egitimsen
Özgür Eğitim Özgür Öğretmen Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezinde 5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününde düzenlediğimiz etkinlikte Şube Başkanı Seçil SÖNMEZ'in açılış konuşmasının ardından KHK ile ihraç olan üyemiz Duygu ŞAHLAR'ın "Bi'şey Anlatıcam Eeee Kurtulduk mu?" oyununu sergiledi ve etkinlik sonunda emekli olan üyelerimize plaketleri verildi.
Örgütlenme Çalışmalarımız Devam Ediyor!
Karşıyaka Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde öğretmen Serhat MAVRUK, emek ve demokrasi mücadelemizi takdir ettiği ve bu mücadelenin içinde yer almak istediğini belirterek sendikamıza üye olmuştur.
İşe Giriş/Periyodik Muayene Formu
Milli Eğitim Bakanlığı Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün "Çalışanların sağlık gözetimi" konulu 13.09.2017 gün ve 13743047 sayılı yazısında okul ve kurumlarda her çalışan için İşe Giriş/Periyodik Muayene Formu düzenlenmesi ve bu formların özlük dosyasında saklanması belirtilmektedir. Bu form uyarınca düzenlenecek sağlık raporlarının 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası uyarınca işyeri hekimince düzenlenmesi, 50 'den az çalışanı olan ve az tehlikeli işyerleri için ise aile hekimleri ve kamu hizmet sunucuları tarafından düzenlenmesi gerekmektedir. Söz konusu formda yer alan bilgilerin gizli tutulacağı anılan yasanın 16/5 maddesinde yer almaktadır. Anılan yasa hükmüne aykırı davranılması halinde 5237 sayılı ceza yasasının 134., 135., 136. ve 138.maddeleri uyarınca ilgililerin cezalandırılması ve bu suçların görev nedeniyle işlenmesi halinde de cezaların ağırlaştırılacağı kurala bağlanmıştır.
Bu bağlamda İşe Giriş/Periyodik Muayene Formu düzenlenmesinde çalışanların sağlık durumlarıyla ilgili bilgi vermesinde hukuken bir sakınca yoktur, 6331 sayılı yasanın bir gereğidir. Hukuksal güvencelere rağmen kişisel verilerin parçası olan sağlık verilerini hukuka aykırı olarak kullanan, ifşa eden ilgililer hakkında da yasal yollara başvuru hakkı vardır.
Gereğini bilgilerinize sunar, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Şube Yürütme Kurulu
10 Ekim anKARA #anma
10 Ekim Ankara katliamının 2.yılı nedeniyle yapılacak ziyaret ve etkinik programı aşağıda belirtilmiştir.
- 6 ve 7 ekim tarihlerinde Kozan, Urfa,Adıyaman,Malatya,Siir
- 8 ekim tarihinde Ereğli ve Karaman da bulunan mezar ve aileler ziyaret edilecektir.
- 10 Ekim günü saat 10.00 da Adana Gar önünde basın açıklaması, aynı gün saat 18.00 de Seyhan Belediyesi Barış Anıtı önünde anma etkinliği yapılacaktır.
Not: Mezar ziyaretlerine katılmak isteyen arkadaşların en geç 4 ekim tarihine kadar isimlerini yazdırmaları rica olunur.
Eğitim Sen, ÇYDD VE CHP'nın ortak düzenlediği ''Laik Yaşam-Eğitim, Bilim ve Aydınlanma'' paneli; CHP PM Üyesi Gaye Usluer, Eğitim Sen Genel Bşk. Feray Aytekin Aydoğan, ÇYDD Genel Bşk.Yrd. Gülsün Kaya'nın konuşmacı olarak katıldığı panel Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür merkezinde gerçekleştirildi.
ADANA – Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana İl Örgütü, Eğitim Sen Adana Şubesi ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Çukurova Şubesi tarafından düzenlenen Laik Yaşam-Eğitim, Bilim ve Aydınlanma Paneli’nde laiklik ilkesinin eğitim başta olmak üzere toplumsal yaşamdaki önemi masaya yatırıldı.
