Kasım 2016

Kamuda Görevine Son Verilen Kamu Emekçilerinin, Emeklilik ve Genel Sağlık Sigortası Durumuna İlişkin Kısa Bilgilendirme

Bilindiği üzere 672, 675 sayılı KHK’lerle binlerce kamu emekçisi sorgusuz sualsiz bir şekilde görevinden ihraç edilmiş, aileleriyle birlikte yüz binlerce insan mağdur edilmiştir. Konfederasyonumuz KESK, KHK keyfiyetiyle işinden edilen kamu emekçilerinin hakları doğrultusunda çok yönlü olarak mücadeleyi sürdürmektedir. İhraç edilen üyelerimizin işe iadesi ve diğer hakları konularındaki hukuki süreç sendikalarımız tarafından yürütülmekle birlikte, konfederasyonumuz mağdur edilen tüm kamu emekçilerinin gerek hukuki süreçler, gerekse diğer hakları yönünden bilgilendirilmesini tüm kamu emekçilerinin sözcüsü ve mücadele örgütü olma bilinciyle sürdürmektedir.

Sürece dair pek çok sorunun yanı sıra KHK’lerle görevinden ihraç edilen kamu emekçilerinin, emeklilik ve genel sağlık sigortası haklarına ilişkin durumlarının nasıl işleyeceğine dair çokça soru gelmektedir. Bu konudaki kafa karışıklığını ortadan kaldırmak, üyelerimizin ve kamu emekçilerinin bu konulardaki hakları konusunda doğru bilgilendirilmesi, her hangi bir hak kaybının oluşmaması açısından önemlidir.

KHK’lerle İhraçta, Emeklilik Hakkı;

 KHK’lerla ihraç edilen kamu emekçilerinin emeklilik hakkı ile ilgili ikili bir durum söz konusudur.

Sosyal Güvenlik primlerinin tamamı Emekli Sandığına yatan, çalışma sürelerinin tamamı sadece memuriyette geçenler için, emekli maaşı ve emekli ikramiyesi ödemesinde sorun bulunmamaktadır.

Dolayısıyla ihraç edildiği tarihte, emekli sandığından emeklilik hakkını kazanmış kamu emekçilerinin ikramiyeleri de, emekli maaş ödemeleri de yapılacaktır.

Ancak hizmet süresi içinde SSK ve BAĞKUR primleri olan kamu emekçileri içinse 26.01.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6270 sayılı Kanun geçerlidir. Bu durumda olan kamu emekçileri de işçilerin kıdem tazminatı alma hakkı esaslarına endekslenmiştir ve hizmetinde 1 gün bile SSK ve BAĞKUR primi olanlara aylığı bağlanır, ancak ikramiyesi ödenmez şeklindedir.

Bundan kaynaklı ihraç edilen kamu emekçilerinden hizmet prim ödemelerinin içinde SSK ve BAĞKUR primi olanlara emekli maaşı bağlanacak, ancak emekli ikramiyesi ödenmeyecektir.

KHK’lerle İhraçta Genel Sağlık Sigortasından Faydalanma Hakkı

Kişi görevine son verildiği tarihten itibaren genel sağlık sigortasına 100 gün hak sahibidir,

100 günün sonunda eşi çalışıyorsa ondan yararlanmak için, ilgilinin ikamet ettiği ilçedeki Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğüne başvuru yapacaktır,

Eşi çalışmıyorsa, 100 gün sonra bağlı bulunduğu kaymakamlığa gelir testi için, kendisi, eş ve varsa çocukları(okumuyorlarsa) ile ilgili başvuruları yapar. Kaymakamlığın belirlediği GSS ile ilgili çıkan rakamı ödeyerek GSS den faydalanır,

Çocuklar ise, lisede (20 yaşına kadar), üniversitede (25 yaşına kadar) devlet güvencesindedir. Okul durumu yok ise kaymakamlıklarda gelir testine girecek, orada belirlenen tutarı ödeyerek sağlık hizmeti alacaklardır.

CUMHURİYETE SAHİP ÇIKIYORUZ, İŞTEN ATILAN ARKADAŞLARIMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ, OHAL’E KARŞI ÇIKIYORUZ, KHK’LARA KARŞI ÇIKIYORUZ, FAŞİZME KARŞI ÇIKIYORUZ.

Sayın Basın, Partilerin Sayın Yöneticileri, Sayın Milletvekilleri, Meslek Örgütlerimizin, Odalarımızın, Derneklerimizin, İnanç Örgütlerimizin, Demokratik Kitle Örgütlerinin, Sivil Toplum Kuruluşlarının Sayın Yöneticileri ve Üyeleri,
29 Ekim 2016 tarihinde yayımlanan 675 ve 676 Sayılı KHK’lar ile kamu çalışanları, basın-yayın organları, savunma hakkı ve yükseköğretim kurumlarının yönetim yapıları hakkında düzenlemeler yapılmış; pek çok kamu çalışanı görevden alınmış, rektörlük seçimleri kaldırılmış, avukatların müvekkilleri ile görüşme hakları kısıtlanmış, haber ajansları, gazeteler ve dergiler kapatılmıştır. En son operasyonda 10.131 kişi işlerinden atılmıştır. Son olarak; 31 Ekim 2016 tarihinde ise 1924 yılından bugüne yayın hayatına devam eden Cumhuriyet Gazetesi’ne FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine “müzahir” oldukları ve örgüt adına suç işledikleri iddiasıyla operasyon düzenlenmiş, yöneticiler ve yazarlarının çoğu gözaltına alınarak yazarlar ve yöneticileri hakkında soruşturma başlatılmıştır. Aynı gün CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’a silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, Bu olaydan bir gün önce ise Diyarbakır Büyük şehir Belediye eş başkanları Gülten Kışanak ve Fırat Anlı tutuklanmıştır. Dün “BALYOZ”, “ERGENEKON” operasyonlarını yapanlar bugün KESK’e, CUMHURİYET gazetesi veya diğer basın-yayın kuruluşlarına, radyolara ve televizyonlara, Diyarbakır belediyesine hiçbir delile dayanmadan gayrihukuki yollarla, faşizmin tüm güç ve araçlarını kullanarak operasyon yapıyorlar. 


Son 2-3 gün içinde yaşadıklarımız sonucunda “Darbe” gerekçe gösterilerek; yeni bir “darbe” niteliğinde, hukuka aykırı, demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri karşıtı baskı ve şiddet uygulamaları yeni boyutlar kazanmıştır. 
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde ve Anayasada belirtildiği üzere; herkes sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama, çalışma, düşünce ve görüşlerini özgürce açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet; resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber almak ve vermek serbestliğini de kapsar. Ayrıca basın özgürlüğü yasalarımızla da koruma altına alınmıştır. Ancak OHAL’le birlikte 16 televizyon, 3 haber ajansı, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi kapatılmıştır. İktidara soruyoruz? Nerede insan hakları? Nerede basın özgürlüğü? Nerede demokrasi? Nerede hukuk? 
Cumhuriyet gazetesi gazetedir ve gazetecilik suç değildir. Suç ve suçlu arıyorsanız düne kadar ülkeyi birlikte yönettiğiniz Fetullah Terör Örgütünün kalemşörlüğünü yapan yandaş basında arayınız, AKP içinde arayınız, iktidarınızda arayınız. Aradığınız suç ve suçlular CUMHURİYET gazetesi içinde, KESK içinde, EĞİTİMSEN içinde, SES içinde, HABERSEN içinde, Tabip Odaları içinde değil kendi içinizdedir. 
Cumhuriyet Gazetesinin dün yaptığı açıklama gibi; “Cumhuriyet Gazetesi 7 Mayıs 1924 tarihinde yayınlanan ilk sayısından itibaren ülkemizde her anlamda gerçek bir demokrasi kurulması için yayınını sürdürmüş, hiçbir hükümet ve hiçbir partinin gazetesi olmamıştır. Cumhuriyetin, Atatürk devrim ve ilkelerinin açtığı “aydınlanma” yolunda, aklın bağnazlıktan, bilimin dinden bağımsızlaşması, laiklik ilkesinin toplumca benimsenmesi için çaba gösteren bir gazetedir. Gerçek budur ve bundan ibarettir.” 


Hiçbir gerekçe; evrensel hukuk ilkelerinin yok sayılmasını meşru hale getiremeyeceği gibi; temel insan hak ve özgürlüklerinin gasp edilmesini makul gösteremez.
"93 yaşına giren Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşanan olaylar, akılla, hukukla, siyasetle izah edilemeyecek bir noktaya gelmiştir. Kesinlikle karşı çıktığımız darbe girişiminden sonra KHK’larla üç aydır yönetilen Türkiye’de, TBMM de by-pass edilerek en temel insan hakları olan ifade ve basın özgürlüğü, adil yargılanma gibi haklar, sıkıyönetim ve tahkikat komisyonları dönemlerinde bile böylesine kısıtlanmamıştır. Herhangi bir geçerli delile dayanmadan, yargı süreci olmadan işten atılan binlerce memur, seçilmiş Belediyelere kayyum atamalar, seçimle göreve gelmiş Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eş başkanları Gülten KIŞANAK ve Fırat ANLI’nın tutuklanması gibi antidemokratik uygulamalar, yalnızca geçmişi Cumhuriyetimizle eş değer olan Cumhuriyet gazetesine değil, diğer kapatılan çok sayıda basın organlarına karşı yapılan bu müdahaleler kabul edilemez. Belirtilen gerekçeler ve kararlar, bütün yurttaşlarımız, basınımız ve kurumlarımız için ağır ve açık bir tehdit oluşturmaktadır.
Her türlü hukuksuz ve baskıcı, şiddete dayalı uygulamaları reddediyoruz. OHAL uygulamalarını ve KHK’leri reddediyoruz. Basın özgürlüğü, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ilkeleri ve temel insan hak ve özgürlükleri, evrensel hukuk ilkeleri korunmalıdır. 


Yaşanmakta olan olağanüstü koşullar; güçler ayrılığı ilkesi kapsamında, laik, demokratik parlamenter sistemin etkinliğinin artırılması ile aşılabilecektir. Bunun için yargı bağımsızlığının sağlanması, üniversiteler, meslek kuruluşları, sendikalar, sivil toplum kuruluşları gibi anayasal kurumların sürece dahil edilmesi şarttır. Akılcı, bilimsel ilkelere dayalı, katılımcı, politika ve uygulamaların; düşünce, ifade ve haber alma gibi temel insan hak ve özgürlüklerinin desteklenmesinin hukuk devletinin olmazsa olmaz sorumluluklarından olduğunu bir kez daha anımsatmak istiyoruz.
Bu basın açıklaması açıklamamıza katılan tüm partiler, meslek örgütleri, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları, inanç örgütleri adına

ADANA EMEK VE DEMOKRASİ İÇİN GÜÇBİRLİĞİ BİLEŞENLERİ TARAFINDAN YAPILMIŞTIR.

 

Dr. Ali İhsan ÖKTEM
Adana Tabip Odası Başkanı