Türkiye’de bir süredir toplumun geniş kesimlerini doğrudan ilgilendiren konularda yapılan yasal düzenlemeler, iktidar tarafından “torba yasa” düzenlemeleri ile hayata geçirilmektedir. Son yıllarda yoğun bir şekilde uygulanan “torba yasa” yöntemi ile değişiklik yapılacak yasalar muhataplarına ve onların taleplerine göre değil, iktidarın siyasal ihtiyaçlarına göre düzenlenirken, eğitim sisteminin en temel kurum ve kuralları alt üst edilmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 652 sayılı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının kabulü ile eğitimde denetim ve Maarif Müfettişleri ile ilgili köklü değişikliğe gidilmiştir.
Maarif müfettişleri, illerde il müdürlüklerine bağlı olarak inceleme, araştırma, rehberlik hizmetleri ile il müdürünün vereceği diğer görevleri yapacaktır. Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 yıl içinde, “Bakanlık Maarif Müfettişi” unvanlı toplam serbest kadro adedini geçmemek üzere “Maarif Müfettişi”, “Eğitim Müfettişi”, “Milli Eğitim Denetçisi” ve “İl Eğitim Denetmeni” unvanlarını ibraz edilmiş, halen bakanlık teşkilatında görevli olanlar ile bakanlık teşkilatında şube müdürü ve üstü kadrolarda fiilen çalışanlar ve milli eğitim uzmanı ile milli eğitim uzman yardımcılarından yabancı dil ve tez şartını karşılayanlar arasından yapılacak “mülakat” ile başarılı olanların, Bütçe Kanunu ile belirlenen atama sayı sınırlarına tabi tutulmaksızın bakan onayı ile “Bakanlık Maarif Müfettişi” olarak atanabilmesinin önü açılmıştır. Başka bir ifade ile sınavla iş başına gelen Maarif Müfettişleri, mevcut kadro ve dereceleri ile alt bir göreve atamaları yapılarak, bir kez daha hukuksuz bir uygulama hayata geçirilmek istenmektedir.
Türkiye’de 81 ilde toplam 2400’e yakın maarif müfettişi görev yapmaktadır. MEB Maarif Müfettişleri mesleğe farklı tarihlerde farklı şekillerde alınmış olsa da, genel olarak belirli bir öğretmenlik kıdemine sahip en az dört yıllık fakülte mezunları arasından, yarışma sınavı, mülakat, hizmet içi eğitim, hizmet içi eğitim sonunda tekrar bir sınav, ardından üç yıllık müfettiş yardımcılığı ve nihayet yeterlilik sınavı ile alınmaktaydı.
Maarif müfettişleri hem laik, bilimsel, nitelikli eğitimin güvencesi hem de inceleme ve soruşturmalarda hakkaniyetin temsilcisi olmaları nedeniyle eğitim sisteminin sağlıklı işlemesi açısından bugüne kadar önemli görevler üstlenmişlerdir. MEB’in böylesine önemli bir yapıyı keyfi bir şekilde düzenlemesinin en önemli nedeni, maarif müfettişlerinin büyük çoğunluğunun karma ve laik eğitim yönünde tutum sergilemeleri, hukuk dışı talimatlar karşısında genellikle hukukun yanında saf tutmalarıdır. Maarif müfettişlerinin inceleme ve soruşturmalarda hakkaniyetli davranmaları, hukuk düzeninden yana tutum sergilemeleri, iktidarın istediği gibi hareket etmemeleri nedeniyle tasfiye edilmeleri ve mülakata dayalı yeni sistem üzerinden yeniden düzenlenmesi sağlanmıştır.
İktidara gelen her siyasi oluşum, hatta aynı partiden olmalarına rağmen bugüne kadar göreve gelen her bakan kendi kadrosunu oluşturma ve kendi neslini inşa etmek için denetim sistemini kendi anlayışına göre biçimlendirmek istemiştir.
MEB Teşkilat Kanununda yapılan değişiklikle eğitim kurumlarının büyük kısmı yıllarca gerçek anlamda denetim görmesi fiilen engellenmekte, eğitim kurumlarında siyasi kadrolar eliyle keyfi tutum ve uygulamaların önü açılmaktadır. Ayrıca son dönemde belirgin bir şekilde artan usulsüzlük, yolsuzluk, çocuk istismarı gibi durumların daha da artmasını, yürütülen soruşturmaların çoğunun üzerinin örtülmesini tahmin etmek zor değildir.
Ülkenin her yerinde okul öncesi eğitimin gelişmesi için üstün gayret gösteren müfettişlerin bakanlık tarafından pasifize edilmesi, çoğu kaçak ve resmi olmayan eğitim kurumlarının, dini cemaatlere bağlı olarak faaliyet yürüten yurt görünümlü kursların hızla artmasına yol açacaktır. Son yıllarda fiilen uygulanmaya başlanan okullarda karma eğitim uygulamasına adım adım son verme girişimleri daha da hızlanacak, kız ve erkek öğrenciler ayrı katlarda, ayrı binalarda hatta ayrı kampüslerde öğrenim görmesinin önü açılacak, eğitimin MEB eliyle dinselleşmesi süreci hızlanarak laik ve bilimsel eğitim anlayışından uzaklaşılacaktır.
Hiçbir yeterliliğe sahip olmayan, tamamen siyasi tercihlerle, kendisini atayanlara biat edecek, “hükümetin memuru” olarak hareket eden kişiler Maarif Müfettişi yapılacak, iktidardan farklı düşünen herkes tasfiye edilecektir. Zorlu süreçlerden geçerek bu mesleğe kabul edilenler ise il milli eğitim müdürlüklerinde görevlendirilerek fiilen tasfiye edilecek, kariyer ve liyakatleri yok sayılacaktır. MEB ve eğitim politikaları açısından son derece önemli olan inceleme ve soruşturma işleri, bu konuda yeterli birikimi ve uzmanlığı olmayan kişilerce taraflı olarak yapılacak, denetimlerde hukukilik ve objektiflik ilkesinin göz ardı edilerek, telafisi mümkün olmayan mağduriyetler yaşanmasının önü açılmaktadır.
İçinde eğitim ve çocuk geçen (Kur’an kursu, yurt, belediyelere veya başka kurumlara ait rehabilitasyon merkezi, İSMEK, çeşitli bakanlıklara bağlı olarak faaliyet gösteren teknik eğitim, mesleki eğitim, eğitim kurumları ve diğer kurumlardaki AB eğitim teşvikleri, vb.) her türlü kurumun Maarif Müfettişleri tarafından denetlenmesi gerekirken, tam tersi yönde adımlar atılması ve denetim mekanizmasının baştan aşağı değiştirilmesi dikkat çekicidir. Önümüzdeki süreçte özellikle iktidara yakın dini cemaat, vakıf ve dernekler tarafından açılacak olan eğitim-öğretim kurumları, öğrenci yurtları görünümlü Kur’an kursları vb yapılara karşı yasal yaptırımların azaltılması kuvvetle muhtemeldir.
14 yılda altı bakan değişikliği yaşanmasına rağmen altısının politikaları birbirine benzemediği halde, söz konusu bakanları tek ortak noktası MEB’de yaşanan siyasi kadrolaşma olmuş, bu durum MEB’in Türkiye’de en güvenilmez bakanlık haline gelmesini sağlamıştır. Eğitimde bugüne kadar yapılan tüm atamalar, özellikle mülakat sınavlarının şaibeli yapılması, hemen hemen tüm atama ve terfilerde iktidara yakın kişilerin “seçildiği” yönünde kamuoyunda yaygın bir yargı oluşmuş durumdadır. Yapılan son değişikliklerle birlikte bu yargının ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
MEB eğitim müfettişliği kurumu gibi önemli bir kurumu açık açık tasfiye ederek, “emir-komuta zinciri” içinde çalışacak yeni bir sistem oluşturmuştur. MEB, siyasal çıkarlar uğruna eğitim sistemi açısından yıllardır önemli bir işlev gören bakanlık müfettişliği kurumunu tasfiye etmesinin acı sonuçları önümüzdeki dönemde daha açık bir şekilde görülecektir. Eğitim sistemi iktidarın siyasal hedeflerine göre değil, eğitim biliminin evrensel ilkelerine göre düzenlemelidir.