“LAİKLİĞİ HEDEF ALANLARIN HEDEFİ TOPLUMSAL BİRLİĞİ, BÜTÜNLÜĞÜ ORTADAN KALDIRMAK”
Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’ndeki dün gerçekleştirilen panelin açış konuşmasını yapan CHP Adana İl Başkanı Ayhan Barut, laikliği hedef alan gerici zihniyetin hedefinin toplumsal birliği, bütünlüğü ortadan kaldırmak olduğunu belirtti. Barut, “Laiklik ilkesiyle devletin, din ve mezhep ayrımı gözetmemesi sağlandığı gibi, devlet kurumlarıyla din kurumları birbirinden ayrılmış ve devlet yönetiminin din kurallarına bağlı olmaması da sağlanmıştır” dedi.
“DEVLET POLİTİKALARI DİNSEL ÖĞELERDEN ARINDIRILMALI”
Laikliğin, herkes için din, mezhep, düşünce ve vicdan özgürlü, herkesin din ve inançlarında her türlü baskıdan uzak olarak yaşayabilmesinin yasal teminatı olduğunun altını çizen Barut, “Laiklik ilkesi, akılcı ve bilimsel yaklaşımın ayrılmaz bir parçasıdır. Laiklik olmadan akılcı yaklaşımdan söz etmek olanaklı olmadığı gibi, çağdaş bir uygarlık hedefine ulaşılması da mümkün değildir. Bugün de yapmamız gereken laiklik ilkesine sarılmak, toplumsal yaşamın her alanında laikliği egemen kılmak, tüm devlet politikalarını dinsel öğelerden arındırmaktır” diye konuştu.
GÜLMEN VE ÖZAKÇA’YA SELAM, SAYLAN’A ANMA
Panelin kolaylaştırıcısı Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Seçil Sönmez, KHK ile ihraç edilen ve işlerine geri dönmek için açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın mücadelesini selamlayıp, laik değerlere sahip çıkıp, çağdaş bir nesil oluşturulması için mücadele ederken gerici zihniyetlerin hedefi olan ÇYDD kurucu Genel Başkanı Türkan Saylan’ı da andı.
“LAİK EĞİTİM VE LAİK YAŞAM MÜCADELESİNDEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Laik eğitim ve laik yaşam olmadığı sürece ülkelerin dinciliğe, din kalkanı arkasında bağnazlaşmaya devam edeceğini dile getiren Sönmez, “AKP hükümetinin de son 15 yılda yapmak istediği de tamamen budur. Eğitim Sen ve demokratik kitle örgütleri üzerine gelmesindeki ana neden de budur. Laik eğitim ve yaşam konusundaki mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Laik, bilimsel, demokratik eğitim haklarını insanların alana kadar mücadelemizi devam ettireceğiz” şeklinde konuştu.
“15 YILDA EĞİTİMİ YERLE BİR ETTİLER”
Laikliğin aydınlanmanın temel koşulu olduğunu dile getiren CHP PM Üyesi Prof. Dr. Gaye Usluer, “Laiklik olmadan ne adaletten, he hukukun üstünlüğünden, ne de bilimsellikten bahsedebiliriz” dedi. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın “Eğitimde çağ atladık” sözlerini anımsatan Prof. Dr. Usluer, “Geriye doğru atlanan bir çağ, geriye doğru götürülmek istenen bir eğitim sistemi var ve veliler, öğrenciler, öğretmenler yani herkes kaygılı. 15 yılda eğitimi yerle bir ettiler” diye konuştu.
“ÖĞRENCİLER TEOG YÜZÜNDEN İNTİHAR EDERKEN NEREDEYDİNİZ?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu TEOG ne yahu” şeklindeki sözlerini de değerlendiren Prof. Dr. Usluer, “SBS’nin yerine TEOG’u getiren sizdiniz. Peki, öğrenciler TEOG yüzünden intihar ederken neredeydiniz. Bütün başarıyı öğrencilerin okullara dağılımını TEOG’a indirgerken neredeydiniz?” şeklinde konuştu. AKP iktidarının eğitim sistemini “paran kadar eğitim” durumuna getirdiğini belirten Prof. Dr. Usluer, okulların sıradanlaştırıldığını, öğretmenlerin mutsuz hale getirildiğini, nitelikli okulların niteliksizleştirildiğini ve çoğunun da imam hatipleştirildiğini, eğitimde fırsat eşitliğinin ortadan kaldırıldığını kaydetti. Alevi yurttaşların Muharrem ayında oruç tuttuğunu dile getiren Prof. Dr. Usluer, Alevilerin yaşanan kayıptan kazanmayı ve örgütlenmeyi muhabbet ettiklerini, yaşanan Kerbela’lardan ders çıkarmaya çalıştıklarını vurguladı. Prof.Dr. Usluer, “Bugün Kerbela okulda. Hep birlikte yeniden lâik, bilimsel ve demokratik eğitimi getirmek bizlerin borcu” dedi.
