“Kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz” Özel

Yeni öğretim yılı dolayısıyla Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, Adana ile ülkemizdeki eğitim sorununu Çukurova Press Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Sabit Özkeser’e anlattı

Sabit ÖZKESER (Röportaj)

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN) Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, eğitim sistemi ile eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır birikerek artan sorunların sürdüğünü söyledi.

30 Metrekarelik sınıflarda 50 öğrenci

Her eğitim-öğretim yılının giderek ağırlaşan sorunlar ve çelişkiler eşliğinde açıldığına dikkat çeken Başkan Karagöz,  “Yoksul halkın ağırlıklı olarak ikamet ettiği Adana’nın güneyindeki okullarımızda 1. Sınıf derslik başına düşen öğrenci mevcutları 50’yi aşmış durumdadır. 30 metrekarelik sınıflarda 50 öğrenciye eğitim-öğretimin yapılıp-yapılmayacağını kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz” dedi.

“Öğretmenlerin yüzde 32’si istifanın eşiğinde”

Okullarda öğrencilerin, öğretmenlerin ve diğer eğitim emekçilerinin can güvenliğinin sağlanmadığı, ülkenin bir bölümünde fiilen sıkıyönetim koşullarının yaşandığı bir ortamda, eğitim-öğretim hizmetinin ne kadar yapılabileceği ya da sürdürülebileceğinin tartışılması gerektiğini anlatan Karagöz, “Bu kadar işsizliğin yoğun olduğu bir dönemde  bir yanda öğretmen olabilmek için can  atan arkadaşlarımız varken, Doğu ve Güneydoğu’da can güvenliklerinden dolayı yüzde 32’si istifa etmeyi düşünmektedir” diye konuştu.

Eğitim-Sen’in Adana’da 3 bin 300, genelde ise 130 bin üyesi bulunduğunu da anımsatan Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz’e yönelttiğimiz sorular ile aldığımız yanıtlar şöyle:

-Yeni Eğitim-Öğretim yılı başladı. Adana’da bu konuda en büyük sorun nedir?

Birçok konuda sorunlar var. Okulların açılmasıyla birlikte bizim dikkatimizi çeken en önemli sorun Adana’nın güneyinde bulunan okullarımızda özellikle ilkokullarda 30 metrekarelik sınıflarda 50’yi aşkın öğrenci mevcutlarının olduğudur. Bu konu gerçekten canımızı sıkıyor. Geziyoruz, görüyoruz, ve bununla ilgili tespitlerimiz var. Yoksul emekçi halkın özellikle çocukların bölgede halkı ayrıştırıp ötekileştirme olsa da ‘Paran kadar eğitim, paran kadar sağlık’ dedikleri sanırım bu demektir. Bunun dışında okulların açılmasıyla birlikte aslında çok önceden planlaması gereken bazı planlamaların zamanında yapılmadığı ve buna ilişkin de özellikle Yavuz Selim Ortaokulu’nda 32 öğretmen arkadaşımız norm kadrosu fazlası durumuna düştü. Bunları da alelacele Seyhan ilçesindeki başta güneydeki okullar başta olmak üzere arkadaşlarımız gönderildi.  Bu öğretmenleri artık Adana’da  mağdur etmek Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü alışkanlık haline getirdiği bir durumdur. Bu da bizi üzüyor. İl Milli Eğitim Müdürü’nün görevi çalışanlarıyla motive edecek, onları harekete geçirecek eğitimi bir üst kademeye taşıyacak uygulamalar olması gerekirken, öğretmen mağdur, öğrenci mağdur olunca işte  TEOG sınavların sonucunu Türkiye ile kıyasladığımızda 60. Sıralarda yer alıyor olmuş olması Adana İl  Milli Eğitim Müdürlüğü’nde bir problemin olduğunun açık ve net bir göstergesidir. Yani okullarımız öğretmen arkadaşlarımızın üzerinde özellikle farklı sendikalarda görev alan arkadaşlarımızın üzerinde bir psikolojik baskı olduğunu biliyoruz ve dönem dönem basın aracılığıyla kamuoyu ile paylaşıyoruz. AKP kendi iktidarını kalıcı hale getirecek siyasi bir ideolojik eğitim modeli üzerinde duruyor. Bu da bizi üzüyor. Oysa ülkenin ihtiyaçları üzerinde bir eğitim modeli tasarlanmış olsu, düşünülmüş olsa hepimizi daha çok mutlu edecek. Ama böyle baktığımızda bu bizleri üzüyor.

“Paranız kadar eğitim hizmeti  alabilirsiniz !”

-Genelde eğitimde ve özellikle öğretmenlerin en önemli sorunu nedir?

Eğitimdeki sorunlar sadece Adana ile değil, Milli Eğitim Bakanlığı teşkilatında yukarıdan  aşağıya doğru sıraladığımızda tamamında mevcut.  Mesela Doğu ve Güneydoğu’da şu anda adeta sıkıyönetim ilan edilmiş ve sokağa çıkma yasağı var. Öğretmenlerimizin, öğrencilerin büyük bir bölümünün can güvenliği yok. Birçok ilde okullar öğretmen ve öğrenci güvenliği nedeniyle henüz açılamamış. Genel merkezimizin yaptığı ankete göre, Öğretmenlerin yüzde 32’si görevi  bırakmaya hazır duruma getirilmiş. Bu kadar işsizliğin yoğun olduğu bir dönemde 400 ataması yapılmayan  öğretmenin olduğu bir dönemde öğretmen olmak için can atan öğretmenlerimiz can güvenliklerinden dolayı yüzde 32’si ‘Biz istifa etmeyi düşünüyoruz’ şeklinde bu durumu gündeme getiriyorlar. Milli Eğitim Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı okulların açıldığı ilk gün bizlere öğretmenlere mesaj gönderdi. Anlamlıdır, önemlidir ama öğrenmenin can güvenliğini almadan, öğretmenin ekonomik, özlük, demokratik taleplerini karşılamadan bir mesajla öğretmeni dizayn etmek, öğretmenin ihtiyacını, sorunlarını, taleplerini, önerilerini karşılamaz diye düşünüyoruz. Yine Adana’dan birçok okulda  bize onlarca telefon geldi. Sınıf seviyelerine göre öğrencilerin oluşturulduğu yani öğrencinin mezun olduğu okulda aldığı  ortaokullarda özellikle aldığı karnedeki başarı durumuna göre sınıf mevcutlarının oluştuğunu öğrendik. Oysa karma eğitimde böyle bir durum söz konusu değil. Yani sınıf oluşturulurken öğrenciler arasında karma oluşturulur. Başarılı-başarısız öğrenciler birlikte olmalı ki, başarısız öğrenciyi başarılı öğrenci kamçılayabilsin. Bunlar yapılırken de öğrenci velilerinden paralar alınarak yapılıyor olmuş olması ayrı bir garabettir. Bu da bizi üzen bir durumdur. Yoksul halka hep şu mesaj veriliyor; “Paranız kadar eğitim, hizmeti ancak alabilirsiniz”.

-Zaman zaman eğitim özelleştirilmesinden bahsediliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Diğer bir konu eğitimdeki en büyük sorun ve önümüzdeki yıl öğretmenleri gerçekten ayaklandırabilecek bir durum eğitimdeki özelleştirmedir. Gizli özelleştirme bunu  çok da net bir şekilde kamuoyuna da anlatılmıyor, yada söylediklerimiz kamuoyu veya basın tarafından kaale alınmıyor. Bilindiği gibi dersanelerden dönüştürülen temel liselerde bugün Adana ve Türkiye’de önemli  Anadolu liselerinde, fen liselerindeki son sınıf öğrencilerinin büyük bölümü temel liselere gidiyor. Ceyhan Anadolu Lisesi’ndeki öğrenci mevcudunda  ciddi bir azalma var. 48 öğrencisi var iken, bu geçen yıl 12’ye kadar düştü. Bu da demek ki; iki sınıftan birinin kapandığını görüyoruz. Fen ve iyi Anadolu liselerinde görev yapan öğretmen arkadaşlarımız norm kadro fazlasına düşecekler. Derse girecek öğrenci bulamayacak. Bu çok önemli bir durumdur. Bu yıl devlet okullarında başarılı 230 bin öğrencimiz ki; 2500 ile 3750 TL arasında değişen bir ücretle özel okullara gönderildi. Geçen yıl 250 bin, bu yıl 230 bin kademeli olarak her yıl 250 bin-300 bin öğrenci devlet okullarından alınıp, özel okullara gönderiliyor.  LGS ve TEOG sınav sonuçlarında  devlet okulları başarısız, özel okullar başarılı gösteriliyor. İşte Güney’deki okullara tek kuruş kaynak aktarmayan iktidar bu özelleştirmeyi hayata geçirmek adına şu an  230 bin öğrenci üzerinde yaklaşık olarak 1 milyon TL’yi özel okulların kasasına aktarmıştır. Bu özel okulların kasalarına aktarılan paralar halktan alınan vergilerdir. Halktan alınan vergileri o zaman halkın çocuklarına geri harcayalım. Devletin, kamunun okullarına geri harcayalım. Bilimsel, laik ana dilde eğitim verilme noktasında bir çabamız olsun istiyoruz. Ama baktığımızda AKP, diğer kamu çalışanları içerisinde Ak öğretmen, Ak polis, Ak doktor gibi insanları kategorize ederek, ayıştırarak ve itibarsızlaştırarak kendine biat edecek bir eğitimci ordusu çalıştırmaya çalışıyor. Bu da bizi üzüyor. Asıl bizi üzen bir konu  ise, devlet okullarında ve ya Milli Eğitime bağlı kurumlarda yönetici atama ve yer değiştirmedeki referans yasalar, yönetmelikler değil, asıl referans MEMUR-SEN’dir. Yani eğitim işkolunda örgütlü iktidara yakın Eğitim-Bir Sen Sendikasıdır. AKP’nin il ve ilçe başkanlarıdır. Son olarak Çukurova Ana Okulu’nda  bir AK Parti’li Milletvekili çıkıp tanıtım kampanyası yaptığı belirtiliyor. Eğer böyle bir durum varsa diğer siyasi partiler de gelsin propaganda yapsın. Okullarımızı AKP’nin arka bahçesi yaptırmayacağız ve bununla ilgili yapılan tüm yanlışları da teşhir edeceğimizi de özellikle bilinmesini isteriz. Bununla ilgili yasal bir soruşturma başlatmak izin Adana Valiliğini, Milli Eğitim Bakanı ile İçişleri Bakanını göreve çağırıyoruz. Bu hadsizliktir, densizliktir.. liyakat, ehliyet ve deneyim üzerinde atama yapılmadığını biz açık görüyoruz ve yaşıyoruz. Bunlardan etkilenen onlarca arkadaşlarımız oldu. Adana ve Türkiye’de kamu alanda atanan bürokrat AKP’nin militanı konumunda. Ya  AKP’ye biat edeceksin,  siyasi süreçte yanlarında yer alıp destek vereceksin. Ya da  seni her türlü kamu çalışanıyken zorluklarla, sürgünlerle, sorunlarla boğacak duruma getiriyor.

“Mülteciler aç-susuz perişan bir durumda iken eğitim…”

-Suriyeli çocukların eğitim durumuyla ilgili bir gelişme var mı?

Koza İlköğretim Okulu’nda görev yapıyorum. Okulun etrafı çadırlarla dolu. Çadırda yaşayan halk Ortadoğu’daki savaştan kaynaklı Adana’ya sığınan mültecilerdir. Burası kamp değil. Burada onlarca çocuk için eğitim, öğretim, sağlık hiçbir hizmet yok. Tümüyle doğayla baş başa bırakılmış, tinerciye maruz kalıyor, fuhuş sektörünün adeta altyapısını oluşturuyor. Buna da sosyal devletçilik anlamında Adana Valisi el uzatmalıdır. Buradaki mülteci ve sığınmacı çocuklara ana dillerinde eğitim yapabilecek yeni ortamlar sağlanmalıdır. Kısmı çalışma var. Bu da 10-15 okulda şu an eğitim görüyor ama sayıları 15-20 bin nüfusu bulmaktadır. Bu kadar nüfusun olduğu bir yerde kapsamlı hazırlığın olmadığını da görüyoruz. Çadır çevresinde çocuklar. Aç, susuz ve perişan bir halde. Geçen yıl kışı yağmur ve soğuk havayı yaşadı. Şimdi ikinci yıllarında bu kışı yaşayacaklar. Bunlar eğitim ciddi sorunları..

Okullarımız öyle bir hale gelmiş ki artık yöneticilerimiz, idarecilerimiz hani Öğretmenler Kurulu kararı ile öğretmenlerin yıl içerisinde yapacağı toplam etkinliklerin yol haritasını belirlerler. Ama şu anki yöneticiler öyle değil. Talimatları AKP’den aldıkları için, referans olarak  AKP’yi, Eğitim-Birsen’i kullandıkları için karar süreçlerinde okul ve eğitimle ilgili öğretmenlerin çok da görüşlerinin alınmadığı, direk talimatların ve direktiflerin verildiğini görüyoruz. Bu da bizi rahatsız  eden bir durum. Biz sürekli olarak öğretmenler odalarında, işyerlerinde  talepleri alarak, dilimiz döndüğünce basınla paylaşmaya çalışıyoruz.

-2015-2016 eğitim öğretim yılı başında eğitimin sayısal durumu anlatabilir misiniz?

* Okul çağındaki her yüz öğrenciden 90’ı okula gitme şansına sahipken, okul sıralarında olması gereken çocuk ve gençlerimizin yüzde 10’u örgün eğitimin dışına itilmekte, tarlalarda, atölye ve fabrikalarda, sokaklarda çalışmaya zorlanıyor.  Türkiye’de ilkokul birinci sınıfa başlayan çocuklar içinde en az 1 yıl okul öncesi eğitim alanların oranı iki yıl önce yüzde 59 iken, bugün bu oran yüzde 56’ya düştü.

v OECD ülkelerinde derslik başına düşen öğrenci sayısı 21. Türkiye’de ilkokulda derslik başına düşen öğrenci sayısı 27, ortaokulda 34, liselerde 30. Türkiye’de özellikle yoksul halk kesimlerinin yaşadığı semtlerde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı açıklanan rakamların çok üzerinde.

v 2015-2016 eğitim öğretim yılı itibariyle MEB tarafından alınan skandal bir kararla liselerde sınıf mevcudu 40’a çıkarıldı. Üstelik sınıfta kalan ve tekrar yapacak öğrenciler bu rakama dahil değil.

v Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamaları artarak sürüyor. Bu yıl 230 bine yakın öğrenci için özel okullara teşvik verildi. Çocuğunu özel okulöncesi eğitim kurumlarına ve özel kreşe gönderenlere 2.680 TL, özel ilkokula 3 bin 220, özel ortaokul ve liselere 3 bin 750, temel liselere gönderenlere ise 3 bin 220 lira “özel okul teşviki” verilecek.

v Dershanelerin temel liselere dönüştürülmesi süreci eğitimde bir süredir devam eden ticarileştirme ve özelleştirme sürecini hızlandırmış, devlet liselerinde 11. ve 12 sınıflar büyük ölçüde boşalırken, devlet liseleri öğrenci kaçışını engellemek için fiilen dershanecilik faaliyeti yapar hale getirilmiştir.

v Devletin kamusal eğitime ayırması gereken kamu kaynaklarını özel okullara aktarmasının somut bir sonucu olarak, halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarında son 13 yıl içinde 5 kattan fazla artış yaşandı.

v Eğitimde 4+4+4 uygulamasının başlatıldığı 2011-2012 eğitim-öğretim yılında Türkiye’de sadece 45 özel meslek lisesi varken son üç yıl içinde kamu kaynaklarıyla yapılan doğrudan destek ve teşvikler sonucunda okul sayısı yaklaşık 10 kat, özel meslek liselerine giden öğrenci sayısı ise 17,5 kat gibi astronomik bir artış gösterdi.

v Göç alan büyük şehirler ile Doğu ve Güneydoğu’daki illerin çoğunda derslik başına düşen öğrenci sayısı ortalamanın çok üstünde. Güneydoğu'da derslik başına ortalama 42 öğrenci düşerken, bazı bölgelerde bu rakamlar 50’li 60’lı rakamlara ulaşıyor.

v MEB, okullarda mescit açılması için bütün imkanlarını seferber ederken, Türkiye’de kütüphanesi olan okul oranı 4+4+4 ile birlikte yüzde 41’den yüzde 39’a düştü. Bazı okulların kütüphaneleri ve laboratuvarları kapatılarak ya sınıf yapıldı ya da mescit haline getirildi.

v MEB, öğrencileri imam hatip okullarına yönlendirmek için bütün imkanlarını kullanıyor. İmam hatiplerin bütün ekonomik talepleri anında yerine getirilirken, diğer devlet okulları kaynak taleplerinin karşılanmaması nedeniyle ciddi sorunlar yaşıyor.

v 2012-2013 eğitim-öğretim yılında imam hatip ortaokullarında okuyan toplam öğrenci sayısı 94 bin 467 iken, 2013-2014 eğitim öğretim yılında bu sayı 140 bin 15’e yükseldi. 2014-2015 eğitim öğretim yılında ise bir önceki yıla göre yaklaşık 3 kat artarak 385 bin 830 oldu.

v AKP’nin yıllarca her açıdan istismar ettiği imam hatip liseleri eğitimde 4+4+4 dayatması sonrasında önceki yıllarla kıyaslanamayacak kadar hızlı bir artış gösterdi. Türkiye’de imam hatip okullarında okuyan toplam öğrenci sayısı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın üstün gayretleri ve bütün imkânlarını seferber etmesi sonucunda imam hatip okullarında 2013-2014 eğitim öğretim yılında toplam 724 bin öğrenci varken, bu yıl bu rakam1 milyonun üzerine çıktı.

v 2013-2014’te açık öğretim lisesinde okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 12 bin 349 iken, 2014-2015’te bu sayı yüzde 46 artışla (458 bin kişi) 1 milyon 470 bin 434’e çıktı.

v Sayıları 2 milyona ulaşan Suriyeli sığınmacıların çocukları okula gidememekte, sadece 65 bini kamplarda ve 7 bin 500'ü örgün öğretim içinde eğitim görebiliyorlar.

v Eğitimde bir taraftan hala çözüm bekleyen norm kadro sorunu sürerken, MEB’in verilerine göre hali hazırda norm kadro doluluk oranı yüzde 81. Atama ve yer değiştirmelerde 

yapılan plansızlık, norm kadro sorununun giderek büyümesine neden olurken, çok sayıda öğretmen bu nedenle mağdur olmayı sürdürüyor ve sorunlarının çözülmesini bekliyor.

v 2003-2015 yılları arsında KPSS’ye giren her yüz öğretmenden ortalama 16’sının ataması yapıldı. Her yüz öğretmenden 84’ü ya tekrar sınava girmek ya da başka bir alanda çalışmak zorunda bırakıldı.

v Bir öğretmenin devlet bütçesine yıllık ortalama maliyeti 40-45 bin TL civarındadır. 300 bin öğretmenin atamasının bütçeye getireceği yıllık yük 12-14 milyar TL arasında.

-Size göre sonuç ne olmalı?

 

Eğitimde 4+4+4 dayatması sonrasında okullar

da yaşanan ve giderek derinleşen sorunlar,öğretmenlerin ve öğrencilerin çatışmalı süreçten kaynaklı olarak can güvenliğinin olmaması, kalabalık sınıflar,  okullarda yeterli altyapının olmaması, okulların fiziki donanım eksiklikleri, kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitimin önündeki engeller vb gibi pek çok sorun yıllardır çözüm bekleyen ancak bugüne kadar hiçbir adım atılmayan belli başlı sorunlar olarak varlığını sürdürmektedir.

Eğitimde  4+4+4 dayatmasının uygulanmaya başlanmasından bu yana okullarda en çok gözlenen sorunlar; 72 ay öncesi çocukların hala okula uyum sağlayamamaları, okula giriş çıkış saatleri, velilerden para toplama uygulamalarının yaygınlığı, temizlik sorunu, imam hatiplerle ortak binaları paylaşan okullarda öğrencilere yönelik çeşitli baskılar, normal ortaokulların tamamında imam hatip sınıfları açma girişimleri gibi sorunlardır. Eğitimin sorunları ve gündemi başka, AKP ve MEB ikilisinin başkadır.

Özellikle son 13 yıl içinde, eğitimin büyük ölçüde paralı hale getirilmesine paralel olarak eğitimde dini inançların istismarı ve dinsel sömürüye kaynaklık eden kimi uygulama ve söylemlerin yaygınlaşması, zorunlu din dersi dayatmasının ısrarla sürdürülmesi, okulların adeta belli bir inancın, belli bir mezhebin kuralları ve uygulamaları ile kuşatıldığını göstermektedir.

AKP iktidarı ve Milli Eğitim Bakanlığı eğitimdeki 

çürümenin ve mevcut karanlık tablonun sorumlusudur. MEB, yıllardır yaptığı değişikliklerle eğitim sistemini alt-üst etmiş, öğretmen, öğrenci ve velileri, eğitim emekçilerini mağdur etmek dışında eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirememiştir. Öğrenciler yarış atı gibi sınavdan sınava koşturmakta, öğretmenler ağır iş yükü ve nöbet gibi angarya görevler yüklenerek çalışmaya zorlanmaktadır.

Eğitim sistemindeki çürümeyi hızlandıran 4+4+4 dayatmasından uygulamasından derhal vazgeçilmeli, ataması yapılmayan öğretmenlerin atanması yapılma

lı, AKP döneminde haksız olarak yapılan tüm atama ve görevlendirmeler iptal edilmeli, eğitim sistemini alt üst eden tüm uygulamalar derhal durdurulmalıdır. Eğitimin hiçbir aşamasında öğrenci ve öğretmenlere dayatmada bulunulmamalı, öğretmen, öğrenci ve velilerin eğitim sistemine yönelik kaygılarını giderici düzenlemeler yapılarak, tüm ülkenin üzerine çöken mevcut eğitim enkazı en kısa sürede kaldırılmalıdır.  Okulöncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine; sınıf mevcutlarından eğitimin kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve her bireyin kendi anadilinde yapılması ilkesine uygun adımlar atılmalı, eğitimde yaşanan ticarileştirme ve eğitimi dinselleştirme adımlarına derhal son verilmelidir
.

Okunma 2762 defa