“İktidar, eğitimi kendine göre dizayn etmek istiyor”
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, “Dünyayı çocuklara verecek eğitim sistemi istiyoruz” dedi
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, Türkiye’de herkes için ‘demokratik’ bir eğitim istediklerini ve bunun mücadelesini verdiklerini söyledi. Gazetemiz Egemen’i, Şube Sekreteri Zeynel Kete il birlikte ziyaret ederek, sorularımızı yanıtlayan Karagöz, Ak Parti iktidarının 12 yıl boyunca, milli eğitim sistemini kendi düşüncesi doğrultusunda dizayn etmeye çalıştığını savundu.
Demokratik eğitim taleplerinin önüne her zaman güvenlik güçlerinin çıkarıldığını iddia eden Eğitim Sen Şube Başkanı Karagöz, ancak kendilerinin de mücadeleden vazgeçmeyeceklerini dile getirdi. Karagöz, “Bize linç uygulanmaya çalışılıyor. Oysa, bizim kültürümüzde, Eğitim Sen olarak başta eğitim alanı olmak üzere her alanda mağdurdan, ezilenden yana olmak var” şeklinde konuştu.
Soru: Eğitim camiasında şu günlerde hareketli günler yaşanıyor, eylemler, protestolar var. Neler diyeceksiniz?
Karagöz: Evet, biz eğitimciler için gündem oldukça yoğun. Bugün, eğitim kuşatılmış durumda. Karşımızdaki tablo hiç içaçıcı değil. Düşünün bir kez, 12 yıllık AKP iktidarı boyunca, 5 Milli Eğitim Bakanı değişti. Eğitim sistemi tam bir yap boz tahtasına çevrildi. Tüm bunlara karşın ise, biz eğitimcilerin demokratik talepleri gözardı edildi. Bizlere tek seçenek alanlar, sokaklar bırakıldı. Alanlara, sokaklara çıkan eğitimcilerin karşısına ise polis gücü çıkarılıyor. Örneğin ben 4 yıllık yöneticiyim. Onlarca adli soruşturma geçirdim. Bugünkü iktidar, ‘saltanatımıza güç vermeyen hiçbir kimseyi istemiyoruz’ anlayışı içinde. Yani, bizlere dayatılan, ‘bizler gibi düşüneceksiniz’ dayatması.
Soru: Önümüzdeki süreçte ne gibi çalışmalarınız olacak?
Karagöz: Biz eğitimcilere karşı bir linç uygulanıyor. Bizim kültürümüzde, Eğitim Sen’in anlayışında, mücadele var. AKP iktidarı her alanda insanlara dayatmada bulunuyor, ya benden olacaksın ya da karşıtımsın, diyor. Bu eğitim alanında da böyle. Bizler hep mağdurdan, ezilenden yana olduk. Bundan sonra da öyle olacak.
Soru: Özellikle, yönetici atama sınavlarına karşı açtığınız davalardan bir sonuç alabildiniz mi?
Karagöz: Onlarca dava açtık. Bunların bir çoğunu kazandık. Yönetici atama sınavlarında da aynı sonuçları aldık. Ama bunların bir dönüşü olmadı. Karşımızda yargı kararlarını uygulamayan bir iktidar var.
İşte, daha birkaç gün önce üç eğitim sendikası olarak, Eğitim Sen, Eğitim İş ve Türk Eğitim-Sen olarak ortak eylem yaptık. Milli Eğitim Müdürüyle görüştük, sorunlarımızı, taleplerimizi ilettik. Milli Eğitim Müdürü bir eğitimci gibi değil, bir işletmenin CEO’su gibi bizimle görüştü. Deyim yerinde ise, Milli Eğitim Müdürü kendisini eğitim sisteminin bir unsuru gibi değil, bir işletmenin temsilcisi şeklinde davrandı. Bizlere, ‘Biz sizlerle çalışmak istemiyoruz. Sizlerle evlilik, nikah istemiyoruz. Siz neden istiyorsunuz’ dedi. Bu görüşmede, karşımızda bir milli eğitim müdürü değil, bir işletme müdürü gördük. Milli Eğitim Müdürü, bizlere, 26 bin öğretmenin örgütlü olduğu bir camianın temsilcileri gibi davranmadı.
Soru: Diğer eğitim sendikalarının tavrı nedir?
Karagöz: Elbette, Eğitim Sen’in gösterdiği tavrı göstersinler, alanları kullansınlar. Bugün Eğitim Sen’in her eyleminde bizlere sınır çizilmektedir. Yolları işgal etmeyin, trafiği aksatmayın, şeklinde. Bizler eğitimciyiz ve tabi ki tüm bunlara saygılıyız. Bizlerin elinde silah yok, elimizde sadece kalem var. Bizim hedefimizde, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleşmesi. Türkiye’nin demokratikleşmesi, herkesin yararınadır. Böylelikle eğitim alanındaki sorunlar da çözülmüş olur.
Düşünün bir kez, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan saray yaptırdı, dünyanın 16. büyük ekonomisiyiz, deniliyor. Ama işçiye, memura yüzde 3’ler düzeyinde zam veriliyor. Asgari ücret 900 lira bile değil. Önerilen maaş artışları, günlük bir simit parası değil. Soma’da 301 madencimiz, Ermenek’te 18 madencimiz neden öldü? Eğer sağlıklı denetimler yapılmış olsa idi, o madencilerimiz yaşıyor olacaktı… Bugün yapılan o sarayla, ülkemizde 90 adet üniversite kurulabilirdi. Bizler, ülkemizin kaynaklarının boşa aktarılmasını istemiyoruz. Biz, eğitimciler, bugün asgari ücretin biraz üstünde, yoksulluk sınırının altında yaşıyoruz.
Soru: Öneriniz nedir?
Karagöz: Bizler, herkesin hakettiği yerde çalışmasını istiyoruz. İşte, eğitimde son dönemlerde yapılan atamalara bakın. Hepsi siyasi kaygılarla yapılmış atamalardır. Üstelik bu atamalar sadece okul yöneticileriyle sınırlı kalmamıştır. Okulda temizlik yapan hademeye kadar bu böyle olmuştur. İşte bir başka örnek. Toplam 16 bin üyesi bulunan Eğitim Sen, Eğitim İş ve Türk Eğitim-Sen üyesi sadece 42 öğretmen, okul yöneticisi olarak atanırken, 5 bin üyesi bulunan Eğitim Bir-Sen’den ise 362 öğretmen okul yöneticisi olarak atanmıştır. Bu bile eğitimde yaşananları gözler önüne sermeye yetmektedir.
İdarenin uygulamalarına karşı açtığımız davaların sonuçları uygulanmıyor. Sanki bizlerle dalga geçiyorlar. Onlara göre, en iyi Eğitim Sen’li, ‘ölü Eğitim Sen’li’… Ortaya konulan uygulamalarla öğretmenler, toplum karşısında ötekileştiriliyor.
Eğitim sistemimiz tam bir taşeronlaştırmaya doğru gidiyor. Geçenlerde yapılan Eğitim Şurası kararlarına da, toplumumuzun çok dikkat göstermesi gerekmektedir. Daha okul öncesi çocuklarımız bile, dini inanışlara göre dizayn ediliyor. Bunun somut örneğini Osmaniye’de gördük. Minicik çocuklar başları örtülerek, dua ettirilerek anaokuluna giriyor.
Öte yandan, Şura kararları kesin değildir, uygulanması gereken kararlar değildir. Zaten bugün, eğitim sisteminin yüzde 25’i dini içeriklidir. Eğer Şura kararları bakanlık tarafından kesinleşip uygulanırsa, eğitim sisteminde dini içerik oranı yüzde 50’ye ulaşır. Yani iktidar, kendi doğrultusunda bir eğitim sistemi istiyor ve bu konuda da oldukça mesafe aldı. Biz, dini inanışa karşı değiliz. İmam Hatip okulları da olsun. Ama isteyen her aile çocuklarını istediği okulda okutsun. Bu zorla olmaz. Unutmayalım ki, hukuk herkese lazım. Alın bakın, müfredat programlarına. Demokratik olmadığını göreceksiniz. Ekolojiden trafiğe kadar yaşamın tüm alanlarını ilgilendiren konuları, müfredatta göremezsiniz. Müfredata göre, bizleri, çocukluğumuzda anlatılan ‘leylekler getirdi’… Yani tekçi bir mantıkla oluşturulan müfredat programı var, karşımızda.
Şunu söylemek istiyorum ki… Eğitimdeki kıyametin asıl nedeni özelleştirmedir. Eğitim uluslararası ve ulusal sermayenin insafına terkedilmiştir. Hatırlatırız ki, özelleştirme herkesi vurur.
Biz, insanları ötekileştirmeyen bir eğitim istiyoruz. Demokratik bir eğitim sisteminden yanayız. Biz, dünyayı çocuklara verecek bir eğitim sistemi istiyoruz. Bu konudaki mücadelemizi de sürdüreceğiz.