LAİK EĞİTİM, LAİK YAŞAM VE İŞ GÜVENCEMİZDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ!
BASKI, SÜRGÜN VE İŞTEN ATMALARA KARŞI ALANLARDAYIZ!
Değerli Yoldaşlarım ve emekçi kardeşlerim,
“Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam” diyen Emekçiler,
Yasaklara, Baskılara, Saldırılara Göğüs Gerenler,
Eve Hapsedilmeye Karşı Sokağa Çıkan Kadınlar,
Değerli Emekçiler,
Bizler, Maraş’ta, Sivas’ta, Çorum’da katledilen ALEVİLERİZ.
Bizler, Roboski ‘de ve Diyarbakırda katledilen KÜRTLERİZ.
Bizler Suruç’ta katledilen Sosyalist Gençleriz.
Bizler 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara gar önünde katledilen Barış elçileriyiz.
Bizler, Gezi Direnişinde Katledilen Ali İsmail’iz, Ethem’iz, Ahmet’iz, Abdocan’ız, Mehmet’iz, Medeni’yiz, Hasan Ferit’iz, Berkin’iz yani GEZİ ŞEHİTLERİYİZ.
Bizler, Soma’da ve Ermenek’te katledilen 318 MADEN EMEKÇİSİYİZ.
Bizler Zonguldak Kilimli de 10 gündür insanca yaşam için direnen MADEN İŞÇİLERİYİZ
Bizler Lazkiye ve Tartus da, Ortadoğu’da katledilen Araplarız, Kürtleriz, Türkmenleriz, Ezidileriz, Suryanileriz.
Bizler,Uğur Mumcuyuz, Hırant Dinkiz, Ahmet Taner Kışlalıyız, Musa Anter ve Tahir Elçiyiz.
Bizler, bu ülkenin sanatçılarıyız, bilim insanlarıyız, gazetecileriyiz, aydınlarıyız.
Bizler, davaları haklı, Mücadele araçları ahlaklı olan İŞÇİLERİZ, EMEKÇİLERİZ, EZİLENLERİZ.
Bizler, bu ülkenin bütün ÖTEKİLERİYİZ.
Bizler aynı zamanda; BU ÜLKENİN GERÇEK SAHİPLERİYİZ!
Değerli Basın Emekçileri
Bugün burada Tüm yok sayılanlarla, yoksullarla, dışlananlarla, işsizlerle, işçilerle, kamu emekçileriyle, mimar ve mühendislerle, aydınlarla, sanatçılarla, kadınlarla, gençlerle, emeklilerle, basın emekçileriyle omuz omuzayız. Ve bu bilinçle taleplerimizle, rengârenk bayraklarımızla, türkülerimizle, halaylarımızla tek yüreğiz.
Türkiye’de uzunca bir süredir toplumsal yaşamın bütün alanları, siyasi iktidarın hedefleri doğrultusunda tekçi, baskıcı ve dayatmacı bir anlayışla yeniden düzenlenmektedir. Toplumsal yaşamın bütün alanlarını dini kural ve referanslara göre biçimlendirmek isteyen merkezi ve yerel iktidar güçleri, attıkları her adımda laik eğitim ve laik yaşama açıkça meydan okumaktadır.
Türkiye’deki bütün eğitim kurumları, iktidarın ırkçı, mezhepçi, ayrımcı ve otoriter uygulamaları nedeniyle gerçek işlevlerinden hızla uzaklaştırılmıştır. Laik olmayan bir eğitim sisteminin demokratik ve bilimsel olması, böyle bir sistemde bireylerin inançlarını, kimliklerini ve kültürlerini hiçbir baskı altında kalmadan özgürce yaşaması söz konusu olamaz.
Diyanet İşleri Başkanlığı; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı gibi birçok kurum arasında protokoller yaparak, dinselleştirme politikalarının etkisi hızla yaygınlaştırılmaktadır. Öyle ki camilerden patronların çıkarlarını savunan, “greve çıkmanın caiz olmadığını” anlatan vaazların verilmesi sağlanmaktadır. İHH, TÜRGEV, ENSAR gibi çok sayıdaki vakıf ve dernek, eğitim ve yükseköğretimin temel bileşeni haline getirilmekte, kamu hizmetleri zayıflatılarak bu çevreler güçlendirilmek istenmektedir.
> Çocuk istismarının yaşandığı yurtları ve evleri açan vakıf ve derneklerin kapatılması için,
> İktidarın eğitimi; siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmesine karşı sesimizi yükseltmek için,
> Kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkının önündeki engellerin kaldırılması için,
> Zorunlu din dersi dayatmasına, farklı inanç ve kültürlerin dışlanmasına, eğitimde her türlü ırkçı, gerici ve ayrımcı uygulamaya son verilmesi için,
> Topluma “tek din, tek mezhep” dayatmasına, eğitimi dinselleştirme uygulamalarına karşı laik eğitim, laik yaşam için ALANLARDA Direnmeye devam edeceğiz!
AKP, patronların ve sermaye çevrelerinin gönlünü hoş tutmanın peşine düşüyor. Taşeron işçileri kadroya geçireceğiz yalanına sarılıp, işçilerin kıdem tazminatına göz dikiyor. İnsanlık tarihinin utanç sayfalarında yer alması gereken kiralık işçilik uygulamasını yasalaştırarak, işçilere kölelik koşullarını dayatıyor.
Kamuda ise, yüz binlerce emekçinin iş güvencesine saldırarak, esnek ve güvencesiz istihdamın kapsını aralıyor. Esnek ve güvencesiz istihdamın yaygınlaştırılarak sermayeye ucuz iş gücü sağlanmaktadır.
Bu yüzden grev ve gerçek toplu sözleşme ile örgütlenme ve siyaset yapma hakkımızın engellenmesine karşı çıkıyoruz.
Bizler, insanca ve onurlu yaşamak istiyoruz. Ölümüne çalıştırılmaya, simit hesabıyla yapılan artışlara, pazarda alınıp satılan bir meta muamelesi görmeye hayır diyoruz.
> İktidar tarafından hedef haline getirilen iş güvencemize sahip çıkmak, herkese güvenceli iş, güvenli gelecek talebimizi haykırmak için,
> Yarı zamanlı esnek ve kuralsız çalışmaya, kiralık işçi uygulamasına dur demek için, ALANLARDAYIZ.
Türkiye tarihinde, eşi benzeri görülmemiş bir savaş politikası izleniyor. Hukuksuzca ilan edilen ve ayları bulan sokağa çıkma yasaklarıyla yaşam hakkı yok sayılıyor, sağlık ve eğitim gibi en temel kamu hizmetleri fiilen askıya alınıyor. Okulları ve hastaneleri karargahlara çevirenler, on binlerce öğrencinin eğitim hakkını gasp ediyor, sağlık hizmetine ulaşımı engelliyor. Kilis’te yaşayan ve her gün düşen IŞİD füzeleriyle can güvenliği ortadan kalkanların yaşamları, AKP’nin siyasi hesaplarında en küçük bir etki dahi yaratmıyor!
> Yaşanan çatışmalar nedeniyle yaşamları ve eğitim hakkı tehdit altında olan çocuklarımızın ve öğrencilerimizin geleceğine sahip çıkmak, ölümü değil, yaşamı ve yaşatmayı savunmak, savaşa karşı barışı haykırmak için ALANLARDAYIZ
> Çatışmaların son bulduğu, eşitliğin, demokrasinin, özgürlüğün hakim olduğu demokratik bir toplum ve demokratik bir cumhuriyet için ALANLARDAYIZ.
Toplumsal yaşamın bütün alanlarında uygulanan baskı, şiddet ve dayatmacı uygulamalar, üyelerimize yönelik soruşturma, sürgün ve cezalandırma girişimleri, sendikamızın kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim mücadelesinden bağımsız değildir.
Gerçek demokrasi, eşit yurttaşlık, temel hak ve özgürlüklerin genişlemesi için mücadele edenler iktidarın yoğun baskı, sürgün ve soruşturmalarına maruz kalmaktadır. Peş peşe yapılan düzenlemeler ve hukuk dışı uygulamalar ile iş güvencemize göz dikenler, üyelerimizi tehdit ederek hizaya getirmek ve sindirmek istemektedir.
Hırsızlara ve katillere dokunmayanlar, milletvekillerine dokunmanın derdine düşüyor. Milli iradeyi sadece kendisi için meşru görenler, kendisi gibi düşünmeyen milletvekillerini cezaevine göndermekle tehdit ediyor. Akademisyenler, gazeteciler, sendikacılar, sanatçılar, öğrenciler kısaca muhalif her ses, her düşünce susturulmak isteniyor.
Özellikle sendikal faaliyetlerimizi suç kategorisine yerleştiren Başbakanlık Genelgesi’nin ardından, başta eğitim ve bilim emekçileri olmak üzere on binlerce kamu emekçisi hakkında hukuksuzca soruşturmalar açılmıştır.
Bölge illerinde de onlarca kamu emekçisi, sendika üyesi arkadaşımız, emeğine, haklarına ve geleceğine sahip çıktığı için; savaş politikalarına karşı barışın, zalime karşı mazlumun, sömürüye karşı emeğin sesi olduğu için işten atılıyor, soruşturmalara maruz kalıyor, sürgün ediliyor.
Ancak bilinmelidir ki 100 yıllık mücadele geleneğiyle var olan KESK emek, demokrasi barış ve özgürlük mücadelesinde asla geri adım atmayacak, baskı, sürgün ve soruşturmalara teslim olmayacaktır. Bugün;
> Eğitimin tüm kademelerinde her türlü siyasal ve sendikal ayrımcılığa, MEB’in ve üniversitelerin fişleme, cezalandırma ve sindirme uygulamalarına dur demek için,
> Geleceğimize sahip çıkmak baskı, sürgün ve soruşturmalara karşı boyun eğmemek için ALANLARDAYIZ.
Kamu Düzeni ve Kamu Güvenliği adı altında, emek ve demokrasi güçlerinin eylem ve etkinliklerinin polis şiddeti ve polis direnci ile karşılanması 14 yıllık AKP iktidarının ileri demokrasi adı altında, toplum mühendisliği ile toplum baskılamakta ve korku pompalamaktadır.
> AKP’nin iç güvenlik yasası; Faşist, baskıcı ve otoriter rejimlerde görülen; toplumu, emek ve demokrasi güçlerini sindirmeyi ve baskı altına almayı hedefleyen bir uygulamadır. Faşizmin kurumsallaşması dışında bir hedefi olmayan iç güvenlik yasası yürürlükten kaldırılana kadar tüm antidemokratik ve baskıcı uygulamalara karşı demokratik direniş hakkımızı kullanmak için bugün ALANLARDAYIZ.
Değerli Kadın Arkadaşlar,
Kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini ‘‘münferit’’ olaylar olarak görüp erkekleri kışkırtan, taciz ve tecavüzü sıradanlaştıran, kadınlara itaat etmeyi, susmayı dayatarak kadınlara karşı düşmanlığı kışkırtan erkek egemen sistem, bu tecavüz ve cinayetlerin sorumlusudur.
Toplumun her kesiminden, kadına yönelik şiddete artık tahammülün kalmadığını gösteren sesler yükselirken, kadınlarımızın emeğine, kimliğine ve bedenine yönelik saldırıları meşrulaştırmaktan başka bir şey değildir.
> Kadın cinayetlerini, tacizi, tecavüzü engellemek yerine, boşanmayı engellemeye, kadınları bulundukları şiddet ortamında yaşamaya,15 yaş altı çocuk evliliklerin önünü açmaya ve tecavüze uğrayanı tecavüzcüsüyle evlendirmeye çalışan, kararlara imza atan boşanma komisyonunu tanımıyoruz demek için,
> Esnek, Kuralsız yarı zamanlı çalışmanın dayatılması, kadın emeğine sahip çıkmak, sermayeye kul, aileye köle olmamaları için ALANLARDAYIZ.
GÜN KARAMSARLIK GÜNÜ DEĞİL
Henüz iş işten geçmedi. Saray ve AKP öngördüğü yeni rejimi tamamına erdirmek için attığı her yeni adımda, her yeni hamle de yeni çelişkiler ve dirençlerle karşılaşıyor. Demokrasi güçleri etkin bir seferberlikle, birleşik bir mücadeleyle, direnişi yayarak ve çeşitlendirerek diktatörlüğü ve faşizme doğru gidişata set çekebilirler. Durdurmak elimizde, DURDURABİLİRİZ...
LAİKLİK DEMOKRASİNİN OLMAZSA OLMAZIDIR!
İnşa halindeki yeni rejimin sözcü ve temsilcilerinin durmaksızın laikliği hedef tahtasına yerleştirmesi ve bir hesaplaşma konusuna dönüştürmesi nedensiz değil. Zira gerçek bir laiklikle demokratik haklar, ifade özgürlüğü, eleştiri özgürlüğü, işçi hakları, kadın hakları ve kadınların kurtuluşu, “beden ve cinsiyete yaklaşım”, bilimsel ve akademik özgürlük, çocuk hakları, eğitim sisteminin karakteri ve bir bütün olarak demokrasinin gelişkinliği arasında kopmaz bir bağ var.
Dolayısıyla Türkiye gerçek bir laikle; eşitliğe, özgürlüğe ve demokratik bir toplum yapısına kavuşabilir. Öte yandan, laikliği hedef tahtasına yerleştiren inşa halindeki yeni rejimi, aynı zamanda mezhepçi, ayrımcı, kutuplaştırıcı politikalarıyla, Türkiye toplumunun somut dini ve inançsal çoğulluğuna saldırıyor. Tekçi ve totaliter bir potada yok etmeyi amaçlıyor. Çok renkli, bir “birlikte yaşam” tasavvurunu tek renkli bir kapkaranlığa dönüştürmek istiyor. Türkiye toplumu böyle bir CENDEREYE TIKIŞTIRILAMAZ! Dayatılan bu cendereyi parçalayabilir ve tekçi bir saltanat yönelişini DURDURABİLİRİZ!
Sevgili arkadaşlar, emekçi kardeşlerim;
Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve talan artık AKP’nin kıblesi ve siyaset felsefesi olmuş durumda.
Ama artık bu böyle gitmez, gitmeyecek. Gün geldi, devran dönüyor! AKP 8 Mart’tan Newroz’a, Gezi’den 1 Mayıs’a işyerlerinde, alanlarda, sokaklarda direnen, mücadele eden emekçilere er ya da geç hesap vermekten kurtulamayacak. AKP tomalarla, gazla, copla, plastik mermiyle bizleri engelleyeceğini sanıyorsa yanıldığını görecek.
Çünkü bizler, sokaklarda, meydanlarda, işyerlerinde, okullarda, yoksul mahallelerde ayağa kalkıp yüzlerini güneşe dönenleriz.
Çünkü bizler artık istediğimiz ülkenin, umut ettiğimiz yaşamın hayal olmadığını biliyoruz.Ve biliyoruz ki gelecek direnen, mücadele eden emekçilerindir.28.05.2016
Tertip Komitesi Adına
Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı