egitimsen
A. Paksoy Anadolu Lisesinde üyemiz Selma MÖNÜR Vefat etmiştir. Başta ailesi, dostları olmak üzere tüm eğitim ve bilim emekçilerine başsağlığı diliyoruz.
Şube Yürütme Kurulu
SELMA MÖNÜR
Cenazesi 23 Eylül Pazartesi Saat 14.00 de Alihocalı köyüne defnedilecektir.
Zeycan MÖNÜR 05062431420
12 Eylül Zihniyeti ve Uygulamaları Sürüyor!
12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 39 yıl geçti. 12 Eylül 1980 ve sonrasında yaşanan acılar ve anti demokratik uygulamalar, aradan 39 yıl geçmiş olmasına rağmen hala sürmektedir. 12 Eylül politikalarının yarattığı koşullardan beslenenler yasama, yürütme ve yargı başta olmak üzere, devlet yönetimine ait bütün yetkilerin tek bir kişiye bağlandığı yeni rejim inşasına yönelmişlerdir.
12 Eylül’de yasama, yürütme ve yargı, beş kişilik darbe cuntasının elindeyken, günümüzde yürütme gücünü elinde tutan siyasi iktidar eliyle, tıpkı 12 Eylül darbesi sonrasında olduğu gibi, yargıyla yürütmenin, yürütmeyle yasamanın ayrılığı ve birbirini denetleme imkanı ortadan kaldırılmış, bütün yetkilerin fiilen tek bir kişinin elinde toplanmaya başlanmıştır.
Geçtiğimiz 17 yıl içinde iktidarını tehdit edecek bütün kurumları birer birer etkisiz hale getiren AKP iktidarı, başta okullar olmak üzere, üniversiteler, kamu kurumları, yargı, ordu, medya vb gibi bir iktidarın sahip olması gereken bütün alanları ‘tek adam rejimi’ne uygun bir şekilde yeniden biçimlendirerek 12 Eylül darbecilerini aratmayan bir pratik sergilemektedir.
12 Eylül, toplumun farklı kesimlerini olduğu gibi eğitim emekçilerinin örgütlü mücadelesini de derinden etkilemiştir. Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER), 12 Eylül ile birlikte kapatılmıştır. Kapatılan ilk büyük örgütün, öğretmenlerin örgütü olması dikkat çekicidir. Sıkıyönetim mahkemeleri, 200 bin üyeli örgütü yasaları hiçe sayarak ‘gizli örgüt’ suçlamasıyla kapatmıştır. 7–8 ay içerisinde temyiz süreci de tamamlanmak üzere TÖB-DER yok edilmiş, öğretmenlerin, bin bir zorlukla ve yetmiş yılda alın terleriyle biriktirip aldıkları mallarına el konulmuştur.
12 Eylül’de TÖB-Der üyesi yaklaşık 25 bin üye ve temsilci de çeşitli nedenlerden dolayı mesleklerini kaybetmiştir. Çok sayıda TÖB-DER üye ve yöneticisi 12 Eylül yasaları ile sürgün edilmiş, görevlerinden olmuşlardır. 3.854 öğretmen, 120 öğretim üyesinin görevine 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanununa dayanılarak son verilmiştir.
12 Eylül sonrasında toplam 4891 kamu personeli işten çıkarılırken, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hukuksuz KHK’ler ile atılanların sayısının 140 bini bulması dikkat çekicidir. Özellikle son birkaç yıl içinde kamuda yaşanan hukuksuz ihraç ve sürgünler, halkın iradesi yok sayılarak atanan kayyumlar, siyasetçiler, belediye başkanları ve muhalif gazetecilere yönelik hapis cezaları ve tutuklamalar, iş cinayetleri, kadın cinayetleri ve çocuklara yönelik istismar uygulamalarına yönelik tutumlar ve darbe dönemlerini bile gölgede bırakan uygulamalar olarak dikkat çekmektedir.
12 Eylül’ün, ‘Türk-İslam sentezi’ anlayışının özellikle eğitim sistemi içinde, okullarda ve üniversitelerde kurumsallaşmasını büyük ölçüde tamamlarken, eğitim sistemi tarihte hiç olmadığı kadar tehlikeli bir kuşatma ile karşı karşıya bırakılmıştır. 12 Eylül 1980 sonrasında özellikle eğitim alanında başlayan ve AKP’nin tek başına iktidara gelmesiyle ivme kazanan eğitimi ticarileştirme ve dinselleştirme uygulamaları tüm hızıyla sürmektedir. Bugünden geriye doğru baktığımızda, 12 Eylül rejiminin uygulamaları ile bugün ‘tek adam rejimi’ olarak karşımıza çıkan politika ve uygulamalar bire bir örtüşmektedir.
Devletin halk üzerinde doğrudan bir baskı ve şiddet aygıtına dönüştüğü o günlerden bugüne hayatımızdaki birçok şey değişmiş, fakat siyasi hayatımızda düşünceyi ifade ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere, eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış, insan hakları vb. en temel ilkeler her fırsatta ayaklar altına alınmıştır.
Türkiye’nin en karanlık dönemini ifade eden 12 Eylül ve onun izinden gidenlerin karanlık zihniyet ile hesaplaşmak, askeri ya da sivil darbe ayrımı yapmadan bütün darbelere karşı çıkmaktan geçmektedir. Türkiye’nin demokratikleşmesi, kendi halkına karşı düşmanca tutumlar sergileyen baskıcı-otoriter uygulamalara karşı eşitlik, özgürlük, laiklik, barış ve demokrasi mücadelesinin güçlendirilmesi ile mümkündür.
Zübeyde Hanım Anaokuluna müdür olarak ataması yapılan üyemiz Lütfiye Kılavuz'u ziyaret ettik...
Merkez Yürütme Kurulumuz 02/09/2019 tarihinde Genel Başkan Feray AYTEKİN AYDOĞAN Başkanlığında toplanarak;
- Anayasada tanımlanan angarya yasağının ihlali niteliğinde, sendikamız üyesi öğretmenlerin mesai saatleri dışında resen görevlendirildikleri hizmet içi eğitimlere, kurslara, seminerlere ve protokollere ve projelere bağlı olarak planlanan etkinliklere 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar katılmamaları kararı alınmıştır.
- Rehber öğretmenlerin görevlerini kesintiye uğratacağından, çocuğun üstün yararı gözetilerek 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar sendikamız üyesi rehber öğretmenlerin nöbet tutmaması kararı alınmıştır.
- Öğretmenlere istekleri dışında verilen, ev ziyaretleri ve eğitim koçluğu gibi görev tanımlarıyla uygun olmayan, hukuka aykırı görevlendirmelerin 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirilmemesi kararı alınmıştır.
- Tam gün eğitim yapılan okullarda, sendikamız üyesi öğretmenlerin, öğle tatillerinde temel gereksinimlerini karşılayabilmeleri için gerekli planlama okul idaresince yapılmamışsa, nöbet görevlerini 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirmemesi kararı alınmıştır.
- Sendikamız üyesi öğretmenlere aynı hafta içerisinde verilen ikinci ve daha fazla nöbet görevlerini 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirmemesi kararı alınmıştır.
- Sendikamız üyesi öğretmenlerin, kendi okulları dışında re’sen verilen pansiyon nöbetlerini 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirmemesi kararı alınmıştır.
- Öğretmenlerin nöbet görevleri arasında yer almayan ancak yapmaya zorlandıkları okul servis araçlarının plakasının not edilmesi, servis aracının sürücüsünün ve servis aracının kontrol edilmesi; öğrencilerin servis aracından inmesi ve araca binmesine nezaret edilmesi ve servis araçlarının gelmesine kadar geçen süre içerisinde öğrencilerle beraber beklenmesi şeklinde okul idarelerince verilen görevlerin sendikamız üyesi öğretmenlerce 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirilmemesi kararı alınmıştır.
- Mesleki ve Teknik Eğitim Kurumlarında her eğitim-öğretim yılında doldurulan “Öz Değerlendirme Formlarının” 2019-2020 Eğitim-öğretim yılı boyunca sendikamız üyelerince doldurulmaması kararı alınmıştır.
- Kişisel veriler içeren, öğretmenin görev tanımı içerisinde yer almayan ve zorunlu tutulan anketlerin üyelerimiz tarafından 2019-2020 eğitim-öğretim yılı boyunca doldurulmaması kararı alınmıştır.
- İYEP kapsamında öğretmenlere istekleri dışında görev verilmesi durumunda, sendikamız üyesi öğretmenlerin 2019-2020 eğitim-öğretim yılı boyunca bu görevleri yapmaması kararı alınmıştır.
Kararı görmek için tıklayınız: nobet-karari-2019-2020
Dilekçe Örneği
………………………………….. İlkokulu Müdürlüğüne
…………………/Adana
Üyesi olduğum Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Merkez Yürütme Kurulu 02.09.2019 tarih ve 57 sayılı kararıyla “1- Anayasada tanımlanan angarya yasağının ihlali niteliğinde, sendikamız üyesi öğretmenlerin mesai saatleri dışında resen görevlendirildikleri hizmet içi eğitimlere, kurslara, seminerlere ve protokollere ve projelere bağlı olarak planlanan etkinliklere 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar katılmamaları kararı alınmıştır. 2- Rehber öğretmenlerin görevlerini kesintiye uğratacağından, çocuğun üstün yararı gözetilerek 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar sendikamız üyesi rehber öğretmenlerin nöbet tutmaması karan alınmıştır. 3-Öğretmenlere istekleri dışında verilen, ev ziyaretleri ve eğitim koçluğu gibi görev tanımlarıyla uygun olmayan, hukuka aykırı görevlendirmelerin 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirilmemesi karan alınmıştır. 4- Tam gün eğitim yapılan okullarda, sendikamız üyesi öğretmenlerin, öğle tatillerinde temel gereksinimlerini karşılayabilmeleri için gerekli planlama okul idaresince yapılmamışsa, nöbet görevlerini 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirmemesi kararı alınmıştır. 5- Sendikamız üyesi öğretmenlere aynı hafta içerisinde verilen ikinci ve daha fazla nöbet görevlerini 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirmemesi kararı alınmıştır. 6- Sendikamız üyesi öğretmenlerin, kendi okulları dışında re'sen verilen pansiyon nöbetlerini 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirmemesi kararı alınmıştır. 7- Öğretmenlerin nöbet görevleri arasında yer almayan ancak yapmaya zorlandıkları okul servis araçlarının plakasının not edilmesi, servis aracının sürücüsünün ve servis aracının kontrol edilmesi; öğrencilerin servis aracından inmesi ve araca binmesine nezaret edilmesi ve servis araçlarının gelmesine kadar geçen süre içerisinde öğrencilerle beraber beklenmesi şeklinde okul idarelerince verilen görevlerin sendikamız üyesi öğretmenlerce 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar yerine getirilmemesi karan alınmıştır. 8- Mesleki ve Teknik Eğitim Kurumlarında her eğitim-öğretim yılında doldurulan "Öz Değerlendirme Formlarının" 2019-2020 Eğitim-öğretim yılı boyunca sendikamız üyelerince doldurulmaması kararı alınmıştır. 9- Kişisel veriler içeren, öğretmenin görev tanımı içerisinde yer almayan ve zorunlu tutulan anketlerin üyelerimiz tarafından 2019¬2020 eğitim-öğretim yılı boyunca doldurulmaması karan alınmıştır. 10- İYEP kapsamında öğretmenlere istekleri dışında görev verilmesi durumunda, sendikamız üyesi öğretmenlerin 2019-2020 eğitim-öğretim yılı boyunca bu görevleri yapmaması kararı alınmıştır.” Bu karar uyarınca nöbet görevimin birinci nöbet dışındaki kısmını yerine getirmeyeceğimden gerekli önlemlerin alınmasını arz ederim.
….../..…./2019
Adı Soyadı
T.C. ……………………………….
Toplumsal cinsiyet, toplumdan kaynaklanan eşitsizlikleri kadının doğasına bağlayan, kadını eğitim, çalışma yaşamı, siyaset gibi kamusal alanlardan dışlayan erkek egemen zihniyete karşı çıkmak için kullanılan bir kavramdır. Eşitsizlikler doğadan değil, toplumdan kaynaklıdır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği yıllardır kadınların dünya genelinde yürüttükleri mücadelenin sonucunda kamuoyunun gündemine girmiş ve bu konuda hükümetler adım atmak zorunda kalmışlardır.
Türkiye, 1985 yılında “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi” (CEDAW) ve 2011 yılında da “İstanbul Sözleşmesi Kadına Karşı Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni” imzalamıştı. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadın cinayetleri konusu başta olmak üzere, kadın hareketinin yürüttüğü mücadelenin sonucunda siyasi iktidar, yukarıda ifade edilen sözleşmelerden kaynaklı yükümlülüklerinin gereğini yapmak zorunda kalarak, MEB ve YÖK aracılığıyla toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda kimi adımları atmaya başladı.
Mücadele ederek kazandığımız haklarımız, her dönemde aynı kesimler tarafından hedef alındı. Gelinen aşamada cinsiyetçi ideolojilerinin gereği olarak, toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan, MEB ve YÖK’ ün politikalarını belirleyen kesimlerin saldırıları daha da yoğunlaştı. MEB üzerinde vesayet kuran bu kesim her konuda benzer davranmaktadır. ‘Duyarlı vatandaşlar’ adı verilen kesim, tepki göstereceği ön kabulü ile hareket edilen, MEB ve YÖK’ ü kendi politik çizgisi doğrultusunda hareket etmeye zorlayan kesimlerdir. Zaman içerisinde vesayet kuran ve bunu her geçen gün artıran kesimler MEB’ in ve YÖK’ ün politikalarını belirleyen temel aktörler haline gelmiştir.
Bu vesayet mekanizmalarının, toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan saldırıları sonucunda mücadele ederek elde ettiğimiz kazanımlarımızı kaybediyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü tarafından koordine edilen ‘Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi’ (ETCEP) ‘Yeniden yazmaya var mısın? Sloganıyla yola çıkılarak; 2014 yılında başlatılmış, MEB tarafından 162 okulda eğitim emekçilerine verilen eğitim süreci tamamlanmıştı. Uygulama aşamasına geçilecek proje; Bakan Ziya Selçuk tarafından bir TV programında ‘Toplumsal cinsiyete duyarlı okul projesini hayata geçireceğiz.’ açıklamasından sadece iki gün sonra vesayet mekanizmalarının devreye girmesiyle iptal edildi. Milli Eğitim Bakanı, bu projeyi TV kanalında bizzat açıklamasına rağmen sahip çıkamadı ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminden vazgeçti.
MEB’ in yasağından hemen sonra, YÖK Başkanı toplumsal cinsiyet kavramının Türkiye’nin toplumsal değerleri ve kabulleriyle mütenasip (uygun) olmadığını savundu. YÖK tüm üniversite rektörlerine gönderilen toplumsal cinsiyet eşitliği tutum belgesini web sayfasından kaldırdı.
Özel Eğitim ve Rehberlik Genel Müdürlüğü’ nün 2019- 2020 programında 26 hedef arasında yer alan ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ 11 Eylül 2019 tarihinde programdan çıkarıldı. Bugün ise (12.09.2019) resmi gazetede yayınlanan yönetmelik değişikliği ile MEB Sosyal Hizmetler Yönetmeliğinden ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ tüm etkinlik alanlarından çıkarıldı.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef gösterenleri, protokol ve işbirlikleri adıyla eğitim kurumlarında ideolojik çalışma yürütenleri Karaman’dan, Aladağ’dan, Kulp’tan, Taşkent’ten, Dikili’den tanıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayanlar, vakıf, dernek vb. isimlerle protokol imzalayanlar, sosyal etkinlik yapılmasının önünü açanlar; kadın cinayetlerinden, kadına yönelik taciz, tecavüz ve şiddetten; çocuk istismarı vakalarından, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim farklılıkları nedeniyle katledilen hayatlardan birinci dereceden sorumludur.
Siyasi iktidar, MEB ve YÖK aracılığıyla uluslararası sözleşmelere atılan imzaların gereğini yapmalı, anayasal sorumluluğu olan kamusal eğitim hizmetini tüm yurttaşlara eşit ve ücretsiz ulaştırmalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği dersi zorunlu hale getirilmeli, müfredat ve tüm eğitim politikaları toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alarak yeniden düzenlenmelidir.
Eğitim Sen olarak iş yerlerimizde, sokaklarda, yaşamın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliği için eylemlerimizle, etkinliklerimizle ve hukuki olarak mücadele ettik, mücadele etmeye devam edeceğiz. Bugün yayınlanan yönetmeliğe karşı da hukuki mücadelemizi sürdürecek ve dava açacağız.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ‘Yaşamak İstiyoruz’ sesinin haykırışıdır. Bilimsel eğitimin olmazsa olmazıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.
Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreterliği
2019 – 2020 eğitim öğretim döneminde işyerlerine özgür kılık kıyafetle gidilmesine ilişkin MYK kararı ekte sunulmuştur.
KHK Zulmü YSK Eliyle Devam Ediyor…
Değerli Basın ve Kamuoyuna,
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL süresinde çıkartılan KHK’lar ile haklarında herhangi bir idari ya da adli soruşturma bulunmamasına rağmen haksız ve hukuksuz bir şekilde görevlerinden ihraç edilen arkadaşlarımız sadece işlerinden olmamış aynı zamanda en temel anayasal hakları da yok sayılmıştır.
İhraç edilen arkadaşlarımızın ilk olarak başka bir işte çalışma ve seyahat hakları (yurtdışı yasağı) engellenmişti. 31 Mart Yerel Seçimleri ile birlikte anayasaya ve yasalara aykırı bir şekilde seçilme hakları da engellenerek mazbataları ellerinden alındı. Bu kapsamda, Adana’da 3 arkadaşımız ile birlikte toplamda 50’de fazla KHK’lı arkadaşımızın belediye başkanlığı ve meclis üyeliği mazbataları hukuksuz bir şekilde iptal edilmiştir. Bu mazbataların iptalinin tek nedeni KHK kapsamında ihraç edilmiş olmalarıdır.
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki KHK’lar sadece OHAL dönemiyle sınırlı tedbir niteliğinde olduğundan, OHAL kalktığı için artık geçerliliğini yitirmiş ve yok hükmündedirler.
Ayrıca, Anayasa’nın 76. Maddesi’nde “On sekiz yaşını dolduran herkes milletvekili seçilebilir. En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, askerlikle ilişiği olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, Resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.” Denilmektedir. Yine 2972 Sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyeti Seçimi Hakkında Kanun’un 9. Maddesi ile atıfta bulunulan, 2839 Sayılı Milletvekili Kanunu’nun 11. Maddesinde seçilme koşullarını açıkça belirtilmiştir. Buna göre, KHK’lı arkadaşlarımızın seçilmelerinde herhangi bir yasal engel bulunmamaktadır. Bu yasa hükümleri doğrultusunda arkadaşlarımız il ve ilçe seçim kurullarına adaylık başvurularında bulunmuş ve kurullarca da herhangi bir sakınca görülmediği için adaylıkları kesinleşmiştir.
Ancak seçimleri kazandıktan sonra YSK adeta hukuki bir tuzak kurmuşçasına, anayasa ve yasaları hiçe sayarak seçilen arkadaşlarımızın mazbatalarını keyfi olarak iptal etmiştir.
24 Haziran seçimlerinde aynı yasa hükümleri çerçevesinde seçilmiş ve mazbatalarını almış olan KHK’lı milletvekillerinin halen Mecliste görevlerini sürdürdükleri düşünüldüğünde, YSK’nın 31 Mart yerel seçimleri ile ilgili vermiş olduğu bu kararın ne kadar kasıtlı ve de taraflı olduğu aşikârdır.
2017 yılında yasayla kurulan OHAL komisyonu ve sonrasındaki hukuki süreç de dikkate alındığında, KHK’lı arkadaşlarımızın ihraç kararları da hukuki olarak henüz kesinleşmemiştir.
YSK’nın bu hukuksuz kararını kınıyoruz ve mazbataları gasp edilen 50’den fazla KHK’lının yanı sıra CHP listelerinden seçilen üyelerimiz Çukurova Belediye Meclis Üyesi Münir KORKMAZ ile Ceyhan Belediye Meclis Üyesi Nezir DORAK ve yine kamu çalışanı Seyhan AKSAL’ın mazbatalarının geri verilmesini talep ediyoruz.15.05.2019
KESK Adana Şubeler Platformu adına
Tonguç ÖZKAN
BTS Şube Başkanı - KESK Dönem Sözcüsü