seçmeli derslere teşvik edilmesini istemişti.
Başka bir örnek ise Kilis’ten geldi. Kilis’te İl Milli Eğitim Müdürlüğü hazırlattığı afişlerde ortaokul ve lise öğrencilerinin seçmeli dersler olarak din derslerini seçmesini istemektedir. Bu da sosyal medya mesajları ile paylaşılmaktadır. Bu durumun açık ifadesi, seçmeli adı altındaki din derslerinin fiilen zorunlu hale getirilmesi, idarenin tüm gücünü bu doğrultuda seferber etmesidir. Buradan soruyoruz; İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve okul müdürlerinin öncelikli görevi öğrencilerin bu dersleri almasını sağlamak mıdır? Diğer dersleri seçecek öğrenci ve veliler Milli Eğitim nezdinde değersiz mi görülmektedir? Diğer derslere gerek yok mudur? Yapılan suç değil midir? Milli Eğitim Bakanlığı bu zorlamalar karşısında ne yapmaktadır?
Son olarak ise Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğü, gönderdiği bir yazı ile 3 günlük seminere katılım çağrısı yaptı. Seminerin 5 Şubat Cuma günü yapılacak olan oturumunun başlığı “İnsan Yetiştirme Modelimiz”, semineri verecek kişi ise Aydın İl Müfütüsü Ömer Kocaoğlu, seminere katılacak kişiler ise Aydın ili genelindeki İlçe Milli Eğitim Müdürleri, şube müdürleri ve okul müdürleri olarak duyuruldu.
Yürütülen bu uygulamalar, Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitimin dinselleştirilmesi yönünde dört koldan yoğun bir gayret içerisinde olduğunu göstermektedir. AKP, eğitimin temel ilkelerini, laikliği, dolayısıyla Türkiye’deki farklı inanç gruplarını, eşit yurttaşlık ilkesini yok sayarak üstlendiği toplum mühendisliğinin gereklerini hızla yerine getirmektedir. Belirtmek isteriz ki bu politikaların ardındaki temel arzu, tek tip toplum yaratma arzusudur. Bu arzu doğrultusunda devletin tüm imkanları seferber edilmekte; çocuklarımız, “işçiler güzel öldü” diyen, “grev yapmak caiz değildir” düşüncesiyle harmanlanan, farklı inanç gruplarını yok sayan ya da farklılıklar arasında eşitsiz bir ilişki kuran, cinsiyet ayrımcılığını derinleştiren, kısaca AKP’nin 2023 vizyonu doğrultusunda şekillendirilen bir “maneviyat” dünyasının içine çekilmek istenmektedir.
Eğitim Sen olarak belirtmek isteriz ki, bunun adı tek başına inanç sömürüsü değildir! Bunun adı, Milli Eğitim Bakanlığı eliyle 2023 vizyonlu bir “dindar profili” yaratma projesidir! Dolayısıyla eğitimin bilimsel ilkelerden uzaklaştırılarak dinsel referanslarla örgütlenmesinin en önemli nedenlerinden birisi budur! Ancak bilinmelidir ki, siyasi iktidarın tek tip toplum arzusunun önünde engel olduğu düşünülen insanlara yaşattığı zulüm ve ayrımcılık, bu arzunun önüne geçecek bir gücü de büyütmektedir. Bu topraklarda, tüm farklılıkların eşitçe ve yan yana yaşayabileceği, demokrasinin ve hukukun herkes için işleyeceği, çağın gerekleri üzerinden tüm çocukların eğitim hakkından eşitçe yararlanabileceği güne ve çocuklarımızı AKP’nin dayatmalarından kurtarana kadar mücadeleye ve doğruları söylemeye devam edeceğiz.