Yaşasın 8 Mart! Özel

Yaşasın 8 Mart!

Buradayız, ARAP, TÜRK, KÜRT, EZİDİ, ERMENİ kadınlar…

Buradayız, tomalara siper olan, biber gazına direnen, emeğine, kimliğine,  bedenine sahip çıkan  kadınlar...

Buradayız, tacize, tecavüze, namus cinayetlerine karşı isyanı büyüten kadınlar…

Buradayız yaşam hakkı ve iş güvencesinden vazgeçmeyen kadınlar…

Buradayız Yırca’da, Artvin’de doğanın talanına karşı direnen kadınlar…

Buradayız, Rojava’da kendi devrimlerini yapan, Cizre’de,  Silopi’de, Nusaybin’de, Sur’da katliamlara, sokağa çıkma yasaklarına karşı yaşamı savunan kadınlar…

Buradayız polis kurşunuyla katledilen katledilen Dilek, Seve, Fatma, Pakize…

Buradayız  Suruç’ta Kobanili çocuklara umut ve oyuncak taşıyan,  Büşra, Ayda, Ezgi, Ferdane..

Buradayız Ankara’da barış güvercinleri Gülhan, Dilan, Şebnem…

Buradayız erkek şiddetiyle katledilen Özgecan,  Cansel, Türkan…

Buradayız meşru savunma yapan, yaşamak için öldürmek zorunda kalan Nevin, Çilem…

Buradayız, Hindistan’da tecavüze ve şiddete karşı duran kadınlar…

Buradayız, IŞİD barbarlığına teslim olmayan Türkmen, Ezidi, Kürt, Arap, Alevi kadınlar…

Mısır’da iktidar karşıtı mücadelede meydanları terk etmeyen kadınlar…

Buradayız, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği yok sayılan; zorunlu heteroseksüellik şiddeti altında ezilen lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseksler.

Ve yüzyıllardan beri buradaydık.

129 yıl önce 8 Mart 1857’de New York’ta 40.000 dokuma işçisi kadının daha iyi çalışma koşulları ve eşit ücret talebiyle başlattığı grevde, polisin çıkardığı yangında yaşamını yitiren 129 kadının mücadelesini anmak, Kadınların Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nü direniş gücüyle karşılamak için buradayız…

            Patriarkal kapitalist sistemde kadın emeğinin ucuz, güvencesiz ve görünmez olmasına karşı dünyanın her yerinde, bütün kentlerde; eşitlik, adalet, demokrasi özgürlük, emek ve barış adına isyanımızı büyütecek, seslerimizi çığlığa dönüştüreceğiz.

             Bugün olduğu gibi her 8 Mart’ta tüm dünya kadınlarıyla birlikte ve dünyayı kadın zihniyeti ve bakışıyla değiştirinceye dek, yoksulluğa, işsizliğe, tacize, tecavüze, savaşa, militarizme, homofobiye, kadın cinayetlerine son verinceye dek burada olacağız.

Biz kadınlar direnişi kuşandık, isyanı büyütüyoruz!

Vardık varız var olacağız…

ŞİDDET

Cinsiyetçi, kadın düşmanı AKP devleti, gerici ve muhafazakar yaşam tarzını kadın bedeni ve kimliği üzerinden inşa etmeye çalışıyor. Her gün katledilen, intihara sürüklenen, tacize ve tecavüze uğrayan kadınların sayısındaki artışa rağmen ''kadına şiddet yoktur, algıda seçicilik vardır'' söylemleriyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, kadın katliamlarını, kadına yönelik taciz ve tecavüzü meşrulaştırıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, Şeyhülislamlık kurumu gibi çalıştırılarak toplumsal yaşamın her alanının, özellikle günlük yaşamın, dini esaslara göre yeniden şekillendirilmesi için biz kadınların bedeni ve yaşam tarzı üzerinden kadına yönelik şiddetin önü açılıyor.

Kadınların sokakta olması değil, taciz ve tecavüz suçtur. Taciz ve tecavüzde kadının beyanı esastır, aksini ispat yükümlülüğü erkeğe aittir.  Taciz ve tecavüzde kadının beyanını esas alan düzenlemeler yasalar içinde yer alıncaya, tecavüzcülerin birer birer aklandığı, tecavüzcü ve katillerin ödüllendirildiği erkek adalet yerine, gerçek adalet gerçekleşinceye kadar mücadelede kararlıyız.

Biz kadınlar direnişi kuşandık, isyanı büyütüyoruz!

Sokakları da, meydanları da, alanları da terk etmiyoruz..

           

EMEK

Türkiye'de kadınlar erkeklere göre yüzde 60 daha az ücret alıyor. Çalışan her 100 kadından 35'i ücretsiz, sigortasız aile işçisi olarak boğaz tokluğuna çalışıyor. Kayıtdışılık, güvencesizlik, taşeronlaştırma kadınların emeğini görünmez kılıyor. AKP iktidarı, çıkardığı torba yasa ve aile paketleriyle kadın emeğini sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda dizayn ediyor. Böylelikle kadın emeğinin daha da ucuzlaştırılması, yoksulluğun artırılması, kadınların kayıtdışı-güvencesiz çalıştırılması ve erkeklere daha da bağımlı hale getirilmesini hedefliyor.

Çalışma yaşamını düzenleyen yeni yasalar kadınlar yok sayılarak hayata geçiriliyor. Yarı zamanlı ve esnek çalışma biçimleri kadınların doğum ve annelik izinleri gerekçe gösterilerek temel istihdam biçimine dönüştürülmek isteniyor. Kiralık işçi dönemini başlatan yeni torba yasalarla kadınlar başta olmak üzere tüm emekçiler düşük ücretli, güvencesiz ve sendikasız çalışmaya mahkum ediliyor. Kadınlar güvencesiz çalışmanın kaldıracı haline getirilmek isteniyor.

Biz, kadınları çalışma yaşamı ve kamusal alanlardan kopararak eve kapatmayı hedefleyen, kadınların istihdamda yer almasını esnek ve güvencesiz çalışma koşuluna bağlayan iktidarın baskı ve korkutma politikalarına karşı, sermayeye kul, aileye köle olmayacağız..

Biz kadınlar direnişi kuşandık, isyanı büyütüyoruz!

Güvenli gelecek ve güvenceli çalışma hakkımızdan vazgeçmiyoruz…

 

EV İÇİ EMEK

            Bin yıllardır ev içerisinde emeğimiz görünmez kılınıyor. Bizleri ev kölesi yapan ev işlerini sınırsız, bitimsiz, bıktırıcı bir şekilde her gün yeniden yapmak zorunda kalıyoruz. Yaptığımız bu işlerin hiçbir karşılığı olmadığı gibi bu işlere ek olarak hasta, yaşlı ve çocuk bakımı da toplumsal cinsiyet rolü olarak üzerimize yıkılmak isteniyor. Erkek egemen sistem ve sermaye, cinsiyetçi iş bölümünü pekiştirip bizleri aileye, eve, kocaya, babaya mahkum etmeyi ve ev içine hapsetmeyi hedefliyor. Böylece yaşamlarımızı ve geleceğimizi ipotek altına almaya çalışıyor.

Biz kadınlar direnişi kuşandık, isyanı büyütüyoruz!

Mutfakları terk ettik alanlardayız!

 

LGBTİ

Cinsel yönelim cinsiyet kimliği gibi kavramları red eden, lezbiyen, biseksüel, gay, trans ve  interseksleri yok sayan devlet, topluma heteroseksüel  aile yaşamını dayatıyor. Anayasa ve iş kanununda eşitsizliğe ilişkin maddeler LGBTİ’lere yasal bir statü tanımamakta aksine mevcut hukuk düzeni LGBTİ’leri görmezden gelerek ayrımcılığa ortak olmaktadır. Eşcinsel olmak bu düzenlemelerde suç sayılmakta, kamu görevinden yasaklanmayı dayatmaktadır.

            Trans kadınlara her alanda yaşadıkları ayrımcılığın sonucu olarak seks isçiliği yapmaktan başka bir seçenek bırakılmıyor. Devlet bu duruma kayıtsız kalırken, seks işçiliği yaparken maruz kaldıkları şiddeti de görmezden geliyor.

Bizler anayasanın eşitlikle ilgili 10.  maddesinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği tanımlamalarına yer verilmesi, trans bireylere yönelik şiddetin nefret suçları kapsamında cezalandırılması için mücadeleye devam edeceğiz.

Biz kadınlar direnişi kuşandık, isyanı büyütüyoruz!

Okulda, sokakta, mecliste eşcinseller her yerde…

 

 

SAVAŞ

7 Haziran seçimleri sonrasında ülkenin içine sürüklendiği yeni savaş konseptinde önce Suruç’ta ardından Ankara’da barışa ve halkların kardeşliğine yönelik yapılan katliamlarla, ardından sokağa çıkma yasakları, tutuklama ve gözaltılarla halkların iradesi teslim alınmak istenmektedir.

 

Muhalif kesimlerin tümüne yönelik cadı avlarının başlatıldığı, darbe hukukunu aşan uygulamalara her gün bir yenisinin eklendiği, barış kelimesini ağzına alanlara yönelik linç kampanyalarının başlatıldığı böylesi bir süreçte savaş politikalarında ısrar eden anlayış ülkeyi geri dönülemez bir noktaya doğru sürüklemek istiyor. Hukuksuz biçimde sokağa çıkma yasakları uygulanarak, abluka altına alınan kent ve ilçelerde her gün yeni katliamlar yaşanıyor. Bodrum katlarında 100’lerce insan diri diri yakılıyor, cansız bedenler günlerce sokakta bekletiliyor,  katledilen kadınların çıplak bedenleri işkence edilerek teşhir ediliyor. Kirli savaş politikaları en çok kadınları hedef alıyor, egemen anlayışın önce kadınları vurun taktiği savaş stratejisi olarak yürütülüyor. Bu savaş stratejisine karşı susturulmak isteniyoruz.

Asla susmadık, susmayacağız.

Sesimiz isyanın ve direnişin çığlığıdır.

Bu çığlık, yaşadıkları topraklarda katliamlardan geçirilen Kürt halkının direnişinin çığlığıdır.

Bu çığlık, cansız bedenlerimizi sokak ortasına çırılçıplak sererek bitireceğini zanneden militarist zihniyete karşı direnişin çığlığıdır.

Bu çığlık, yürütülen kirli savaş politikalarına derhal son verilmesi, sokağa çıkma yasakları ve ablukaların kaldırılarak çatışmasızlık ortamının sağlanması çığlığıdır.

Bu çığlık, Kürt sorununda imha, inkâr ve soykırım politikalarından vazgeçilerek müzakere sürecine dönülmesini sağlayacak bir zemin oluşturulması ve kadınların bu sürecin tarafı olarak yer alması çığlığıdır.

Bu çığlık Ortadoğu’da yıllardır süren savaş nedeniyle yerinden edilen barbar IŞİD’lilerin tecavüzüne ve şiddetine maruz kalan Ortadoğulu kadınlarla dayanışmak, seslerine ses, isyanlarına isyan katmak içindir.

Biz kadınlar direnişi kuşandık, isyanı büyütüyoruz!

İnadına barış inadına özgürlük diyor, barış için ısrar ediyoruz!

Biz kadınlar yıllardır, hep beraber erkek şiddetine meydan okuduk. Haklarımızı beraber sokağa çıkararak aldık. Cinayetlere karşı, savaşa karşı birlik olduk, sesimizi yükselttik. Ayrımcılığa, nefret cinayetlerine karşı dayanışmamızı büyüttük.

             Bizler; Hindistan’da, İtalya’da, Fransa’da, Suriye’ de, Mısırda, Türkiye’ de, Rojava’da, Suruç’ta Diyarbakır’da Ankara’da ve tüm dünya topraklarında bu yıl bu 8 Mart’ta da isyanı ve direnişi büyüterek yaşamlarımız üzerinde kurulmak istenen erkek egemen ablukayı kıracağız.

Bedenimizi, emeğimizi, kimliğimizi özgürleştirmek için 8 Mart ruhuyla buradaydık, buradayız ve hep burada olacağız...

 

YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ…

ADANA KADIN PLATFORMU Adına

Şükran YEŞİL

 

Eğitim Sen Adana Şube Kadın Sekreteri

Okunma 1449 defa