Kasım 2016

Hükümetin OHAL yasasına dayandırarak çıkardığı KHK’lerle on binlerce kamu emekçisi ihraç edilmiş yine on binlercesi de Bakanlık genelgeleri ile açığa alınmıştır. Bu açığa alma ve ihraçlara karşı haksızlığı, hukuksuzluğu teşhir etmenin yanında eylem boyutuyla,  hukuki boyutuyla, dayanışma ve diplomasi boyutuyla mücadelemiz devam edecektir.

Bununla birlikte açığa alınan, ihraç edilen üyelerimizin üyesi olduğu İLKSAN ile ilgili de çok sayıda soru Genel Merkezimize iletilmektedir. Buna yönelik ağırlıklı sınıf öğretmenlerinin üyesi olduğu İLKSAN Yönetim Kurulu Başkanı ile 15.11.2016 tarihinde bir görüşme gerçekleştirilmiştir. Sıkça sorulan sorulara ilişkin şu hususlar netleştirilmiştir.

·         Açıkta olan İLKSAN üyeleri için; halen üyelikleri devam ediyor ve kesintileri kurumları tarafından İLKSAN’a aktarılıyor.

·         İhraç edilmiş İLKSAN üyeleri için; 120 ay İLKSAN’a aidat ödemiş olanların emeklilik hakları var. Ancak İLKSAN’dan emeklilik yardımı alabilmeleri için SGK’dan emekli olmuştur yazısının İLKSAN’a iletilmesi gerekmektedir. Eğer üye emekli olmak istemiyorsa, davayı kazanıp işe geri döndüğünde İLKSAN üyeliği de yeniden kazanılıyor ve bundan sonraki işlemleri mevcut İLKSAN Anastatüsüne göre olmaktadır.

·         İhraç edilen üyeler aidat yatırdığı süreye bakılmaksızın dilerlerse İLKSAN’a dilekçe ile başvurup birikmişlerini yasal faizi ile alabilmektedirler. Bu durumda üye mahkeme kararı ile geri döndüğünde dilerse İLKSAN’a üye olabilir fakat geriye dönük hak iddia edememeleri söz konusu.

·         İLKSAN’dan ikraz çekmiş olanların ödemelerinde herhangi bir değişiklik olmamaktadır. Fakat birikmiş aidatlarını yasal faizi ile almak isteyenlerin bu paraları ikraz taksitlerine sayılmakta, kalan borcu taksitle (birikmişleri ile hangi tarihe kadar yetmişse o tarihten itibaren) ödemeye devam edecekler. Eğer birikmişi ikrazından fazla ise kalanı alabileceklerdir.

 

 

Bu bilgilendirmelerin ilgililere yapılmasını rica eder, kolaylıklar dileriz. 

Mustafa Kemal Atatürk’ü Ölümünün 78. Yılında Saygıyla Anıyoruz!

Mustafa Kemal Atatürk’ü Ölümünün 78. Yılında Saygıyla Anıyoruz!Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün üzerinden 78 yıl geçti. Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de hayata gözlerini yumduğu günden bu yana dünya üzerinde yaşanan gerginlik, çatışma ve savaşlar durmaksızın devam ediyor.

Atatürk’ün ölümünden bu yana dünyanın dört bir yanında yaşanan savaşlar, çatışmalar ve katliamlar, O’nun yıllar önce söylediği “Yurtta barış, dünyada barış” sözünün anlamının, ne kadar doğru ve güncel bir ifade olduğunu açıkça gösteriyor.

Kurtuluş Savaşı’nda yan yana, omuz omuza mücadele eden, emperyalistlerin Türkiye’den kovulması için canını veren farklı inanç ve kimliklerden Türkiye halkları, egemen güçlerin çıkarları doğrultusunda, yıllardır birbirine düşman haline getirilmeye çalışılıyor.

Eğitimde ve bilimde ırkçı-gerici girişim ve uygulamaların etkisini arttırdığı, okullarımızdan başlayarak toplumsal yaşamın bütün alanlarının baskıcı ve otoriter uygulamalarla pek çok yönden kuşatma altına alındığı günümüz koşullarında, hayatı boyunca aydınlanmadan ve bilimden yana tutumuyla bilinen Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 78. yılında saygıyla anıyoruz.

Sendika Heyetimiz Milli Eğitim Bakanlığı Yetkilileriyle Görüştü

15 Temmuz sonrasında kamuda başlatılan cadı avı, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde görev yapan on binlerce eğitim emekçisinin haksız ve hukuksuz şekilde ihraç edilmesini, açığa alınmasını ve sürgün edilmesini beraberinde getirdi.

İlk günden bugüne, yaşanan hukuksuzluklar karşısında Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileriyle, parlamentodaki muhalefet partileriyle ve çeşitli demokratik kitle örgütleriyle her fırsatta eleştiri ve görüşlerimizi paylaştık. Başta üyelerimiz olmak üzere eğitim emekçilerinin ve öğrencilerin mağduriyetine, bir bütün olarak da eğitim hizmetinin aksamasına yol açan bu sürece son verilmesi talebimizi kamuoyuyla paylaştık. Bilinmelidir ki sendikamız Eğitim Sen, bu hukuksuzlukların son bulması, OHAL ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yürüttüğü mücadelesinde asla geri adım atmayacak, aksine önümüzdeki günlerde bu mücadeleyi büyütmeye yönelik adımlar atacaktır!

Bugün Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileriyle görüşme yapan heyetimiz, eğitim emekçilerine yaşatılan hukuksuzluğu ve mağduriyeti bir kez daha dile getirerek, Bakanlığı söz konusu hukuksuz uygulamaları hızla düzeltmeye davet etmiş, taleplerimiz doğrultusunda mücadele kararlılığımızı bir kez daha belirtmiştir.

TACİZE, TECAVÜZE, KADIN CİNAYETLERİNE, ÇOCUK İSTİSMSRINA, HOMOFOBİYE, SAVAŞA VE MİLİTARİZME KARŞI MÜCADELEDEN VAZGEÇMİYECEĞİZ.
8 MART YARGILANAMAZ…


15 Temmuz darbe girişimi ve arkasından ilan edilen OHAL süreci ile bu hak ihlalleri ve antidemokratik uygulamalar da yoğun bir artış göstermektedir. Yargının bağımsızlığı artık sözde bile telaffuz edilemez haldedir. Emir komuta zinciri ile yapılan yargılamalar sonucunda demokrasi mücadelesi veren herkes cezalandırılmak istenmektedir. 
Adana Kadın Platformu olarak son yıllarda düzenlediğimiz 8 Mart mitinglerine dava açılmakta, yaptığımız çeşitli eylem ve etkinliklere katılanlara Cumhurbaşkanına hakaret, TCK 301. Maddeye, 2911 sayılı Kanuna aykırılık gibi gerekçelerle soruşturmalar başlatılmakta, davalar açılmakta, hatta kimi arkadaşlarımız katıldıkları demokratik eylem ve etkinlikler nedeni ile tutuklu olarak yargılanmaktadır. Üstelik bu uygulama sadece Kadın Platformu olarak bizlere değil, hakkını arayan, sokağa çıkan, taleplerini dile getiren her kişi ve kuruma yönelik olarak gerçekleştirilmektedir. 
KESK üyelerine özellikle öğretmenlere yönelik açığa alma ve ihraçlar yoğun bir biçimde devam etmekte, seçilmiş belediye başkanları, milletvekilleri hukuksuz bir şekilde gözaltına alınmakta ve tutuklanmakta, muhalif tüm gazete, radyo, televizyonlar baskınlarla kapatılıp çalışan ve yazarları tutuklanmaktadır. Ülkede bu yaşananlar göz önüne alındığında iktidarın asıl amacının tüm muhalifleri korkutmak, sindirmek ve yok etmek olduğu açıkça görülmektedir. Erkek yargının kararlarına karşı tavır alan, tacize, tecavüze, kadın cinayetlerine, çocuk istismarına, savaşa ve militarizme karşı mücadelemizi yükselttiğimiz 8 Martlara açılan davalar artık bizi şaşırtmamaktadır.
06.03.2016 tarihinde düzenlediğimiz 8 Mart Kadın Mitingi ile ilgili olarak 16 kadın arkadaşımız Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesinde Terör Örgütü Propagandası Yapmak, Suç ve Suçluyu Övmek, İzinsiz Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü yapmak suçlarından yargılanıyor. Bu davanın ilk duruşması 27.10.2016 tarihinde yapılmış, duruşma 3 arkadaşımızın ifadelerinin tamamlanması için 27.12.2016 tarihine ertelenmişti. Aynı mitingde platform adına ortak metni okuyan Eğitim-Sen Adana Şube Kadın Sekreteri Şükran Yeşil hakkında ise cumhurbaşkanına hakaret suçundan dava açıldı. Davanın ilk duruşması bugün 1. Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek.
Kadın cinayetleri işleyenler, kadına şiddet uygulayanlar, tecavüzcüler, çocuk istismarcıları hak ettikleri cezalara çaptırılmazken, kadının özgürlüğü ve eşitliği için mücadele eden kadınların bu şekilde yargılamalara maruz bırakılmalarını düşündürücü buluyoruz. 
Bizler Adana Kadın Platformu üyeleri olarak tüm bu baskılara, engelleme çalışmalarına rağmen mücadelemize devam edeceğiz. Bu haksız yargılamalar karşısında herkesi, demokratik hakların, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün savunulması konusunda duyarlı olmaya davet ediyoruz. 
ADANA KADIN PLATFORMU
TOPLANMA VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ ENGELLENEMEZ!
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!

 

Düşünce özgürlüğümüzü 
Engelleyemezsiniz 
Yaşasın Kadın Dayanışması 
Adana Kadın Platformu

İhraç ve açığa alınan üyelerimiz için Atatürk parkında oturma eylemi gerçekleştirildi.
KESK Adana Şubeler Platformu

 

Keyfi Hukuksuz Kıyımlara Teslim Olmayacağız!

Türkiye’de sadece son birkaç ayda yaşananlara ve yapılan uygulamalara bakıldığında darbeleri gölgede bırakan korkunç bir manzara ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. Özellikle son birkaç gündür yaşananlar; ülkemizin, kimi karanlık güçler tarafından adım adım kaosa ve yeniden darbe koşullarına sürüklenmeye çalışıldığı inancını ve kaygısını toplum olarak taşımaya başladık.  

Seçilmiş belediye başkanlarının, siyasi parti genel başkanları ve milletvekillerinin tutuklanması ya da silahlı saldırılara maruz kalmasıyla birlikte en son cumhuriyet gazetesinde olduğu gibi muhalif gazeteci ve yazarların tutuklanması yine bunların yaşandığı günün sabahında Diyarbakır’ın merkezinde bombalı araçla yapılan saldırı sonucu 9 insanımızın yaşamını yitirmesi ve yüze yakın insanımızın yaralanması bizi derin üzüntü ve umutsuzluğa sürüklemektedir.

Buradan en başta TBMM ve milletvekillerine; özellikle de iktidar partisi milletvekillerine seslenmek istiyoruz; ülkenin adım adım kaosa sürüklenmesine yaşanan bu haksızlıklara ve hukuksuzluklara sessiz kalmayın. Meclisin bypass edilerek halk iradesinin yok sayılmasına izin vermeyin. Kendi belirlediğiniz teamüllere sahip çıkın. Özellikle seçilmiş milletvekillerinin ve belediye başkanlarının tutuksuz yargılanması konusunda iradenizi ortaya koyun. Ülkemizin içinde bulunduğu bu ortamdan çıkmasının tek koşulu demokrasinin ve hukukun etkin ve ayrımsız bir şekilde tüm kesimler ve yurttaşlarımız için işletilmesidir.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında başlatılan ve darbecilere yönelik olduğu iddia edilen soruşturmalar, OHAL KHK’ları dayanak yapılarak kamuda gerçekleştirilen açığa almalar ve ihraçlar, siyasi iktidarın elinde tehlikeli bir silaha dönüşmüş durumdadır. Gerek ulusal, gerekse uluslararası hukukun en temel ilkeleri ayaklar altına alınarak yapılan ihraçlar ve açığa almaların somut hukuki deliller bir tarafa büyük ölçüde keyfi, siyasi fişlemeler üzerinden yapıldığı, mülki amirler ve yandaş sendikanın, intikam duygusuyla listeleri oluşturduğu konusunda en küçük bir şüphemiz yoktur.

Siyasi iktidarın, 15 Temmuz darbe girişimini fırsata çevirerek darbe girişimi ile hiç ilgisi olmayan ama kendisine muhalif olan herkesi susturmanın ve sindirmenin derdine düştüğü anlaşılmaktadır. 29 Ekim’de açıklanan 675 sayılı KHK ile ihraç edilenler arasında çok sayıda şubemizin, yürütme kurulu üyeleri ve sendikamızda aktif olarak mücadele eden üyelerimiz bulunmaktadır.

İhraç edilen üyelerimizin sendika içindeki görevlerine bakıldığında ülke çapında il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri, mülki amirler, iktidarın yerel uzantıları ve yandaş sendika işbirliği ile KESK’e yönelik olarak özel bir çalışma yapıldığı anlaşılmaktadır. Yıllardır örgütlü mücadelemizi zayıflatmak için tüm olanaklarını seferber edenler, sendikal faaliyetlerimizden zorla suç üretmeye çalışan çok sayıda bakanlık müfettişi ve mülki amir darbe soruşturması sürecinde tutuklanmış, ihraç edilmiş ya da açığa alınmıştır.

672 ve 675 sayılı KHK’lar ile kamuda yaşanan ihraçların niteliğine, ihraç edilenlerin hangi gerekçe ile görevden alındığına ilişkin somut deliller ortaya konulmamış, ihraç edilenlere idare hukukunun temel ilkelerinden olan ‘savunma hakkı’ bile tanınmayarak açık bir şekilde “yargısız infaz” yapılmıştır. Tıpkı darbeciler gibi evrensel hukuku, anayasayı ve TBMM’yi askıya alarak hareket edenlerin darbecilerle aynı zihniyette oldukları her geçen gün daha açık bir şekilde görülmektedir.

15 Temmuz’dan bugüne kadar yaşadıklarımız, kimlerin gerçek anlamda darbeye karşı olduğu, kimlerin darbeci zihniyetle aynı çizgide olduğunu bir kez daha göstermiştir. Darbe fırsatçılığı yaparak ülkeyi kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda “tek adam yönetimi” ile yönetmek isteyenler karşılarında duracak hiçbir örgütlü ve dinamik güç istememektedir.

Bugüne kadar attıkları her adımda hukuku ayaklar altına alarak hareket edenler, yok saydıkları hukuk karşısında mutlaka hesap vereceklerdir. İktidarın bugüne kadar hayata geçirdiği tüm hukuk dışı uygulamalarda olduğu gibi, KHK’lar ile hukuksuz bir şekilde ihraç edilen üyelerimiz başta olmak üzere, hangi siyasi görüşten olursa olsun, haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen herkes için hukuksal ve örgütsel mücadeleyi kesintisiz sürdüreceğimiz bilinmelidir.5.11.2016

KESK Adana Şubeler Platformu Adına

Tonguç ÖZKAN

 

BTS Adana Şube Başkanı

Sendikamızın aldığı karar üzerine iş bırakma eylemine katılan öğretmenlere ceza verilmesi üzerine davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyan İstanbul 7 No’lu Şubemiz, AİHM’de görülen davayı kazandı ve mahkeme devleti verilen disiplin cezaları nedeniyle tazminat ödemeye mahkûm etti.

2010 yılında sendikamızın aldığı iş bırakma eylemine katılan öğretmenlere Avcılar Kaymakamlığı tarafından disiplin cezası verilmişti. Cezaya yaptığımız itirazlar sonuç vermeyince İstanbul 7 No’lu Şubemiz, süreci AİHM’ye taşıdı. Davayı görüşen AİHM, sendikal eyleme verilen cezayla eğitim emekçilerinin sendikal örgütlenme haklarının ihlal edildiği ve bu ihlal karşısında etkili iç hukuk yolları bulunmadığı sonucuna vardı. Mahkeme, “Türkiye-Yıldırım ve Diğerleri” kararıyla devlet tarafından ceza verilen öğretmenlere toplam 153 bin TL tazminat ödenmesi gerektiğine karar verdi.

Eğitim Sen İstanbul 7 Nolu Şube Başkanı Mehmet Emin Kırşanlıoğlu, son aylarda haksız ve hukuksuz bir şekilde hem kamu emekçilerine hem de Eğitim Sen üyelerine yönelik baskıların olduğunu, birçok Eğitim Sen üyesinin sadece sendikal faaliyetleri nedeniyle cezalandırıldıklarını ve hatta bir kısmının meslekten ihraç edildiğini hatırlattı. Kırşanlıoğlu, “Bu olay bir kez daha göstermiştir ki her türlü hukuksuz uygulamanın gelip dayandığı bir nokta var. Bu noktada hukuksuzluğa yol açanlar mutlaka bunun hesabını vermektedirler. Biz bu davada başından beri haklı olduğumuza inanıyorduk ve bu inancımız bugün olan bitenler karşısında da zerre kadar azalmamıştır. Sendikacılık suç değildir. Dün olduğu gibi bugün de haklıyız. Dünü kazandık, şimdi sıra bugünü ve yarını kazanmakta. Ne kadar üstümüze gelirlerse gelsinler, bilsinler ki boyun eğmeyiz ve mutlaka kazanacağız.” dedi.

Kararın kendilerine ulaştığını ve AİHM kararında belirlenmiş olan tazminat tutarının hesaba yatırıldığını ifade eden Kırşanlıoğlu, toplam 153 bin TL tazminat aldıklarını söyledi.

Kararı görmek için tıklayınız.

Sayfa 1

Sayfa 2

 

 

 “Yargısız İnfaz” Niteliğindeki Hukuksuz İhraçlara Karşı Mücadelemiz Sürecektir!

Çıkarılan KHK’ler siyasal iktidarın elinde silaha dönüştürülmüştür. Siyasal iktidar KHK’ler ile kamu çalışanlarını açlığa mahkûm ederek diz çöktürmeye-biat etmeye zorladığı tüm çıplaklığı ile ortadadır. Eğitim Sen’in haklı ve ahlaklı taleplerine, Eğitim Sen’in 100 yıllık mücadele tarihine bakıldığında; Eğitim Sen’in mazlumun yanında, zalimin karşısında olduğu görülecektir. 29 Ekim 2016 tarihinde yayınlanan 675 sayılı KHK ile Türkiye genelinde 587’si MEB, 26’sı üniversitelerde olmak üzere 613 Eğitim Sen üye ve yöneticisi ihraç edilmiştir.

1 Eylül 2016 tarihinde çıkarılan 672 sayılı KHK ile değerlendirildiğinde bugüne kadar kamu görevinde çıkarılan toplam MEB personelinin sayısı 38 bin 294 olmuştur. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra MEB’de ihraç edilen toplam Eğitim Sen üyesi 718 kişidir. Geriye kalan ve ihraç edilen 37 bin 576 MEB personelin %95’inin sendikalı olduğunu da biliyoruz. Ancak eğitim iş kolunda Eğitim Sen dışındaki diğer birçok sendika kendi üyelerinin mağduriyetlerini hasır altına süpürerek, üyeleriyle ilgili dayanışma adına örgütsel ve hukuksal mücadele ile destek vermemeleri, sarı sendikacılığın ülkemizde zirve yaptığının açık göstergesidir.

AKP’nin yürüttüğü her türlü saldırı ve hukuk dışı uygulamalarda dün olduğu gibi bugün de KHK ile hukuksuz bir şekilde ihraç edilen üyelerimiz başta olmak üzere, haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen herkes için hukuksal ve örgütsel mücadeleyi elbette kesintisiz olarak sürdüreceğiz.

İlimizde Şube Başkanımız ve Şube Sekreterimiz ’in de içinde olduğu toplam 17 MEB ve 1 Üniversite personelinin savunma hakkı tanınmadan ihraç edilmesinin, hukuktaki karşılığı; yargısız infazdır. Arkadaşlarımızı ihraç eden bu zihniyeti kınıyor, örgütsel ve hukuksal mücadeleyi büyüterek yaşamın her alanında bu arkadaşlarımızla maddi ve manevi olarak dayanışmada bulunmamın, en temel ilkelerimizden biri olduğu unutulmamalıdır.

Görevli oldukları okullarda iş barışına, eğitime ve öğretime olumlu katkı sunma adına fedakârca çalışan üye ve yöneticilerimizin ihraç edilmesini hukukun, ahlakın ve vicdanın neresine konulacağını açıkça merak ediyoruz. Unutmayın! Yarattığınız bu hukuksuzluk bir gün sizleri de mahkûm edecektir.

Devletin tüm imkân ve olanaklarını siyasi istikballeri için kullanan sizler; toplumsal muhalefeti örgütleyen, iş ve ücret güvencesinde ödün vermeyen, onurlu bir hayat- insanca yaşam diyen, kamusal, bilimsel, laik ve anadilinde eğitim diyen, Eğitim ve Bilim Emekçilerinin yarattıkları değerlere gücünüz yetmeyecektir. Ve unutmayınız ki bu fütursuzca saldırılarınızla çocuklarınızın da geleceğini sizler karartıyorsunuz.

Bizler bu topraklarda emeğin hakları, barış ve demokrasi için mücadele etmenin zor, bedelinin ağır olduğunu ne kadar iyi biliyorsak, son sözü söyleyenlerin de mücadele edenler olduğunu o kadar iyi biliyoruz.  Onursuzca yaşamayı tercih edeceğimizi sananların yüzüne bu gerçek tokat gibi çarpacaktır. Son sözü biz söyleyeceğiz! Direne Direne Kazanacağız!03.11.2016

Ahmet KARAGÖZ

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı