Aralık 2021

Zam Yağmurunun Sağanağa Dönüştüğü Koşullarda Asgari Ücrette Yapılan Artış Bir İki Ay İçinde Kağıt Üstünde Kalacak Bir Artıştan İbarettir!

2022 yılı asgari ücreti net 4. 250 TL olarak açıklandı. Buna göre gelir vergisi kesintisi kaldırıldığı için eş ve çocuk durumuna bağlı kalmaksızın tüm asgari ücretlilerin cebine girecek tutar 2022 yılı için aylık net 4.250 TL olacak.  İktidar ve yandaş medya “tarihi artış” nutukları atmaya başladı.

Oysa asıl tarihi artış hayat pahalılığında, iğneden ipliğe sağanağa dönüşen zam yağmurunda,  TL’nin döviz karşısında her gün daha fazla değer yitirmesinde yaşanmaktadır. Dolayısıyla önemli olan asgari ücretin oransal artışı değildir. Önemli olan gün geçtikçe ağırlaşan koşullarda asgari ücretin işçinin ve ailesinin geçimini karşılamaya yetip yetmediğidir.

Madalyonun hayata dönük yüzüne bakıldığında söz konusu artışın mutfakta, çarşıda, pazarda yaşanan gerçek hayat pahalılığının altında kaldığı ve böyle giderse birkaç ay içinde sadece kağıt üstünde kalacak bir tutardan ibaret olduğu net olarak görülmektedir. 

Bu gerçeği görmek için asgari ücretliler başta olmak üzere tüm emekçilerin, sadece birkaç dakikalığına hamaset nutuklarına kulaklarını tıkaması ve yüzünü kendi gerçeğine dönmesi yeterlidir.

  • Mutfakta, çarşıda pazarda yaşanan gerçek hayat pahalılığı-enflasyon bugün %60’ı aşmıştır.
  • İğneden ipliğe zam yağmuru son haftalarda sağanağa dönüşmüştür. 
  • Yüzde %150’den fazla artan un fiyatlarının yarın, öbür gün ekmek fiyatlarını iki katına çıkarması başta olmak üzere tüm temel tüketim mallarının fiyatlarının fahiş oranda artması dolayısıyla hiper enflasyon tehlikesi kapıya dayanmıştır.
  • Açlık sınırı koşar adım 3 bin 500 TL’ye yoksulluk sınırı 11 bin TL’ye gitmektedir.
  • TL’nin döviz kuru karşısında adeta pula dönmesi sadece sanayi ürünlerinde, ara mallarda, enerjide, akaryakıtta değil ham madde, tarım ürünlerinde ve gıdada bile dışarıya bağımlı hale getirilen bir ülkenin vatandaşları olarak hepimizin maaşlarını, ücretlerini, eritmeyi çoktan aşmış, buharlaştırmıştır. 
  • Yılın başında 384 dolara denk gelen asgari ücret bugünkü artışa rağmen ancak 271 dolara denk gelmektedir. ‘Tarihi artış’ olarak abartılan artışa rağmen asgari ücretlinin maaşı yılın başına göre dolar bazında 113 dolar azalmıştır.
  • Bugün yapılan artışa rağmen Avrupa ülkeleri içinde  ‘asgari ücretin en düşük olduğu ülke’ ünvanı hala Türkiye’ye aittir. Türkiye’deki asgari ücret zamlı haliyle dahi Çin’in 130 dolar altındadır.

En önemlisi tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenlerin asgari ücretliler başta olmak üzere tüm çalışanlara tek vaadi vardır. O da ülkeyi ucuz emek cennetine çevirme üzerine kurulu “yeni” ekonomik model vaadidir. Yani tüm işçilere emekçilere vaat edilen tek şey dünya pazarı ile rekabet adına köleliktir.

Bunun için süreç boyunca siyasal iktidar ve yandaşları bir algı yaratma operasyonu yürütmüştür.

Dolar kurunun 9,5 TL olduğu koşullarda yapılan bir ankete dayanılarak “çalışanların yüzde 37,3’ünün asgari ücretin 3 bin 750-4 bin lira arasında olmasını istediğini”  iddia edilmiştir. Sadece son bir ayda TL’nin dolar karşısında %55 değer yitirmesi görmezden gelinerek ”asgari ücrette çalışanların beklentisinin de üzerinde artış yapıldı ”  algısı yaratılmak istenmiştir.

Halbuki 1 doların 16 TL’ye dayandığı bugünkü koşullarda “asgari ücretin ne kadar olmasını istiyorsunuz” diye sorulacak olsa çalışanların ezici çoğunluğun vereceği cevap bellidir.

Söz konusu algı operasyonlarının etkisi geçicidir. Kalıcı olan tüm emekçilerin, işçilerin insanca yaşamaya yetecek bir ücret mücadelesidir.

Bunun için;

  • Ülkemizin altında imzası bulunan uluslararası sözleşme ve anlaşmaların gereği yerine getirilerek asgari ücret hesabında sadece işçinin kendisi değil, işçi ile birlikte ailesi temel alınmalıdır. Bu kapsamda Asgari ücret tespitine ilişkin 131 Sayılı ILO Sözleşmesi onaylanmalıdır.
  • Asgari ücrette yapılan artış gittikçe ağırlaşan koşullarda yetersizdir. Öte yandan Türkiye’nin tüm çalışanlar için bir asgari ücretliler ülkesine dönüşmemesi için kamu emekçilerinin, emeklilerin, işçilerin maaş ve ücretleri de en az asgari ücrete yapılan artış oranında, en az %50 artırılmalıdır.  Çoktan kadük hale gelen Toplu İş Sözleşmeleri buna göre yenilenmelidir.
  • Yıllardır TÜİK’in çarpık rakamlarına mahkum edilen,  milli gelirden pay verilmeyen asgari ücretliler başta olmak üzere tüm emekçilerin, işçilerin yaşadığı kayıplar karşılanmalıdır.
  • Asgari ücret  ulusal ölçekli bir toplu pazarlıkla belirlenmeli ve uyuşmazlık durumunda grev hakkını da içermelidir.

KESK olarak tekrar altını çiziyoruz,  asgari ücrette oransal artış hayat iğneden ipliğe sağanağa dönüşen zam yağmurunun sürdüğü koşullarda sadece birkaç ay belki de daha az süreli suni bir” bayram havası yaratmaktan” ibarettir.

Asgari ücretlisinden emeklisine, işçisinden kamu emekçisine hepimiz için suni değil, gerçek bir bayram havası yaratmanın tek yolu bizlere kölelik dayatanlara karşı emeğin hakları için ortak mücadeleyi yükseltmekten geçmektedir.

Bu vesile ile “GEÇİNEMİYORUZ” diyen herkesi 18 Aralık 2021 Cumartesi günü İzmir ve Diyarbakır’da, 19 Aralık 2021 Pazar günü Ankara ve İstanbul’da yapacağımız mitinglerde yan yana, omuz omuza olmaya, emeğin kürsüsünü hep beraber kurmaya çağırıyoruz.

KESK Adana Şubeler Platformu; “Dövizin yükselişi engellenemiyor! Eriyen her kuruş, halkın sırtına yüklenen milyarlarca borç demek. Halkın daha fazla yoksullaşması demek.”

KESK Adana Şubeler Platformu İnönü Parkında”İnsanca Yaşam, Emekten ve Halktan Yana Bütçe İçin Omuz Omuza” Başlıklı Basın Açıklaması Gerçekleştirdi.

Dönem sözcüsü SES Eş Başkanı Dr. Mürşit Enis Akyüz tarafından okunan basın açıklamasında, “19 Aralık Ankara Mitinginde buluşmaya çağırıyoruz!” denildi.

TMMOB Adana İKK ve bazı siyasi partilerin de destek verdiği açıklamada Akyüz sözlerine şu şekilde devam etti;

“Temel tüketim mallarına yapılan zamlar, hayat pahalılığı hepimiz için dayanılmaz hale geldi! Sütten yoğurda, peynirden zeytine vb. tükettiğimiz temel ürünleri alamaz hale geldik. Yaşam her geçen gün bizler için daha zor hale geldi. Biz emeğiyle geçinenler yoksulluk ve sefaletle boğuşurken; tek adam iktidarı pişkince 20 yıl yetmezmiş gibi bekleyin ‘’yeni ekonomik program uyguluyoruz” diyor.”

 NE YAPMALIYIZ?

 Krizden çıkışın ağır faturasını ödemeyi reddedip iş, özgürlük, eşit yurttaşlık talepleri için birleşip hep birlikte mücadele etmeliyiz.

İşçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, üreticiler!

Bizleri sefalete itenlere karşı sadece yakınarak, söylenerek, kızarak bu durumu değiştiremeyiz. Halk için bütçe, İnsanca yaşanacak bir ücret ve vergide adaletin sağlanması, yapılan zamların geri alınması için birleşmeli ve harekete geçmeliyiz…

TALEPLERİMİZ

  • Ücretler insanca yaşanacak düzeye çıkarılsın
  • Temel tüketim mallarından alınan KDV ve bütün dolaylı vergiler kaldırılsın
  • Gerçek enflasyon oranında ücretlere zam yapılsın, bu güne kadarki kayıplarımız karşılansın
  • Yoksulluk sınırının altındaki ücret ve maaşlardan vergi alınmasın
  • Sermaye’ye değil emekçi halka bütçe için toplumun tüm kesimleri sürece dahil edilsin
  • Tüm kamu emekçilerinin ek göstergeleri en az 3600e çıkarılsın

Tüm halkımızı, işçi ve emekçileri, ARTIK YETER demek için

19 Aralık Ankara Mitinginde buluşmaya çağırıyoruz!”

KESK ADANA ŞUBELER PLATFORMU ÜYELERİ AÇIKLAMA SONRASI HALKA DÖNÜK BİLDİRİ DAĞITTILAR.

Geçinemiyoruz! Emekten, Halktan Yana Bütçe İstiyoruz!

GEÇİNEMİYORUZ!

İŞSİZLİĞE, YOKSULLUĞA HAYIR!

 

  • Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini, kamu hizmetlerine bütçeden ayrılan payın artırılmasını,
  • Mali kayıplarımızın; gerçek hayat pahalılığı ve yoksulluk sınırında yaşanan artış temel alınarak telafi edilmesini,
  • Omuzlarımıza yıkılan vergi yükünün hafifletilmesini, gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesini, tüketimden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesini, kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını,
  • Temel tüketim maddelerine son iki yıl içinde yapılan zamların geri alınmasını, söz konusu maddelerden alınan KDV’nin sıfırlanmasını,
  • Her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini, herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmasını,
  • Lisans ve ön lisans mezunu tüm kamu emekçilerinin ek göstergesinin 3600’e çıkarılmasını
  • Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini, ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin imzalanmasını, İSTİYORUZ.

 

İmza Metnini İndirmek İçin

Tıklayınız

KESK Genel Merkez Kadın Sekreteri Döne Gevher ve Tüm Bel Sen MYK üyesi ZEYNEP SARIKAYA ALTUN katılımıyla KESK Adana Şubeler Platformu HEP BİRLİKTE “İŞSİZLİĞE, YOKSULLUĞA HAYIR! EMEKTEN, HALKTAN YANA BÜTÇE İSTİYORUZ!” konulu basın toplantısı gerçekleştirdi.

Açıklamayı KESK Genel Merkez Kadın Sekreteri Döne Gevher okudu.

 

 Değerli Basın Emekçileri,

 Öncelikle bugün sadece kamu emekçileri olarak bizlerin değil, tüm ülkenin temel sorunu yaşanan ekonomik kriz, zam furyası ve döviz kasırgasıdır.

Merkez bankasının faiz indirimi kararları sonrasında TL’nin döviz karşısındaki değer kaybı ve buna bağlı olarak zam yağmuru daha da hızlandı,  

Temel gıda ürünlerine, doğalgaza, elektriğe, benzin-dizel-LPG’ye, kısacası iğneden ipliğe her şeye zam geldiği gibi daha haftası dolmadan zamlı ürünlere bir daha zam gelmektedir. 

Dolayısıyla asgari ücretlisinden emeklisine, kadrolusundan sözleşmelisine emeği ile geçinen tüm kesimlerin reel geliri her geçen gün erimekte, ekmeği gittikçe küçülmektedir.

 

Dalgalı kur sistemine geçişle birlikte TL’nin değeri neredeyse saatlik değişir hale gelmiştir.

Toplantıya katılmadan önce baktım.  1 dolar 13,21 TL,  1 Euro İSE 14,97 TL civarında,

 Evet, bizler, bu ülkedeki emekçiler, maaşlarımızı, ücretlerimizi Dolar ve Euro olarak almıyoruz. Ancak sanayiden, tarıma, hammaddeden ilaca, akaryakıttan doğalgaza kadar hemen her üründe ithalata bağımlı bir ülkede yaşıyoruz.

Dolayısıyla kurdaki her değişiklik tükettiğimiz tüm ürünlere zam olarak yansıyor. Maliyet enflasyonu tırmandıkça genel enflasyon da kaçınılmaz olarak artıyor.

 

İktidar çevresi ve bir avuç vurguncu, fırsatçı, rantçı kapitalist dışında hepimiz kaybediyoruz. 

 

Her güne yeni zamlarla uyanıyoruz. Temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz olduk.

 

Enflasyon aldı başını gidiyor. TÜİK’e göre yüzde 19,89, bağımsız araştırmacılara göre yüzde

50 civarındadır. 

 

2021 için geçerli olan yeniden değerleme oranı yüzde 9,11 iken 2022 yılında rekor bir artışla %36,2 yapıldı. Bu zam, cebimizdeki yangının 2022 yılında daha da büyüyeceği, temel yaşam giderlerimizi karşılayamaz hale geleceğimizin habercisidir.

  

Değerli Basın Emekçileri,

Ücretlerimiz enflasyonun altında ezildi. Maaşlarımız ve alım gücümüzü eridikçe eriyor. 

 TİS görüşmelerinin bağıtlandığı 22 Ağustos 2021 tarihinde, yani daha 3 ay önce, Merkez Bankası döviz kuruna göre 8.4572 TL olan dolar dün itibariyle 12.6595 TL olmuştur. TL dolar karşısında Ağustos ayından bu yana %49,6 değer kaybetmiştir. Enflasyon artışı da dikkate alındığında yandaş konfederasyonla 2022 yılı için %.5.+ %7,  2023 yılı için %8 + %6 olarak yapılan maaş artışı şimdiden hükmünü yitirmiştir. 

 Ev kiralayamaz, kiraladığımızı da ödeyemez olduk.

 Bin bir emekle büyüttüğümüz gençler barınacak yurt bulamıyor.

 Ucuz işgücü kaynağı görülen kadınlara yönelik şiddet kadın kırımı boyutuna ulaştı. 

 

Patronlar istediği zaman keyfi olarak işten çıkarıyor, iktidar sorgusuz sualsiz ihraç ediyor! Sadece geçen hafta çoğu Diyarbakır EĞİTİM SEN üyesi onlarca KESK’li OHAL’in fiili devamı olan 375 sayılı KHK’nın geçici 35. Maddesine dayanılarak haksız ve hukuksuz şekilde ihraç edildiler. Bu arkadaşlarımıza suç olarak isnat edilenlerin tümü Konfederasyonumuz ve sendikalarımızın kararlarıyla hayata geçirilen eylem ve etkinliklere katılmalarına dairdir. İktidar açıkça sendikal faaliyetleri kriminalize ederek uygulanamaz hale getirmek istiyor. 

 

Konfederasyonumuzun siyasi ve ekonomik krize karşı mücadele programlarını hayata geçirdiği ve üye artışlarının olduğu dönemlerde KESK’lilere yönelik ihraç, gözaltı, tutuklama, mobbing gibi baskı yöntemlerinde artışın yaşanması tesadüf değildir. Bu son ihraçların da bu amaçla planlanarak yapıldığını düşünüyoruz. İhraç edilen arkadaşlarımızın ağırlıklı olarak geçmişte ya da şu an şube yöneticilerinden, KESK organlarında yer alanlardan seçilmiş olması düşüncemizi haklı kılmaktadır. İktidar, polis devleti uygulamalarıyla kendisi gibi düşünmeyen, politikalarına rıza göstermeyen her kesimi hedefe koyuyor, sistematik yıldırma politikasıyla biat etmeye zorluyor. 375 sayılı KHK’nın ek 35. Maddesinin hukuka, uluslararası sözleşmelere, sendikal hak ve özgürlüklere aykırılığını bir kez daha kamuoyunun dikkatine sunuyor, ihraç edilen bu arkadaşlarımızla her türlü dayanışma içinde olacağımızı ifade ediyoruz.

 

Görüleceği üzere, sadece siyasi ve ekonomik kriz değil aynı zamanda hukuk ve adalet kriziyle de karşı karşıyayız. Adalete olan güven tarihin en dip noktalarında seyrediyor. Yandaş medya dahi bu gerçekliği artık gizleyemiyor. 

 

Üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan iktidar baskısı altındaki yargıda ağırlıklı olarak iktidarın ihtiyaçlarına göre kararlar çıkıyor, istisna düzeyinde çıkan kararlar ise hayata geçirilmiyor. 

 Barış Akademisyenlerine ilişkin AYM’nin ve sonrasında ağır ceza mahkemelerinin beraat kararlarının OHAL komisyonu tarafından ciddiye alınmaması ve başvuruların reddedilmesi bunun somut örneklerindendir. 

 Keyfiyet ve hukuksuzluk tüm kurumlara sirayet ederek bir yönetim biçimi haline gelmiştir.  

Değerli Basın Emekçileri,

 İktidar bir yandan istihdam yaratacak yatırımlar yapmıyor, bir yandan çalışanların da işsiz kalmasına yol açacak politikaları hayata geçiriyor. 

 İşsizlik aldı başını gidiyor. İşsizlerin sayısı 10 milyona yaklaştı. Gençler ve kadınlarda işsizlik oranı daha fazla. İşsiz kaldığımızda ise İşsizlik Sigortası Fonundan işsizlik parası alamıyoruz. Çünkü fondaki paralar sürekli patronlara aktarılıyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre 2020 yılında kayıtlı işçilerin yüzde 42’si asgari ücretle çalışıyor. Yani 2020 verilerine göre 15 milyon 203 bin 423 kayıtlı çalışan işçiden 6 milyon 390 bin 19’u açlık sınırının altındaki asgari ücretle çalışıyor.

  Değerli Basın Emekçileri

Bu koşullarda ülkemizde milyonlarca çalışanı yakından ilgilendiren asgari ücret artışı için ilk komisyon toplantısı bugün başlıyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı geçen hafta  asgari ücret konusunda yaptığı açıklamada;   asgari ücretin toplumda adalet duygusunu pekiştirecek, onu güçlendirecek, 'burada işçiler sahipsiz değildir, devlet sosyal devlettir ve buna sahip çıkmaktadır' kanaatini yerleştirecek bir seviyede olması gerektiğini söyledi. Bu görüşmelerden açlık sınırında yaşayan milyonlar için insan onuruna yaraşır bir ücretin belirlenip belirlenmeyeceğini hep birlikte göreceğiz.

 Bugün sadece asgari ücretlilerin değil, tüm ücretli kesimlerin, bordroluların reel gelirinin her gün mum gibi erdiği bu zorlu süreçte sosyal devlet politikalarına ihtiyacı artmıştır.

 

Görüldüğü ve yaşandığı üzere nüfusun büyük bölümü insanca yaşam koşullarının çok uzağında açlık sınırının çok yakınında yaşam mücadelesi veriyor!

 

 Değerli Basın Emekçileri,

Emekçilerin ve dar gelirli yurttaşların yaşam ve çalışma koşullarının her geçen gün daha ağırlaştığı bu koşullarda bütçe süreci de devam etmektedir.

 Ancak ne yazık ki Türkiye’de yıllardır bütçeler ülke kaynaklarının, emekçilerden, halktan alınan vergilerin sermayeye-patronlara, yandaşlara aktarılmasının bir aracı haline dönüşmüştür. TBMM görüşmelerine başlanan 2022 Bütçe yasa teklifi bu sürecin son halkasıdır.

Öncelikle bu bütçeyi değiştirmemiz,, halktan, emekten yana bir bütçe oluşturmamız gerekiyor. Çünkü hala halkın, emekçilerin bütçe hakkını yok sayma ısrarı sürdürülmektedir.

Maaşlarımızdan kaynakta kesilen Gelir Vergisinden tüketimde ödediğimiz KDV ve ÖTV’ye kadar her adımda bizden alınan vergilerin nereye, kime harcanacağına ilişkin bize hiçbir söz hakkı tanınmamaktadır.

Değerli Basın Emekçileri

Hemen her dönem iktidar tarafından  “bütçeden aslan payını eğitme sağlığa ayırdık”  açıklamaları yapılmaktadır.

 Oysa 2022 bütçesinde MEB bütçesinin merkezi bütçeye oranı bir önceki yıla göre sadece binde bir, eğitim yatırımlarına ayrılan pay ise binde 37 artmaktadır.

2022 bütçesinde Sağlık Bakanlığı’na ise 122 milyar TL civarında bütçe ayrılmıştır. İlk bakışta oldukça yüksek gibi görünen tutarın personel giderleri çıkıldıktan sonra kalan önemli bir kısmı, kiralama veya hizmet bedeli adı altında şehir hastanelerine aktarılacaktır.

Eğitime, sağlığa, yatırıma, istihdama yeterli pay ayrılamayan bütçede aslan payının en büyük ortağı yine sermayedir, büyük patronlardır, KÖİ projelerinin müteahhitlerdir.

Kısacası 2022 yılı bütçesinde de iktidar bir kez daha pandemi sürecinde daha da yoksullaşan milyonların temel ihtiyaçlarını karşılamak, eğitim, sağlık başta olmak üzere kamu yatırımlarını artırmayı tercih etmemiş sermayeden, güvenlik politikalarından, yandaş kuruluşlara aktarmaktan yana tutum sergilemiştir.

Değerli Basın Emekçileri

İktidarın ilk yıllarından itibaren kadınlar aile ve iş yaşamına uyumlaştırma politikaları ile esnek, güvencesiz, kayıt dışı, yarı zamanlı çalışmaya mecbur bırakılmış, dolayısıyla sosyal güvenceleri, emeklik hakları zedelenmiştir.

Pandemi sürecinde en fazla yoksullaşan, istihdamdan koparılan işsiz kalan, daha fazla ücretsiz ev içi emek ve bakım emeği harcamak zorunda bırakılan yine kadınlar olmuştur.

Dolayısıyla, mevcut durumda eğitimden sağlığa, sosyal güvenlikten istihdama her alanda yaşanan cinsiyet eşitsizliğini ve kadın emeği üzerindeki çifte sömürüyü ortadan kaldırılmaya dönük önlemlerle kadınları ekonomik anlamda güçlendirilmelerini hedefleyen Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçelemeye olan ihtiyaç çok daha yakıcı hale gelmiştir.

Ancak ne yazık ki 2022 bütçesi daha önceki bütçeler gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini artıran bir bütçedir. Bütçede kadının ne adı ne de yeri vardır. Kadınların ekonomik kaynaklara, kamusal hizmetlere, eğitime, sağlığa ve sosyal koruma haklarına eşitsiz erişimi, bakım ve ev içi emeği ile çifte mesaisi bir kez daha göz ardı edilmektedir.

Sonuç itibariyle, mevcut gelir dağılımı adaletsizliğini daha da derinleştiren, yıllardır omuzlarımıza yıkılan vergi yükünü daha fazla artıran, pandemiden etkilenen milyonların temel gelir güvencesi talebine yer verilmeyen, bunun yerine bizim cebimizden alıp işverenlere-patronlara, yandaş müteahhitlere teşvik, prim desteği , ‘hazine garantisi’, faiz olarak aktarmayı,  güvenlik adı ile altında miktarı bile bilinmeyen kaynakları artırmayı temel alan 2022 yılı bütçesi kabul edilemez bir bütçedir.

KESK olarak içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullarda dar gelirlilerin, ücretli kesimlerin salgından korunarak nefes almasını ve insanca bir yaşam sürmesini sağlayacak, EMEKTEN, HALKTAN, BARIŞTAN VE EKOLOJİDEN YANA BİR BÜTÇE İSTİYORUZ!

 

Değerli Basın Emekçileri,

 Bir avuç azınlık dışında artık kimsenin dayanacak gücü kalmadı. Nefes alamaz hale geldik. Bıçak kemiğe dayandı. Toplumsal öfke ve tepki giderek büyüyor.

 Bakınız son günlerde tüm illerde çeşitli protestolar gelişmeye başladı ve iktidar ciddi şekilde ürktü. 

 Ne zaman iktidarı kaybetme korkusu yaşasalar hemen baskıya, algı operasyonlarına, gündem saptırmalarına, kutuplaşma yaratacak politikalara başvuruyorlar.

 Krize karşı yapılmak istenen birçok eylem ve etkinlik ya yasaklanıyor ya da kitleselleşmesinin önüne geçmek için her türlü yola başvuruyorlar. 

 Ülkeyi uçurumun kenarına getirdiler ama “istifa” sesini duymak bile istemiyorlar. Dünyada olmayan bir şey icat ederek “hükümet istifa” demeyi suç kategorisine eklediler. Alın size yeni bir katalog suç! Tüm protesto gösterilerinde ne zaman “hükümet istifa” sloganı atılsa müdahale ediyorlar, gözaltına alıyorlar! 

 Buradan bu vesile ile bir kez daha söyleyelim, baskılara boyun eğmedik eğmeyeceğiz. Krizi biz yaratmadık, faturasını ödemeyeceğiz. İktidar derhal istifa etmeli, erken seçim kararı almalıdır.

 

Değerli Basın Emekçileri,

Bunu sadece buradan değil meydanlarda da söylüyoruz, söyleyeceğiz. Bu çerçevede Konfederasyonumuz “Geçinemiyoruz! İnsanca Yaşam, Emekten ve Halktan Yana Bütçe İçin Omuz Omuza” şiarıyla 18 Aralık 2021 Diyarbakır ve İzmir, 19 Aralık 2021 İstanbul ve Ankara olmak üzere 4 ilde bölge mitingi yapacaktır.

 Bölge mitinglerimizde sadece kamu emekçilerinin değil krizden etkilenen tüm kesimlerin seslerini duyurmasını ve taleplerini dile getirmesini amaçlıyoruz.

 Sizler aracılığınızla kamu emekçilerine, işçilere, işsizlere, güvencesiz çalışanlara, kadınlara, emeklilere, esnaflara, gençlere, “geçinemiyoruz” diyen tüm kesimlere seslenmek istiyoruz: 18 Aralık 2021 Diyarbakır ve İzmir, 19 Aralık 2021 İstanbul ve Ankara’da yapacağımız mitinglerde hep birlikte itirazımızı ve sesimizi yükseltelim. 

HEP BİRLİKTE “İŞSİZLİĞE, YOKSULLUĞA HAYIR! EMEKTEN, HALKTAN YANA BÜTÇE İSTİYORUZ!” diyen Adana’da ki geçinemiyoruz diyen tüm kesimleri sendikalarımızın şubeleriyle iletişim kurarak Ankara’da buluşmaya davet ediyoruz!

 

KESK Merkez Yürütme Kurulu Üyesi

Döne Gevher

KESK Kadın Sekreteri