İzmir 1 No’lu Şube Kadın Meclisi’nden Öykü Yarışması
Yaşamın her alanında sesimizi, sözümüzü duyurmak için mücadele etmeye devam ediyoruz. Kimi zaman geceleri de sokakları da terk etmiyoruz diyerek geliyoruz yan yana, kimi zaman eş değer işe eşit ücret diyerek, kimi zaman görünmeyen emek sesini yükselt diyoruz kimi zaman asla yalnız yürümeyeceksin derken, kadın cinayetleri politiktir derken karışıyor seslerimiz birbirine. Kadın yaşam özgürlük, Jin Jîyan Azadî… Her dilde sesimiz karışıyor birbirine.
Biz istedik ki duygularımız, sesimiz, yaşamımız, dillerimiz karışsın birbirine. Duygularımız ortaklaşsın ve öykülerimiz yayılsın her yere… Öykülerinizi okumaya, sizi dinlemeye hazırız bizimle paylaşır mısınız?
“Kadınlar, Diller, Öyküler”, öykü yarışması Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube Kadın Meclisi tarafından düzenlenmiştir. Yarışmanın organizasyonundan, başvuru sürecinden, İzmir dışından katılarak ödül kazanan katılımcıların gidiş dönüş yol masraflarından ve İzmir’de barınma ihtiyaçlarının karşılanmasından Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube sorumludur.
Katılım Koşulları
- Yarışma, seçici kurul üyeleri ve birinci derece yakınları hariç bütün kadınlara açıktı
- Öykülerin başka bir yarışmada ödül almamış ve hiçbir yerde yayımlanmamış olması gerekmektedir.
- Her yazar ancak bir (1) eserle yarışmaya katılabilir.
- Katılımcılar yarışmaya her dilden öyküleriyle katılabilir, ancak seçici kurulun değerlendirme yapabilmesi için öykülerin Türkçe çevirisiyle birlikte gönderilmesi gereklidir.
- Yarışmaya gönderilen öykülerin hukuki ve içerik sorumluluğu katılımcıya aittir. Öyküyle ilgili olarak herhangi bir şekilde 3. kişiler tarafından oluşturulacak telif hakkı iddiası ve talebine karşı, öykü sahibi sorumlu olduğunu kabul eder.
- Eserlerinin yayımlanması hâlinde eser sahipleri herhangi bir ücret talep edemezler.
- Yarışmada ödül alan ve yayımlanmaya değer bulunan eserler kurum tarafından hazırlanacak broşür, web sayfası, kitap ve dergilerde tanıtım amaçlı kullanılabilirler.
Yarışmaya Gönderilecek Eserlerde Aranacak Koşullar
- Öykü seçici kurulu, öykülerin toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımıyla yazılıp yazılmadığını dikkate alarak değerlendirme yapacaktır. Her türlü ayrımcı türcü, ırkçı anlatıya dayanan öyküler değerlendirmeye alınmayacaktır.
- Öyküler bilgisayarda, Times New Roman karakteri ile 12 punto ve 1.5 satır aralığıyla A4 boyutunda en fazla on sayfa uzunluğunda yazılmış olmalıdır.
- Yarışmaya posta ya da e-mail aracılığıyla katılmak mümkündür.
- Yarışmaya e-posta yoluyla katılmak isteyen katılımcılar öykü ve özgeçmişlerinin her ikisini de ıslak imza ile imzalayıp, tarattıktan sonra This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. mail atarak yarışmaya başvurabilirler. Yarışmaya mail yoluyla gönderilecek öyküler için iki ayrı dosya açılmalıdır. İlk dosyaya eserin ismi verilmelidir ve öykünün giriş/ilk sayfasının sol üst köşesinde rumuz belirtilecektir. Öykü sahibinin kimliğine ilişkin bilgiler hiçbir sayfada yer almamalıdır, aksi halde eser değerlendirmeye alınmayacaktır. Yarışmacı; adını soyadını, elektronik posta adresini, cep telefonu numarasını, öz yaşam öyküsünü ve öyküsünün adını yazdığı metni ikinci dosyaya kaydetmeli ve dosyaya kullanacağı rumuzun ismini vermelidir.
- Yarışmaya posta yoluyla gönderilecek öyküler için; yarışmacı; adını soyadını, elektronik posta adresini, cep telefonu numarasını, öz yaşam öyküsünü ve öyküsünün adını yazdığı kâğıdı ayrı bir zarfa koyup zarfın üzerine sadece rumuzunu yazarak bunu, öyküsünün yer aldığı büyük zarfın içine koymalıdır. Büyük zarfın üzerine de sadece rumuz yazılmalıdır.
- Yarışmaya posta yoluyla gönderilecek öyküler aşağıdaki adrese posta ya da kargo yoluyla gönderilmelidir. Eserlerin, postada olası gecikmeler göz önüne alınarak belirtilen tarihte adreste olacak şekilde gönderilmesi önemlidir.
- Edebi bir tür olarak öykü formatına uygun olmayan metinler değerlendirmeye alınmayacaktır.
- Son başvuru tarihinden sonra ulaşan öyküler değerlendirmeye alınmayacaktır.
- Yarışmaya gönderilen öyküler, değerlendirmeye alınsın ya da alınmasın, yazarlarına iade edilmeyecektir.
- Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube bu öykülerden oluşan bir kitap hazırlama ve yayınlama hakkını da saklı tutar.
- Seçici Kurul, gerekli gördüğü takdirde ödüle değer eser sayısını değiştirebilir.
- Başvuru sahipleri yukarıdaki koşulları kabul etmiş sayılırlar.
Yarışma Takvimi
Başlangıç Tarihi : 20 Mart 2019
Başvuru İçin Son Tarih : 15 Ağustos 2019
Sonuçların Açıklanması : 19 Kasım 2019 (*)
Ödül Töreni : 25 Kasım 2019 haftasında yapılacaktır.
(*) Ödül kazanan eserler http://egitimsen.org.tr internet adresinde yayımlanacak ayrıca başvuru sırasında verdikleri iletişim araçlarından eser sahiplerine ulaşılarak bilgi verilecektir.
Ödüller
Birincilik Ödülü: 450 lira değerinde kitap hediye çeki
İkincilik Ödülü: 350 lira değerinde kitap hediye çeki
Üçüncülük Ödülü: 250 lira değerinde kitap hediye çeki
Seçici Kurul
- Melda YAMAN
- Handan ÇAĞLAYAN
- Nursel ÇETİN
- Seda DİKKATLİ
- Berna Gül ÇETİN
Yarışmayla ilgili sorularınızı aşağıdaki iletişim numaralarına iletiniz.
Eylem Tunalı - Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube Kadın Sekreteri- 05058535741
Şube Telefonu : 02324894763
AÇIĞA ALINIP VEYA İHRAÇ EDİLDİKTEN SONRA GÖREVE BAŞLAYANLARIN EK DERS VE HAZIRLIK ÖDENEĞİ
2016-2017 Eğitim - Öğretim Yılında görevden uzaklaştırılıp sonrasında görevine başlatılan yada Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri ile ihraç edilip yine KHK’ler veya Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonu kararı ile göreve iade olunan üyelerimizin göreve başlama sonrasında ekonomik ve özlük kayıplarının tam karşılanmadığı bilinmektedir.
Görevden uzaklaştırılıp yeniden göreve başlayanlara, açıkta kaldıkları sürelerin 1/3 oranında aylıklarından yapılan kesintileri; KHK’lar ile ihraç edilip yine KHK hükümleri gereği iade olunan veya Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonunca göreve iade olunanlara ise sadece ihraç edildikleri döneme tekabül eden maaşları ödenmektedir. Bu nedenle üyelerimizi temsilen Sendikamızın açtığı davalarda bazı Mahkemeler, ek ders ücretlerinin ve eksik ödenen Eğitim-Öğretime Hazırlık ödeneğinin yasal faizi ile ödenmesine karar vermiştir.
Mahkeme kararları sonrası, Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün Diyarbakır Valiliğine (İl Milli Eğitim Müdürlüğüne) gönderdiği yazıda özetle; açığa alınıp göreve iade edilenlerin sayıca çok olması, davaların idare aleyhine sonuçlanması halinde idarenin yüklü miktarda yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ödemekle karşı karşıya kalacağı öngörüsü ile mahkeme kararları gerekçesi doğrultusunda işlem tesis edilebileceği değerlendirmesinde bulunmuştur.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, anılan dönemde görevden uzaklaştırılan ve göreve başlatılan; KHK’lar ile ihraç edilip iade olunan üyelerimizin, açıkta ve ihraçta geçen sürelere ilişkin ödenmeyen veya eksik ödenen eğitim - öğretim yılına hazırlık ödenekleri ile ek ders ücretlerinin yasal faizi ile ödenmesini idarelerden ekte sunulan dilekçe ve eki belgelerle talep etmeleri gerekmektedir.
Açığa alınıp göreve başlatılanlar için dilekçe örneği İndirmek İçin tıklayın
İhraçlar için dilekçe örneği İndirmek İçin tıklayın
EK DERS İSTİNAF Mahkeme Karar Örneği İndirmek İçin tıklayın
EK DERS KARAR Mahkeme Karar Örneği İndirmek İçin tıklayın
Hazırlık Ödeneği Karar Örneği İndirmek İçin tıklayın
Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünün mütalaası
KRİZE, ŞİDDETE VE EŞİTSİZLİĞE KARŞI, KADINLAR SOKAKLARA, SOKAKLAR ÖZGÜRLÜĞE ÇIKIYOR şiarıyla alanları dolduran kadınlar merhaba!
1857 yılında Amerikalı kız kardeşlerimizin yaktığı mücadele ateşini her yıl daha da büyüterek, Gülhan’ın, Şebnem’in, Dilan’ın güneş gülüşlerini, Lisa’nın, Güneş’in, Günay’ın direncini, Çilem’in, Nevin’in, Yasemin’in öz savunma bilincini kuşanarak çıktık alanlara.
Alanları doldurduk, alanları güzelleştirdik, çünkü direniş güzelleştirir! Selam olsun 8 Martı direniş ile karşılayan Flormar işçisi kadınlara, SEBAŞ işçisi kadınlara, Leyla Güven’e, KHK’larla, güvenlik soruşturmalarıyla işinden edilen, açlığa mahkum edilmek istenen kadınlara, düşünceleri nedeni ile cezaevlerine gönderilen kadınlara! Selam olsun tüm direnen kadınlara!
8 Mart sadece kadınlar için değil, herkes için çok önemli bir gün! Bugün Dünya Bankası’ndan IMF’ye, Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne, çok uluslu şirketlerden hükümetlere, bakanlara, patronlara kadar herkes “Kadınlar çiçektir, böcektir” türünden açıklamalar yapıyor. Hele ki seçim sathı mahaline girmişken herkes 8 Martı kutluyor!
Oysa 8 Mart, hem evde, hem işyerinde yaşamı her gün yeniden üreten, emeğiyle var olan ve var eden biz kadınların mücadeleleri ile kazanılmış bir gündür. 8 Mart kadınların tüm topluma, “Ey toplum! Yediğini içtiğini ben üretiyorum, seni ben giydiriyor, pisliğini ben temizliyorum, bebeğini bedenimde taşıyor, doğuruyor ve emziriyorum, çocuklarını eğitiyor, hastalarına ve yaşlılarına ben bakıyorum. Nefes aldığım her yerde seni en çok ben yaşatıyorum ama sayemde var olduğun hiçbir yerde ben yaşayamıyorum! Sana verdiklerimin karşılığını istiyorum; eşitlik ve özgürlük istiyorum!” deme günüdür.
Kadınların emeğini sömürenler, kadına yönelik şiddeti her gün yeniden üretenler, çocuk istismarında “rıza” arayıp tecavüze “bir kereden bir şey olmaz” diyenler, nafaka hakkımıza göz dikenler, kadınları sürekli savaş ekonomisine ve politikasına hapsedenler, utanmadan 8 Martı kutlamaya kalkıyorlar. Oysa biz kadınlar 8 Martı bir mücadele günü olarak görüyor ve öyle kutluyoruz.
Cinayet, tecavüz, taciz, istismar... Şiddetin her türü artıyor, şiddet vahşileşiyor. Kadınlar son derece vahşi yöntemlerle, adeta işkenceyle öldürülüyor. 2018 yılında en az 440, 2019’un Ocak ayında 43, Şubat ayında 31 kadın öldürüldü. Bunca cinayete karşı mahkemeler haksız tahrik indirimleri, iyi hal indirimleri ile katilleri ödüllendirmeye devam ediyor. Devlet kadınları korumuyor, kadınlar çantalarında koruma kararları, ellerinde şiddet butonları ile öldürülmeye devam ediyor.
3 yaşındaki, 5 yaşındaki çocuklar istismar ediliyor. Hükümet ise buna karşı çocuk evliliklerini meşrulaştıracak, tecavüzcüleri cezasız bırakacak yasalar çıkarmaya çalışıyor!
Son 10 yılda dünyanın her yerinde kadınlarla erkekler arasındaki uçurum giderek açılıyor. Yani kadınlar geçen yıllara göre erkeklerden daha az ücret alıyor, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim hakları daha da geriye çekiliyor. Türkiye’nin hali oldukça vahim. Dünya sıralamasında Türkiye’den daha kötü durumdaki ülkeler ya bölgesel ya da iç savaş yaşayan Ortadoğu ve Afrika ülkeleri.
Mağazaların depolarında, merdiven altı tekstil atölyelerinde, hastanelerin tuvaletlerinde ya da temizliğe gidilmiş bir evin bir odasında kadınlar sürekli tetikte çalışıyor. Kadınları bu kuşatmaya hapseden bir yandan yükselen kadın düşmanlığıyken, öte yandan borçlu olma, işsiz kalma korkusu gibi ekonomik nedenler. Çünkü her 3 kadından biri işsiz, üniversite mezunu kadınlarda işsizlik daha fazla. Son 5 yılda 1.5 milyon kadın çocuk bakım sorunu yüzünden eve döndü.
Evinde bakım yapan kadına destek adı altına verilen sadaka yardımlar hiçbir derdi çözmüyor. Hele de gelir düzeyi düşükse, çocuk bakımı daha önemli bir sorun. Büyükanne varsa yardım var, ama yoksa kadın ya iş yaşamından kopuyor ya da yarı zamanlı, düşük ücretli, güvencesiz işlere mahkûm ediliyor. Her 2 kadından 1’i için emeklilik neredeyse imkansız.
2018 yılında az 120 kadın işçi, 2019 yılının Ocak ve Şubat aylarında ise 20 kadın işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Kadın işçilerin yüzde 93’ü sendikasız çalışıyor.
Yoksullaşmadan, ağır çalışma ve yaşam koşullarından, şiddetten, ayrımcılıktan, hak gasplarından en çok etkilenen biz kadınlar, krizin etkilerini de en ağır biçimde yaşıyoruz. Kapitalizmin yarattığı krizinin tüm yükünü bizlere yükleyerek krizi yönetmeye çalışan iktidar, “Kadın ailenin lokomotifidir” diyerek bu yükü en önde kimin göğüslemesini istediğini de itiraf etmiş oluyor.
Yıllardır süren savaş nedeniyle yerinden edilen, barbar IŞİD’lilerin tecavüzüne ve şiddetine maruz kalan Ortadoğulu kadınlar ve çocuklar mülteci olarak sığındıkları yerlerde de açlığa, sefalete mağruz bırakılıyor, en ağır işlerde, en kötü koşullarda çalıştırılıyor.
Böylesi bir tablo içinde yerel seçimlere doğru gidiyoruz. Yaşamın yarısını oluşturan biz kadınlar siyasette kendimize yer bulamıyoruz. Kadına siyaset kapıları sımsıkı kapatılıyor ya da kadınlar sadece siyasetin vitrinine yakıştırılıyor. Kadın düşmanı kentler kuranlara, kadını yok sayanlara oyumuzu değil, günahımızı bile vermeyiz diyoruz!
Peki biz kadınlar ne istiyoruz? Tabii ki bugüne kadar mahrum edildiğimiz her şeyi istiyoruz!
- Şiddete, tacize, tecavüze, kadın katliamlarına karşı öncelikle can güvenliği hakkı!
- Kadına yönelik her türlü şiddete karşı ciddi önlemler, caydırıcı cezalar!
- Cinsel yönelim nedeni ile baskıya, şiddete uğramaya son, LGBTİ haklarına Anayasal güvence!
- Savaş politikalarına son! Savaşa değil, kadınlara ve çocuklara bütçe!
- Kürt sorununda barışçıl, adil, demokratik, eşit haklar temelinde çözüm!
- Tecrit ve izolasyon politikalarına son!
- Anadilde eğitim hakkı!
- Parasız eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hakkı!
- Nitelikli, sürekli ve güvenceli iş, insanca yaşayacak ücret!
- Eşdeğer işe eşit ücret!
- İsteyen her kadına iş, işyerlerine kreş!
- Grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı!
- 8 Martın resmi tatil olması!
- Her ile kadın kurumlarının kontrolünde kadın sığınma evleri!
- Güvenliğimiz için iyi aydınlatılmış sokaklar!
- Merkezi çamaşırhane, yemekhane ve bakım evleriyle ev içi emeğin toplumsallaştırılması!
Biz kadınlar geleceğimize, emeğimize ve bedenimize sahip çıkmak için mücadeleye devam ediyoruz. Özgürlük tutkumuzla, bulunduğumuz her yerde bizi ezenlere ve sömürenlere karşı güçlü ve örgütlü olarak her günü 8 Mart’a çevireceğiz. Kapitalizme ve erkek egemenliğine karşı; cinsiyetçiliğin, şiddetin, sömürünün, tacizin, tecavüzün tüm izlerini yeryüzünden silmek için tüm kadınları mücadeleye çağırıyoruz. Kadınlar alanlara, örgütlenmeye, mücadeleye!
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI! JIN, JIYAN, AZADİ
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ! YAŞASIN 8 MART!
ADANA KADIN PLATFORMU
Dünya Sendikaları Dayanışmak İçin Eğitim Sen Etrafında Kenetlendi
Sendikal haklar ve özgürlükler alanında yaşanan ihlallere dikkat çekmek ve bu ihlallere karşı uluslararası dayanışmayı büyütmek için eğitim sendikaları 6-7 Mart 2019 tarihlerinde Ankara’da buluştu. Eğitim Sen’in çağrısıyla ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Danimarka, Belçika, Yunanistan ve KKTC’den gelen sendikalar, bir taraftan gündemlerinde bulunan konuları tartışırken, diğer taraftan da Eğitim Sen’le olan dayanışma duygularını bir kez daha kamuoyuna açıkladılar.
4 oturum şeklinde gerçekleştirilen sempozyumun, “sendikal haklar ve özgürlükler ve siyasi iktidarların tutumu” konulu ilk oturumu Türkiye’den sadece Eğitim Sen’in üyesi olduğu Eğitim Enternasyonali’nin Genel Sekreteri David Edwards’ın açılış konuşmasıyla başladı. Edwards’ın ardından Avrupa Eğitim Sendikaları Eğitim Komitesi Avrupa Direktörü Susan Flocken, Genel Başkanımız Feray Aytekin Aydoğan, KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen, CHP Milletvekili ve Eğitim Sen Kurucu Genel Başkanı Yıldırım Kaya da birer konuşma yaptı. Kamu hukuku doktoru ve ihraç akademisyen Cenk Yiğiter ile ihraç öğretmen Canan Çalağan da kendi deneyimlerini anlattı.
Genel Örgütlenme Sekreterimiz İsmail Sağdıç’ın engellenen sendikal hak ve özgürlükler konusunda sunum yaparak süreç hakkında bilgi verdiği oturum KTÖS adına Emel Tel ve Fransa’dan FNEC FP-FO adına Jacques Paris’in konuşmalarıyla tamamlandı.
“Öğretmenlik mesleğinin statüsü ve öğretmenlik meslek kanunlarının ülkelerde uygulanma biçimleri” konulu ikinci oturum Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreterimiz Özgür Bozdoğan’ın Öğretmenlik Meslek Kanunu konusundaki sunumuyla başladı. Oturumda, KTOEOS adına Selma Eylem, Fransa’dan SNESUP-FSU adına Xavier Lambert ve FNEC FP-FO adına Ceale Kohler, Yunanistan’dan OLME adına Panayota Ioannidu, ABD’den NEA adına George Sheridan, Yunanistan’dan DOE adına Zisiz Kapranos ve İngiltere NASUWT’dan Russel Walters ülkelerindeki durumu anlattı.
Akademik Özgürlük ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği de Sempozyumda Ele Alındı
Sempozyumun ikinci günü “yükseköğretim alanında yaşanan sorunlar ve mücadele olanakları” konulu oturumla başladı.
Eğitim Sen Ankara 5 No’lu Şube Başkanı Meltem Kayıran’ın OHAL sürecinde akademide yaşananlarla ilgili sunum yaptığı oturumda, İngiltere UCU’dan ve aynı zamanda ETUCE Yükseköğretim Komite Üyesi Robert Copeland, Fransa WFSW (Dünya Bilim Emekçileri Federasyonu) Başkanı Jean Paul Laine, Fransa SNESUP-FSU’dan Xavier Lambert, DAU-SEN’den Nurcan Gündüz ve Hanife Aliefendioğlu birer konuşma yaptı.
Sempozyumun “8 Mart arifesinde toplumsal cinsiyet eşitliği ve eğitim sendikaları”konulu son oturumu Merkez Kadın Sekreterimiz Derya Yulcu’nun Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği hakkındaki sunumla başladı. Oturum, Almanya GEW’den Birgit Koch, Dareen Siebernik ve Canan Demirci ile KKTC KTOS’dan Emel Tel ve Yunanistan DOE’den Evangelia Dinopulu’nun konuşma ve sunumlarıyla tamamlandı.
Mücadele Kadınları Birleştirir, Kadınlar Dünyayı Özgürleştirir!
Değerli Basın Emekçileri,
Sevgili Kadınlar
Bize baskı, sömürü ve şiddet dışında bir şey vaat etmeyen ataerkil kapitalist sisteme karşı tarihimizden aldığımız gücümüzle bu 8 Mart' ta yine alanlarda olacağız! Çünkü adil, eşit ve özgür bir yaşamın biz kadınların mücadelesi ile kurulabileceğinin farkındayız.
Ülkemizde ve dünyada küresel sermayenin ortaklığında, cinsiyetçi iktidarlar eliyle yürütülen politikalar emeğimiz üzerinde kurulan sömürüyü her geçen gün daha da arttırıyor. Haklarımız ve kazanımlarımız tehdit altında. Yaşamlarımızı ve bedenimizi sürekli denetim altında tutarak eril zihniyetlerinde tahayyül ettikleri geleceği yeniden üretmemizi istiyorlar.
Esnek, kuralsız, güvencesiz, kayıt dışı ve düşük ücretlerle sömürülmeye, ekonomik krizle birlikte daha fazla yoksullaşmaya, çalışma yaşamının ayrılmaz parçası haline getirilmiş baskı, şiddet ve mobbinge, kreşleri kapatıp kadınlara yüklenmeye çalışılan bakım hizmetleri nedeniyle ücretli işlerde çalışmamızı engelleyen politikalara karşı durmaya, ev içerisinde görünmez kılınıp değersizleştirilen emeğimize sahip çıkarak mücadelemizi yürütüyoruz.
Kamusal alanları, kentlerimizi ve yaşam alanlarımızı daraltarak bizi eve hapsetmeye çalışanlara, bizi babayla, kocayla, aileyle tanımlayanlara, işsiz bırakarak itaate zorlayanlara karşı örgütlü kimliğimize ve sendikalaşma hakkımıza sahip çıkıyoruz. Mücadelemizi fabrika önünde yüzlerce gündür direnen Flormar işçisi kadınlar başta olmak üzere Cargill' de, Real' de ,Tariş' te ve daha bir çok yerde direnen işçi kadınların mücadelesiyle buluşturmaya devam ediyoruz.
Ceza kanunu ve Medeni kanunda bin bir emek ve mücadeleyle elde ettiğimiz kazanımlarımızın geriletilmesine, nafaka düzenlenmesini ve 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi yasasını aileyi dağıttığı, erkeği mağdur ettiği gerekçesiyle değiştirmek isteyenlere, haksız tahrik indirimlerine hız kesmeden devam eden eril yargı mekanizmasına ve yaşam tarzı bahanesiyle kadın cinayetlerini meşru gösterenlere karşı var gücümüzle mücadele etmeye kararlıyız
Kamudan başlanarak yaşamın dinselleştirilmesine karşı laik seküler yaşamdan yana tarafız. Ensar’a, Türgev'e bel bağlayıp dinci tarikatlarla protokol yapanlara karşı bilimsel, laik, nitelikli, anadilinde eğitim ve kamu hizmeti talebimizden vazgeçmeyeceğiz. Çocuk istismarında rıza aranmasına, istismarcıların aklanmasına, erken yaşta evliliklerin önünün açılmasına, Çocuklarımızın geleceğini çalınmasına asla izin vermeyeceğiz.
Halkları düşmanlaştıran, kutuplaştırıcı, ayrımcı politikaların ve savaşın gölgesinde yaşamlarımızın yok edilmesine, savaştan, yoksulluktan kaçan mülteci kadınların uğradığı katmerli sömürüye ve şiddete, bizi her geçen gün daha da yoksullaştıran, yaşam koşullarımızı zorlaştıran ekonomik krizdeki sorumluluklarını mermi fiyatlarıyla örtbas etmek isteyen militarist söylemlere, kendi gibi düşünmeyen herkesi vatan haini gören ve hedef gösterenlere karşı barış içinde yaşam hakkımıza sahip çıkmak için 8 Mart 2019 Cuma Saat:17.00’de Kasım Gülek Köprüsünden başlayacak olan yürüyüşlü mitingimize tüm kadınların katılımını bekliyoruz.
Yaşamın yarısıyken yok sayılmayı reddediyoruz! Dünyanın dört bir yanında alanlardan, meydanlardan, sokaklardan, evden, okuldan, işten, her yerden sesleniyoruz: Eşit ve özgür bir yaşamı kuruncaya dek mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. VARDIK, VARIZ, VAROLACAĞIZ!
Biz haklıyız, Biz kazanacağız!
Yaşasın Kadın Dayanışması!
Yaşasın 8 Mart!
KESK Adana Şubeler Platformu adına
Seçil SÖNMEZ
Eğitim Sen Adan Şube Kadın Sekreteri
Örgütlenme Çalışmalarımız Devam Ediyor!
Çukurova Üniversitesi Personelleri Salim Sezgin, Veysel Er ve Ziya Güleç emek ve demokrasi mücadelemizi takdir ettiği ve bu mücadelenin içinde yer almak istediklerini belirterek sendikamıza üye olmuşlardır.
KHK Çalışma Hakkının İhlali SİVİL ÖLÜM
KHK Çalışma Hakkının İhlali SİVİL ÖLÜM konulu panel 26 Ocak Cumartesi günü Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezinde CHP Milletvekili Sezgin TANRIKULU ve HDP Milletveki Ömer Faruk GERGERLIOĞLU'nun katılımıyla gerçeklestirildi.
Başsağlığı
Celalettin Sayhan Ilkokulunda üyemiz Cavit MİRİLİ vefat etmiştir. Başta ailesi, dostları olmak üzere tüm eğitim ve bilim emekçilerine başsağlığı diliyoruz.
Şube Yürütme Kurulu
Taziye adresi Mahfesığmaz Mahallesi, 79147. Sk. No:3, 01170 Çukurova/Adana
Katledilişinin 12. Yılında Hrant Dink’i Özlemle Anıyoruz! Faşizme İnat Buradayız Ahparig!
Tüm katliamlara, 1915’in büyük acılarına, sürgünlere, yıkımlara rağmen, halkların eşitliğine ve kardeşliğine inanan, eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesine hayatını adayan Hrant Dink, 12 yıl önce bugün katledildi, aramızdan alındı!
Hrant Dink, bir kaldırım kenarında değil, “yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talipli olan” herkesin sol yanında katledildi! “Hepimiz Ermeniyiz, Hepimiz Hrant Dink’iz” diyerek bu katliamın, zulüm ve zorbalık düzeninin karşısına dikilen milyonlara rağmen, o kaldırımda 12 yıldır yerde duran bizatihi adaletin kendisi oldu!
Ancak bizler biliyoruz ki gerçek adalet er ya da geç tecelli edecek, halkların eşitliğini ve kardeşliğini, demokrasiyi, özgürlüğü bu topraklarda yeniden yeşertecek, muktedirleri yerinden edecektir!
Eğitim Sen olarak “Afedersiniz Ermeni!” nefretine, bu topraklara daha fazla kan ve gözyaşı eken egemenlere, “hukuktan, yargıdan çekinmeyin” talimatlarına, kısacası faşizme inat, bu karanlığı Hrant’a verdiğimiz sözümüzle bozacağız! Eşitlik, özgürlük, barış ve demokrasi bu topraklarda yeşerene kadar aradan yüz yıl da geçse “Buradayız ahparig” diyeceğiz! Hrant’ı unutturmaya çalışanlara inat, faşizme inat Türkiye’nin dört bir yanında sokaklarda, meydanlarda bu katliamı ve ardındakileri teşhir etmeye devam edeceğiz!
Dahası...
2018-2019 eğitim-öğretim yılının ilk yarısı 18 Ocak 2019 tarihinde sona erecek, 920 bin 524’ü resmi eğitim okullarında, 200 bin 701’i de özel okullarda olmak üzere toplam 1 milyon 121 bin 225 öğretmen ve 18 milyona yakın öğrenci yarıyıl tatiline girecektir.
İkili öğretim, niteliksiz eğitim hizmeti, eğitimin özelleştirilmesi, kalabalık sınıflar, karma eğitim karşıtı uygulamalar, taşımalı eğitim, fiziki altyapısı yetersiz okullar, okullarda öğrenciler arasında ve öğretmenlere yönelik şiddetin sürmesi, öğrencilerin MEB eliyle dini cemaat ve vakıfların siyasal istismarına açık hale getirilmesi, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlikte ısrar, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu vb gibi çok sayıda sorun, 2018-2019 eğitim öğretim yılının ilk yarısında öne çıkan başlıklar olmuştur. Bu sorunlara ek olarak, 23 Ekim 2018 tarihinde ‘2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nin açıklanması ile beraber başlayan tartışmalar, önümüzdeki dönem yeni sorunlarımız olacağını da açığa çıkarmıştır. Öğretmenlik meslek kanunu ve okul yöneticiliğinin profesyonelleştirilmesine dönük gündemler 1. yarıyılın okullarda en önemli tartışma başlıklarını oluşturmuştur.
Siyasi iktidarın temsilcileri ve MEB bürokrasisi, yaptıkları açıklamalarda kullandıkları istatistiki veriler ve takip etmesi güç rakamlarla, eğitim alanında “işlerin iyi gittiği” algısını oluşturmaya çalışsa da alandaki gerçeklik farklıdır. 4+4+4 sonrasında zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıktığı iddia edilmesine rağmen, ortalama eğitim süresinin 7,5 yılda kalmış olması dikkat çekicidir. Türkiye’de her dört okuldan birinde ikili eğitim yapılmaktadır. MEB verilerine göre ikili eğitim yapılan okul oranı yüzde 25,71’dir. Yine MEB’in tespitlerine göre, spor salonu bulunan okul oranı sadece yüzde 13’tür ve okulların yüzde 87’sinde spor salonu yoktur. Kütüphanesi olmayan okul oranı yüzde 61; çok amaçlı salonu olmayan okulların oranı yüzde 62’dir.
Türkiye’de eğitim sistemi uzun süredir ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakılırken, eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikalarında ısrar, 2018-2019 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yapılan düzenlemeler ve fiili uygulamalarla sürdürülmüştür. Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar ve eğitim alanında hayata geçirilen ‘piyasacı’ ve ‘dini eğitim’ merkezli uygulamalar, başta öğrenciler olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve veliler olmak üzere, toplumun geniş kesimlerini etkilemiştir.
Eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen sorunlar her ne kadar görmezden gelinmeye çalışılsa da, eğitim sorunu halkın en temel gündemini oluşturmayı sürdürmektedir. Çocuklar eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamakta, çocuk yaşta evlenmenin önüne geçen adımlar atılmamaktadır. Yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere, kız çocukları, kırsal kesimde yaşayan çocuklar; eğitim hakkından eşit koşullarda ve parasız olarak yararlanamamaktadır. Bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler, anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar iktidarın çözmek bir yana daha da derinleştirdiği temel sorunlar olarak dikkat çekmektedir.
Bugün eğitim sistemimiz toplumsal cinsiyet eşitliğinden oldukça uzak ve giderek dinsel içerikler kazanan muhafazakâr egemen ideolojinin denetimi altındadır. Siyasi iktidar, tüm gücüyle eğitim sistemini kendi ideolojik-siyasal hedeflerine uygun olarak biçimlendirmektedir. Toplumsal yaşamın her alanında görülen cinsiyetçilik ve cinsiyetçi uygulamaların en yoğun görüldüğü alanların başında eğitim gelmektedir. Geçtiğimiz dönemde cinsiyetçilik ve cins ayrımcı uygulamaların okullarda etkili şekilde üretilmeye devam ettiği görülmüştür. Geleneksel cinsiyet rolleri aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde çocuklara aktarılmaya çalışılmaktadır. Toplumsal cinsiyet kalıplarını yıkmada önemli bir yere sahip olan eğitim sisteminin demokratikleşmesi ve cinsiyetçilikten arındırılması eğitim emekçilerinin öncelikli mücadele hedefi olmayı sürdürmektedir.
Eğitim programlarında ve ders kitaplarında ülkedeki etnik, dilsel, kültürel ve inanç çeşitlilik neredeyse hiç yansıtılmamaktadır. Eğitim sisteminde ve toplumsal yaşamda benimsenen tekçi anlayış, farklı inanç, kimlik ve mezhepleri yok saymayı ısrarla sürdürmektedir. Türkiye’nin laik, bilimsel eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusundaki olumsuz sicili aynen devam etmektedir.
Türkiye’de çocuk işçiliği kalıcı ve toplumsal bir sorun olmayı sürdürmektedir. 2018 yılının Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı ilan edilmesine karşın çocuk işçiliğini denetleme konusunda etkili bir politika yürütülmediği açıkça görülmektedir. Çocukların eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanması için hiçbir somut adım atılmazken, çocuk işçiler sorununun sürmesi, okullarda, cemaat yurtlarında ve kurslarda çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddetin artışını eğitim sisteminde yaşanan sorunlardan ayrı değerlendirmek mümkün değildir. Türkiye’de çeşitli nedenlerle eğitime erişimde, kız çocukları, mülteci çocuklar, anadili Türkçe olmayan çocuklar, LGBTİ+’lar, engelli çocuklar ve geçici koruma altındaki çocukların dezavantajları günden güne artarak devam etmektedir.
Türkiye’de milyonlarca çocuk ve gencin eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanmasını engelleyen, eğitimi kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda alt-üst etmek için yıllardır çalışanların ülkeyi ve eğitim sistemini getirdiği nokta içler acısıdır.
"Mesleki ve Teknik Eğitimde Öğretmenlerin Sorunları ve Çözüm Önerileri" 12 Ocak 2019 Cumartesi Saat:14.00'de Şube binamızda gerçekleştireceğimiz toplantıya Meslek liselerinde görev yapan meslek dersi öğretmeni arkadaşlarımızın katılımını bekliyoruz.