egitimsen
NE ASKERİ DARBE, NE SİVİL DARBE, NE OHAL, NE TARİKAT, NE CEMAAT, NE ŞERİAT İSTİYORUZ. TERÖRÜ VE TERÖR ÖRGÜTLERİNİ LANETLİYOR, TAM BAĞIMSIZ, LAİK, DEMOKRATİK, BASKI, ŞİDDET VE TERÖRÜN OLMADIĞI BİR TÜRKİYE’DE YAŞAMAK İÇİN GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRİYORUZ.
TTB, DİSK, KESK ve TMMOB'un öncülüğünde bir araya gelen emek ve demokrasi güçleri, faşizme, darbelere ve OHAL’e karşı umudu, dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmek amacıyla “Emek ve Demokrasi için Güç Birliği” oluşumunu 11 Ağustos 2016 Perşembe günü Ankara’da düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyurmuşlardır.
Bizde 4 örgüt Adana Tabip Odası, DİSK, KESK ve TMMOB olarak Adana’da aşağıda imzaları bulunan emek ve demokrasi güçleri ile birlikte darbelere karşı, emek, barış ve demokrasiye sahip çıktığımızı belirtmek için ortak basın açıklamasını yapmaktayız.
Önceki gün terör; insanların en mutlu günü olan bir düğünde bulunan yurttaşlarımıza yönelmiştir. 51 yurttaşımız yaşamını yitirirken, 100’e yakın vatandaşımız çeşitli şekillerde yaralanmışlardır. Ölen vatandaşlarımızın çoğunluğunun çocuk olması içimizdeki, vicdanımızdaki yarayı, acıyı kat be kat arttırmaktadır. Öncelikle yitirdiğimiz insanlarımıza rahmet, ailelerine ve ülkemize başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz.
Ülkemizin dört bir yanı terör saldırıları ile yangın yerine dönüştürülmüştür. Terör örgütlerinin toplumsal huzur ve barışı, yaşam hakkını hedef alan saldırıları her geçen gün artarak devam etmekte, terörün nerde, ne zaman, ne şekilde karşımıza çıkacağı belirsizliğini korumaya devam etmektedir. Ülkemizde terörü önlemekle görevli olan asker ve poliste artık terörün kaynağı olabilmektedir. Artan terör saldırıları sonucunda kan, gözyaşı, ölümler sıradanlaşmış, kanıksanmış ve günlük yaşamın ayrılmaz parçası haline dönüşmüştür. Artık terör örgütleri çocukları canlı bomba yapacak alçalmışlar ve insanlıktan çıkmışlardır. İnsanlık suçu olan terörü gerçekleştiren tüm terör örgütlenmelerini, terörün her türlüsünü, terörden yarar umanları kınıyoruz, lânetliyoruz.
İnsanın en temel hakkı yaşam hakkıdır. Diğer hak ve özgürlükleri kullanabilmek için yaşam hakkının güvence altında olması, toplumsal huzur ve barış ortamının sağlanması ve asgari koşulların hazırlanması devletin öncelikli görevleri arasındadır. Ancak ülkemizde siyasi iktidar, komşu ülkelerde yaşanan iç sorunlara, o ülkelerin toprak bütünlüğüne ve egemenlik haklarına saygı duyarak yaklaşmak yerine, maceracı, öngörüsüz ve komşuluk hukukuyla bağdaşmayan politikalar izleyerek bölgede yaşanan yangını daha da hızlandırmıştır. Özellikle rejim muhalifi olan çeşitli terör örgütlerinin çeşitli bahanelerle destekleyerek ülkemiz, Ortadoğu bataklığına saplanmıştır.
Siyasi iktidar, her zaman yaptığı gibi sadece katliamı kınamış ancak herhangi bir siyasi sorumluluk üstlenmemiştir. Yine her zaman yaptığı gibi yaşanan katliamlardaki yayın yasağı anlayışını sürdürmüş, toplumun bilgi edinme, haber alma hakkını gasp etmiştir. Yayın yasakları; sadece bu tür olayların üstünün kapanmasına ve unutulup gitmesine neden olmaktadır.
15 Temmuz günü ülkemiz bir darbe girişimine maruz kalmıştır. Düne kadar devletin her kademesinde kolkola girip ülkeyi yönetenler, 15 Temmuz günü ve sonrasında birbirlerine darbe yapmışlardır. Darbenin yapıldığı gün yaptığımız gibi bugünde askeri ve sivil tüm darbe ve darbe girişimlerini kınıyor, lanetliyor, karşısında olduğumuzu net bir şekilde bir kez daha ifade ediyoruz. Anayasal düzene karşı bu kadar ağır girişimde bulunan darbecilerin, onlara destek olanların hak ettikleri en ağır cezaları hukuk devleti içerisinde kalınarak almalarını desteklemekteyiz. Ancak kurunun yanında yaşın yanmamasını, sürek avının devam ettirilmemesini, darbeyle hesaplaşma adı altında ülke demokrasisine, hukuk devletine ve temel hak ve özgürlüklere darbe vurulmamasını da istemekteyiz. Bizler biliyoruz ki darbeler, bir ülkede demokrasiyi ortadan kaldırır, baskı sürecini arttırır, özgürlükleri kısıtlar, tüm muhalif unsurların sesini keser, insan haklarını engeller. Bizler şiddete dönüşmeyen her türlü düşünce ve ifade özgürlüğünün olduğu, kuvvetler ayrılığının hakim olduğu, adaletin herkese hakim kılındığı, toplumsal huzur ve barışın sağlandığı, kurum ve kurallarıyla işleyen bir parlamenter demokrasiden yana olduğumuzu bunun için de laik, demokratik, bağımsız, özgürlükçü bir parlamenter Türkiye Cumhuriyeti için demokrasimize sonuna kadar sahip çıkacağımızı bildiririz.
Karanlık ve zor bir dönemden geçiyoruz. Türkiye, gerici iktidarlar altında emperyalizme bağımlılığın derinleştiği, emeğin sömürüldüğü, özgürlük, demokrasi ve laikliğe yönelik tüm kazanımların yok edildiği bir ülke haline getirildi.
Bugün ülkemiz üzerinde oynanan oyunları aslında biz yıllardır biliyorduk. Şeriatçı, tarikatçı, cemaatlerin devletin tüm birimlerine sızdığını, ele geçirdiklerini ve bunu mevcut iktidarların destekleri ile yaptıklarını da biliyorduk. Bugün aldatıldık deyip af dileyenler dün bu tarikat ve cemaatlerle işbirliği halinde idi. Bu işbirliği sonucunda iktidar düşünce, inanç ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran tekçi, mezhepçi, faşizan ve neo liberal politikaları, özellikle son yıllarda rejim değişikliğini hedefleyen uygulamaları sonucu ülkemiz uçurumun kenarına gelmiş ve nihayet 15 Temmuz darbe girişimine de yol açan tehlikeli bir ortam yaratmıştır. AKP iktidarının eski ortağı olan Fetullah Gülen cemaati cuntasının başını çektiği kanlı darbe girişimi bastırılmıştır. Ancak devletin tüm kademelerini teslim almış olan cemaati de içinde büyüten karanlığın diğer yüzü bugün iktidardaki AKP’dir. Darbenin bastırılması onu da içinde büyüten sistemin değişmesi anlamına gelmiyor. AKP, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlattığı karşı-darbeyle otoriter, baskıcı ve sömürü düzenini sürdürmeye çalışıyor. OHAL yasalarına ve Kanun Hükmünde Kararnamelere dayanarak kırıntısı kalan demokratik hak ve özgürlükleri bütünüyle askıya alıyor. KHK’ler ile kamuda hiçbir gerekçe göstermeksizin başlatılan görevden almalar ve soruşturmalar muhalif kesimlere yönelik baskı, tehdit ve topyekûn bertaraf etmeye dönüşüyor.
Tarihleri darbelerle mücadele içerisinde geçen, birçok bedeller ödeyen emek ve demokrasi güçleri olarak darbe karşıtı tutumumuz dün de bugün de nettir. Biliyoruz ki, bu gidişatı ancak emekten, demokrasiden, laiklikten, barış ve kardeşlikten yana güçlerin mücadelesi durdurabilir. Bu bilinçle ülkemizin geleceğine sahip çıkmak, demokrasiyi, laikliği, bağımsızlığı, barışı, eşitliği, özgürlüğü, adaleti savunmak ve gerçek kılmak için bir araya geliyor, omuz omuza veriyoruz. Aşağıda ortak olarak belirlediğimiz 9 maddeyi imzalamaya ve ortak bir güçbirliği oluşturmaya tüm demokratik kitle örgütlerini davet ediyoruz.
BİZLER;
• Emekçilere yönelik güvencesizleştirme, taşeronlaştırma, yoksullaştırma politikalarına, işçi ve emekçilerin örgütlenme, toplu pazarlık, siyasi hak ve özgürlüklerinin önündeki engellere ve iş cinayetlerine karşı güvenceli çalışmayı ve insanca yaşamı savunmak için,
• OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnameler ile yeni baskı yasalarıyla demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin yok edilmesine, dikta arayışlarına karşı gerçek demokrasiyi savunmak için,
• Gerici, tekçi, otoriter, mezhepçi ideolojinin devlet eliyle toplumu teslim alma çabalarına karşı inanç özgürlüğünü de kapsayan gerçek laiklik mücadelesini büyütmek için,
• İçeride ve dışarıda yürütülen savaş politikalarının durdurulması, Kürt sorunun birlikte ve eşit yaşam temelinde barışçıl, demokratik yol ve yöntemlerle siyasal çözümü için,
• Emperyalizmin ortak geleceğimize karşı bölge ve ülkemizdeki müdahalelerine, faşizme ve darbelere karşı ortak ve birlikte mücadele için,
• Kadın emeği, kimliği, bedeni ve iradesine yönelik her tür eril, faşist ve gerici politikalara karşı kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini yükseltmek için,
• Aleviler başta olmak üzere toplumun tüm inanç gruplarına, kültürel farklılıklara yönelik tekçi, mezhepçi, ayrıştırıcı politikalara ve saldırılara karşı birlikte mücadele etmek için,
• Kentlerimize, doğamıza ve yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için,
• Hangi siyasal görüş, kimlik ve inançtan olursa olsun ezilenlere, emekçilere, gençliğe ve tüm ötekileştirilenlere yönelik her tür saldırı, baskı ve şiddete karşı birlikte durmak için,
Emek, barış ve demokrasiden yana güçler olarak gelecek güzel günlere duyduğumuz inançla umudu, dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmek için yan yana geldiğimizi, omuz omuza verdiğimizi, Emek ve Demokrasi için Güç Birliği’ni oluşturduğumuzu duyuruyoruz.
Eşit, özgür, demokratik bir ortak gelecek için umutluyuz, bir aradayız, kararlıyız!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!
EMEK VE DEMOKRASİ İÇİN GÜÇ BİRLİĞİ
DEVRİMCİ İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU (DİSK)
KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU (KESK)
TÜRK MİMAR VE MÜHENDİS ODALARI BİRLİĞİ (TMMOB)
TÜRK TABİBLERİ BİRLİĞİ (TTB)
DEMOKRATİK BÖLGELER PARTİSİ (DBP)
DEVRİMCİ PARTİ (DP)
EMEK PARTİSİ (EMEP)
EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ (EHP)
EZİLENLERİN SOSYALİST PARTİSİ (ESP)
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ (HDP)
SOSYALİST EMEKÇİLER PARTİSİ (SEP)
SOSYALİST YENİDEN KURULUŞ PARTİSİ (SYKP)
YEŞİLLER VE SOL GELECEK PARTİSİ (YSGP)
HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ (HDK)
HAZİRAN HAREKETİ
HALKEVLERİ
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD)
HACI BEKTAŞ-I VELİ VAKFI
PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEKLERİ (PSAKD)
ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU
DEMOKRATİK ALEVİ DERNEKLERİ (DAD)
ANADOLU DER
Gaziantep’teki Saldırıyı Lanetliyoruz!
Katliamları ile dünyanın her yerini kan gölüne çeviren IŞİD, bu defa caniliğini Gaziantep’te gösterdi. Gaziantep’in Şahinbey ilçesine bağlı Akdere Mahallesi’nde, HDP üyelerinin düğününde gerçekleştirilen canlı bomba saldırısı ile 30 kişinin yaşamını yitirmesine, yüze yakın kişinin de yaralanmasına neden oldu.
Bilinmelidir ki yıllarca Gaziantep’te cirit atan bu canilere dokunmayanlar, demokratik çevrelerin uyarılarını görmezden gelenler, dolayısıyla insanlıktan nasibini almamış çetelerin palazlanmasını sağlayanlar ve savaş politikalarında ısrarcı olanlar da bu katliamdan sorumludur!
10 Ekim katliamının yapılacağı bilgisinin istihbarat kaynaklarında yer aldığı, ancak hiçbir önlem alınmadığı haberlerinin gün yüzüne çıktığı bir ülkede, toplumun hiç de azımsanmayacak bir kesiminin sistematik biçimde katliamların hedefi olması ve her gün siyasi lince maruz kalması, çığırtkanlıkla demokrasinin getirilemeyeceğini de göstermektedir!
Unutulmamalıdır ki gerçek bir demokrasi, farklılıklarımızla birlikte, ancak eşitçe ve özgürce yaşayabilmemizi garanti altına almalıdır! Gerçek bir demokrasi, savaşı değil barışı kendisine kılavuz edinmelidir. Gerçek bir demokrasi, çoğunlukçu değil çoğulcu olmalıdır! Gerçek bir demokraside hükümet kandırılamamalı ve siyasi sorumluluğunun bilincinde olmalıdır!
Eğitim Sen olarak bu katliamı ve ardındaki güçleri lanetliyoruz. Yaşamını yitirenlerin ailelerine ve dostlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Her gün savaş tohumları saçılan bu topraklarda yaşam hakkımızı koruyabilmek ve IŞİD çeteleri ile ardındaki güçlerin amacına ulaşmasını engellemek için emekten, barıştan, eşitlikten, özgürlükten ve gerçek bir demokrasiden yana olan herkesi yan yana gelmeye çağırıyoruz.
Muhalif Basına Yönelik Baskılar Kabul Edilemez!
Darbe girişimini fırsata çeviren siyasi iktidar, OHAL bahanesiyle uzun süredir hedef olarak belirlediği muhalif yayın organlarına yönelmiş ve Özgür Gündem gazetesi hakkında kapatma kararı verilerek operasyonların sadece “darbecilerle” sınırlı olmadığını göstermiştir.
İktidarın havuz medyası dışında yayın yapan gazetelere ve halkın haber alma hakkına yönelik saldırılarının artması, sürecin tüm muhalif kesimlere doğru genişleyen büyük bir “cadı avı”na dönüştüğünü göstermektedir.
Şube yürütme kurulu olarak basın özgürlüğüne yönelik her türlü saldırının, geçmişte olduğu gibi bugün de karşısında olacağımızı; her koşulda özgür basının, halkların kardeşliğinin ve barışın yanında olmaya devam edeceğimizi bir kez daha hatırlatıyor, Özgür Gündem Gazetesi’ne yönelik kapatma kararını, baskını ve basın emekçilerinin gözaltına alınmasını kınamak için Adana temsilciliğini ziyaret ettik
NE ASKERİ DARBE, NE SİVİL DARBE, NE OHAL, NE TARİKAT, NE CEMAAT, NE ŞERİAT,
TAM BAĞIMSIZ, LAİK, DEMOKRATİK TÜRKİYE’DE YAŞAMAK İÇİN GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRİYORUZ
TTB, DİSK, KESK ve TMMOB'un öncülüğünde bir araya gelen emek ve demokrasi güçleri, faşizme, darbelere ve OHAL’e karşı umudu, dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmek amacıyla “Emek ve Demokrasi için Güç Birliği” oluşumunu 11 Ağustos 2016 Perşembe günü Ankara’da düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyurmuşlardır.
Bizde 4 örgüt Adana Tabip Odası, DİSK, KESK ve TMMOB olarak Adana’da aşağıda imzaları bulunan emek ve demokrasi güçleri ile birlikte darbelere karşı, emek, barış ve demokrasiye sahip çıktığımızı belirtmek için ortak basın açıklamasını yapmaktayız. Ve bu emek, barış ve demokrasiden yana olan basın açıklamamıza tüm demokratik kitle örgütlerini davet ediyoruz.
15 Temmuz günü ülkemiz bir darbe girişimine maruz kalmıştır. Düne kadar devletin her kademesinde kol kola girip ülkeyi yönetenler, 15 Temmuz günü ve sonrasında birbirlerine darbe yapmışlardır. Darbenin yapıldığı gün yaptığımız gibi bugünde askeri ve sivil tüm darbe ve darbe girişimlerini kınıyor, lanetliyor, karşısında olduğumuzu net bir şekilde bir kez daha ifade ediyoruz. Anayasal düzene karşı bu kadar ağır girişimde bulunan darbecilerin, onlara destek olanların hak ettikleri en ağır cezaları hukuk devleti içerisinde kalınarak almalarını desteklemekteyiz. Ancak kurunun yanında yaşın yanmamasını, sürek avının devam ettirilmemesini, darbeyle hesaplaşma adı altında ülke demokrasisine, hukuk devletine ve temel hak ve özgürlüklere darbe vurulmamasını da istemekteyiz. Bizler biliyoruz ki darbeler, bir ülkede demokrasiyi ortadan kaldırır, baskı sürecini arttırır, özgürlükleri kısıtlar, tüm muhalif unsurların sesini keser, insan haklarını engeller. Bizler şiddete dönüşmeyen her türlü düşünce ve ifade özgürlüğünün olduğu, kuvvetler ayrılığının hakim olduğu, adaletin herkese hakim kılındığı, toplumsal huzur ve barışın sağlandığı, kurum ve kurallarıyla işleyen bir parlamenter demokrasiden yana olduğumuzu bunun için de laik, demokratik, bağımsız, özgürlükçü bir parlamenter Türkiye Cumhuriyeti için demokrasimize sonuna kadar sahip çıkacağımızı bildiririz.
Karanlık ve zor bir dönemden geçiyoruz. Türkiye, gerici iktidarlar altında emperyalizme bağımlılığın derinleştiği, emeğin sömürüldüğü, özgürlük, demokrasi ve laikliğe yönelik tüm kazanımların yok edildiği bir ülke haline getirildi.
Bugün ülkemiz üzerinde oynanan oyunları aslında biz yıllardır biliyorduk. Şeriatçı, tarikatçı, cemaatlerin devletin tüm birimlerine sızdığını, ele geçirdiklerini ve bunu mevcut iktidarların destekleri ile yaptıklarını da biliyorduk. Bugün aldatıldık deyip af dileyenler dün bu tarikat ve cemaatlerle işbirliği halinde idi. Bu işbirliği sonucunda iktidar düşünce, inanç ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran tekçi, mezhepçi, faşizan ve neo liberal politikaları, özellikle son yıllarda rejim değişikliğini hedefleyen uygulamaları sonucu ülkemiz uçurumun kenarına gelmiş ve nihayet 15 Temmuz darbe girişimine de yol açan tehlikeli bir ortam yaratmıştır. Fetullah Gülen cemaati tarafından girişilen darbe
AKP iktidarının eski ortağı cemaat cuntasının başını çektiği kanlı darbe girişimi bastırıldı. Ancak devletin tüm kademelerini teslim almış olan cemaati de içinde büyüten karanlığın bir yüzü de bugün iktidardaki AKP’dir. Darbenin bastırılması onu da içinde büyüten sistemin değişmesi anlamına gelmiyor. AKP, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlattığı karşı-darbeyle otoriter, baskıcı ve sömürü düzenini sürdürmeye çalışıyor. OHAL yasalarına ve Kanun Hükmünde Kararnamelere dayanarak kırıntısı kalan demokratik hak ve özgürlükleri bütünüyle askıya alıyor. KHK’ler ile kamuda hiçbir gerekçe göstermeksizin başlatılan görevden almalar ve soruşturmalar muhalif kesimlere yönelik baskı, tehdit ve topyekûn bertaraf etmeye dönüşüyor.
Tarihleri darbelerle mücadele içerisinde geçen, birçok bedeller ödeyen emek ve demokrasi güçleri olarak darbe karşıtı tutumumuz dün de bugün de nettir. Biliyoruz ki, bu gidişatı ancak emekten, demokrasiden, laiklikten, barış ve kardeşlikten yana güçlerin mücadelesi durdurabilir. Bu bilinçle ülkemizin geleceğine sahip çıkmak, demokrasiyi, laikliği, bağımsızlığı, barışı, eşitliği, özgürlüğü, adaleti savunmak ve gerçek kılmak için bir araya geliyor, omuz omuza veriyoruz. Aşağıda ortak olarak belirlediğimiz 9 maddeyi imzalamaya ve ortak bir güçbirliği oluşturmaya tüm demokratik kitle örgütlerini davet ediyoruz.
• Emekçilere yönelik güvencesizleştirme, taşeronlaştırma, yoksullaştırma politikalarına, işçi ve emekçilerin örgütlenme, toplu pazarlık, siyasi hak ve özgürlüklerinin önündeki engellere ve iş cinayetlerine karşı güvenceli çalışmayı ve insanca yaşamı savunmak için,
• OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnameler ile yeni baskı yasalarıyla demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin yok edilmesine, dikta arayışlarına karşı gerçek demokrasiyi savunmak için,
• Gerici, tekçi, otoriter, mezhepçi ideolojinin devlet eliyle toplumu teslim alma çabalarına karşı inanç özgürlüğünü de kapsayan gerçek laiklik mücadelesini büyütmek için,
• İçeride ve dışarıda yürütülen savaş politikalarının durdurulması, Kürt sorunun birlikte ve eşit yaşam temelinde barışçıl, demokratik yol ve yöntemlerle siyasal çözümü için,
• Emperyalizmin ortak geleceğimize karşı bölge ve ülkemizdeki müdahalelerine, faşizme ve darbelere karşı ortak ve birlikte mücadele için,
• Kadın emeği, kimliği, bedeni ve iradesine yönelik her tür eril, faşist ve gerici politikalara karşı kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini yükseltmek için,
• Aleviler başta olmak üzere toplumun tüm inanç gruplarına, kültürel farklılıklara yönelik tekçi, mezhepçi, ayrıştırıcı politikalara ve saldırılara karşı birlikte mücadele etmek için,
• Kentlerimize, doğamıza ve yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için,
• Hangi siyasal görüş, kimlik ve inançtan olursa olsun ezilenlere, emekçilere, gençliğe ve tüm ötekileştirilenlere yönelik her tür saldırı, baskı ve şiddete karşı birlikte durmak için,
Emek, barış ve demokrasiden yana güçler olarak gelecek güzel günlere duyduğumuz inançla umudu, dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmek için yan yana geldiğimizi, omuz omuza verdiğimizi, Emek ve Demokrasi için Güç Birliği’ni oluşturduğumuzu duyuruyoruz.
Eşit, özgür, demokratik bir ortak gelecek için umutluyuz, bir aradayız, kararlıyız!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!
EMEK VE DEMOKRASİ İÇİN GÜÇ BİRLİĞİ
• DEVRİMCİ İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU (DİSK)
• KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU (KESK)
• TÜRK MİMAR VE MÜHENDİS ODALARI BİRLİĞİ (TMMOB)
• TÜRK TABİBLERİ BİRLİĞİ (TTB)
• DEMOKRATİK BÖLGELER PARTİSİ (DBP)
• DEVRİMCİ PARTİ (DP)
• EMEK PARTİSİ (EMEP)
• EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ (EHP)
• EZİLENLERİN SOSYALİST PARTİSİ (ESP)
• HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ (HDP)
• SOSYALİST EMEKÇİLER PARTİSİ (SEP)
• SOSYALİST YENİDEN KURULUŞ PARTİSİ (SYKP)
• YEŞİLLER VE SOL GELECEK PARTİSİ (YSGP)
• HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ (HDK)
• HAZİRAN HAREKETİ
• HALKEVLERİ
• İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD)
• HACI BEKTAŞ-I VELİ VAKFI
• PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEKLERİ (PSAKD)
• ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU
• DEMOKRATİK ALEVİ DERNEKLERİ (DAD)
Necmiye Coşkuntuncel İlkokulunda üyemiz Sema Servet Yeşiltaş vefat etmiştir. Başta ailesi, dostları olmak üzere tüm eğitim ve bilim emekçilerine başsağlığı diliyoruz.
Şube Yürütme Kurulu
İbrahim Yeşiltaş :05522172204
OHAL Sözleşmeli Öğretmen İstihdamının Gerekçesi Yapılmamalıdır!
15 Temmuz darbe girişiminin ardından, ikinci OHAL KHK’sı dünkü resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi ve sözleşmeli öğretmen istihdamına yeniden başvuruldu.
Bilindiği üzere 2007 yılında 20 bin 314 olan sözleşmeli öğretmen sayısı, üç yıllık bir zaman diliminde üç kattan fazla artarak 73 bin 950’ye ulaşmıştır. 2010 yılında ise sözleşmeli öğretmenliğe son verilerek, bu istihdam biçimine göre öğretmen ataması durdurulmuştur. Bu süre zarfında sendikamız başta olmak üzere, sözleşmeli öğretmen istihdamının yol açtığı sorunlar ve bu istihdama dair eleştiriler çeşitli çevrelerce dile getirilmiştir.
Bugün ise 668 sayılı KHK ile hükümetin sözleşmeli istihdam yöntemine yeniden başvurduğunu görmekteyiz. Söz konusu düzenlemeye bakıldığında, belirlenen her bir pozisyonun üç katına kadar adayın KPSS puanlarına göre sıralanacağını ve bu kişilerin “sözlü sınavla” aday öğretmen olarak başvurdukları yere atanacakları ifade edilmektedir. Atanan sözleşmeli öğretmenlerin 4 yıl boyunca başka yere atanamayacakları ve bu süreyi doldurmaları ve iki yıl daha aynı yerde kalmayı kabul etmeleri halinde kadroya geçirilecekleri belirtilmektedir.
Öncelikle belirtmek isteriz ki bu düzenlemenin yapılmış olması, içinde bulunduğumuz süreçte açığa alınan binlerce öğretmen için yargısız infaz anlamını taşımakta ve bu kişilerin mesleğine geri dönmeyeceği ön kabulüne dayanmaktadır. İkinci olarak ise hükümet, bugüne kadar getirmek istediği esnek ve güvencesiz istihdamı OHAL’i fırsat bilerek hayata geçirmektedir. Bir başka önemli nokta da aday öğretmenlik, müdür ve müdür yardımcıları atamalarında ne kadar sorunlu olduğunu deneyimlediğimiz, kadrolaşma dışında hiçbir sonuca yol açmayan “sözlü sınav” uygulamasına tekrar başvurulmuş olmasıdır. Her üç durum da emekçiler açısından kabul edilemeyecek ve yeni sorunlar açmaktan başka getirisi olmayacak sonuçlara yol açacaktır.
Eğitim Sen olarak, “sözleşmeli öğretmenlik” gibi esnek ve güvencesiz istihdamın temel biçimi olan bir uygulamayla öğretmen açığının kapatılmasının amaçlanmasının kabul edilemez olduğunu belirtmek isteriz. Darbe girişiminden çıkarılacak ders, kamu personeli rejiminde kadrolaşma çabalarına son verilerek güvenceli istihdamın ve liyakat ilkesinin benimsenmesi olmalıdır. Etkili yargı denetiminden kaçırılmış “sözlü sınav” uygulamalarının, sadece kadrolaşmaya hizmet edeceği açıktır. Bu nedenlerle aynı işi yapan emekçiler arasında hiyerarşik ilişkiler yaratmak yerine dayanışmayı temel alan; öğretmen açıklarının kadrolu ve güvenceli atamalarla gidermeyi hedefleyen politik bir yaklaşım benimsenmesini talep ediyoruz!
İnsanlık tarihinin en karanlık ve en vahşi örgütü olan IŞİD, Rojava’nın Cizre kantonu Kamışlı kentinde bombalı saldırı düzenledi. Dün gerçekleşen saldırıda 52 kişinin hayatını kaybettiği, 170’i aşkın kişinin ise yaralandığı ifade edildi.
Katliamlarıyla tüm dünyayı kan gölüne çeviren IŞİD’in bu saldırısının hedefi de insanlığın ortak değerleri olmuştur. Özellikle Rojava’da farklı dil, kimlik ve dinden halkların eşitçe, bir arada yaşamı örgütleme yönündeki iradesi; IŞİD gibi insanlıktan nasibini almamış, eli kanlı çetelerin var olma koşullarını ortadan kaldırmakta, bu nedenle sürekli olarak böylesi vahşi saldırıların hedefi olmaktadır. Dolayısıyla gerçekleştirilen her katliam ile dil, din, ırk, inanç ayrımı yapmadan masum ve savunmasız insanları vahşice öldüren bir caniler topluluğu karşımızda durmaktadır.
Artık, tüm dünya halklarının geleceğini tehdit eden bu yaşam ve insanlık düşmanı saldırılara ve arkasındaki karanlık güçlere karşı ortak tutum alınması ve enternasyonal dayanışmanın güçlenmesi gerektiği açıktır.
Artık IŞİD saldırılarının resmi makamlarca kınanmasını değil, devletlerin emperyalist politikalarını terk etmesini ve bu eli kanlı örgüte karşı güçlü, kararlı ve ortak bir mücadelenin yürütülmesi elzemdir. Dolayısıyla tüm dünya halklarının yarınları için emek, demokrasi ve barış mücadelesi yürüten kurum ve örgütler seslerini daha güçlü çıkarmalı, taleplerini daha kararlı savunmalıdır.
Eğitim Sen olarak bu vahşi saldırıyı ve ardındaki güçleri lanetliyor, yaşanan saldırı nedeniyle yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı ve sabır diliyoruz.
NE ASKERİ DARBE, NE SİVİL DARBE!
ÇÖZÜM: EŞİT-ÖZGÜR-LAİK - DEMOKRATİK TÜRKİYE!
15 Temmuz’da devletin tüm zor aygıtlarını pervasız ve ahlaksızca kullanarak yönetimi ele geçirme çabası içerisinde olanlar tarihin en karanlık ve en kirli sayfalarında yerlerini çoktan almışlardır. Bu bir darbe girişimidir. Bu suça bulaşmış olanları hukuk içerisinde kalmak kaydıyla en ağır şekilde cezalandırılması ve teşhir edilmesinin gerekliliğine inanıyoruz.
“Bizler çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız ya siz” derken tamda darbecileri, hırsızları ve ülkenin kaynaklarını talan edenleri kast etmiştik.
Darbe girişiminin püskürtülmesinden sonra siyasal iktidarın süreci iyi yönetemediğini, hukukun en temel ilkelerinin bile ayaklar altına alındığını gördük. Hükümetin, başarısızlıklarını ve darbecilerin ülkede yaratmış olduğu tahribatı ülke halkına ve emekçilerine fatura etmek istediği aşikârdır. Demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini yok sayarak ülke genelinde OHAL’ın ilanı, halk iradesine ve parlamenter sisteme vurulmuş başka bir darbe olduğu açıktır.
Bazı yerlerde kalabalıkların attığı “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın” ,”Laikler Cehenneme” sloganları ve Türkiye’nin birçok kentindeki Alevilerin ikamet ettiği mahallelere yönelen katliam çığlıkları; toplumsal barışa, demokrasiye değil, ülkeyi daha da kargaşa ve kaos ‘a sürükleyeceği bilinmelidir. Siyasal iktidar bir an önce bu saldırgan ve kaotik ortamı önleyecek tedbirleri almalıdır. Bu dönem devlet yetkilileri kalabalıkların talep ve önerilerini önemserken, “Haziran Eylemlerine” katılan milyonların haklı taleplerini ölümlere ve kalıcı sakatlıklara neden olan şiddetle bastırmıştır. Bu durum siyasal iktidarın çelişkilerini tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermektedir.
OHAL; demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin askıya alınması demektir.
OHAL; İktidarın KHK’lerle kendi siyasal ve ideolojik ihtiyaçlarını karşılama çabasıdır.
OHAL; Emek, barış, demokrasi diyen emekçilere, aydınlara, akademisyenlere, özgür medyaya yargı yolunun kapatılmasıdır.
OHAL; Başta anayasa olmak üzere kanun, yönetmelik ve yönergelerin askıya alınması demektir. OHAL; Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirmektir.
OHAL; Eğitim, sağlık, Ulaşım ve barıma hakkının engellenmesidir.
OHAL; ifade özgürlüğünün önündeki engeldir.
OHAL; faşizmdir.
OHAL; Faali meçhul cinayetlerin yeniden baş göstermesidir.
OHAL; solcuların, sosyalistlerin, devrimcilerin, sosyal demokratların, laiklerin, aydınların ve özgür medyanın demokratik yöntemlerle omuz omuza mücadele etmesi gereken bir saldırıdır.
Davaları haklı olanların mücadele araçları ahlaklı olur. Davaları haksız olanların mücadele araçları da ahlaksız olur. Bu nedenle darbeciler acımasızca ellerindeki silahların namlularını halka yönlendirip acımasızca tetiğe basmışlardır. Yaşananlar bir katliamdır. Bu katliamı lanetliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti laik, sosyal, hukuk devleti olmalıdır. Hem yurttaşların hem de ülkeyi yönetenlerin hukuk içerisinde davranma sorumluluğu ile bu kaos sürecini atlatmak mümkündür.
Ülkemizde ifade özgürlüğü anayasa ile güvence altındadır diyenler yılardır KESK’e bağlı sendikalarımızın sendikal faaliyetlerini şiddet ve zor kullanarak engellemişlerdir. Bizler her türlü baskılama ve itibarsızlaştırma süreci yaşarken bu gün süreç farklı bir aşamaya evirilmiştir. Ve yine sendikal ve siyasal kimliklerinden kaynaklı olduğunu düşündüğümüz birçok kamu personelinin iş ve ücret güvencelerinin keyfi bir şekilde gasp edildiği bir süreci yaşıyoruz. Genelde kamunun tüm iş kollarında kamu çalışanları açığa alınırken, özelde eğitim iş kolunda on binlerce personelin açığa alınması kabul edilemez bir tutumdur. Siyasal iktidar bu operasyonları ve önlemleri paralel yapı ile ilişkileri olanlara yönelik yapıyoruz demektedir. Ancak bu büyük bir yalandır, manipülasyondur, aldatmacadır. Bu sürece ilişkin yaşananlarla uzaktan yakından hiç alakası olmayan sadece Sosyal Medya Üzerindeki paylaşımlarından ve sürece ilişkin eleştirilerinden kaynaklı birçok KESK üyesi ve yöneticisi de açığa alınmıştır.
KESK olarak, bize dayatılan ikileme razı olmayacağız. Ne darbelere teslim olacağız ne de bu girişime yaslanarak kirli iktidar planlarını hayata geçirmek isteyenlere, tehlikeli çağrılarla ülkeyi daha kaotik bir sürece sürüklemeye çalışanlara izin vermeyeceğiz. Üçüncü bir seçenek mevcuttur. Bu seçenek demokratikleşmenin yolunun açılması, hak ve özgürlüklerin kullanımının teminat altına alınması, içte ve dışta barışın tesis edilmesi için tüm emek ve demokrasi güçleri ile birlikte mücadeleyi büyütmektir. Eşit, özgür, demokratik ve barış içinde bir Türkiye için mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.
Sivil ya da askeri darbeler çözüm değil!
Çözüm emek, barış ve demokrasi güçlerinin ellerinde, halkların ortak geleceğindedir!
Gerçek demokrasiyi, eşitliği, barışı ve özgürlüğü savunanlar her dönem OHAL ve darbelere karşı olmuştur. Darbe girişimi ve OHAL asla kabul edilemez.
KESK Adana Şubeler Platformu Adına
Ahmet KARAGÖZ
EĞİTİM SEN Adana Şube Başkanı