“MİLLİ EĞİTİM TOPTAN VAKIFLARA DEVREDİLMEYE ÇALIŞILIYOR”
ÇYDD Genel Başkan Yardımcısı Gülsün Kaya ise, hiçbir şeyin rastlantı olmadığını söyledi. Her şeyin bir plan dahilinde adım adım yaşama geçirildiğini savlayan Kaya, Milli Eğitimin toptan vakıflara devredilmeye çalışıldığını ifade etti. Kaya, “Artık cami-okul ayırımı ortadan kaldırılıyor” ifadelerini kullandı. Laikliğin olabilmesi için bireyler din ve vicdan özgürlüğüne sahip olması gerektiğine işaret eden Kaya, laikliğin bugün olmadığının bu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden belli olduğunu vurguladı. Kaya, “AİHM kararlarına rağmen bu ders okullarda okutulmaya devam ediyor. Ben bir süre sonra kalkacağını, kaldırılacağını düşünüyorum. O zaman da ‘Bütün dersler zaten din kültürü ve ahlak bilgisi dersi oldu. Açık olarak da AİHM kararlarına uyuyoruz, biz hukuktan yanayız. Kaldıralım bu din kültürü ve ahlak bilgisi dersini’ diyecekler. Onu fersah fersah aştı çünkü artık sosyal bilgiler ders kitabı” şeklinde konuştu.
“OKULLAR İMAM HATİPLEŞTİRİLDİ”
Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan ise 2012 yılının Milli Eğitimde tarihi bir evre olduğunu dikkati çekti ve öğretmenler olarak son beş yılda yaşadıklarını anlattı. Bugün açılan imam hatip liseleri ve orta okullarının yanı sıra, diğer okulların bazılarında da imam hatip sınıflarının bulunduğunu belirten Aydoğan, “Okullar imam hatipleştirildi” diye konuştu. Mevcut müfredat 4+4+4 sisteminin müfredatı olduğunu ve bütün dersler değerler sistemi üzerine inşa edildiğini aktaran Aydoğan, “Değerler sistemine baktığımızda gördüklerimiz, dua, şükür, kanaat, ibadet vb. Cumhuriyetle yönetildiğimizi düşünüyoruz ama Cumhuriyet yok, laik bir ülke olduğumuz yasalarımızda var ama değerler içerisinde laiklik, demokrasi, barış, eşitlik, kadın hakları, insan hakları, çocuk hakları yok. Yani bizim memleketimize dair hiçbir değer, evrensel hiçbir değer yok” ifadelerini kullandı.
5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü "Öğretmenlere değer ver, Haklarını geliştir!" konulu etkinlikte üyemiz Duygu ŞAHLAR'ın "Bi'şey Anlatıcam Eeee Kurtulduk mu?" konulu tiyatrosu ve kokteyl düzenlenecektir. Katılımınızı bekliyoruz.
Adana Sağlık Emekçileri Sendikası, Adana Tabip odası ve halkın katılımıyla Adana Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesinin kapatılmaması için yapılan eyleme destek olduk.
