Toplumsal cinsiyet, toplumdan kaynaklanan eşitsizlikleri kadının doğasına bağlayan, kadını eğitim, çalışma yaşamı, siyaset gibi kamusal alanlardan dışlayan erkek egemen zihniyete karşı çıkmak için kullanılan bir kavramdır. Eşitsizlikler doğadan değil, toplumdan kaynaklıdır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği yıllardır kadınların dünya genelinde yürüttükleri mücadelenin sonucunda kamuoyunun gündemine girmiş ve bu konuda hükümetler adım atmak zorunda kalmışlardır.
Türkiye, 1985 yılında “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi” (CEDAW) ve 2011 yılında da “İstanbul Sözleşmesi Kadına Karşı Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni” imzalamıştı. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadın cinayetleri konusu başta olmak üzere, kadın hareketinin yürüttüğü mücadelenin sonucunda siyasi iktidar, yukarıda ifade edilen sözleşmelerden kaynaklı yükümlülüklerinin gereğini yapmak zorunda kalarak, MEB ve YÖK aracılığıyla toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda kimi adımları atmaya başladı.
Mücadele ederek kazandığımız haklarımız, her dönemde aynı kesimler tarafından hedef alındı. Gelinen aşamada cinsiyetçi ideolojilerinin gereği olarak, toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan, MEB ve YÖK’ ün politikalarını belirleyen kesimlerin saldırıları daha da yoğunlaştı. MEB üzerinde vesayet kuran bu kesim her konuda benzer davranmaktadır. ‘Duyarlı vatandaşlar’ adı verilen kesim, tepki göstereceği ön kabulü ile hareket edilen, MEB ve YÖK’ ü kendi politik çizgisi doğrultusunda hareket etmeye zorlayan kesimlerdir. Zaman içerisinde vesayet kuran ve bunu her geçen gün artıran kesimler MEB’ in ve YÖK’ ün politikalarını belirleyen temel aktörler haline gelmiştir.
Bu vesayet mekanizmalarının, toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan saldırıları sonucunda mücadele ederek elde ettiğimiz kazanımlarımızı kaybediyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü tarafından koordine edilen ‘Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi’ (ETCEP) ‘Yeniden yazmaya var mısın? Sloganıyla yola çıkılarak; 2014 yılında başlatılmış, MEB tarafından 162 okulda eğitim emekçilerine verilen eğitim süreci tamamlanmıştı. Uygulama aşamasına geçilecek proje; Bakan Ziya Selçuk tarafından bir TV programında ‘Toplumsal cinsiyete duyarlı okul projesini hayata geçireceğiz.’ açıklamasından sadece iki gün sonra vesayet mekanizmalarının devreye girmesiyle iptal edildi. Milli Eğitim Bakanı, bu projeyi TV kanalında bizzat açıklamasına rağmen sahip çıkamadı ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminden vazgeçti.
MEB’ in yasağından hemen sonra, YÖK Başkanı toplumsal cinsiyet kavramının Türkiye’nin toplumsal değerleri ve kabulleriyle mütenasip (uygun) olmadığını savundu. YÖK tüm üniversite rektörlerine gönderilen toplumsal cinsiyet eşitliği tutum belgesini web sayfasından kaldırdı.
Özel Eğitim ve Rehberlik Genel Müdürlüğü’ nün 2019- 2020 programında 26 hedef arasında yer alan ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ 11 Eylül 2019 tarihinde programdan çıkarıldı. Bugün ise (12.09.2019) resmi gazetede yayınlanan yönetmelik değişikliği ile MEB Sosyal Hizmetler Yönetmeliğinden ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ tüm etkinlik alanlarından çıkarıldı.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef gösterenleri, protokol ve işbirlikleri adıyla eğitim kurumlarında ideolojik çalışma yürütenleri Karaman’dan, Aladağ’dan, Kulp’tan, Taşkent’ten, Dikili’den tanıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayanlar, vakıf, dernek vb. isimlerle protokol imzalayanlar, sosyal etkinlik yapılmasının önünü açanlar; kadın cinayetlerinden, kadına yönelik taciz, tecavüz ve şiddetten; çocuk istismarı vakalarından, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim farklılıkları nedeniyle katledilen hayatlardan birinci dereceden sorumludur.
Siyasi iktidar, MEB ve YÖK aracılığıyla uluslararası sözleşmelere atılan imzaların gereğini yapmalı, anayasal sorumluluğu olan kamusal eğitim hizmetini tüm yurttaşlara eşit ve ücretsiz ulaştırmalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği dersi zorunlu hale getirilmeli, müfredat ve tüm eğitim politikaları toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alarak yeniden düzenlenmelidir.
Eğitim Sen olarak iş yerlerimizde, sokaklarda, yaşamın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliği için eylemlerimizle, etkinliklerimizle ve hukuki olarak mücadele ettik, mücadele etmeye devam edeceğiz. Bugün yayınlanan yönetmeliğe karşı da hukuki mücadelemizi sürdürecek ve dava açacağız.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ‘Yaşamak İstiyoruz’ sesinin haykırışıdır. Bilimsel eğitimin olmazsa olmazıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.
Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreterliği