Eğitim-Sen Adana
In sodales tellus ac erat malesuada ac viverra lectus tempor.
Ders Kitaplarında; Gizli Müfredat, Kültürel / Etnik Ayrımcılık,
Cinsiyetçilik, Militarist Öğeler, İnsan Hakları ve Milliyetçilik.
Türkiye Cumhuriyeti diğer kapitalist-ulus devletler gibi kurulduğu günden bu yana egemenliğini savaş, inkar ve şiddetle inşa etmiş bir devlettir. Cumhuriyetin kurulduğu günden daha da öncesine dayanan ve bugün halen devam etmekte olan ulus inşası sürecinde bütün etnik ve dini farklılıklar tekleştirilmeye çalışılmış ve homojen bir toplum yaratılmaya çalışılmıştır. Devlet yetkilileri bu sayede bir ulus yaratabileceklerini ve devleti ayakta tutabileceklerini düşünmüşlerdir. Ancak yüzyıllardır aidiyetlerini bambaşka dini, etnik ve cemaatsel terimlerle kuran milyonlarca insanı Türk yapma ya da hepsine Türk ve Sünni olduklarını kabul ettirme fikri beraberinde sayısız isyan, mücadele ve katliam getirmiştir. Ulusun inşası ile elele giden devlet ve egemenliğin tesisi egemenlerin kendi kurdukları yasaları askıya alarak, şiddet ve zor yoluyla mümkün olmuştur. Militarizm ve şiddet bu Türkiye ulus-devletinin tarihinden hiç eksik olmamış, kıyımlar, yaratılan ötekiler ve sürekli bir tehdit algısı sayesinde merkezi kimlik de inşa edilmiştir.
İnşa edilen Türk kimliği içerinde dini referanslar taşıyan ve cinsiyetlendirilmiş bir kimliktir, bu kimlik geçmişin inkârına dayanmaktadır ve yine ortak bir ulus-devlet pratiği olan tarihin yeniden yazılmasıyla beraber geri kalan bütün hakikat rejimleri ve bilme biçimlerinin yerini almaya çalışan milliyetçi, devletçi ve modernist bir anlayıştır. Her ne kadar devlet elitlerinin ve yöneticilerinin kafasındaki bu bütünlük ve homojen ulus fantezisi hiçbir zaman toplumsal bağlamda tam olarak sahiplenilemeyecek bir proje olsa da bunun gerek askeri biçimlerle gerek de eğitim yoluyla topluma öğretilmeye çalışılması sancılı bir süreçtir. Devlet yöneticileri belirli materyal pratikler, söylemsel taktikler ve stratejiler aracılığıyla kendi arzuladıkları toplum fikrini yaygınlaştırmaya ve ulus-devlet inşasını hızlandırarak bu değerleri içselleştirmiş vatandaşlar-tebalar yaratmaya çalışırlar. Bu pratiklerin başında askerlik ve ordu, milliyetçi ve cinsiyetçi eğitim politikaları gelir. Unutmamak gerekir ki, bütün bunlar öncelikle zor ve şiddet yoluyla mümkün olur ancak bu kurucu şiddet sayesinde oluşturulan “toplumsal mütabakat” belirli söylemler eşliğinde devlet-vatandaş bütünleşmesine ve milliyetçi-ulusal değerlerin sahiplenilmesine neden olur. Bütün bu pratikler ve söylemlerin merkezinde duran askerlik, militarizasyon, eğitim ve toplumsal cinsiyet bir arada düşünülmesi gereken olgulardır.
İdeolojilerin aktarılmasında kullanılan aygıtlar arasında eğitim kurumu önemli bir yer tutmaktadır. Bu sebeple zorunlu eğitim sistemi içerisinde faaliyet gösteren okullarda okutulan kitapların incelenmesi büyük bir öneme sahiptir.
Şöyle ki gelecek nesiller, sözü edilen kitaplar aracılığıyla eğitilmekte ve egemen söylem çerçevesinde geleceği inşa etmektedirler. Özellikle tarih kitapları bünyesinde oluşturulan “ordu-millet” miti çerçevesinde, askerliğin aslında milletin varlığı ile özdeşleştirildiği ve bu sebeple tartışılamaz konuma getirildiği görülmektedir. Diğer bir anlatımla “kutsal, vatani hizmet olan askerlik” tartışma konusu yapıldığında, bu durum milletin de sorgulanmasına neden olmaktadır. Ayrıca resmi tarih anlatımı içerisinde aktarılan kahramanlar, yöneticiler, askerlik görevini yerine getirenler erkektir.
“Erkeklik”- milliyetçilik- militarizm noktalarından inşa edilen üçgeni sorgulamak pek de mümkün olmuyor. Üçgenin kenarlarını oluşturan her nokta günümüzdeki egemen yapının temel taşlarını oluşturuyor. O sebeple birbirlerine sıkı sıkıya bağlı bir halde, adeta tek vücut olmuş bir şekilde, yarattıkları “öteki”ler üzerinde hâkimiyet kuruyorlar. Meydana getirdikleri insan hakları ihlallerine haklı zemin yaratabilmek, “savaş halini” meşrulaştırmak ve kendilerini “kurtarıcı” konumda göstermek için geçmişe dair kahramanlık hikâyeleri aktarıyorlar. Böylece çeşitli söylemler aracılığıyla şiddet/ savaş ve bunların sonuçları olağanlaştırılıyor.
Kitapların incelenmesinde ortaya çıkan gerçeklerden biride “hakları korumanın en etkili aracı olarak ateşli silahların”, savaş alanı görüntülerinin, şehit resimlerinin, milli simgelerin sergilendiğini görüyoruz. Her bir kitabın giriş kısmında yer alan İstiklal Marşı da vatan uğruna ölmeyi kutsayan cümleler içermektedir. Örnek olması için birkaç mısra aktarılabilir : “Siper et gövdeni dursun bu hayâsızca akın”, “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, Düşün altında binlerce kefensiz yatanı”, “Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda, Şüheda( şehitler) fışkıracak toprağı sıksan şüheda”. Savaş sonucunda mağdur olan ( ölen, yaralanan, kaybedilen) kişilere “şehitlik”, “gazilik” sıfatı verilerek, iddia edildiği üzere “kutsal değerler” uğruna ölüm yüceltilmektedir.
Aslında yapılması gereken, mevcut anlatım yerine, insan hakları bağlamında değerlendirme yapıp, yaratılan mağduriyetin “yaşam hakkı” üzerinden aktarılmasıdır. Tüm bunların yanında ders kitapları içerisinde aktarılan “düşman öteki”lerin varlığından ötürü de “savaşların kaçınılmaz” olduğu sürekli vurgulanmaktadır. Buna karşılık barışın var olabileceğine dair inancı ve kararlılığı pekiştiren, “şiddetsiz mücadele yöntemlerine ilişkin örneklere” yer veren saptamalara ise rastlamak pek de mümkün değildir.
Bazı kitaplardan alıntılara devam edelim; “Temizliğe en fazla önem veren din İslamiyet’tir... Türkler tarih boyunca ordu-millet geleneğini sürdürerek yaşamışlardır. Bu geleneğe göre çocuklar küçük yaştan itibaren askerliğe hazırlanır. Türk devletlerinde her Türk savaşa hazır durumdadır. Askerlik, özel bir meslek değildir. Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay öğrenilebilecek bir dildir. Onun için her Türk dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Din duygusunun zayıflaması, suçların artmasına yol açabilir, toplumda mutluluk, güven ve huzur azalır. Bir yaratanın varlığına inanan insan, sürekli iyi olanı yapıp kötülüklerden kaçınmaya çalışır. Baba, ailenin geçimini sağlayan kişidir; anne, babanın yardımcısı olarak ailenin beslenmesi, çocukların bakımı, aile içinde sevgi ortamını sağlayan kişidir.
Okuduğunuz ifadelerde sizi rahatsız eden bir şeyler oldu mu?
Yanıtınız ‘hayır’sa, o zaman bu araştırmalarımızın ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz.
Eğer bu ifadeleri, aşırı muhafazakâr, milliyetçi, militarist ve cinsiyetçi bulduysanız, bir soru daha sormak istiyoruz: Sizce bu kitaplar hangi zaman dilimine ait olabilir? Yanıtınız ‘tozlu raflar’sa, yanıldınız demektir. Çünkü az önce okuduklarınız ve fazlası, bugünün Türkiyesi'nde eğitim gören çocuklarımızın, kardeşlerimizin ders kitaplarından alındı.
Örneğin, yazımızın başındaki birinci cümle lise sağlık bilgisi; ikincisi, altıncı sınıf sosyal bilgiler kitabından alıntı. Türkçenin faziletlerini anlatan üçüncü örnek, beşinci sınıf sosyal bilgiler kitabında var. Ahlakın dindarlığa indirgendiği diğer ifadeyse, dokuzuncu sınıf din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde geçiyor. Anne-baba tanımını yapan bölüm lise sağlık bilgisi kitabında.
Kuşkusuz söz konusu cümleler az önce de belirttiğimiz gibi bazılarımızı rahatsız etmiyor olabilir. Fakat en azından Eğitim Sen olarak bizi rahatsız ediyor.
İlk olarak Tarih Vakfı 2002’de Avrupa Birliği Komisyonu’nun da desteğiyle ‘Ders Kitaplarında İnsan Hakları Projesi’ni (DKİH) başlatmış ve iki yıl boyunca 190 ders kitabı taranmış ve dört bin insan hakkı ihlali saptanmıştı.
Ne var ki aradan geçen zamanda müfredat değişti, kitaplar yenilendi. Ancak 2004’te yenilenen ders kitaplarının da milliyetçi, muhafazakâr ve militarist söylemlerle dolu olduğu ve temel felsefede bir değişim gözlemlenmediği saptanınca, 2007’de ‘Ders Kitaplarında İnsan Hakları (DKİH) projesinin ikincisi başlatıldı. 80 gönüllü, yeni kitaplardaki milliyetçi, muhafazakâr ve militarist ögelerin tespiti için bir araya geldi. 139 ders kitabı, öğretmen, veliler, lisans ve lisansüstü öğrencilerince satır satır okundu ve raporlandı. Üstelik raporlama sırasında görüldü ki aslında ders kitapları yalnızca milliyetçi, muhafazakâr ve militarist değil, cinsiyet ayrımcılığı içeren ifadelerle de doluydu. Araştırma bulguları, 29-30 Kasım 2008’de de Bilgi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde, ikincisi düzenlenen ‘İnsan Hakları, Eğitim ve Ders Kitapları Araştırmaları Uluslararası Sempozyumu’nda ele alındı.
Değerli basın, değerli eğitim emekçileri, değerli katılımcılar;
Ders kitapları yıllardan beri ülkenin sosyal ve siyasal gündeminden hiç düşmemiş; tersine hayatın hemen bütün alanlarında, ulusal ve uluslararası düzeylerde “sorun” olmaktan çıkamamış konulardır. Her öğretim yılında yeniden (ve yeniden) konuşulan ders kitapları eğitim sistemimizin vazgeçilmez sorunları arasında yerini korumaktadır.
Ders kitaplarında; Gizli müfredat, Kültürel / Etnik Ayrımcılık, Cinsiyetçilik, Militarist Öğeler, İnsan Hakları ve Milliyetçilik konuları İlkokul, Ortaokul ve Lise öğrencileri ile eğitimcilerin gözünden, nasıl görünüyor? Ders kitaplarındaki insan hakları ölçütleriyle bağdaşmayan kimi sorunlar/kusurlar hakkında ne(ler) düşünülüyor? Eğitim ortamında, öğrenciler ve eğitimciler üzerinde yarattıkları etki dereceleri nelerdir? Sorularına yanıt bulmak amacıyla 2002 ve 2008 yıllarında Bilgi Üniversitesinin yaptığı çalışmaların bir benzeri olan ve 2013 yılında ilimizde oluşturduğumuz DEK komisyonunca yeniden güncelleştirilen ve daha kapsamlı ele alınan çalışmaların bir bölümünü bugün sizlerle paylaşacağız. Daha sonra çalışmalarımızı bir rapor haline getirdikten sonra sonuçları kamuoyuyla tekrar paylaşacağız. Bu çalışmalar sırasında yaklaşık değişik illerde ve değişik okullarda 1000 eğitimci ve 1000 öğrenci ile ayrı ayrı anketler yapıldı ve anket sonuçlarının bir bölümünü bugün sizlerle de paylaşacağız. DEK, DERS KİTAPLARI VE MÜFREDAT İNCELEME KOMİSYONU olarak çalışmalarımızın eğitimin demokratikleşmesine bir katkıda bulunacağını umuyoruz.
İki toplumu oluşturan bireylerin birbirlerini sadece “düşman öteki” olarak görmemesi ve tarih içerisinde sürekli bir çatışma içinde olmadıklarının anlaşılmasını fırsat verebilmek amacıyla bu çalışmaları paylaşma gereği duyuyoruz. Ülkemizdeki mevcut durumun bir “ateş kes” hali olduğu ve bunun barışın inşa edildiği anlamına gelmediği söylenebilir. Barış, silahlı çatışmanın olmamasından çok daha farklı bir durumdur. Orduların ve tabi ki temsil ettikleri yapının var olduğu bir yerde barıştan söz etmek pek bir anlam ifade etmiyor. Bu yüzden mevcut duruma has koşulları her daim sorgulamalı, barışı inşa edebileceğimiz şartların yaratılması için çaba sarf etmeliyiz. Bu amaca hizmet edecek tarih kitaplarının eğitim hayatına kazandırılması büyük bir öneme sahiptir. Saygılarımızla. 09.03.2013
EĞİTİM SEN DEMOKRATİK EĞİTİM KURULTAYI
DERS KİTAPLARI VE MÜFREDAT İNCELEME KOMİSYONU
Güven BOĞA- Begüm AVŞAR-Ümit ÖZÇAY- Yılmaz ZENGİN
UNESCO verilerine göre dünya üzerinde üç bine yakın dil yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ülkemizde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan dil sayısının da 18 olduğu tahmin edilmektedir. Dillerin ölümü, bugün insanlığın kültür hazinesi açısından telafisi mümkün olmayacak önemli bir kayıptır.
Bu soruna dikkat çekmek isteyen Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu, 1999 yılında aldığı bir kararla 21 Şubat gününü, "Uluslararası Anadili Günü" olarak kabul etmiş ve ilk kez 2000 yılında, kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacı ile "Dünya Anadili Günü" kutlanmaya başlamıştır.
Dilleri ve kültürleri yaşatmanın en önemli araçlarından biri de bunların eğitim yaşamında hak ettiği değeri görmesi ve yer bulmasıdır. Biz de bugün dolayısıyla ülkemizde anadilinde eğitim hakkının önemine dikkat çekmek istiyoruz. Bireylerin anadilleri dışında sonradan öğrenilen ikinci, üçüncü diller o dillerle iletişim kurmayı sağlasa bile asla insanın kendi anadili gibi olamaz. Bundan dolayı bireyin anadilinde eğitim alması en temel insan haklarından biri olduğu gibi bireylerin kendi anadillerinde eğitim almasının engellenmesi de en büyük insan hakkı ihlallerinden birisi olarak kabul edilmektedir.
Eğitimin amacı, çocukların bilişsel, duygusal ve sosyal açıdan güçlenmesi ve içinde bulunduğu toplumu, dünyayı değerlendirebilecek, eleştirebilecek donanım kazanmasıdır. Öğrencilerin güçlenmesi ise hem okula dayalı bilgi, hem de kültürel kimliklerini güvenli bir şekilde taşımaları ile mümkün olabilir. Çocukların kimliklerinin ve kişiliklerinin bir parçası olarak anadillerinin değersizleştirilmesi, özgüvenlerini ve özsaygılarını olumsuz etkiler.
Çok dilli/çift dilli eğitim/anadilinde eğitim ya da eğitimde anadiline yer verilmesi, çocuğun akademik entelektüel gelişimini sekteye uğratacağı öne sürülmektedir. Oysa yapılan araştırmalar göstermektedir ki, anadilini yetkin bir şekilde öğrenemeyen kişi, ikinci dili de iyi bir şekilde öğrenemez. Azaltıcı çok dillilik denilen bu durumun temel nedeni, çocuğun anadilindeki gelişiminin yarıda kesilmesi, anadilinin ikincilleştirilmesi, önemsiz görülmesidir. Oysa çocuk anadilini iyi öğrendiği zaman, ikinci bir dili de iyi öğrenebilir. Arttırıcı çok dillilik denilen bu durum, eğitimde, toplumda hakim olan dil ile farklı anadillerinin birlikte kullanılmasıyla, hepsine eşit değer verilmesiyle mümkün olabilmektedir.
Ülkemizde yakın zamana değin bırakalım resmi dil dışındaki anadillerinin eğitim alanına girmesini, bu dillerin varlığı bile inkar konusu edilmiştir. Topluma dayatılan tek dil politikası, başından itibaren eğitim sisteminin her alanına sinmiştir.
Bugün itibariyle anadilinde eğitime ilişkin yaygın ve güçlü bir toplumsal talebin oluşması karşısında AKP hükümeti, oyalamacı bir yaklaşımla, okullara seçmeli anadili eğitimi dersi koymuştur. Anadilinde eğitim talebine karşılık seçmeli ders yaklaşımı, pek çok açıdan kabul edilemez bir yaklaşımdır. Çocukların anadillerini okullarda seçmeli ders ile öğrenmelerini beklemek gerçekçi olmadığı gibi yasak savıcı niteliktedir. Çocukların zaten bildikleri anadillerini öğretecek (!) seçmeli derslere değil, anadillerinde eğitim yapmaya, eğitimde anadillerine yer verilmesine, bütün dillere eşit değer verilmesine ihtiyacı bulunmaktadır. Bu nedenle biz sendika olarak, anadilinde eğitim konusunda bu oyalamacı yaklaşımı doğru ve sorun çözücü bir yaklaşım olarak görmüyoruz. Olması gereken anadilinde eğitimin bir hak olduğunun açıkça kabul edilmesi ve bunun için gerekli altyapı çalışmalarına vakit geçirilmeden başlanmasıdır.
Anadilinde eğitim bölücü bir talep değildir. Tersine birleştirici olacaktır. Bugün gelinen aşamada artık dillerin, kültürlerin, halkların hiyerarşik değil eşit temelde bir ortaklaşma içinde yeniden buluşmaları, kaynaşmaları için anadilinde eğitim hakkı kabul edilmelidir.
Sonuç olarak diyoruz ki,
- Bütün diller eşit değerdedir. Anadili insanın ayrılmaz bir parçasıdır.
- Hiçbir devlet politikası, insanı bu ayrılmaz parçasından koparmayı haklı ve meşru kılamaz. Çok dillilik, çok kültürlülük bir sorun kaynağı değil bir zenginliktir.
- Anadilinde eğitime bir güvenlik sorunu olarak yaklaşılmaktan vazgeçilmelidir.
- Türkiye, bu sorunu çözebilecek birikime, olgunluğa ulaşmış bulunmaktadır.
- Sendika olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye hazırız.
Şube Yürütme Kurulu Adına
Yalçin ALÇİÇEK
Şube Sekreteri
Ders Kitaplarında;
Gizli Müfredat,
Kültürel / Etnik Ayrımcılık,
Militarist Öğeler,
İnsan Hakları ve Milliyetçilik.
Ders kitapları yıllardan beri ülkenin sosyal ve siyasal gündeminden hiç düşmemiş; tersine hayatın hemen bütün alanlarında, ulusal ve uluslararası düzeylerde “sorun” olmaktan çıkamamış konulardır. Her öğretim yılında yeniden (ve yeniden) konuşulan ders kitapları eğitim sistemimizin vazgeçilmez sorunları arasında yerini korumaktadır.
Ders kitaplarında; Gizli müfredat, Kültürel / Etnik Ayrımcılık, Militarist Öğeler, İnsan Hakları ve Milliyetçilikkonuları İlkokul, Ortaokul ve Lise öğrencileri ile eğitimcilerin gözünden, nasıl görünüyor? Ders kitaplarındaki insan hakları ölçütleriyle bağdaşmayan kimi sorunlar/kusurlar hakkında ne(ler) düşünülüyor? Eğitim ortamında, öğrenciler ve eğitimciler üzerinde yarattıkları etki dereceleri nelerdir?
Sorularına yanıt bulmak amacıyla komisyonumuz tarafından eğitimcilerin/bireylerin kendi özgün çalışmalarından oluşan yazılı tebliğlerinde sunulduğu bir forum gerçekleştirilecektir.
Katılımınızı ve katkılarınızı bekler, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
DEK, DERS KİTAPLARI VE MÜFREDAT
İNCELEME KOMİSYONU
Güven BOĞA- Begüm AVŞAR
Ümit ÖZÇAY- Yılmaz ZENGİN
Şükran ÖNER
Tarih : 9 Mart 2013 Cumartesi
Saat : 14.00
Yer : Eğitim Sen Adana Şube
Yazılı tebliğlerin; This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. mail adresine forumdan önce gönderilmesi önemlidir.
15 Ocak 2013 Salı
ÇUKUROVA SALONU
14.00-15.00
Söyleşi: “Küçük Büyük “Eyvah Kitap!” Diyor Muyuz Hâlâ? “
Konuşmacı: Mine Soysal
Düzenleyen: Günışığı Kitaplığı
15.15-16.15
Panel: “Başkanlık Sistemi ve Türkiye”
Yöneten: Halit Atik
Konuşmacılar: Ercan Karakaş, İhsan Kamalak
Düzenleyen: SODEV
19.00-20.00
Panel: “Çukurovalı Öykücüler Ses Veriyor “
Yöneten: Çetin Derdiyok
Konuşmacılar: Mustafa Emre, Nazmi Bayrı, Fatih Alkar, Musa Dinç, Veli Erdem, Mustafa Günay
Düzenleyen: Edebiyatçılar Derneği
16 Ocak 2013 Çarşamba
ÇUKUROVA SALONU
13.00-14.00
Şiir Dinletisi
Konuşmacı: Ahmet Telli
Düzenleyen: Everest Yayınları
14.15-15.15
Söyleşi:“Yaşayan Yazarlarımız”
Konuşmacılar: Ali Rıza Kars, Mehmet Demirel Babacanoğlu"
Düzenleyen: Çukurova Edebiyatçılar Derneği
15.30-16.30
Söyleşi: “Evimde Şiir Saklıyorum”
Konuşmacılar: Çetin Duran, Yeqîn h., Serhat Hemdem, Özlem Erdem,
Düzenleyen: Ava Yayınları
16.45-17.45
Söyleşi: “Dedemin Bisikleti-Çiftlikte Bir Gün”
Konuşmacı: Beyza Deringöl Akbaş
Düzenleyen: Final Kültür Sanat Yayınları
18.00-19.00
Söyleşi: “Doğumunun 100. Yılında Abidin Dino’nun Adana Günleri”
Konuşmacılar: Murat Baycanlar, Remzi Karabulut, Uğur Pişmanlık
Düzenleyen: Aratos Dergisi
19.15-20.15
Şiir Dinletisi
Yöneten: Hasan Hüseyin Gündüzalp
Katılımcı Şairler: Ali Ozanemre, Ferhat Zidani, Süleyman Nayman, Mehmet Atilay, Çetin Kalkan, Murat Demirkol, Mustafa Akyürek, Bekir Dağsever
Düzenleyen: Türkiye Yazarlar Sendikası
17 Ocak 2013 Perşembe
ÇUKUROVA SALONU
12.15-13.15
Söyleşi: “Kayıp Kelimeler”
Konuşmacılar: Ronî War, Receb Dildar
Düzenleyen: Ava Yayınları
13.30-14.30
Söyleşi: “Çocuklar ve Şiir: İki Gözüm Üzümüm”
Konuşmacı: Necdet Neydim
Düzenleyen: Günışığı Kitaplığı
14.45-15.45
Söyleşi: “Çukurova’da Gençlik Edebiyatı ve “Atmaca”nın Öyküsü”
Konuşmacılar: Aydın Tan, Mustafa Emre
Düzenleyen: Evrensel Basım Yayın
16.00-17.00
Söyleşi: ''Kitlesel Hipnoz ve Sanal Kahramanlar''
Konuşmacı: Suat Turgut
Düzenleyen: 2023 Yayıncılık
17.15-18.30
Panel: “Çukurova - İstanbul Hattında "Yağmur Sıcağı"
Yöneten: Dilek Arslan
Canlı performans (romandan kesitler): Gürsel Fırat
Konuşmacılar: Binay Koçak, Seyyit Nezir
Düzenleyen: Sis Çanı Yayıncılık
18.45-19.45
Panel: “Günümüzde Şiir”
Yöneten: Halise Tekbaş
Konuşmacılar: Hülya Saadet Öznisan, Bekir Dağsever, Cemal Ünal,
Düzenleyen: Çukurova Edebiyatçılar Derneği
AKDENİZ SALONU
12.00-13.00
Söyleşi: “Paradokya’nın Çıkış Hikayesi”
Konuşmacı: Cem Gülbent
Düzenleyen: Timaş Yayınları
14.30-15.30
Söyleşi: “Muzaffer İzgü: “Çocukluğumun Adana’sı”
Konuşmacı: Muzaffer İzgü
Düzenleyen: Bilgi Yayınevi
15.45-17.00
Söyleşi: “Günümüzde Öykücülük”
Konuşmacılar: Zafer Doruk, Mehmet Demirel Babacanoğlu, Veli Cuma, Hasan Hüseyin Çabuk, Arslan Bayır
Düzenleyen: Çukurova Edebiyatçılar Derneği
17.15-18.15
Panel: “Suriye’nin Kurtuluş Savaşı”
Yöneten: Mehmet Karasu
Konuşmacılar: Çetin Yiğenoğlu, Sinan Seyfettinoğlu, Sezin Suna
Düzenleyen: Türkiye Yazarlar Sendikası
18.30-19.30
Şiir Dinletisi: “Şiire Yolculuk”
Katılımcı şairler: Gökhan Cengizhan, Halil İbrahim Özcan, Leyla Şahin, Remzi Özmen, Betül Akdağ, Mithat Çelik, Kağan İşçen
Düzenleyen: Edebiyatçılar Derneği
18 Ocak 2013 Cuma
ÇUKUROVA SALONU
11.00-12.00
Panel: “Nasreddin Hoca ile Düşünmek”
Yöneten: Necdet Neydim
Konuşmacılar: Öğrenciler
Düzenleyen: Kelime Yayınları
13.15-14.15
Panel: “68’liler ve Cumhuriyet”
Yöneten: Ahmet Çetiner
Konuşmacılar: Sönmez Targan, Cemil Orkunoğlu, Aziz Erbek
Düzenleyen: 68’liler Birliği Vakfı
14.30–15.30
Söyleşi: “Tarihin Eğlenceli Yönü”
Konuşmacı: Metin Özdamarlar
Düzenleyen: Eğlenceli Bilgi
15.45-16.45
Söyleşi: “Yunus Emre”
Konuşmacı: Faruk Dilaver
Düzenleyen: Emre Bilişim Yayıncılık
17.30-18.30
Panel: “Gizledikleri Tanpınar”
Yöneten: Çetin Derdiyok
Konuşmacılar: Emine Erbaş, Mustafa Günay, Hasan Cuşa, Seyyit Nezir
Düzenleyen: Broy Yayınevi
18.45- 19.45
Panel: "Geleceğe Ne Kaldı?”
Yöneten: Şenay Eroğlu Aksoy
Konuşmacılar: Işık Okçu, Şeyhmus Közgün, Aysel Ekiz
Düzenleyen: Ava Yayınları
18 Ocak 2013 Cuma
AKDENİZ SALONU
12.00-13.00
Söyleşi: “Mavisel Yener Çocuklarla Buluşuyor, Düşler Konuşuyor”
Konuşmacı: Mavisel Yener
Düzenleyen: Bilgi Yayınevi
13.15-14.15
Panel: “Sosyal Demokrat Belediyecilik”
Yöneten: Halit Atik
Konuşmacılar: Perihan Sarı, Ulaş Bayraktar
Düzenleyen: SODEV
14.30-15.30
Söyleşi: “Balkanlardan Çukurova’ya Bir Sevda Masalı Hürriyet”
Konuşmacı: Nur İçözü
Düzenleyen: Altın Kitaplar
15.45-16.45
Panel: “Çukurova’da Öykücülüğümüz ve Öykü Dinletisi”
Yöneten: Çetin Yiğenoğlu
Konuşmacılar: Aydın Şimşek, Nazmi Bayrı, Yaşar Yıltan, Deniz Moralıgil, Turan Ali Çağlar
Düzenleyen: Kanguru Yayınları
17.00-18.00
Söyleşi: “Yazar Olmak İstiyorum”
Konuşmacı: Ömer Sevinçgül
Düzenleyen: Carpediem Kitap
18.30-19.30
Şiir Dinletisi: “Çukurova’dan Şiirler”
Sunum: Halise Tekbaş
Katılımcı Şairler: Enver Seçinti, Şeref Kocakaya, Nebih Nafile, Hülya Saadet Öznisan, Duran Aydın, Cemal Ünal, Mansur Ekmekçi, Adnan Özcandan, Mehmet Demirel Babacanoğlu, Bekir Dağsever, Selahattin Baysal, Harika Ufuk, Yakup Karaca, Süreyya Filiz, Baki Yıldırım, Mesut Eray, Lütfi Küpeli, Ali Atar, Fuat Duymaz, Şaban Şavin, İbrahim Özcanlı, Münevver Düver, Onur Çakmak, Kader Kutlu, Şahin Tuncay
Düzenleyen: Edebiyatçılar Derneği
19 Ocak 2013 Cumartesi
ÇUKUROVA SALONU
11.00-12.00
Söyleşi: "Mona Lisa Neden Gülümser?" Aratos Felsefe Okulu (6. Ders)
Konuşmacı: Birnur Eraldemir
Düzenleyen: Aratos Dergisi
12.15-13.15
Söyleşi: “Devrimin İlk Karşıtları”
Konuşmacı: Alev Coşkun
Düzenleyen: Cumhuriyet Kitap
13.30-14.30
Söyleşi: ''Sevdiğim Roman Kahramanı''
Konuşmacılar: Semih Gümüş, Faruk Duman, Sibel K. Türker, Behçet Çelik
Düzenleyen: Can Yayınları
14.45-15.45
Söyleşi: “Çocuk ve Gençlik Edebiyatında 50 Yılın Ardından”
Konuşmacı: Gülten Dayıoğlu
Düzenleyen: Altın Kitaplar
16.00-17.00
Söyleşi: “2013 Astroloji Ve Mucizeler”
Konuşmacı: Nuray Sayarı
Düzenleyen: Destek Yayınları
17.15-18.15
Söyleşi: “Nato İncirlik Üssü Gölgesinde Suriye Sorunu”
Konuşmacılar: Nuray Sancar, Adnan Gümüş, Elife Hatun Kılıçbeyli
Düzenleyen: Evrensel Basım Yayın
18.30-19.30
Panel: “AB-D’nin BOP Planı Çerçevesinde Suriye ve Türkiye”
Yöneten: Özler Çakır
Konuşmacı: Gürdal Çıngı
Düzenleyen: Derleniş Yayınları
19 Ocak 2013 Cumartesi
AKDENİZ SALONU
11.00–11.45
Söyleşi: “Filozof Çoçuklar Klubü”
Konuşmacı: Seran Demiral
Düzenleyen: Final Kültür Sanat Yayınları
12.00-13.00
Panel: “Yerel Yönetimler ve Demokrasi”
Yöneten: Halit Atik
Konuşmacılar: Ahmet Özer, Gökhan Günaydın
Düzenleyen: SODEV
13.15-14.15
Söyleşi: “Uçurumun Kenarında Dış Politika”
Konuşmacı: Onur Öymen
Düzenleyen: Ezgi Kitabevi- Remzi
14.30-15.30
Söyleşi: “Gizem Dolu Macera Romanı “Baykuş Yemini”
Konuşmacı: Yeşim Saygın Armutak
Düzenleyen: Günışığı Kitaplığı
15.45-16.45
Söyleşi: “Zamana Karşı Orhan Kemal”
Konuşmacılar: Işık Öğütçü, Bedri Aydoğan
Düzenleyen: Everest Yayınları
17.00-18.15
Söyleşi: “Gizil Güçlerin Farkındalığı”
Konuşmacı: Bünyamin Çetinkaya
Düzenleyen: Pegem Akademi Yayıncılık
18.30-19.30
Şiir Dinletisi: “Şiir, İnsan Yanımız”
Yöneten: Aydın Şimşek
Şairler: İlhan Kemal, Zeki Karaaslan, Yalçın Aydınlık, Betül Akdağ, Atilla Yaşrin, Adnan Gül, Hüseyin Şahin, Aydın Şimşek
Düzenleyen: Kanguru Yayınları
20 Ocak 2013 Pazar
ÇUKUROVA SALONU
12.00-13.00
Söyleşi: “Aykırı Sorular”
Konuşmacı: Enver Aysever
Düzenleyen: Ezgi Kitabevi- Remzi Kitap
13.15-14.15
Söyleşi: “Hayatımızdaki Espas'lar”
Konuşmacılar: Berat Günçıkan, Selma Sancı, Turhan Günay
Düzenleyen: Sel Yayıncılık
14.30-15.30
Söyleşi: "Gün O Gündür"
Konuşmacı: Banu Avar
Düzenleyen: Ezgi Kitabevi- Remzi Kitap
15.45-16.45
Söyleşi:''Muhteşem Hayatlar Neleri Saklar''
Konuşmacılar: Oya Baydar, Turhan Günay
Düzenleyen: Can Yayınları
17.00-18.00
Söyleşi: “Ailede Sevgi İletişimi”
Konuşmacı: Vehbi Vakkasoğlu
Düzenleyen: Nesil Yayınları
18.15-19.15
Söyleşi: “İlişkide Egoyu Yenebilmek”
Konuşmacı: Seda Diker
Düzenleyen: Destek Yayınları
20 Ocak 2013 Pazar
AKDENİZ SALONU
12.00-13.00
Söyleşi: “Osmanlının Filistin Politikası”
Konuşmacı: Yavuz Bahadıroğlu
Düzenleyen: Nesil Yayınları
13.15-14.15
Söyleşi: “Anlamadığımız Türk Sosyolojisi”
Konuşmacı: Cüneyt Ülsever
Düzenleyen: Doğan Kitap
14.30-15.30
Söyleşi: ''Yekta Kopan'la Söyleşi''
Konuşmacı: Yekta Kopan
Düzenleyen: Can Yayınları
15.45-16.45
Söyleşi: “Ünaldı Dokuma İşçileri Direnişi Nasıl Dokuduklarını Anlatıyor”
Konuşmacılar: Ali Karadaş, Mecit Bozkurt
Düzenleyen: Evrensel Basım Yayın
17.00-18.00
Söyleşi: “Kendi Everest’inize Tırmanın”
Konuşmacı: Nasuh Mahruki
Düzenleyen: Alfa Yayınları
18.15-19.15
Söyleşi: “İslam ve Sosyal Adalet”
Konuşmacı: Eren Erdem
Düzenleyen: Destek Yayınları
* Programdaki Düzenleme ve Değişikliklerden Programı Düzenleyen Kurumlar Sorumludur
ÖNCELİĞİMİZ GÜVENLİĞİNİZ PROJESİ NEDİR?
PROJEDE hedeflenen grup 5-16 yaş aralığında olan ve Adana’da öğrenim gören ilkokul, ortaokul, lise ve dengi okul öğrencileri. Proje kapsamında Emniyet mensuplarından 325 okul “gönüllüsü” 507 okuldan görevli olacak. Proje kapsamında okullara şikâyet kutuları yerleştirilecek. Şikâyet kutusunun anahtarı polisin cebinde olacak. Polis her hafta okullara ziyaretlerde bulunacak. Polis şikâyet kutusunu okul rehber öğretmeni ile birlikte inceleyecek. Proje kapsamında çocuklara polis kıyafeti, polis şapkası ve polis kimliği dağıtılacak. İlkokul l. ve 2. Sınıf öğrencilerine emniyet tarafından hazırlanan çocuk polis kimlik kartları verilecek.
Biz aşağıda imzası bulunan eğitim sendikaları olarak yukarıda belirtilen projenin; aşağıda açıkladığımız olumsuzluklara yol açacağından uygulamasının acilen durdurulmasını ve iptal edilmesini talep ediyoruz. Ayrıca eğitimle ilgili oluşturulacak politikalar ve projelerde sendikalarımızdan da görüş ve öneri alınmasının daha demokratik ve katılımcı olacağını düşünmekteyiz.
Projenin getireceği olumsuzluklar;
Sınırları belli olmayan genel bir şikâyet kültürü yaratılması toplumda güveni değil güvensizliği artıracaktır. Öğrenciden öğrenciye, aileler arasında, öğrenci ile öğretmenler arasında ilişki ve iletişimi daha da kötüleştirecek, örtülü düşmanlıkları artıracaktır. Tüm toplumu, çocukları ve aileleri potansiyel suçlu konumuna düşürecektir.
Küçük yaştaki kişilere polis veya asker kimliği gibi uygulamalar da sürekli kolluk kuvvetlerine ihtiyaç duyulacak bir toplum modelini, kolluk kuvvetleri devlet zorunu temsil ettiğinden gönüllü yurttaşlığı zedeleyici bir göstergeyi içermektedir.
Bu tür güvensizlik ve ispiyonculuk yolları yerine sorun yaşandığında hukuk yolları ve başvuru mercilerinin neler olduğunun tanıtılması, hak arama yollarının, sosyal duyarlılıkların, hak ve özgürlüklerin tanıtılması, hukuk ve demokrasinin üstünlüğünün savunulması sağlıklı bir toplum ve okul için daha yerinde olacaktır.
KAMURAN KARACA KAMİL KÖSE İBRAHİM SEZER
EĞİTİM SEN ADANA TÜRK EĞİTİM SEN 2 NOLU TÜRK EĞİTİM SEN1NOLU ŞUBE BAŞKANI
ŞUBE BAŞKANI ŞUBE BAŞKANI
MEHMET SEZER İSA KAYADAN
EĞİTİM BİR SEN ŞUBE BAŞKANI EĞİTİM -İŞ ADANA ŞUBE BAŞKANI
Basına ve Kamuoyuna
2012-2013 eğitim öğretim yılının ilk aylarında ilimizdeki eğitim sorunlarını değerlendirmek amacıyla 17 Kasım 2012 tarihinde işyeri temsilcilerimizle geniş katılımlı bir toplantı gerçekleştirdik.
Bu toplantıda genel olarak görülen sorunlar:
4+4+4 eğitim sistemi uygulamaya başlanmıştır.Bu sistemin alt yapısı olmadığından okullar,ilk-orta ve lise olarak henüz ayrılmamıştır.Bu yeni sistemle çok sayıda öğretmen norm kadro fazlası duruma düşmüşken diğer yandan pek çok okula ücretli öğretmen görevlendirilmiştir.
66 aylık öğrencilerin bilişsel ve motor becerileri yetersizdir.Bu öğrencilerde korku ve okuldan soğuma eğilimi görülmektedir.
Okullarda neredeyse bütün odalar dersliğe dönüştürülmüştür.Ancak bir çoğu araç gereç donanım ve fiziksel olarak yetersizdir.Verim alınamamaktadır.
Seçmeli derslerle birlikte ders saatlerinin uzaması gün içinde 7-8 saat ders yapılması verimli değildir. Öğrencilerde bıkkınlık ve okuldan soğuma eğilimi görülmektedir.
Okullarda rehberlik dersleri yetersizken, 2 rehber öğretmeni olan okullarda rehber öğretmenlerin teke düşürülmesi ile öğrencilere rehberlik konusu yetersiz hale gelmiştir.
Okul idarecileri okul işleri için kendi araçlarını ve cep telefonlarını kullanmak zorunda kalmaktadır. Hiç bir ücret ödenmemektedir. Okul telefonları 0’a açılmalıdır.
Resim müzik gibi dersler için özel derslikler ve atölyeler oluşturulmalıdır.
Bir çok okulda temizlik sorunu vardır.Okullara yeterli hizmetli ve temizlik malzemesi sağlanamadığından bu sorun artmakta ve okullarda sağlıksız koşullar oluşmaktadır.
Performansa dayalı uygulama olarak; Ridef, Adey gibi internet üzerinden yapılan uygulamalar karşılığı ve verimi olmayan angaryalar olarak öğretmen ve idarecilerde bıkkınlık yaratmıştır.
Anadolu liselerinde görevlendirilecek öğretmen ve idareciler için sınava dayalı atama uygulaması, geçen yıl sınavın yapılmış olmasına rağmen halen atamaları yapılmamıştır.
Üniversite ve yurtlarda çalışan personel için görevde yükselme sınavı yıllardır yapılmamakta ve çalışanlarda hak kayıpları yaratmaktadır. Bu konumdaki memurlar ¼ derece ve kademeye ilerleyememektedir.
Üniversite ve Yurtlarda görevli Personel kadrosunun gerektirdiği giyim yardımını alamamaktadır.
Vardiyalı çalışan personel için servis hizmeti verilmemekte, yol ücreti de ödenmemektedir.
Yurt müdürlüklerinde psiko- sosyal servis çalışanlarına uzmanlık alanı dışında işler yaptırılmak istenmektedir.
Bu genel sorunların yanında son dönemde artan şekilde eğitimde siyasal anlayışını dayatan gerici uygulamalarla karşı karşıya kalınmaktadır.
Bir çok okulda seçmeli derslerin belirlendiği Eylül ayından başlayarak bu uygulamaların arttığı görilmektedir.
Seçmeli ders olarak, Temel Dini Bilgiler, Hz. Muhammedin Hayatı, Kuran-ı Kerim derslerinin seçilmesi için okul idarecileri bazı öğretmenler ve çeşitli cemaat temsilcileri, öğrencileri ve velileri yönlendirmek için yoğun çaba içine girmişlerdir.
Bazı ortaokullarda yönetmelik ve yasalara aykırı olarak türbanla derse giren öğrenciler vardır. Sayıları her geçen gün artmaktadır. Milli Eğitim yöneticileri ve okul idarecileri durumu tespit tutanağı ile kayıt atına almaktan öteye bir çözüm üretmemektedir.
Yukarda belirlediğimiz bu sorunların biran önce çözülmesi ve eğitim öğretim ortamının bilimsel, laik ve demokratik yaklaşımlar çerçevesinde oluşturulması için yetkilileri bir kere daha göreve davet ediyoruz.
Eğitim Sen, Türkiye’nin dört bir yanında, yıllardır yaşadıkları bütün olumsuzluklara rağmen fedakarca çalışan eğitim emekçilerinin, insanca yaşayabilecekleri bir yaşam ve nitelikli eğitim yapabilmesinin mücadelesini vermeyi tüm engellemelere rağmen sürdürmeye kararlıdır.
Kamuran KARACA
Şube Başkanı
Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu Adına,
Kadrolu Öğretmenler uzak ilçelere resen gönderilirken il içinde ücretli öğretmenler görevlendirilmektedir.
Özür gurubuna bağlı olarak ilde depo öğretmeni olan yaklaşık 230 öğretmenden 94’ü 12.09.2012 Tarihinde Adana’nın çeşitli ilçelerine resen atanmıştı. İl içinde Büyükşehir sınırları içinde görevlendirilmesi gereken bu öğretmenlerden bir çoğu yapılan haksız atamalar sonucunda mağdur olmuş eşlerini ve çocuklarını ilde bırakarak atandıkları uzak ilçelere gitmek zorunda bırakılmıştır. Haklı olarak bu durumda olan birçok öğretmen dava açmıştır. Dava süreci devam etmektedir.
Kadrolu öğretmenler uzak ilçelere zorla gönderilirken, diğer taraftan iliçi yer değişikliği istemiş ve okullardaki boşluğa göre atama sırası bekleyen öğretmenlerde göz ardı edilerek bugünlerde büyükşehir sınırları içindeki ilçe milli eğitim müdürlükleri ücretli öğretmen alarak il içindeki okullara görevlendirmeler yapmaktadır. Bu durum açıkça haksızlık yaratmaktadır, İl Milli Eğitim Müdürlüğüne sesleniyoruz;
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesiyle birlikte tüm ülkede yaşanan karmaşa içerisinde yapılan uygulamalardan ortaya çıkan eksiklikler ve yanlışlıklar hızla yeniden değerlendirilmeli ve öğretmenlerin mağduriyetleri önlenmelidir.
Resen atamaların zaten hukuk süreci sonunda iptal edileceğinde değerlendirilerek, bu atamalar iptal edilmeli Büyükşehir sınırları içerisinde ücretli öğretmenler geri çekilerek resen atanan öğretmenler atanmalıdır.
Eğitimin düzenli ve sürekli bir kamu hizmeti olması gerçeğine aykırı bir şekilde hayata geçirilen, geçici ve iş güvencesiz çalışmayı esas alan ücretli öğretmenlik uygulaması, bugün tüm dünyada benimsenen "ucuz işgücü" uygulamasının eğitimdeki yansıması olarak karşımıza çıkmıştır
Ücretli öğretmenlik uygulamasının Anayasaya aykırılığı nedeniyle uygulamanın durdurulması ve eğitimde kadrolu, iş güvenceli istihdamın sağlanması için Danıştay‘a dava açmış bulunuyoruz. Sendikamız ücretli öğretmenlerin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi ve eğitimde tek istihdam biçiminin kadrolu istihdam olması için, şu anda sözleşmeli ve ücretli öğretmenlerin kadroya alınması için, ataması yapılmayan öğretmenlerin atamalarının yapılması için örgütsel ve hukuksal mücadelesini sürdürmeye kararlıdır.
Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu Adına
Kamuran KARACA
Şube Başkanı