Anaların gözyaşının akmadığı, barışın kınalı güvercinlerinin uçtuğu günlerin gelmesi dileğiyle tüm annelerimizin "ANNELER GÜNÜ” kutlu olsun!

 

Cinsiyet eşitsizliğinin derinleştiği, kadına yönelik şiddetin, tacizin, tecavüzün arttığı, kadın katliamlarının ve çocuklara yönelik cinsel istismarın faillerinin korunup aklandığı bir süreçte ‘kutsal annelik’ bir safsatadan ibarettir. Kadının da onun doğurduğu çocuğun da yaşam hakkının elinden alındığı, bedenine ve kimliğine yönelik saldırıların önüne geçecek düzenlemelerin yapılmadığı ülkemizde annelik muhafazakar politikaların yüklendiği bir ideal olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anneler günü bu yıl da ülkemizde ve dünyada kadınların eşitsizlikler, ayrımcılık, şiddet gibi sorunların üzerini örten ve aslında kadına biçilen cinsiyetçi rolleri pekiştiren bir tüketim günü olarak kullanıyor.

Muhafazakar ve gerici bir yaşam tarzını kadın bedeni ve kimliği üzerinden var etmeye çalışan iktidar, kadını birey olarak değil sadece bir aile içinde tanımlayan bakış açısıyla ‘anneliği bir kariyer’ olarak biz kadınlara dayatıyor.

Ataerkil kapitalist sistem, esnek ve güvencesiz çalışmanın esas dayanağı olarak doğurganlık ve anneliği kullanıyor. Çocuklarımızı bırakabileceğimiz nitelikli, parasız kreşler yerine doğurduğumuz ve ya doğuracağımız çocuklar üzerinden biz kadınları güvencesiz çalışmaya ve eve mahkum etmek istiyor.

Ülkemizde yıllardır süren savaş ve çatışmalı ortamdan binlerce anne binlerce evladını kaybetmiştir. Bir canın değerini herkesten daha iyi bilen annelerin bugün başlıca dileği, barışın gelmesi, ülkedeki çatışma ortamına zemin hazırlayan koşulların ortadan kaldırılmasıdır.

Patriyarka ve sermaye elini kadın bedeni üzerinden derhal çekmeli, kadınlar anneliği özgür iradeleriyle seçebilmelidir. Bugün erkek egemen zihniyetle kadınlara ‘makbul anne ve eş’ olmayı telkin eden politikalara, ‘anneliği kariyer’ olarak dayatan anlayışlara karşı; çocuklarımızın savaşa, bombalara, kurşunlara, taciz ve tecavüze kurban edilmediği; kadınların, çocukların eğitim, barınma, güvenceli çalışma, sağlıklı ve insanca yaşama koşullarına kavuştuğu; cinsiyet eşitsizliğinin, şiddetin, tacizin, tecavüzün, çocuk istismarının ve kadın katliamlarının son bulduğu ‘ annelik kariyerine’ teslim olmadığımız;  barışın , özgürlüğün ve eşitliğin hüküm sürdüğü bir ülkede kutlanacak anneler günlerine…

 

Şükran Yeşil

Şube Kadın Sekreteri

BARIŞ ANITININ AÇILIŞI ve ANMA ETKİNLİĞİNE DAVET
10 Ekim Ankara Emek, Barış, Demokrasi şehitlerimiz için Seyhan Belediyesinin yaptırdığı Barış Anıtının açılışı ve barış şehitlerimizin anma etkinliği gerçekleştirilecektir. 
Tarih : 10 Mayıs 2016 Salı 
Saat : 17.30
Yer : Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi Önü

Basın Özgürlüğüne, Yaşam Hakkına Kastedenleri Tanıyoruz! Can Dündar ve Erdem Gül’ün Yanındayız!
Cumhuriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün AKP’nin savaş politikalarını deşifre eden haberleri nedeniyle hapis cezasına mahkum edilmesini kabullenmiyor, mahkeme kararından hemen önce adliye önünde Can Dündar’ın silahlı saldırıya maruz kalmasını ise kınıyoruz! Silahlı saldırı esnasında yaralanan basın emekçisi Yağız Şenkal’e ise geçmiş... olsun dileklerimizi sunuyoruz.

Belirtmek isteriz ki söz konusu mahkeme kararı, gazetecilik mesleğine ve halkın gerçekleri öğrenme hakkına tehditkar bir sınır çizmiştir! Bu sınırın açık anlamı, ancak ve ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makul olarak belirlediği konularda haber yapılabileceği, bu sınırı geçenlerin ise cezaevine kapatılacağı ve yaşam hakkının tehdit altında olacağıdır!

Türkiye’de, artık böylesi gelişmelerle daha fazla karşılaşacağımız su götürmez bir gerçektir. Barış, hak ve özgürlükler, demokrasi ve emek için mücadele edenlerin türlü baskılara maruz kaldığı, katledildiği bir ülkede, IŞİDvari kanlı canilere tırlarla silah taşıyanları haber yapmak elbette suç sayılacaktır! Ancak milyonların emek, demokrasi ve hak mücadelesi tüm baskı ve tehditlere karşı hakikatin sesi olmayı sürdürecektir.

Baskıya, zulme, tehditlere boyun eğmeyerek emek mücadelesini kararlılıkla yürüten bir sendika olarak, Can Dündar ve Erdem Gül’ün yanında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz! Mesleğine ve onuruna sahip çıkan Can Dündar’ın ve Erdem Gül’ün nezdinde toplumun hakikati öğrenme hakkına sahip çıkan ve bu doğrultuda mesleğini icra eden tüm basın emekçileriyle dayanışma içerisinde mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz!

Bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük için alanlardaydık! Yusuf, Hüseyin, Deniz... Sürüyor sürecek mücadelemiz!

 

Çarşamba, 04 Mayıs 2016 12:46

Örgütlenme Çalışmalarımız Devam Ediyor!

Yazan

Örgütlenme Çalışmalarımız Devam Ediyor!
Fatin Rüştü Zorlu Ortaokulunda Ekrem OKTAY emek ve demokrasi mücadelemizi takdir ettikleri ve bu mücadelenin içinde yer almak istediğini belirterek sendikamıza üye olmuştur.

Örgütlenme Çalışmalarımız Devam Ediyor!
Fatin Rüştü Zorlu Ortaokulunda Ekrem OKTAY emek ve demokrasi mücadelemizi takdir ettikleri ve bu mücadelenin içinde yer almak istediğini belirterek sendikamıza üye olmuştur.

TBMM Başkanı İsmail Kahraman, “Laiklik yeni anayasada olmamalıdır” diyerek, “Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım” vurgusu yaparak, iktidarın yıllar içinde siyasi sistemi ve toplumsal yapıyı dini kurallara göre biçimlendirme girişimlerini hangi noktalara götürmek istediklerini açıkça itiraf etmiştir.
Meclis Başkanı’nın bu sözleri, siyasi iktidarın 14 yıldır başta eğitim olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında oluşturmaya çalıştığı “tek din, tek mezhep” anlayışına dayalı toplum modelinin anlaşılması açısından ibret vericidir. Yıllardır halkın dini duygularını sömürerek, hemen her alanda inanç istismarı yaparak hareket edenlerin laiklik fikrinden rahatsızlık duyması hiç şaşırtıcı değildir!
Belirtmek isteriz ki, Türkiye’de çok uzun yıllardır, inşa edilmeye çalışılan hakim din kavrayışı ile eşit yurttaşlık ilkesi daha ilk elden ortadan kaldırılmıştır. Türkiye’de yaşayan farklı inanç grupları ve bir dine inanmayanlar birçok politikada, fiilen ve resmi olarak yok sayılmış ve sayılmaya da devam edilmektedir.


Bugün, Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla, tüm topluma belli bir inanç biçimi dayatılmakta, toplum bu doğrultuda yeniden inşa edilmek istenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı gibi birçok kurum arasında protokoller yapılarak, dinselleştirme politikalarının etkisi hızla yaygınlaştırılmaktadır. Öyle ki camilerden patronların çıkarlarını savunan, “greve çıkmanın caiz olmadığını” anlatan vaazların verilmesi sağlanmaktadır. Bu nedenledir ki AKP’nin dinselleştirme politikaları, bugüne kadar toplumda yaratılan eşitsizlikleri ve ayrımcılığı daha da derinleştiren politikaların hayata geçirilmesine yardımcı olmuştur.
Aklın özgürlüğünü reddedip dinin özgürlüğünü savunmak ancak demokrasi kültüründen nasibini almamış siyasetçilerin bakış açısıdır. İnanç ile siyaseti birlikte yürütmek ve inancı iç politika malzemesi yapmak laikliği ve inanç özgürlüğünü birlikte uygulamış olan Türkiye halklarına yapılabilecek en büyük kötülük olacak.
Laiklik, demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Laiklik, kamusal ve özel yaşamda hak ve özgürlüklerin kullanılmasında, çeşitli dinlere ve mezheplere inananlar arasında ayrıca inananlarla inanmayanlar arasında ayırım yapılmamasının anahtarıdır.

Laikliğin varlığı, din ve mezhep farklılıkları bahanesiyle halk kitlelerinin, farklı ulusların, farklı inançtan ve mezhepten insanların birbiriyle çatışmalarına son verilmesini ifade eder. Devletin, farklı inanç grupları karşısında, bu grupların kendi arasındaki ilişkilerde ve bir dine inanmayanlar karşısında eşitlik ilkesi doğrultusunda hareket etmesini gerektirir.
Ancak Türkiye’de uzun yıllardır devlet ve hükümetler tarafından izlenen “Türk-İslam” sentezci politikalar, toplumu tek tipleştirmeyi amaçlamıştır. Halbuki laik bir devlette olması gereken, toplumun din, dil, ırk, inanç, cinsiyet, etnik kimlik vb. bakımından çeşitliliğinin her birinin değer olarak kabul edilmesidir. Bunun olabilmesi ve bugüne kadar devlet aracılığıyla içi boşaltılan eşit yurttaşlık ilkesinin hayat bulabilmesi için var olan eşitsizliklerin giderilmesi gereklidir. Ancak iktidar, yaşamın her alanına kök salmış eşitsizlikler karşısında toplumu körleştirmenin derdine düşmüştür!
Türkiye’de dinselleştirme politikaları öyle bir boyuta ulaşmıştır ki, işçi cinayetlerinden kadın katliamlarına, çocuk tecavüzlerinden hırsızlığa, yağmaya ve talana kadar her türlü soruna karşı dinsel referanslar kalkan edilmek istenmektedir.


Böylesi bir tablo içerisinde Meclis Başkanı’nın açıklamaları, mezhep çatışmalarına varabilecek biçimde halkın farklı kesimlerini birbirine karşı kışkırtmanın, devletin bu uğurda açıkça görev alması gerektiğinin somut ifadesi olmuştur. Anayasa değişikliği gibi önemli ve tüm toplumu ilgilendiren bir konuda yürütülecek tartışmaları, doğrudan belli bir dini ve mezhebi referans alarak sürdürmenin hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Adana’nın Emek ve Demokrasi güçleri olarak; eşitsizliği ve ayrımcılığı savunan, laikliği tehdit ve engel olarak gören TBMM Başkanı’nın görevinin başında bulunmasını kabul etmiyor, kendisini derhal istifaya davet ediyoruz!
Hükümetin, “tek tipçi” tüm politikalarına karşı laik, eşit, özgür ve demokratik bir yaşam mücadelesindeki kararlılığımız ve ısrarımız sürecektir!29.04.2016
ADANA EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ

 

Kurumlar Adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

Laikliği hedef tahtasına koyanlara karşı mücadeleyi yükseltiyoruz! 28-29 Nisan 2016 tarihlerinde kokart takma eylemi yapıyoruz.

AKP iktidarının, eğitimi, siyasal sistemi ve toplum yaşamını dini kurallara göre biçimlendirme girişimlerinin en açık itirafı TBMM Başkanı’nın yaptığı açıklama ile ortaya konulmuştur.

Meclis Başkanı’nın bu sözleri aynı zamanda siyasal iktidarın 14 yıldır başta eğitim olmak üzere toplumsal yaşamın bütün alanlarında oluşturmaya çalıştığı “tek din, tek mezhep” anlayışına dayalı model dayatmaların anlaşılması açısından son derece önemlidir.

Hükümetin, eşitsizliği ve ayırımcılığı savunan, laikliği tehdit ve engel olarak gören, “tek tipçi” dayatma ve politikalarına karşı 28-29 Nisan 2016 günlerinde işyerlerimizde “Laik Eğitim, Laik Yaşam İstiyoruz!” talebimizi içeren kokartlarımızı takıyoruz. 

 

Kokartlar şube web sitemize konulmuştur, üyemiz olmayanlar için de kokart hazırlanmıştır, bunların da takılması sağlanmalıdır.

Şube Yürütme Kurulu

 

Kokart için tıklayınız.

Son Düzenlenme Çarşamba, 27 Nisan 2016 13:23

BİR KEREDEN BİRŞEY OLUR ÇOCUK SUSAR SEN SUSMA

 

Değerli Basın ve Kamuoyuna;

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, Ensar Vakfı ile ilgili sarf ettiği sözlerle toplumsal infialle neden olmuştu. Bakan tarafından sarf edilen ‘Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz.’ Bu sözler kanayan bu yarayı daha çok kanatmıştır. Başta hükümet olmak üzere bütün kabine üyeleri; sorumluları bulup yargılanmasını sağlamak yerine Ensar Vakfını aklama yarışı içerisinde olduklarına tüm Türkiye tanıklık etmiştir.

 

Karaman’da Ensar Vakfı ile Karaman İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği (KAİMDER) evlerinde kalan 10 çocuğa cinsel istismarda bulunduğu için tutuklanan öğretmen Muharrem Büyüktürk’ün yargılandığı dava 20 Nisan 2016 tarihinde Karaman Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Büyüktürk, toplam 508 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. İlk duruşmada biten dava asıl failleri aklama operasyonuna dönüştü. Eğitim Sen ve diğer örgütlerin müdahillik talebi kabul edilmezken, yurtları yasa dışı olarak işleten ve sanık olması gereken Ensar Vakfı ve KAİMDER ile buna göz yuman Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı “mağdur” sıfatıyla davaya müdahil olarak kabul edilmesi davanın ne kadar siyasallaştığının göstergesidir. 

 

Çocuklarımıza taciz ve tecavüzde bulunanalar; adil bir şekilde yargılanmazken, çocuklarımızı istismar edenleri, taciz ve tecavüzde bulunanları teşhir etmek için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’un “bir kereden bir şey olmaz” ifadesini facebook paylaşım sitesinden paylaştığı için ÇEAŞ Anadolu Lisesi Tarih öğretmeni Mehmet Ümüt ÜNAL hakkında idari soruşturma açılarak; “Bir kereden bir şey olmaz” ifadesinin öğretmene yakışmayan sözler olarak değerlendirilip bunun üzerine öğretmen arkadaşımızın yargılanması sağlanmaktadır.

“bir kerden bir şey olmaz sözleri Bakan Ramazanoğlu’na aittir. Hakaret içeriyorsa; Öğretmen Mehmet Ümüt ÜNAL’ı değil Bakanı yargılayın.

 

Eğitim Sen olarak, Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere taraf olduğu insan hakları sözleşmelerinin ortak koruma alanı içinde yer alan, demokratik toplumların temel değerlerinden biri olan yaşam hakkının korunması bir yana ihlalinin sıradanlaştığı günlere bir kere daha dikkat çekmek istiyoruz. Türkiye’de ne yazık ki kamu denetiminden uzak dini vakıflar ve kuruluşlar aracılığı ile eğitim adı altında yapılan faaliyetlerin sonuçları can yakmaktadır.

 

Çocuk istismarı ve ihmalinin toplumumuzda ne denli ciddi ve bir o kadar da örtük kalmış bir olgu olduğunu, istismarı önlemeye, ortadan kaldırmaya yönelik çalışmaları yaşama geçirmenin ne denli yaşamsal olduğunu bir kez daha göstermiştir.

 

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak bizler; bu ve benzeri vakaların bir daha yaşanmaması için kalıcı çözümlerin bir an evvel hayata geçirilmesini, hukukun tecavüzcüleri korumak yerine adaleti tesis etmesini ve Ensar Vakfı başta olmak üzere denetimden uzak olan dini vakıf ve cemaat evlerin kapatılmasını talep ediyoruz. ” Bir kereden bir şey olmaz” anlayışı içerisinde olan Aile ve Sosyal Politikalar bakanını istifaya davet ediyoruz. Mahkemelerin çocukları ilgilendiren cinsel sömürü davalarında kararlarını verirken Türkiye’nin kabul ettiği sözleşmeleri hayata geçirmelerinin bir uluslararası ve insani yükümlülük olduğunu hatırlatıyor, çocuk istismarı ile ilgili davaların takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz.

 

Dün geçirdiği trafik kazası sonucu yaralanan halen yoğun bakımda tedavisi devam eden üyemiz Herdem KÖSE’ye geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Arkadaşımızın biran önce iyileşmesi diliyor, emek ve demokrasi mücadelesindeki yerini tekrardan almasını umuyor, kendisine ve ailesine geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz. 27.04.2016

 

Ahmet KARAGÖZ

 

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı