TÜM MİTGİN FOTOGRAFLARI İÇİN TIKLATIN
Evde, sokakta işyerinde yaşadığı şiddete, tacize susmayıp direnenler; töre, namus, sevgi, aşk bahanesi ile katledilenler;
Toplu tecavüz vahşetine direnen Hindistanlı kadınlar,
Kadının mücadele ruhunu rengârenk kuşanıp alanları dolduran Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Çerkez her milletten kadınlar merhaba!
1857’de New York’ta insanca çalışma koşulları istedikleri için yakılan dokuma işçisi kadınların özgürlük çığlığını büyütmek için işte yine alanlardayız!
Yine şiddetin bin bir biçimine maruz kaldık. Kadın katliamları, namus cinayetleri bu yıl da canımızı yaktı. Aşka karşılık vermediğimiz, boşanmayı istediğimiz, saat sorduğumuz için katledildik. Tuba Genç, Ayşe Acar, Gülşah Sarcan, Mehtap Civelek…2013 yılının sadece ilk iki ayında 29 kadın katledildi. Yolu Türkiye’den geçen Sarah Siera tıpkı barış için dünyayı gezen Pippa Bacca gibi öldürüldü. Devletin yargısı, yine ölümü hak ettiğimize karar verdi, haksız tahrik indirimlerini kolayca uyguladı. Bizler kadın katillerinin hak ettiği cezalara çarptırılmasını, bizi köleleştiren, aşağılayan her türlü gerici yasanın ortadan kaldırılmasını, devletin yaşam hakkımızı koruma görevini yerine getirmesini, her ile kadın kurumlarının kontrolünde kadın dayanışma evleri kurulmasını istiyoruz!
Kadına yönelik cinsel taciz ve tecavüz olayları son 5 yılda yüzde 38 arttı. Bu ülkede tecavüz var, hem de toplu tecavüzler. Peki, tecavüzcüler nereden alıyorlar bu cüreti? Kadını erkekten aşağı gören başbakandan mı? Sözde aile birliğini kadının canından üstün tutan “Aile” Bakanından mı? Canla başla tecavüzcüleri savunan Baro Başkanlarından mı? 13 yaşında 26 erkeğin toplu tecavüzüne uğrayan kız çocuğuna “kendi rızasıyla ilişkiye girmiştir” diyen mahkemelerden mi? Tüm bunlara sessiz kalan televizyon kanallarından, gazetelerden mi? Gerçek şu ki, bu ülkede devlet tecavüzcüleri koruyor!
Kadın bedeni bir cinsel obje olarak neredeyse her alanda kullanılıyor. Eşcinsel, travesti ve transseksüeller cinsiyetçi sistemin en ağır şiddetine maruz kalıyor. Bu yıl da transkadın cinayetleri artarak devam etti. Eşcinsellere yönelik nefret cinayetlerinde “haksız tahrik” indirimi istisnasız uygulandı. Bizler anayasanın eşitlik maddesine "cinsel yönelim" ve "cinsiyet kimliği" kavramlarının eklenmesini, LGBTT haklarının anayasal güvence altına alınmasını istiyoruz.
Başbakan Erdoğan’ın başlattığı kürtaj ve sezaryen tartışmaları beraberinde, kadınların hastanelerden fiili bir yasakla geri çevrilmesini, zorla yaptırılan normal doğumlar sonucu hayatlarını ve bebeklerini kaybetmelerini getirdi. Erdoğan ve AKP Hükümeti'nin diğer temsilcileri kaç çocuk yapacağımızdan toplumsal hayatta nasıl bir konum alacağımıza kadar her konuda söz söyleme hakkını kendilerinde buluyorlar. Bizler Başbakandan Bakanlara tüm bu erkek egemen söylemlere ve kadınların cinselliğini ve doğurganlığını denetlemeye dönük tüm düzenlemelere karşı da sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.
ABD’nin Ortadoğu üzerindeki planları nedeni ile bölgede savaşlar bitmiyor. İncirlik Üssü halen ABD tarafından Ortadoğu halklarına saldırı amacı ile kullanılmaya devam ediyor. Bu da yetmezmiş gibi ülkede pek çok yere patriotlar yerleştiriliyor. Biz Çukurovalı kadınlar, kardeş haklara karşı kullanılan İncirlik Üssü'nün kapatılmasını, patriotların sökülmesini istiyoruz.
Ülkemizde, 40 yıla yakın süredir yürütülen kirli savaştan en çok zarar gören yine biz kadınlar olduk. Yakın bir zamanda Paris’te üç siyasetçi Kürt kadının katledilmesi savaşın önce kadınları vurduğunu gösteren en güncel örnektir. Bu kirli savaş nedeni ile anadili zehir edilen çocuklar Ceylan gibi koyun otlatırken, Roboskili Bedran gibi üç kuruş para kazanmak için çalışırken kurşunlara dizildi. Artık savaşa tahammülümüz kalmadı. Müzakere sürecinin şeffaf yürütülmesini, operasyonların durdurulmasını, basın, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmasını, tüm KCK tutukluları ve siyasi tutukluların serbest bırakılmasını, özel yetkili mahkemeler ve Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılmasını, barış ortamının bir can daha yitirmeden sağlanmasını istiyoruz. Bizler Kürt sorununun adil, barışçıl ve eşit haklar temelinde bir an önce çözülmesi için alanlardayız.
Kapitalist erkek egemen sisteme karşı başka bir dünyayı savunan tüm kadınların politika yapma hakları ellerinden alınıyor. Siyasetçiler, kadınlar, gençler, gazeteciler, çocuklar, akademisyenler, avukatlar, aydın ve yazarlarla doldurulan hapishaneler yasak ve baskıların, insanlık dışı uygulamaların üssü haline getirildi. Yargı hükümet eli ile hukuk dışı kararlara imza atıyor. Defalarca beraat etmesine rağmen yeniden müebbet hapse mahkum edilen Pınar Selek bunun en yakın ve çarpıcı örneklerinden biridir. Bizler cezaevlerinde tutulan ve hukuk dışı yargılamalar ile mahkum edilen kadınların hak ve özgürlükleri için de alanlardayız.
Ermeniler de milliyetçilikten beslenen nefret söyleminin oklarına hedef olmaktan kurtulamıyor. Son aylarda yapılan saldırıların sonucunda Maritsa Küçük isimli Ermeni bir kadın öldürüldü, diğerleri ise ağır yaralandı. Yine Alevilere yönelik ayrımcılık ve baskılar sürüyor. Bizler tüm milliyetlerin, Alevilerin ve tüm inançların özgürlük ve eşitlik haklarının güvence altına alınmasını istiyoruz.
AKP Hükümeti cinsiyetçi istihdam politikalarıyla biz kadınlara esnek ve kuralsız çalışmayı, yoksulluk ve kölelik koşullarını dayatıyor. Son dönemde Türkiye’de kadının iş gücüne katılımı yüzde 26'ya geriledi. Biz kadınlar hiç bir güvencemiz olmadan römorkların tepesinde tarlaya taşınırken, temizlik için gittiğimiz evin camlarını silerken ya da bir atölyede bakımı yapılmamış makine başında çalışırken can vermeye devam ediyoruz. Esnek-güvencesiz-kayıt dışı ve taşeron çalıştırılmaya son diyor tüm cinsiyetçi istihdam politikalarına karşı mücadeleye devam ediyoruz.
Ev içi emeğimiz yok sayılmaya devam ediyor. Yaptığımız işler, iş ve sağlık güvencesinden yararlanmamıza yetmiyor. Bizler, ev içindeki emeğimizin görülmesini, ev işlerinin kurulacak ücretsiz-merkezi yemekhaneler, çamaşırhaneler, kreşler ve bakım yurtlarıyla toplumsallaştırılmasını, tüm kadınların babalarına ve kocalarına bağlı olmaksızın sosyal güvenceye kavuşturulmasını istiyoruz!
Özelleştirmeler, sosyal sigortalar kanununda yapılan değişiklikler en çok biz kadınları vurmuştu. Şimdi de eğitimde ve sağlıkta yapılan yeni düzenlemelerden yine en çok biz kadınlar olumsuz etkileniyoruz. 4+4+4 sistemi ile eğitim hakkından yoksun kalacak olan yine daha çok kız çocuklar olacak. Tüm yasal düzenlemeler biz kadınları daha çok eve hapsetmek üzere şekilleniyor.
Biz kadınlar özgürlük tutkumuzla, bizi ezenlere ve sömürenlere karşı güçlü ve örgütlü duruşumuzla her günü 8 Mart’a çevireceğiz. Kapitalizme ve erkek egemenliğine karşı; savaşın, cinsiyetçiliğin, şiddetin, sömürünün, tacizin, tecavüzün tüm izlerini yeryüzünden silmek için tüm kadınları mücadeleye çağırıyoruz. Kadınlar alanlara, örgütlenmeye, mücadeleye!
8 MART YASAL, ÜCRETLİ İZİN SAYILSIN!
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI, YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!
ADANA KADIN PLATFORMU
8 MART TERTİP KOMİTESİ