egitimsen

egitimsen

Ocak Ayını Beklemeden,

Hemen Şimdi Maaşlarımızda Ek Artış Yapılsın

Ülke olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Yıllardır uygulanan, ülkeyi enerjiden sanayiye tarımdan gıda ürünlerine kadar her alanda dışa bağımlı hale getiren yeni liberal politikalar sonucu yaşadığımız ekonomik kriz gittikçe derinleşiyor.

Siyasi iktidar “kriz miriz yok” diyor.  Ama her gün yaşanan işten çıkarmalar sonucu işsizler ordusu gittikçe büyüyor.

Görüntünün olası içeriği: 7 kişi, yazı

Siyasi iktidar “kriz miriz yok” diyor. Ama borçlarını ödeyemez hale geldiği için iflas eden, konkordato ilan eden firmalara-şirketlere her gün yenileri ekleniyor.

Siyasi iktidar “kriz miriz yok” diyor. Ama bugün maaşlarını alan 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisi olarak elimize geçen bordrolarımız öyle demiyor. Artan hayat pahalılığı karşısında gittikçe eriyen, daha cebimize girmeden borçlarımıza, kabaran faturalara giden maaşlarımızla ayın sonunu getiremiyoruz. 

Siyasi iktidar “ kriz, miriz yok. Bu da geçer yahu” diyor. Ama geçmiyor. Zam kasırgası gittikçe şiddetleniyor.

Bebek maması ve bezinden tutun meyve ve sebzeye kadar iğneden ipliğe her şeye ardı ardına yapılan zamlar sürmektedir. Tam da okulların açıldığı dönemde kâğıtta, defterde, kırtasiye ürünlerinde, servis ücretlerinde yapılan artışlar cep yakmaktadır.  Doğalgaz ve elektrik zamları otomatiğe bağlanmıştır. Kış aylarına girmeye hazırlandığımız bir dönemde, hem de döviz kuru kısmen düşmesine rağmen elektriğe ve doğalgaza tekrar zam yapılmıştır. Son zamlarla birlikte konutlarda kullanılan elektrik yılın başından bugüne yüzde 41, doğalgaz ise yüzde 44 zamlanmıştır. Bu fahiş artış oranlarına rağmen Hazine ve Maliye Bakanı “küresel olarak bir değişim süreci olmazsa yılsonuna kadar elektriğe ve doğalgaza zam yapmayacağız “ diyerek halka adeta dalga geçmektedir. 

Bilindiği üzere TÜİK tarafından 3 Ekim’de açıklanan rakamlara göre aylık enflasyon yüzde 6.30, yıllık enflasyon ise yüzde 24.52 olarak gerçekleşmiştir. Hükümet temsilcileri söz konusu rakamların “sürpriz” olduğunu, uzmanların dahi bu derece yüksek enflasyon rakamları beklemediğini açıklıyor.   

Uzmanları bilmiyoruz, ama asgari ücretliler, işçiler, kamu emekçileri, emekliler için bu rakamlarda ‘sürpriz’ bir durum yoktur. Çünkü çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız yangının TÜİK’in resmi enflasyon rakamlarının çok daha üzerinde olduğunu bu ülkede çocuklar dahi bilmektedir. 

Yıllık zamlar bir tarafa son bir ay içersinde yaşadığımız zamlar bile hayat pahalılığının ne kadar arttığını göstermektedir. Örneğin son bir ay içinde bebek mamasının fiyatında yüze 18, domatesin fiyatında yüzde 35,  sivri biberin fiyatında yüzde 32 artış yaşanmıştır.

Domateste, bibere gelen zamlar ve yumurtanın fiyatının bir yıl içinde yüzde 95 artması, geçtiğimiz ay “soğanlı mı olur soğansız mı“ tartışması yapılan menemeni bile sofraların lüks yemeği haline getirmiştir.

 

Tüm ücretli kesimler gibi kamu emekçileri de artan hayat pahalılığında gittikçe yoksullaşmaktadır. Toplam 5 milyon kamu emekçisi ve emeklisi yandaş konfederasyon yönetimi ile hükümet arasında imzalanan, hiçbir zaman tutmayan hedeflenen enflasyon rakamlarının esas alındığı satış sözleşmelerinin bedelini ödemeye devam etmektedir.

Yandaş konfederasyon yönetiminin son satış sözleşmesinde altına imza attığı rakamlar çoktan pul olmuştur.

Bilindiği üzere yandaş konfederasyon yönetiminin geçtiğimiz yıl altına imza attığı son satış sözleşmesi ile maaşlarımızda 2018 yılının ilk altı ayında %4, ikinci altı ayında ise %3,5 artış yapılması, 2019 yılında ise %4  +  %5 artış yapılması kararlaştırılmıştır.

TÜİK tarafından son açıklanan verilere göre Temmuz-Ağustos-Eylül ayını kapsayan üç aylık dönemin enflasyonu yüzde 9.3 tür. Yani yaşadığımız gerçek enflasyonunun çok uzağında olan resmi enflasyona göre bile önümüzde üç ay olmasına rağmen şimdiden yüzde 6 oranında bir enflasyon farkı oluşmuştur.

Öte yandan emekçiler için satın alma gücünü, refah durumunu gösteren en önemli ölçüt yaşanan gerçek enflasyonun üzerini örten TÜİK verileri değil, açlık ve yoksulluk sınırı verileridir.

Konfederasyonumuz Araştırma Birimi KESK-AR’ın 2018 Eylül ayı açlık ve yoksulluk sınırı çalışmasına göre; dört kişilik bir aile için açlık sınırı 2.214 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 6.237 TL’ye ulaşmıştır. Buna göre eş ve çocuk yardımı dahil ortalama 3.250 TL maaş alan kamu emekçileri hızla açlık sınırına yaklaşmaktadır

Tüm emekçiler için satın alma gücünü gösteren ölçütlerden birisi de gelirin, uluslararası kabul gören döviz karşısındaki değeridir.  Hele de doğalgazdan, akaryakıta, elektrikten ete, pamuktan buğdaya kadar hem tükettiğimiz hem de üretimde kullanılan her şeyin ithal edildiği ülkemizde maaşlarımızın döviz karşısındaki değeri çok daha önemli hale gelmiştir.

Türk lirasının döviz karşında değer yitirmesi kamu emekçilerinin satın alma gücünü ciddi şekilde eritmiştir. Örneğin sene başında, yani 2018 Ocak itibari ile 3.250 TL maaş alan bir kamu emekçisinin maaşı enflasyon farkı ve %4 oranındaki toplu sözleşme zammı sonucunda Temmuz itibari ile 3.664 TL’ye çıkmıştır. Ancak söz konusu kamu emekçisi Ocak-Eylül arası dokuz aylık dönemde döviz kurundaki ortalama artıştan kaynaklı olarak 1.067 ( bin altmış yedi) dolar kayıp yaşamıştır.

Kısacası sene başında maaşı 3.250 TL olan bir kamu emekçisi, dolar kurundaki artıştan kaynaklı olarak 9 aylık dönem içinde 2 maaş kayıp yaşamıştır.

Yaşanan hayat pahalılığı karşısında halk çözüm odaklı ve kalıcı bir enflasyonla mücadele politikası beklerken siyasi iktidarın ilk işi TÜİK Başkan Yardımcısını görevden alıp yerine Hazine ve Maliye Bakanı’nın Enerji Bakanlığı döneminden mesai arkadaşını getirmek olmuştur.

 

 Görüntünün olası içeriği: 5 kişi, ayakta duran insanlar, kalabalık ve açık hava

Geçtiğimiz hafta açıklanan “Enflasyonla Topyekun Mücadele Programı” ise günlerdir kamuoyunda yaratılan beklentiyi karşılamanın çok uzağındadır. Söz konusu program paketinden patronlara yeni vergi iadeleri, krediler, KDV iadesinin kolaylaştırılması gibi müjdeler çıkarken vatandaşlara ise çıka çıka yaşanan gerçek enflasyonun %50’yi aştığı koşullarda, 80 gün sürecek %10 indirim kampanyasının yapıldığı firmalardan alış veriş yapma tavsiyesi çıkmıştır.

Kısacası siyasi iktidar halkı oyalamaya, yaşanan krizin faturasını emekçilere yıkmaya çalışmaktadır.

Bizler KESK’e bağlı sendikaların üyeleri olarak bir kez daha altını çiziyoruz. Yaşanan krizin sorumlusu ücretleri, gerçek enflasyon yerine hiçbir zaman tutmayan hedeflenen enflasyon rakamlarına göre belirlenerek gittikçe yoksullaştırılan, büyümden pay verilmeyen, sendikal hakları teker teker yok edilen asgari ücretliler, işçiler, kamu emekçileri ve emekliler değildir. Dolayısıyla işçilerin, emekçilerin bu krizi yaratanlara bir borcu yoktur. Tam tersine yıllardır yaşadığı kayıplardan kaynaklı alacağı vardır. 

Bunun için

  • Sadece bu yıl değil, yıllardır yandaş konfederasyonun altına imza attığı satış sözleşmeleri ile sonucunda yaşadığımız kayıpların telafi edilmesini,
  • Maaşlarımızda Ocak ayı beklenmeden, hemen şimdi yaşanan gerçek enflasyon temel alınarak artış yapılmasını,
  • Elektrik, doğalgaz, akaryakıt, ekmek gibi temel ihtiyaç mallarına yapılan zamların geri alınmasını, zam yapılmamasını,
  • Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen saldırılara son verilmesini,
  • Sadece yaşadığımız gerçek enflasyon değil, bir ay önce açıklanan Yeni Ekonomi Programında (YEP) yer verilen 2018 yılı için yüzde 20.8, 2019 yılı için yüzde 15.9 enflasyon hedefleri bile yandaş konfederasyon yönetiminin altına imza attığı son satış sözleşmesinin çoktan hükmünü yitirdiğini ispatlamaktadır. Bu nedenle kamu emekçilerinin temel sorunlarının çözülmesi için bütçe döneminden önce gerçek bir toplu sözleşme yapılmasını istiyoruz.

Tüm kamu emekçilerini insanca yaşamaya yetecek bir ücret ve güvenceli çalışma için bu taleplerine sahip çıkmaya, omuz omuza mücadele etmeye çağırıyoruz.

 

KESK ADANA ŞUBELER PLATFORMU

 

KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü

İRFAN DOĞAN

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

Görüntünün olası içeriği: 9 kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava

 

KHK’lı Milletvekillerinden İhraçlara İlişkin Basın Açıklaması!

KHK'lı Milletvekillerinden İhraçlara İlişkin Basın Açıklaması!

Örgütlenme gezilerimiz devam ediyor..

Görüntünün olası içeriği: 8 kişi, oturan insanlar, masa ve iç mekan

 

Görüntünün olası içeriği: 4 kişi, gülümseyen insanlar, oturan insanlar

 

Görüntünün olası içeriği: 4 kişi, oturan insanlar ve iç mekan

 

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, gülümseyen insanlar, oturan insanlar ve iç mekan

 

Görüntünün olası içeriği: 5 kişi, oturan insanlar ve iç mekan

Fakir Baykurt’u Ölümünün 19. Yılında Saygıyla Anıyoruz

Fakir Baykurt’u Ölümünün 19. Yılında Saygıyla Anıyoruz

Eğitim emekçilerinin mücadele tarihinde önemli izler bırakan, ilk öğretmen sendikası olan Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) ve Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖDMF) Genel Başkanlığı yapan Fakir Baykurt’un aramızdan ayrılışının üzerinden 19 yıl geçti.

Köy Enstitülü bir öğretmen, edebiyatçı ve demokratik öğretmen hareketinin önemli isimlerinden olan Fakir Baykurt, gerek eserleriyle, gerekse örgütlü mücadeleye olan katkılarıyla eğitim emekçileri mücadelesinin önde gelen isimlerinden birisi oldu.

Emekçi halkın yaşam savaşını kendi gözlemlerine dayanarak, gerçekçi bir bakış açısıyla eserlerinde dile getiren Fakir Baykurt, mücadeleci bir öğretmen olduğu kadar, yazar olarak yazdığı onlarca roman, öykü, şiir ve yazılarıyla halkı aydınlatma görevini de başarıyla yerine getirmiştir.

“Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir.” diyerek yaşamı boyunca türlü baskıya ve zulme karşı dimdik duran Fakir Baykurt, ardında bıraktığı mücadele birikimi ve edebi eserleriyle günümüze ve gelecek kuşaklara örnek olmayı sürdürmektedir.

Eğitim Sen olarak ölümünün 19. yıldönümünde Fakir Baykurt’u saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz.

10 Ekim’i Unutmayacağız Unutturmayacağız

Değerli Basın Emekçileri,

10 Ekim 2015’te Ankara Garı önünde gerçekleşen katliamın üçüncü yıldönümünde, kaybettiğimiz bütün arkadaşlarımızı saygı ve özlemle anıyoruz.

Bundan üç yıl önce, ülkemizin içinden geçtiği şiddet ve çatışma ortamının sona erdirilmesi için “Savaşa inat, barış hemen şimdi” şiarıyla Türkiye’nin dört bir yanından gelen on binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen Emek, Barış ve Demokrasi Mitingimize savaştan beslenen karanlık odaklar katliamla cevap verdiler. 

Yüreği insan sevgisiyle ve barış özlemiyle dolu 103 arkadaşımız yaşamını yitirdi. Yaklaşık 500 arkadaşımız yaralandı. Halen çok sayıda arkadaşımız farklı organ kayıplarına uğrayarak hayatlarını devam ettirmeye çalışıyor.

Yaşanan bu büyük katliamın acısı yüreklerimizi yakmaya devam ediyor. Acımız kadar öfkemiz de tazeliğini koruyor. Gerçek katiller dışarıda gezdiği için isyanımız her gün biraz daha büyüyor.

Görüntünün olası içeriği: 19 kişi, gülümseyen insanlar, oturan insanlar

Değerli Basın Emekçileri,

Acımızı ve öfkemizi büyüten en büyük nedenlerden birisi de, katliam öncesinden bugüne kadar siyasi iktidarın ve idarecilerin takındıkları tutum ve yargı sürecidir.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi 3 Ağustos günü 10 Ekim Ankara katliamı davasında kararını açıkladı. Yargı süreci hızla bitirilmek istendi. Yargının tutumu ve açıklanan karar katliamın gerçek faillerinin kimler olduğuna dair kuşkumuzu daha da büyüttü.

Duruşmalarda yaşananlara, siyasi iktidarın ve mahkemenin tavrına bakıldığında davanın birkaç tetikçinin, yardım ve yataklı edenlerin çeşitli cezalarla sonuçlandırılması üzerine kurgulandığı anlaşılmaktadır. Karar da buna uygun olarak verilmiştir.

Mülkiye müfettişlerinin hazırladığı raporda adeta katillere Ankara’ya kadar bir koridor açıldığı anlaşılmasına rağmen Mahkeme heyeti raporu ciddiye almadığı gibi avukatlarımızın ısrarlı talebine rağmen raporda kastı/ihmali yazılı olan kamu görevlilerini ne sanık olarak yargılamış, ne de tanık olarak dinlemiştir!

 

Görüntünün olası içeriği: 13 kişi, gülümseyen insanlar

Değerli Basın Emekçileri,

7 Haziran-1 Kasım 2015 sürecinde arka arkaya patlayan bombaların, yaşanan katliamların “ya biz ya kaos” tehdidi ile ilişkisi sorgulanmadığı sürece adalet sağlanmamış, gerçek failler ortaya çıkarılmamış olacaktır.

Katliam sonrası anket yapıp oylarının ne kadar arttığını araştıran ve büyük bir aymazlıkla TV’lerde açıklayanlar, halklarımıza hesap vermedikçe öfkemiz de, acımız da dinmeyecektir.

Katillere adeta koridor açan, yol kontrollerini kaldıran, saldırı olacağı istihbaratını tertip komitesinden gizleyenler, patlamaların ardından birçok kişinin yaşamını yitirmesine neden olan gaz sıkma emri verenler, ambulansların geç gelmesinin sorumlusu olanlar, güvenlik tedbiri almayanlar yargılanmadıkça gerçek adalet mücadelemiz sürecektir.

“Kokteyl örgüt” diyerek davayı sulandıranlar, katliamın IŞİD tarafından gerçekleştirildiğini söyleyen mahkeme kararı sonrası hala koltuklarında oturmaya devam ediyorlarsa dava dosyasının daha başındayız demektir.

Katliamın tüm sorumluları yargılanana ve hak ettikleri cezayı alana kadar öfkemizi diri tutacağız. Katliamın unutturulmak istenmesine izin vermeyeceğiz. Arkadaşlarımızın hesabını mutlaka soracağız.

Değerli Basın Emekçileri,

Eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış mücadelesi yitirdiğimiz arkadaşlarımızın en büyük emanetidir. Bizler bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu doğrultuda kararlı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.

Barış karanfillerimize ve ailelerine verdiğimiz sözü 3. Yıldönümü vesilesiyle bir kez daha yineliyoruz: Barış özleminiz yerine gelinceye kadar mücadelemiz bedeli ne olursa olsun devam edecektir. Gerçek katiller ortaya çıkarılıncaya ve gerçek adalet yerini buluncaya kadar and olsun ki durup dinlenmeyeceğiz, geri çekilmeyeceğiz, yılmayacağız. Affetmeyeceğiz, unutmayacağız, unutturmayacağız.

 

DİSK-KESK-TMMOB-ADANA BAROSU- ADANA TABİP ODASI

 

Kurumlar Adına

KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü

İrfan DOĞAN

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

 

5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü etkinlikleri kapsamında 5 Ekim günü işyerlerinde kokart takma eylemi gerçekleştirilecektir.

Otomatik alternatif metin yok.

Kokartı görmek için tıklayınız.

 

5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü / Broşür

Broşürü görmek için tıklayınız.

 

ZORUNLU HİZMETİÇİ EĞİTİM KURSLARI İÇİN DİLEKÇE

Milli Eğitim Bakanlığı birçok ilde iki haftalık 40 saat süren ders, ek ders görevlerini yerine getirdikleri halde mesai saatleri dışında öğretmenlerin katılmak zorunlu tutulduğu "Kapsayıcı Eğitim Okul, Aile ve Toplum İşbirliği Kursu" düzenlemektedir. Öğretmenlerin ders, ek ders görevlerini yerine getirdikleri halde mesai saatleri dışında herhangi bir ücret almadan bu kursa katılmak zorunlu tutulması Anayasa'nın 18.maddesinde kurala bağlanan angarya yasağının ihlalidir. Bu. nedenle üyelerimiz bu emri veren makama(valilik, il/ilçe milli eğitim müdürlüğü) gönderilmek üzere okul müdürlüklerine dilekçeyle başvurup evrak numarası alarak 657 sayılı yasanın 11 .maddesinin 2.fıkrası uyarınca söz konusu hizmetiçi eğitimi zorunlu tutan emrin mevzuata aykırı olduğunu belirtebilirler. Bu dilekçeye cevap verilinceye kadar üyelerimiz söz konusu hizmetiçi eğitime katılmak zorunda değildir. Söz konusu dilekçeye karşılık emri veren makam üyelerimizin söz konusu hizmetiçi eğitime katılmasında yazılı biçimde ısrar edebilir da cevap vermeyebilir. Dilekçeye cevap verilmediği sürece üyelerimizin söz konusu hizmetiçi eğitime katılmalarına hukuken gerek yoktur. Eğer emri veren makam üyelerimizin söz konusu hizmetiçi eğitime katılmasını yazılı biçimde ısrar ederse üyelerimiz ya hizmetiçi eğitime katılır ve kurs sonunda 40 saat üzerinden ek ders ölçüsünde emri makama maddi tazminat ve/veya manevi tazminat davası açar. Ya da sendikamızın 14.09.2018 tarihli "Angaryayı Reddediyoruz. Mesleğimize Sahip Çıkıyoruz" kapsamında aldığı 14.09.2018 tarihli ve 54 sayılı MYK kararının 1 .maddesine dayanarak söz konusu hizmetiçi eğitime katılmayacağını belirten bir dilekçeyi okul müdürlüğüne vererek bu kursa katılmayabilir.