HASTANE HALKINDIR KAPATILMAZ HASTANEMİZİ GERİ İSTİYORUZ
Adana da 1550 yataklı Adana Şehir Hastanesi 18.09.2017 pazartesi günü hasta kabulüne başlayarak açıldı. Bu hastanenin açılması ile Adana Kamu Hastanelerine bağlı bazı hastaneler tamamen kapanırken, bazılarında yatak ve personel sayısı azaltıldı, zamanla onlar da kapanacak. Bugün bahçesinde bulunduğumuz hastane Adana’nın en eski hastanesidir, bir çok deprem geçirmesine rağmen zarar görmemiş ve halen sapasağlamdır. Deprem bahanesiyle boşaltılması ve kapatılması gerçeğe uygun bir iddia değildir.1972 yıllarında bir dönem kapatılmış, belli tadilatlardan geçtikten sonra 1978 yılında 150 yataklı Doğum ve Çocuk Hastanesi olarak hizmete yeniden açılmıştır. 2009 da ise, SSK ya ait 250 yataklı Marsa Doğum ve Çocuk hastanesi ile tek başhekimlik altında birleştirilerek iki hastane toplamda 400 yatakla düne kadar hizmet vermiştir. Hastane toplamda 90-100 uzman doktor, ebe, hemşire diğer sağlık personeli ve idari personel, yaklaşık 800 kişi ve de yüzlerce sözleşmeli taşeron güvencesiz işçi ile hizmet vermekteydi. Altı adet ameliyathane odası, on adet doğum odası, yirmi yoğun bakım ünitesi ile otuz dört adet USG, iki mamografi cihazı, elli adet bebek küvezi ile halka sağlık hizmeti sunmaya çalışmakta idi. Bugün bu yüzeli yataklı hastane tam manası ile kapatılıyor iki yüz elli yataklı Marsa Doğum Hastanesi Seyhan devlet hastanesine( Aşkın Tüfekçi hastanesine) bağlı olarak yüz elli yatakla devam edeceği söylense de inandırıcı gelmiyor, zaman içinde o da kapanacak.
Sağlıkta önemli olan, sağlığın ücretsiz, eşit, kaliteli, nitelikli ulaşılabilir olmasıdır. Bundan sonra hizmeti on km mesafede Adana Şehir Hastanesinden alacağız. Bu bölgenin insanları dar gelirli ve ciddi geçim sıkıntısı içinde olan yurttaşlardır, ulaşım giderini nasıl karşılayacak, hastalarını nasıl hastaneye yetiştirecek, yatan hastalarının ziyaretine nasıl gidecek ??? soruları kamuyu ve idareyi ilgilendiren, yanıt ve çözüm bulunması gereken sorulardır.
Mevcut durumda bu bölgenin insanı, en yakın özel sağlık kurumuna giderek katkı-katılım payı ödeyecek, sağlığı özel merkezin vicdanına kalacak, yada parası olmayan tedavi edilemeyecektir. Çocuk hastanesinin arazisi şirkete verilecek buraya AVM ler yapılacaktır.
Bu hastane yalnız hastalara hizmet vermekle kalmayıp, içinde ve dışında birçok insanın ekmek kazandığı yerdi. Küçük medikal şirketler, işçi çalıştıran yüklenici firmalar, kantinciler bunların hepsinin işi elinden alınmış oldu. Ayrıca hastane etrafında lokantası, bakkalı, eczanesi, dolmuşçuları vs esnafı hastane yakınında ev tutan hastane çalışanlarının çekilmesi ile kirada evi olanlar kısacası hepimiz kaybediyoruz en önemlisi sağlığımızı kaybediyoruz.
Ülkemiz kaybediyor…Erzurum da 1300 yataklı tam donanımlı hastaneyi devlet klasik ihale ile 193.5 milyon tl ye yaptırdı bu gün bizim 1550 yataklı Adana şehir hastanesi kamu özel ortaklığı ile Rönasans şirketi ile ortaklık kurarak yaptırıldı yıllık kirası, yıllık döviz ve enflasyona göre güncelleştirmek şartıyla devlet ortağı şirkete 28 yıl kira ödeyecek. Bu yıl yıllık ödenecek kira 202 milyon tl 28 yıl sonra toplam 5.5 milyar tl olacağı söyleniyor. Bunun dışında laboratuvar, görüntüleme, kantin, temizlik, yemek, otopark, bilgi işlem, oteller, eczaneler avm ler 20 civarın da işin işletilmesi şirketin. yapılan tüm işlemlerin hasta yataklarının %70 i garanti binanın arazisi devletten bedava kapanacak hastanelerin arazisi bedava şirketin olacak ADANA şehir hastanesi ile Erzurum devlet hastanesi arasın da ki farkı siz düşünün. Sonuçta devletin girdiği bu masraflar sağlığımızı ipotek altına almıştır. Bunun masrafını halkımız ödeyecek her yurttaş borçlanmıştır. Yurttaşlar hiç Şehir Hastanelerine gitmese de vergilere sağlık
primlerine sağlıktaki katkı ve katılım paylarına yapılacak zamlarla ödeyecek sağlık paralı hale geldi özeleşiyor piyasaya açılıyor tekelleşiyor paran kadar sağlık olacak insanlar hastalansın ki hastaneler kazansın
Biz diyoruz ki sağlık ücretsiz eşit ulaşılabilir kaliteli nitelikli kamusal olsun. Katkı katılım payı sağlık primi olmasın ödediğimiz vergiler yeter. Önemli olan insanları hastalandırmamak onun için de devlet koruyucu hekimliğine önem vermelidir. Şehir hastaneleri sağlık bakanlığının olsun kaçılınılmaz olan hastalıklarımızın tedavi için de tek devasa 1500 yataklı şehir hastaneleri yerine kenttin belli yerlerine dünya araştırmalarının da önerdiği gibi 200- 600 yataklı hastaneler yapılmalı sağlık ocağı sevk sistemi çalıştırılmalıdır ( isterlerse olur inandırıcı olmasa da Çukurova devlet hastanesi Çukurova da Demirel bulvarın da 250 yataklı Seyhan devlet hastanesi hastaneler kavşağın da 250 yataklı marsa hastanesi 150 yataklı yeni valilik yanı butik hastane olarak hizmet verecek deniyor) dilerim Adana nın güneyine de belli yerlere yaptırılır valimizin sözü olan Adana devlet hastanesi nin yerine 100 yataklı hastane yeşil obaya 100 yataklı hastane yaptırılacağı dilerim kısa zaman da yapılır bu kapatılan çocuk hastanesi yerine de 200-400 yataklı kadın doğum ve çocuk hastanesi yaptırılmalıdır.
Hizmet sunan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri de halkımız dan farklı değildir insanca yaşayacak ücret alamamakta ücretleri belirsizdir çalışma koşulları belirsizdir iş güvencesi olacak mı ? güvencesiz sözleşmeli taşeron çalışacaklar çalışacakları yer belirsizdir il içinde kalacak mı? Onlar da iş güvencesi ücret güvencesi mekan güvencesi can güvencesi ulaşım kreş istiyor
Hizmet alan halkımız ve hizmet sunanlar beraberce mücadele ederek kazanacaktır
MUZZAFFER YÜKSEL
Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri sendikası
Adana şube başkanı
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bugüne kadar eğitim alanına yönelik yaptığı yasal değişiklikler ve pratik uygulamalar ile eğitim sisteminde içinden çıkılmaz sorunlar yaratmıştır. MEB’in bu konudaki son adımı, Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliğini değiştirerek, içerik bakımından skandal sayılabilecek bir hale getirmiştir.
MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’in yönetmelik değişikliği ile ilgili yapmış olduğu talihsiz açıklamalar, okul iklimine yabancı bakanlık bürokratlarının alana ne kadar uzak olduklarını bir kez daha göstermiştir. PDR yönetmeliğinde yapılmak istendiği gibi, masa başında alanın uzmanları ve uygulayıcılar yerine bürokratlarca yapılan planlama ve hesaplamaların gerçek yaşamda hiçbir karşılığı bulunmamaktadır.
Eğitimin niteliğini doğrudan etkileyecek olan böylesine önemli bir konuda alanında uzman bilim insanlarından, sorunun muhatabı olan rehber öğretmenlerden, eğitim sendikalarından hiçbir görüş ve öneri alınmadan yapılan değişikliklerle, rehber öğretmenlere yönelik nöbet, sınav gözetmenliği, ders/etüt görevleri, haftada 40 saat çalışma zorunluluğu vb gibi eğitimde rehberlik ilkelerine temelden çelişen adımlar atılmak istenmektedir.
MEB’in benzer pek çok konuda olduğu gibi, Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliğinde, böylesine önemli bir alanın en temel özelliklerini göz ardı ederek yapmaya çalıştığı değişiklikler, giderek bozulan okul iklimini olumsuz etkileyecek, eğitim sisteminde ileriye değil, geriye doğru gidişi kaçınılmaz olarak hızlandıracaktır.
MEB tarafından adeta bir oldubittiye getirilerek yayınlanmak istenen yönetmenliğin adı değiştirilerek sadece “Rehberlik Yönetmeliği” yapılmış, “Psikolojik Danışma” ibaresi kaldırılmıştır. Bu durumun MEB tarafından alan dışı öğretmen atamalarının önünü açmak amacıyla yapıldığı açıktır. Rehber Öğretmenin en önemli özelliği psikolojik danışma yapabilecek nitelik ve yeterliliğe sahip olmalarıdır. Alan dışı atamalarda en çok karşı çıkılan nokta, alan dışı atamalar nedeniyle zaten sorunlu hale gelen rehberlik hizmetlerinin niteliği daha da düşecek olmasıdır.
Son yıllarda artış gösteren öğrencilere yönelik istismar ve ihmallerin ortaya çıkarılmasında rehber öğretmenlerin önemli bir rolünün olduğu açıktır. Bunun temel nedeni, rehber öğretmenlerin öğrencilerle kurdukları iletişim becerileri, karşılıklı anlayış, rehber öğretmen ile öğrencinin koşulsuz kabul, empati, güven ve saygı çerçevesinde ilişki kurabilmesidir. Böylesine önemli ve hassas bir görevi yerine getiren rehber öğretmenlerin 08.00-17.00 mesaiye zorlanması, boş derse girmesi, nöbet, etüt gibi yaptıkları iş ile çelişen görevler verilmesi, rehber öğretmenlerle öğrencileri arasındaki ilişkiyi, dolayısıyla rehberlik hizmetlerinin temel işlevini olumsuz yönde değiştirecek özellikle göstermektedir.
MEB bünyesindeki öğretmenlerin haftalık mesaisi 30 saat iken, rehber öğretmenlere angarya görevler yüklenerek çalışma saatleri 40 saat yapılmak istenmektedir. Bu durumda fazladan eklenen 10 saatin karşılığı olan ücret ve diğer hakların nasıl karşılanacağı belli olmadığı gibi, söz konusu düzenlemenin başta anayasa olmak üzere, ilgili yasaların eşitlik ilkelerine aykırı olduğu açıktır. Rehber Öğretmen öğrenciler okuldan ayrıldıktan sonra da okulda tutulmak istenmektedir. Bu durum eğitimde giderek yaygınlaşan angarya çalışma uygulamalarının daha da artmasına neden olacaktır.
Rehber öğretmenlerin diğer öğretmenlerden farklı olarak haftada 40 saat çalışmaya zorlanması, pek çok yönden zor ve ağır bir görevi yerine getirmeye çalışan rehber öğretmenlerin görevlerini sağlıklı bir şekilde yapmalarını imkansız hale getirecektir.
MEB’in yönetmelik değişikliğinin bu haliyle hayata geçmesi halinde, eğitim sisteminde özel bir yeri olan rehberlik ve psikolojik danışmanlık alanının bugüne kadar oluşan tüm kazanımların ortadan kalkması kaçınılmazdır.
MEB’e çağrımız, eğitim sistemi içinde büyük fedakarlıklarla görevlerini yerine getirmeye çalışan rehber öğretmenlere kulak vermesi, yönetmelik değişikliğinin eğitime ve eğitimin sorunlarına uzak bürokratların değil, doğrudan alanda görev yapan rehber öğretmenlerin ve sendikaların eleştiri ve önerileri doğrultusunda yapılmasıdır.
Eğitim Sen olarak başta rehber öğretmenlerimiz olmak üzere, MEB’in dayatmacı uygulamaları ile karşı karşıya olan rehber öğretmenlerimizin her zaman yanında olduğumuzu belirtiyor, yönetmelik değişikliği ile ilgili sürecin takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz.