Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı’nın Eğitimde Yaşanan Sorunları Çözmek Yerine Eğitim ve Bilim Emekçilerinin Emeğini Aşağılamasını Protesto Ediyoruz!
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, eğitim-öğretim yılıboyunca her fırsatta eğitim emekçilerinin emeğini küçümseyen, yanlış bilgilerle öğretmenlerin “üç ay tatil yaptığını”,“az çalışıp çok para kazandığını”, “öğretmenlerin niteliksiz olduğunu ve az derse girdiklerini” iddia etmiş, 300 bini aşkın ataması yapılmayan öğretmene “başka iş bulmalarını”tavsiye ederek bütün eğitim emekçilerini karşısına almaktan çekinmemiştir.
Bakan Dinçer, eğitim öğretim yılı boyunca gazete ve TV’lere yaptığı her açıklamada, eğitim sisteminde yıllardır yaşanan kronik sorunların sorumluluğunu, gerçeği yansıtmayan verilerle öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin üzerine yüklemek istemiş, çoğu zaman kullandığı ifadelerle ülkenin dört bir yanında fedakarca çalışan eğitim emekçilerinin emeğini aşağılamaktan çekinmemiştir.
Eğitim emekçilerine yönelik suçlamalar sadece Milli Eğitim Bakanı’nın açıklamaları ile sınırlı kalmamıştır. Kamu emekçilerinin toplusözleşme görüşmeleri sırasında Başbakan; “Bir öğretmenin en düşük olanı 1624 lira alıyor. Haftada 15 saat karşılığı alıyor. Peki, düz bir memur ne kadar çalışıyor? 40 saat. Bir de tatili var. Yılda iki ay. Düz memurun tatili 20 gün. Bu haksızlık değil mi?” şeklindeki büyük tepki çeken açıklamasıyla, tıpkı Milli Eğitim Bakanı gibi, eğitim emekçilerinin taleplerinden ve haklı mücadelesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmiştir. Gerek Bakan Dinçer’in, gerekse başbakanın her köşeye sıkıştıklarında eğitim emekçileri ile halkı karşı karşıya getirme çabaları, kelimenin tam anlamıyla ucuz politika esnaflığı anlamına gelmektedir.
Başbakan’ın izinden giden Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, daha önce Türkiye’deki ilköğretim öğretmenlerin yıllık 870 saatlerini okulda geçirdiğini, bu rakamın OECD ortalamasının 312 saat altında olduğunu iddia etmiş ve öğretmenleri “az çalışmakla” suçlamıştır. Bu sözleri onaylarcasına Başbakan’ın öğretmenlerin aldıkları ücreti tartışma konusu yapması ve bunun üzerinden politik çıkar sağlamaya çalışması dikkat çekicidir.
Başbakana ve Milli Eğitim Bakanı’na bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, Türkiye’de öğretmenler sadece derslere girmemekte, bunun yanı sıra, özellikle son yıllarda yaygınlaşan Toplam Kalite Yönetimi,İlköğretim Kurumları Standartları (İKS) uygulamaları, TEFBİS, ADEY, RİDEF vb ek işlerin yanı sıra, ders dışı zamanlarda ortalama 3600 anket sorusunu yanıtlamak, yine ders dışı zamanlarda bakanlığın ödenek ayırmadığı okullara bağış toplamak için kermes düzenlemek vb gibi çok sayıda angarya işlerle ders dışı zamanlarda da yoğun bir mesai harcamaktadır.
Gerek Başbakan, gerekse Milli Eğitim Bakanı,eğitimin niteliğinin eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarıyla doğrudan ilişkili olduğunu unutmaktadır. Kaldı ki AKP’nin ve MEB’in asıl derdi ne eğitim sisteminin sorunlarına kalıcı çözümler üretmek, ne de eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmektir.
Son 10 yıldır yaşadığımız sorunlar, eğitimde güvencesiz ve esnek istihdamın kalıcı hale getiren politikaların hayata geçirilmesişeklinde olmuştur. Bu durumun kaçınılmaz bir sonucu olarak, AKP’nin yıllardır katı bir şekilde uyguladığı sermaye yanlısı politikalar nedeniyle eğitim emekçilerinin yüzde 80’i borç batağındadır ve üçte ikisi geçinebilmek için ek iş yapmak zorunda bırakılmıştır.
Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı, Türkiye’de öğretmenlerin, eğitim ve bilim emekçilerinin ve diğer kamu emekçilerinin aldıkları ücreti, çalışma ve yaşam koşullarını elbette çok daha iyi bilmektedir. Buna rağmen her fırsatta eğitim emekçilerinin emeğine hakaret ederek, kamuoyuna yalan yanlış bilgiler vererek ucuz politika esnaflığıyaparak, ülke yönetiminde ve eğitim sisteminde bugüne kadar yaptıkları yanlışların üzerini örtmeleri mümkün değildir.
Gerçekleri yansıtmayan çeşitli bahanelerle politikalarına toplumsal rıza sağlayabileceğini sananları bir kez daha uyarıyoruz. Sendikamız, bin bir güçlükle görevlerini yerine getirmeye çalışan eğitim emekçilerinin haklarının gasp edilmesine ve emeklerine hakaret edilmesine izin vermeyecektir.
Eğitim Sen olarak, 2011–2012 eğitim öğretim yılının son gününde Başbakana ve Milli Eğitim Bakanı’na son kez sesleniyoruz; yıllardır ülkenin dört bir yanında bin bir sorunla boğuşarak görevlerini yerine getirmeye çalışan eğitim emekçilerinden özür dilemenizi ve her fırsatta eğitim emekçilerinin emeğini aşağılamaktan vazgeçmenizi talep ediyoruz.08.06.2012
Şube Yürütme Kurulu Adına
Kamuran KARACA
Şube Başkanı