10 Ekim Ankara: İnsanlığı Koruyalım Özel

Çukurova Öğretim Elemanları Derneği, Ankara’da yaşanan katliam üzerine “10 Ekim Ankara: İnsanlığı Koruyalım!” başlıklı “Açık Ders” düzenledi. 

ÇUKUROVA ÖĞRETİM ELEMANLARI DERNEĞİ:

“ŞİDDETİN BİLİNCİMİZİ ELE GEÇİRMESİNE MÜSAADE ETMEYECEĞİZ”

Öğr. Gör. Celal Gürbüz, iletişimci Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu, psikiyatrist Dr. Soner Çakmak ve Doç. Dr. Gonca Karakuş moderatörlüğündeki “Açık Ders” üç başlık halinde gerçekleştirildi:  “Yaşam Hakkı ve Vicdan”, “Şiddet – Demokrasi – Barış”,Yas - Travma ve Rehabilitasyon”. Forumda olayın bazı tanıkları da yaşadıklarını anlattı.

 

Öğrencilerin yanı sıra farklı fakültelerden hocaların da ilgi gösterdiği Çukurova Üniversitesindeki forumda altı çizilen en önemli noktayı, “terör ve şiddetin bilinci ele geçirmeye çalıştığı”, bununla mücadelenin ise bilimden, aydınlanmadan, özgürlüklerden ve demokrasiden geçtiği oldu. “Şiddet ve iktidar haddini bildirmeye başvurur”, “insanlık ve erdem ise kendini bilmekten geçer.”

Öğretmen Ahmet Köte: “Havada Toz Bulutu Oluştu, İnanmak İstemedik”

Adana Eğitim-Sen Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Köte, meydanda yaşananları anlattı: “Birinci patlama… Havada bir toz bulutu. Ses bombası olmalı diye kendimizi avutmaya çalışıyoruz. İkincisi de geliyor. Ortalık kan gölü.”, Kanlı Pazar’a kanlı Ekim ekleniyor”. “Üçüncü bir patlamadan korktuk, kendimizi etkisiz eleman gibi hissettik” diyor. “Ne hale geldik? Cenazenin hangi morgda olduğunu öğrendiğimizde bile, buna bile neredeyse sevindik, cenazemizi bulduğumuza bile sevinir hale geldik” (…) “Önceki gün değerlendirme toplantısı yapacaktık. Birbirimizin yüzüne baktık. Kimsenin konuşmaya cesareti yoktu. Bir süre öyle birbirimizin yüzüne baktık. Sonra dağıldık.”

Laborant Güler CIRLAZ: “Bedeni Bütün Olan Yaralılara Yöneldim”

 

Kızıyla oğluyla birlikte olayın mağduru ve tanığı olan SES Adana Şubesi Kadın Sekreteri Güler Cırlaz da meydanda yaşadıklarını aktardı: “Kızım diye koştum. İnsan bedenlerinin üstünden geçtim. Her taraf parçalanmış beden parçalarıyla doluydu. Birkaç dakika sonra uzuvları parçalanmış, dağılmış olanları görememeye başladım. Sadece bütün olanlara bakmaya başladım. Belki birkaçını kurtarabiliriz diye.” (…) “Ben niye ölenler arasında değildim, ağır bir suçluluk duygusu gibi bir şey, ben niye ölmedim. Arkadaşlarım niye öldü?” (…) “Oysa giderken 100 binler olursak kimse bir şey yapamaz diye düşünüyorduk. Gülerek oynayarak, barış için gitmiştik. İnsanlar iyidir, iyi insanlara bir şey yapmazlar diyorduk”.

 “Artık Et Yiyemiyorum”

 

Soru cevap kısmında, öğrencilerden biri “Artık et kokusuna dayanamıyorum, artık et yiyemiyorum” diye Ankara’daki bombalamadan sonraki hislerini anlattı.

Psikiyatrist Doç. Dr. Gonca KARAKUŞ: “Karşımızdakini Yok Sayabiliyoruz”

 

Doç. Dr  Gonca Karakuş, özellikle “yas” sürecinin nasıl işlediği üzerinde durdu. Bunun birinci aşamasının “inkar” olduğunu, olayın kabullenilememesi olduğunu belirtti. Konya’da maçtaki saygı duruşunda yaşananlar da dikkate alınırsa, psikiyatrist Doç. Dr.  Gonca Karakuş’a göre radikalleşen kişiler, diğerlerini yok sayabiliyor: “Hedeflerimize ulaşmak için karşımızdakini yok sayabiliyoruz. Yaptıklarımızı normal sayabiliyoruz”.

 

Psikiyatrist Dr. Soner ÇAKMAK: “Şiddet, Bilinci Etkisiz Hale Getirir, Travma Yaratır”

Psikiyatrist Soner Çakmak’a göre “Üstesinden gelinemeyecek kadar ağır olan dışsal uyarıcıların etkisine maruz kalma durumunda travma yaşanıyor”. Dr. Çakmak, Ankara’da yaşananlar sonrası belli bazı travmaların yaşanacağını, bunların bir kısmının kalıcı travmalara dönüşebileceğini,  uzman yardımına, rehabilitasyona ihtiyaç olacağını belirtti

 

İletişimci Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu: “Kötü, Kara, Derin Kökleri Var”

Medyanın bu görüntüleri nasıl çekebildiğinin ve verebildiğinin sorulması üzerine İletişimci Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu, “terörün kanın seyirlik hale dönüştürülebildiğini”, “bunun kötü kara derin kökleri” olduğunu ifade etti.

Öğr. Gör. Felsefeci Celal GÜRBÜZ: “Tüm Örgütlü Saldırganlıklar Öğrenilmiştir”

 

Filozof Celal Gürbüz, “hangi gen şiddet yaratır, tüm örgütlü saldırganlıklar öğrenilmiştir” diye bu şiddetin öğrenilmiş-öğretilmiş bir şiddet, öğrenilmiş bir canavarlık olduğunu belirtti. “Şiddetin-otoritenin haddini bildirmeyi,  erdemin kendini bilmeyi esas aldığını”,  “bilinci de kendine bağlayan bir ideolojik durumla, dini ideolojilerle” karşı karşıya olduğumuzu, “bu irrasyonaliteyi yine ancak bilinci öne alarak, rasyonaliteyi, bilimi, vicdanı öne olarak aşabileceğimizi” söyledi.

Öğretim Elemanları: “Özgürlük ve Demokrasi Vazgeçilemez”

 

Katılımcılar; şiddetin Ankara’daki katliamla da sınırlı kalmadığını, hayatın her alanına sirayet ettiğini belirttiler. Toplumun sağlıklı haber alacak kaynak bulamaması, tarafgirlik, sürecin çarpıtılması, yalan yanlış bilgilerin sunulmasının kamuoyunda ayrışma ve çatışmayı daha da şiddetlendirmekte olduğu, bunun da toplumda ciddi travmalara yol açtığı belirtildi.

Türkiye’nin bu travmadan çıkması için insanların daha çok bir araya gelmesi, dayanışma içinde olması ve şiddete karşı daha karalı olması vurgulandı. Demokrasiden başka bir çarenin de olmadığı, özgür bir tartışma ortamının sorunların tespiti ve çözümü için şart olduğu söylendi.

Çukurova Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Sedat TÜRKMEN: “Şiddetin Bilincimizi Ele Geçirmesine Müsaade Etmeyeceğiz”

 

 

ÇOED Başkanı Prof. Dr. Sedat TÜRKMEN: “10.Ekim Cumartesi günü Ankara'da Barış Mitingine karşı yapılan bombalı saldırı sonucu maalesef 102 kişi hayatını kaybetti. Bu ve benzeri şiddet/terör olaylarına karşı Üniversitelere hem farkındalık yaratılması hem de toplumun bu ve benzeri olaylar karşısında daha bilinçli ve hazırlıklı olması açısından önemli görevler düşmektedir” “Terörün, şiddetin bilincimizi ele geçirmesine müsaade etmemeliyiz, bu konuda üniversitelere büyük sorumluluk düşüyor. Konunun her yönden açıklığa kavuşturulması için konuşmalıyız, sadece tetikçilerin değil aynı zamanda ana sorumluların bulunması için de mücadele etmeliyiz. Böylece yenilerinin olmasını da engelleriz” şeklinde tüm kamuoyuna çağrıda bulundu.

Okunma 2655 defa