egitimsen

egitimsen

ŞENGÜL’ü Katleden Erkek Egemen Sistemdir Unutmayacağız

Erkek şiddeti sınır tanımadan hayatlarımızı karartmaya devam ediyor. İstanbul’da Firuzağa İlkokulunda görev yapan sendikamız üyesi Şengül KARACA erkek arkadaşı tarafından camdan atılarak katledildi.

Kadına yönelik erkek şiddeti son 15 yılın meselesi olmayacak kadar derindir. Ancak 15 yıllık muhafazakâr AKP söylem ve uygulamaları cinsiyetçiliği derinleştirip erkekliği beslerken, aileyi kutsayan, kadını eve hapseden, eşit olmayan fıtrata vurgu yapıp kadının koşulsuz olarak erkeğe biat etmesinden bahsederken şiddet rakamlarının her geçen gün artması kaçınılmazdı.

Görüntünün olası içeriği: 14 kişi, gülümseyen insanlar, oturan insanlar, ayakkabılar ve iç mekan

Kadınları ikincilleştiren, eve hapseden, çocuk doğurmasını emreden her söylem erkek şiddetini teşvik ediyor.

Devlet, yargı ve medya, kadının varlığını kabul etmeyen cinsiyeti politikalarla kadın cinayetlerini “münferit” ve “hak edilmiş” göstererek normalleştirmeye çalışıyor. Erkek egemen sistem kadınların yaşamını, sözünü, bedenini tahakküm altına almaya çalışırken, ülkemizin taraf olduğu kadınları koruyan yasaları uygulamaya geçirmiyor. Mahkemeler kadın katillerine ve çocuk tecavüzcülerine iyi hal ve saygınlık indirimleri vermeye devam ediyor.

2017 yılının ilk dört ayında kayıtlara geçen verilere göre Ocak ayında 37, Şubat ayında 30, Mart ayında 35 ve Nisan ayında 31 kadın erkekler tarafından öldürüldü.

Ülkemizde kadın düşmanı yaklaşımları, yasaları, sokakları, işyerlerini, evleri ve nefes aldığımız her yeri derinden bir kuşatma altına almıştır. AKP siyasetinden güç alarak kendini üretmeye ve sistematik olarak her gün bir kadını katletmeye devam etmektedir.

Bizler KESK’li kadınlar olarak kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri karşısında bulunduğumuz her yerde mücadele ve isyanımızı kendi gücümüzle büyüterek kadını bir özne olarak açığa çıkaran güçlü bir kadın örgütlenmesi yaratarak direnişimizi sürdüreceğiz.

Ayrıca Tüm Bel Sen Genel Merkez Kongresine katılmak için Ankara’ya gelen Tüm Bel Sen Muğla şube yöneticimiz Necla GÖKTAŞ’ı da karşıdan karşıya geçmek isterken trafik cinayetinde kaybettik.

Sonsuzluğa uğurladığımız arkadaşlarımız Şengül ve Necla’nın çalışma arkadaşlarına, yakınlarına ve ailesine sabır ve başsağlığı diliyoruz.06.05.2017

 

KESK Adana Kadın Meclisi Adına

Özlem CAN

Eğitim Sen Adana Şube Kadın Sekreteri

Değerli Yol ve Mücadele Arkadaşlarım;
15 Temmuz darbe girişiminden sonra haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen, açığa alınan üye ve yöneticilerimizin görevlerine iade edilmeleri için 8 Eylül 2016 tarihinden itibaren, KESK Adana Şubeler Platformunun kararı ile her gün saat 18.00 ile 19.00 arasında Atatürk Parkında sendikalarımızın, emek ve meslek örgütlerimizin, demokratik kitle örgütlerimizin ve siyasi partilerimizin destekleriyle eylem ve etkinlikler gerçekleştirmiştik.

Görüntünün olası içeriği: 14 kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava

27 Eylül 2016 tarihinde “haksızlığa, hukuksuzluğa direnmek haktır.” konulu basın açıklamasıyla “öğretmenime dokunma” eylemine destek veren Disk Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu okuduğu metinden kaynaklı; “Türkiye Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını aşağılama suçunu işlediği gerekçesiyle” TCK’nın 301. maddesine istinaden Adana Emniyet Müdürlüğüne çağırılarak ifadesi alınmıştır.

Yaşar Başkan yapmış olduğu basın açıklamasında yaşanan hukuksuzluğun altını çizerek; “kamuda haksız- hukuksuz biçimde işten atılanların yerine sözlü sınav ile yani herkesin malumu olduğu üzere torpil ile personel alınacak olması liyakatin yerini tam sadakat ve tam biat düzeninin alacağını” vurgulayarak yaşanan hukuksuzluğu ifade etmiştir.

Değerli Basın Emekçileri Değerli Yol Ve Mücadele Arkadaşlarım;
Emeğin temsilcisi DİSK Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu elbette emekten ve hukuktan yana taraf olacaktır. Böylesi bir süreçte birlikte olmak, dayanışma içerisinde olmak örgütlü olmanın gereğidir. Dayanışma duygularıyla yanımızda yer alan başkanımızın yalnız olmadığını ifade etmek isteriz.

Görüntünün olası içeriği: 15 kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava

Bu tür uygulamalar siyasal iktidar tarafından; kamu emekçileri ile işçi sınıfı arasındaki dayanışmayı hedef almıştır. Ama nafile başaramayacaklar… KESK, emekçilerin ekonomik, özlük ve demokratik haklarına, DİSK, ise işçinin alın terine her zamankinden daha fazla sahip çıkacaktır. İnadına KESK inadına DİSK diyerek, örgütsel ve hukuksal mücadeleyi sürdüreceğimizin bilinmesini isteriz.

Açığa alınan tüm üye ve yöneticilerimiz dost kurum ve kuruluşlarımızla yürüttüğümüz örgütsel, hukuksal, fiili ve meşru mücadele sonucu görevlerine iade edilmelerine rağmen, DİSK Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu’nun bugün yargılanması “KESK’e dokunma, dokunursan yanarsın!” mesajıdır. Kurumlarımızı itibarsızlaştırma girişimlerinize izin vermeyeceğiz ve mücadelemizi artırarak sürdürmeye devam edeceğiz.

Suçlu ve suçsuzu ayırt etmeden, savunma hakkı tanımadan OHAL ve KHK’ler ile yaklaşık olarak 115 bin kamu çalışanını ihraç ederek açılığa mahkûm ettiniz. Bu uygulamalarınızla muhalif kamu çalışanlarını ihraç ederek, “at koşturacak” dikensiz bir gül bahçesi yaratmanıza da asla müsaade etmeyeceğiz.

Milli irade dediniz, parti eş genel başkanlarını, milletvekillerini tutukladınız ve seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumları atadınız. Ülkenin aydınlarını, yazarlarını, akademisyenlerini ve gazetecilerini tutukladınız. Bununla yetinmeyip her türlü manipülasyon, zorlama ve baskılarla, 16 Nisan’da yapılan referandumda halkın özgür iradesinin sandıklara yansımasını engellediniz.

15 yıllık iktidarı ile İç ve dış politikada çıkmaza giren AKP hükümeti ülkede yaşanan bu olayların sorumlusu değilmiş gibi davranması Havuz Medyası tarafından desteklenirken Avrupa Medyası tarafından magazin konusu olduğunu biliyoruz. Diz çökmedikleri ve biat etmedikleri için açığa alınan ve ihraç edilen sendikamız üyelerinin büyük direnişleriyle ilgili tek söz, tek satır yazıya yer vermeyenler siyasal iktidara yalakalık yapma konusunda büyük bir yarış içerisinde olduklarına tanıklık ediyoruz.

Değerli Yol Ve Mücadele Arkadaşlarım;
15 Temmuz darbe girişiminin asıl sorumluları; düne kadar çalıp çırpanlardır. Devletin her türlü imkân ve olanaklarını kendi siyasal istikballeri için kullananlardır. Ancak bugüne kadar tüm yapılan işgüzarlıkların bedeli başta öğretmenler olmak üzere tüm emekçilere fatura edilmiştir. Gerçeklerin gizlendiği, hukukun katledildiği tüm çıplaklığıyla ortadayken hala sessiz kalanlar ülkesine ve çocuklarına karşı bir utancı yaşayacaklarını düşünüyoruz.

Ülkemizde bir siyasi kaosun yaşandığı bu dönemde, eğitimin genel dokusuyla oynayan AKP’ye Aristoteles’in “Eğitim, refah anında bir süs, felaket sırasında bir sığınaktır.” Sözüyle uyarmak isteriz.
Bizleri bu zorlu süreçte yalnız bırakmayan ve dayanışma duygularıyla yanımızda yer alan DİSK Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu’ya Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu adına teşekkür ediyor, açılan bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz. 03-05-2017
Yaşasın DİSK, Yaşasın KESK
Yaşasın sınıf dayanışması

Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

'Öğretmenime dokunma' eylemine 301'den soruşturma

DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Yaşar Gündoğdu'ya 'Öğretmenime dokunma' eylemin katıldığı için 301'den soruşturma açılması Adana'da protesto edildi.

Adana’da eğitim emekçileri, DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Yaşar Gündoğdu hakkında 301’inci maddeden soruşturma açılmasını protesto etti. 

'Öğretmenime dokunma' eylemine 301'den soruşturma

Eğitim Sen Adana Şubesi, “Öğretmenime Dokunma” eylemine destek verdiği için hakkında soruşturma açılıp Adana Emniyet Müdürlüğü'nde ifade veren DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Yaşar Gündoğdu için Atatürk Parkı'nda açıklama yaptı. Eylemde konuşan Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, 27 Eylül 2016’da “Öğretmenime Dokunma” eyleminde basın metni okuduğu için Gündoğdu hakkında 301’inci maddeden soruşturma açıldığını söyleyerek, kurumlarının itibarsızlaştırılmasına izin vermeyeceklerini kaydetti.

Karagöz, “DİSK Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu elbette emekten ve hukuktan yana taraf olacaktır. Böylesi bir süreçte birlikte olmak, dayanışma içerisinde olmak örgütlü olmanın gereğidir. Bu tür uygulamalarla siyasal iktidar, emekçi ve işçi sınıfı arasındaki dayanışmayı hedef almıştır. Açılan davanın takipçisi olacağız” dedi. 

İçişleri Bakanlığı'nın 301’inci madde nedeniyle soruşturma izni vermediğini belirten Avukat Mustafa Çinkılıç, verilmeyen izne rağmen polis tarafından soruşturma açıldığını aktardı. Çinkılıç, davanın düşeceğini ve soruşturmanın amacının toplumu sindirmek olduğunu kaydetti.

Açıklama “Yaşasın sınıf dayanışması” sloganlarıyla son buldu. (DİHABER)

Değerli Yol ve Mücadele Arkadaşlarım;

15 Temmuz darbe girişiminden sonra haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen, açığa alınan üye ve yöneticilerimizin görevlerine iade edilmeleri için 8 Eylül 2016 tarihinden itibaren, KESK Adana Şubeler Platformunun kararı ile her gün saat 18.00 ile 19.00 arasında Atatürk Parkında sendikalarımızın, emek ve meslek örgütlerimizin, demokratik kitle örgütlerimizin ve siyasi partilerimizin destekleriyle eylem ve etkinlikler gerçekleştirmiştik.

 

27 Eylül 2016 tarihinde “haksızlığa, hukuksuzluğa direnmek haktır.” konulu basın açıklamasıyla “öğretmenime dokunma” eylemine destek veren Disk Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu okuduğu metinden kaynaklı; “Türkiye Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını aşağılama suçunu işlediği gerekçesiyle” TCK’nın 301. maddesine istinaden Adana Emniyet Müdürlüğüne çağırılarak ifadesi alınmıştır.

