KÖY ENSTİTÜLERİNİN 78. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNÜ KUTLUYORUZ!
17 Nisan 1940 yılında, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde kurulan, Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişiminde belirleyici bir rol oynayan Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 78. Yılını kutluyoruz.
Köy Enstitüleri, 1930’lu yıllarda Türkiye nüfusunun yüzde 80’inin köyde yaşadığı, ülke nüfusunun yüzde 85’inin okuma yazma bilmediği bir ortamda, çağdaş köy kalkınma modeline uygun olarak yapılandırılan ve birçok ülkeye örnek olabilecek, üretime yönelik öğrenimi temel alan, “Eğitim üretim içindedir” şiarını ilke edinmiş eğitim kurumları olarak bilinmektedir.
Eğitim biliminin temel ilkesi olan karma eğitim sistemine dayanan Köy Enstitülerinde okutulan derslerin %50’si kültür, %25’i tarım, %25’i de teknik derslerden oluşmuş ve öğretim süresi beş yıl olarak belirlenmiştir. Öğrencilerin ilk üç yıllık başarı düzeylerine bakılarak en başarılılar öğretmenlik mesleğine, diğerleri ise köy hizmetlerine yönlendirilmiştir. Okullar aynı zamanda tarım işlikleri ve sağlık ocakları olarak toplumsal işlevler görmüş, çeşitli tohum ve tarım araçlarının ilk denemeleri Köy Enstitüleri gibi eğitim kurumlarında yapılmıştır.
Köy Enstitüleri sadece öğretmenleri çok yönlü olarak yetiştiren kurumlar olmakla kalmamış, bulunduğu çevreyi araştıran, geliştiren, çevrenin ve toplumun kalkınmasını ilke edinmiş kurumlar olarak önemli işlevler görmüştür. Bu anlamda Köy Enstitülerin eğitim sistemi ve toplumsal kalkınma açısından yerine getirdiği tarihsel rolün önemi tartışılmazdır. Köy Enstitüleri kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak; bu alanda ilgili gerekli insan gücünü yetiştirmek için kurulan temel eğitim kurumları olmuştur.
Köy Enstitüleri, çok sayıda öğretmen ve eğitmen yetiştirmenin, o dönemin zor koşullarında köy çocuklarına öğrenim olanağı sağlamanın yanı sıra Türkiye’nin bilimsel ve kültürel yaşamına damgasını vuran “köy kökenli aydın kuşağı” yaratmış ve bütün eleştirilere, siyasi baskılara ve karalama kampanyalarına rağmen eğitim sistemimizde olumlu anlamda kalıcı izler bırakmıştır.
Köy Enstitülerinin en önemli özelliklerinden birisi, günümüz Türkiye’sinin bir türlü kurtulamadığı eleştirmeyen, sorgulamayan, ezbere dayalı ve sınav merkezli eğitim sistemine değil, gerçek anlamda öğrenci merkezli, öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenme sürecini ilke edinen bir eğitim-öğretim ortamı yaratmayı hedeflemiş olmasıdır. Köy Enstitülerinin kuruluşunun üzerinden 78 yıl geçmiş olmasına, bilim ve teknolojide bu kadar gelişme yaşanmasına rağmen, o dönemin zor koşullarındaki eğitimin niteliği ile günümüz arasında çok büyük farklar olması düşündürücüdür.
Köy Enstitülerinde kararlar yönetici-öğretici-öğrenci üçlüsünün ortak katkı ve onayıyla alınmıştır. Bugün eğitim politikalarının, siyasi iktidarların siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda “tek merkezden” ve tüm topluma yönelik açık bir dayatma olarak gündeme getirildiği ve uygulandığı dikkate alındığında, Türkiye’de eğitim sisteminin yıllardır neden büyük sorunlarla karşı karşıya olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu zorlu koşullar ve uluslararası dinamiklerin sistem üzerinde kurdukları psikolojik etkinin sonucu Köy Enstitüleri soğuk savaş politikalarına kurban edilip kısa süre içinde kapatılarak tarihin tozlu raflarına kaldırılmıştır. Köy Enstitülerinin kapatılmasını takip eden süreçte, özellikle 1950’li yıllarda ülkenin aydınlık geleceğinin alt yapısını oluşturabilecek olan bu önemli eğitim projesi önce yatılı öğretmen okullarına, ardından yatılı okullara, sonra da normal lise eğitimine yayılarak zaman içinde etkisizleştirilmiştir.
Bugün öğretmen yetiştirmeden başlayarak eğitim sisteminin yaşadığı pek çok sorunun kaynağında Köy Enstitülerinin kapatılmasına neden olan karanlık zihniyetin yattığı açıktır. Köy Enstitülerinin kapatılması, Türkiye’nin modern, bilimsel değerlerle buluşması ve aydınlanma sürecinin ciddi anlamda kesintiye uğraması anlamına gelmiştir. Bu durum sadece eğitim sisteminin değil, ülke demokrasisinin de telafisi mümkün olmayan yaralar almasına neden olmuştur.
Geçmişte Köy Enstitülerini kapatan ve yarattığı tüm olumlu izleri silmeye çalışanlar, bugün laik bilimsel eğitime savaş açarak, her fırsatta karma eğitim karşıtlığını gündeme getirerek, eğitim sistemini bir bütün olarak dinselleştirmeyi hedefleyerek, eğitim sistemini kendi ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmek istemektedir.
Eğitim Sen olarak, Köy Enstitüleri’nin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıkıyor, toplumcu ve eleştiren eğitim felsefesinin benimsenerek tüm eğitim kurumlarında uygulanması mücadelemizi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.
Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu Adına
İrfan DOĞAN
Şube Eğitim Sekreteri