 Görüntünün olası içeriği: 10 kişi, açık hava

Yaşar Başkan yapmış olduğu basın açıklamasında yaşanan hukuksuzluğun altını çizerek;  “kamuda haksız- hukuksuz biçimde işten atılanların yerine sözlü sınav ile yani herkesin malumu olduğu üzere torpil ile personel alınacak olması liyakatin yerini tam sadakat ve tam biat düzeninin alacağını” vurgulayarak yaşanan hukuksuzluğu ifade etmiştir.

 

Değerli Basın Emekçileri Değerli Yol Ve Mücadele Arkadaşlarım;

Emeğin temsilcisi DİSK Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu elbette emekten ve hukuktan yana taraf olacaktır. Böylesi bir süreçte birlikte olmak, dayanışma içerisinde olmak örgütlü olmanın gereğidir. Dayanışma duygularıyla yanımızda yer alan başkanımızın yalnız olmadığını ifade etmek isteriz.

 

Bu tür uygulamalar siyasal iktidar tarafından; kamu emekçileri ile işçi sınıfı arasındaki dayanışmayı hedef almıştır. Ama nafile başaramayacaklar… KESK, emekçilerin ekonomik, özlük ve demokratik haklarına, DİSK, ise işçinin alın terine her zamankinden daha fazla sahip çıkacaktır. İnadına KESK inadına DİSK diyerek, örgütsel ve hukuksal mücadeleyi sürdüreceğimizin bilinmesini isteriz.

 

Açığa alınan tüm üye ve yöneticilerimiz dost kurum ve kuruluşlarımızla yürüttüğümüz örgütsel, hukuksal, fiili ve meşru mücadele sonucu görevlerine iade edilmelerine rağmen, DİSK Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu’nun bugün yargılanması “KESK’e dokunma, dokunursan yanarsın!” mesajıdır. Kurumlarımızı itibarsızlaştırma girişimlerinize izin vermeyeceğiz ve mücadelemizi artırarak sürdürmeye devam edeceğiz.

 

Suçlu ve suçsuzu ayırt etmeden, savunma hakkı tanımadan OHAL ve KHK’ler ile yaklaşık olarak 115 bin kamu çalışanını ihraç ederek açılığa mahkûm ettiniz. Bu uygulamalarınızla muhalif kamu çalışanlarını ihraç ederek, “at koşturacak” dikensiz bir gül bahçesi yaratmanıza da asla müsaade etmeyeceğiz.

 Görüntünün olası içeriği: 4 kişi, kalabalık ve açık hava

Milli irade dediniz, parti eş genel başkanlarını, milletvekillerini tutukladınız ve seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumları atadınız. Ülkenin aydınlarını, yazarlarını, akademisyenlerini ve gazetecilerini tutukladınız. Bununla yetinmeyip her türlü manipülasyon, zorlama ve baskılarla, 16 Nisan’da yapılan referandumda halkın özgür iradesinin sandıklara yansımasını engellediniz.

 

15 yıllık iktidarı ile İç ve dış politikada çıkmaza giren AKP hükümeti ülkede yaşanan bu olayların sorumlusu değilmiş gibi davranması Havuz Medyası tarafından desteklenirken Avrupa Medyası tarafından magazin konusu olduğunu biliyoruz. Diz çökmedikleri ve biat etmedikleri için açığa alınan ve ihraç edilen sendikamız üyelerinin büyük direnişleriyle ilgili tek söz, tek satır yazıya yer vermeyenler siyasal iktidara yalakalık yapma konusunda büyük bir yarış içerisinde olduklarına tanıklık ediyoruz.

 Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, kalabalık ve açık hava

Değerli Yol Ve Mücadele Arkadaşlarım;

15 Temmuz darbe girişiminin asıl sorumluları; düne kadar çalıp çırpanlardır. Devletin her türlü imkân ve olanaklarını kendi siyasal istikballeri için kullananlardır. Ancak bugüne kadar tüm yapılan işgüzarlıkların bedeli başta öğretmenler olmak üzere tüm emekçilere fatura edilmiştir. Gerçeklerin gizlendiği, hukukun katledildiği tüm çıplaklığıyla ortadayken hala sessiz kalanlar ülkesine ve çocuklarına karşı bir utancı yaşayacaklarını düşünüyoruz.

 

Ülkemizde bir siyasi kaosun yaşandığı bu dönemde, eğitimin genel dokusuyla oynayan AKP’ye Aristoteles’in “Eğitim, refah anında bir süs, felaket sırasında bir sığınaktır.” Sözüyle uyarmak isteriz. 

Bizleri bu zorlu süreçte yalnız bırakmayan ve dayanışma duygularıyla yanımızda yer alan DİSK Çukurova Bölge Başkanı Hüseyin Yaşar Gündoğdu’ya Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu adına teşekkür ediyor, açılan bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz. 03-05-2017

Yaşasın DİSK, Yaşasın KESK

Yaşasın sınıf dayanışması

 

Ahmet KARAGÖZ

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

15. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali 

27-28 Nisan’da Adana, 29-30 Nisan’da Mersin’de

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı

15. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, Adana Kadın Platformu ortaklığıyla 27-28 Nisan’da Adana Tarihi Kız Lisesi Binası'nda, Mersin Kadın Platformu, Mersin Kent Konseyi "Kadın ve Siyaset Komisyonu" ortaklığıyla 29-30 Nisan’da Mersin Büyükşehir Kongre ve Sergi Sarayı'nda olacak.

15. Filmmor Kadın Filmleri Festivali Adana programında:

Tereddüt - Clair-Obscur / Yeşim Ustaoğlu

Zeytin Ağacı - The Olive Tree / Iciar Bollain

Başkasının Evi - House of Others / Rusudan Glurjidze

]Tam Gözlerimi Açarken - As I Open My Eyes / Leyla Bouzid

Toz Bezi - Dust Cloth / Ahu Öztürk

Çok Uzak Fazla Yakın - Far Away Too Close / Türkan Derya

Ateş - Fire / Deepa Mehta

Feminist Değilim Ama... - I’m Not a Feminist But... / Florence Tissot, Sylvie Tissot

 

 

Söyleşi; Feminist Değilim Ama var.

 

Mersin programında ise:

Tereddüt - Clair-Obscur / Yeşim Ustaoğlu

Zeytin Ağacı - The Olive Tree / Iciar Bollain

Başkasının Evi - House of Others / Rusudan Glurjidze

]Tam Gözlerimi Açarken - As I Open My Eyes / Leyla Bouzid

Toz Bezi - Dust Cloth / Ahu Öztürk

Ana Yurdu - Motherland / Senem Tüzen Ateş - Fire / Deepa Mehta

Feminist Değilim Ama... - I’m Not a Feminist But... / Florence Tissot, Sylvie Tissot

 

Ve Feminist Değilim Ama söyleşisi var.

Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin 7 şehirde 7 hafta süren 15. yolculuğu böylece sona erecek. Yolculuk ki bol buluşmalı, dayanışmalı, Gülten Akın’lı: “Aç avuçlarını sesini yükselt, gel dirilt değiştir”

 

SULTANLIĞA HAYIR, EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, BARIŞ, ADALET ve DEMOKRASİ İÇİN,
HAYDİ, 1 MAYISA!, ŞİMDİ GÜCÜMÜZÜ 1 MAYIS ALANLARINA TAŞIMA ZAMANIDIR!

Değerli Basın ve Kamuoyuna,
Dünyanın dört bir yanında işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler ve yüreği emekten yana atan tüm ezilenler birlik, mücadele ve dayanışma günümüz olan 1 Mayısı karşılıyor.

OHAL/KHK rejimi altında yapılan 16 Nisan referandumunun şaibeli sonuçlarını halkların iradesine ipotek koyarak keyfi, hukuksuz, kuralsız politika ve uygulamalarına dayanak haline getiren AKP, Tek Adam Rejimini sürdürerek çatışma ve kaos ortamını derinleştirmeyi, işçilerin kıdem tazminatı, kamu emekçilerinin iş güvencesi başta olmak üzere sendikal hak ve özgürlükleri tamamen ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.

Görüntünün olası içeriği: 5 kişi, ayakta duran insanlar, kalabalık ve açık hava

Koşullar emekçi sınıflar, ezilen, ötekileştirilen, demokrasiden, özgürlükten, emekten, eşitlikten, barıştan, seküler-laik yaşamdan yana kesimler aleyhine her geçen gün daha da ağırlaşmaktadır. Öte yandan hedefte olan kesimler toplumun en geniş kesimini oluşturmaktadır. 16 Nisan referandum süreci toplumun bu en geniş kesiminin birlik, mücadele ve dayanışmasının ortaklaştırılması konusunda bir enerji açığa çıkarmıştır.

Bugün, referandum sürecinde açığa çıkan bu enerjinin tüm baskıları bertaraf edebilecek, insanca yaşamın kapısını aralayacak bir güce dönüştürülmesi görevi ile karşı karşıyayız. Bu çerçevede 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma gününü “OHAL/KHK Rejiminde Referandumdan 1 Mayıs’a; Sömürüye, Yoksulluğa, Güvencesizleştirmeye, Savaşa, Faşizme HAYIR” şiarıyla ilimizde kitlesel ve coşkulu bir biçimde kutlama çalışmalarımız ve hayırlarımız devam etmektedir.

Görüntünün olası içeriği: 14 kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava

Cumhuriyet düşmanlığına HAYIR,
Asgari ücretin açlık sınırının altında tutulmasına HAYIR, 
Milli iradeyi sadece AKP ve yandaşlarıyla sınırlayanlara bir kez daha HAYIR, 
Kamu emekçilerinin iş güvencelerini KHK’lar ile ortadan kaldıran uygulamalara HAYIR,
Halk iradesi ile seçilmişlerin yerine kayyumların atanmasına HAYIR, 
Emeğin kazanılmış haklarına yönelik saldırılara HAYIR,
Yoksulluğa, kuralsız, güvencesiz, esnek çalışma biçimlerine HAYIR,
Taşeron çalışmaya HAYIR, 
Taşeronlaştırmaya ve adalet duygusunun yok edilmesine HAYIR,
STK ve Sendikal hak ihlallerine HAYIR, 
Düşünme ifade özgürlüğüne yönelik saldırılara HAYIR,
Hukukun en temel ilkelerinin ayaklar altına alınmasına HAYIR,
Doğal çevrenin katledilmesine HAYIR,
OHAL uygulamalarıyla şiddetlenen savaş ortamına HAYIR,
Kadın katliamlarına, taciz ve tecavüze HAYIR demek için, 1 MAYIS Alanlarında Olacağız!

Ülkede eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve sosyal bir anayasaya ihtiyacı vardır. Böyle bir anayasa ise ancak toplumsal mutabakatla yapılabilir. Şimdi yapılacak en doğru şey geniş mutabakata dayalı, parlamenter rejimi güçlendirmeyi esas alan yeni bir anayasanın hazırlanması olacaktır. Vakit varken başkanlık dayatmasından vazgeçilmesi en doğru tutum olacaktır. Memleketin ve İşçilerin Geleceği İçin “Hayır” Demeye Devam Ediyoruz,

EMEK, BARIŞ VE DEMOKRASİ İÇİN 1 MAYIS’TA ALANLARDAYIZ! 
İşsizliğin önlenmesi, kıdem tazminatı hakkımızın korunması, esnek, kuralsız ve güvencesiz çalıştırma biçimlerinden vazgeçilmesi için,
Taşeronlaştırma ve kayıt dışı ekonominin engellenmesi, özelleştirilmelerin durdurulması için,
657 de yapılmak istenen değişiklikle iş güvencemizin ortadan kaldırılmasına hayır demek için,
İş cinayetlerinin önlenmesini, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması için, 
Toplu sözleşme ve grev hakkı önündeki engellerin kaldırılması için,
Sendikalara, emek ve demokrasi güçlerine karşı saldırılara, gözaltı ve tutuklamalara hayır demek için,
Diyarbakır, Suruç, Ankara katliamlarının hesabını sormak için, 
Kürt sorununun demokratik ve barışçıl bir şekilde çözümü, düşünce özgürlüğünün hakim kılınması için,
Ülkemizde ve Ortadoğu’da emperyalist saldırganlığa son vermek için,
Kadına yönelik şiddetin engellenmesi, istihdamda kadın emeğine daha çok yer verilmesi için,
Kadına yüklenen çocuk, hasta, yaşlı bakımı ve ev işleri gibi cinsiyetçi iş bölümünün ortadan kalkması, kadının görünmeyen ev içi emeğinin görünür kılınması için,
Zorunlu din dersi dayatmasına; farklı inanç ve kültürlerin dışlanmasına, eğitimde her türlü ırkçı, gerici, cinsiyetçi ve ayrımcı uygulamaya son verilmesi için,
Parasız Sağlık ve Parasız Eğitim Hakkı için,
Bilimsel, Laik, Demokratik ve Anadilinde eğitim hakkı için,
Çocuk istismarının yaşandığı ve yasadışı olarak açılan vakıf evlerinin kapısına kilit vurulması, evleri açan vakıf ve derneklerin kapatılması, Ensar Vakfı davasının takipçisi olmak için,
Doğal yaşamın korunması, dağıma, suyuma, ağacıma, ormanıma dokunma demek için,
Özgür ve demokratik bir ülkede eşit ve kardeşçe yaşayacağımız, geleceği bugünden kuralım, barış mücadelemizi yükseltelim!
,
Şimdi eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye için bize reva görülen açlığa, işsizliğe, güvencesizliğe, savaşa ve sömürüye karşı, geleceğimize sahip çıkmaya;

Sömürüye, Yoksulluğa, Faşizme, Gericiliğe, Emperyalizme Karşı Birlikte Mücadeleyi Büyütmek için; Tüm Halkımızı, 1 Mayıs 2017 Pazartesi Günü - Saat: 15.00’de Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosu ASKİ Şantiyesi Önünden Başlayacak Yürüyüşlü Mitinge Davet Ediyoruz.

DİSK - KESK - TMMOB - ADANA TABİP ODASI - ADANA BAROSU

 

1 Mayıs Tertip Komitesi Adına
Ahmet KARAGÖZ

23 Nisan Sadece Törensel Kutlamalarla Geçiştirilmemeli, Çocukların Yaşadığı Ağır Sorunlara Kalıcı Çözümler Üretilmelidir!

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 97. yılı kutlanıyor. Emperyalizme karşı ağır bedeller ödenerek kazanılan bağımsızlığın ardından kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı gün olan 23 Nisan, geleceğin teminatı olarak görülen çocuklara armağan edilmiş olmasına rağmen, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda çocuklar için kutlanacak bir “bayram” ortamından bahsetmek mümkün değildir.

Görüntünün olası içeriği: yazı
Türkiye, yıllardır dünyanın tek çocuk bayramını kutlamakla övünürken, ülkemizde çocukların yaşadığı ağır sorunlar, evde, okulda ve sokakta karşı karşıya kaldığı tehdit ve tehlikeler her geçen gün artmaktadır. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 30’unu çocuklar oluşturmaktadır. Çocukların fiziksel, zihinsel, eğitsel, sosyal, kültürel ve duygusal gelişimlerine zarar veren uygulamaların her geçen yıl artmaktadır. Ülkemizde çocuklara yönelik şiddet ve istismar son 15 yıl içinde katlanarak artmıştır. En dikkat çekici artışın “Çocuğa yönelik cinsel istismar” vakalarında yaşanmış olması dikkat çekicidir. Hedefinde çocukların olduğu şiddet ve istismar vakalarının belirgin bir şekilde arttığı, çocuklarımıza her açıdan karanlık bir geleceğin vaat edildiği koşullarda 23 Nisan’ın “Çocuk bayramı” olarak kutlanmasının ne kadar mümkün olduğu tartışmalıdır.


OECD’nin PISA 2015’e katılan öğrenciler arasında yaptığı “yaşam memnuniyeti” araştırmasına göre, 28 OECD ülkesi içinde ‘yaşam memnuniyeti’ sıralamasında 10 üzerinden 6.12 puanla son sırada yer almıştır. Türkiye’deki öğrenciler, yaşam memnuniyeti dışında, eğitim sisteminin merkezinde yer alan sınavlara yönelik ‘sınav kaygısı’nda da son sıralarda yer almıştır.
Siyasi iktidar çocuklarımıza, nüfusun büyük bölümünün yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı ve geleceksizlik kıskacına alındığı, eğitimde dinselleştirme ve ticarileştirme uygulamalarının arttığı, kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkının yok sayıldığı, çocuk işçiliğinin ve çocuklara yönelik istismar vakalarının sürekli arttığı bir ülke vaat etmektedir.
Bugünkü Türkiye tablosunun çocuklarımıza vaat ettiği geleceğin ne kadar tehlikeli ve karanlık olduğunu son dönemde çocuklarımıza yönelik olarak işlenen suçlara ve bu suçlar karşısında siyasi iktidarın ve arkasındaki güçlerin utanç verici tutumlarına bakarak görmek mümkündür. Siyasi iktidar, çocuklarımızı eğitim biliminin evrensel ilkeleri üzerinden değil, dini kural ve referanslara göre yetiştirildiği; düşünen, eleştiren, sorgulayan değil; düşünmeden, sorgulamadan tamamen “itaat” kültürü ile yetişen bir nesil ve gelecek vaat etmektedir.
Türkiye’de çocuk işgücü sürekli artmakta, eğitim çağındaki çocuklarımız okumak yerine tarlada, sanayi sitelerinde son derece sağlıksız, ilkel koşullarda çalışmaya ve yaşamaya zorlanmaktadır. Çocuk işçiliğinin her geçen yıl artması, mülteci çocuklara yönelik ayrımcı uygulamalar, çocukların en temel yaşam ve eğitim hakkının tehdit altında olmasının hiçbir insani açıklaması yoktur. Türkiye’de yaşayan çocukların bugünü ve geleceği için en büyük tehdit, yaşamlarının henüz başlarında olmalarına rağmen, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle, bu kadar çok acı ve sorunla yaşamak zorunda bırakılmış olmalarıdır.


Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne 22 yıl önce taraf olan Türkiye, sözleşmenin çocuğun yüksek yararı, yaşama ve gelişme hakkı, katılım hakkı, ayrım gözetmeme, güvenli bir ortamda büyüme hakkı şeklinde temel ilkeler üzerinden belirlenen yükümlüklerinin büyük bölümünü yerine getirmemekte ısrar etmektedir. Oysa sözleşme, devletlere, çocuk haklarına saygı duymaya davet etmekte, bu hakların korunmasına yönelik pozitif ve bu hakların ihlal edilmemesi için de negatif yükümlülük getirmektedir. Çocukların yaşam hakkını savunmak ve çocuklara yönelik hak ihlalleri ile mücadele etmek, en temel ve insani sorumluluktur.


Türkiye’de çocuklarımızın karşı karşıya kaldığı vahim tablonun değişmesi, bütün yetkilerin tek bir kişide toplandığı otoriter bir ülkede değil, kutuplaşmanın olmadığı, inanç, kimlik ve mezhep ayrımcılığına dayanmayan, gerçekten laik ve demokratik bir ülke mücadelesinin güçlenmesiyle mümkündür.
Başta çocuklarımız olmak üzere, herkes için eşitliğin, özgürlüğün, barışın ve kardeşliğin hâkim olduğu, tüm çocukların eğitim ve sağlık hakkından eşit koşullarda yararlandığı, çocukların hiçbir tehlike ve tehdide maruz kalmadan, gelecek kaygısı duymadan sağlıklı ve güvenli bir ortamda çocukluğunu yaşayabildiği bir Türkiye hepimizin ortak özlemidir.
Eğitim Sen olarak, çocukların karşı karşıya olduğu tüm tehditler ve yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, çocuklarımızın ve öğrencilerimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyoruz…